Kategori arşivi: Hekim Saltık

Healthy Life vs. Life

Healthy Life vs. Life


Dear Phase 1 Students of Ankara University International Medical School,

Here you can find the updated lecture file named Healthy Life vs. Life” which we conducted on 25th March 2021 (due to internet connection problems to e-campus system on 8th March, 2021)

A power point presentation containing 42 slides in PDF format can be downloaded (2 MB) through following link :

As it can very easily be understood, Healthy Life should not compared with its reverse even with ordinary life from many aspects.

First of all, Healthy Life is uncompareably cheaper with the other one.

Second of all, Healthy Life is uncompareably much more humanistic with the other one.

And, A Healthy Life, in general, is not so far from handy reach in fact.

We, as physicians must encourage our patients and the entire commnunity to try for a healthy life style mainly by exhibiting them our healthy way of life, habits, behaviors etc. and carrying out a role model in the scene of life.

Please examine the slides carefully how to do..

Thanks for attention and wish all of you a prosperous lecture + a healthy life from now on.

With respect and love. 26th March 2021

Ahmet SALTIK MD, Emeritus Professor of Public Health
MSc in Health Law
BSc in Public Administration and Political Sciences
Ankara Univ. Int. Medical Faculty, Dept. of Public Health
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

Şule AYDIN’ın Youtube Kanalı Programımız

Dostlar,

Bu gün, 25 Mart 2021 Perşembe günü saat 23:00’te, HALK TV’nin başarılı haber müdürlerinden Sn. Şule AYDIN‘ın konuğu olduk. Sn. Aydın, açtığı youtube kanalında programlar yayınlamaya başladı.

  • İlk konuğu biz olduk!

Salgın çok azgın durumda ve AKP iktidarı tüm stratejik umudunu aşıya bağlamış durumda.
14 Ocak’ta başlayan aşılama 71. gününü tamamladı ve bu akşam Sağlık Bakanı Dr. Koca’nın açıklaması ile 14 milyon doz aşı yapıldığını öğreniyoruz.

  • Günlük ortalama 200 bin doz uygulama..
  • Hedef kitle 70 milyonun yalnızca 5’te 1’i! Üstelik 2. dozu alanlar 5 milyon gibi.

İktidar ha bire geleceğe dönük AŞI umudu / vaadi pompalamakta ama salgın bu arada giderek azgınlaşmakta.

Saatler 22:18… 25 Mart 2021 günü salgın verileri hala açıklanmadı..
15 dakika önce Sağlık Bakanı’nın aşı vaatlerini dinledik bilmem kaçıncı kez..

  • Verileri çooooooooooooooooook maskelediğiniz biçimiyle de olsa “Turkuvaz tablo” nerede 25 Mart 2021 günü için?

Günlük “resmi” hasta sayısı 30 bini zorluyor mu?
Günlük “remi” ölüm sayısı 150’yi geçti mi??
Neden açıklamıyorsunuz, açıklayamıyor musunuz bu saate dek?
Mızrak artık size göre de mi çuvala sığmıyor??

Bunları konuştuk Sn. Şule AYDIN ile..

Bilgi ve ilginize sunarız. (ilk 40 dakika)

Sevgi ve saygı ile. 25 Mart 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik 

YÖN RADYO Programımız

Dostlar,

Bu gün, YÖN Radyodan Sn. Selen KARTAY’ın konuğu olduk.

Salgının geldiği ürküntü veren aşamayı değerlendirdik saat 13:30 dolayında.
Ardından YÖN Radyo‘nun youtube kanalında görüşmemiz yayınlandı.

AKP = RTE iktidarına;

  • Bu AÇILIM- SAÇILIM KUMARI‘nın daha fazla sürdürülemeyeceğini, sürdürülmemesi gerektiğini,
  • Günlük “resmi” ölüm sayısının 150’ye dayandığını, gerçekte 3 katı dolayında ölüm olduğunu,
  • Türkiye’nin günlük 30 bine dayanan hasta sayısıyla dünyada 5. sıraya tırmandığını..
  • Sayısal verileri çoooook düşük olarak kamuoyuna açıklasanız da AKP = RTE olarak kendilerinin acı – yakıcı gerçeği bildiğini..
  • Bilim Kurulu’nun artık net bir tutum alarak kamuoyuna açıklama yapması gerektiğini..
  • ……………..
  • ……………
  • Gelinen yerde, mutlaka sosyal devlet sorumluluğu ile 4 hafta kapatma dışında seçenek kalmadığını…

Bilimsel kanıtlara dayalı olarak açıkladık.. (17 dk.)

İzlenmesini, paylaşılmasını, muhalefetin gündem oyunlarına oltalanmamasını… dileiz.

Sevgi ve saygı ile. 25 Mart 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik 

 

BİZİM TV, HALKÇI DOKTORLAR ve TELE1 Programlarımız..

Dostlar,

Bu gün, 24 Mart 2021 Çarşamba günü programımız oldukça yoğun..

Sabah, üyesi olduğumuz ADD Çankaya Şubesinin 11. seçimli genel kuruluna katıldık ve Divan Başkanı Sn. Ömer Faruk Eminağoğlu‘nun usta yönetiminde, nazik çağrısı ile kısa bir teknik konuşma yaptık.. 3 liste katılıyor seçimlere.. Oldukça canlı, hareketli ve centilmence..
***
Bu gün

– Saat 20:00’de, Bizim TV‘de Sn. Lale Ozan ARSLAN ile (youtube kanalında)

– 21:00’de Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu ile HALKÇI DOKTORLAR ile (sosyal medya hesaplarında)

– 23:00’te Sn. Dr. Sedef Kabaş ile TELE1‘de canlı yayında olacağız.. / OLDUK…

https://www.facebook.com/halkcidoktorlar/videos/374472266874457/
(AKP = RTE Kovit-19 Salgınını Neden Yönet(E)miyor?? – Prof. Dr. Ahmet SALTIK)


Bilgi ve ilginize saygı ile sunarız.

Duyurulsun, izlensin ve ülke gerçekleri öğrenilsin; GEREĞİ YAPILSIN.. dileriz.

Sevgi ve saygı ile. 24 Mart 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

İstanbul Sözleşmesi’nin Feshine İlişkin HASUDER Görüşü

’KADINA YÖNELIK ŞİDDET ve AİLE İÇİ ŞİDDETİN ÖNLENMESİ ve BUNLARLA MÜCADELEYE İLİŞKİN AVRUPA KONSEYİ SÖZLEŞMESİ’NİN TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARAFINDAN FESHEDİLMESİNE YÖNELİK ÇALIŞMA GRUBUNUN GÖRÜŞÜ

HASUDER Toplumsal Cinsiyet, Kadın ve
Üreme Sağlığı Çalışma Grubu

Resmi Gazete’nin 20 Mart 2021 tarihli 31429 sayısında yer alan Cumhurbaşkanı kararında

“Türkiye Cumhuriyeti adına 11 Mayıs 2011 tarihinde imzalanan 10 Şubat 2012 tarihli ve 2012/2816 Bakanlar Kurulu kararı ile onaylanan ’Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin Türkiye Cumhuriyeti tarafından feshedilmesine, 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 3’üncü maddesi gereğince karar verilmiştir.”

İlk imzacı ülkenin Türkiye Cumhuriyeti olduğu ve 2012 Mart ayında tüm partilerin destekleyerek TBMM’nin onayladığı bu sözleşmeye dayalı olarak hazırlanan 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun”, bilindiği gibi İstanbul Sözleşmesi’nin temel alındığı bir kanundur. Kadına yönelik şiddetin yaygın ve hiç azalmadan devam eden acı bir gerçek olduğu bu durumda, kadınların şiddetten korunmasının güvencesi olan bu yasanın hangi zihniyetle değiştirilmeye teşebbüs edildiği anlaşılamamakta olup, kabul edilebilir değildir.

Ayrıca, Anayasa’nın madde 90/5 uyarınca, İstanbul Sözleşmesi bizim için kanun hükmündedir; İstanbul Sözleşmesi ile kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda, İstanbul Sözleşmesi hükümleri esas alınır ilkesi de Anayasanın gereğidir. Sözleşme’nin en önemli özelliği; kadınlara yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin olarak “koruma, önleme, kovuşturma, yargılama ve bütüncül politikalar geliştirme gibi dört temel alanda maddeler içermesidir. Kadınlar ve erkekler arasında hukuki ve fiili eşitliğin gerçekleştirilmesinin kadına yönelik şiddeti önlemede anahtar bir unsur olduğunu benimseyen Sözleşme, kadınlara yönelik ayrımcılığı yasaklamaktadır.

Türkiye’de her 3 kadından birisi insanlık onuru hiçe sayılarak devlet tarafından korunarak öldürülürken ’Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi FESH EDİLEMEZ, bunu KABUL ETMİYORUZ.

Esasen Hukuk yönü ile “yok hükmündeki bu kararnamenin (AS: Cumhurbaşkanlığı Kararının) ACİLEN GERİ ÇEKİLMESİNİ DİLİYORUZ . Türkiye dahil 20 Avrupa ülkesinin onayladığı İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen, bugüne kadar kadın örgütleri ve tüm duyarlı insanların koruduğu Sözleşmeyi korumakla yükümlü DEVLETİ ve her düzeyde SORUMLULUK taşıyanları, sözleşmede yazılı olmayan hükümleri öne sürerek kamuoyunun yanıltılmasına son verilmesine ve de KADINLAR İÇİN YAŞAMSAL ÖNEMİ OLAN BU SÖZLEŞMEYE SAHİP ÇIKMAYA DAVET EDİYORUZ! BUNU TALEP EDİYORUZ… 

HASUDER Toplumsal Cinsiyet, Kadın ve Üreme Sağlığı Çalışma Grubu

====================================
Dostlar,

Biz de, HASUDER (Halk Sağlığı Uzmanları Derneği) üyesi bir hekim olarak bu çağrıya katılıyoruz.

Sevgi ve saygı ile. 24 Mart 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

Yaşamlarımızın bir yılı

Yaşamlarımızın bir yılı

authorÇAĞHAN KIZIL

Pandemi elbette bitecek, ancak pandeminin çok net şekilde ortaya çıkan sınıfsal ve politik yönü, eşit aşılama, eşit sağlık hizmeti, fırsat eşitliği ve yurttaşlık hakları çerçevesine yeni ve daha ortaklaşmacı yaşam pratikleri yaratabilecek bir noktaya ulaşacak mı göreceğiz.

Geçtiğimiz hafta (AS: 11 Mart 2020), Dünya Sağlık Örgütü tarafından Covid-19 hastalığının pandemi ilanının ve aynı zamanda Türkiye’deki ilk resmi tanımlanan vakanın ortaya çıkmasının birinci yıl dönümüydü. Bu süreçte pandemi, yaşamamızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. 31 Aralık 2019 günü Çin’de ilk Covid olgusu zatürree kapsamında rapor edildi. 7 Ocak 2020’de bu hastalığı yaratanın bir virüs olduğu ortaya çıktı ve bu virüsün genetik dizini belirlendi. Covid-19‘un daha önceden bildiğimiz ancak elimizde çok fazla bilgi ve tedavinin olmadığı koronavirüsler ile ortaya çıkan bir hastalık olduğunu anladık. 30 Ocak’ta DSÖ acil durum ilan etti ve 11 Mart‘ta Pandemi ilanıyla küresel alarm durumuna geçilmiş oldu.

Pandemi başından itibaren hepimizin kafasında yanıtlarını bilmediğimiz sorular vardı. Sağlık sistemlerinin ve çeşitli ülkelerin pandemi yönetimlerinin ortak bileşeni üç sacayağı üzerine oturmaktaydı. Birincisi, sağlık sistemlerinin ve önleyici tıbbi çalışmaların lojistik planlamasının yapılması, salgının yayılmasının önlenmesi için bilimsel çalışmaların ilerlemesi, ilaç ve aşı çalışmalarının başlatılması, bilim insanlarının riski ve hasarı en düşük seviyeye çekmek için yapılacakları toplumla ve siyasetçilerle paylaşması. Bir başka ve diğerleri kadar önemli olan başka bir konu da yönetenlerin toplumla gerçekleri şeffaf ve doğru biçimde paylaşmaları, toplumlarda yönetimine karşı güvenin tesis edilmesiydi. Salgının en başından itibaren bu pandeminin uzun süreceği, almadığımız her tedbirde faturanın ağırlaşacağı, toplumsal yayılımı düşük seviyede tutmanın ne kadar süreceğini bilmediğimiz pandemide aşı ve ilaç çalışmalarına zaman kazandıracağı için ve toplum sağlığını koruyacağı için önemli olduğu gibi bilgiler ilk elden ivedilikle paylaşıldı.
Ancak bir sene sonra dönüp pandemi sürecine baktığımızda görebildiklerimiz iyi ve kötü yönetimlerin net bir şekilde ayrışmış olduğudur. Bu ayrımı yaratan faktörlerden (AS: etmenlerden) en önemlileri verilerin şeffaf paylaşımı ve toplum-yönetim arasındaki güven olduğuna inanıyorum. Salgının detaylı (AS: ayrıntılı) verilerine sahip olan ülkelerde bilim insanları çeşitli öngörüler yaparak toplumların karşılaştığı riskleri daha net bir şekilde ortaya koydular. Bölgesel yayılım dinamiklerini inceleyip tahmin edilebilen sınırlar içinde yol haritaları oluşturdular. Elbette şunun altını çizmek gerekir ki; hiçbir ülke pandemiye hazır değildi ve birçoğumuzun yaşamlarımızda gördüğümüz en kapsamlı ve yaygın sağlık sorunu ile mücadelenin lojistik temelini mükemmelce sağlayacak altyapılar neredeyse hiçbir ülkede mevcut değildi. Salgında ağır kayıplar veren New York eyaletinde ventilasyon aleti eksiklikleri, Avrupa Birliği içinde test yapmada yaşanan eksikler, bugünlerde yavaş ilerleyen aşılama süreci gibi olgular, bunu destekler nitelikte. Ancak son bir yılda şunu da anladık ki pandemide iyi ve kötü yönetimlerin farkını yaratan şey pandemiye hazırlıksız yakalanılmasına rağmen toplumsal faturayı hafifletmek için neler yapıldığı ve bilim insanları ile hekimlerin sözlerine ne kadar itibar edildiğiydi.
Salgın verileri şeffaflıkla açıklanmadı
Türkiye’de epidemiyolojik bilgiler gerektiği gibi paylaşılmadığından toplumda gerçek olmayan bir iyimser hava yaratıldı. Yönetim, alınması gereken tedbirlerin yaşama geçmesini engelleyecek söylemlerde bulunarak Türkiye’deki pandemi tablosunu olduğundan hafif gösterdi. Uygulanması gereken kapanma önlemleri ekonomik ve siyasi nedenlerle uygulanmadı. Salgının en başında yaygın test yapılması gerektiği ve hastaların takibi, izolasyonu, karantinası etkili bir şekilde gerçekleştirilmeli vurgusu yapılmasına rağmen, Türkiye’deki test ve filyasyon mekanizmaları ilk vakanın açıklamasından birkaç hafta sonraya kadar etkili şekilde uygulanamadı. Türkiye’ye virüsün gelmesi ve yayılması kesin olarak bilmemekle beraber çeşitli mekanizmaları dayandırılabilir. Öncelikle 25 Şubat günü Sağlık Bakanı’nın, yaptığı açıklamada şeffaf olunduğu belirtilmesine rağmen Türkiye’de bir günde 1.7 milyon vaka açıklanması ile aylar sonra anladığımız bir şekilde vakaların tümü toplumla paylaşılmıyormuş.
Seyahatin kısıtlanması öncesinde dini ibadetlerini yapan binlerce kişinin serbest bir şekilde ülkede dolaşımına izin verilmesi, salgında ilk vaka öbeklerini tetikleyen mekanizma olarak ortaya çıktı. Test yapılan merkez sayılarının yavaş artması ve gerekli ilk müdahale seviyesine ulaşamamış olması bu toplumsal lokal yayılımın serbest bir şekilde birkaç hafta devam etmesini beraberinde getirdi. Sağlık emekçilerinin koruma ekipmanının (AS: donanımının) yeterince sağlanamaması, gerekli sahra hastaneleri veya pandemi hastanelerinde triyaj uygulamalarının yeterli seviyede gerçekleştirilememesi, tanısı doğrulanmış olguların ikamet ettikleri il ve ilçelere göre yaş ve cinsiyetlere göre dağılımının net bir şekilde açıklanmaması, 65 yaş üzerinin sokağa çıkmasının yasaklanmasına rağmen hane içinde yaşayan diğer yaş gruplarından kişilerin toplumda hareketliliğinin azaltılmaması, test kitlenin güvenilirliğinin net olmaması ve yapılan testlerin sayıca düşük kalması sebebiyle tanımlanamayan olası Covid vakalarının ilk aşamada belirlenememiş olması, Mart 2020 içinde Türkiye’nin salgına hazırlıksız yakalandığının işaretleri olarak ortaya konabilir.
İlerleyen aylarda Türkiye’de salgının ilerlemesinde katkısı olan önemli olaylardan bir tanesi de Ayasofya’da binlerce insanın toplanması, akabinde de (AS: ardından da) topyekün bir normalleşme sürecine geçilmesiydi. Vaka sayılarının gerçeği yansıtmadığını söyleyen bilim insanlarına, her ay pandemi raporu yayınlayarak yapılması gerekenleri net bir şekilde açıklayan Türk Tabipleri Birliği’ne yöneltilen tehditlerle oluşturulan hava, bilimle inatlaşan ve ekonominin toplum sağlığından önde olduğunu net şekilde ortaya koyan bir yönetimin varlığını göstermiş oldu. Yurt dışından gelenlere test zorunluluğu konmaması, toplumsal kısıtlamalardan kendisini muaf tutan yönetimin geniş katılımlı ve mesafenin korunmadığı toplantılar, mitingler, düğünler ve buluşmalar düzenlediği bir süreçte dünyada aşı alanında gelişmeler hızla ilerlerken, aşı alım anlaşmalarını aracı bir kurum vasıtasıyla sadece (AS: yalnızca) bir şirketle yapan ve tercihini halen klinik faz (AS: evre) çalışmaları yayımlanmamış bir aşıdan yana kullanan Türkiye, aşı tedarik sürecinde yaşanan sıkıntılar nedeniyle de zor günler yaşamakta. Türkiye’deki pandemi yönetimi, aşılamanın etkili gerçekleştirilmesinin yanında toplumsal tedbirlerin de pandemiyi azaltmak için en az aşı kadar önemli olduğunu ve ödün vermeden devam etmesi gerekliliğini göz ardı eden bir yerde durmakta. Bu ise, alınan politik kararların bilimselmiş gibi gösterilmesi için bir gün söylenenin diğer gün söylenen ve yapılanla uyuşmadığı bir trajikomik görüntüyü beraberinde getiriyor. Türkiye’de halen genetik dizin analizi ve yaygın test yeterli seviyede değil. Varyant virüslerin hastalık yayılımını artırıcı ve aşıların etkinliğini düşürücü rolleri olduğu ihtimali gün geçtikçe güçlenirken, Türkiye’de her 7 vakadan birinin resmi sayılarla varyant olması gerçeğine rağmen (AS: karşın), hâlihazırda yaşadığımız açılma ve normalleşme sureci kaygı uyandırıyor.
Bilim insanlarının dinlenmesi gerekli
Pandemi sürecinde, risklere dikkat çeken, olasılıklar içinden her senaryoyu tartan, toplumu ve yönetenleri uyarmak için çabalayan, gerçeği talep eden bilim insanlarına, hekimlere, yurttaşlara yapılan saldırılar ve yaftalamalarla, ”felaket tellalı” nitelemesi sıkça kullanıldı. Ancak şunun altını çizmek gerekir; mesele (AS: sorun) kötümser olmak ve negatif yaklaşmaktan öte, gerçek riskleri değerlendirmek ve gerçekçi bir öngörü spektrumu çizebilmekti. Örneğin, sıtma ilacının etken maddesi hidroksiklorokini uzunca sure tedavi algoritmasının başarısı ve dünyada başka ülkenin denemediği bir biçimde kullanmaktan kaynaklanan bir yenilik olarak niteleyen Türkiye Sağlık Bakanlığı ve yönetimin destekçileri, dünyada yapılan tüm klinik çalışmalarda bu maddenin hastalığa hiçbir faydasının olmaması ve hatta bazı durumlarda hastalara zararının bile olduğunun gösterilmesi sonucunda hiçbir şey olmamış gibi, özür bile dilemeden karalama ve ithamlarına devam ettiler.
İnsanlığa yeni bir tıbbi katkı olan ve 300 milyon kişinin aşılandığı mRNA aşılarını “güvensiz” olarak niteleyen, genetik yapımızı değiştirecek ve bu nedenle biz geleneksel aşılardan yanayız diyerek yaptıkları yanlış tercihleri meşrulaştırmaya çalışan pandemi yöneticileri her durumda artık başarısızlıkları ortaya çıkmışken, halen bir başarı ve hamaset söylemini devam ettirebiliyorlar. Buradan sonra yapılması gereken, virüsün yayılımını toplumsal tedbirlerle önlemeye çalışarak, ilk önce okulların açılması gerektiği perspektifinden yola çıkarak aşılama etkili bir seviyeye çıkıp toplumsal bağışıklık yeterli düzeye ulaşıncaya kadar Türk Tabipleri Birliği ve uluslararası bilim dünyasının söylediği metotlarla yola devam etmektir. Bir seneyi geride bıraktığımız pandemide bilinen sayılarla 2.6 milyon kişi yaşamını kaybetti. Bu sayıların gerçeğin ne kadarı olduğunu bilmiyoruz. Türkiye bu bir sene içinde yaptığı yönetimsel yanlışları tekrar etmekte ısrar ederse, ağırlaşan faturayı öngörmek zor olmayacak. Bu yanlışlara eleştiriyle yanıt veren bilim insanlarının da felaket tellallığı yapmak için değil, halk sağlığını koruma sorumluluğu içinde hareket ettiklerini bir kere daha belirtmeliyiz.
Pandemi elbette bitecek, ancak pandeminin çok net şekilde ortaya çıkan sınıfsal ve politik yönü, eşit aşılama, eşit sağlık hizmeti, fırsat eşitliği ve yurttaşlık hakları çerçevesine yeni ve daha ortaklaşmacı yaşam pratikleri yaratabilecek bir noktaya ulaşacak mı, göreceğiz.

KOMÜN TV Programımız – 21 Mart 2021

Dostlar,

Bu gün, 21 Mart 2021 Pazar gecesi saat 22:00’de KOMÜN TV’de olacağız../ OLDUK

Salgın AZGIN BİR HIZLA SÜRÜYOR..
Ama Türkiye gündeminde değil ! Yürek yakan bir durum.
İktidar, inanılmaz gündem oyunlarıyla, her gün çok sayıda insanımızı yitirdiğimiz bu salgında, başarısızlığını perdeleme çabasında.. Gündemi yapay sorunlarla meşgul ederek..

Bu gün ölüm sayısı “resmen” 100’ü aştı! Gerçek sayılar 3 katı dolayında!
Olgu sayısı 20 bini aşkın.. Gerçekte ise birkaç katı..

1 Mart 2021’de 2. kez, hiçbir tıbbi (Epidemiyolojik) temel yokken salt popülist gerekçelerle AÇILIM – SAÇILIMLARI başlatılmadan önce kezlerce uyardık :

  • Bir kasırgaya dönüşebilir dedik!
  • Ölüm sayılarının 60’lara inmesine aldanmayın, hasta sayısı artıyor, 2 hafta kadar sonra ölüm sayıları da artışa geçer dedik..
  • Yapılması ve yapılmaması gerekenleri, 44 yıllık hekimlik ve 40 yıllık Halk Sağlığı Uzmanlığı deneyimimiz – birikimimizle aktardık..
    Şimdiye dek,1 yıldır, tek 1 hecemiz bile yalanlanamadı!Ne yazık ki tüm öngörülerimiz doğrulandı..

    AKP = RTE neyi bekliyor bu kırım karşısında??!!
    Seyredilebilir mi? Halk ÖLÜM korkusuyla mı terbiye edilecek??

Bu yangın böyle süremez, sürdürülemez..
Türkiye, öncelikli gündemi olarak YAŞAM HAKKINA sahip çıkmak zorundadır.

Bu gün Diyarbakır’daki Nevruz kutlamasında bir partinin mitinginde insanların ölçüsüz – sınırsız biçimde ve yer yer maskesiz yakın birliktelikleri dehşet vericidir.
Salgın böyle yönetilemez ve sönümlendirilemez..
Son 21 gün, salgının toplam 377 günlük süresinin %5.6’sı ama bu kısa sürede toplam 3 milyon “resmi” olgunun %10.4’ü (312 bin yeni olgu) kayda girdi. Bu çarpıcı tırmanma nasıl görmezden gelinebilir??

Bu sorunları bir kez daha güncel veriler ışığında paylaşacağız.

İzlemek için : https://youtu.be/c5pX_F323hQ

İlgi ve bilginize sınarız.. (Güncelleme : 22.3.21, 11:10)

Sevgi ve saygı ile. 21 Mart 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik 

SAĞLIK HUKUKU ve ETİĞİ

Dostlar,

Bu gün 14 Mart… Osmanlı döneminde çağdaş tıp eğitiminin 2. Mahmut eliyle başladığı 1827’den bu yana 194 yıl geçti. Bir de, İstanbul Tıbbiyesi öğrencilerinin 1919’un 14 Mart’ında işgal altındaki İstanbul’da sergiledikleri emperyalizme başkaldırı eylemi var.. Biz kendimizi bu geleneğe bağlı duyumsuyoruz daha çok.

  • Tıbbiyeli Hikmet geleneği..

Kovit-19 Salgınının 1. yılı bitti ve ardımızda çok ağır bir fatura var. Dünyada da, ülkemizde de.

  • Salgının temel / kök nedeni yabanıl (vahşi) kapitalizm; bu çok çıplak.
  • Sönümlendirilmesinin önündeki başlıca neden de bu insanlık düşmanı ideoloji!

Ülkemizde “resmen” 30 bin insanımız yaşamını yitirdi, gerçek sayılar 3 katı! Ülkemizde “resmen” 3 milyon insanımız hastalandı, gerçek sayılar belki 10 katı! Sorun çok boyutlu ve ağır.
***
Bu gece, 2 yıldır İngilizce Tıp derslerine girdiğimiz Atılım Tıp Fakültesi Öğrencileri Birliği anlamlı bir etkinlik düzenledi. Görsel (poster) aşağıda. Bize salgının sağlık hukukunu irdelemek düştü. 2 değerli meslektaşım Etik ve Adli Tıp boyutunu işledi. Hukukçu katılanımız da katkı koydu ve soruları yanıtladı. Geleceğin hekimi sevgili Zeynep Damla Güngör ve arkadaşları yönetti oturumu.

14 Mart 2021 akşamı etkinlik zoom ortamında canlı izlenmişti. Kayıt altına alınan yaklaşık 3 saat süreli kapsamlı oturum şu erişkeden (linkten) izlenebilir (şifre : 1v1!#T) :

https://zoom.us/rec/share/CTJtgCeUKBKlyMmxRTQubIEdN5OlQm9r4RDdqeLykGsAM2U2r6Igrh-vFpM0zYE4._jn89bs5hy5X43Vq 

Sevgi ve saygı ile. 14 Mart 2021, Datça (Güncelleme; 20 Mart 2021, Ankara)

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net          profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

Almanya’da Özlem Türeci ve Uğur Şahin’e Liyakat Nişanı verildi

Almanya’da Özlem Türeci ve Uğur Şahin’e Liyakat Nişanı verildi

Koronavirüse karşı ilk aşıyı bulan BioNTech’in kurucuları Dr. Özlem Türeci ve Prof. Dr. Uğur Şahin’e Almanya’nın en üst düzey devlet madalyası olan Liyakat Nişanı verildi. Törende Almanya cumhurbaşkanı ve başbakanı da hazır bulundu.

Almanya'da Özlem Türeci ve Uğur Şahin'e Liyakat Nişanı verildi

https://www.birgun.net/haber/almanya-da-ozlem-tureci-ve-ugur-sahin-e-liyakat-nisani-verildi-338151, 20.03.2021

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır.)

Koronavirüse karşı ilk aşıyı bulan ve Covid-19 mücadelesinde simge adlar durumuna gelen BioNTech’in kurucuları Dr. Özlem Türeci ve Prof. Uğur Şahin’e Almanya’nın en üst düzey devlet madalyası olan Almanya Federal Cumhuriyeti Liyakat Nişanı verildi.

BioNTech’in kurucu ortağı ve CEO’su Şahin ve eşi Türeci’ye, Bellevue Sarayı’nda düzenlenen, Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier ve Almanya Başbakanı Angela Merkel’in de katıldığı törende liyakat nişanı takdim edildi.

Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, törende yaptığı konuşmada,

  • “Geliştirdiğiniz aşı insanlığa bir hizmettir. Şu anda bu yüzden burada bulunuyoruz. Bu aşı sadece hayat kurtarmıyor, aynı zamanda insanlığın sosyal yaşantısının devamını da kurtarıyor” ifadelerini kullandı.
  • “Sizlerin hikayesi insanlık için en iyi ilham kaynağıdır” diyen Steinmeier, Almanya’nın salgını kontrol altına alacağını söyledi.
detayAşıda coğrafya adaletsizliği

Törende Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’den sonra konuşma yapan Prof. Dr. Uğur Şahin, gelecekte insanlığın karşılaşacağı salgınların daha yıkıcı etkisi olabileceğinin altını çizdi. Şahin, hazır olmanın önemine vurgu yaparak,

  • “İlaç üreticilerinin ve hükümetlerin amacı, aşı geliştirildikten sonraki üç ay içinde tüm dünyayı aşılayacak üretim kapasitesine sahip olmak gerekir” diye konuştu. Şahin, mevcut aşı kampanyalarında dünyada birçok ülkeye hala aşı ulaşmadığını belirterek, “kamu-özel ortaklığının gerekliliği“ni vurguladı.
    ============================
    Dostlar,

    Meslektaşlarımız, Türkiye’miz kökenli hekimler Prof. Dr. Uğur Şahin ve Dr. Özlem Türedi’yi elbette biz de ayakta alkışlıyoruz. Türkiye ve insanlık adına övünç duyuyoruz..Dr. Şahin’in son tümcesinde geçen “kamu-özel ortaklığının gerekliliği” saptamasını çok sakıncalı buluyoruz. Bu söylem (jargon) bir KüreselleşTİRmeci kapitalist dayatma / tuzak olup, kamu yetkesini (otoritesini) sermayenin yönlendirmesi amaçlı ve işlevlidir.Nitekim BioNTech&Pfizer’in geliştirdiği aşı için Alman ve ABD hükümetleri milyar Doları aşan AR-GE desteği vermişlerdir. Ama stratejik bir insancıl tıbbi ürün olan AŞILAR hakkında ilgili şirketler patent haklarını hala kıskançlıkla korumaktadırlar. Bu yüzden Aşı fiyatları çok yükselmekte, özellikle yoksul ülkeler altından kalkamamaktadır.Bir kamu – özel ortaklığını, kamu – özel dayanışması – işbirliği – ortak sorumluluğu olarak anlamak istiyoruz. Her 2 yan da İNSAN SAĞLIĞINI merkeze koyarak tarihsel bir sorumluluk içinde davranmak zorundadır. Örn. patent hakları olağanüstü salgın döneminde askıya alınmalı, ertelenmeli ya da simgesel bir düzeye düşürülmelidir. Unutulmasın, söz konusu aşıların geliştirilmesi aşamasında halkın vergilerinden milyarlarca Dolar / € kamusal destek (AR-GE finansmanı) sağlanmıştır. Bu olgunun göz ardı edilmesi asla Etik bir yaklaşım olamaz.

Kovit-19 salgını küresel ölçekte ciddi bir tehdit olma durumunu sürdürmektedir.

BM ve Dünya Ticaret Örgütü, Pandemi ortamında bu haksız / adil ve akılcı olmayan patent dayatması sorununa çözüm üretmek zorundadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün COVAX girişimi (Aşıya Adil Erişim Hakkı / Olanağı) mutlaka desteklenmeli ve yaşama geçirilmelidir. Dünya nüfusu hızla ve etkin aşılarla aşılanmadıkça pandemi bitmeyecektir. Salgın uzadıkça mutasyonlar da çoğalacak, sorun içinden çıkılmaz bir karmaşaya sürüklenebilecektir.

DSÖ Genel Başkanı Dr. T.A. Gebreyesus’a göre; IMF, tıbbi çözümlerin daha hızlı ve daha yaygın sunulması ile 2025 sonuna dek küresel gelirde yaklaşık 9 trilyon $ birikimli artış sağlanabileceğini kestirmektedir. (DSÖ Genel Direktörü, COVID-19 Salgınına Karşı Yapılan Mücadeleyi ve Aşı’yı anlattı. | Health World News, 24.12.20)

Bu salgın, İNSANLIK için sıkı bir sınavdır aynı zamanda. Kapsamlı bir KÜRESEL DAYANIŞMA ve İŞBİRLİĞİ tek akılcı – adil yoldur.

Sevgi ve saygı ile. 19 Mart 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

KARANTİNA TV Programımız – 18 Mart 2021

Dostlar,

Bu gün, 18 Mart 2021 Perşembe günü akşam saat 20:00’de, Sn. Recai Aksu ile ÖNCE İNSAN programında Karantina TV’de olacağız../ OLDUK.

Bu gün, ayrıca 18 Mart 1915 Çanakkale Deniz Utkusu‘nun 106. yılı..
Coşkulu, umutlu ve onurluyuz..
Bu görkemli Utku’nun yaratıcı önderi hiç kuşku yok ki Yarbay Mustafa Kemal..
Tarihin akışını değiştiren dahi komutan..
Türkiye Cumhuriyetimizin kurucusu..
O’nunla birlikte bu utkuyu yaratan tüm dava ve silah arkadaşlarına, şehitlerimize, merhum gazilerimize, utkuya emeği geçen kurda – kuşa… şükran ve minnetimiz sonsuz..
***
Öte yandan kovit-19 salgını ülkemizde neredeyse 3. dalgasını sürdürmekte.
AKP = RTE iktidarı salgını asla bilimsel – yetkin yönetmiyor, yönetemiyor.
Masum insanlarımız, çoğu önlenebilecek iken bu hastalığa kurban veriliyor.

Bu sorun ülkenin 1 sayılı gündemi olmalı. Ama anlaşılmaz biçimde AKP = RTE gündem oyunlarına başvuruyor. Anayasa değişikliği, insan hakları sözde reformu, HDP’ye kapatma davası… gibi..

  • Oysa salgın denetimden çıkma riski taşıyor!

Aşı yok, mutasyonlar çok yaygın ve kritik..
Yoksulluk, işsizlik, borçlar… finansman yetersizliği..
AKP = RTE‘nin yarattığı ağır sorunlar, salgınla başetmeyi de son derece güçleştirmekte.
Muhalefet yeterine etkin olamıyor.
Bu derde bir deva bulmak gerek..

Karantina TV’nin sosyal medya hesaplarında canlı yayınlanan oturumu duyurmanızı, paylaşmanızı bekliyoruz. İzlemek ve paylaşmak için erişkeler (linkler) aşağıda..

https://youtu.be/fbFx72rjFV4 
https://fb.watch/4jnXnL1MJR/
https://twitter.com/karantinatv/status/1372592851092049922?s=20

İş başa düştü!

Sevgi ve saygı ile. 18 Mart 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik