Kategori arşivi: Hekim Saltık

Sağlıkta dövizle vurgun

SGK yolsuzlukları abartılarak işleniyor.. Amaç, bunlar olmasa SGK işleyecek izlenimi vermek.. Sistemin özündeki hastalık, sistemik talan (Devlet eliyle yurttaşın parasını özel sağlık şirketlerine aktarma) böylelikle örtülmeye çalışılıyor.. Çok yazık..
Dr.Ahmet Saltık, www.ahmetsaltik.net, 23.8.12

Dostlar,

Yabancı hasta başına 1000 dolara dek şirketlere destek ??!

Nereden, ülkenin hazinesinden..

Kim ? Gene AKP..

Haziran 2012 sonunda TAMAMLAYICI – DESTEKLEYİCİ SİGORTA adı altında SGK’nın
temel güvence paketini iyice daraltarak insanımızı ayrıca özel sağlık sigortalarının kucağına iten AKP hükümeti, yerli-yabancı sermayeye ise çok cömert!

SGK açıklarını finanse edemediği için prim = ek vergi karşılığı sağlık hizmetlerini iyice daraltırken yabancıya bol keseden teşvik..

Bu harami düzenidir..

Söz konusu genelge geri çekilmelidir.

1000 Doların yarısı kadar ülkemizin yoksuluna kişi başına yıllık sübvansiyon verilse,
TAMAMLAYICI – DESTEKLEYİCİ SİGORTA tuzağı denen sefillik, vahşet ortadan kaldırılabilir.

SGK’nın ilgili genelgesinde ne deniliyor biliyor musunuz ?

“Özel sağlık sigortasına sahip olan genel sağlık sigortalısı”..

Maskaralığa bakar mısınız ?

Ne denmişti, verebilenden prim (= EK VERGİ!) alacağız, veremeyeninkini
Devlet ödeyecek..

Veremeyen kim,

“Yoksul”un tanımı ne?

“Yoksul” un 2012’nin 2. yarısında tanımı :
Brüt asgari ücretin 1/3’ünün altında kalan aylık gelir..

Yani ? 940 TL/ 3 = 313 TL! Aylık geliriniz 314 TL ise “yoksul” değilsiniz ve
GSS primi (EK VERGİ!)ödeyeceksiniz!

Öte yandan, sağlık şirketlerini teşvik için, yurtdışından belli ülkelerden (??) gelecek hasta başına 1000 $ Devlet desteği, ballı kaymaklı teşvik..!
(22.8.12, Cumhuriyet)

Sormak zorundayım : Ey AKP, SİZ KİMİN HÜKÜMETİSİNİZ ??

Necip milletim, gözün hala açılmayacak mı??

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net, 22.8.12

===========================================================================

Yoksulları bile GSS ile prim ödemeye zorlayan hükümet,
sağlık tekellerine dolarla kaynak aktarmaya hazırlanıyor

Sağlıkta dövizle vurgun

İktidara geldiği günden beri fakir fukaraya kömürle makarna yardımı yapan
AKP hükümeti, sağlık tekellerine bavulla döviz ödemeye hazırlanıyor. SES İzmir
Şubesi’nden Dr. Ergün Demir ve İstanbul Tabip Odasından Dr. Güray Kılıç’ın,
Haziran 2012 sonunda Resmi Gazetede yayımlanan;

“Döviz Kazandırıcı Hizmet Ticaretinin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ (No 2012/4)” üzerine yaptıkları çalışma hükümetin, bir yandan yıllardır uyguladığı
sosyal politikalarla yoksulluğu kaldırmak yerine makarna, kömür dağıtarak önce şükretmelerini sonrasında da dağıtılan makarna ve kömürün oya dönüşümünü hedeflerken; öbür yandan ülkenin kaynaklarını birtakım tekellere aktarmanın mekanizmalarını
dâhice formüllerle yaratmaya devam ettiğini ortaya koydu.

Demir ve Kılıç’ın yaptığı çalışmaya göre, tebliğ ile Türkiye’nin döviz kazandırıcı hizmet gelirlerinin artırılması ve hizmet sektörlerinin (sağlık, bilişim, eğitim) uluslararası rekabet gücünün geliştirilmesi için Türkiye’de yerleşik yararlanıcıların gerçekleştirdikleri faaliyetlere ait giderlerin bir kısmının “pazara giriş”, “yurtdışı tanıtım”, “yurtdışı birim”, “belgelendirme”, “ticaret heyeti”, “alım heyeti” ve “danışmanlık” adı altında Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu’ndan karşılanmasının yolunu açtı.

Tebliğin, Ekonomi Bakanlığı’nın protokol yaptığı sağlık turizmi şirketleri ile hastane işleten sağlık kuruluşlarına yönelik sağladığı destekler şu şekilde sıralanıyor:

Yatırım raporu desteği: Uluslararası mevzuat veya yatırım konularında satın alacakları veya hazırlatacakları raporlara ilişkin giderler için sağlık turizmi şirketleri ve sağlık kuruluşları için % 60, yıllık toplam en fazla 100.000 $ tutarında; işbirliği kuruluşları için % 70 ve yıllık toplam en fazla 300.000 dolarlık tutar karşılanacak.

Tedavi masrafı: Bakanlığın belirlediği hedef ülkelerden sağlık kuruluşlarınca Türkiye’ye getirilen hastaların uçuş giderlerinin yarısı ve toplam tedavi masraflarının % 20’sini geçmemek üzere hasta başına en fazla 1.000 dolarlık tutar karşılanacak.

Yurtdışı tanıtım: Yurtdışında düzenlenen fuar, kongre, konferans ve/veya bağımsız tanıtım programı kapsamında yapılan tanıtımlara ilişkin sponsorluk, reklam, danışmanlık, katılım ve organizasyon giderleri; sağlık kuruluşları veya sağlık turizmi şirketleri için %50 ve yıllık toplam en çok 300.000 $, işbirliği kuruluşları için % 70 oranında ve yıllık toplam en çok 500.000 $ karşılanacak.

Reklam gideri: Sağlık kuruluşları, sağlık turizmi şirketleri ve işbirliği kuruluşlarının arama motorlarında yapacakları, arama ağı reklamları da dahil olmak üzere reklam ve tanıtım giderleri; %50 ve sağlık kuruluşu, sağlık turizmi şirketi veya işbirliği kuruluşu başına yıllık en fazla 100.000 dolar ödenecek.

Yurtdışı birim ve kira gideri: Sağlık kuruluşlarının, sağlık turizmi şirketlerinin veya işbirliği kuruluşlarının doğrudan veya yurtdışında faaliyet gösteren şirketleri ya da şubeleri aracılığıyla açtıkları birimlerin kira giderleri 4 yıl karşılanacak.

Danışmanlık: Sağlık turizmi şirketleri veya sağlık kuruluşlarının Bakanlığın ön onay verdiği konularda satın aldıkları danışmanlık hizmetlerine ilişkin giderler %50 oranında ve yıllık en çok 200.000 doları ödenecek. Bakanlık, bu tebliğ çerçevesinde desteklenen veya destek kapsamına alınacak yararlanıcıların döviz kazandırıcı hizmetlerin desteklenmesi konularındaki stratejilerin oluşturulması, geliştirilmesi ve uygulanması konularında gerçek ya da tüzelkişilerden yıllık en fazla 5 milyon Doları tutarında danışmanlık hizmeti satın alabilecek.

(Cumhuriyet, 22.08.2012)

Hastalarına 57 yıldır 9 liraya (5 Dolara) bakıyor..

Hastalarına 57 yıldır 9 liraya (5 Dolara) bakıyor..

Böylesine özverili doktorlar tarihte epey çoktur. Ancak vahşi kapitalizm piyasayı kayıt altına aldığından (!), artık ücretsiz hasta bakmak neredeyse olanaksızdır. Mutlaka faturasını kesmek, para kazanmışçasına gelir vergisini, KDV’sini doktor ödemek zorunda. Kaldı ki, doktorun bireysel çalışma olanakları büyük ölçüde yok edildi, sermaye kurumlaştı, şirketleşti (ŞİRKETOKRASİ!) ve hekimler de çok büyük oranda artık ücretli emekçi olmaya zorlanıp sıradanlaştırıldılar. Bu moneter yapı, hekime yoksul hasta için hemen hiç inisiyatif tanımıyor. Mutlak patron sermaye! Vahşi Kapitalizm deontolojiyi de, mesleksel yüce değerleri de, etiği de katletti; bütün insanlığı tutsak aldı…
Biz de geçmiş yıllarda Dr. Russel Dohner benzeri uygulamalar içinde olmuştuk; çok tatlı yaşantılardı..
Dr. Ahmet Saltık, www.ahmetsaltik.net

ABD’de Russell Dohner adlı doktorun muayenehanesi 57 yıldır her gün güneş doğmadan hastalarla doluyor. Doktorun bu kadar popüler olmasının nedeni ise, muayene olan hastalarından yalnızca 5 dolar istemesi.

ABD’nin Illinois eyaletinin Rushville kentinde yaşayan Dr. Russell Dohner mesleğe başladığı 1955 yılından beri kalp krizi geçirdiği gün hariç bir gün bile işini aksatmadı.

Hastalarından muayene karşılığında 5 dolar (9 TL) ücret alan doktorun muayenehanesine
her gün yüzlerce hasta geliyor.

BBC televizyonuna konuk olan 87 yaşındaki Dohner doğup büyüdüğü şehirde komşularının yardımına koşmaktan mutlu olduğunu söyledi.

Acil vakalarda olay yerine giderek hastalara müdahale eden Dohner şöyle konuştu: “Rushville’in bir doktora ihtiyacı vardı. Ben de bunu bildiğim için mezun olduktan s
onra burada kaldım.”

Bugüne dek hiç tatil yapmadığını söyleyen Dohner yalnızca kalp krizi geçirdiği zaman
bir süreliğine hastalarıyla ilgilenememiş.

Bütün yaşamını hastalarına adayan Dr. Dohner hizmet ettiği şehirde
“Kahraman doktor” olarak anılıyor.

Cumhuriyet Haber Portalı
21 Ağustos 2012

SGK güvenceyi kısıyor.. Teminat cebimizi yakacak!

Dostlar,

Bir bayram armağanı daha SGK’dan..

SGK güvenceyi kısıyor, Teminat cebimizi yakacak!

“TAMAMLAYICI ya da DESTEKLEYİCİ SİGORTA”

“Özel sağlık sigortasına sahip olan genel sağlık sigortalısı” !?

Prof. Dr. Ahmet Saltık
Ankara Üniv. Tıp Fak.
ADD Bilim Danışma Kurulu Yazmanı
www.ahmetsaltik.net

Çare ne peki ? En baştan söyleyelim :
Çare DB-IMF dayatması değil ulusal sağlık politikaları; madde 1.
Madde 2 : Almanya’nın 25 yıl kadar önce kendi SGK’sını (Krankenkasse) batmaktan kurtardığı yol. Evrensel ve insancıl, ahlaki, ekonomik.. Ama ABD vahşi kapitalizmine aykırı ne yazık ki.

Herkese kamu eliyle etkin-yaygın-sürekli-yer yer yasal olarak zorunlu
koruyucu sağlık hizmeti..

Bebeklere, gebelere, yaşlılara uygun aralıklarla zorunlu muayene..
Asiye’nin başka kurtuluş reçetesi yok..

Giriş :

Kamburlarımızı = Sömürü kanallarını / vantuzlarını sayalım:

1. Olağanüstü adaletsiz gelir dağılımı.

2. Çok adaletsiz vergilendirme.

3. Temel kamu hizmetlerini (sağlık-eğitim-adalet-güvenlik) bu hizmetler için vergi alan devletin yine de sunmayışı ve / veya çok sınırlandırması.

4. Temel kamu hizmetleri (sağlık-eğitim-adalet-güvenlik) için bile PRİM = Ek vergi istenmesi.

5. Bununla da yetinilmeyip “katkı payı” adıyla ayrıca “haraç” alınması.

6. Yetmedi, bu koşullarda sağlanan sağlık güvencesini iyice daraltıp içini boşaltarak,
“TAMAMLAYICI ya da DESTEKLEYİCİ SİGORTA” masalı ile bir koldan daha sömürmek..

AKP’nin SGK’sı “7 başlı ejderha”ya dönüşmüştür.

Emme basma tulumba gibi bizlerden ve devlet kasasından emip yerli-yabancı sağlık tekellerinin kasasına aktarmaktadır.

“TAMAMLAYICI ya da DESTEKLEYİCİ SİGORTA” ile bu sömürü daha da ağırlaştırılacaktır.
Adım adım ABD yabanıl (vahşi) sistemi, IMF-DB eliyle ülkemize dayatılmaktadır;
AB de izlemektedir hatta sömürüye ortaktır.

“SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM” oyununun son perdesine gelinmiştir.
DB ve IMF artık mutlu finali (!) görmek için sabırsızlanmaktadır.

“Sağlık kentleri”, “kamu-özel ortaklığı” gibi kulağa hoş gelen tuzak retorik kavramlarla
son kamu sağlık kurumları da sermaye yerli – yabancı ortaklıklarına (konsorsiyumlara) devredilmektedir. Bu arada bir de aracı sigorta kurumlarının kâr payları var..
Onlar da cebimizden çıkacak.. Çünkü ülkemiz sigorta sisteminin 3/4’ü ellerinde ve ülkemizde çoook gerek duyduğumuz (hatta mahkum olduğumuz!) birkaç milyar doları çekip götürüp “kriz yaratmamak” için şantaj yapıyor, “kitlesel müşteri” güvencesi istiyorlar.

Zorunlu malpraktis sigortası ile 150 bin hekim, sözde serbest piyasa düzeninde
“kitlesel yasal zorlamalı müşteri” olarak Şubat 2008’de önlerine atıldı. Ama o lokma çoktan sinidirildi. Kapitalizm doyar mı, “daha!” demekte .. (Sigorta reklamlarının artışı, Devletin DASK’ı zorlaması.. ??)

Ayrıca anımsayınız, 2011 bunalımı, İMKB ve bankalardan yalnızca birkaç milyar doların istendik biçimde bir gecede çekilmesi ile yaratılmış ve ABD’nin BOP dayatmalarına direnen Ecevit hükümeti düşürülerek bunları fazlasıyla yapmaya söz veren şimdiki kadrolar iktidara getirilmişti (3.11.2002 seçimi).

AKP garip halkımızı bunların önüne yem olarak atıyor.

Sürü halinde, devletin yasal zoruyla kitlesel, asimetrik-eşitsiz, teslim alan bir sigortalılık..(Bu düzenin adı da “serbest piyasa”! Ne yazık ki Devlet sermayenin oyuncağı..)

Çünkü halen SGK bütçesinin yarısı genel bütçeden.. Bu tutar genel bütçenin de 1/5’i. SÜRDÜRÜLEBİLİR değil. Israr edilirse borç faizi ve anapara ödemeleri sıkıntıya girer.
Ki bu para toplam 351 milyar TL’lik (21 milyarı açık!) 2012 bütçesinde 71 milyar TL’dir. SGK’ya da buna çok yakın gitmektedir (69+ milyar TL). Böylece bütçede her 10 TL’den 4’ü daha başta erimektedir. Bu denli yüksek tutarlı ve oranlı SGK sübvansiyonu maazallah, T.C.’nin borç ödeme kapasitesini sıkıntıya sokabilir!

Bu yüzden kritik aşamaya gelinmiştir.

SGK’nın sağladığı “Temel Teminat Paketi” iyice daraltılacak

Vatandaş “ek sigorta”ya zorlanacaktır. Bu akıllara durgunluk veren Deli Dumrul soygununun adı da her zamanki gibi retorik (kulağa hoş gelen) -sözel- bir tuzakla “TAMAMLAYICI – DESTEKLEYİCİ SİGORTA” olacaktır.

Neyi tamamlıyor ya da destekliyoruz ?

Biz, yurttaş olarak, cebimizden, SGK’yı tamamlıyor ya da destekliyoruz..
Hani genel sağlık sigortalı olmuştuk ?
SGK kaynakları buna yetmiyor..

Yeni jargon :

“Özel sağlık sigortasına sahip olan genel sağlık sigortalısı” !?

Necip halkımız deriiin uykularda.. Kendisinin haklarını savunan öncü yurtseverler
kodese tıkılınca,

“Vardır Devletin bir bildiği..” deyip kafasını yastığına-yorganına gömüyor
ve sevgili Başbakanının ricasını kırmayıp 3-5 çocuk yapmaya koyuluyor!!??

Sonra da SGK bu en az 3-5 çocuklu ailelere temel düzeyde sağlık güvencesi bile sağlayamıyor..

Ben diyor SGK, çok sınırlı bir zorunlu trafik sigortası yapıyorum.
Fazlasını istiyorsan kaskoya!

Deneme yanılma ile öğreniyor.. Daha fazla eğitim almasına olanak verilmiyor..
Ortalama okulda kalma süresi 6+ yıl.. 8 yıllık temel eğitim bile değil!
İlle de “yandım anam” denesi gerekiyor galiba..
Hem aydınlara ne oluyor, niçin aculluk yapıyorlar??

Necip Türk Milletine, TAMAMLAYICI – DESTEKLEYİCİ SİGORTA afiyet olsun..

GSS-Genel Sağlık Sigortası = Sermayenin kârının sigortası..

Bu uğursuz denklemi yıllardır kurarız.. Şimdi daha iyi anlaşılıyor mu??

Maskaralığa bakar mısınız ?

“Özel sağlık sigortasına sahip olan genel sağlık sigortalısı”..

SGK Genelgesinde böyle deniyor..

Ne denmişti, verebilenden prim alacağız, veremeyeninkini Devlet ödeyecek..
Veremeyen kim, “Yoksul”un tanımı ne? “Yoksul”’un 2012’nin 2. yarısında tanımı :
Brüt asgari ücretin 1/3’ünün altında kalan aylık gelir.. Yani? 940 TL/ 3 = 313 TL!

Aylık geliriniz 314 TL ise “yoksul” değilsiniz ve GSS primi ödeyeceksiniz!
Öte yandan, sağlık şirketlerini teşvik için, yurtdışından belli ülkelerden gelecek hasta başına 1000 $ Devlet desteği! (Cumhuriyet, 22.8.12) Siz hiç sermayeye bu denli ram olan ve halkına yabancılaşmış iktidar gördünüz mü?

Oysa GSS-Genel Sağlık Sigortası yoğun bakımda. Dolaşım ve solunum desteği ile
(yarı bütçesi Genel bütçeden!) zoraki yaşatılmaya çalışılıyor.
Bütçeden sübvansiyon gelmezse solunum-dolaşım duruyor..

Bilen bilmeyen de Türkiye’de GSS var zannediyor.. Kimi zavallı politikacılar da.

Ders ve konferanslarımızda uç bir örnek veriyoruz, akılda kalsın diye..

Dinleyenlerin önüne geçip pazılarımızı sıkıyor ve soruyoruz :

– Bakın bakalım; 58 yaşında, saçlarına karlar yağmış, 1.70 boyunda bu adamdan, Ahmet Saltık’tan NBA basketçisi olur mu??

Dinleyenler saygılı, zarif, dudaklarını ısırıyorlar bize bakıp,
acı bir tebessümle yetiniyorlar.

– Lütfen tepkilerinizi frenlemeyin, görmek istiyorum.. diye üsteleyince de
alaysı kahkahalar atılıyor..

Neden böyle uç teatral (meddahvari) gösteriye gerek duyuyoruz?
İyice anlaşıldın ve çekince (tereddüt) kalmasın diye.

– Balık kavağa çıkarsa Türkiye’de de bu gelir ve dağılımı ile GSS olur..
söylemi bile yetmiyor..

Daha çarpıcı bir metafor gerekiyor :

58 yaşında, 1.70 m boyunda bir adamdan NBA oyuncusu çıkarma.. gibi!

58’lik NBA Oyuncusu !

Bu bile işe yaramadı, Türkiye 1.10.2008’den beri 5510 sayılı yasa ile sözüm ona
GSS rejiminde..

Finanse edilemediği için de fareler tırtıklamaya başladı temel GSS güvencesini..

Geriye kala kala

“Özel sağlık sigortasına sahip olan genel sağlık sigortalısı” galatı kaldı..

İlgili genelge aşağıda değerli dostlar…

Sevgi ve saygı ile. 22.8.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===================================================
T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI
Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü
Sayı : B.13.2.SGK.0.11.05.03 / 674 Tarih : 28.06.2012

Konu : Tamamlayıcı veya Destekleyici Sağlık Sigortası Uygulamaları
GENELGE no 2012/25

Bilindiği üzere, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 98 inci maddesi;

“Yıllık veya daha uzun süreli tamamlayıcı veya destekleyici özel sağlık sigortalarına ilişkin usul ve esaslar, Kurumun uygun görüşü alınarak Hazine Müsteşarlığı tarafından belirlenir.” ve “Bu Kanun gereğince sağlık hizmetlerinden yararlananların ödemekle yükümlü oldukları katılım payları, özel sigorta şirketleri tarafından teminat veya
ödeme konusu yapılamaz.” hükmünü amirdir.

Anılan madde hükmü gereğince, özel sigorta şirketlerine prim ödemek suretiyle özel sağlık sigortası poliçesi satın almış olan genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin, Kurum ile sözleşmeli/ protokollü sağlık hizmet sunucularından sağlık hizmeti alması sırasında karşılaşılabilecek durumlarda yapılacak iş ve işlemler aşağıda açıklanmıştır.

Tamamlayıcı veya Destekleyici Sağlık Sigortası

Tanım : Özel sağlık sigortasının bir türü olan “Tamamlayıcı veya Destekleyici
Sağlık Sigortası”, genel sağlık sigortasının temel teminat paketi içinde yer almayan,
temel teminat paketinde yer alıp kısmen karşılanan, yani cepten ödeme yapılan ya da bireylerin daha yüksek standartlarda sağlık hizmeti talep ettiği durumlarda devreye giren özel sağlık sigortası türüdür. Başka bir deyişle tamamlayıcı veya destekleyici sağlık sigortası, Kurum tarafından kapsama alınmayan ya da kapsama alındığı halde genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler tarafından ek ücret ödemesi gerektiren sağlık hizmetlerini, özel sigorta aracılığı ile sigorta kapsamına almaktadır.

“Özel sağlık sigortasına sahip olan genel sağlık sigortalısı” ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin Kurum ile sözleşmeli/protokollü sağlık hizmet sunucularından
sağlık hizmeti alması sırasında kullanabilecekleri tamamlayıcı veya destekleyici sağlık sigortasının kapsamı ve uygulamaya ilişkin hususlar aşağıda açıklanmıştır.

Kapsam ve Uygulama
Yukarıda da belirtildiği üzere 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 98 inci maddesinin 2. fıkrasında; “Bu Kanun gereğince sağlık hizmetlerinden yararlananların ödemekle yükümlü oldukları katılım payları, özel sigorta şirketleri tarafından teminat veya ödeme konusu yapılamaz.” hükmü
yer almaktadır. Bu nedenle; anılan Kanunun 68 inci maddesinde konu edilen
katılım payları, tamamlayıcı veya destekleyici sağlık sigortası poliçeleri kapsamında değerlendirilmeyecektir.

Bunun dışında kalan;
a) Kurumca finansmanı sağlanmayan sağlık hizmetlerine ait bedeller,
b) Ek ücret tutarları,
c) Otelcilik ücreti gibi hastadan alınabilecek tutarlar,
d) Sağlık hizmet sunucusu ile sigorta şirketi arasında yapılabilecek anlaşmaya göre,
sağlık Uygulama Tebliği (SUT) fiyatları üzerinde kalan tutarlar,
tamamlayıcı veya destekleyici sağlık sigortası konusu yapılabilecektir.

Sağlık hizmet sunucusu ile özel sağlık sigortası şirketi arasında, sağlık hizmeti sunumuna ait bedellerin ödenmesine ilişkin aksine bir anlaşma yapılmadığı takdirde, Kurum mevzuat hükümleri çerçevesinde işlem yapılması gerekmektedir. Bu durumda, tamamlayıcı veya destekleyici sağlık sigortasına sahip genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere aynı tedavi döneminde sunulan sağlık hizmet bedellerinden;
1. Kanunun 63 üncü maddesi kapsamında sunulan sağlık hizmetlerine ait olanlar,
Kurum mevzuatı çerçevesinde Kuruma,
2. Bu maddenin 1. fıkrasında sayılan ve tamamlayıcı veya destekleyici sağlık
sigortası poliçesi kapsamında tanımlı olanlar, ilgili özel sağlık sigortası
şirketine,
3. Sigorta poliçesi kapsamında yer almayan ek ücret, otelcilik hizmeti, kapsam dışı
sağlık hizmeti gibi hasta tarafından karşılanması gereken tutarlar ise hastaya
fatura edilecektir.
4. Hasta katılım payları, özel sigorta şirketleri tarafından teminat konusu
yapılamayacağından, hastalar tarafından ödenecektir.

Bilgi edinilmesi ve gereğini rica ederim.

Fatih ACAR
Kurum Başkanı

Oturuşa dikkat.. / Attention for sitting chair and position

Ergonomik, süspansiyonlu, yüksekliği ayarlanabiir iş koltukları asla lüks değil hatta zorunlu bir gerekliliktir. Diz eklemi 90 derece açıda ayaklar yere değmelidir, dirsek açıs 90 derecede çalışılmalıdır, monitör göz hizasında ve yaklaşık 50 cm uzaklıkta olmalıdır, monitör doğrudan ışık almamalı ve yansıma yapmamalıdır, koltuk arkalığı alt bel kıvrımını (lomber lordozu) desteklemelidir, uygun koltuk kolçakları olmalıdır. Koltuklarda baş desteği de olmalıdır. Kambur oluşacak biçimde eğilme yapılmamalı, koltuk yüksekliği masa yüksekliğine göre ayarlanmalıdır. Ergonomi özetle iş-insan uyumu demektir. Uygulamaları genellikle zor ve pahalı değilidr ama çıktıları çok verimlidir.
Dolayısıyla, yıllardır hapislerde tutsak alınan yazar-çizer takımına bile birer adet ergonomik koltuk verilmesi dinimizce caizdir… (!)..
Sevgi ve saygı ile. 20.8.12
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

TÜRKİYE’nin GIDA ve SU GÜVENLİĞİ SORUNU

Dostlar,

Bu yazıdan önce bir “bayram iletisi” koydum siteye..
Türkiye’miz oflayıp pufluyor.. Korkunç gerilim altında..
Ve de uyarılarımızı yazdık. Klasik bayram iletisinden başka her şeye benzedi..

“Bayram” ı vesile ettik iletilerimizi vermek için.

Emperyalizm utansın, bayramlarımızı bayram olmaktan çıkardılar..

Ülkemiz öylesine bıçak sırtında ki, bayram sevincimiz kursağımızda kalıyor..

Önce Türkiye’nin ülke ve ulus olarak bölünmez bütünlüğü..

Her şeyden önce ve öncekikli..

Kutsalımız.. Vazgeçilmezimiz..

Her şey ama her şey bu varlık koşuluna ikincil..

Şimdi uygun görürseniz bu bağlamda aşağıdaki kapsamlı dosyayı

“TÜRKİYE’nin GIDA ve SU GÜVENLİĞİ SORUNU”

bayram armağanı olarak kabulünüze sunmak istiyoruz.

Sevgi ve saygı ile, 19.8.12, Tekirdağ

Dr.Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

TURKIYE’nin_GIDA_ve_SU_GUVENLIGI_SORUNU

Göz duşu.. / Eye wash

Dostlar,

Her zaman olduğu gibi koruma sağaltımdan üstün. Ondan etkili, ondan öncelikli, ahlaki, ekonomik..

GÖZ DUŞU tipik bir örnek..

Özellikle göze sıçrayabilecek kimyasallar ve biyolojik materyal için. Kimya sanayisinde, acil servislerde, ameliyathanelerde, mikrobiyoloji laboratuvarları başta olmak üzere pek çok laboratuvarda.. mutlaka bulunmalı.

15-20 dakika uygun basınçta suyla yıkama yapılmalı. Böylece akut dönem korneal kimyasal yanıkları en aza inidirme olanağı olabileceği gibi; mikrobiyolojik bakımdan kirli biyolojik materyalle oluşabilecek tehlikeli göz ve bu yolla alınabilecek sistematik enfeksiyonların zararlarını en aza indirmek olanaklı olabilir.

Kazasız yaşam düşünülemeyeceğine göre, riskleri akıllıca yönetmek zorundayız..

Buna RİSK YÖNETİMİ deniyor alanyazında (literatürde).

Güvenliği “6. duyumuz” yapmalyız.

Mecazi anlamda da halkımızın kan uykusundan uyanmasına katkısı olur mu acaba??
(Nelerden medet ummaya başladık.. öğrenilmiş çaresizlik sendromuna mı kapılıyoruz?)

Sevgi ve saygı ile.
19.8.12, Tekirdağ

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Ette vahim iddialar

Et Balık Kurumu’nun merkez ve taşrada görevli bazı yöneticileri dahil 15 kişi hakkında, “şaplı, veremli ve ölü hayvanların etlerini piyasaya sürmek” suçlamasıyla dava açıldı.

Cumhuriyet Haber Portalı

Et Balık Kurumu (EBK) merkez ve taşra yöneticilerinin de aralarında bulunduğu
15 kişiye yönelik yürütülen soruşturma sonrası hazırlanan savcılık iddianamesi, çarpıcı bilgiler ortaya çıkardı:

“Piyasadan temin edilen şap ve veremli hayvanlar ile ölü hayvanların etleri
piyasaya sürüldü.

EBK’ya ait sağlıklı etler alındı yerine hastalıklı etler Kurum’a teslim edildi. Yurtdışından getirilen hayvanlar zimmete geçirildi. EBK adına ithalat yapan
Ürdünlü Hijazi firması eksik hayvan teslim etti.”

Kırmızı et ve balık fiyatları neden böyle anormal? Bunları yeterince tüketemeyen toplum giderek geri zekalı olur. Emperyalizmin hedefi de budur. Ülkeyi açlıkla terbiye ederek bağımsızlığını yok etmek ve halkını alıklaştırarak kolay güdülür bir sürüye dönüştürmek.. Hükümet ve AKP bu çok tehlikeli stratejik oyunun ayırdında mı?
Çook ciddi kaygılarım var…
İyi bayramlar Türkiye..
Yüzlerce yurtseverin, askerin-komutanın,
Gazetecin, rektörün, bilim adamın tutsak..
Yüzlerce-binlerce şehidin gazin gözler önünde..
Bir yandan da gıda savaşları sürdürülüyor..
Ve sen “bir mübarek Şeker Bayramını” daha “idrak etmekte” sin..
Gerçekte “idrak edemediğin” ise ülkenin parçalanması için o öncü yurtseverlerin BOP kapsamında tutsak alındıkları.. Umarız geç kalmazsın necip halkımız..
Sevgi-saygı ve kaygı ile. 19.8.12, Tekirdağ
Dr. Ahmet Saltık, www.ahmetsaltik.net

Hürriyet’ten Dinçer Gökçe’nin haberine göre, Lüleburgaz Cumhuriyet Başsavcılığı’na geçtiğimiz 13 Aralık’ta (2011) gönderilen ihbar mektubunda, ‘EBK’ya ait etlerin çalındığı’, ‘kuruma ait sağlıklı hayvanlar yerine piyasadan hastalıklı hayvanların toplatıldığı’, ‘EBK’ya teslim edilmesi gereken sakatatların sahte belge düzenlenerek imha edildiği yönünde belge hazırlandığı’ gibi bir dizi iddiaya yer verildi.
İhbar mektubu sonrası alınan teknik ve fiziki takip kararları sonrası ulaşılan veriler çarpıcı bir gerçeği ortaya koydu.

Lüleburgaz Cumhuriyet Başsavcısı Hüsnü Aldemir’in yürüttüğü soruşturma sonrası hazırlanan iddianamedeki çarpıcı bilgiler şöyle:

Çarpıcı iddialar

*Sakarya Kombinası ile hayvan kesim anlaşması yapan Turgut İtikyıldırım’ın sahibi olduğu mezbahanede kesilen etler çalındı, Kurum’a eksik et teslim edildi.

*Kuruma ait sağlıklı kilolu hayvanlar, piyasadan toplatılan hastalıklı zayıf hayvanlarla değiştirildi.

*Veteriner kontrolü yapılmadan kesim yapıldı, herhangi bir tutanak tutulmadan
kesilen hayvanlara ait etler imha edildi.

*Sakatatlar bozuk olmamasına rağmen sahte veteriner raporu ile imha edilmiş
gibi gösterildi, ancak söz konusu etler satıldı.

*Bozulmuş, kokmuş etler EBK’ya ait sağlıklı etler ile değiştirildi;
bozuk etler Kurum’a teslim edildi.

*Piyasadan temin edilen verem veya şap hastalığına tutulmuş hayvanlar ile ölü hayvanların etlerinin bir bölüm İstanbul’da piyasaya sürüldü.
Bir bölümü ise sucuk ve kokoreç yapılarak piyasaya sürüldü.

*EBK’nın birçok ihalesini kazanan Ürdünlü Hijazi firmasının Türkiye’deki yetkilileri Fırat Yıldırım ve Zafer Yıldırım kardeşler Kurum’a eksik hayvan teslim etti.

*Bütün bu olaylar, sanık konumunda bulunan EBK görevlilerinin bilgisi içinde gerçekleştirildi.

Ölü hayvan etleri

İddianamede çarpıcı bir takım olaylar da anlatıldı. Buna göre Turgut İtikyıldırım’ın sahibi olduğu Büyükkarıştıran Mezbahanesi’nde şoför olarak çalışan Ahmet Birden’e
113 hayvanın nakli görevi verildi. Hayvanların nakli sırasında hayvanlardan üçü kamyondan atlayarak yola savruldu ve öldü.

Aynı esnada arabadan atlayarak kaçan bir hayvan ise silahla vurularak öldürüldü.
Ölü hayvanlar kamyona konuldu mezbahaneye getirildi. Turgut İtikyıldırım’ın talimatı ile söz konusu hayvanlar kesildi ve derileri yüzülerek etleri alındı. Bu olaydan
EBK görevlilerinin de haberi vardı.

Eksik et teslim ettiler

Olaylar ile ilgili hazırlanan müfettiş raporu yapılan yolsuzluğa da ortaya koydu.
Sakarya Et Kombinası’nda kesilen hayvanların karkas ağırlığı 2011 için 232 Kg,

2012 için ise 232 Kg olarak kayıtlara geçti. Aynı hayvanların Büyükkarıştıran Mezbahanesi’ndeki kesiminde ise elde edilen et miktarı 2011 için 173 kg,
2012 için ise 157 Kg olarak kayıtlara geçti. Bir başka deyişle özel mezbahanede kesilen her hayvan başında ortalama 75 kg et çalındı.

Yapılan incelemeler sonrası 335 hayvana ait sakatatların Kurum’a teslim edilmediği anlaşıldı. Söz konusu etler için 13 adet sahte tutanak hazırlandı. Söz konusu tutanaklarda mezbahane veterineri Fatih Duran imza atarken, Lüleburgaz İlçe
Tarım’da veteriner olarak görevli Fatih Tınaz ve Mustafa Ercan Sunar da tüm olup bitenden haberdardı.

Eksik hayvan teslim edildi

Davanın sanıkları arasında bulunan Ürdünlü Hijazi şirketinin Türkiye’deki
iki yetkilisi Fırat ve Zafer Yıldırım kardeşler, ‘EBK’ya eksik hayvan
teslim etmek’ ve M. Sami Cüceloğlu ‘ihalenin gerçekleşmesine fesat karıştırmakla suçlanıyor.

EBK’nın 2010’da başladığı hayvan ithalatı ile Türkiye’de adını duyuran ve geçtiğimiz yıl yapılan 5 ihaleden 4’ünü 261 milyon lira bedelle kazanan Hijazi’nin kazandığı
son ihale 6 Mart 2012 tarihli. Şirket 3.600 ton canlı sığır ihalesini kazandı ve
4 Nisan’da EBK ile sözleşme yaptı.

EBK adına getirilen 2287 hayvandan 70’i Fırat Yıldırım’ın talimatı ile Hijazi’nin Çorlu’daki çiftliğine götürüldü. Bir süre sonra 70 kesimlik hayvan yerine
113 hayvan EBK’ya teslim edildi. 113 hayvanın nakliyesi sırasında bir bölümü kamyondan atlayarak telef oldu. Ölen hayvanların etleri de EBK’ya teslim edildi.

Mahkeme 28 Eylül 2012’de

15 sanıklı iddianameyi kabul eden Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesi ilk duruşma için
28 Eylül’e gün verdi.

Sanıklara, örgüt kurma, kurulan örgüte üye olma, bozuk gıda ticareti yapma, resmi evrakta sahtecilik ve kamuyu zarar uğratma suçlarından 18 ila 48 yıl arasında değişen sürelerde hapis istemi ile dava açıldı.

EBK Ticaret ve Pazarlama Daire Başkanı Mustafa Sami Cüceloğlu, Sakarya Kombina Müdürü Zekeriya Güler, Sakarya Kombinası İşletme Şefi Abdülkadir Demirel, EBK Lüleburgaz İşletme Müdürü İbrahim Karakuzu, mezbahane sahibi Turgut İtikyıldırım, veteriner Fatih Duran, EBK’nın birçok ihalesini kazanan Ürdünlü Hijazi & Ghosheh şirketinin Türkiye’deki temsilcisi Fırat Yıldırım dosya kapsamında tutuklu bulunuyor.

Soruştuma kapsamındaki öbür sanıklar da şöyle:

Sakarya Kombina Müdür Yardımcısı Sadık Bağatur, Mezbahane işletmecisi
Ersin İtikyıldırım, Kasap Erkan İtikyıldırım, İstanbul’da bulunan Fatih Et’in
sahibi Fatih Gülcan, Lüleburgaz İlçe Tarın’da görevli veterinerler Fatih Tınaz ve Mustafa Ercan Sunar, Hijazi & Ghosheh şirketinin Türkiye yetkililerinden Zafer Yıldırım ile Ahmet Turan Özgüner, Engin Daş, Yıldırım Ak.

Hayvanlar ‘buharlaştı’

Soruşturmanın devam ettiği süreçte EBK bünyesindeki çiftliklerde yapılan sayımlarda
yüzlerce hayvanın da eksik olduğu tespit edildi.

Eksik 178 hayvan için ‘öldü’ yanıtı verilirken söz konusu ölümlerle ilgili
hiçbir belge sunulmadı. Çiftliklerdeki eksik hayvan açığının kapatılması için sanıkların birbirleri ile yaptıkları telefon görüşmeleri ise
teknik takibe takıldı.

Sakarya Kombina Müdürü Zekeriya Güler ve İşletme Şefi Abdülkadir Demirel 7 Mayıs 2012 günü yaptıkları konuşmada, söz konusu açığı kapatmak için Avustralya’dan getirilen hayvanlardan her bir kamyon için iki adet eksik gösterilmesi öneri üzerinde durdu.
Yine Abdülkadir Demirel ile İbrahim Karakuzu arasında geçen 14 Mayıs tarihli konuşmada, üç hayvan ölmesine rağmen ölü hayvan sayısının 11 olarak gösterilmesi konusu geçti.178 hayvanın iç piyasada 540 bin lira değerinde oldukları hesaplandı.

Dinçer Gökçe
www.hurriyet.com.tr, 14 Ağustos 2012

Eşek niye kuyuda?? (Ahmet Saltık arşivinden)

Cezaevinden sperm gönderdi, baba oldu

Cezaevinden sperm gönderdi, baba oldu

Filistinli mahkum, cezaevinden eşine gizlice sperm göndererek
tüp bebek yolu ile çocuk sahibi oldu.

AA

Ramallah- Tüp bebek operasyonu için cezaevinden eşine gizlice sperm gönderen
Filistinli mahkum Ammar ez-Zebin’in bebeği Mühenned dünyaya geldi.

Filistinli mahkum Ammar ez-Zebin’in eşi Ümmü Beşair, Nablus’taki el-Arab el-Tahassusi Hastanesi’nde Mühenned adını verdikleri bebeğini dünyaya getirdi.

Eşinin sperminin hapishaneden nasıl çıkarıldığını açıklamak istemeyen Ümmü Beşair, “Güvenlik gerekçesiyle eşimle görüşmeme izin verilmiyor. Aramızdaki tek bağ mektuplar ve avukatlar. Ammar son mektubunda Mühenned’in dünyaya gelmesi için dakikaları, saniyeleri saydığını söylemişti” dedi.

Doğal yollarla hamile kalmasının mümkün olamadığını söyleyen Ümmü Beşair,
“Eşimin kardeşinin, anne ve babasının şehit olmasından sonra ev bomboş kaldı.
Ben kızlarımla tek başıma yaşıyordum. Tüm bunlar beni bu şekilde hamile kalma
yoluna itti” diye konuştu.

Anne, eşleri hapishanede tutuklu bulunan diğer kadınları da çocuk doğurmaya
teşvik edecek bir adım attıklarını belirtti.

Tüp Bebek Doktoru Salim Ebu Hizran, spermin kendisine 12 saat sonra ulaştığını,
annenin rahmine koymadan önce spermi dondurduğunu ve 2 başarısız girişimin ardından üçüncüsünde başarı sağlandığını söyledi.

Doktor, Mühenned bebeğin durumunun gayet iyi olduğunu, diğer sağlıklı bebekler gibi hiçbir şikayetinin bulunmadığını söyledi.

Rafidya Hastanesi Kadın Doğum Bölümü Başkanı Süleyman Ebu İydeh de spermin nakledilmeden önce 72 saat kadar canlılığını sürdürebildiğini ve nakil operasyonunun uygun şartlarda yapılması gerektiğini ifade etti.

Ramallah’taki Filistin hükümetinde Esirler Bakanı İsa Karaki, operasyonun kısıtlamalara karşı gelmek için esir tarihinde görülmemiş bir meydan okuma olduğunu dile getirdi.

Hamas’ın askeri kanadı İzzettin el-Kassam Tugayları’nın önde gelen isimlerinden olan Ammar ez-Zebin, 27 kez müebbed ve 25 yıl hapis cezası ile 1998’den bu yana
Hedarim Hapishanesi’nde bulunuyor.

Filistinli tutuklu, tutuklandıktan birkaç sene sonra tüp bebek operasyonu için
iki kez cezaevinden sperm yollamış ancak nakil işlemleri başarısız olmuştu.

14 Ağustos 2012

DEPREM ÜLKESİYİZ, UNUTMAYALIM !!!

Prof. Dr. Mehmet Ali Körpınar
İst. Üniv. Cerrahpaşa Tıp Fak.

Dostlar,

17 Ağustos 1999’dan bu yana 13 koca yıl geçti..

Onbinlerce kurban ve milyarlarca dolar maddi yitik..

Söylenecek öyle çok söz var ki..

Şimdilik size Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden meslektaşım
Prof. Dr. Mehmet Ali Körpınar’ın yazısını sunmak istiyorum..

Gölcük depremini Tanrı’nın Orduya sözde cezası gibi yorumlayan
çağdışı yobaz Ordu düşmanı anlayışı, bir de eski bir cumhurbaşkanının

“altımız çürük..” sözlerini içime sindiremiyorum.

Bir de 13 yıldır cep telefonlarından kesilen % 25 gibi son derece yüksek verginin ulusal deprem sorunumuz için nasıl kullanıldığını
çok merak ediyorum.

Bu paranın 40 milyar TL’yi geçtiği söyleniyor ki; faiz getirisi bir yana bırakılsa bile, 2012 bütçesi olan 351 milyar TL’nin 1/9’u gibi
çoook ciddi bir kaynak.. Nerede, nasıl harcandı bu muazzam tutar?

Hükümet bu sorulara çok açık yanıtlar vermeli..

Muhalefet ısrarla soru önergeleri vermeli..

Hele hele telefon faturamıza % 25 deprem vergisi eklendikten sonra
“bu tutarın” % 18 KDV’si alınmaz mı?

Kendimi çooook kötü duyumsuyorum.

Hiç olmazsa, Devlete yakışmayan, yurttaş olarak da bizlerin
hak etmediği bu tefeci vergilendirme ivedilikle durdurulmalı..
Basın konuyu işlemeli..

Sevgi ve saygı ile. 17.8.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ametsaltik.net

==========================================
DEPREM_ulkesiyiz_MA.Korpinar

Bertolt BRECHT : BİR İŞÇİNİN DOKTORA DEYİŞİ

BİR İŞÇİNİN DOKTORA DEYİŞİ

Bizi hasta eden nedir, biliyoruz,
Hasta olunca bizi iyi edecek
Senmişsin, öyle duyduk.

Halkın parasıyla kurulan
Güzel okullarda okumuşsun
Tam on yıl ve iyi etmeyi
Öğrenmişsin,
bir servet
Harcamışsın bilgin için,
İyi edebilmen gerek yani.

Elinden gelir mi?

Sana muayeneye geldiğimizde
Üstümüzdeki pırtılar çıkarılır
Sen de çıplak sırtımızı dinlersin.
Oysa o pırtılara bir bakman
Daha çok şey söylerdi sana
Hastalıığımız hakkında.
Aynıdır
Elbisemizi de, göğsümüzü yırtan.

Sırtımızda ki sancı
Rutubetten diyorsun, evimizin duvarındaki
Lekeler de rutubetten.
Peki söylesene:
Rutubet neden?

Çok çalışıp az beslenmek
Zayıf ve güçsüz yapıyor bizi,
Senin reçetense
Kilo alın, diyor,
Bataklık kamışına da
Islanma de istersen.

Bize ayıracak zamanın ne kadar?
Bakıyoruz: evindeki halının
Değeri, beşbin muayene
Ücretine bedel.
Diyeceksin ki herhalde;
Benim ne suçum var?
Evlerimizin
Duvarındaki rutubet lekesi de
Başka bir şey demiyor ki zaten.

Bertolt BRECHT