Yazar arşivleri: Ahmet SALTIK

Ahmet SALTIK hakkında

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet SALTIK’ın özgeçmişi için manşette tıklayınız: CV_Ahmet_SALTIK Hekim (Halk Sağlığı Profesörü), Hukukçu (Sağlık Hukuku Uzmanı) Mülkiyeli (Kamu Yönetimi - Siyaset Bilimci)

Bolivya’daki UYUNI Gölü..

Dostlar,

Sayın Prof. Dr. D. Ali Ercan Hocamız nefis bir sunu paylaştı..
Kendilerine teşekkür borçluyuz..

Size de sunuyoruz.

Bolivya’daki UYUNI Gölü tam anlamıyla bir doğa harikası.

Eşlik eden müzik de öyle..

İzlemelisiniz..

Uyuni.æ

Sevgi ve saygı ile.
25.1.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Kanuni Sultan Süleyman; bir dizinin öğrettikleri..

Dostlar,

Prof. Ali Demirsoy hocamızı tanımayan yoktur..

Hacettepe’de 34 yaşında Biyoloji Profesörü oldu ve 67 yaşının sonuna dek olan ömrünün yarısını, hakkını fazlasıyla verdiği bu ünvanla yaşadı..
Türk üniversitelerinin en kıdemli profesörü nitemini de uzun yıllar taşıdı..

Bize başlıca EVRİM‘i anlattı.. Ciltlerce kitaplarını yazdı.

Onlarca – yüzlerce uzman yetiştirdi.. Geçen yıl yaş haddinden emekli oldu.

O, tam bir Cumhuriyet aydını oldu.
Ülkesinin temel sorunlarına hep sahip çıktı ve son derece üretken, yol gösteren, derinlikli yazılar yazdı. Rehberi; Mustafa Kemal’in bilimsel akılcılığı idi çünkü..

Bu sitede hocanın zaman zaman makalelerine yer verdik, vereceğiz.
Üretiminin sürmesini dileriz elbette..

Bir tanesi de, bize de lütfedip yeni yolladığı Kanuni Sultan Süleymen dizisi hk.

Kendisi bir takdim notu koymuş :

Değerli Kardeşlerim,

“Aslında Muhteşem Yüzyıl dizisi, 1500’lü yılları anlatıyor görünse de dikkatle izlenip yorumlandığında günümüzü anlattığını hemen anlayabiliriz. Değişen şeyler kıyafetler ve kişilerin adları. Bir kısmımızın
bu diziye neden çok sert tepki gösterdiğini dikkatle izlediğinizde hemen anlayacaksınız. Kanuni Sultan Süleyman olarak tanıtılan padişahımızın kanunlarının sadece karşıtları ve halk için olduğunu, kendine sıra gelince hiç birinin işlemediğini görürsünüz. Okursanız günümüze benzerliğini anlayacaksınız…”

Sevgilerimle.
23.1.13

Ali Demirsoy

Ali hocanın değerli makalesini pdf olarak okumak için tıklamanız dileğiyle..

ali_demirsoy_portresi

Kanuni_Sultan_Suleyman_dizisinin_ogrettikleri_23.1.13

Beyninize sağlık Demirsoy hocam..

Sevgi ve saygı ile.
25.1.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

AKP’nin TBMM’den Kaçırdığı SAYIŞTAY Raporu..

 

Dostlar,

Arada kaynamaması gerek..

  • Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir hükümet, 2012 yılı merkezi yönetim bütçesi harcamalarına ilişkin Sayıştay’ın Kesin Hesap Raporunu
    TBMM’den kaçırdı.

2013 Bütçe görüşmeleri tümüyle Anayasaya aykırı olarak yürütüldü ve yasalaştırldı.

Bu, çok ağır bir anaysal ve demokrasi suçu..
Anayasa buyrukları (md. 160 ve 164)

Çağdaş demokrasilerde akla hayale gelmez.. ya da dakikalar içinde
hükümet düşer, düşürülür..

Bu konuda Aralık içinde bu sitede çok uyarıcı bir yazı yazdık; 2013 bütçesinin mutlak butlan ile sakatlanabileceğini (yok hükümünde kalabileceğini!) vurguladık
(http://ahmetsaltik.net/2013-butce-gorusmelerinde-acik-anayasal-skandal/, 17.12.13). Bu yazımızın dikkatle okunmasını özellikle diliyoruz..

  • 2013 BÜTÇE GÖRÜŞMELERİNDE AÇIK ANAYASAL SKANDAL!

SAKANDAL, 1 ay kadar sonra da sorun sınırlı olarak basında yer aldı.. Cumhuriyet 21.1.13 günü ana haber (manşet) yaptı..
O haberden alıntıları paylaşmadan edemezdik.

Rahmetli Uğur Mumcu yaşamda olsaydı, acaba bu canalıcı konuyu nasıl ustaca ve çok etkili olarak işlerdi.. diye aklımızdan geçirmeden edemiyoruz.. Zaten bu korkular değil midir ki, yürekli yurtseverler karanlıkta bırakılan cinayetlerle aramızdan kopartılarak muhalefet edemeyen bir topluluk
(toplum değil!), niteliksiz bir “kalabalık” hatta “yığın” arzu ediliyor..

Başbakan RTE’nin son söylemi “4-5 çocuk” da bu insanlık dışı yaklaşımın başlıca araçlarından değil mi?

  • Kadın toplumdan koparılıp eve kapatılacak..

Doğum sonrası izin 16 hafta olursa kadın istihdamı nasıl etkilenir?
Ülke genelinde %35’lerde olan bu oranın iyice geriletilmesi ne anlama gelir? AKP’nin gizli gündemindeki uygulamalar ne yazık ki kendi içinde tutarlı.
Yerli-yabancı akıl hocaları doğrusu pek yaman..

  • Ama Güneşin balçıkla sıvanabildiğinin tarihte örneği yok gene de!

Başta CHP, muhalefetin bu çok ciddi ve hükümeti düşürebilecek
yüz kızartıcı skandalın peşini bırakmaması zorunlu..

Sevgi ve saygı ile.
24.1.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

============================================

AKP’nin TBMM’den Kaçırdığı SAYIŞTAY Raporu..

Meclis’ten saklanan ve kaynakların kimlere akıtıldığını gösteren Sayıştay belgelerini açıklıyoruz.. (Cumhuriyet, 21.1.13)

İşte kaçırılan rapor                                     :

Sayıştay’ın isyanı Bütçe görüşmeleri sırasında TBMM’ye sunulması engellenen Sayıştay’ın 127 raporu arasında yer alan Maliye Bakanlığı denetim raporuna Cumhuriyet ulaştı. Bakanlığın “mali tabloları” gizlemesi nedeniyle isyan eden Sayıştay’ın raporunda, birçok kamu kurumunun iç denetim yapmadığı belirtildi. Raporda, Maliye Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan protokolle, kamuya ait genel bütçe gelirlerinin Dini ve Sosyal Hizmetler Vakfı’na aktarıldığı belirtildi.

Devlete kazık Raporda, devlete ait taşınmazların kira gelirlerinin piyasa rayicine göre ayarlanmasına imkân veren yönetmeliğin değiştirilmesi sonucu devletin büyük zararlara uğradığına dikkat çekildi. Sarıyer’de 110 bin liraya kiraya verilen bir taşınmazın kiracı tarafından 1.4 milyon liraya yani 13 kat kârla kiraya verilmesi bu duruma örnek olarak gösterildi. Raporda, yeşil alan olarak belediyelere verilen taşınmazların ticari alana çevrildiği vurgulandı.

Meclis’ten kaçırılan Maliye Bakanlığı denetim raporuna Cumhuriyet ulaştı

  • Sayıştay isyan etti

AKP hükümetinin yetkilerini sınırlayarak raporlarını TBMM’ye sunmasını engellediği Sayıştay’ın 127 raporundan Maliye Bakanlığı denetim raporuna Cumhuriyet ulaştı. Maliye Bakanlığı’nın “mali tabloları” Sayıştay’dan da gizlediği ortaya çıkarken, “genel değerlendirme” raporunda, birçok kamu kurumunun iç denetim yapmadığı saptamasına yer verildi.

Kamu kaynaklarının kullanımının yasalara uygunluğunu denetleyen Sayıştay, başta Maliye Bakanlığı olmak üzere kamu kurumlarının mali tablolarını kendilerine iletmemeleri nedeniyle denetim görevini yerine getiremediği için adeta “isyan” etti. Kamu idarelerinin iç denetim birimlerini ya hiç oluşturmadığı ya da eksik oluşturduğunu belirleyen Sayıştay, Maliye Bakanlığı’nın mali tabloları ve bu tabloların dayanağı olan belgeleri de kendilerine sunmayarak “denetim görevini zora soktuğundan”yakındı. Raporda, “Kamu idaresi hesaplarının Sayıştay’a verilmesine ilişkin esaslarda yer verilen defter, mali tablo, belge ve bilgilere ait esas yevmiye kayıtlarının kurumsal bazda ancak 2013 yılından itibaren başlayacağının” ifade edildiği belirtilerek, denetim yılına esas 2011 yılı mali tablolarını Sayıştay denetimine sunulmaması nedeniyle Sayıştay’ın “mali tablolara ilişkin görüş bildiremediği”ne işaret edildi. Sayıştay, denetimi zora sokan bu uygulamaların kaldırılmasını önerdi. Sayıştay’ın Maliye Bakanlığı raporunda şu saptamalara yer verildi:

Hazine gelirleri, dini vakfa                   :

Hazine’ye ait taşınmazlar üzerinde bulunan Diyanet İşleri Başkanlığı’na tahsisli cami ve mescitlerin ticari nitelikli ünitelerinin kiralanması yetkisinin herhangi bir mevzuata dayanmaksızın Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredildiği ve bu devre istinaden başkanlıkça söz konusu Hazine gelirlerinin yüzde 25’inin bir vakfa (Dini ve Sosyal Hizmetler Vakfı) aktarıldığı görülmüştür. (…) Gelirlerin % 30’unun, arz bedeli Hazine’ye, % 10’unun taşınmazın bağlı olduğu müftülüğe, %25’inin Dini ve Sosyal Hizmetler Vakfı’na, % 35’inin ise ilgili cami derneğine veya vakfına aktarılacağı kararlaştırılmıştır. Dolayısıyla herhangi bir dayanaktan yoksun olarak Maliye Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan 21.12.2006 tarihli protokolle, kira gelirlerinin % 70’inin dağıtılması inisiyatifinin başkanlığa bırakılmış olması; mülkiyeti Hazine’ye ait taşınmazların kiraya verilmesi sonucu elde edilen ve kamuya ait olması gereken genel bütçe gelirlerinin vakfa aktarılması yolu açılmıştır. Söz konusu yönetmelik hükümleri yeniden düzenlenmelidir.

Yeşil alanlar ticari alan: İmar planına göre yol, park, meydan, yeşil alan, havuz, gölet, paten pisti, merasim alanı olarak belediyelere verilen taşınmazlar, kullanım amacına aykırı olarak ticari alanlar haline getirilip üçüncü şahıslara kiralandı. Bu kapsamda İstanbul Kadıköy Kalamış Mahallesi’ndeki 427 No’lu adada bulunan ve yeşil alan tahsisi yapılan arsa, Fenerbahçe, Galatasaray kulüplerine verilerek, sosyal tesisi, konukevi, restoran haline getirildi. Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne tahsisli 29 bin metrekare büyüklüğündeki Bahçelievler’deki Buz Paten Sarayı içinde yer alan eklentiler de “kafeterya, nikâh salonu, spor malzemesi mağazası” olarak 3. kişilere amaç dışı olarak kiralandı.

Kuveyt Türk’e koruma: Tahakkuk eden ve tahsili gerçekleşen gümrük vergisi gelirlerinin emanet hesaplarında bekledildiği, dolayısıyla tahsilatı yapılmış gelirlerin bütçe gelirleri ve gelir hesaplarına geç kaydedildiği tespit edilmiştir. (…) Protokol çerçevesinde vergi tahsilatları yaparak tahsil edilen tutarları Erenköy saymanlık hesabına göndererek Kuveyt Türk Katılım Bankası tarafından bazı günlere ait tahsilatların saymanlık banka hesabına geç gönderildiği ve geç gönderme neticesinde protokolün “tarafların yükümlülükleri” başlıklı maddesinde öngörülen gecikme zammı ve cezanın uygulanmadığı tespit edilmiştir. Vergi tahsilatları yaparak, tahsil edilen tutarları Erenköy Saymanlık Müdürlüğü hesabına göndere Kuveyt Türk Katılım Bankası tarafından bazı günlere ait tahsilatların muhasebe birimi banka hesabına geç gönderildiği ve bu geç gönderilme neticesinde öngörülen toplam 10 bin 2457 lira gecikme zammı ve 232 bin 425 lira cezanın uygulanmadığı tespit edilmiştir.

Memura, profesör ödeneği: Bakanlık taşra teşkilatında memur ve muhasebe denetmen yardımcısı kadrolarında görev yapan personele, yükseköğretim kurumlarında görevli personel için öngörülmüş olan “Eğitim öğretim ödeneği” ve “Üniversite ödeneği” ödemesi yapıldığı görülmüştür.

Personele ‘mükerrer’ ödeme: Bakanlık merkez ve taşra teşkilatında görevli personelden, maaş ödemesi yapıldıktan sonra görev yeri değişenlere hem eski hem de yeni görev yerlerinden ilgili aylara ait tam maaşlarının mükerrer ödendiği, bu mükerrer ödemelerin kişilerce iade edilmesine rağmen benzer şekilde ödeme yapılmasını önleyecek kontrollerin olmadığı görülmüştür.

Kıyak ‘huzur’: Maliye Bakanlığı Merkez Saymanlığı’nca yapılan ek çalışma karşılıkları ödemelerinin incelenmesi neticesinde Hesap Uzmanlar Kurulu Grup Başkanlıkları’nda oluşturulan rapor okuma ve değerlendirme komisyonlarında görevli vergi müfettişlerine gün içinde birden fazla huzur hakkı ödemesi yapıldığı görülmüştür. Bakanlıkta görevli memurlara yapılan giyecek yardımlarının incelenmesi neticesinde; ayni yardım alması gereken unvanlardaki personele nakti yardım yapıldığı ve giyecek yardımından faydalanması mevzuatta öngörülmeyen kişilere giyecek yardımı yapıldığı görülmüştür.

Şiir köşesi : DAĞ DEME BANA ..

Mustafa AYDINLI şiiri..

portresi

DAĞ DEME BANA 

Ben çalı dibine çapa vururum 
Ne de güzelmiş bağ deme bana 
Soygun tekesini sağar dururum 
Nerde kova kova yağ deme bana. 

İnsana hayatı, doğayı sevdir 
Haksızlık dağları sarmış gibidir 
Yoksulun kaderi yerin dibidir 
Tam da yaşanacak çağ deme bana. 

Kuruda kalmayın halı sereyim 
Her insanı özgür mutlu göreyim 
Bakraçlar süt dolsun, yağlar vereyim 
Haydi şu tekeyi sağ deme bana. 

Ovada yürüdüm dağa verildim 
Hak hak dedim haksız gibi yerildim 
Çakıl taşı gibi yere serildim 
Başı pare pare dağ deme bana. 

Aydınlı’yım insanlığa yararım 
Söyle var mı haklılara zararım 
Ben kafamı insan için yorarım 
İnsanı yalana boğ deme bana. 

Mustafa AYDINLI

divider_yesil_fiyonk

Karabağ Soykırımı ve Ermenistan Türkleri

 


Dostlar
,

Bir yığın yapay gündem arasında asıl sorunlarımızı unutuyoruz..

Bize unutturulmaya çabalanıyor..
Başbakan da maazallah ve de maaşallah bir gündem makinesi..
Rus ruleti gibi çeviriyor neredeyse ülke gündemini ya da
yerel örnekle hallaç gibi atıyor..

Ama tarih gösteriyor ki; Rus ruleti de dönüp dönüp bir yerde duruyor..
Hallaç ise (hallaçın toz dumanı) duruluyor bir süre sonra..

Sonu yok..

Sayın Mustafa Nevruz SINACI geçen Mayıs’ta yazmıştı..
Arşivden sizlere sunmak istedik..
(Söylemindeki sertlik sitemize uygun değil ama.. dokunamadık..)

Sahi AKP hükümeti bu konuda ne yaptı?
Başbakan RT Erdoğan Azerbaycan ziyaretinde verdiği sözleri tuttu mu?

A. Gül’ü (Cumhurbaşkanı..) kuzu kuzu Ermenistan’a kim yolladı ??

Bursa’da ulusal maçta Azerbaycan bayraklarını yasaklayan vali
nerden emir aldı?

Belleksiz toplumların Alzheimer’li bir hastadan daha aciz olduğunu söylesek?

Sevgi ve saygı ile.
23.1.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==================================

Mustafa Nevruz SINACI

Karabağ Soykırımı ve Ermenistan Türkleri
Bütün dünyada kuyruklu bir yalan olan “Ermeni soykırımı furyası” fütursuzca sürüp giderken; başta T.C.’nin siyasi tertip ve teşekkülleri, STK örgütleri ile aidiyet ve milliyetleri şaibeli “Ulusal Medya” nam soytarılarla paçavraları ısrarla gerçekleri gizliyor ve alçakça üç maymunları oynamayı sürdürüyorlar.
Bu bir utanç, basın etiği yönünden ise zillet ve cinnettir.

Ayrıca, iftiraya alet olmak, yalan beyan, yanlış yayın, orijinal tarihi karartmaya, somut gerçekleri örtbas etmeye teşebbüs ve tefrika unsurlarına yardım, yataklık aleni suçtur. Peki, şu ‘özel ve güzel yetkili’ C. Savcılarımız bu ve benzer
“kamu güvenliğini tehdit, tedbiri bertaraf ve ülkeyi acze düşürerek zaafa uğratmayı, milli direnci kırmayı ve milli hafızayı çökertmeyi” hedefleyen organize suç ve suç örgütlerinin üstüne neden gitmez? Türk Dışişleri (!) Ermeni soykırımı kanunu çıkaran ülkelere niçin diplomatik nota vermez, yaptırım uygulamaz?”

Kökleri tarihin bağrına dayalı geleneksel medeni hukukumuza ne oldu?

Ya umur-u devlet?.. Yahut, gelenek, tarihi sorumluluk ve gerçek!..

Milli değerler ve manevi mukaddesler nerede Allah aşkına!…

Kendileri parlamento atanmışları olmalarına rağmen, ısrarla “milletvekili” imişler gibi davranan, halka çok para ve pahaya mâlolan eşhas ile münhasıran uzantılı, bağlantılı oldukları politika mahfilleri “milli meseleler karşısında” ne yapar?
Tarihin ve tabiatın sarsılmaz gerçeği milli hafızayı yaşatmak, maddi-manevi değerleri idame, ikame ve muhafaza etmek iken; başta dünyanın en ileri, zengin, güçlü ve kalkınmış devletleri inatla, ısrarla bunu yaparken; şunlara ne oluyor ki? Tam bir şerefsizlik ve soysuzlukla Türk Vatandaşlığı kavramını bile Anayasadan kaldırmayı telâffuz edenlere katlanıyor, müsamaha gösteriyor veya himaye ediyorlar!…

Bu aymazlık, densizlik, haddini ve kendini bilmezlik tehlikeli olmaya başladı.

Artık kafaları kumdan çıkartma, uyanma, ayıkma ve kendine gelme zamanıdır.

ERMENİSTANTÜRK’LERİ

Bir yanda menfur yalan-dolan, iftira ve furyalarla 3T (Tanınma, Toprak ve Tazminat) peşinde koşan Ermenistan, diğer taraftan nasıl, düne kadar ülkesinde yaşayan Türk azınlığın kökünü kurutmuş? 1979’lu yıllara kadar Ermenistan’da yaşadıkları söylenen ve pek çok ilmi eser ve kaynakta bahsi geçen, 225 bin dolayındaki Türk ne oldu? Mesele bu kadar da değil. Lütfen şu bilgilere bakın:

“1. dünya savaşı öncesinde Erivan Vilayeti’nin Türk veErmeniler dâhil nüfusu 1.014.255;, 1914 -1919 arasında Türkiye’den Erivan Vilayeti’ne 300 bin Ermeni gitmiş. Bu rakamı üsttekine eklediğimizde 1.314.255 eder. Dönem nüfus artışını hesaba kattığımızda 1922’de Erivan Vilayet nüfusunun 1.400.000 civarında olması gerekir.

Ancak, Ermenistan da 1922’de yapılan nüfus sayımında bütün Ermenistan’daki nüfus 772.052’dir. Aradaki fark 600 binden çok. Bu durum dikkate alındığında Türklerin ne kadar büyük bir soykırıma maruz kaldıkları ortaya çıkmaktadır. Ermenistan’da Sovyet hâkimiyetinin kurulması ve Türkiye ile yapılan Kars Antlaşması sonrası, Ermeni Cumhuriyeti’nin teşebbüsü ile önceden
Taşnak zulmünden İran ve Azerbaycan’agöçen 60.000 Türk, ata topraklarına geri dönüş yapmış olup; bunların gelmesi ile Ermenistan’da 1922 yılındaki
Türk nüfusu 72.596’ya ulaşmıştır. Bu sayı 1926’da 84.717’ye, 1939’da 130.800’e yükselmiştir.” (…Erivan (Revan) Vilayeti’nin Demografik Yapısı, Yrd. Doç. Dr. Yavuz ASLAN)

İşte, Karabağ’ın alçakça işgali ve kalleşçe soykırımı dışında önemli bir mesele…

Bu, T.C. ve Türk Dünyasının asli meselesidir. T.C. hükümeti ve diğer sözde özgür Türk devletlerine rağmen, Pakistan, Hocalı soykırımı ile ilgili resmi bir karar aldı. Azerbaycan’ın % 20’sinin Ermeni işgali altında olduğunu hatırlatarak, 26 Şubat 1992’de Ermeniler tarafından Hocalı’da sivil halka yapılan soykırım şiddetle kınanarak, Ermeni ordusunun bölgeyi kayıtsız ve şartsız boşaltmasını istedi” (03 Şubat 2012, CHA). Daha önce Meksika parlamentosu da benzer bir karar almıştı. AB üyesi Macaristan da konuyu parlamentosuna taşıdı. Şimdi sorulur:

Buna karşın, Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, parti ve parlamenterleri ne yapar?!..
Türkî ve İslâm kardeşler; özellikle İran; niçin soykırımcı Ermenistan’a tavır almaz?!..

(www.antakyahaber.net/koseyazisi/961/mustafa-nevruz-sinaci.html, 2.5.12)

Naci Beştepe : ÇARŞAMBA İĞNELERİ


E. Tümg. Naci BEŞTEPE

Naci_Bestepe_portresi

ÇARŞAMBA İĞNELERİ

ULUSALCILAR
RTE, “Ulusalcıların uzantısı olmaya aday olanlar,
bizden bir şey beklemesin, bulamayacaklar.”
Sizden bir şey bekleyenler ulusalcı olamazlar…
 
BİLİNÇSİZLİK
Enerji Bakanı Yıldız, “BDP’li vekiller halkı bilinçli olarak
fatura ödememeye yönlendiriyor.”
AKP de bilinçsizce onların faturasını bize ödetiyor…
 
ABDSEVER
Polis Akademisi Öğretim Görevlisi Tuğrul Özşengül,
Her vatanseverin beş vakit oturup ABD için dua etmesi milli menfaatimiz icabıdır. Cebinizdeki her kuruşun karşılığı ABD’de.
ABD’ye tapınarak ne vatanseverlik olur ne ibadet,
Olsa olsa din sömürüsü ve ulusal çıkara ihanet…
 
HOCAEFENDİ
Org.Hasan Iğsız’ın annesinin cenazesine katılmaktan korkan askerler, resmi elbise ile Toktamış Hoca’nın cenaze törenine katıldı. Ne de olsa Toktamış hoca da Hocaefendi saflarına katılmıştı
 
YARGIMIZ
ÇHD üyelerinin tutuklama kararının bir gün önceden verildiği ortaya çıktı.
Bir de bağımsız yargı ortaya çıksaydı…
 
SİT
AOÇ’ndeki Tekel  Fabrikası’nın bulunduğu alan, Tarihi Varlıkları Koruma Bölge Komisyonu tarafından, “Birinci derece SİT alanı” olmaktan çıkarıldı.
“Birinci derecede SAT alanı” yapıldı…
 
MİLAT
RTE, “AKP iktidarı, bu ülkede yıllarca yaşanan acılara karşı da
bir milat olmuştur”
Yeni ve daha büyük acıların, parçalanmışlığın, bölünmüşlüğün, yıkımların da…
BOMBA
RTE, CHP ve eskileri karalamak için, “Birçok kitap, plak yasaklandı. Nazım Hikmet, N. F. Kısakürek devletin hışmına uğradı.”
Demek ki, o zamanlarda da RTE gibi kitabı bombadan tehlikeli bulanlar vardı…
 
KOÇUMMMM!
Aile koçu Sibel Üresin ve Ali Rıza Demircan Hoca, Milliyet TV’deki programda,
  • “Cinsel ilişki namazdan da  her ibadetten de önemlidir.”
dediler.
Akıllarını, fikirlerinin, zikirlerinin nerelerinde olduğunu sergilediler…
(Aşağıdaki erişkeyi tıklayarak videoyu izleyip aydınlanın… A. Saltık
 
ÜMMETÇİ
Akit, ses bombası olayından sonra başlık attı,
“Ümmetin sesi olmaya devam edeceğiz”
Milletin ne olduğunu bilseniz…
 
KABULLENMEK
PKK’lılar, Paris’teki infazın kendilerince yapıldığını kabullenmek istemiyor.
Tokat’taki saldırıdan sonra da Arınç, “Ne malum PKK’nın yaptığı” diyerek TSK’yı ima etmişti.
Söylem kardeşliği…
 
OYUNU AL…
“Atama yoksa size oy yok” diyen öğretmen eşine RTE,
“Al oyunu… kendine sakla” diyerek veciz ve temiz yanıt verdi.
Vatandaş anladı, Başbakan ne demek istedi…
 
EMRİNİZ?
RTE; “Artık beyaz ekmek yemeyeceksiniz!”
Emredersiniz,
Ne suyu içeceğiz?
Tuvalete ne zaman gideceğiz?.
 
KISIR
RTE, doğum kotrolünün kısırlaştırma olduğunu söyledi.
Doğru değil ama, olsa bile aklı kısırlaştırmaz…
 
Naci BEŞTEPE
23.1.13

Rifat SERDAROĞLU : PANZEHİRİ VAR

Rifat SERDAROĞLU
Eski Sağlık Bakanı

portresi

PANZEHİRİ VAR

11. yılında AKP’nin “zehir içeren” uygulamalarını, Türk Milleti ibretle seyrediyor. Küresel Şeytanların maşası, bebekler ve kadın öğretmenler için acımadan ölüm emri veren, Kürt kadınlarını “Yoğunlaştırma Evi”nde seks kölesi olarak kullanan, uyuşturucu ve organ kaçakçısı küresel katil ile bölgemizdeki 22 ülkenin sınırlarını değiştirip bu ülkelerin tüm zenginliklerini Küresel Korsanların emrine verecek Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP)
gönüllü Eş başkanı (RT Erdoğan) el ele vermişler, bu zehiri Türk Milletine
zorla içirmeye çalışıyorlar.

Her gördüğünü “hıyar” sanan ve eline bir avuç tuz alıp hıyara bodoslama koşan medyamız ve sadece bugünü ve parayı düşünen, servetlerinin büyük bir kısmını yurt dışına istiflemiş bazı işadamlarımız da “zehir değil bu, mama-mama” diye tempo tutuyorlar.

Vatan kavramına sahip olmayan,“seccademi koyup namazımı kıldığım yer benim için vatandır” diyebilen,  arkasını CIA’ya vermiş, din tüccarlığı yaparak milyarlarca dolar servete sahip cemaat ve tarikatlar ise, ellerini oğuşturarak
bu yangına benzin döküyorlar.

Bunların tümünün gerçek sayısı, nüfusumuzun %5-10’u kadardır.
Bir arada durabildikleri için çok görünürler. Örgütlenmeyi beceremeyen
Türk milletinin %90’ı, bu azınlığın ceremesini çeker durur. Seçimlerde de,
“oy aktarma” dahil, her türlü hileyi yapan bu sapkın azınlık, milletin oyunu almayı becerir. Ana Muhalefet ve öbür muhalefet partileri ise, sürekli olarak bunlara payanda olmakta birbirleriyle yarışırlar. Bu iki partinin, mevcut yönetimleriyle, AKP ile yarışmaları asla mümkün değildir.

Siyasetin ve ekonominin değişmez kuralı şudur;

“Delik neredeyse önce orası yamanır, makinenin neresi bozulduysa öncelikle orası tamir edilir. Yangın evin hangi odasında ise önce o odaya su tutulur.
Sonra, bir daha arıza olmamasının tedbirleri alınır.”

Türk Siyasetinin bozuk yeri, vatansever bir “Merkez” Partisinin olmamasındandır. Güçlü-aktif-cesur-bilgili ve Türk Milletine doğruları anlatacak ve merkez sağı da merkez solu da bünyesinde toplayacak bir merkez partisi, AKP’nin balonunu patlatacak ve Türkiye’ye gerçek anlamda bir demokrasi getirebilecektir.

Türkiyeli Erdoğan’ın; Mehmet Ağar-Erkan Mumcu birlikteliğini bozmasının,
Tansu Çiller’e “abla” deyip, ablasının istediği imar değişikliklerini anında yaptırmasının, rahmetli Aydın Menderes’i devamlı ziyaret edip destek olmasının, “Merkez Sağ’da” siyaset yapmış bazı omurgasızları AKP’ye almasının nedeni, böyle bir oluşumu engellemek istemesindendir. Türkiyeli Erdoğan, sağlıklı bir merkez partinin kendi anlayışına karşı “panzehir” olduğunu çok iyi bilmekte ve ölümden korkar gibi bu hareketin oluşmasından korkmaktadır. Türk milletinin sevdiği, inandığı insanlar bu yüzden Erdoğan tarafından devamlı engellenir.
Bu iş için çekinmeden Devlet gücü kullanılır, bazıları hapse atılır, bazıları ekonomik yöntemle sindirilir.

Herkesin artık şunu çok iyi anlaması ve tavrını açık-açık ortaya koyması şarttır :

  • Bu gidişle Türkiye bölünecek ve maalesef bir iç savaş başlayacaktır!

Çözüm siyasettedir. Demokratik yoldan Türk Milleti bu işi çözmeli ve
hainlerin gerçek yüzlerini açık etmelidir.

-Bu işler, Yürüyüş yapmakla – meydanlarda toplanmakla, internette yazmakla olmaz. Muhalefet partilerinin anlamadıkları budur. AKP, normal bir siyasi parti değildir.

  • Küresel şeytanlarla işbirliği yapmaktan çekinmeyen,
    iktidarda kalabilmek uğruna Türk Ordusu’nun
    Genelkurmay Başkanını hapse attırıp terör örgütü ile
    kol kola girmekten utanmayan, cemaatler ve tarikatlar birliğidir, mücadele edilmesi gereken.

Böyle bir siyasi yapılanmayı yürütecek ve gençlerimize “Namuslu-bilgili insanların da siyaset yapabilecekleri, eşit şartlar altında hizmet yarışına girebilecekleri, dünya ile barışık ama kendi değerlerine bağlı” bir yapılanmayı verecek çağdaş kadrolar ve bilgi mevcuttur. Bu oluşumu bugüne kadar engelleyen, başımıza gelebilecekleri kavramaktaki anlayış ve zamanlama farkımızdır.

Görebildiğim kadarıyla yavaş-yavaş güneş çarığı, çarık da ayağı sıkmaya başlamıştır.

2013 yılı bu örgütlenmenin tamamlandığı yıl olmalıdır.

Bu yapılamaz ve

  • Türkiye sağlıklı-doğru oy kullanımıyla seçime götürülemezse,
    zaten bir daha çağdaş ve eşitlikçi bir seçim göremeyiz. Çocuklarımızın göreceği seçimler, İran’daki seçimler gibi olur.

Bu konuda bir fikri, düşüncesi, inancı olanlar yazarlarsa sevinirim.

Türk Milletine olan inancımı hiçbir zaman kaybetmedim. Doğrular ona anlatıldığında ve “dipçik ve cemaat hilesi” olmadıkça, Türk Milleti
hep doğruları yapmıştır. İnanmayan, Türk Siyasi hayatını incelesin lütfen.
Türk Milletinin cesaretine ise dünyada hiç kimse laf edemez.

AKP’nin şimdiki işbirlikçileri olan Küresel Korsanlar,
Kurtuluş Savaşımızı iyi incelerlerse ne dediğimizi anlayacaklardır.

Haydi, toparlanalım ve Türk Milletine yaraşanı yapalım.

Sağlık ve başarı dileklerimle.
21 Ocak 2013

RİFAT SERDAROĞLU
rifatserdaroglu@gmail.com
twitter.com/rifatserdaroglu
0 532 211 00 11

ÖCALAN’ IN İLK SORGUSUNDAKİ İTİRAFLARI…!

Dostlar;

Posta Gazetesi yazarı Candaş Tolga Işık, Abdullah Öcalan’ı İmralı’da karşılayan ve sorgusunu yapan Jandarma İstihbarat Albay Hasan Atilla UğurAbdullah Öcalan’ı Nasıl Sorguladım?‘ adlı kitabının önemli yerlerini bugünkü köşesine taşıdı.

Öcalan’ın ifadesindeki ‘PKK’ya hangi devletler ne yardımı yapıyordu’ bölümlerine işaret eden Işık, PKK’ya yardım etmeyen tek devletin bozuk para gibi batılılar uğruna harcadığımız Libya olmasına dikkat çekiyor..

Okurken tüyleriniz diken diken oluyor…

Türkiye’de kan dökmek için ilan edilen ‘çok uluslu’ seferberliğe mi yanarsınız yoksa tek ‘dost’umuzun Kaddafi oluşuna mı?

Hâlâ “PKK 27 yıldır neden bitirilemedi?” diye sormaya gerek var mı?

Sevgi ve saygı ile.
22.1.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===========================================

ÖCALAN’ IN İLK SORGUSUNDAKİ İTİRAFLARI…!

ÖCALAN ANLATIYOR

İşte Apo’nun kendi cümleleriyle PKK ve ‘dış bağlantıları‘…

Yunanistan: “En başından beri hep çok iyi destek aldık. Kamplar, asker i ve maddi destek, teknik sabotaj, orman yangını eğitimlerini bizzat Yunan istihbaratı verdi.”

ESAD’LA BİZZAT GÖRÜŞÜYORDUM

Suriye: “Hafız Esad’ın kardeşi Cemil Esad’la bizzat görüşüyordum. Suriye’de kamplar açtık. Suriye devleti örgütlenmemize izin vermişti.

Maddi gelir elde etmemize engel olmuyorlardı. Sınır geçişlerinde kolaylık sağlıyorlardı. Suriye’de yıllık 1 milyon dolardan fazla gelir elde ediyorduk. Zaman zaman Muhaberat’ın (gizli servis) arabalarını kullanıyorduk.”

İran: “Gizli servis İttiaat’tan Sait isimli bir şahısla irtibat halindeydim.

Bize önceleri silah, SAM7 füzeleri ve lojistik destek sağladılar.

Bir hastane, 3 de kamp kurmamıza izin verdiler. Silah ve hayvan ticaretinden pay alıyorduk. Gelirimiz Avrupa’dakine yakındı.”

Bulgaristan: “Bir eğitim bürosu açtık… Gizli servislerinin haberi vardı…

Ses çıkarmıyorlardı.”

PATLAYICILARI SIRBİSTAN’DAN ALIYORDUK

Sırbistan: “Ellerinde Strella Füzesi vardı. 20 adet satın aldık.

Sırplar sonra çok daha fazlasını bize destek amacıyla parasız verdi.

Füze eğitimlerini de onlardan aldık. TNT, C-4, A-4, C-5 gibi patlayıcıları Sırbistan’dan sağlıyorduk.”

Romanya: “Bükreş’te evlerimiz ve derneklerimiz bulunuyordu. Devlet bize serbesti sağlamıştı. Türkiye’den katılanların ilk eğitim yeri Romanya’ydı. Romanya istihbarat servisi bize telsiz, dürbün, gece görüş cihazı gibi teknik malzeme veriyordu.”

Almanya: “Gizli servisle görüşüyordum. Parlamento’dan da beni ziyarete gelenler olurdu. Örgüt yöneticisi Kani Yılmaz’ın sığınma talebini kabul edip, pasaport verdiler. Her anlamda güçlü olduğumuz bir yerdi.”

İngiltere: “Bizim konumuzda en akıllı davranan ülkeydi. Hiç direktsiyasi ilişki kurmadılar. Ama gizli olarak en büyük desteği İngiltere’den alıyorduk.”

Holanda: “Bizim üslenme ve eğitim alanımızdır. En çok destek ve para bulduğumuz ülkedir.”

Fransa ve İtalya : “Bize her zaman çok yakın oldular! Bayan Mitterant ayağımıza kadar gelip ihtiyaçlarımızı listeler ve temini için gerekli organizasyonları yapardı.
BM kararları gereğince Anti personel mayınlarının yasaklanmış olmasına rağmen
hala imal eden ülkelerden biri olan İtalya’dan Berlusconi sayesinde bu mayınları
hep aldık.”

Amerika: “Bir temsilci atadık. Dernek kurdular. Ayrıca bir enformasyon büromuz vardı. Zaman zaman oradaki düşünce kuruluşlarından da destek aldık. Körfez harekatında ise Kuzey Irak’taki ABD ordusunun, Peşmergelere yaptığı yardımların çoğu bize kaydırıldı.

PKK’YA SICAK BAKMAYAN TEK ÜLKE

Libya: “Oraya çalışmaya giden işçiler arasında iyi örgütlenmemiz vardı. Yılda 500 bin> dolara yakın bağış topluyorduk. Ama Libya devleti ile aramız iyi değildi. Her türlü imkanları olmasına rağmen bize araç, gereç, silah ve malzeme vermediler.
Defalarca talebim oldu ama Kaddafi bize hiç sıcak bakmadı.”

E. Org. Hurşit TOLON : NEDEN TUTUKLANDIM ??

Dostlar,

Aşağıdaki yazı tam bir trajedi..

İnsan hücrelerine dek utanıyor, acı duyuyor..

Türkiye, kendisinin emekli Ordu komutanına nasıl böyle bir komplo ya da tuzak kurabilir?

Ülkemizde kimlerdir bu entrikaları tertip edenler?

Devlet neden bunları engellemez de kendi evlatlarını vicdansızca kurban verir??

Tarih elbet çıplak gerçekleri yazacaktır; üstelik çok geçmeden.
Sorumluluğu da elbet, kökü dışarıda iftiranın ağırlığından geri kalmayacaktır.

  • Devleti; Devlet gibi davranmaya çağırıyoruz..

Bu enkaz, kurgulayanları da ezer, unutulmasın..

Sevgi ve saygı ile.
23.1.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=============================================

 
E. Org. Hurşit TOLON : NEDEN TUTUKLANDIM ??

Hurşit Tolon neden tutuklandığını YURT’a anlattı..

Zirve Yayınevi davasından da tutuklanan emekli Orgeneral Tolon,
karara yönelik “TSK’nın yargılandığının kabulü” yorumu yaptı.

BARIŞ TERKOĞLU
YURT – 21 Ocak 2013 Pazartesi 09:54

Emekli 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hurşit Tolon, geçen cuma günü
Zirve Yayınevi davasında tutuklandı
.

Biri Alman uyruklu üç çalışanın öldürülmesine ilişkin Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ek iddianamesinde Tolon, bir numaralı sanıktı. Tutuklanmasının “TSK’nın yargılandığının kabulü” olduğunu söyleyen Tolon, “Onursuz özgürlüğe şerefli esareti tercih ederim” demişti.

Hurşit Tolon, Zirve Davası’na ilişkin sorularımızı yanıtladı.

Tolon’un sanık olmasının iddianamede iki delili var.

Birincisi Tolon’un cinayet günü Malatya İnönü Üniversitesi’nde
konferans vermesi
.

İkinci delil ise Ordu’dan disiplinsizlik nedeniyle atılan İlker Çınar’ın ifadeleri.

Çınar, TSK’da TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Harekât Dairesi)  isminde bir yapılanma olduğunu, bu yapılanmanın başında Hurşit Tolon’un bulunduğunu,
Zirve Yayınevi cinayetlerini bu yapılanmanın gerçekleştirdiğini iddia ediyordu.

1992 yılında TSK’ya giren Çınar, 1993 yılında Ordu’dan atılmış,
ardından Hıristiyan olarak misyonerlik faaliyetlerinde bulunmuştu.

Tolon’a iddianamede yer alan ve tutuklanmasına neden olan iddiaları sorduk.

Olay günü Malatya’da bulunmanızın nedeni nedir?
Malatya’da zamanınızı nasıl geçirdiniz?

İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu olay tarihinden bir ay kadar önce telefonla arayarak üniversiteye konferans vermek üzere davet etti
(Emeklilik dönemimde 30’a yakın üniversitede konferans vermiştim).

Daha sonra konferansın konusu, tarihi, ulaşım ve konaklama konularında
birkaç telefon görüşmesi yaptık.

Karşılıklı olarak 18 Nisan 2007 tarihi 14.00 olarak konferans zamanını tayin ettik.

Üniversite tarafından gönderilen uçak biletiyle 17 Nisan 2007 akşamı 20.00 dolayında eşimle birlikte tarifeli THY uçağıyla Malatya’ya gittik.

Havaalanında 2. Ordu Komutanı Hasan Iğsız ve Üniversite Rektörü
Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu eşli olarak beni ve eşimi karşıladı.

Birlikte orduevine gittik ve akşam yemeğinde birlikte olduk.

Sabah, Ordu komutanı ve eşiyle kahvaltı ettik.

Daha sonra ben nezaket ziyaretinde bulunmak üzere karargaha gittim.

Öğle yemeğinde rektör ve yardımcılarıylaydık. 14.00’te konferans başladı.
Soru cevap bölümü ile yaklaşık 16.30 civarında sona erdi.

Üniversite kafeteryasına geçildi.

Eşlerimiz ve Ordu komutanının gelişini müteakip, Ordu komutanı ve eşi,
Ordu kurmay başkanı ve eşi, rektör ve eşi ile ben ve eşim akşam yemekteydik.

Yemekten sonra 21.00 civarında Malatya’dan ayrılıp Ankara’ya döndük.

NECDET ÖZEL DE KARŞILADI

Konferansın konusu neydi, misyonerlik bahsi geçti mi?

21. Yüzyılda Kuşatılan Türkiye”. Kesin olarak misyonerlik konusunda
tek bir kelime geçmedi.

Askerlik yaşamınızda misyonerlik ile ilgili bir görev yaptınız mı?

Hayır hiç ilgilenmedim.

Malatya’ya gittiğinizde Hasan Iğsız sizi törenle karşıladı mı?

18 Nisan 2007 sabahı 2. Ordu Komutanlığı Karargahı’na gittiğimde,
Ordu komutanı beni tören mangasıyla karşıladı.

Bu, şahsıma özel bir uygulama olmayıp çok üst rütbelerden emekli olmuş olanların nezaket kuralı olmanın yanında ilk kez ziyaret ettiğimiz bir komutanlıkta
geleneksel bir uygulamadır.

Yazılı bir kural değildir. Gittiğimiz pek çok garnizonda aynı uygulama yapılır.

Ben de aynı şekilde benden büyük orgeneral/oramiral emeklilerini
aynı şekilde karşılardım.

Nitekim emeklilik dönemimde ziyaret ettiğim Ege Ordu Komutanlığı’nda
Necdet Özel beni aynı şekilde karşılamıştı.

YA RASLANTI YA KOMPLO

Siz Malatya’ya 17 Nisan akşamı gittiniz 19 Nisan’da ayrıldınız.
Sanıklar 16 Nisan’da işleyecekleri cinayeti 2 gün erteleyip, 18 Nisan’da gerçekleştirdi. Böylece cinayet ile sizin konferansınız aynı güne denk geldi. Bu çakışma için ne diyorsunuz?

Çakışma için iki şey söylenebilir:

a) Tamamen talihsiz bir rastlantı,

b) Konferans tarihinin üniversite tarafından önceden yayınlanması nedeniyle planlı bir şekilde tehir edilmesi. Bu menfur cinayetlerin tertipçileri daha yüksek seviyede organizatör ise elbette bu da akla gelmektedir.

TSK’da TUSHAD isimli bir yapılanma var mı?
Siz böyle bir oluşumda görev aldınız mı?

TSK’da böyle bir oluşum yoktur. Silahlı Kuvvetler bünyesinde
adı Türkiye olarak başlayan bir alt kuruluş olamaz.

Olmayan bir kuruluşta görev almam söz konusu değildir.

İlker Çınar kimdir? TSK ile ilişkisi ne?

Tanımıyorum “Ergenekon’un Zirvesi” isimli kitapla davaya ilişkin iddianamede öğrendiğim katıksız bir müfteridir.

İddianameden öğrendiğim kadar; 1992 yılında uzman onbaşı olarak
Kara Kuvvetleri Komutanlığı ile sözleşmeli olarak göreve başlamış.

1993 yılında görevli olduğu 10. Zırhlı Tugay’da “mesaiye alkollü geldiği için
14 gün disiplin cezası almış (23 Haziran 1993).

Daha sonra 30 Temmuz 1993’te firar ettiği için 33. Tugay Askeri Mahkemesi’nin
3 Ekim 1993 tarih 1993/871, 1993/421 sayılı kararı ile 5 ay hapis cezası almış.
11 Kasım 1993-10 Şubat 1994 tarihleri arasında cezaevinde. 23 Kasım 1993’te sözleşmesi fesh edilmiş.

28 Temmuz 1997’de yeniden göreve dönme talebi Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nca reddedilmiş.

Dolayısı ile bu müfterinin aslı olmayan TUSHAD isimli bir kuruluşa tugayda-firarda-hapiste geçirdiği 1993 yılında katılması tamamen hayaldir.

Disiplinsizlik nedeniyle TSK’dan ayrılan personelin müracaat ederek tekrar
TSK’ya alınması Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda görev yapması mümkün değildir.

Özel Kuvvetler Komutanlığı’na katılmak için müracaatı da yoktur.

Genelkurmay Başkanlığı’ndan yaptığımız talebe verilen 16 Ağustos 2012 tarihli yanıta göre, 23 Kasım 1993 tarihinde 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu ve Uzman Erbaş Yönetmeliği’nin 13. maddesi gereğince 10. Zırhlı Tugay tarafından sözleşmesi
fesh edilmiştir.

İddianamenin bütününü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hudutsuz hayal gücüne dayalı bir senaryo için tedarik edilmiş, geçmişi çok parlak olmayan bir müfterinin yüklenmiş bilgilerine dayalı hukuk tarihine geçecek özellikte eşsiz bir iftiraname olarak değerlendiriyorum.

http://www.gazetevatanemek.com/, 21.1.13

TGB Genel Başkanı İlker Yücel gözaltında!

TGB Genel Başkanı İlker Yücel gözaltında!

Türkiye Gençlik Birliği İskenderun’da bir NATO askerinin başına çuval geçirdi.

ULUSAL KANAL

22 Ocak 2013 Salı 17:11

Satır içi resim 1

Polis TGB Genel Başkanı İlker Yücel’i ve 30 TGB üyesini gözaltına aldı.

Yücel’in ve TGB’lilerin gözaltına alınma nedeni, İskenderun limanına getirilen PATRİOT füzelerinin aktif hale getirilmesinde görev alan
Amerikalı ve Alman askerlerinin başına çuval geçirmek.

Başına çuval geçirilen NATO askerinin, patriot füzelerini operasyonel hale getirecek ekipte yer aldığı öğrenildi.

Türkiye Gençlik Birliği İskenderun’da bir ABD ve bir Alman askerinin başına çuval geçirdi. Polis aralarında TGB Genel Başkanı İlker Yücel’in de yer aldığı 30 kişiyi gözaltına aldı. 30 TGB’liye polis kelepçe taktı. TGB’liler İskenderun Emniyet Müdürlüğü’ne götürülüyor.

http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/tgb-genel-baskani-ilker-yucel-gozaltinda-h8390.html

Derin kaygılarımızla..
TGB’li gençlerin derhal serbest bırakılması dileğiyle..

Sevgi ve saygı ile.
22.1.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net