Zor zamanlar Olağandışı kararlar!

Zor zamanlar
Olağandışı kararlar!

H. Ufuk Söylemez
AYDINLIK, 26.03.2020

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Zor zamanlar, olağandışı kararlar almayı, dirayetli-basiretli toplumsal liderlik yapmayı gerektirir.
Bu virus salgınının sağı-solu, kadını-erkeği, milliyeti-sınırı-pasaportu yok.
Her ülke ulusal sınırları içinde sağlık tedbirleri almaya çalışırken, dünya çapında yayılan bu salgının, uluslararası dayanışma-paylaşım ve insani yardım da gerektirdiği açık bir gerçek.
İşte Çin’den Türkiye’ye hızlı tanı kiti getirilmesi, Küba’lı doktorların İtalya’ya yardım için gitmesi gibi.
*
Konunun ekonomik boyutu ve alınması gereken öncelikli tedbirler ve verilmesi gereken destekler konusunda çeşitli sorular alıyorum.
Ekonomik olarak dünya çapında büyük bir resesyona girileceği öngörülüyor. Bunun kaçınılmaz sonuçları olarak da iflaslar, işsizlik ve finansal borç krizinin ekonomileri sarsması kaçınılmaz.
Eğer yakın dönemde etkili bir ilaç bulunamazsa ve salgına karşı alınan önlemler yetersiz kalırsa, bugüne kadar yaşanmamış türden tahmin edilmesi kolay olmayan bambaşka bir dünya ekonomik düzeni ve/veya düzensizliği görünüyor ufukta.
*
Hem arz hem talep yönlü bir ani duruş (sudden stop) yaşanan ekonomilerde, parasal genişleme ve tedbirlerin yanı sıra, maliye politikası araçlarının (vergi, prim, af gibi) devreye eş zamanlı alınması bir zorunluluk.
Piyasalara sadece para pompalamanın, üretim-yatırım ve ticareti kısa vadede canlandırmayacağı, insanların endişe ve ihtiyaç saiki (AS: dürtüsü) ile nakde dönerek, beklemeye girecekleri de ayrı bir gerçek.
Ekonomiyi %5 büyütmek gibi bu koşullarda gerçekçi görülmeyen, aşırı iyimser ve iddialı hedefler açıklamakta ısrar etmemek gerekiyor.
Karamsar olmadan ama gerçekçi tespit-önlem ve desteklere yoğunlaşmakta yarar var bence.
*
Bugün insanlar, ulaşımda KDV’nin %1’e düşürülmesinin ya da konut alımlarında kredi miktarının artırılmasının Covid-19 salgınının sebebiyet verdiği (AS: neden olduğu) ekonomik sıkıntılarına çare olacağını düşünmüyorlardır elbette ki.
İnsanlar aybaşında, doğalgaz-elektrik faturalarını nasıl ödeyeceklerini düşünüyorlar. İşyeri kapanan esnaf, üretim için sipariş alamayan-ithalat yapamayan iş insanları ve en önemlisi kriz nedeniyle işini yitiren ve/veya ücretsiz izine çıkarılan insanlar acil destek ve önlem bekliyorlar.
Yapılan açıklamalar, ilan edilen tedbirler ve verilecek desteklerin bölük-pörçük, dağınık bir şekilde yapılması tedirginliği artırabilir.
Bütün bunların çok daha derli-toplu, enine-boyuna düşünülerek, dünyadaki örnekler de değerlendirmek suretiyle, ayrıntılı bir kurtarma-koruma ve destek paketi halinde açıklanması çok daha iyi olurdu esasında.
*
Destek, yardım, öteleme, indirim ve mali af istemleri giderek daha da artabilecektir.
Ancak sorun, kuşkusuz ki finansal kaynak sorunudur. Ortada 2 anayol görünüyor kısa vadeli olarak. Ya parasal genişleme yani para basma ya da borçlanma yoluna başvurma.
Ekonomimiz yüksek enflasyon, çifthaneli işsizlik ve ağır borç yükü altında ve zaten kırılgan bir dönemde yakalandı bu salgın koşullarına.
Türkiye’nin risk primi yani CDS’leri (Credit Default Swap) rekor düzeye yükselerek, riskli sayılan 500 puanı aşmış ilk 5 ülke arasında maalesef. O yüzden,

  • yüksek faiz vermek göze alınsa dahi, yeterli dış finansman sağlanması kısa vadede oldukça zor görünüyor.

Dünyada negatif faizli tahvillerde yatan 16 trilyon $ dolayında bir para var. Yine negatif faizle bankalarda mevduat olarak yatan yaklaşık 100 trilyon $ var.
Bazı ülkeler örneğin, Almanya, Avusturya gibi.. 10-20 yıllık tahvil ihraçlarına eksi (negatif) faiz veriyorlar.
Ama bizim devlet tahvillerimize ikinci piyasada %7-8 faizle bile yeterli talep olmuyor. Sorun bir yandan da kredibilite sorunu ne yazık ki.
*
O halde kısa vadede yapılabilecek en etkili şey, Hazine Özel Tertip tahvillerinin, bankacılık sektörüne verilerek, bunların karşılığında T.C. Merkez Bankası vasıtasıyla piyasaya, firmalara, hane halkına fon ve likidite sağlanmasıdır.
Bunun orta vadede, ekonominin makro-ekonomik dengelerine (enflasyon-işsizlik vb.) olumsuz etkileri kuşkusuz ki kaçınılmaz olacaktır.
Ama yaşanan ve giderek ağırlaşabileceği görülen “akut” haldeki krizi, en azından “kronik” hale getirebilmek yani ilk adımda kanamayı durdurabilmek adına, kısa vadede başkaca etkili bir ekonomik çare orta yerde görünmüyor ne yazık ki.

Esasında, sağlıkta yapıldığı gibi, Bilim Kurulu benzeri bir Ekonomik Danışma Kurulu oluşturulmasında da yarar var.

Ekonomik ve Sosyal Konseyin (AS: Anayasa md. 166) devreye sokulması da sağlanmalıdır. Ama çıkar ve baskı gruplarının çekişeceği bir kurulun, dostlar alış-verişte görsün örneği, yapacağı işlerden pek de bir hayır çıkmaz.
O nedenle, bilgiye-deneyime-niteliğe yani ehliyete ve liyakata kulak ve öncelik verilmelidir.

Geciktikçe önlemlerin etkisi azalır, maliyeti ise artar.

Yıkıcı eleştiri yerine, yapıcı önerileri gündeme getirmenin, kibirli-ideolojik ve partizan davranmamanın zamanıdır bu zor günler.
==========================================

Dostlar,

KORONA VİRÜS SALGINININ EKONOMİ-POLİTİĞİ

Sn. Söylemez (eski Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı), 23 Mart 2020 gecesi bizi HALK TV‘deki programına davet etti. Korona salgını Bilim Kurulu Üyesi ve Ankara Üniv. Tıp Fakültesinden çalışma arkadaşımız Sn. Prof. Dr. Alpay AZAP ile birlikte güncel salgını 3 saate yakın süre kapsamlı irdeledik. Yukarıya aktardığımız makalesinde olduğu gibi, ekonominin son derece zor – ağır – kırılgan koşullarda olduğunu zaman zaman dile getirdi ise de, özveri göstererek sözü daha çok biz 2 hekime bıraktı. Biz de bu konuyu yazmasını rica ettik.

Makale zarif eleştiriler içeriyor, yol da gösteriyor. Emisyon = Para basma öneriyor Sn. Söylemez.. Çünkü devlet tahvillerimize uluslararası pazardan %7-8 dolayında Dolar olarak faiz ödemeyi üstlenmemize (taahhüt etmemize) karşın istem yok, borç veren yok ülkemize.. Oysa karşılıksız para basmanın faturasını biliyoruz, enflasyon.. Bunun bedelini de gene yoksullar – orta sınıf ödüyor..

Yukarıda değindiğimiz HALK TV programında (23 Mart 2020, saat 21:00 – 24:00, 1. bölüm : https://youtu.be/NeX0QtFuib4 veya https://youtu.be/NeX0QtFuib4?t=34  2. Bölüm : https://youtu.be/4lV1oYGtWS0   3. bölüm : erişemedik.. site okurlarımız erişir ve bize bildirirse seviniriz..) biz ise, Mülkiyeli şapkamızla, üst gelir dilimlerinden ek vergi alınmasını önerdik. Örnek olarak 2010 Nisan’ında ABD Başkanı Obama’nın OBAMACARE olarak adlandırılan sağlık reformu programını verdik.

Hemen hemen hiçbir sağlık güvencesi olmayan 50 milyon (6 kişiden 1’i o dönemde) hiç olmazsa çok altta kalan 30 milyonu için, sınırlı da olsa sağlık güvencesi sağlanması düşünülmüştü. Kişi başına 3 bin $ /yıl kaynak gerekiyordu oldukça sınırlı bir sağlık güvencesi için. O sıralar ABD’de kişi başına ortalama yıllık sağlık gideri 10 bin $ p.c./p.a. (kişi başına / yıllık; per capita / per annum) idi. 10 yıl boyunca gereksinim duyulan kaynak 3 bin $ x 30 m nüfus x 10 yıl süre.. 900 milyar $ ya da 0,9 trilyon $ idi. Üst gelir dilimlerine %1-2 ek vergi kondu. Para babaları, Kongre’de Başkan Obama hükümetinin yıllı bütçesini engelleyerek devleti felç ettiler..
****
Biz, benzer bir öneri ile, bu olağanüstü dönemde Türkiye’nin zenginlerinden bir tür servet vergisi / varlık vergisi alınmasını önerdik bağış kampanyası önerisine karşılık Sn. Söylemez’in. Halkın çok yoksullaştırıldığını, işsizliğin aşırı yüksek ve gelir dağılımının olağanüstü adaletsiz olduğunu ekledik. Ek olarak, Türkiye’nin Dolar milyarderlerinin bu servetlerini Türkiye’de kazandıklarını, içinde bulunduğumuz çok zor dönemde kendilerinin de ellerini taşın altına sokmalarının gerekli olduğunu belirttik.

Ayrıca, 1942’de İsmet İnönü Cumhurbaşkanı iken 2. Dünya Paylaşım Savaşı’nın bunaltıcı koşullarında da Türkiye’nin bekası için Varlık Vergisi Yasası’nın çıkarıldığını, uygulamada kimi yanlışlar yapılmış olsa da ilke olarak o politikanın tek seçenek ve doğru olduğunu ekledik.

  • AKP iktidarında son 20 yılda ülkemizden 3 Tr $ kaynak çıktığını ancak 1 Tr $ girdi olduğunu ve 2 Tr $ gibi muazzam bir ulusal servetimizin yurt dışına bu iktidar tarafından rant olarak aktarıldığını (Prof. Dr. Bilsay Kuruç, 19 Mart 2020, Cumhuriyet, M. Balbay ile söyleşi),

bu yaşamsal sorunun mutlaka çözülmesi gerektiğin vurguladık. Sağlık sektörüdeki rant aktarımı da dahil.. her yıl birkaç on milyar $. Tasarruf, SOSYAL DEVLET, kamucu sağlık hizmeti ve KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİNE MUTLAK BİR ÖNCELİK gerekliliğinin altını çizdik..

25 Mart 2020 akşamı KRT‘deki programda da Türkiye’nin Dolar milyarderi sayısı bakımınan dünyada çok önlerde geldiğini, son 20 yılda özellikle bu sayının çok büyüdüğünü anımstarak, 45 dolayında Dolar milyarderinin 100’er milyon $ gönüllü bağış yapmasını önerdik. Yaklaşık 4,5 milyar $ kaynak, günümüz kuru ile 1 $ = 6,4 TL’den hesaplanırsa yaklaşık 29 milyar TL yapar ki, devasa kaynak gereksinimine bir merhem olur..

Benzer finansal önerileri dün (26 Mart 2020) sabahı VERYANSIN TV‘de de seslendirdik.
(KORONAVİRÜS YANGINI İÇİN İÇİN SÜRÜYOR | ÇÖZÜM NE? | AHMET SALTIK |
https://youtu.be/x0HcoRv2KvY)

Ne hazindir ki, dün, 26 Mart 2020 günü, Türkiye ve Dünya küresel salgın ile (Pandemi) boğulurken / boğuşurken, AKP = Erdoğan / TEK ADAM rejimi, “huylu huyundan vazgeçer mi?” dedirtircesine, toplumun sinir uçlarıyla oynayarak, İstanbul Kanalı kapsamında 2 köprünün taşınması ihalesini yaptı..

Gerçekten ibretliktir, AKP kendi ayağına neden bu denli sıkar, anlaşılmaz..
***
Bağlarsak; bu sitede hep yaptığımız gibi, test sayısını artırarak taşıyıcı – hasta bulmayı hızlandırmayı ve gerekli tıbbi hizmeti de vererek salgını çok uzatmadan sonlandırmayı hedeflemeyi öneriyoruz. Uzayan salgın, zaten olağanüstü hasta / kırılgan ekonomiyi, ayağa kaldırılamayacak derecede çökertebilir!

Ne var ki, ilk olgunun Çin’den bildirildği 31 Aralık 2019’dan günümüze 3 aya yakın bir zaman geçmesine karşın hala şu testi uygulayalım / bu testi uygulayalım aşaması geride bırakılabilmiş değildir.. Birkaç sahra hastanesi de yapılmadı.. Ya da boş tatil köyleri, dev otellerin hastane – karantina yerleri olarak kiralanması, satılamayıp boş bekleyen yüzbinlerce konut fazlası ve TOKİ evleri de.. Hala temel tıbbi lojistik sıkıntısı yaşanıyor daha başında salgının.. Caaaaaanım Türkiye’miz etil alkolü bile dışarıdan satın alıyor!

Korona salgınını AKP = Erdoğan iktidarı iyi yönetemiyor.. başından beri, 18 yıldır Türkiye’yi çoooooooooooooooooooooooook köyü yönettiği gibi.. Sözde toplantı yapıp görüş alıyor toplumdan ama yasal kurum Türk Tabipleri Birliğini akıl almaz biçimde dışlıyor!?

Ekonomi yangın yeri, ama Anayasal bir Kurum olan Ekonomik ve Sosyal Konsey‘i (AY md. 166) bir türlü toplantıya çağırmıyor!? Damat Hazine Bakanı Albayrak, 2019 için 2,5 milyon istihdam yaratılacağını buyurmuştu ama, TÜİK geçen yıl 932 bin yeni işsiz oluştuğunu açıkladı! AKP = Erdoğan rejimi, anamuhalefetin 13 maddelik ciddi ve akılcı önerilerine kör ve sağır!

Bu hazin ve ağır tablo da AKP iktidarını BİLİMSEL AKILCILIK zemini ve eksenine çek(e)meyecekse ne çekebilir? Geriye ağır yaralı ve mutlaka iyileşecek bir Türkiye ve seçim sandığına gömülerek tarihin çöp sepetine atılan bir yığın siyasal parti gibi, AKP mevta kalır..

Sevgi ve saygı ile. 27 Mart 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı

www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

 

Zor zamanlar Olağandışı kararlar!” hakkında bir yorum

  1. Geri izleme: KORONA VİRÜS SALGINININ EKONOMİ-POLİTİĞİ – Prof. Dr. Ahmet SALTIK

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir