Etiket arşivi: “wishfull thinking”

İşsizlik 2015’te %10,3`le 2010`dan bu yana en yüksek düzeyde gerçekleşti.. ve çağrışımları…

İşsizlik 2015’te %10,3`le 2010`dan bu yana en yüksek düzeyde gerçekleşti..
Ve çağrışımları..

İşsizlik oranı 2015 yılında %10,3 düzeyinde gerçekleşti!
Son 5 yılın rekoru!

TÜİK tarafından yapılan açıklamaya göre, Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2015 yılında bir önceki yıla göre 204 bin kişi artarak 3 milyon 57 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,4 puanlık artış ile %10,3 seviyesinde gerçekleşti. İşsizlik oranı erkeklerde 0,2 puanlık artışla %9,2 kadınlarda ise 0,7 puanlık artışla %12,6 oldu.

Aynı yılda  tarım dışı işsizlik oranı bir önceki yıla göre 0,4 puanlık artışla %12,4 olarak tahmin edildi.   15-24 yaş grubunu içeren genç işsizlik oranı 0,6 puanlık artış ile %18,5 olurken,15-64 yaş grubunda bu oran 0,4 puanlık artış ile %10,5 olarak gerçekleşti.

İSTİHDAM ORANI %46 OLDU

İstihdam edilenlerin sayısı 2015 yılında, geçen yıla göre 688 bin kişi artarak 26 milyon 621 bin kişi, istihdam oranı ise 0,5 puanlık artış ile %46 oldu. Erkeklerde istihdam oranı 0,2 puanlık artışla %65 kadınlarda ise 0,8 puanlık artışla %27,5 olarak gerçekleşti.

Bu yıl, tarım sektöründe çalışan sayısı 13 bin kişi, tarım dışı sektörlerde çalışan sayısı ise 675 bin kişi arttı. İstihdam edilenlerin %20,6’sı tarım, %27,2’si sanayi, %52,2’si ise hizmetler sektöründe yer aldı. Bir önceki yıl ile karşılaştırıldığında hizmet sektörünün istihdam edilenler içindeki payı 1,2 puan artarken, tarım sektörünün payı 0,5 puan, sanayi sektörünün payı 0,7 puan azaldı.

İŞGÜCÜNE KATILMA ORANI %51,3 OLARAK GERÇEKLEŞTİ

İşgücü 2015 yılında bir önceki yıla göre 892  bin kişi artarak 29 milyon  678 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 0,8 puan artarak %51,3 olarak gerçekleşti. Erkeklerde işgücüne katılma oranı 0,3 puanlık artışla %71,6, kadınlarda ise 1,2 puanlık artışla %31,5 olarak gerçekleşti.

İşgücü anketinin örnek hacmi, 2004 yılından itibaren İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması 2. Düzey’e göre  tahmin  verebilecek şekilde artırılmış olup, yıllık sonuçlar İstatistiki  Bölge  Birimleri Sınıflaması 1. Düzey ve 2. Düzey’e göre verilmektedir.

İşsizlik oranının en yüksek olduğu bölge %24,8 ile TRC3 (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt) olurken, bunu %17,5 ile TRC2 (Şanlıurfa, Diyarbakır) takip etti. İşsizlik oranının en düşük olduğu bölge ise %3,9 ile TRA2 (Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan) Bölgesi oldu.

En yüksek istihdam oranı %53,2 ile TR21 (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli) Bölgesi’nde gerçekleşti. Bunu    % 52 ile TRA2 (Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan) Bölgesi izledi. En düşük istihdam oranı ise %28,7 ile TRC3 (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt) Bölgesi’nde oldu.

En yüksek işgücüne katılma oranı %57,4 ile TR21 (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli) Bölgesi’nde gerçekleşti. Bunu %55,5 ile TR61 (Antalya, Isparta, Burdur) Bölgesi izledi. En düşük işgücüne katılma oranı ise %38,2 ile TRC3 (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt) ve %42,8 ile TR63 (Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye) bölgelerinde oldu.

İstihdam edilenler içinde tarım sektörünün payının en yüksek olduğu bölge % 59,5 ile TRA2 (Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan) Bölgesi oldu. Tarım sektörünün payının en düşük olduğu bölge ise %0,7 ile TR10 (İstanbul) Bölgesi oldu.

Sanayi sektörünün istihdam edilenler içindeki payının en yüksek olduğu bölge %39,4 ile TR41 (Bursa, Eskişehir, Bilecik) Bölgesi oldu. Bunu %39,2 ile TR21 (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli) ve %36,2 ile TR10 (İstanbul) bölgeleri izledi. Sanayi sektörünün payının en düşük olduğu bölge ise %11 ile TRA1 (Erzurum, Erzincan, Bayburt) Bölgesi oldu.

İstihdam edilenler içinde hizmet sektörünün payının en yüksek olduğu bölge %71,9 ile TR51 (Ankara) Bölgesi iken, hizmet sektörünün payının en düşük olduğu bölge %28,3 ile TRA2 (Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan) Bölgesi oldu. (www.milliyet.com.tr, 23.3.2016)

=======================================

Dostlar,

Biz bu hazin yazıyı okur ve sizlerle paylaşmak üzere sitemize yüklerken Başbakan Davutoğlu da AKP Meclis Grubu toplantısında “aziz dava arkadaşlarına“.. ekonominin ne denli
parlak – nurlu ufuklara koştuğu (!) masallarını anlatıyordu..

Maliye Bakanı’nın (Naci Ağbal) bile gülümsemesini ise, “hayra alamet” diye yorumlayacak bir psikoloji içinde idi (wishfull thinking!) … İktisat 1 öğrencilerinin bile yutmayacağı sanal ve gerçekçi olmayan cımbızlanmış verilerle hem kendini hem de muhataplarını inandırmaya çabaladı..

Konuşması çoook bol tekrarlı “Allah” ile başlayan bir vaaz – hutbe benzeri çaresizlik yakarışı
(münacaat!) ile bitti… Yani Türkiye ve AKP – RTE’nin işi Allah’a kalmış durumda..

Ekonomide artık felaket çan sesleri kulakları sağır ederken, Ekonomi Profesörü Başbakan’ın
bu Polyanna söylemi asıl “hayra alamet” (!?) veri olsa gerek.. Böylesi bir konjonktürdeki
siyasal kadro, hangi demokratik ülkede iktidarda kalabilir??
*****

Zarrab’ın ABD’de tutuklanması da tuzu biberi oldu..
RTE – AKP ateş üstünde..
FBI uzmanları Zarrab’ı öttürmeyi bilirler elbette..
17 – 25 Aralık 2013 yolsuzluğu yüzünden istifa etmek zorunda kalan RTE’nin 4 bakanından İçişleri Bakanı Muammer Güler, Zarrab için “Senin önüne yatar seni korurum..” anlamında fedaice sözler etmişti..
*****

ABD’nin eline ek olarak çooook veri geçecek AKP – RTE’yi daha da teslim almak üzere..
Bunun faturası ise Türkiye’ye çıkarılır ne yazık ki..
AKP – RTE’yi getirdikleri gibi götürecekler anlaşılan.. Kullanım süresi doldu
Eee 13+ yıl.. dile kolay… ABD’de kaç Başkan değişti!
Sular çoook ısındı çok Türkiye’de..
O yüzden sitemizde bu konudaki manşet yazısını uzattık…
RTE için deniz bitti… başlıklı yazımız… (kaldırmadan okuyunuz..)

ABD, BOP Eşbaşkanlığı görev – nöbetini kime devredecek acaba Türkiye’de??

PKK bile feda ediliyor, hangi örgütlerle / araçlarla ikame edilecek acaba??

Sevgi ve saygı ile.
23 Mart 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

NEDEN SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM ?


NEDEN SÜRDÜRÜLEBİLİR  YAŞAM?

Perihan AYSAL, PhD
Gıda Bilimleri Uzmanı

Yerküre ve Ülkemiz Türkiye’nin Gerçekleri:

1.     Hava, su, deniz, toprak kirliliği
2.     Orman, dere, nitelikli tarım arazisi katliamı
3.     Küresel ısınım (AS: Küresel İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ terimi kullanılıyor..) nedeniyle
buzulların erimesi, iklim değişikliği
4.     İnsan sayısının dünyanın bakabileceğinin çok üstünde bir sayıya ulaşmış olması
(2050’lerde 10 milyar olması bekleniyor!)
        (AS: Dünyanın kaldırabileceğinin en az 2 katı!)
5.     Anlamsız, gereksiz üretim; adil olmayan paylaşım; savurgan,
        çılgınca tüketim çarkı
6.     Petrolün 2050’lerde eko-teknik anlamda bitecek olması
7.     Türkiye’nin dünya nüfusunun binde 11.5’ine, ancak toprak ve su kaynaklarının
binde 6.2’si ve enerjinin binde 2.0’sine sahip olması.
8.     İnsansal gelişmişlik, gelir dağılımı, demokrasi gibi ölçütler bakımından
100 üzerinden ancak 60’lık bir ülke olması.
9.     Silahlanma yarışı; radikalizm, fanatizm; despot yönetimler; terör; iç savaşlar;
küresel kargaşa

Her şey böyle giderse beklenen sonuç: “BÜYÜK ÇÖKÜŞ”

21. yüzyılı esenlikle geçirebilmek için çare: “SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM”
Sürdürülebilir yaşam, kişilerin ve toplumun yeryüzünün doğal kaynaklarını ve
kendi kişisel / toplumsal kaynaklarını tutumlu kullanmaya; doğaya ve insan-doğa simbiyotik (AS: dayanışmacı ortak) yaşamına saygılı olmaya yönelik bir yaşam biçimidir. Kapsadığı konular şunlardır:

1.      Nüfus artışını (AS : Gereksiz ve hızlı!) durdurmak ya da geriye çevirmek:
“Kadın başına 1 çocuk”
2.      Sürdürülebilir enerji kullanımı : Güneş, rüzgar, jeotermal, biyokütle
3.      Sürdürülebilir su kullanımı
4.      Sürdürülebilir tarım: Yerel, mevsimsel gıda tüketimi, et tüketimini düşürmek,
organik tarım, kent bahçeleri, gıda koruma ve tarımsal üretimde her adımda
yitiklerin önlenmesi
5.      Sürdürülebilir yerleşimler / evler
6.      Sürdürülebilir ulaşım
7.      Atık değerlendirme / geri dönüşümü
8.      TUTUMLU OLMAK..

=======================================

Çoook teşekkürler Sayın Dr. Aysal..

Ne güzel özetlemişsiniz..

Ernst Hemingway’in ünlü romanı “ÇANLAR KİMİN İÇİN ÇALIYOR??”
canlanıyor gözümde..

Yanıtı belli : Tüm Dünyalılar için;
Evrim’in narin ve çok değerli emeği, milyonlarca yılın ürünü HOMO SAPIENS için..

Çok hazin ve o ölçüde de us dışı..

Ama biz ümitliyiz; insan aklı ve sorumluluğu öne çıkacak diye umuyor
(wishfull thinking??) ve buna çabalıyoruz…

Sevgi ve saygıyla
31.7.2014, Kozlar Yaylası (Mut / Mersin)

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net 

 

Anayasa Mahkemesi’nin Fatih Hilmioğlu Kararı


ANAYASA MAHKEMESİ’nin Fatih HİLMİOĞLU Kararı

Haberler “Fatih Hilmioğlu tahliye edildi..” yönünde büyük çoklukla.
Keşke öyle olsa ama değil.
İnsanların sabrı ve dayanma gücü öyle azaldı ki, “wishfull thinking” yönlü davranışlar belki olağan.

Açıklayalım :

Anayasa Mahkemesi’nin kararları da öbür mahkemelerde olduğu gibi kendiliğinden sonuç doğuran (İcrai) hükümler değildir.

Mahkeme kararları, bu kararlarla bağlanan ilgili makamların edimleri ile
geciktirilmeden uygulamaya geçer, geçirilir; geçirilmesi hukuk devleti gereğince zorunludur.

Anayasa, AYM kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları ile gerçek ve
tüzel kişileri bağladığını emreder. Anayasa md 153/son şöyle :

  • “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede hemen yayımlanır
    ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını,
    gerçek ve tüzelkişileri bağlar.”

Buna göre, bu karara muhatap, kararın gereklerini yerine getirme zorunda olan
tüm kurumlar – kişiler yargı kararının gereğini yerine getirici (icrai) edim (işlem – eylem) sergilemek zorundadır.

Dolayısıyla Ergenekon davasında Sayın Prof. Fatih Hilmioğlu’na 23 yıl hüküm veren İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi kurulu ve infaz savcılığı bu kararın gereğini “geciktirmeden” yerine getirmek durumunda olan ilk makamdır. UYAP (Ulusal Yargı Ağı) üzerinde elektronik imzalı olarak karar metni görüldüğünde, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi kurulu harekete geçmek zorundadır; ya da en geç yarın Resmi Gazete’de yayımlandığında..

Ancak dosya, karar zorunlu olarak temyiz edildiği için Yargıtay’dadır.
Bu bakımdan ilgili yerel (ilk derece) mahkemesi kendisini yetkisiz sayarak
dosyanın kendisinden çıktığını ileri sürerek Yargıtay’ın karar vermesini isteyebilir.
Veya tahliye (infazın ertelenmesi anlamında) kararı kendisi de verebilir.
Bize göre doğru olan ilkidir. Ancak istenci (iradesi) bu yönde ise, böylesi bir karar vermelidir ki, Hilmioğlu ve savunmanları bu kararla Yargıtay’a başvurabilsin.

SAĞLIK DURUMUNUN İNFAZ HUKUKU KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ

5275 sayılı Ceza Güvenlik ve Tedbirlerinin İnfaz Hakkında Kanun  (CGTİK) kapsamında ceza ve güvenlik önlemlerinin infazına ilişkin ilke ve yöntemler (usul ve esaslar) düzenlenmiş olup; söz konusu usul ve esaslar içinde tutuklu ve hükümlülerin, hak ve yükümlülükleri de belirlenmiştir.

Bu bakımdan, özellikle hükümlülerin sağlık durumuna ilişkin olarak hükümlünün muayene ve sağaltım (tedavi) istekleri, hükümlünün beslenmesi, hükümlünün muayene ve sağaltımı, sağlık denetimi, hastaneye sevk, infazı engelleyecek hastalık durumu gibi, çeşitli düzenlemelere yer verilmiştir. Bunun yanı sıra; CGTİK’nın

“Hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile ertelenmesi” başlığını taşıyan
16. maddesinde olası tüm durumlar açıklanmıştır. Fatih hocanın durumu, daha önce de web sitemizde kezlerce yazdığımız, İstanbul Barosu Dergisinde kapsamlı makale konusu ettiğimiz, Sessiz Çığlık eylemlerinde dile getirdiğimiz, Ulusal Kanal’da
birkaç kez canlı yayınlarda vurguladığımız üzere 16/2’ye uymaktadır.

Dileriz serbest bırakma bir an önce gerçekleşir ve sevgili arkadaşım – meslektaşım – dostum – dava arkadaşım özgürlüğüne ve ardından da sağlığına kavuşur..

Çooook geç de olsa, teşekkürler Anayasa Mahkemesine (TBB Başkanı Sn. Metin Feyzioğlu da teşekkür etmiş sonradan öğrendiğimize göre..) ve öbür masumlar için de örnek (emsal) niteliğinde bir içtihat kararı olarak değerlendirilmesi dileğiyle;
hem de hiç gecikmeden.. Biz ayrıca, İstanbul Tıp Fakültesi’nde sağlık kurulu raporuna imza koyan 9 profesör arkadaşımızı – meslektaşımızı da hürmetle selamlıyoruz.

Geç kalan adaletin gerçek anlamda adalet sayılamayacağını hiç unutmadan..
Hele hele zindanlarda ölüm eşiğine gelmiş insanların YAŞAM HAKKINI ÇİĞNEMEDEN..

Anayasa Mahkemesi bu son kararında, Fatih hoca hakkında Sağlık Kurulu Kararına dayanarak -ki bizim de mezun olduğumuz İstanbul Tıp Fakültesi’de 9 hoca tarafından düzenlenmiştir- YAŞAM HAKKININ ÇİĞNEMİ (ihlali) gerekçesine dayanmış ve serbest bırakmayı (tahliyeyi, infazın ertelenmesini) olası geri dönüşümsüz, giderimi (telafisi) olanaksız durumları da gözeterek ivediliği saptayarak ilk aşamada “tedbiren” vermiştir.
Dileriz, bireysel başvuruyu hızla değerlendirirken ileri aşamada bu geçici kararını kaldırmaz, tersine kesin hükme bağlar. (Doğrusu tersini hiç beklemiyoruz..)

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Anayasa’nın 104. maddesindeki yetkisini kullanarak
ister infazın ertelenmesi, ister cezanın hafifletilmesi isterse tümden kaldırılması (hastalık nedeniyle) yönünde bir adım atabilirdi.

Hep yan çizdi. Bu sitede kendisine açık mektup yazıldı, hukuksal yol da gösterildi (http://ahmetsaltik.net/2014/02/10/fatih-hilmioglu-hakkinda-turk-tabipleri-birligi-bilim-kurulu-raporu/); bu çağrı ADD web sitesinde de yayımlandı (http://ftp.add.org.tr/index.php/makaleler/1327-pof-dr-fatih-hilmioglu-hakk-nda-tuerk-tabipleri-birligi-bilim-kurulu-raporu)..

Boşuna..

Abdullah bey yeniden Cumhurbaşkanı seçilmek için halkın önüne nasıl çıkacak?? İnternet sansürü yasasını da akıl almaz bir teslimiyetle uygun buldu, veto etmeden yürürlüğe koydu. Apaçık 2 maddenin hukuka aykırı olduğunu ama Hükümetin bunu düzelteceği sözünü aldığı itirafını twitter iletisiyle kamuoyuna duyurdu. Oysa Anayasa kendisine bu yetkiyi vermiyor. Hukuka aykırı ise Hükümetle pazarlık ederek sonraki bir başka yasayla düzeltilmesi diye bir yol yok Anayasada.. Bu yasayı yürürlüğe koymadan geri yollayacak ve düzeltilip gönderilmesini isteyecekti. Sn. Gül, Başbakan Erdoğan’ın etki alanından çıkamıyor ve hem kendini tüketiyor, hem AKP’ye hem de ülkemize ölçüsüz zarar veriyor; üstelik apaçık anaysa suçu işleyerek! Çok yazık, çok..

Sevgi ve saygı ile.
20 Şubat 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net