Etiket arşivi: 17 – 25 Aralık 2013 yolsuzluğu

AB’DE ULUSLAŞMA ve SAVAŞIN AYAK SESLERİ

AB’ DE ULUSLAŞMA VE SAVAŞIN AYAK SESLERİ

Fotoğraf: Ahmet Kılıçaslan Aytar  (3.9.2016)

(AS : Bizim irdelemememiz yazının altındadır..)

Ağustos’ta, İtalya/Ventotene adasındaki zirvede Almanya Başbakanı Angela Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande ve İtalya Başbakanı Matteo Renzi bir araya geldi. Britanya’nın Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılma oyu vermesinden kısa süre sonra yapılan zirvenin ortak basın toplantısını açan M.Renzi,
“Çoğu kişi, Brexit‘in ardından Avrupa’nın bitmiş olduğunu düşündü ama bitmedi ve biz ileride yeni bir sayfa yazmak istiyoruz.” dedi.
Halbuki AB, daha Britanya’nın Birlikten çıkmasının müzakere şartlarını resmen başlatacak olan Lizbon Antlaşması‘nın 50. maddesi’ne başvurmasından önce yeni bir patlamanın eşiğindedir.
*
Ventotene zirvesi, Avrupa’nın güçlü devletleri arasında gerilimler yaratan, kapitalizmin devasa siyasi ve ekonomik krizinin bir kez daha Avrupalılar arasında askeri çatışmaları gündeme getirdiğine yönelik endişelerin alevlendiği bir sırada düzenlendi.
En büyük üç EURO bölgesi ekonomisi, bir dizi kapsamlı acil krizle yüz yüzedir.
Suriye’de tırmanan savaş: Avrupa’da göçmen krizi ve terör saldırıları: İtalya’da Avrupa bankacılık sistemi çöküşünün artan tehlikesi… Üstelik Avrupa’da daha fazla kemer sıkılması, göçmen karşıtı acımasız önlemler ve çalışanların haklarının yok edilmesini savunan sağ politikalar da giderek  yayılıyor… 
*
Ventotene zirvesinin hikayesi; Şubat’ta Münih Güvenlik Konferansı’nda Fransa Başbakanı Manuel Valls’in, Almanya Başbakanı Merkel’in sığınmacı politikasını eleştirmesiyle başladı. Almanya, 2011’de Libya’daki NATO savaşına katılmayı reddetmiş, dış ve askeri politikasında köklü değişikliklerle meşguldü. Askeri giderleri son altı yılda 10 kat artarak 1.8 milyar Euro’ya çıkmış ve 2020’ye kadar silahlanma için 7.5 milyar Euro harcamayı  öngörüyordu. 2014’ten beri Avrupalı rakiplerinin korkularını tetikleyecek şekilde büyük bir güç jeopolitiği ve yeniden silahlanma politikası yürütüyordu…
*
Oysa Almanya’nın 20 yüzyılda iki kez bir dünya gücü haline gelmek için Avrupa’yı fethetmeye çalışmasına yol açan karakterine tepkiler halâ tazeydi. Fransa ile İngiltere ekonomik olarak baskın ve askeri olarak giderek artan oranda güçlü rakipleri Almanya’ya karşı ittifak kurma eğilimine girdiler… Mart’ta Fransa/Amiens’te, Fransa Cumhurbaşkanı Hollande ile İngiltere Başbakanı David Cameron, yine Mart’ta Paris’te, Hollande ve Almanya Başbakanı A. Merkel arasında, ya da Avrupa’nın egemenleri arasında yükselen derin gerilimleri ortaya çıkaran bir dizi toplantı yapıldı. 
*
Amiens toplantısı, I. Dünya Savaşı sırasında Almanya’ya karşı yapılan en ölümcül saldırılardan biri Somme Muharebesi’ni anma töreniyle ilgiliydi. Ortak açıklamada, savaşın Fransız-İngiliz kurbanlarına vurgu yapılması ama Fransa-İngiltere güçleriyle aynı düzeyde yarım milyonluk Alman kaybına hiçbir gönderme yapılmayışı dikkat çekiyordu. 
Nitekim toplantı, Fransa ile İngiltere’nin askeri bağlarının pekiştirilmesine odaklandı.
Yetkililer askeri işbirliği alanında bir dizi karar aldı. Ortak açıklamada “Fransa ve İngiltere, Avrupa’daki güvenliğin ana garantörleri ve ana yatırımcılarıdır. Stratejik savunma ortaklığımız, bize dünya çapındaki ortak hedeflerimize erişme imkanı vermesi için gereklidir” denildi… 
*
İki ülkenin temel rekabet varlığı ve AB dahilinde ortaklıkları sürerken, ortak bir ittifak ihtiyacı hissetmeleri garipti. Taraflar; ortak silah sistemlerinin geliştirilmesi, iki ülkenin nükleer güçlerinin bağımsız ve ortak rolünün teyidi, Askeri insansız hava aracı geliştirme programı, 7 bin kişilik ortak yurtdışı sefer gücünün oluşturulması, İngiltere’nin batı kıyısında iki nükleer reaktörün inşa edilmesi konusunda anlaştı… 
*
Ventotene Zirvesi’nde ise ziyadesiyle İtalyan ekonomisinde durgunluk ve bankalarındaki erimenin önlenmesi konu edildi. Almanya Başbakanı A. Merkel, İtalya Başbakanı Renzi’nin devlet bütçe açıkları üzerine gevşek kurallar yönündeki çağrısını ve Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’ın AB’nin 315 milyar Euro’luk yatırım finasmanı oluşturulması teklifini reddetti. Çünkü Almanya, son zamanda Avrupalı rakipleri için ekonomik projeleri finanse edecek bu tür politikalara muhalefet etmektedir. Mesela 2016’nın 2. çeyreğinde durgunlaşan İtalyan ekonomisi, durma noktasındadır. İtalya bankalardan mevduatların çekilmesini tetiklemekle tehdit eden yeni bir devlet bütçesi kriziyle karşı karşıyadır.
Almanya, İtalyan mali krizinin bir dereceye kadar yavaşlatılması için 300 milyar eoroyu aşkın şüpheli alacaklarının başka bir AB banka kurtarma paketi eliyle acısız bir şekilde sindirilemeyeceğini düşünüyor. Özellikle bütün bu krizlerin bir başka geniş çaplı parasal genişlemeyle, yani Avrupa Merkez Bankası‘nın Euro basması yoluyla hasır altı edilmesi girişimine karşı çıkıyor. Çünkü  yeni AB kuralları, mevduat sahiplerinin ve alacaklıların bir banka başarısızlığının masraflarını karşılamaya katkıda bulunmasını gerektiriyor…
İtalya’da yüz milyarlarca Euro yatırımı bulunan Fransa için bu sonucun ne anlama geleceği, Paris’in bu koşullar altında Euroda kalıp kalamayacağı da belirsizliğini koruyor.
*
Kriz AB’den İtalya’nın da çıkışını tetikleme potansiyeline sahiptir. Tam da Başbakan Renzi’nin kemer sıkma önlemleri yüzünden sıkıntıda olduğu bir sırada. Üzerine üstlük Kasım’da yapılacak Eurodan çıkma referandumunda Euro ve AB karşıtı sağ-muhafazakar Beş Yıldız Hareketi’nden (Movimento 5 Stelle) gelen bir siyasi meydan okumayla da karşı karşıya bulunuyor… Avrupa kapitalizminin, Avrupa’daki ulusal bölünmelerin üstesinden gelmekte son derece zayıf olduğu anlaşılıyor. Avrupa’nın 1990’larda ve yeni yüzyılın ilk on yılında bir tür dünyevi din gibi yükseltiği öğreti olarak serbest piyasanın ve küreselleşmenin; sürekli ekonomik büyüme ve dünya halkları için artan yaşam standartları getireceğini ilan etmiş olan tüm perspektifi ciddi bir kriz yaşıyor. Ekonomik değişimler, halk kitlelerinin tüm siyasi ve ekonomik düzene yönelik yabancılaşmasına yol açmıştır. AB hızla bir çöküntüye ve ayrışmaya gidiyor. 
*
Üstelik askeri durum, artık kasten ya da istemeden, bir kazanın kontrol edilemez bir zincirleme tepkimeye yol açabileceği kadar gergindir. Artık ekonomik ulusalcılığın 1930’lardaki sonucu I. Dünya Savaşı’nın 1914’te patlak vermesinden kısa süre sonra dünya tarihindeki en vahşi olayı olan II. Dünya Savaşı’nın patlaması olduğunu görmek gerekiyor. Avrupa’da bunun işaretleri her zamankinden daha belirginleşmektedir ve sonuç farklı olmayacaktır. Diğer taraftan ABD kapitalizminin egemenleri içinde Rusya ile askeri bir çatışmaya can atan hizipler güçleniyor… Mesela

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan da,
üstüne atılı savaş suçlarından kurtulmak üzere Suriye’de
Beşar Esat’ı kahretmek için savaşı tüm gücüyle körüklüyor.
 

=====================================

Dostlar,

Değerli yazar Sayın Ahmet Kılıçaslan Aytar’ın uzun ve sistematik irdelemesi yukarıda.
Biz uzun yazmayalım elbette.. Ancak uluslararası makro konjonktürel gelişmelerin ülkemizde AKP iktidarınca ne ölçüde izlendiği, okunabildiği konusunda ciddi kuşku ve kaygı duyuyoruz.

Daha derin bir kaygıyı –ama kuşkuyu değilErdoğan’ın itildiği ve kullanıldığı uluslararası suçlar ve 17-25 Aralık 2013 yolsuzluğu, kişisel serveti, IŞİD petrolünün pazarlanması…. gibi ciddi olaylar (suçlar!)  nedeniyle kıskıvrak derdest edildiği, -deyimi yerinde ise ve salt teşbih amaçlı söylemek gerekirse ümüğüne metal halka takıldığı- bir konjonktürde, Türkiye’nin yaşamsal çıkarları tehdit ve risk altında demektir. Bu kritik saptamayı ülkemiz ve Erdoğan adına kaygı ve acıyla yapıyoruz. Dolayısıyla, Erdoğan, kendi eylemleriyle yol verdiği ancak bugün yüzyüze kaldığı uluslararası şantaj karşısında ya Türkiye’nin yaşamsal uluslararası çıkarlarını ya da kendi geleceğini bedel olarak feda edecektir.. Bedeli Türkiye’ye ödetmek için OHAL çelik yumruğu yetecek midir? Hiç ama hiç sanmıyoruz! Dahası?? Onu da sanmıyoruz..
Ernest Hemingway’in çanları Erdoğan için çalıyor..
Kuşku yok Türkiye yoluna gidecek, Erdoğan hesabını yargıda verecektir.
Herhalde son zamanlarda dünyanın en çok zorda olan adamı Erdoğan olsa gerektir. Ayrıca bunca ağır strese diyabetli, epileptik, kolon kanserinden ameliyat olmuş bir bünye ve narsisistik kişilik daha ne denli dayanabilir?? Değer miydi bunca mihnete ve ülkenin geleceğini (Suriye’yi de!) ateşe atmaya, kendini ve AKP’yi tüketmeye? Bilmiyoruz hala şansı kaldı mı AKP – RTE‘nin;
  • * Tek kurtuluş, Cumhuriyet’in temel değerlerine ve başta ilk 4 maddeye can-ı gönülden,
    sıtkı sadakatle sarılarak kendisini Türkiye Cumhuriyeti devletine ve halkına emanet etmek..
Sevgi ve saygı ile.
03 Eylül 2016, Datça
 
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

İşsizlik 2015’te %10,3`le 2010`dan bu yana en yüksek düzeyde gerçekleşti.. ve çağrışımları…

İşsizlik 2015’te %10,3`le 2010`dan bu yana en yüksek düzeyde gerçekleşti..
Ve çağrışımları..

İşsizlik oranı 2015 yılında %10,3 düzeyinde gerçekleşti!
Son 5 yılın rekoru!

TÜİK tarafından yapılan açıklamaya göre, Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2015 yılında bir önceki yıla göre 204 bin kişi artarak 3 milyon 57 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,4 puanlık artış ile %10,3 seviyesinde gerçekleşti. İşsizlik oranı erkeklerde 0,2 puanlık artışla %9,2 kadınlarda ise 0,7 puanlık artışla %12,6 oldu.

Aynı yılda  tarım dışı işsizlik oranı bir önceki yıla göre 0,4 puanlık artışla %12,4 olarak tahmin edildi.   15-24 yaş grubunu içeren genç işsizlik oranı 0,6 puanlık artış ile %18,5 olurken,15-64 yaş grubunda bu oran 0,4 puanlık artış ile %10,5 olarak gerçekleşti.

İSTİHDAM ORANI %46 OLDU

İstihdam edilenlerin sayısı 2015 yılında, geçen yıla göre 688 bin kişi artarak 26 milyon 621 bin kişi, istihdam oranı ise 0,5 puanlık artış ile %46 oldu. Erkeklerde istihdam oranı 0,2 puanlık artışla %65 kadınlarda ise 0,8 puanlık artışla %27,5 olarak gerçekleşti.

Bu yıl, tarım sektöründe çalışan sayısı 13 bin kişi, tarım dışı sektörlerde çalışan sayısı ise 675 bin kişi arttı. İstihdam edilenlerin %20,6’sı tarım, %27,2’si sanayi, %52,2’si ise hizmetler sektöründe yer aldı. Bir önceki yıl ile karşılaştırıldığında hizmet sektörünün istihdam edilenler içindeki payı 1,2 puan artarken, tarım sektörünün payı 0,5 puan, sanayi sektörünün payı 0,7 puan azaldı.

İŞGÜCÜNE KATILMA ORANI %51,3 OLARAK GERÇEKLEŞTİ

İşgücü 2015 yılında bir önceki yıla göre 892  bin kişi artarak 29 milyon  678 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 0,8 puan artarak %51,3 olarak gerçekleşti. Erkeklerde işgücüne katılma oranı 0,3 puanlık artışla %71,6, kadınlarda ise 1,2 puanlık artışla %31,5 olarak gerçekleşti.

İşgücü anketinin örnek hacmi, 2004 yılından itibaren İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması 2. Düzey’e göre  tahmin  verebilecek şekilde artırılmış olup, yıllık sonuçlar İstatistiki  Bölge  Birimleri Sınıflaması 1. Düzey ve 2. Düzey’e göre verilmektedir.

İşsizlik oranının en yüksek olduğu bölge %24,8 ile TRC3 (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt) olurken, bunu %17,5 ile TRC2 (Şanlıurfa, Diyarbakır) takip etti. İşsizlik oranının en düşük olduğu bölge ise %3,9 ile TRA2 (Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan) Bölgesi oldu.

En yüksek istihdam oranı %53,2 ile TR21 (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli) Bölgesi’nde gerçekleşti. Bunu    % 52 ile TRA2 (Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan) Bölgesi izledi. En düşük istihdam oranı ise %28,7 ile TRC3 (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt) Bölgesi’nde oldu.

En yüksek işgücüne katılma oranı %57,4 ile TR21 (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli) Bölgesi’nde gerçekleşti. Bunu %55,5 ile TR61 (Antalya, Isparta, Burdur) Bölgesi izledi. En düşük işgücüne katılma oranı ise %38,2 ile TRC3 (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt) ve %42,8 ile TR63 (Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye) bölgelerinde oldu.

İstihdam edilenler içinde tarım sektörünün payının en yüksek olduğu bölge % 59,5 ile TRA2 (Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan) Bölgesi oldu. Tarım sektörünün payının en düşük olduğu bölge ise %0,7 ile TR10 (İstanbul) Bölgesi oldu.

Sanayi sektörünün istihdam edilenler içindeki payının en yüksek olduğu bölge %39,4 ile TR41 (Bursa, Eskişehir, Bilecik) Bölgesi oldu. Bunu %39,2 ile TR21 (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli) ve %36,2 ile TR10 (İstanbul) bölgeleri izledi. Sanayi sektörünün payının en düşük olduğu bölge ise %11 ile TRA1 (Erzurum, Erzincan, Bayburt) Bölgesi oldu.

İstihdam edilenler içinde hizmet sektörünün payının en yüksek olduğu bölge %71,9 ile TR51 (Ankara) Bölgesi iken, hizmet sektörünün payının en düşük olduğu bölge %28,3 ile TRA2 (Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan) Bölgesi oldu. (www.milliyet.com.tr, 23.3.2016)

=======================================

Dostlar,

Biz bu hazin yazıyı okur ve sizlerle paylaşmak üzere sitemize yüklerken Başbakan Davutoğlu da AKP Meclis Grubu toplantısında “aziz dava arkadaşlarına“.. ekonominin ne denli
parlak – nurlu ufuklara koştuğu (!) masallarını anlatıyordu..

Maliye Bakanı’nın (Naci Ağbal) bile gülümsemesini ise, “hayra alamet” diye yorumlayacak bir psikoloji içinde idi (wishfull thinking!) … İktisat 1 öğrencilerinin bile yutmayacağı sanal ve gerçekçi olmayan cımbızlanmış verilerle hem kendini hem de muhataplarını inandırmaya çabaladı..

Konuşması çoook bol tekrarlı “Allah” ile başlayan bir vaaz – hutbe benzeri çaresizlik yakarışı
(münacaat!) ile bitti… Yani Türkiye ve AKP – RTE’nin işi Allah’a kalmış durumda..

Ekonomide artık felaket çan sesleri kulakları sağır ederken, Ekonomi Profesörü Başbakan’ın
bu Polyanna söylemi asıl “hayra alamet” (!?) veri olsa gerek.. Böylesi bir konjonktürdeki
siyasal kadro, hangi demokratik ülkede iktidarda kalabilir??
*****

Zarrab’ın ABD’de tutuklanması da tuzu biberi oldu..
RTE – AKP ateş üstünde..
FBI uzmanları Zarrab’ı öttürmeyi bilirler elbette..
17 – 25 Aralık 2013 yolsuzluğu yüzünden istifa etmek zorunda kalan RTE’nin 4 bakanından İçişleri Bakanı Muammer Güler, Zarrab için “Senin önüne yatar seni korurum..” anlamında fedaice sözler etmişti..
*****

ABD’nin eline ek olarak çooook veri geçecek AKP – RTE’yi daha da teslim almak üzere..
Bunun faturası ise Türkiye’ye çıkarılır ne yazık ki..
AKP – RTE’yi getirdikleri gibi götürecekler anlaşılan.. Kullanım süresi doldu
Eee 13+ yıl.. dile kolay… ABD’de kaç Başkan değişti!
Sular çoook ısındı çok Türkiye’de..
O yüzden sitemizde bu konudaki manşet yazısını uzattık…
RTE için deniz bitti… başlıklı yazımız… (kaldırmadan okuyunuz..)

ABD, BOP Eşbaşkanlığı görev – nöbetini kime devredecek acaba Türkiye’de??

PKK bile feda ediliyor, hangi örgütlerle / araçlarla ikame edilecek acaba??

Sevgi ve saygı ile.
23 Mart 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com