Etiket arşivi: Taksim direnişi

BİR KIVILCIM BÜTÜN BOZKIRI TUTUŞTURUR

 

BİR KIVILCIM BÜTÜN BOZKIRI TUTUŞTURUR!

Zeki_Sarihan_portresi

Zeki Sarıhan 
İstanbul’da Berkin Elvan’ın cenazesine görülmemiş bir katılım oldu. Öbür kimi kentlerimizde de
yoğun protesto gösterileri yapıldı.
Bir arkadaş, medya tarafından bu gösterilerin abartıldığını yazmış. İyi etmemiş.
Az katılımlı bir gösteri olur da medya bu katılımı çok gösterirse burada bir abartmadan söz edilebilirdi. Oysa televizyonlar, İstanbul’daki katılımın miktarını da doğru telaffuz edemediler. “Binlerce kişi” diye söylüyorlar. Oysa gerçek “Yüz binlerce”diye
ifade edilebilir.
Ölen, sabah saat yedide fırına ekmek almaya giden 14 yaşında bir çocuktur.
Kendisine gaz fişeği atılması için hiçbir bahane ileri sürülemez.
Polis terörüne karşın Berkin için yüz binler neden meydanları doldurdu?
Çünkü O’nu öldüren iktidarın yaptığı kanunsuzluklar ve zorbalıklar halkın burasına geldi. Haziran Direnişi bunun eseriydi. Ondan sonra halkın nefret duygularını hem haklı çıkaran, hem de son yolsuzluk olaylarıyla kat kat artıran gelişmeler yaşandı.
  • Milletin en az yarısı, iktidarla kanlı bıçaklı hale geldi.

Öbür yarıya yakını ise hâlâ başbakanın mitinglerine koşuyor. O’nun hançeresini yırtarcasına kustuğu kin dolu sözleri alkışlıyor, parti bayrağını sallıyor.

Başbakan

“Yolları, köprüleri biz yaptık. Başörtü serbestliğini biz getirdik.
Aleyhimize tezgâh kurdular..” diyor.

Belki de son kez ve canhıraş bir sesle onların oyunu istiyor.
Amacı artık “millete hizmet” etmek değil, yeniden iktidara gelerek
hesap vermekten kurtulmak.

Bu görüntülere bakarak ister miting alanlarında, ister cenaze törenlerinde
iki tür insan bulunduğunu söylemek olanaklı :
Birinci küme yolsuzluğa, zulme, kanunsuzluğa, partizanlığa son vermek istiyor.
Bunun iktidar değişimiyle olabileceğinin farkında.
İkinci küme hükümetin on iki yıllık ekonomik icraatından aslan payını alan iş adamlarıyla bundan bir parça olsun yararlanan yoksullar. Yiyip içtikleriyle hükümete minnet duyanlar. Bunların sandıktaki gücünü küçümsememek gerekir.
Asıl soru uzun erimde bu savaşımı hangi yanın kazanacağıdır.
Bir örnek üzerinden söyleyelim : Üniversite öğrencilerinin burs miktarının artmasından bütün öğrenciler ve onların velileri faydalandı. Şimdi sandığa giderken kimileri bunu esas alacak. Öbürleri ise, ülkenin bir yasa devleti olmasını, yolsuzluklara son verilmesini, milletin birliğini ve dirliğini esas alarak oy kullanacak.
Yani erdemi (fazileti) esas alacak.
Savaşımı işte bu kesim kazanacak.
  • Berkin’in cenazesine büyük bir kitlenin katılması, bozkırın iyice kurumakta olduğunu zalimlerin attığı bir gaz fişeğinin neden olduğu kıvılcımın
    kuru bozkırı tutuşturmaya başladığını gösteriyor.
Daha Taksim Direnişi günlerinde “AKP’nin yıkılışı başladı” diye yazmıştık.
Son gelişmelerle onun için yolun sonu görünmüştür. (12.3.2014)

O polisin kimliği açıklandı


O polisin kimliği açıklandı!

Ankara’da polis kurşunuyla vurularak öldürülen Ethem Sarısülük‘ün ailesinin avukatı Kazım Bayraktar, ölümün silahla olduğunun kesinleşmesi ve raporların incelenmesinin ardından savcılığın emniyetten, polisin ismi ve silahını istediğini söyledi.

18 Haziran 2013 Salı 13:16
 O polisin kimliği açıklandı

ANKARA- Ethem Sarısülük’ün öldürülmesini soruşturan Cumhuriyet Savcısı
Veli Dalgalı, ön otopsi raporu ve Jandarma bilirkişinin raporu ile görgü tanıkları,
olay yeri MOBESE ve güvenlik kameralarının görüntülerini inceledi.Sarısülük ailesinin Avukatı Kazım Bayraktar, ölümün silahla olduğunun kesinleşmesi
ve raporların incelenmesinin ardından savcılığın emniyetten, polisin adı ve silahını istediğini anımsattı.Bayraktar, Emniyetin, A.Ş, isimli polisin bilgilerini ve silahını savcılığa ilettiğini açıkladı.
Bayraktar, “Savcı, polis memurunun ifadesini alacak. Silahı da kriminal inceleme için İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Biz jandarma kriminale gönderilmesini bekliyorduk. Neden İstanbul’a gönderildiğini de savcılıktan öğreneceğiz.” dedi.

  • Bu haberle ilgili yorumumuz aşağıda.. Okunmasını dileriz..

==============================================

Dostlar,

27 Mayıs 1960 Devrimi, öncesinde tek1 üniversite öğrencisinin (Orman Fak. öğr. Turan Emeksiz) polis kurşunuyla öldürülmesine büyük ölçüde bağlıdır.

Taksim direnişi 3. haftasında ve resmen bilinen 5 kurbanımız var.
(1’i polis komiseri, belki de kaza ölümü..)

Aradan yarım yy. geçmiş ve hala vahşet, hala polis şiddetinin adam öldürmeye varması..

Bu durum kabul edilemez..

Ethem Sarısülük, apaçık, adı” A.Ş.” (Ahmet Şahbaz) olarak açıklanan o polis tarafından 4,8 m uzaklıktan kafasına hedef gösterilerek ateş edilmesiyle göz göre göre vurulmuştur (1 Haziran 2013; ölümü 15.6.13) ..

Tüm kamera kayıtları ile durum ortadadır ve 1 hafta – 10 gün içinde gelinen yer yalnızca polisin adının ve silahının savcıya verilmesidir.

Bu kişi hala serbesttir.
CMK uyarınca SANIK bir yana, ŞÜPHELİ işemi bile görmemektedir.
Acaba kaçma olasılığı, kanıtları karartma olanağı var mıdır?
Neden hemen göz altına alınmaz, önlem için tutuklanmaz?
Ortada 1 genç masum insanın ölümü var..

Ergenekon vd. tertip davalarda yurtsever asker – sivil aydınların nasıl hukuk
ayaklar altına alınarak yıllardır tutuklu olduğu gözönünde..

Bu çifte standart, kamuoyunu yalnızca sızlatmamakta, oluk oluk kanatmaktadır.

İşlenen suç cinayet.. Eldeki kanıtlar nerdeyse SUÇÜSTÜ niteliğinde :

Bu polisin görüntüleri, video kayıtları ortalıkta dolaşıyor..
Aşağıdaki erişkelerden (linklerden) izlenebilir..

http://webtv.hurriyet.com.tr/20/50860/0/1/ethem-sarisuluk-hayatini-kaybetti-ankara-daki-gazi-parki-olaylarinda-boyle-vurulmustu.aspx

http://webtv.hurriyet.com.tr/2/50629/0/1/ankara-daki-gezi-parki-protestolarinda-ethem-sarisuluk-boyle-vuruldu.aspx

Bu olayın üstü hiçbir biçimde kapatılamaz.

16.6.13 günü bu sitede yazdığımız kapsamlı yazıya bakılmalıdır :

OHAL’e 1 adım kaldı : Yoksa her şey bu hedefe mi yönelikti??

(http://ahmetsaltik.net/ohale-1-adim-kaldi-yoksa-her-sey-bu-hedefe-mi-yonelikti-3/)

Başbakan RTE bugünkü parti grup toplantısında bu konuya neden hiç değinmedi?

Rahmetli Ethem Sarısülük‘ün yakını bir kadın, olay yerinde 14 saattir hareketsiz yatarak olayı canhıraş protesto ediyor..

Konu dünya kamuoyunun gündemindedir.

Rahmetlinin ablası ve ağabeyi de eylemi desteklemekte.

Hükümetten ilgili bir bakanın derhal olay yerine giderek, gerekli güvenceyi kamuoyu önünde açık olarak ve ivedilikle vermesi gereklidir.

İçişleri Bakanı kamuoyu önünde emniyete açık talimat vererek adli kovuşturmanın önünün açılmasını istemeli ve sağlamalıdır.

Türk polisi yasa dışı bir cinayet örgütü değildir, olamaz!
Namuslu polis şefleri, bu cinayeti işleyeni elbette adalete teslim edeceklerdir.
Kendilerine yakışan ve kendilerinden beklenen budur.

Bu acı olayın faturası mutlaka ödenmelidir, ödenecektir.

Muhalefet de TBMM’de bu iğrenç cinayetin izlemcisi olmalıdır.

TBB (Türkiye Barolar Birliği),  TTB (Türk Tabipleri Birliği), insan hakları  örgütleri..
olayı özenle, adım adım izlemeli, demokratik baskı grubu işlevini sürdürmelidir.

Sarısülük ailesinin ve yakınlarınıni ulusumuzun acısını paylaşıyoruz.

16.6.13 Pazar günü rahmetlinin cenaze töreni için Kızılay’da toplanılmasını engelleyen yersiz ve hukuksuz polis şiddetini bir kez daha kınıyoruz. Aşırı şiddetle oradaki yaklaşık 50 bin insan dağıtıldı.. Gazlandık, ilaçlı su sıkıldı.. Tören dağıtıldı. Binlerce insan alana gelemedi ve Batıkent’te Cemevi törenine de katılamadı.. biz de Kızılay’dan döndük.

Rahmetli Ethem’in ağabeyinin TOMA’ya bedenini siper etmesi bile
gözükara polis vahşetini durduramadı..

Çok yazık..

Sonsözü, direniş şehidi Ethem Sarısülük‘e bırakalım :

Ethem Sarısülükün cenazesine müdahale

Sevgi, saygı ve derin acı ile.
18.6.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Herkes Gezi’ye bakarken Ergenekon’da baskın karar çıkabilir!

Dostlar,


Taksim Gezi direnişinin başladığı 27 Mayıs 2013
‘ten bu güne dek sitemize koyduğumuz yazılarda hep bu konuya dikkat çektik..

  • Aman, Silivri vd. zindanlarda tutsak alınan
    asker – sivil yurtseverlerimizi unutmayalım.. 

diye anımsatmalarda bulunduk.

Bu arada son savunma metinlerini sitemizden yayımladık.

M. Balbay’ın, M. Haberal’ın, T. Özkan’ın, 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un
çok değerli, tarihsel nitelikli, hukuksal bakımdan ders verici son savunmalarını
sitemize koyduk.

Doğrusu iktidar, gündem oyunlarının ardından ülkeyi sürüklemeyi çok iyi beceriyor.

Ama nereye dek?

Yapılabilecek en son gündem oyunu ülkede iç kargaşa – savaş çıkarmak ve sıkıyönetime giderek seçimleri bir süre ertelemek.. olabilir..

Ya da başka ülkelerle sıcak savaşa varan gerilim, çatışma yaratmaktır.

AKP – Erdoğan bunu da yapabilir mi?

Dileriz sağduyu egemen olsun..

Bu arada değerli ve genç avukat arkadaşımız Sn. Hüseyin Ersöz -ki Ergenekon vd. davalarda özverili ve başarılı görevler üstlendi – haklı ve yerinde bir uyarıda bulunuyor.

Dikkate almalıyız..

Sevgi ve saygı ile.
13.6.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
 www.ahmetsaltik.net

=============================================

Herkes Gezi’ye bakarken Ergenekon’da baskın karar çıkabilir!

Ergenekon Davası’nda tutuklu sanıkların savunmalarının bitmesi ile
son dönemeç de dönülmüş oldu.Açıklama:<br />
http://www.odatv.com/images/2013_06/2013_06_11/herkes-geziye-bakarken-ergenekonda-baskin-karar-cikabilir-1106131200_m.jpg

 

 

Şimdi Mahkemenin önünde iki olasılık bulunuyor.

Birincisi tüm tutuksuz sanıklar için bir gün belirleyecek ve savunmalarını yapmak üzere hepsinin hazır olmasını isteyecek.

İkinci olasılık ise çok daha marjinal.

Son Savunmaların alınmaya başlandığını bildiği halde gelmeyenler,
savunma yapmaktan feragat etmiş kabul edilecek.

Mahkeme buna “susma hakkını kullanmış sayma” diyor.

Hangi olasılığı göz önüne alırsanız alın, yargılama sürecinde yaşanan
hukuka aykırılıklar, hukukçular tarafından açık bir bozma nedeni olarak kabul ediliyor.
Mahkeme Kurulu da bunun farkında.

Bir başka anlatımla yargıçlar ne yönde karar verirlerse versinler,
sonuçta bu kararın temel usul hataları nedeniyle Yargıtay’dan döneceğini biliyorlar.
Bu nedenle de sürecin uzamasını istemiyorlar.

DAVANIN MEŞRULUĞU TARTIŞILIYOR

Süreç uzadıkça, “asrın davası” olarak nitelendirilen bu davanın meşruluğunun da
her geçen gün daha çok sorgulanmaya başlandığının bilincindeler.

ManÜpülatif delİller, yargılananların kİmlİklerİ,
gİzlİ tanık beyanları, hukuka aykırı karar ve uygulamalar davanın sıklıkla tartışılmasına neden oldu.

Davanın eleştirel yönüyle bu denli çok kamuoyunun gündemine gelmesi,
yargıçların yargılamayı biran önce bitirme çabasını da birlikte getirdi.

Tanıklara soru sorma olanağının enaza indirilmesi, avukatların konuşma sürelerinin
15 dakika ile sınırlandırılması ve son olarak haklarında ömür boyu hapis cezası istenen sanıklara 2 saat savunma süresi tanınması, davanın biran önce sonuçlandırılması için belirlenen yöntemlerden birkaç tanesiydi.

Taksim Direnişi haklı olarak ülke gündemini öylesine meşgul eder bir hale geldi ki, İstanbul’un 80 km dışında süren yargı sürecinde yaşananlar basının gözünden kaçtı.

Önceki Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ‘un savunması bile gazetelerde
birkaç dize yer bulabildi.

İşte bu yitmişlik atmosferinde davanın çok yakın bir zamanda sona ereceğini söylemek yanlış olmaz.

MAHKEME “BURADA OLUN” DEDİ

Başlangıçta tutuksuz sanıkların savunmalarının alınması ile ilgili belirttiğim her iki
olasılık da davanın kısa bir zaman içinde sonuçlanacağını bizlere gösteriyor.

Bu kanıya sahip olmamdaki tek etken bu değil tabii.

Mahkeme Heyetinin tüm tutuklu sanıkların bundan sonraki celselerde “eksiksiz” bir biçimde duruşma salonunda bulunmasını istemesi de bu konudaki kestirimimi destekliyor.

Avukatlara duruşma salonunda hazır olmaları için çağrı yapılması,
önümüzdeki günlerde hükmün açıklanması olasılığını gündeme getiriyor.

Hükümle birlikte neler olabileceğini kestirmek de güç değil.

Bir bölüm tutuksuz sanıklar hakkında yakalama kararı çıkartılacağı,
mütalaa açıklandığından beri beklenen bir gelişme.

Birçok sanık hakkında müebbet hapis cezası verileceğini söylemek de
kestirimden öte gerçekçi bir değerlendirme olacaktır.

Sizlere tavsiyem, ülke gündeminin Taksim Gezi Parkı’na ve Başbakanın açıklamalarına yoğunlaştığı şu günlerde bir kulağınızın da Silivri’de olması.

Çok yakın bir tarihte Ergenekon Davası’nda “baskın” bir kararla karşılaşabilirsiniz.

Ayrıca kim bilebilir ki bu, ülke gündemini sıkıştığı dar alandan çıkartmak için benimsenmiş bir yöntem de olabilir.

Yaşadığımız deneyimleri ve davanın siyasal niteliğini göz önüne aldığınızda
bu olasılığın da aklınızın bir köşesinde olmasında yarar var.

Av. Hüseyin Ersöz
twitter.com/ersozhuseyin

TÜRKİYE’yi SARSAN 10 GÜN..


Dostlar
,

AYDINLIK, ülkemiz ve dünya tarihi açısından büyük önem taşıyan Taksim direnişini belgeselleştirdi.. 10 Haziran 2013 günü (bu gün) tümü renkli 16 sayfalık ek olarak veriyor.

  • TÜRKİYE’yi SARSAN 10 GÜN..

Barikatları yıkan büyük direnişin öyküsü

Alınıp okunmalı, paylaşılmalı ve de arşvlenmeli..

Dileriz yakında kamera çekimleri de DVD – Blue Ray yapılır..

Ve yine dileriz, namuslu biçimde sinema sanatçıları filimini yaparlar..

Taksim_eylemleri_AYDINLIK_eki

 
Sevgi ve saygı ile.
10.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ GENEL MERKEZİ BASIN AÇIKLAMASI

Dostlar,

ADD Genel Merkezince yapılan basın açıklaması aşağıda..

Okunup okutulması gerek..

Açıklamayı tümüyle paylaşarak sizlere de sunuyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
8.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

================================

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ GENEL MERKEZİNİN
BASIN AÇIKLAMASI

Taksim Gezi Parkı’nda başlayan olayların, dalga dalgayayılarak Türkiye’nin
bütün il merkezlerini ve aynı zamanda öbür pek çok ülke başkentlerini de kapsaması
ortaya çıkan “yeni bir durumu” gösteriyor.

Taksim direnişinin, başlangıçtaki çevresel tepki girişiminin ötesine geçerek
siyasal süreklilik gösteren eylemlere dönüşmesi,
siyasal iktidarın “konumunu” da tartışmaya açmıştır.

Gerçekten, hedefindeki Türkiye’ye, uzun süre “yetmez ama evet” çilerle oluşturduğu basın, kendisine bağladığı yargı ve ele geçirdiği kurumların katkısıyla yarattığı ortamda takiyye politikalarıyla yürüyen, üç kez genel seçim kazanıp iktidarda kalmayı başaran AKP; önümüzdeki yerel ve genel seçimlerle Cumhurbaşkanlığını da alarak iktidarını sürdürmek ve hedefine varmak için halkın tepkisizliğine ve korkutulmuşluğuna güvenerek hızlanmış ve Cumhuriyetin kazanımlarını teker teker yok etmeye ve
yerine bir şeriat diktatörlüğüne giden yolun yapı taşlarını örmeye başlamıştır.

Sistemi meşrulaştıracak “yeni” bir anayasayı yaşama geçirebilmek için ise
milletin birliğini, ülkenin bütünlüğünü tehlikeye atmaktan çekinmemiş, ayrımcı, ayrılıkçı, savaşçı politikalarla iç ve dış güvenliğimizi bile
tehlikeye atmayı göze alabilmiştir.

Bununla da yetinmemiş, halkın yaşam alanına girmiş, kaç çocuk yapacağına,
çocuğunu normal mi, sezeryanla mı doğuracağına, bahçede nasıl oturacağına,
ne içip içmeyeceğine dek karışmış, kendi ahlak kurallarını halka dayatırken, halkın Cumhuriyetçi tabanını oluşturan Alevi kesimin değerlerini hiçe sayarak
70.000 Aleviyi evlerinde katleden ve
Halifeliği Osmanlı’ya getiren Yavuz Sultan Selim’
in adını
3. Boğaz Köprüsüne verme basiretsizliğini bile gösterebilmiştir.

Cumhuriyetin kurucularına “2 ayyaş” diyebilecek noktaya gelmesi,
bardağı taşıran son damla olmuştur.

Aslında olay 10 yıllık birikimin dışa vurulmasıdır; çağdaş bir Cumhuriyet Devleti çatısı altında yaşayan halk, yarım yüzyıllık deneyle demokrasiye, kötü işlese de alışkındır. Çağdaş ülkelerde hiçbir biçimde görülmeyen yöntemlerle 3 kez genel seçim kazanıp iktidarda kalmayı başaran AKP’nin önümüzdeki yerel ve genel seçimleri de alarak bir 10 yıl daha iktidarda kalmak hedefini ve bu yolda kendisini
ucu ortaçağ düzenine giden otoriter bir rejime sürüklediğini görmüştür.

Türk halkı demokrasinin yalnızca seçimden ibaret olmadığı, hak ve özgürlüklere
saygı ve eşitliğin de demokrasinin temel ögelerinden olduğunun bilincindedir.
Bu nedenle yapılanlar halkı fazlasıyla rahatsız etmiştir.
Taksim direnişi ve illere yayılan eylemlerle bu gerçek gözler önüne serilmiştir.

Önümüzdeki “yeni durumu” hem iktidar hem muhalefet iyi değerlendirmeli
ve yeni bir yol haritası çizilmelidir:

Türkiye 21. yüzyılda yolunda ilerlerken 20. yüzyıldan gelen deneyimlerini ve
siyasal birikimini ders alarak kullanmalı, hiçbir biçimde demokratik rejimden
(ister askeri, ister sivil) geri adım atılmasına izin verilmemelidir.
Türkiye hem bir bölgesel dış savaş; hem de etnik, dinsel, mezhepsel,
siyasal çatışmalar üzerinden iç savaş senaryolarına karşı sağlam durmalı,
anayasanın değişmez maddeleri içinde ye alan cumhuriyetin temel nitelikleri gözetilerek, siyasal bir çözüm üretilmelidir.

Bu bağlamda; siyasal partiler demokrasilerin vazgeçilmez ögeleridir.
Ama tek başına siyasal partilerin varlığı demokrasi için yetmez.
Katılımcı demokrasi” ancak adil temsili sağlayacak bir seçim sistemi ile oluşan Meclis, temel hak ve özgürlüklere saygı, azınlığın (muhalefet) korunması,
çoğunluğun (iktidar) keyfiliğinin önlenmesi için sınırlanması (bağımsız yargı denetimi, özgür basın, demokratik kitle örgütleri ve özgür üniversiteler gibi)
ve eşitliğin sağlanması ile işlerlik kazanır.

Halk kitlelerinin ayağa kalktığı ve daha çok “katılımcı demokrasi” istediği bu aşamada iktidarın “ileri demokrasi” söylemlerinin inandırıcı bulunmadığı ortaya çıkmıştır.

Bu nedenle;

     İktidar; bu olaylardaki mesajı doğru okumalı,
demokrasiyi kendi anladığı gibi değil, olması gerektiği şekilde, halkın isteklerine uygun ve “kuralları” ile işletmeli, ayrıca özel (2023) hedefini bir yana bırakarak,
milletin birliğini, ülkenin bütünlüğünü bozan
kavgacı, ayrıştırıcı, savaşçı politikalardan acilen vazgeçmelidir.

​     İktidarın bu olaylardan ders almaması, yeni seçeneklere yönelmesi halinde; Meclisteki siyasi partilere önemli görevler düşmektedir.
Muhalefet partileri seçimlere doğru ya adil temsili sağlayacak bir seçim sisteminin yasalaşmasını ve güçlü birliktelikler oluşturulmasını getirecek seçenek politikaları devreye sokmak ya da sine-i millete dönerek
erken seçimin önünü açmak görevini üstlenmelidir.

Sonuç                 :
Türkiye halkı, çağdaş cumhuriyetin genetiğine işlediğine inandığımız demokrasi bilinci ile bu sorunu da demokrasi içinde çözmeyi başaracaktır.

Korku duvarları yıkılmıştır, insanlığın ilericiliği ve çağdaşlığı tıpkı nehirler gibidir.
Geriye dönüşü yoktur.

Bu sancılı dönemin ülkemizde demokrasinin yolunu açacağına inanıyoruz.
(06.06.2013, Ankara)

​​​​​​​​​​Tansel ÇÖLAŞAN​
​​​​​​​​​Atatürkçü Düşünce Derneği ​​​​Genel Başkanı