Etiket arşivi: “prim = ek vergi”

HASTAYI AVUCUNDAN TANIYAN SİSTEM


Dostlar
,
İletişim ve Bilişim Devrimi dev adımlarla ilerlemekte.Bankalar son birkaç yıldır, “tek parmaktan biyometrik kimlik doğrulama” ile bankamatiklerden yüksek güvenilirlike işlem yapmaktalar.
Gözden (retinadan) kimlik tanıyan sistemler de halen kullanımda..
Belki bu sistem daha “estetik” (!)..
Benzetmek uygun ise, otoyollarda OGS yerine HGS gibi..
SGK’nın bu son teknolojik atılımı ile sistem iyice denetim (zapt-u rapt) altına alınmış oluyor. Uçan kaçan olmayacak ya da uçan kaçan atlanmayacak.
Anayasa’nın 60. maddesinde yazan “HERKES SOSYAL GÜVENLİK HAKKINA SAHİPTİR…” buyruğu, PRİM= EK VERGİ koşuluna iyice perçinlenecek.
 
Bir moneter (parasal) önlem daha..
Sanki SGK açıkları salt bu tür moneter sıkıyönetim önlemleriyle denetlenebilecek?!
SGK açıklarının ana nedenini bu tür yolsuzluklar gibi sunma çabası bir yana..
Temel neden sermayenin doymayan kâr hırsı ve buna ikincil
  • KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİNİN BİLEREK VE İSTEYEREK SAVSAKLANMASI..
Sistem her boyutuyla (beslenme, hava, su, ulaşım, işsizlik, yoksullaştırma, şiddet,…) hastalık üretecek, özel sağlık sektörü de vergilerle değil ek vergilerle = primlerle
yüksek kazançlı, ikamesiz sağaltıcı (tedavi edici) sağlık hizmeti sunacak!?Bu arada kamu, alanı giderek özel sektöre boşaltacak, salt göstermelik düzenleme ve denetleme ile uğraşıyor görünecek.Ama çok önemli bir nokta var ki;

  • Devlet, primleri = ek sağlık vergilerini özelleştirdiği sağlık sektöründe
    serbest piyasada hizmet sunan ile hizmet alan (=müşterileştirilen yurttaş) arasında Borçlar Yasası (ve türevleri) rejimi kapsamında al-ver düzenine bırakmadan, sermayenin sopalı tahsildarlığı ile kendisi toplayacak (5510 sayılı yasa md. 81 ve 88) ve de özel sektöre “güvenceli” olarak sunacak..
    Sert gelebilecek bir söylemle, sermayenin kendisine yüklediği – biçtiği
    bu tahsildarlık işlevini de kuzu kuzu yerine getirecek..
  • Halkın devleti elden çıkmış; sermayenin despot sömürü aracına dönüştürülmüş..
Kapitalist kurgu (sistem) gerçekten pek yaman..
Tarihsel kısa – orta erimde şapka çıkarıyoruz..
Ya uzun erimde ??
  • Sermayeci (kapitalist) olmayan halktan yana (sosyal) bir düzende sosyal güvenlik kurumunun açığı diye bir şey olmaz..
  • Herkes gücü yettiğince vergi öder, kamunun vergi karşılığı temel görevi olarak kamusal sağlık hizmetinden de yararlanır.
Sistem maksimum kâr temelli (güdümlü!) olmayıp, koruyucu sağlık hizmeti odaklı olduğundan, maliyetler ödenebilirdir, sistem ahlakidir, insancıldır, etkindir.
Çünkü hastalık – hastalandırma ve üzerinden maksimum kâr değil;
koruma – erken tanı, dolayısıyla ekonomik ve etkili sağaltım.. giderek
“sağlıklı toplum” (Eric Fromm‘a saygı ile..) erekli ve hedeflidir
SGK’nın bitmeyen – bitmeyecek açığı,
kapitalist sistemin hastalıklı yapısının kaçınılmaz ürünüdür.
Sağaltım için ön koşul doğru tanıdır..
Ne diyordu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK,
  • “Devlet olma savındaki siyasal kuruluşların EN BİRİNCİ görevi 
    halkın sağlığıdır .”
Fantastik görünen ve nedene değil belirtilere odaklı moneter “çözümler” (?),
sistemdeki hastalığı hiçbir zaman iyileştirmeyecektir.
“HASTAYI AVUCUNDAN TANIYAN SİSTEM” haberi aşağıda..
İştahınız, heyecanınız kaldı ise okuyabilirsiniz..
Sevgi ve saygı ile.

12.8.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

========================================

Ankara Tıp’ta yİne bİr İlk :

Hastayı avucundan tanıyan sistem

Nüfus cüzdanıyla başvurularda ortaya çıkan usulsüzlüklerin ortadan kaldırılması amacıyla uygulamaya sokulacak hastayı avuç içindeki damarlardan tanıyacak sistem, İntibak Yasası ile resmiyet kazandı.
İlk olarak 1 Temmuz’da özel hastaneler için başlayacak sistem,
kamudaki tek pilot uygulamanın yapıldığı Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Cebeci Kalp Merkezi‘nde sorunsuz işliyor.Ankara Tıp’ta yine bir ilk; Hastayı avucundan tanıyan sistem (19.03.2012)
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Atilla Aral,
sağlık kurumlarına başvuran hastaların işlemlerinin halen kimlik numarasıyla yapıldığını, ancak bunun kimi sorunlara neden olduğunu belirterek,
biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulamasının “İntibak Yasası” ile
tüm sağlık kurumları için zorunlu kılındığını söyledi.Usulsüzlükleri ortadan kaldıracağı düşünülen “avuç içi damar tanıma sistemi” nin,
1 Temmuz’dan başlayarak ilk olarak özel sağlık kurumlarında uygulanacağını
ifade eden Prof. Dr. Aral, uygulamanın daha sonra üniversite, ardından da
Sağlık Bakanlığı hastanelerini kapsayacağını anlattı.İlk pilot Uygulama Ankara Tıp’taSosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile görüşmeler sonucu, sisteminin kamu hastanelerindeki ilk pilot uygulamasının, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Cebeci
Kalp Merkezi’nde başlatıldığını belirten Aral, uygulamayla ilgili şu bilgileri verdi:”Kimlik numarasıyla yapılan usulsüzlükleri engellemek amacıyla SGK’nın yeni güvenlik sistemi olarak geliştirdiği avuç içi damar tanıma sistemi, damar yapısı üzerinden çıkarılan kişisel biyolojik şifreyle işlem yapılmasını sağlayacak.
Bu sistemle hastalar sağlık kurumlarında başvurularında hem kimliklerini sunacak
hem de kendilerini avuç içi damar tanıma sistemiyle tanıtacak.

Sisteme nasıl kayıt yaptırılacak?

Bir kişinin daha önce sistemde kaydı yoksa aygıta her iki elinin avuç içindeki
damar bilgileri okutularak kaydı yapılacak. Daha sonraki başvurularında da
kimlik doğrulaması için tek elinin cihaza okutulması yeterli olacak.
Sistem onay verdiğinde hasta sağlık hizmetinden yararlanabilecek.”

“Sistemin hatasız işleyebileceğini gösterdik”

Hastanın avuç içi damar bilgileri SGK’nın Medula sistemine kaydolduğu için bir
başka sağlık kurumuna başvurduğunda da kimlik doğrulama yapılabileceğini anlatan Aral, pilot uygulama kapsamında sisteme ilk kaydın 27 Haziran 2011’de yapıldığını bildirdi.

“Her iki elin kaydının yapılması için 43 saniye yeterli oldu”Prof. Dr. Aral, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Hastanemizdeki pilot uygulama sırasında bugüne dek toplam 2 bin 97 hastanın
kimlik kaydı yapıldı. Her iki elin kaydının yapılması için 43 saniye yeterli oldu.
2 bin 641 hastanın da kimlik doğrulaması yapıldı. Bunun için gerekli olan süre ise
3 saniyenin altında. Şimdiye dek sorunsuz işleyen sistemden hastalarımız da
çok hoşnut. Tedirginlik yaratacak hiçbir durum yok. Hastanemizdeki pilot uygulamayla
bu sistemin hatasız işleyebileceğini gösterdik.”Sistemin sağlık kurumları için büyük bir maliyet getirmediğini vurgulayan Aral, uygulamanın güvenilirliğinin parmak izinden daha çok olduğunu vurguladı.“Hata payı milyonda birden daha az”

Sistemin kurulmasında görev alan bilgisayar mühendisi Güçlühan Kuzkaya da

kimlik doğrulamada en güvenilir biyometrik sistemin, avuç içi damar tanıma sistemi

olduğunu söyledi. Bunun kişiyi tanımlamaya değil doğrulamaya yönelik bir sistem olduğunu anlatan Kuzkaya,

“Cihaz kızıl ötesi )infra red – IR) ışınlarla avuç içindeki damarları görüntülüyor ve
bu sisteme kaydediliyor. Hasta tekrar başvurduğunda elini cihaza okuttuğunda
sistem hastayı avuç içindeki damarlarından tanıyor. Hata payı milyondan birden
daha az.” şeklinde konuştu.Bir hastanın sisteme kaydı için tek ele sahip bulunmasının yeterli olduğunu kaydeden Kuzkaya,”Her iki eli de olmayan hastalar için sisteme kayıt zorunluluğu yok.
Zaten bu hastaların durumları SGK’nın sisteminde gözüküyor.” diye konuştu.

Sağlık 2020: Yönetimler ve toplum arasında sağlık ve esenliğe yönelik eylemleri destekleyen Avrupa politika çerçevesi

Dostlar,

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ- WHO) Avrupa Bölgesi (Türkiye 6 Bölgeden bu bölgeye üyedir) aşağıdaki adla kapsamlı bir hedefler ve ilkeler raporu yayımladı :

Sağlık 2020      : Yönetimler ve toplum arasında sağlık ve
esenliğe yönelik eylemleri destekleyen Avrupa politika çerçevesi

(http://www.euro.who.int/__data/assets/pdf_file/0009/169803/RC62wd09-Eng.pdf)

Bu rapora göre;

“Sağlık 2020”, sağlık ve esenlik için Avrupa politika çerçevesinin bu son taslağı DSÖ Avrupa Bölgesi Komitesi’nin 62. oturumunda değerlendirilmek için hazırlanmıştır. Belgede Üye Devletler ve DSÖ Avrupa Bölge Ofisi için
stratejik yönelimler ve öncelikli politik eylemler ortaya konulmaktadır.

12 sayfalık bu metin, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentinde 5 + milyon insana
en temel “kusursuz sorumluluk” bağlamında Belediye sağlıklı – güvenli
şebeke (içme – kullanma) su sağlayamazken bir parça “eklektik” kalabilir..??

(Bkz. ANKARA ŞEBEKE SUYUNDA YÜKSEK ALÜMİNYUM!
başlıklı yazımız, 29.7.13, http://ahmetsaltik.net/ankara-sebeke-suyunda-yuksek-aluminyum/)

Kararı okuyucular versin dileriz..

Rapor şöyle başlıyor :

  • Sağlık 2020 politika çerçevesi, Üye Devletlerle ve Avrupa Bölgesindeki
    çok çeşitli taraflarla birlikte tam bir katılımcı süreç kullanılarak hazırlanmıştır. İlk taslaklar, Yüksek Düzeydeki Devlet Memurlarına yönelik Avrupa Sağlık Politikaları Forumunun çeşitli toplantılarında ve DSÖ Avrupa Bölge Komitesi’nin Sürekli Komisyonunda (SCRC) değerlendirilmiş ve üzerinde tartışılmıştır. Bu son taslağa Cenevre, İsviçre’de 19-20 Mayıs 2012’de
    19. SCRC toplantısının 4. oturumunda üzerinde görüşülen revizyonlar dahil edilmiştir. Taslak hakkında bilgiler eksiksiz bir yazılı bilgilendirme belgesi ve ayrıca çok sayıda resmi olmayan yorum ve gözlemlerle sunulmuştur.”

Ana başlıklar şöyle :

  1. Sağlık temel bir sosyal kaynak ve servettir.
  2. Güçlü bir değer: sağlıkta ulaşılabilir en yüksek standarda erişmek.
  3. Sağlığın geliştirilmesi için güçlü sosyal ve ekonomik bir olgu (vaka)
  4. Sağlık 2020’nin stratejik hedefleri:
    Daha çok eşitlik ve sağlıkta daha iyi yönetişim (governance)
  5. Herkesin sağlığının iyileştirilmesi ve sağlık alanında eşitsizliklerin azaltılması
  6. Liderliğin ve sağlık için katılımcı yönetişimin iyileştirilmesi
  7. Sağlık alanındaki ortak politik öncelikler konusunda çalışmak..

Belirlenen öncelik alanları ise :

Öncelik alanı 1               :
Yaşam boyu yaklaşımıyla sağlığa yatırım ve insanların daha güçlü kılınması

Öncelik alanı 2               :
Avrupa’nın en önemli sağlık sorunlarına müdahale: bulaşıcı olmayan ve bulaşıcı olan hastalıklar

Öncelik alanı 3               :
İnsan merkezli sağlık sistemlerini, halk sağlığı kapasitesini, acil durumlara hazırlığı, gözetim ve cevap verme kapasitesini güçlendirmek

Öncelik alanı 4                :
Güçlü / Dirençli topluluklar ve destekleyici çevreler oluşturmak

Öncelik alanı 5                :
Birlikte çalışmak: Ortaklıklar yoluyla değer katmak

**************
Evet…
Sağlık 2020ortak bir amaç ve paylaşılan bir sorumluluk

55 maddeden oluşan bu teknik metin şöyle bağlanıyor :

  • “55. Her bir ülkenin ve Bölgenin bir bütün olarak gelecekteki gönenci (refahı), şimdiki ve gelecekteki kuşakların sağlığını iyileştirmek için yeni fırsatları kullanma isteği ve becerisine bağlı olacaktır.
  • Sağlık 2020, daha sağlıklı bir Avrupa Bölgesi için sağlık bakanlarının
    anahtar öneme sahip paydaşları ortak bir girişimle bir araya getirmesi konusunda desteklemekte ve teşvik etmektedir.”

Bu Raporu okumak için lütfen tıklar mısınız??

Saglik_2020_Yonetimler_ve_toplum_arasında_saglik_ve_esenlige_yonelik_eylemleri_destekleyen_Avrupa_politika_cerçevesi

***************

Tabii, Küresel egemenler, son 2-3 onyılda yoğun biçimde denetimi altına aldıkları DSÖ’ye bu Raporun içeriğine uygun içtenlikli adımlar atma izni verirlerse..

Ne yazık ki dostlar alışverişte görsün.. ne şiş yansın ne de kebap..

Metinde sıklıkla geçen “Yönetişim” (Governance) kavramı ise başlıbaşına ciddi bir retorik tuzak (bir tür takiyye). Yönetimbilimci Peter Drucker’in yazına (literatüre) armağanı (!) olan bu genç kavram (yaklaşık 30 yaşlarında), bütünüyle özelleştirilemeyen kamusal alanlarda hizmetlerin yönetimine kamu yetkesi otoritesi) ile ortak olmayı hedefliyor..

Gel birlikte yönetelim!

En somut örneklerinden biri de Kamu – Özel Ortaklığı..
Türkiye’de de “Sağlıkta Dönüşüm” – Health Transformation – başdöndüren hızla ilerlemekte. Dünya Bankası (DB) ve IMF uzmanlarının Sağlık Bakanlığı – SGK yönetime  katılmasıyla, YÖNETİŞİM ile yani..

(Sağlık Bakanlığı’nca Kamu Özel İş Birliği Modeli ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” Resmi Gazete’de yayımlandı, 9 Mart 2013; CHP 9 Mayıs 2013’te Anayasa Mahkemesi’ne götürdü..)

Sermaye adına kaldırım taşları döşenecek ve Devlet tümüyle geri çekilecek..
Nitekim Kamu – Özel Ortaklığı bu aşamaya karşılık..

Daha sonra ise, kamu – özel ortaklığı [ Zor(aki) Nikah; Moilere’den Ahmet Vefik paşa çevirisi] bozulacak ve “iç güveyi kamu” tümden dışlanacak, boşanmış olacak..

1. Yurttaş, sağlık hizmetini hak eden özne olmaktan çıkıp MÜŞTERİLEŞECEK

2. Devlet, sağlık hizmeti yükümlü özne olmaktan çıkıp tüccarlaşacak

3. Devlet, sağlık hizmeti için vergi topladığı halde bunu yapmayıp ayrıca
“prim = ek vergi” toplayacak, bu kaynakları sermayeye aktarmak için sopalı tahsildar olacak..(Ayrıca birçok aşamada katkı payları, özel sağlık sigortasına zorlama..)

4. SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM denen bu masalsı öykü, Peter Drucker’in düşlerini aşan biçimde bırakın kamu ile birlikte sağlık söktörünü yönetmeyi, tümüyle sermayenin yönetimine, güdümüne terkedilecek, kamu adına Sağlık Bakanlığı sözde denetleme – düzenleme işlevi ile boşanıp dul bırakılacak!  İç güveysinin hallicesi yani..

Başbakanı geçelim, Sağlık Bakanı Dr. M. Müderrisoğlu ve de danışmanları
bu hesapları kavrayabiliyor mu??..

Sevgi ve saygı ile.
29.7.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net