KENDİME YAZILAR |
Dolar Dünya Parası Olarak Kalmaya Devam Edebilir mi?Dr. Mahfi EĞİLMEZ (AS: Bizim katkımız yazının altındadır..) Dolar nasıl dünya parası oldu başlıklı yazımda bunun başlıca üç nedeni olduğunu vurgulamıştım: 1971 yazından bu yana Doların, tıpkı diğer kâğıt paralar gibi hiçbir karşılığı bulunmuyor. Doların 1971’e kadar altın karşılığı basılmış olmasının yarattığı itibari etki de artık eskisi kadar güçlü değil. Bunun nedenlerinden birisi de küresel krizde ABD Merkez Bankası Fed’in dünyayı Dolara boğmuş olması. (AS: 2008 bunalımında ABD karşılıksız olarak 6 Tr $ para bastı şirketlerini kurtardı! küresel gelirin 1/10’u!) ve Bu şekilde piyasaya sürülen Dolarlar, ABD’de pek piyasaya çıkmadı, daha çok bankaların kasalarında kaldı ama dünyaya dağılan bölümü özellikle gelişmekte olan ekonomilerde ciddi enflasyonist etki yarattı. Doların bu şekilde kullanılması, ABD içinde olmasa bile dışında, Dolar konusundaki tartışmaları artırdı. Bu itibar kaybına karşın petrol ve altın, Dolarla değerlendirilmeye devam ediyor. ABD’nin, bunu devam ettirebilmek için Körfezde dolaylı egemenliğini sürdürmesi gerekiyor. Amerikan yönetimlerinin bu bölgede sürekli düşmanlar yaratması, onlarla çatışmaya girmesi, müttefikleri yanında tutmaya çabalaması, Ortadoğuya yönelik Yeşil Kuşak ve Büyük Ortadoğu Projesi gibi projeler geliştirmesinin altında bu yatıyor. Bölgede yarın öbür gün ABD’nin etkisinden uzaklaşacak gelişmeler yaşanırsa işler değişebilir. Dolar, dünya parası düzeyine çıkarken ABD dünyanın en güçlü ekonomisiydi ve dünya ticaretinde ve finans sisteminde bir numaralı ekonomiydi. Bugün o konumda mı? Bunu inceleyelim :
Tablo bize ABD’nin hala dünyada önemli bir yere sahip olduğunu, buna karşılık özellikle Çin’den gelen bir meydan okumayla gücünün eski düzeyinde olmadığını gösteriyor. Öte yandan artık Doların karşısında giderek güçlenen bir Euro var. Henüz o kadar güçlü olmasa da Yuan da aynı yolda ilerliyor. Belçikalı iktisatçı Robert Triffin, 1960 yılında ortaya koyduğu hipotezinde, cari açık veren ABD’nin, bu açığı kapatmak için Dolar basacağını ve insanların, ABD hazine kasalarındaki altının bu kadar Doların karşılığını vermeye yetmeyeceğini düşüneceğini, bunun da Dolara duyulan güveni düşüreceğini öne sürmüştü. Cari açığı kapatmak üzere Dolar basmakla Dolara güven sağlamak arasında oluşan bu çelişki Triffin Çelişkisi adıyla anılıyor. Triffin bu değerlendirmeyi yaptığında Dolar hala altın karşılığında basılıyordu. 1971’de Doların altın karşılığı kalkınca işler biraz değişti. FED, küresel krizle birlikte uyguladığı parasal genişleme (QE) politikası sonucunda, piyasalara milyarlarca Dolar dağıttı. Bu dönemde bir yandan ABD cari açığı düşerken (2006 yılında GSYH’nın % 6’sından 2015 yılında GSYH’nın %2,5’ine düştü) bir yandan da Dolar, rezerv para olarak itibarını artırdı (6 önemli paraya karşı oluşturulmuş bulunan Dolar Endeksi 2006’da 90 iken bugünlerde 95 düzeyinde bulunuyor). Bir başka ifadeyle Doların bollaşması hem ABD cari açığını düşürdü hem de Doların itibarını yükseltti. Özetle Triffin Çelişkisi değil, tam tersine pozitif bir ilişki ortaya çıktı. Buna karşılık bunun sonsuza dek böyle gideceğini söylemek elbette mümkün değil. Bütün bunlar bize Doların, geçmişe göre itibar kaybına uğrasa bile, bugünden yarına dünya parası pozisyonunu kolay kolay kaybetmeyeceğini gösteriyor. Doların dünyadaki yerini yitirmesinin ne kadar sürede olacağını ABD belirleyecek. ABD’nin özellikle Trump sonrasında başlayan ciddi itibar kaybı ekonomisine de itibar kaybettiriyor. ABD, kendi önderliğinde gelişen uluslararası serbest ticaret sistemini kendisi terk etmeye ve yeni korumacılık denilen ithal ikameci politikalara dönmeye uğraşıyor. Böylece kapitalizmin liderliğini de yavaş yavaş yitiriyor. ABD ekonomide, uluslararası ilişkilerde ve dünya liderliğinde ne kadar hızlı gerilerse Dolar da o kadar hızlı zemin kaybedecek. Trump’ın bu gerilemeye 2 yıllık katkısı, Bretton Woods sisteminin çöküşünden bu yana yapılmış en büyük katkı gibi görünüyor. |
================================
Dostlar,
Mülkiyeli dostumuz Sn. Dr. Eğilmez’e bu nitelikli irdelemesi için teşekkür ederiz…
Metin içinde not düştük, gözden kaçmasın dileriz :
- 2007-8 ekonomik bunalımında ABD karşılıksız olarak 6 Tr $ para bastı, şirketlerini ve bankalarını kurtardı! Bu rakam o dönem küresel gelirin 1/10’u düzeyinde!
Senyoraj hakkı ABD için muazzam bir olanak ve silah.. Ancak doğasındaki adaletsizlik yetmezmişçesine, ABD tarafından orantısız biçimde kötüye kullanılarak dünya ekonomisinden istikrarsızlıklara, enflasyona, yoksullaştırmaya yol açıyor. Bu tutum, Doların küresel finansman aracı olarak egemenliğini hem sorgulatıp zayıflatıyor hem de saltanatını kısaltıyor Nitekim Avro / Euro tipik bir meydan okuma ve ABD buna engel olamadı.. İngiltere ve Pound / Sterling ayrı bir antite..Yuan yükselişte ve çılgın – çılgınlaşan “Trump ekolü“ hem uzun ömürlü gözükmüyor hem de yeterince etkili (effektif).. Birkaç yıl içinde “Trump parantezi“ nin kapanması sonrası ABD’nin gerilemesi, öbür koşullar sabit kalırsa (ceteris paribus) hızlanarak sürecek gibi görünüyor..
Nitekim Türkiye ve bölgesel Avrasya ülkeleri, başkaları da “kliring“ (takas) yöntemini ya da yerel paralarla dış ticaret oylumunu (hacmını) büyütmeye çabalıyor.
Unutulmasın; Irak lideri Saddam, petrolünü Dolar dışında paralarla satma kararını açıkladıktan hemen sonra, birdenbire “diktatör, şeytan…“ ilan edilmiş ve çok kanlı bir iç savaş – işgal operasyonu ile birkaç ay içinde indirilerek idam edilmişti.
Ancak bunlar “Dolar imparatorluğunun eceli“ ne çare değil; biraz daha geciktirici, hepsi o denli..
1871’lerde Amerikan halkından başta altın olmak üzere değerli metaller – mücevherler FED’e emanet istenerek karşılığında “Bank note“ denilen kağıt senetler verilmişti. Dolar, karşılığında ne denli altın – gümüş… varsa o denli basılarak değeri korunacak ve ülkede enflasyon olmayacaktı..
Yaklaşık 100 (yüz) yıl sonra gelinen yer, temel sözleşmenin tek yanı olarak FED tarafından yürürlükten kaldırılmasıdır (feshidir). Acaba Amerikan halkı bu bağlamda ne düşünmekte?
Aklımıza “Elitlerin Yükselişi ve Çöküşü“ kuramının yazarı Vilfredo Pareto (19. yy) ve O’nun 20. yy. sonunda yineleyicisi – anımsatıcısı olarak “Büyük Güçlerin Yükseliş ve Çöküşleri“ kitabı ile Paul Kennedy geliyor.. 2 yazar – 2 tez arasında da nedense 100 yıl dolayında bir döngüsellik (periyodisite) var, salt rastlantı olsa gerek (!).
Bir de, İngiltere “Ağalığı“ ABD’ye devredeli, 1945’ten bu yana yüz yıla yaklaşıyoruz galiba..
Sevgi ve saygı ile. 08 Eylül 2018, Datça
Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com