Etiket arşivi: Orhan Erinç

Devrime Karşı Hınç Birikimi Boşa Gidecek

Devrime Karşı Hınç Birikimi Boşa Gidecek

Orhan Erinç
oerinc@cumhuriyet.com.tr
Cumhuriyet, 04.03.2017

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır..)

Atatürk Cumhuriyeti’nin ve Anadolu Aydınlanması’nın önemli yıldönümlerinden üçü dün geride kaldı. Geride kalmış olması değerini yitirdiği anlamına gelmiyor. Aksine yaşadığımız bu süreçte ne kadar önemli, anlamlı ve değerli olduğu daha iyi anlaşılıyor.

3 Mart 1924’te çıkarılan üç yasayla
– hilafet kaldırılmış;
– Diyanet İşleri Başkanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Genelkurmay Başkanlığı kurulmuş;
– bütün eğitim kurumları uzunca bir süre adına uygun görev yapan
Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmıştı.  (AS : Tevhid-i tedrisat; Öğretimde birlik)
***
Yasaların çıkarılmasıyla Atatürk Devrimi kapsamında yapılanları Prof. Dr. Suna Kili’nin (1929-29 Temmuz 205), Türk Dil Kurumu’nun 1981 Bilim Dil Ödülü’nü aldığı “Türk Devrim Tarihi” kitabında şöyle anlatıyor:

“Saltanatçıların, hilafetçilerin, tutucuların davranışlarına dört ay kadar dayanılmış, konu İzmir’deki savaş oyunları sırasında Mustafa Kemal tarafından ordu komutanlarına da açılmış ve artık hilafetin kaldırılması gereğinin Meclis gündemine alınması kararlaştırılmıştır.
1 Mart’taki bütçe görüşmelerinde Osmanlı hanedanına, Halife’ye verilecek ödenek nedeniyle konu ortaya atılmış ve birbirini izleyen kararlarla 3 Mart 1924’te

– Şer’iye ve Evkaf Bakanlığı kaldırılmış, yerine
Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuş,
– hilafet kaldırılmış, Osmanlı soyundan gelenlerin tümü yurtdışına sürülmüş,
– ülkedeki tüm bilimsel kuruluş ve okullar Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmıştır.

Hilafetin kaldırılması sırasında gerek ülke içinden, gerekse ülke dışından halifeliği kabul etmesi için Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’e pek çok öneri gelmiş, fakat Gazi bunları üzerinde bile durmadan geri çevirmiştir.
Hilafetin kaldırılması, Osmanlıların yurt dışına çıkarılması, eğitim kurumlarının Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanması, Atatürk Devrimi’nin henüz adı konmamakla birlikte laiklik ilkesinin ilk ve en büyük uygulamasıdır. Devrim artık padişahsız, halifesiz, laik, usçu bir yolda gelişecek, bu doğrultudaki atılımlar birbirini izleyecektir. Ama her yenilikçi adım, yeni bir tutucu akımla karşılaşacak, onunla uğraşacak, başaracak, fakat toplumdaki tutucuların hınçlarının birikimine, fırsat kollamalarına neden olacaktır. Bu, tüm devrimlerin yazgısıdır, bunu değiştirmenin yolu yöntemi bulunamamıştır. Bu yazgının belirtileri günümüzde de görülmektedir.”

Suna Hocanın 1980’lerin başında “belirti” olarak niteliği geriye gitme girişiminin bugün vardığı boyutlar tedirgin edici bir görüntü yaratıyor.
Bu durum da “Hayır” demenin gerekçelerinden birini oluşturuyor.
==================================
Dostlar,

3 Mart 1924 gerçekten Türk Devrimi adına önemli günlerden biridir. Sayın Erinç değinmemiş ama ÖĞRETİMDE BİRLİK (Tevhid-i tedrisat) son derece önemli. Bir ülkenin insanları 2 farklı ve birbirine zıt dünya görüşü ile eğitilebilir mi? Bir yandan şeriat temelli okullar, bir yandan da sonradan açılan laik eğitim veren okullar. Bu gidişi sonu ”şeriat isterük” diyenlerle demokrasinin olmazsa olmazı Laik kesim arasında iç savaştır. Bu bakımdan 3 Mart 1924 gerçek ve önemli bir devrimdir.

HALİFELİK ise tam bir tuzak kurumdur. Hz. Muhammet Allah’ın elçisi (resulü) idi, Halifesi değil.. olamazdı da! Çünkü Allah yeryüzüne bir vekilini yollamamış, bir elçi göndermişti. Tanrının yeryüzüne Halife yollaması kendisinin ortadan kalkmasından sonraki mekanizmalarla yerine bir ardılın / halefin insanlar tarafından getirilmesi ile olanaklıdır. Bu düşünülemeyeceğine ve böyle de olmadığına göre, Hz. Muhammet ölünce yerine Allah’ın elçiliği görevini sürdürmesi için bir başkasını görevlendirmesi söz konusu değildir. Dolayısıyla daha cenazesi kaldırılmadan Ebubekir, Ömer ve Osman’ın ”halifelik” kavgasına girmesi dinsel değil siyasal iktidar kavgasıdır ve din de buna alet edilerek siyasal önderlik güçlendirilmek istenmiştir. Peygamberin cenazesini Hz. Ali kaldırırken, kendilerini peygamberin iradesi olmadan ve olamayacakken Halife ilan eden bu kişi de öldürülerek siyasal önderlikten (Halifelikten) uzaklaştırılmıştır.

Çoook sonraları (900 yıl kadar sonra) Osmanlı padişahı Yavuz 1517’de Ridaniye / Mısır seferi ile Halifeliği alıp İstanbul’a taşımış ve kendisi üstlenerek siyasal iktidarını güçlendirmiştir. Öyle ki; temeli olmayan, tümüyle uydurulmuş bir yeryüzü kurumu olana Halifelik, Osmanlıda iyice yozlaştırılarak ”Zıllullah” (Allah’ın yeryüzündeki gölgesi) sayılmıştır! Böylelikle Osmanlı padişahları kadir-i mutlak kesilerek iktidarlarını tanrıdan aldıklarını savlamışlardır. Bu yorum tümüyle din dışıdır ve siyasetin cilvesidir. Üstelik o sıralarda Avrupa’da devlet yönetiminin laikleştirilmesi çabaları oldukça yoğunlaşmış iken.. Martin Luter’in Kiliseye 95 maddelik uyarısının kilise kapısına çivilendiği yıllardır.. Mustafa Kemal Paşa da bu tarihsel gerçeği ve çarpıtmayı – yozlaştırmayı çok iyi bildiğinden; bu içi boşalmış, kendi deyimiyle ”heyula” halifelik makam kedisine önerildiğinde şiddetle tepki vermiştir.

Günümüzde R.T. Erdoğan’ın olağan bir insanın ötesinde idolleştirilmesi, Prof. ünvanlı AKP’li bir vekilin (genel başkan yardımcısı Yasin Aktay) itirafı ile gördüklerinde adeta salavat getirmeleri ne denli hazindir. Kimi insanların aklı hala yüzlerce yıl geride.. Ama Devrim bir gerçek ve insanlık bu yolda ilerleyecek..

Selam olsun 3 Mart 1924 devrimlerini yapanlara ve onların öncüsü Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa‘ya!

Sevgi ve saygı ile.
04 Mart 2017, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

CUMHURİYET’e BASKILARI KINIYOR ve REDDEDİYORUZ!

CUMHURİYET’e BASKILARI KINIYOR ve REDDEDİYORUZ!

Cumhuriyet Gazetesine operasyon... Hükümetten ilk açıklama

Cumhuriyet
gazetesine yönelik operasyonda Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ile gazetenin yazar ve yöneticilerinden Turhan Günay, Hikmet Çetinkaya, Aydın Engin, Güray Öz, Musa Kart, Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör, Önder Çelik, Bülent Yener, Eser Sevinç gözaltına alındı. Gazetenin Yayın Danışmanı Kadri Gürsel de gözaltına alınanlar arasında. İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın yurtdışında olduğu, Atalay hakkında da gözaltı kararı verildiği öğrenildi. Can Dündar ve muhasebe müdürü Günseli Özaltay hakkında da gözaltı kararı var. Yurtdışında bulunan Can Dündar hakkında yakalama kararı çıkartıldı. Başsavcılık ise Cumhuriyet gazetesine yönelik operasyonla ilgili açıklama yaptı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, operasyon sonrası Cumhuriyet gazetesine telefon açarak “Birlikte mücadele edeceğiz” dedi. Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet’in Ankara bürosunu ziyaret etti. Cumhuriyet Gazetesi Vakfı yöneticilerine yönelik gözaltı kararlarına gazetenin Şişli’deki binası önünde protesto ediliyor. Gazete binasının yakınına TOMA ve Çevik Kuvvet ekipleri geldi. Avrupa Konseyi operasyona tepki gösterdi. Hükümet’ten ilk açıklamayı ise Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş yaptı. Kurtulmuş, “Bu, tüzel kişiliğe açılmış bir soruşturmadır. Devam eden bir hukuki süreç var. Hep beraber bu süreci izleyeceğiz. Bizim bir şey söylememiz mümkün değil, doğru da değil” dedi.

Cumhuriyet gazetesi yönelik operasyonda Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Cumhuriyet Kitap eki Genel Yayın Yönetmeni Turhan Günay, Yazar Hikmet Çetinkaya, Yazar Aydın Engin, Yazar Güray Öz, karikatürist Musa Kart, Avukat Bülent Utku (Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurul Üyesi), Avukat Mustafa Kemal Güngör (Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurul Üyesi), Önder Çelik (Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurul Üyesi), Bülent Yener (Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurul eski üyesi) Mali Müşavir Eser Sevinç (Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurul Üyesi) gözaltına alındı.İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay yurtdışında olduğu için hakkında gözaltı kararı verildi. Hakkında gözaltı kararı bulunan isimlerden Nebil Özgentürk’ün de yurt dışında olduğu öğrenildi. Muhasebe müdürü Günseli Özaltay hakkında da gözaltı kararı çıkartıldı. Akşam saatlerinde Kadri Gürsel’in de gözaltına alındığı öğrenildi.

HÜKÜMET’TEN İLK AÇIKLAMA

Bakanlar Kurulu toplantısının ardından kameraların karşısına geçen Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, Cumhuriyet Gazetesi’ne yönelik polis operasyonu ile ilgili soruyu yanıtladı. Kurtulmuş, “Cumhuriyet Gazetesi’nin yazar kadrosuna değil, Yeni Gün Haber ve Yayıncılık Grubu’na yani Cumhuriyet Gazetesi’ne ve Cumhuriyet Gazetesi Vakfı’na ilişkin 18.08.2016 tarihinde başlatılan bir soruşturma var. Tüzel kişiliğe açılmış olan bir soruşturmadır. Dün itibariyle arama, el koyma ve gözaltı kararları verilmiş; uygulama bu gün itibariyle başlatılmıştır. Şu anda devam eden bir hukuki süreç var. Hep beraber bu hukuki süreci izleyeceğiz. Bizim siyaset olarak bu süreçle ilgili şöyle ya da böyle olsun, şeklinde bir söz söylememiz doğru değil. En kısa zamanda sürecin sonucunu hep beraber göreceğiz.” diye konuştu.

ORHAN ERİNÇ’İN DE EVİ ARANDI

Cumhuriyet gazetesi imtiyaz sahibi, gazeteci Orhan Erinç, yazar Hikmet Çetinkaya ile vakıf üyesi ve Cumhuriyet çizeri Musa Kart’ın evlerinde arama yapıldı. Hikmet Çetinkaya gözaltına alındı. Musa Kart, gazete binasından teslim olmak için avukatıyla birlikte emniyete gitti. Orhan Erinç hakkında yaşından ötürü sadece evinde arama kararı olduğu öğrenildi.

ERİNÇ GAZETE ÖNÜNDE AÇIKLAMA YAPTI

 Cumhuriyet gazetesi imtiyaz sahibi Orhan Erinç gazete 15.40 sularında gazete binası önünde yaptığı açıklamada şunları söyledi:

  • Cumhuriyet yazarlarının terör örgütleriyle bağlantılı gösterilmesini hayretle karşılıyoruz. İnanılması ve kabul edilmesi güç iddialara dayalı yakalama ve gözaltılar kabul edilemez. Haberler nedeniyle muhabirlerimizin basın savcılığına çağrılarak ifadelerine başvurulması çok doğaldır. Ancak baskın şeklinde gerçekleşen aramalar
    söz konusudur. Ancak ifadelerine başvurulmak üzere çağrıldıklarında her zaman gelecek olan vakıf yöneticilerimize bu yapılanlar kabul edilemez. Bunu
    Cumhuriyet Gazetesi’nin yayınlarına son verme girişimi amacı taşıdığını düşünüyoruz Mücadelemizin okurlarımız ve dayanışmayla süreceğine inanıyoruz. Benim için gözaltı kararı yoktu gelen polislerin ifadesine göre. Cep telefonumu, iPad’imi ve evdeki iki laptopu alıp gittiler
    .
    (AS: CMK md. 134 uyarınca sabit disklerin imajı alınmalı, bu kişisel zorunlu gereçlere el konulmamalıdır. Çünkü Orhan Erinç Cumhuriyet’in kıdemli yazarıdır ve bu görevini sürdürebilmesi bilgisayarıyla olanaklıdır. Cep telefonuna el koymak ise temel iletişim hakkını engellemektir!)

Cumhuriyet Gazetesine operasyon... Hükümetten ilk açıklama

Eski CHP genel başkanı ve CHP Antalya milletvekili Deniz Baykal, Cumhuriyet Gazetesi‘ne yapılan operasyona ilişkin olarak, ”Hukuki, adli değil, siyasi ve idari bir karardır” dedi.

CHP Antalya milletvekili Deniz Baykal CNN Türk canlı yayınında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Baykal, Cumhuriyet Gazetesi‘ne yapılan operasyonu da sert bir dille eleştirdi. İsmi geçen gazetecilerin FETÖ ve PKK ile ilişkilendirilmesinin kesinlikle mümkün olamayacağını söyleyen Deniz Baykal, bu davanın darbe sonrasında başlatılan FETÖ soruşturmasını sarsacağını da söyledi.

Baykal, operasyonun ‘FETÖ’ soruşturmalarını sulandıracağını ifade ederken,

Yargıyla ilgili çok ciddi kaygı verici bir tablonun bulunduğu bu operasyonla ortaya çıkmıştır. Savcılık çok ince biçimde bir açıklama yaptı. Savcılık ince bir yaklaşım içine girmiş. Açıklamada diyor ki; ‘FETÖ’cü ve PKK üyesi olmamakla birlikte onlar adına suç işleyen kişileri soruşturmak üzere’ diyor. Bunun inandırıcı bir yönü yok.” dedi.

Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı Martin Schulz, twitter hesabından yaptığı açıklamada Cumhuriyet Gazetesi çalışanlarına yönelik bu sabah başlatılan PKK/KCK ve FETÖ/PYD operasyonlarına ilişkin gözaltıların, “düşünce özgürlüğüne ilişkin kırmızı çizgiyi” aştığını ifade etti.

Schulz, bu kararın “siyasi” olduğunu belirterek şunları yazdı: “Murat Sabuncu’nun ve diğer Cumhuriyet’te çalışan gazetecilerin gözaltına alınması, ifade özgürlüğüne ilişkin kırmızı çizginin bir kez daha geçilmesi anlamına geliyor. Cumhuriyet Gazetesi sadece bağımsız bir gazete değil aynı zamanda, ülkenin en eski seküler gazetesi ve cumhuriyetin bir kurumudur.”

AP Başkanı Schulz, “AB’nin darbe girişiminin ardından demokrasiyi savunan Türk vatandaşlarının cesaretini takdir ettiğimi daha önce belirtmiştim ama sürmekte olan tasfiye, hukuk ve güvenlik saiklerinden ziyade siyasi kaygılarla yapılıyormuş gibi görünüyor. İdam cezası, seçilmiş belediye başkanlarının tutuklanması ve üniversite rektörlerininin seçilmeden atanması üzerindeki tartışmalar, Türk hükümetinin birlikten çok kutuplaşma peşinde olduğunu gösteriyor ” açıklamasını yaptı.
(http://www.hurriyet.com.tr/son-dakika-haberi-cumhuriyet-gazetesine-operasyon-40263726?utm_source=wpush&utm_medium=breaking#webPushId=MTE1)
============================================
Dostlar,

Söylenip yazılacak çok şey var ancak kısa tutalım..
Gelinen noktada siyasal iktidarın iyice gemi azıya aldığını saptoyoruz.
Mülkiye‘de kazandığımız Siyasal Tarih ve Siyasetbilimi bilgilermiz, benzer durumların baskıcı iktidarların sona yaklaştıklarında görüldüğünü anımsatıyor..

Tıpkı bir balonun en şişkin – en görkemli göründüğü anın aynı zamanda en zayıf anı olduğu, patlamaya en yakın durumda olduğu gibi..

AKP içinde 80’i aşkın vekilin FETÖ’nün iletişimde kullandığı by lock şifresinin cep telefonlarında varlığı savları son derece ciddidir ve Başbakanı’ın öyle bağırıp çağırarak, hamasi çığlıklarıyla geçiştirilebilecek türden değildir. Mızrak çuvala sığmamaktadır. AKP – RTE iki arada bir derededir ve her an iktidarın düşmesi riski vardır. By lock kullandığı belirtilen 83 AKP’li vekil ile AKP – RTE arasında dehşet dengesi söz knusudur. RTE Başkanlığı kotarmayı hesaplamakta, bu vekiller ise RTE’nin Başkan olması durumunda çok güçlenerek tek seçici olacağını ve kendilerini vekil adayı göstermeyeceğini öngörmektedirler.. Cehennem pazarlıkları sürmektedir kapalı kapılar ardında ancak kokusu mutlaka çıkacaktır..

Cumhuriyet, güçlü haber alma kanalları ile AKP – RTE için ciddi bir potansiyel siyasal risk odağıdır. MİT TIR’larının Suriye’ye ilaç – gıda vb. insani yardım değil fakat tam tersine silah ve mühimmat taşıdığını kanıtlayarak çarşaf çarşaf fotoğraflarını yayınlaması örneğini AKP – RTE asla unutmamış ve hazmedemeiştir. Şimdi tam zamanıdır, ülke OHAL altında inletilirken, Tayyip beyin ağzıyla “Allah’ın lütfu” olan 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ertelenen, korkulan… hayaş bile edilemeyen sivil darbeyi ülkede dem,r yumrukla birkaç ay içinde yapmanın tam zamanıdır. Böyle bir fırsat asla bir daha ele geçmez. O bakımdan, 2023 hedeflerini öne çekmiştir AKP – RTE.. Diyalektik olarak kendi sonlarını da..

AP Başkanı Schulz‘un saptaması çok yerinde ve düşündürücüdür :

  • “..Türk hükümetinin birlikten çok kutuplaşma peşinde olduğunu..”

AKP – RTE, sürdürülemez bir politik darboğaza girmişlerdir.. Öylesine çok suça bulaşmışlardır ki, geri dönüşleri kalmamış, tüm köprüler atılmıştır. RTE ve AKP’nin çelik çekirdeğinin gemileri yaktığı ve “vuruşmayı” seçtiği kaygı ve esefle izleniyor..

Çok yazık çok, çok, çok..

Sevgi ve saygı ile.
31 Ekim 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Erdoğan, Menderes’e Benzetilebilir Ama…

Erdoğan, Menderes’e Benzetilebilir Ama…

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), kendisini Demokrat Parti’nin (DP) ardılı olarak sunup
dinsel duyarlığı olanları yanıltmaya çalışıyor. Kandırılmayı o kadar kanıksamışlar ki kendilerinin de herkesi kandırabileceklerini sanıyorlar.

Gerçek öyle değil. Belki yaptıkları ile DP’ye rahmet okutur duruma geldiler,
ama milletvekilleri yönünden irdelenince yaya kalıyorlar.
***
Menderes’le Erdoğan’ın sonları dışında kimi benzer yönleri var.

İkisi de dini, dince kutsal sayılan kavram ve kişileri kullanarak oy almaya, iktidarlarını kurtarmaya çalıştılar. Dinselliğin ağır bastığı Arap ülkeleri halkının ikisini de
“Sizi halife olarak görüyoruz” pohpohlamasına inandılar.

Menderes, Fransa’nın sömürgeliğinden kurtulma savaşı veren Cezayir’deki toplu kıyımların Birleşmiş Milletler’de ele alındığı durumlarda Fransa lehine oy kullandırmıştı.
Fransa da Menderes’e katkıları nedeniyle Legion d’Honneur nişanı vermişti.

Sonradan Menderes’in bu süreçte gizlice silah ve para yardımı yaptığı,
yazılan anılarla ortaya çıktı.

Erdoğan’ın başbakanken de kimi dış olaylarda benzer bir yaklaşımı izlediği,
gazetelere düşen haberler ve bant kayıtları nedeniyle biliniyor.

Erdoğan da katkıları nedeniyle ABD’deki Yahudi örgütünden “Cesaret Madalyası”almış durumda…
Benzerlikleri sıralamak olası, ama ikisi arasındaki benzerlikler, iş partilerinin milletvekillerine ve TBMM Grup toplantılarına gelince değişiyor.
Menderes’in genel başkanı olduğu DP’nin Meclis Grup toplantılarında kendisine açıktan
karşı çıkan, eleştiren milletvekilleri, hatta Bakanlar var.

Bunlardan birini, Samsun milletvekili Naci Berkman’ın sözlerini bu köşede aktarmıştım. (08.08.2008)
Bir grup toplantısında, Bakanları teker teker istifa ettirilmiş, kendisini kurtarmak için milletvekillerini, “Siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz” sözleriyle ikna etmiş,
ama Bakanları bulunmayan ilk Başbakan olma özelliğini kazanmıştır.

Peki, AKP Meclis Grubu’nda böyle cesur milletvekilleri ve Bakanlar var mı?
Var diyenin alnını karışlarım. Çünkü bu bir kimlik ve kişilik sorunudur.
***
AKP’nin afişlerinde Menderes’le birlikte yer verilen Turgut Özal’ı da es geçmeyelim.
Medya düşmanlığını “2.5 gazete kalacak” diyerek açıklamış olan Özal,
Cumhurbaşkanlığına çıkmış, ardından da partisi ANAP sıfırı tüketmişti.
***
Menderes, yargıya istediği kararları aldıramadığı için kurdurduğu Tahkikat Encümeni’ndeki belirlediği milletvekillerine yargıç ve savcı yetkisi vermişti.
AKP’nin böyle bir sorunu yok.
Ama kimi milletvekilleri, kendiliklerinden yargıç ve savcılığa soyunup yayın organlarını cezalandırmaya niyetleniyorlar.
***
“Aç tavuk, rüyasında kendisini arpa ambarında görürmüş” derler.
Yarın sandığa giderseniz, Hanya’yı da Konya’yı da görmelerini sağlarsınız.

Unutmayın Osmanlı saltanatı da oylamayla 1 Kasım’da kaldırılmıştı.
Sıra niye ardıllarında olmasın…

=======================================

Dostlar,

Erdoğan bir an olsun aklından geçiriyor mu Menderes’in idam edilişini?? (ve 2 Bakanının)

Geçelim bir an için olsun aklından geçirmeyi, hiç aklından çıkaramadığından eminiz.

Yapıp ettikleri Yüce Divan’da yargılanmaya kezlerce yetecek düzeyde..

Yaklaşık 20-23 saat kadar sonra AKP – RTE’nin Saltanat heves ve dayatmalarına
Ulusumuzun ne diyeceğini göreceğiz..

Yüce ATATÜRK ne buyurmuştu : 

“..Benim ölümlü bedenim elbet bir gün toprak olacak
ama Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır!

Ülkemizin bu ağır sorun – dayatma ve kuşatmayı da yaracağına inancımız tamdır.

Haydi yurttaşlar seçime… Katılım oranı yükseldikçe AKP’nin oy oranı düşüyor..

Sevgi ve saygı ile.
01 Kasım 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

PKK Değirmeninin Suyu Nereden Geliyor?

PKK Değirmeninin Suyu Nereden Geliyor?

Orhan Erinç
 Cumhuriyet, 14 Eylül 2015
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) rüşvet, yolsuzluk ve ayrımcılık, kara para ile insan hakları ihlallerine ne denli duyarlı olduğunu yakından biliyoruz.

12 Eylül’deki (AS: 2015) genel kurulda bu konulardaki eksikliklerini daha kolay gidermek için tüzüğünü değiştirerek İnsan Hakları ile Çevre, Şehir ve Kültürden sorumlu iki genel başkan yardımcılığı, üstüne de Siyasi Erdem ve Etik Kurulu oluşturdu.
Genel kurul haberlerinin de yer aldığı gazetelerde, AKP’nin emrindeki kamu görevlileri ile belediyelerin insan haklarına, çevre ve şehircilikle kültüre ilişkin olumsuz haberlerin de
yer almış olması, vitrine karşın uygulamaların sürdüğünü ortaya koyuyor.

Özellikle de insan haklarının olmazsa olmazı olan halkın bilgilenme hakkına yönelik saldırının önünde görünen milletvekilini (AS: İstanbul Milletvekili Abdürrahim Boynukalın), genel kurulun divan listesine koyması ve oybirliği ile seçilmesini sağlaması, partinin değişmez kimliğini gösteriyor.

***

İktidar, “Ne istediler de vermedik?” sürecinde Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde terör örgütü iddiası ile yargılanan Cemaat ile liderini ipten almayı başarmıştı.
17-25 Aralık sürecinde (AS : 2013) işler tersine dönünce terör örgütü yaratmak için bu kez kendisi harekete geçti.
Henüz tanımı yapılıp suçları belirlenemeyen terör örgütüne yapılan katkıları mercek altına aldı. (!)
Kurban bağışı yapanlar bile gözaltına alındı. Eğitim kurumlarının para trafiği birkaç kez denetlendi.
Cemaate yakın holdingler didik didik arandı.
Yasaya aykırı olduğu ileri sürülen aramalardan Bugün gazetesinin Ankara Bürosu da nasibini aldı.
Fethullah Terör Örgütü iddiası kapsamında Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) da üzerine düşeni yerine getirmeye çalışıyor. (!)

***

Ama yıllardır Türkiye’nin başına bela olmuş bir terör örgütü var: PKK. Yaptıklarını, vergi bile topladığını bir yana bırakalım.
Her türlü silahı, mühimmatı ve patlayıcıları var.
Bunların hangi paralarla alındığı bilinmiyor. Kimileri sermayenin, uyuşturucu kaçakçılığından, tehditle sağlanan bağışlardan, destekçisi yabancı örgüt ve kurumlardan sağlandığını söylüyor.
Parasal hareketlere çok duyarlı (!) olan iktidar, MASAK’a “Şunu da bir araştırın bakalım” demiyor.
Terör örgütü kavramı, Yurdun pek çok yerinin yakılıp yıkılması, asker ve polis şehitlerin her gün artarak toprağa verilmesine karşın, kendi yaratmaya çalıştığı örgütle sınırlı sayılıyor.
Bulunan 60 ton patlayıcının yurda nasıl sokulduğunu, peynir ekmek gibi harcanan, nice canlara mal olan PKK silah ve mühimmatının nasıl alındığını araştırmak, parasal destek sağlayanların peşine düşmek nedense akıllara gelmiyor.
İktidar partisi şimdilik oy oranını artırmakla meşgul!

***

Yılbaşından bu yana, kaynağı belirsiz 9.5 milyar doların girdiği bir ülkede, düşman bellenenlerin faturalarını denetlemek ve bağırıp çağırmaya dense dense “opera komik” denilebilir.

==================================

Evet dostlar,

Bir kez daha görüyoruz ki, AKP’nin PKK ile didişmesi de, IŞİD (DAEŞ) ile boğuşması gibi aslında göstermelik ve vitrine dönük.. Başlıca tasa 1 Kasım 2015 zoraki yineleme seçiminde OYLARI ARTIRMAK..  Tayyip bey hazretleri, Cumhur’un 7 Haziran’daki iradesini beğenmediler. 46+ milyonu aşkın geçerli oy, doğruyu = Bay RTE’nin istediğini bulamadı!

Beyefendiye 400 gerek.. Çıtayı çoook yüksekten tutmakta.. Aslında 276’ya 276 kez fit de.. 330 olsa hiiiiç fena olmaz, halkoylaması (referandum) zorunluğu da olsa Anayasa değişikliği yapabilir.. 367’yi aşarsa Başkanlık rejimi getirecek Anayasa değişikliğini halkoyuna sunma yükümü de kalkacak.. Hele 400 olursa… keyif keka.. Gelsin 2023 hedefleri.. Yani yeniden AÇILIM ve Anadolu Federe İslam Devleti.. Batı’nın da onayı ile ölene dek Halife – Sultan! Bu dünyada halkına mahkeme önünde hesap vermeden!

*****

20 Temmuz 2*15’ten (Suruç kıyımı!) bu yana HDP – PKK’nın üzerine gidiliyor.. (?!).. Şiddetle, asker ve kollukla.. Peki, PKK’nın parasal kaynaklarını kurutmaya dönük 55 gündür (geçmiş 13 yılı bir an için unutsak bile!) sözde atağa geçmiş AKP ne yaptı?? İstese idi bu 2 ayda bile mali bakımdan etkili sonuçlar alınabilirdi.. Ama kamuoyunun gözünü boyamaya devam..

Bir danışıklı dövüş ki sormayın..

PKK adeta AKP’nin değirmenine su taşımakta kendi kendini batıran şiddet eylemleriyle..
Adeta AKP’yi haklı çıkaracak biçimde halkın öfkesini doruğa çıkartan kanlı saldırılar düzenlemekte.. HDP ise 6 milyon insanın oyunu alan parti piyon konumunda!? 

PKK’nın büyükbaşları nerede? Kaçtılar güvenli yerlere.. Emir büyük yerden geldi.. Kendi adamlarını bile bilerek bu büyük akıl oyununda feda ettiler!

ABD senaryoyu yazdı, AKP ve PKK oynuyor..
80 milyonluk Türkiye ve bölge ülkeleri ile Dünya da seyrediyor..

Sanki PKK, gönüllü olarak, AKP’nin açtığı bir seçim parantezine alınmış gibi..
1,5 ay daha sabret, bu arada siyasal harakirini kanlı eylemlerinle sürdür; hele ben bir 276’yı geçeyim, kaldığımız yerden açılım – saçılıma devam ederiz…

Muhalefet neden üstüne gitmez?? Salt hamaset edebiyatı ile nereye varılabilir?? Bu can alıcı soruları neden sormaz? Hadi TBMM’de Meclis Araştırması yapılmasını AKP’ye destek veren MHP engelledi.. Çıkın bu soruları basın açıklaması ile kamuoyuna duyurun.. Soru önergesi verin..

Sahi AKP, terörün Cumhurun meclisince araştırılmasını neden istemedi??
Sahi, MHP terörün Cumhurun meclisince araştırılmasını neden istemedi AKP gibi??

Her ikisi de terör karşıtlığında birbiriyle yarışıyor sözde değil mi??

Eyyy halkımız, bunları gör ve 1 Kasım 2015 yaşamsal düzeyde önemli seçimde buna göre oy’unu kullan..

 

Sevgi ve saygı ile.
15.09.2015, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Muazzez İlmiye Çığ 100. yaşında; Gezi Direnişi şahane bir şey!

Muazzez İlmiye Çığ 100. yaşında!
Kaygılarını, umutlarını, hayallerini bizler için anlattı. 

Muazzez_Ilmiye_Cig_ve_Orhan_Erinc

 

Gezi Direnişi şahane bir şey!

 

 

 

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç’e 50 yıl aradan sonra ikinci kez röportaj veren Muazzez İlmiye Çığ, Gezi gençliğinin ortaya koyduğu tavrı “Gezi Direnişi’yle yepyeni, atak bir nesil yüzünü gösterdi. Şahane bir şey bu!” diye değerlendirirken kaygılı olduğunu da ekliyor:

“Umutluyum ama kaygılıyım da. Gençlerin kırılacağından korkuyorum.
Dinciler zalim. ‘Allahüekber’ deyip boğaz kesmeye hazır.”

ORHAN ERİNÇ / GAMZE AKDEMİR

“Babilliler kira meselesini 3700 yıl önce halletmişlerdi!”…

Muazzez_Ilmiye_Cig_100_Yasinda1Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi, yazar Orhan Erinç’in tam 50 yıl önce, Muazzez İlmiye Çığ ile yaptığı röportajın ardından kaleme aldığı, Cumhuriyet’te yayımlanan yazısının başlığı… Bu iki aydın yazar 50 yıl sonra ikinci röportaj için buluştular. Ben de aralarına katıldım. Erinç’ten haylice söz çalarak, zaman zaman Çığ ile aralarına kara kedi misali girerek ama hoş sohbetten payını fazlasıyla alarak… Söyleşiye Erinç’in o röportajı ve Çığ’ın yeni kitabı “Sümerliler Türklerin Bir Koludur” ile başladıysak da konunun ülkemizin günümüz gerçeklerine gelmesi hele ki Gezi Direnişi’ni, o dirilişi konuşmak kaçınılmazdı.

100 yaşına basan Çığ, bu yaşında da yine hepimizi cebinden çıkaracak denli aktif. Kendi deyişiyle bizlere “numune” olmak için çabalıyor. En “büyük” direnişçi Muazzez İlmiye Çığ kaygılarını, umutlarını ve bizler için hayallerini anlattı.

– 50 yıl önceki o yazıda Orhan Erinç, sizden bir tercüme yapmanızı rica etmiş,
Babil döneminden kira ile ilgili bir tableti tercüme etmişsiniz.

 Olağanüstü değil mi? Ta o zaman kira var, ne zaman ödeneceği kurallara bağlanmış, usuller belirlenmiş.

Orhan Erinç: Bugünden daha iyiler hatta. Benim geldiğim dönemde kira yasası
iptal ediliyor, değişiyor, yeniden ele alınıyor. O yazımın başlığını da bundan
yola çıkarak koymuştum.

– Hakikaten, bugünle kıyaslayınca… Disipline ve gelişme arzusuna bakın… Yazıyı icat etmeleri ve kısa süre sonrasında o yazıyla boy boy tabletlere belli bir düzen içinde kayıtlar düşmeleri ne kadar fevkalade. Hemen arşivlemeye de başlamışlar. Ticaret hayatı çok hareketli. Loncalar var. 500 kişinin çalıştığı bir atölyenin üretim kayıtları var. Borçların hangi tarih ve koşullarda, ne şekilde ödeneceği, cezai müeyyideler hep kayıt altında. Adalet tesis edilmiş, mahkemeler, hâkimler, hatta jüri bile var. Halkın toplandığı meydanlar var sonra, sosyal hayat fevkalade.

“Sümerliler Türklerin Bir Koludur” adlı yeni kitabınızda, Türklerin Sümerliler ile bağlantılarını yazıyorsunuz. 

Muazzez_Ilmiye_Cig_100_Yasinda2

– Yepyeni bilgilere ulaştım. Mesela Sümerliler kendilerine “Kenger” diyorlar. “Kenger”in Türklerde çok eski bir boy adı olduğunu, ayrıca Orta Asya’da ve Anadolu’da çeşitli şeylere verildiğini öğrendim. Dağ, nehir, bitki adı hatta soyadı olmuş. Atlas dergisi ortaya çıkardı ki, Orta Asya’da Sümer Dağları varmış. Sümerlilerin Mezopotamya’da koyduğu yer adlarını da buldum. Hem Orta Asya’da, hem de Anadolu’da var. Âdetlerde ve efsanelerde de benzerlikler var. Türklerde bir âdet; mesela bir adakları olduğunda taşlar taşır, dağ şeklinde yığar, etrafında dönerek ayin yaparlarmış.

 

Bunun Sümerlilerin bir efsanesine dayandığını öğrendim. O efsanede bir savaş tanrısı ve yeraltı cini savaşıyorlar. Kral yeniyor. Yenmesine yardım eden taşlar var. O taşları bir araya yığıyor. Derken tanrıça annesi ziyaretine geliyor. Çok sevinen Kral da o taşları annesine ulu bir dağ olarak hediye ediyor. Bir başka efsanede bir tanrıça, yeraltı tanrıçası olan kız kardeşini ziyarete gidiyor. Fakat bir sorun var; yeraltına giden kimse ölü hale geliyor ve bir daha yeryüzüne çıkamıyor. Tanrıça da vezirine, üç gün sonra dönmezse ‘tanrılara yalvar’ diyor. Ve tabii geri gelemiyor, Vezir de yakarıyor.
Bir tanrı cinler aracılığıyla bir su veriyor, “hayatın suyu ‘kurgarra’ bu, hayatın gıdası” diyor. Tanrıça bununla canlanarak dışarıya çıkıyor. Bugün hâlâ İran’da Türklerin arasında şöyle bir şey var; “qargarra” diye bir ağaç ekiyorlar. Bu ağaç büyüdüğünde muharremin 10’unda kesiyorlar, Hazreti Ali’nin çocuklarına hayat getiren bir ağaç olarak kabul ediyorlar. Herkes bu ağacın üzerine abanıp hayat aldığına inanıyormuş.

Ad benziyor, hayat da veriyor. Tamamen Sümerlilerden gelme. Mesela Sümerliler, vücuttan cinleri çıkarmak için davul çalıyorlar. Şamanlar da aynısını yapıyor.

Erinç: Ay, tutulmasında, Güneş tutulmasında Anadolu’da da davul çalarlar. 

 Evet, bir de silah atarlar.

Erinç: Anadolu’da su içinde kenger diye bir sakız satıldığını da anımsıyorum.

– Doğru. Sakızı var, bitkisi var, dağı var.

– Biraz önce Sümerlilere atfen söz ettiğiniz o siyasi, sosyal hayatı, Orhan Erinç’in
sizinle ilk röportaj yaptığı 50 yıl önceki Türkiye Cumhuriyeti’yle bugünü arasında
kıyaslar mısınız?

– Farklar büyük tabii. Memleketin hali hem iyi hem berbat! Temeli sapasağlam atılmış Cumhuriyetimiz 80 senede büyük şeyler başardı, Rönesans’ın ardından 400 senede tüm Avrupa’nın yetiştirdiklerine yakın sayıda insan yetiştirdi. Dünya çapında bilim adamlarımız, sanatçılarımız yetişti. Avrupa’nın 400 senede yaptığı devrimi biz 80 senenin ilk 10 senesinde yaptık. 1933’te öğretmendim, bu ne büyük bir atılımdır,
ne büyük bir milletiz diyorduk. Henüz karşıdevrimi görmedik çok fazla.
Fransa Devrimi’nde büyük katliamlar oldu, Rus Devrimi’nde hanedan yok edildi. Bizde böyle olmadı. Ama bir on sene daha böyle giderse tehlike büyük!

– Başbakan Erdoğan, “tarihi tabletlere” en asabi diktatör olarak geçti ve durulacağa da benzemiyor. 

– Arkasındaki Amerika’ya güvendikçe durulmaz.

– Sadece ABD değil Avrupa’da yaka silkiyor artık.

– Tabii, kredisini tüketmeye başladı. Bu kadar saldırmasının nedeni bu! Çok büyük korku içinde. Binlerce korumayla niye gezer bir adam. Atatürk’ün hiç yoktu böyle korumaları falan. Gezi Direnişi’nde biraz akıllı davransaydı, halkın taleplerine
kulak verseydi baş tacı olacaktı. Yapmadı, inat etti. Kime, neyin inadını yapıyorsun be adam! İnadı O’nu götürecek. Fırsatı kaçırdığını ve meydanın “boş olmadığını” gördü ama cahil cesareti var. Devamlı yalan söylüyor, iftira atıyorlar. Kimse de karşı gelmiyor. Ama çökecekler, sonunda çökecekler!

– Bu noktada Gezi Direnişi “kabaca” ikiye bölünen ülkede karşıdevrimcilere karşı bir “zincirden boşanma”ydı… 

– Tabii. Bu kadar insanın ayağa kalkması ne demek? Asker yoktu, bu çok önemli. TGB’yi alkışlıyorum. Gezi Direnişi’yle yepyeni, atak bir nesil yüzünü gösterdi. Şahane!
O kadar mutluyum ki… Ama kaygılıyım, gençlerin kırılacağından korkuyorum. Dinciler kırıp geçecekler diye korkuyorum. Çünkü bu gençler silahı olmayan çocuklar. Silah alsınlar diye söylemiyorum, silah olmadığı için halkı rahat rahat dövecekler diyorum. Gaz sıkacaklar, içeri tıkacaklar. Gezi uyanışının geri dönüşü yok tabii
ama dinciler zalim; Allahüekber” deyip boğaz kesmeye hazır.

– Başbakan Erdoğan yurtiçini değil yurtdışını dikkate alıyor malum. Fakat polis eylemcilere saldırırken yurtdışına verdiği tüm o “antidemokratik” görüntüler de durduramadı O’nu. 

– Geri adım atarsam oylarım azalır derdinde. Halkını ikiye bölmesi bundan.
Daha kötü bir şey olabilir mi? Hiçbir devlet lideri halkını bölmez, en fenası bile… Erdoğan bölüyor, “bunlar” diyor. İmam hatiplerden adam yetiştiriyor. Kinci ve dinci
ne demek? Başörtülü diye kötü muamele ettiler dedi, camide içki içildi dedi,
hemen dine sarıldı. Başbakan’ın ne kadar tehlikeli olduğunu etrafındakilerin de anlaması lazım. Anlamamaları onlara da büyük felaket getirecek.

– Bu arada pek çok işadamı görünmedi ortalıkta… 

– Yalnız bıraktılar halkı. Yazdım; “Nerdesiniz, hiç sesiniz çıkmıyor, hepiniz para keyfindesiniz” dedim. Güya demokrasiyi savunuyorlar ama olanlara seyirci kalıyorlar. Kalkmış Cizre’ye gitmişler. Hiç sesleri çıkmıyordu, şimdi mi akıllarına geldi halkın huzuru. Para derdindeler para! Ülke elden gidiyor, önce bunu düşünsünler.

Erinç:
Hayalleriniz ne? 

Muazzez_Ilmiye_Cig_100_Yasinda3
– Şimdi 100 yaşında hayalim şu desem bana gülmezler mi?

Erinç: Siz ununu elemiş eleğini asmış biri değilsiniz. Hayalleriniz onun için daha önemli.

 

 

Muazzez_Ilmiye_Cig_50_Yasinda

 

 

Muazzez İmiye Çığ 50 yaşında..

(Cumhuriyet PAZAR eki, 22.7.13)