Etiket arşivi: Dr. Ahmet SALTIK Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevini sona erdirdi

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça
açlık grevini sona erdirdi…

‘Bu direniş onurumuzu kurtardı’

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)
OHAL İnceleme Komisyonu, Nuriye ve Semih’in işe dönüş taleplerini reddetti. Nuriye Gülmen yapılan açıklamada açlık grevini sona erdirdiklerini açıkladı. Nuriye Gülmen’in ardından Semih Özakça, Esra Özakça ve Acun Karadağ da açıklama yaptılar.

324 günüdür açlık grevinde olan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça işlerine iade edilmek için OHAL İnceleme Komisyonu’na başvurmuştu. Aylardır kararı beklenen OHAL Komisyonu, Gülmen ve Özakça’nın işe dönüş istemini reddetti.

OHAL Komisyonu’nun “İşimizi geri istiyoruz” diyerek açlık grevi yapan Nuriye Gülmen ile Semih Özakça için verdiği ret kararının ardından Gülmen ile Özakça basın açıklaması yaptı. Açıklamaya, TİHV Genel Başkanı Şebnem Korur Fincancı, ATO Başkanı Vedat Bulut, TİHV Genel Sekreteri Metin Bakkalcı, Gülmen ile Özakça’nın hekimleri ile avukatları ve Yüksel direnişçileri katıldı. Nuriye Gülmen, Yüksel direnişçilerinin iradesini anarak açıklamaya başladı. Gülmen, “Onlara teşekkür edemeyiz, direnişimizin en yüksek aşamasını birlikte omuzladılar, açlığı paylaştılar” dedi. 9 Kasım’da Yüksel Caddesi’ne çıktığını anımsatan Gülmen, o zamandan bugüne kadar destek veren avukat, yazar, milletvekili ve Ankara Tabip Odası’na bağlı hekimlere teşekkür etti.

Gülmen şöyle konuştu:

  • “Saniyeler içinde gözaltına alınan 10 kişinin duyduğu bir kişinin küçücük direnişini 444 boyunca ilmek ilmek örerek bugüne kadar getirdik. Bizim zincirlerimiz yok. Korktuk ama korkularımızın üstüne gittik. Bize onurumuzu verdiği için direnişimizi çok seviyoruz. AKP’nin KHK’larını yerle bir etti. İnancımızı halklar boşa çıkarmadı. Yoldaşlığı, vefayı, sevgiyi bu direniş yeniden öğretti. Günde iki kez gözaltına alınan ve 8 aydır her gün oraya çıkan Yüksel direnişçileriyle yeniden tanımladık. Bugün ilk günden çok daha güçlüyüz. Bugün bize kalan bir ” biz” var. Çok kalabalığız.”

OHAL Komisyonu’nun kararını tebliğ aldıklarını ve reddedildiklerini söyleyen Gülmen, “Yargı yoluna gideceğiz. Açlık grevimizi bugün itibaren sonlandırıyoruz ama direnişimiz bitmedi. Hastane süracimiz bittikten sonra mücadele etmeye devam edeceğiz. Biz bitti demeden bitmeyecek” dedi.

NURİYE VE SEMİH’TEN AÇIKLAMA

Nuriye Gülmen 324 günlük açlık grevi sürecini anlattı.

Nuriye Gülmen’in açıklamasından satırbaşları şöyle:

“Bugüne kadar yanımızda olan Kamu Emekçileri Cephesi’ne teşekkür ederiz.”

“Bizim savunmamızı üstlenen ve avukatlığın nasıl yapıldığını bir kez daha gösteren Halkın Hukuk Bürosu’na teşekkür ediyoruz”

“Bizlere destek veren sanatçılara, sesimizi duyurmaya destek veren gazetecilere çok teşekkür ediyoruz.”

“Bizi bu direniş boyunca mektupları ile yalnız bırakmayan, biz tutsakken bizi hiç mektupsuz bırakmayan sevgili ‘özgür Tutsaklara’ ve ülkenin dört bir yanındaki hapishanlerden mektup yazan tüm siyasi tutsaklara çok teşekkür ediyoruz.”

“Numune Hastanesinin önünde nöbet tutan, duruşma salonlarını boş bırakmayan ve tahliye edildikten sonra bizleri ziyaret eden ve ellerimizi tutan dostlarımıza çok teşekkür ediyoruz.”

“Direnişimizi her platformda dile getiren sanatçı dostlara teşekkür ediyoruz.”

“Acılarımızı dindirmek için çaba gösteren Ankara Tabip Odası’na bağlı hekimlerimize çok teşekkür ediyoruz.”

“Bu halkın evlatları ve bir parçası olarak bu halka inandık ve direnişe başladık. İnancımız boşa çıkmadı. Biz anlattık, onlar dinlediler. İnancımızı boşa çıkarmadılar. Ellerimizi tuttular, kapılarını bize açtılar. Onlara çok teşekkür ediyoruz.”

444 süren bir direnişi adım adım büyüttük. Biz direnişimizi çok seviyoruz. Direnişimiz bize özgürlüğümüzü verdi. Bize dayatılan teslimiyeti reddederek, bize dayatılanı kabul etmeyeceğimizi söyleyerek o alana çıktığımız ilk gün özgürleştik. Her geçen gün daha da özgürleştik. Bizim zincirlerimiz yok. Korktuk mu, evet korktuk. Ama geri adım atmadık. Bize özgürlüğümüzü geri kazandırdığı için bu direnişi çok seviyoruz.”

“Bugün anlatmaya ve yaşanmaya değer hikayeler yaratma vaktidir. Zulüm varsa direnmek haktır” diyerek bu direnişe başlamıştım. Yüksel Direnişi bu direnişin adıdır. Tarih sahnesini boş bırakmamak için gerekirse bir mum olalım. Geleceğin öğretmenleri bugüne baktıklarında gördükleri bir boşluk olmasın. Mücadele eden eğitimciler olsun. Bu direniş onurumuzu korumak için başladığımız bir direnişti. Böyle başladı ve bugüne kadar da böyle devam etti.”

“Direnişimiz başka direnişlere örnek oldu. Başka şehirlerde başka direnişler başlattı. Direnişimiz OHAL karanlığını yardı, KHK meşruiyetini yerle yeksan etti, sokağa çıkmanın fitilini ateşledi, direnmenin her şartta mümkün olduğunu gösterdi. ‘Hiçbir şey yapılamaz’ dendiği, vekillerin, gazetecilerin tutuklandığı çok çetin bir süreçte başlamış bir direniş. Bugün sokağa çıkmanın fitilini ateşleyen bir direniş oldu Yüksel Direnişi.”

“KHK’lerin hükmünü yerle yeksan etti bu direniş. Onların televizyonları, kanalları var. Bizim televizyonumuz, kanalımız yok, nasıl anlatalım bu direnişi demedik. Bir kişiyse bir kişiye anlatalım diye sokağa çıktık. Önce bir kişiye, sonra iki kişiye anlattık. Sonra milyonlara ulaştı bu direniş.”

“Direnişimiz pek çok değeri bize yeniden öğretti. Sevgiyi, sadakati, aşkı, bağlılığı. Bunları biz yeniden tanımladık. Nazife ile Esra ile yeniden tanımladık. Aylarca her gün oraya iki kez çıkan ve gözaltına alınan Yüksel direnişçileri ile yeniden öğrendik.”

AKP iktidarı, iktidarın kullanabileceği tüm araçları kullandı. İçişleri Bakanlığı’nın her türlü imkanları ile saldırdılar. Terörist olduğumuza yönelik açıklamalar varana kadar. Dava devam ederken davayı etkilemeye yönelik açıklamalar yaptılar. Ama bu saldırıların hepsinden güçle çıkmayı bildik. Bu saldırılar bizi yıldırmadı. Mücadeleye başladığımızdan bugüne baktığımızda bugün çok daha güçlüyüz. Bunu direnişimiz sayesinde başardık.”

“AÇLIK GREVİNİ SONA ERDİRİYORUZ”

“Bugün bize kalan bir biz var 444. günde. Biz bu direnişte kendimizi hiç yalnız hissetmedik. Tarihten aldığımız güçten ve hissettiğimiz bizden dolayı yalnız hissetmedik.”

OHAL Komisyonu işe iade talebimizi reddetti. Yargı yoluna başvuracağız. Bugün açlık grevimizi sonlandırıyoruz. Ama direnişimiz devam ediyor. Hastane süreci bitip sağlığımıza kavuştuktan sonra mücadelemiz devam edecek. Bu mücadele biz bitti demeden bitmeyecek. Mücadele etmekten, direnmekten bizi vazgeçiremediler. Hepinize teşekkür ediyorum.”

SEMİH ÖZAKÇA: BU DİRENİŞ UMUT OLDU

“Bizce bu direnişin en büyük kazanımı dünya halklarına bir umut olmasıdır. Hem de en kötü ve ağır koşullarda. Bu direniş, irademizi teslim etmezsek bir şeyler başarabileceğimizi gösterdi.”

“Bu direniş tarihsel bir direniştir. Bu direniş tarihe bir not düştü. Bu direniş iktidarın ne kadar acımasız ve pervasız, aynı zamanda güçsüz ve haksız olduğunu teşhir etti.”

“Direnmeyen, direnmeyi ısrarla seçmeyen, baskında ve başına geleceklerden korkarak geri duran kurumlar oldu. Bunları teşhir etti aslında. Kaçacak yer yok, saklanacak yer yok. Tweet atan insanlar bile tutuklanıyor. Halkın kaçacağı saklanacağı hiçbir yer yok.”

“Bizim kişiliklerimizi ezmeye çalışıyorlar. Biz kişiliklerimizi ezdirmediğimzi için hapse atıldık. Terörist olduğumuzu kanıtlamak için kitapçık yayımlandı. Tarihte bir ilkti bu.”

“Bizim ailemizi parçalamak istediler. Ailemizi parçalayıp bizi bölme çabaları boşa düştü. Ailemizle bir olduk ve onlarla birlikte bu mücadeleyi yürüttük. Annem, eşim, kayınvalidem ve eşimin kardeşleri bu süreçte hep yanımda oldu. Bu süreçte daha da bir birimize bağlandık.”

“Bizim dava sürecimizde dışarıda verilen mücadele sayesinde, gerek benim gerek Nuriye ablanın tahliye olması, dışarıdaki direniş sayesinde olmuştur. Bu da direnişin neler başarabileceğini göstermiştir.”

“Biz kazandık. Bu kazanılmış bir direniştir.”

“BU DİRENİŞLE SEVDAYI DA BÜYÜTTÜK”

“Sevgili eşim Esra ile birlikte beraber sevdayı da büyüttük. Yozlaşmanın, bencilliğin sevda diye yutturulmaya çalışıldığı bir sistemde, sevdanın ne olması gerektiğini gösterdik.”

Sevgili eşim benim açlığıma ortak oldu. Beraber acıları, umutları ve hayatı paylaştık.”

“Küçük Prens’ten bir not almıştım. ‘Sevgi birbirinin gözünün içine bakabilmek değil, beraber aynı yöne bakabilmektir.’ Biz hem bir birimizin gözünün içine baktık, hem de aynı yöne baktık.”

“Biz sevgimizle, halkımıza duyduğumuz sevdayla, biz halkımızı, vatanımızı seviyoruz. Onun için mücadele ettik. Direnişimizi de o sevgiyle büyüttük.”

“Annem, anneler. Veli Saçılık‘ın annesi Kezban Ana. Annem ilk defa hayatında gözaltına alındı. Şu anda birçok davası var. Bir anne çocuğu için ne yapabilirdi? En fazla bunu yapabilirdi. Gerçekten gurur duyuyorum. Çocuğu için büyük bedelleri göze alarak, büyük korkuları göze alarak nasıl bir ana olunması gerektiğini göstermiştir. Bizim bu direnişimizin güzelliklerinden biri de, kazanımlarından biri de ailemiz oldu. “

“Somut kazanımlardan bahsettik. Bir şeyler yapılması lazım. Komisyonun red kararı yargı yolunu açtı. Yargı adaletli mi? Hayır. Ama bir kanal açılmış oldu. Bu direnişten önce böyle bir ihtimal dahi yoktu. Komsiyonu bir oyalama olarak sürdürmeyi düşünüyorlardı. Aslında direniş bu komsiyonun gerçekten çalışmasına da neden oldu. İşe iade veya ret kararı vermesi bile bir kazanım. KHK ile alabilirlerdi bu kararı ama binlerce insanı sürüncemede bırakmak için bu yolu tercih ettiler. Bu süreçte intihar eden, psikolojisi bozulan insanlar olmamızı istediler süreci uzatarak. Hayır biz intiharı seçmiyoruz, psikolojimizi bozmuyoruz. Sonuç olarak biz kazanacağız ve direnişimiz sürecek.”

“Şunu da belirtmek isterim ki, tam olarak teyit etmedim ama bulunduğum ilçede ihraç edilen tek insanım. Daha sonra açıktaki sendikadaki arkadaşlarımız ve eşim geri döndü. Şubat’ta çıkan KHK ile sadece eşim yeniden ihraç edildi. Bu da gösteriyor ki, bana destek olduğu için ya da sadece benim eşim olduğu için ihraç edildi. Komisyondan eşimle ilgili de bir karar çıkmadı.”

“Mücadelemiz devam edecek. Emekçiler sömürülüyorsa, işlerinden atılıyorsa direnmek haktır. Biz sonuna kadar direneceğiz. Herkese teşekkür ederim.”

ESRA ÖZAKÇA

“Teşekkür ederken unuttuklarımız oluyordur. Ama Nuriye ve Semih İçin Dayanışma hiç pes etmedi. Özel dayanışmaya ayrıca teşekkür etmek gerekiyor. Ailelere de teşekkür ediyorum.”

ACUN KARADAĞ: İKTİDAR NURİYE VE SEMİH’İN ELİNİ ÖPMELİ

“Aylarca arkadaşlarımıza bir şey olursa korkusuyla direndik. Ama bugün çok mutluyum. En azından arkadaşlarımızı kaybetme korkusunun yerine umudu koyarak direnmeye devam edeceğiz.”

İktidar yönetemeyen bir iktidar. Yönetemediği için OHAL ilan ediyor. Biz yönetemeyen iktidardan daha iyi bir karar beklemiyorduk. Yapabileceklerinin en iyisini yaparak yargı yolunu açmışlardır.”

“Beş insan bedenleri ile çok büyük bir irade ortaya koymuşlardır. Yüksel Caddesi onlardan, onlar Yüksel Caddesi’nden güç almışlardır. Her gün kazandık aslında, her gün iktidardan bir parça kopardık.”

“İktidarın yerinde olsam bu insanlara temsilci gönderir ve ellerini öptürürüm. Tarihe katil olarak geçen bir iktidar olmalarını engelledikleri için, bu direnişe teşekkür borçlular.”

“Veli’nin sözü ile bitirelim. ‘Direniş daima‘ diyelim. Nuriye ve Semih arkadaşlarımızı da sağlıklarına kavuştuklarında Yüksel’deki direnişe bekliyoruz.”

Ankara Tabip Odası’ndan hekimler, bundan sonra benzeri bir eyleme girişebilecek direnişçileri ve karar haklarını göz önünde bulundurarak karara ilişkin bir yorum yapmayacaklarını dillendirdi ve bundan sonraki tıbbi sürece ilişkin bilgi verdi.
=======================================================
Dostlar,

Bu direniş, İnsanlık Tarihine çok çarpıcı bir örnek olarak kaydedilmiştir.
Bir siyasal iktidarın kendi yurttaşlarına bu ölçüde zulmünün örneği sanırız tarihte yoktur.
Nuriye ve Semih’in direnişlerini taa balarından bu yana hemen hemen her gün gelişmeleri de yansıtarak web sitemizin manşetinde tuttuk. Bu 2 insanı ve ailelerini daha önce tanımıyorduk. Dünya görüşlerini de bilmiyoruz, belki de örtüşmüyoruz? Ancak haksızlığa isyan etmek için insan olmak yeter de artar bile!

Biz, insanı insan yapan en üstün erdem olan “Yüce ADALET” uğruna konum aldık ve yargı kararı olmadan kamu görevinden atılmalarına karşı çıktık. Ancak AKP’nin OHAL KHK’ları Anayasa Mahkemesince “dokunulmaz” kılınınca yollar tıkandı. Korkarız bu hukuk garabeti de hukuk tarihine geçecektir. Bir hekim olarak da, uzayan açlık grevinde bu mazlum ve masum (Evrensel hukuk kuralı : kesinleşmiş yargı kararı çıkana dek herkes masum ve masundur!) insanları yitirebileceğimiz ya da kalıcı sağlık sorunları gelişmesinden hep endişe ettik. Açlık grevinin 324. günde sonlandırılması başlı başına bir sorundur çünkü süre son derece uzundur. Şimdi çooook özenli bir tıbbi – psikolojik sağaltım (tedavi) ve esenlendirme (rehabilitasyon) süreci kendilerini bekliyor. Dileriz bu sağaltımın giderleri için SGK tarafından sorun çıkmaz.

İdare Mahkemesi, Bölge İdare Mahkemesi, Danıştay, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru ve sonra da AİHM süreci önümüzde. Birkaç yıl daha sabır gerekecek. Bunun için de beden ve ruh sağlığı ön koşul. Nuriye ve Semih ile onların açlıklarını paylaşan 3 yakınları, insanlık onurunun benzersiz direniş örneğini vermiştir. İktidar bu tablodan dersler çıkarmalı ve benzeri yargısız infazlara derhal son verilmelidir. OHAL Komisyonu kararlarını hızlandırmak zorundadır. Yargı da..Çünkü geciken adaletin içinin boş olduğu tartışma dışı..

Sevgi ve saygı ile. 26 Ocak 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

AÜTF Dönem 3 Alan Çalışması Kümesi Yılsonu Raporları

AÜTF Dönem 3 Alan Çalışması Kümesi
Yılsonu Raporları Hazırlama Yönergesi

Sevgili AÜTF Dönem 3,
Alan Çalışması Kümesi Öğrenci Arkadaşlarım,

60 öğrencimiz, 8 ay boyunca Alan Çalışmasına büyük emek verdi.
Kendi çabalarınızla bulduğunuz aileleri benimsediniz ve yoğun tıp eğitiminiz içinde zaman
ve ulaşım gideri harcayarak bu aileleri ayda 2 kez toplamda 14-16 kez izlediniz.
Her ay 2 kez görüştük, saatler ayırarak (kimi kez 4-5 saat; 30 kişilik 1 küme için)..
16:30 gibi başladık, 21:30’a dek uzadığı oldu 30 kişilik 1 kümede 15 sunumu izlemek..
Her izleminizi power point sunuları olarak paylaştık. Ailelerin dertleriyle dertdeş (hemdert, hemhal, duygudaş) olduk, derinlemesine özdeşim – empati kurduk..
Somut sorunlar üzerinden araştırdınız, bilgilerinizi getirip bizimle paylaştınız.
Onlara, sınırlı tıp bilgilerinizle yardımcı olabilmek için çırpındınız.
Umarım ve dilerim ki, emeğinize – emeğimize değdi..
Hepinizi kutluyorum kendinizi geliştirme çabanız için..

İzin verirseniz seçeceğim bir – iki dosyayı web siteme daha sonra koymak isterim..

Hedef kitlelere sizin somut emeğiniz – ürününüz üzerinden etkili ileti de vermiş oluruz sanırım bu yolla ?? Görülüyor ki; asıl sağlık hizmeti  SAĞLAMA verilendir ve doğallıkla evlerinde, okullarında, işyerlerinde, tarlalarında…. yaşam alanlarında. Onları hastalandıklarında hele hele hastalıkları ilerlediğinde hastanelerde beklemek uygar ve insancıl – ussal bir sağlık hizmeti olamaz!

Bu hem ekonomik hem aktörel (ahlaki) hem daha kolay hem de daha ussaldır..

  • Geleceğin halktan yana – sağlıklı tıbbını vahşi kapitalizmin sömürüsünden sizler ve ardıllarınız (halefleriniz) yaratacak; bir başka anlatımla günümüz hastalıklı – piyasacı tıbbını da sağaltacaksınız. O zaman tüm toplum daha mutlu, biz hekimler daha doyumlu ve saygın olacağız. Kolay gelsin..

 

Dilerseniz bu iletime webde yorumlarınızı – geridönütlerinizi yazabilirsiniz.

Yılsonu Raporu Hazırlama kuralları     :

Çift oluşturan 2 arkadaşımız ortak rapor hazırlayacak ve aynı notu alacaklardır.

Rapor word (Microsoft) ile hazırlanacak Her raporun kapak sayfası olacaktır. Bu sayfada

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANKARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ
HALK SAĞLIĞI ANABİLİM DALI

2016-17 Ders Yılı D3 Alan Çalışması Raporu

Hazırlayan(lar) : Adı – soyadı  + fotoğrafı / Adı – soyadı + fotoğrafı
Öğrenci no …………………………….. ve  ………………………………
Cep telefonu : ……………………….. ve ………………………………
e-ileti : ……………………………… ve  ………………………………

bilgiler yer almalıdır.

Sonraki sayfalarda her 1 ziyarette yapılanlar word dosyası olarak anlatılacaktır.
Sınıfta verilen katkılar belirtilecektir. Yararlanılan kaynaklar kurallarına uygun belirtilecektir. Konabilecek ekler (fotoğraf, rapor, kısa film ya da tercihan bu filmlerin tam erişkeleri [linkleri] eklenecektir. Her ziyaret için KURALLARINA UYGUN hazırlanan pp (power point) sunuları da eklenecektir.

Ekim 2016, Kasım 2016, Aralık 2016 ve Ocak 2017, Şubat 2017, Mart 2017, Nisan 2017,
Mayıs 2017 için toplam 8 ayrı klasör (folder) oluşturulacak ve bunlar da hazırlayan 2 öğrencinin adını taşıyan tek klasörde toplanacaktır. 14-16 ziyaret yapmış olmanız beklenmektedir.

Oluşturulan dosyalar, Küme önderleri Fehmiye ve Cihan‘ın eşgüdümüyle sanal ortamda belirleyeceğiniz bir yerde depolanacak ve bana şifresi iletilerek erişmem sağlanacaktır.
31 Mayıs akşamı Ankara’dan ayrılıp 16 Haziran sabahı döneceğimden, yıllık iznimde dosyalarınızı okuyacağım. En geç 04 Haziran Pazar günü 23.59’a dek bana ulaşması gerekiyor. Birkaç günde okuyup, not vermem ve 8-12 Haziran 2017 haftasında en geç – en geç 12.6 2017 Cuma günü notları Öğrenci İşlerine sunmam gerek.

Hepinize bir kez daha teşekkür ediyorum.. Kolay gelsin..

Sevgi ve saygı ile. 24 Mayıs 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

 

 

 

 

OSMANLI’nın MEŞ’UM MİRASI

OSMANLInın MEŞ’UM MİRASI

 

Prof. Dr. D. Ali ERCAN

(AS: Bizim katkılarımız yazının altındadır..)

 

Değerli arkadaşlar,

1300’de Bilecik/Söğütte küçük bir Beylik olarak kurulan,
1453’te Bizans (Doğu Roma) İmparatorluğunun Başkenti Konstantinopolis’i (İstanbul) ele geçirerek genişlemesini sürdüren,
1500’lerde 4 milyon km2’lik toprakların üzerinde gücünün doruğuna erişen, ancak (Şeriat batağına saplanmış olduğundan) Dünyada değişen Paradigmalara, özellikle Avrupa’daki Aydınlanma sürecine, sosyal reformlara ayak uyduramayan, Keşif ve İcatları ıskalayan, Bilimsel-Teknolojik gelişmelerin gerisinde kalan Osmanlı İmparatorluğu, 1600’den başlayarak duraksama ve düşüş dönemine girmiş; talana – haraca dayalı Osmanlı ekonomisi çökmeye, Silah gücü etkisizleşmeye, Orduları yenilmeye ve 1700’lerden başlayarak (1699 Karlofça antlaşması) topraklarını yitirmeye başlamıştır.

Osmanlı-Rus Savaşlarındaki Yenilgiler (1774) geri dönüşü olmayan bir çöküş sürecini tetiklemiştir. 1. Dünya Savaşı sonrasına dek topraklarının %80’ini yitirmiş olan Osmanlının Başkenti İstanbul, 16 Mart 1920’de İtilaf Devletleri (İngiltere, Fransa…) tarafından işgal edilmiş ve Osmanlı Devleti “fiilen” son nefesini vermiştir. (TBMM’nin 1 Kasım 1922 “Saltanatın ilgası” kararı ile Osmanlı Devleti “resmen” son bulmuştur.)
***
Son dönemlerinde çaresizlik içinde kıvranan ve battıkça batan Haşmetli Osmanlının bir zamanlar hükümran olduğu Avrupa’dan borç dilenmesi çok hazindir. 1854-1874 arası alınan borçlar, şimdiki Osmanlıcıların Büyük Padişahı (Ulu Hakan) 2. Abd-ül-Hamid Han zamanında ödenemeyecek bir düzeye (~240 milyon altın Lira) geldiğinde Devlet artık İFLAS etmiştir… ;
Bu borçların tasfiyesi için 1876’da Düyun-u Umumiye (Genel Borçlar İdaresi) kurulmuş ve Osmanlının ekonomisi bilfiil yabancıların denetimine geçmiştir.

Lozan Andlaşmasıyla Osmanlı borçlarının %62’sini (85 milyon Lira ~600 ton Altın) üstlenen Türkiye 1954 yılına dek bu borçları taksit taksit ödeyerek kapatmıştır. Bu muazzam borç yükü ve sıfır altyapı nedeniyle sanayileşmek, okullaşmak ve öbür sosyal reformlar çok çok büyük zorluklarla yapıldı… Türkiye Cumhuriyeti ekonomisi sıfırdan değil, sıfırın altından başlamıştı. Buna karşın o “Büyük bunalım” yıllarında bile, 1930-38 arasında, Türkiye ekonomisi yıllık ortalama +%6 gelişimini sürdürebilmiştir.

Mustafa Kemal’e laf edeceklerin önce bu rakamları bilmesi gerekir.

Değerli arkadaşlar,

1930’da 10 milyon $ olan dış borç, 1960’ta 1 milyar dolar sınırını, 2000 yılına gelindiğinde ise 100 milyar dolar sınırını aşmıştır… Son 15 yılda bu miktar 4 katını aşmış ve Dış borcumuz  (faiziyle birlikte) 430 milyar dolar düzeyine gelmiştir. İktidar Partisinin “Zamanımızda Türkiye’yi 4 e katladık” şeklindeki söylemleri aslında dış borcun 4’e katlandığı anlamını taşıyor. Son durumda ulusal gelirimizin %60’ı kadar Dış Borcumuz bulunuyor(Yani cebinizdeki
100 Liranın 60 Lirası borç)
 ve bu borç her gün ~ 100 milyon dolar artıyor! 

Bu gidişle T.C., kuruluşunun 100. yılında “Borcu Gelirine eşit bir Ülke” olacak demektir… Maaşallah !!! æ 13.02.14
===============================
Dostlar,

Atatürk’ün ekonomideki başarısını bu sitede epey yazdık.
Batılılar buna “Mustafa Kemal’in ekonomi mucizesi” adını verdiler.
Prof. Mustafa Aysan, Prof. Bilsay Kuruç, Dr. Serdar Şahinkaya dönemin kitaplarını yazdılar.

17 Şubat 1923’te İzmir’de toplanan Türkiye İktisat Kongresi‘nde sergilenen kararlılıkla,
yarıda kesilen Lozan görüşmeleri başarıyla tamamlanabildi.. O yokluklar içinde ödenen muazzam Osmanlı borcuna bakar mısınız?

Displaying Lozan_borclari_Ataturk_donemi.jpg
Bir Osmanlı torunu kızcağız çıkmış, utanmadan dedesinin mirasını istiyor..
Be kadın, dedelerin Osmanlı borç ve yıkım bıraktı, bu ne utanmazlıktır?!

Sevgi ve saygı ile. 17 Şubat 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

686 Sayılı OHAL KHK’si ile 330 Akademisyen Görevden Çıkarıldı

330 akademisyen
KHK ile görevlerinden ihraç edildi

BİRGÜN, 07.02.2017 23:48 GÜNCEL
(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Olağanüstü hâl (OHAL) kapsamında 686 numaralı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) yayımlandı. KHK ile Yüksek Öğretim Kurumu’nda 330 akademisyen ihraç edildi.

Kararnameler hukuksuz ve keyfi

Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi’nde görev yapan Dr. Egemen Cevahir
ihraçları BirGün‘e değerlendirdi. Cevahir,

  • “Bu KHK’larla toplumsal muhalefetin arındırılması amaçlanıyor.
    KHK’lar da bu nokta araçsallaştırılmak için kullanılıyor.” dedi.

Kararnamelerin hukuksuz ve keyfi olduğunu belirten Cevahir, yayımlanan KHK’yı ve ihraçları da, “Tek kalemde
– Anayasa Profesörü İbrahim Kaboğlu‘nu ve
– eski TTB Başkanı Prof. Özdemir Aktan‘ı görevlerinden ihraç edilmiş durumda.

Bizler de bu şekilde ihraç edildik. Bu dönemin normalleri..” şeklinde yorumladı.
Bir önceki KHK ile Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden (İLEF) 4 akademisyen ihraç edilirken son KHK ile İLEF’ten 11 akademisyen daha ihraç edildi. İhraç edilen akademisyenler arasında Nur Betül Çelik, Mine Gencel Bek, Funda Başaran Özdemir, Funda Şenol Cantek,
Ülkü Doğanay da yer alıyor.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden (Mülkiye)

1. Prof. Ahmet Haşim Köse 
2. Prof. Dr. İlhan Uzgel
3. Prof. Ayşe Gökçen Alpkaya
4. Prof. Dr. Ay
kut Namık Çoban
5. Prof. Dr. Zeliha Etöz
6. Doç. Murat Sevinç

7. Doç. Dr. Bülent Duru
8. Doç. Dr. Şennur Özdemir
9. Yrd. Doç. Dr. Barış Ünlü
10. Y. Doç. Pınar Ecevitoğlu
11. Yrd. Doç. Dr. Ahmet Murat Aytaç
12. Yrdç Doç. Dr. Eliçin Aktoprak Uzgel
13. Yrd. Doç. Dr. Nilgün Erdem
….
……………………
ihraç edildiler.  Güneydoğu’da yaşanan çatışmalara karşı “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisini imzalayan Anayasa Profesörü İbrahim Kaboğlu da ihraç edildi.

KHK ile ihraç edilen akademisyenlerin listesi…
=============================
Dostlar,

07 Şubat 2017 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 686 sayılı OHAL Kanun Hükmünde Kararnamesi (KHK) yayımlandı. Bu OHAL KHK’si ile Yüksek Öğretim Kurumu’ndan
330 akademisyen ihraç edildi. İlgili RG’nin 105-116. sayfaları arasında okunamayacak ölçüde küçük puntolarla listelenen 330 akademik çalışan görevlerinden uzaklaştırıldı.

Araştırma görevlilerinden de 10 kişi görevden uzaklaştırıldı.
Bizim sevgili okulumuz “Mülkiye” den toplamda 23 akademik çalışan görev dışı bırakıldı.
1859 tarihinde kurulan Mekteb-i Mülkiye 1936’da Atatürk‘ün istemiyle Ankara’ya taşınmıştı.
Ünü ve başarıları uluslararası sınırları aşan, gözbebeğimiz, çok yüksek puanlarla girilebilen….
bu saygın ve seçkin, üzerine titrenmesi gereken Bilim Kurumumuza ciddi bir darbe vuruldu.
130 dolayındaki öğretim üyesi kadrosundan 1/10’u tırpanlandı. Hiçbir dönemde olmadı böylesi.
Yandaş yazarlar bile bu infazı haksız, hukuksuz, AKP-RTE’ye tuzak, içinde bit yeniği var.. biçiminde yorumladılar ve YÖK Başkanını sorunu çözmeye çağırdılar.

70’i 686 sayılı OHAL KHK’si ile olmak üzere önceki uzaklaştırmalarla birlikte Ankara Üniversitesi 80’i aşkın akademik elemanını yitirdi. (6673 Akademik Personel var).
Sayfalarca süren uzuuuun mu uzun ihraç listesine erişim için aşağıdaki adres tıklanabilir..

http://www.resmigazete.gov.tr/main.aspx?home=http://www.resmigazete.gov.tr/mukerrer/ mukerrer.htm&main=http://www.resmigazete.gov.tr/mukerrer/mukerrer.htm

İçlerinde bizim de çalıştığımız Ankara Üniv. Tıp Fak. den tanıdık adlar var.
İçlerinde, Ankara Üniv. Siyasal Bilgiler Fakültesi / Mülkiye‘de öğrenciliğimizde tanıştığımız arkadaşlarımız var..
İçlerinde Hacettepe Üniv. Tıp Fak. den sınıf arkadaşımız eski TTB Başkanı Prof. Özdemir Aktan var; başkaca hekim meslektaşlarımız var..
İçlerinde, masamızın üstünde Anayasa hukuku kitapları olan, web sitemizde yazılarına
yer verdiğimiz Anayasa Hukuku hocası Prof. İbrahim Kaboğlu var…
……….
Saat 01:52 ve hiç keyfimiz yok, uykumuz yok, can ve mal güvenliğimiz gibi
HUKUK GÜVENLĞİMİZ de yok!..

15 yıldır tek başına iktidar olan bir siyasal kadronun ülkemizi sürüklediği ciddi hatta vahim bir karmaşa ortamındayız ve “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” adı altında dünyada ve
bilim dünyasında uygulamalı veya kuramsal örneği olmayan ucube bir sistemle, tek 1 kişiye, tüm ülkenin padişahlıktan da öte yetkiyle devredilmesi halktan isteniyor, halka dayatılıyor
ve koskoca ülke böylesi bir akıl tutulması içinde halkoylamasına sürükleniyor

Bir de AKP’den milletvekillerinden – Bakanlardan FETÖ’ye TV kameraları önünde övgüler dizenler yok listede!.. Neden???

Merhum Prof. Alpaslan IŞIKLI yaşasa ve görevde olsaydı O bile FETÖ bahanesi ile tasfiye edilebilirdi! Oysa 30 Aralık 2013 günü web sitemize koyduğumuz 

SAİD NURSİ, FETHULLAH GÜLEN VE LAİK SEMPATİZANLARI

adlı kitabı AKP-RTE ve AKP’liler okusalardı FG’den uzak durabilirlerdi belki??
Okuyun – okutun.. hala geç kalınmış sayılmaz..
(Bakılmasını dileriz. Bu kitabkaynak oluşturan konuşma metni için..) tıklayınız: SAID_NURSI_FETHULLAH_GULEN_VE_LAIK_SEMPATIZANLARI

fg_ve_akpli_vekiller_ayni_karede

– FETÖ yapılanmasının AKP içindeki üst düzey siyasal köklerine ne zaman inilecek?? AKP evinin önünü hatta içini neden temizle(ye)miyor, temizleyebilir mi??

Erdoğan TV’lerde “Ne istediler de vermedik?
18 Üniversiteyi kendilerine verdik..” demedi mi??

Anayasa değişikliği içinde seçim tarihinin 3 Kasım 2019 olarak belirlenmesi ne anlama geliyor? Dünyanın neresinde Anayasa’da seçim tarihi var?

FETÖ’cü AKP’li vekillere şantaj ve öbürlerine rüşvetten başka anlamı var mı??

Sevgi ve saygı ile. 08 Şubat 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

TÜİK 2016 Nüfus Verilerini Açıkladı

TÜİK 2016 Nüfus Verilerini Açıkladı

Sayı: 2463831 Ocak 2017

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçları, 2016
Bunlar yeterince yapılamayınca insan kalabalığı ekonomiye itki değil yük ve ayakbağı olur.
Bu kasıtlı politikalarla nitelikl, kılınamayıp iş ve meslek sahibi edilemeyen ve yoksul – bağımlı bırakılan milyonlar, siyaset – tarikat – ticaret lanetli üçgeninde tutsak alınır ve seçimlerde fanatik oy yığınları olur. Türkiye’de yapılan budur. AKP yöneticileri açıkça itiraf etmişlerdir ki, eğitim düzeyi arttıkça AKP oyları düşmektedir.
Dünya nüfus artış hızı 2016 için %1,13’tür. Türkiye bu rakamdan 1,35 – 1,13/ 1,13 = %20 daha yüksek bir hızla çoğalmaktadır. Çağımızda aslolan kalabalık ama niteliksiz “insan sürüleri” değil, örneğin TSK için söylendiği gibi yüksek nitelikli eğitimli ve teknolojik donanımlı küçük Ordulardır.
Dünya kaynakları korkunç bir hoyratlıkla harap edilmiştir. 7,6 milyarı bulan nüfusa yetmemektedir. Türkiye kendine yeterli buğdayı bile üretememekte, 20 milyon tonun üzerine çıkarılamayan üretim yeteriz olduğundan, Rusya’dan 3,5 milyon ton dolayında dışalım (ithalat) yapılmaktadır.
Eitim bir felakettir ve 4+4+4 ucube yasasından bu yana PİSA yarışmalarında iyice dibe vurduk.
SGK açıkları ülkeyi iflasa sürükleyecek boyutlardadır. Nüfusunun 1/3’ü 15-65  aralığı dışında kalan, yüksek işsizlikli, ciddi kayıtdışı ekonomisi, dışsatımı %72’ler dolayında dışalıma bağlı, olağanüstü borçlu…… bir ekonomide ve gelecek kuşakların yaşam hakkı adına yapılabilecek en akılı ve sorumlu iş, nüfus artışını kışkırtmayı derhal bırakıp tersini yapmaktır.
İktidar, Anayasa’nın 41. maddesinde emredilen aile planlaması hizmetlerini – eğitimini – örgütlerini – donanımını sağlamak zorundadır.
  • Türkiye’de ve dünyada HER AİLEYE 1 ÇOCUK kaçınılmaz bir zorunluk olmuştur..

Sevgi ve saygı ile.
31 Ocak 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com