Etiket arşivi: Büyük Devrimci ATATÜRK

TUNÇ ADAM: ATATÜRK

portresiLütfü Kırayoğlu
Elektrik Müh. (İTÜ),
ADD Gn. Bşk. Başdanışmanı
05.11.2016, https://add.org.tr/tunc-adam-ataturk/

TUNÇ ADAM: ATATÜRK

Halkının büyük çoğunluğu “ölenin ardından kötü konuşulmaz” diyen bir inanca mensup insanların ülkesiyiz. Irz düşmanlarını, katilleri, hırsızları, vatan satıcılarını “iyi bilirdik” tanıklığı ile sonsuzluğa “uğurluyoruz” kimi kandırdığımızı sanıyorsak?

Böyle bir inancı, herkesten daha “güçlü” olduğunu iddia eden kimi nankörler, 84 yıl önce aramızdan ayrılmış bir büyük insana on yıllardır saldırıyor. Ulusuna vatan, yoksuluna aş, işsizine iş, çocuğuna okul, öğretmenine öğrenci, tüm halkına özgür, onurlu, umut dolu aydınlık bir gelecek armağan etmiş büyük Atatürk’e hayasızca saldırıyor.

Bu saldırılarını kimi zaman sinsice, kimi zaman kabaca, apaçık yapıyorlar. Kimi zaman tepki karşısında “meczup” adını verdiklerince, kimi zaman da Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin olanaklarını kullanarak devletin yücelerine gelebilmişlerce…

Sıra büyük Atatürk’ün inkar edilemeyecek (yadsınamayacak) kazanımlarına geldiğinde Osmanlıcılığa sarılarak Atatürk adını ağzına almadan “Mustafa Kemal Paşa’yı Anadolu’ya Sultan Vahdettin gönderdi” teraneleri ile zaferin (utkunun) meyvelerine sahip çıkıyorlar.

Bu Osmanlıcılar bırakın tarih bilimini, Osmanlıyı, olayların kronolojik (zaman dizinsel) sıralamasını bile bilmiyorlar. Bizlerden çok inandıkları İngiliz belgelerindeki tarih sıralaması ile Mustafa Kemal Paşa‘nın Anadolu’ya geçiş kronolojisine bakalım.

Sultan Vahdettin, 30 Nisan 1919 günü Mustafa Kemal Paşayı İngilizlerin de onayını alarak 9. Ordu Müfettişi olarak tayin eder. Bu haber 6 Mayıs günlü gazetelerde yer alır. Yine 6 Mayısta Mustafa Kemal Paşa’nın kararnamesi yazılır. Bilindiği gibi Paşa, yanındaki 18 kişi ile birlikte 16 Mayıs günü Samsun’a hareket edip 19 Mayıs günü Samsun’a ayak basar. Ancak Paşa daha hareket etmeden İngilizler pirelenmiştir. 23 Mayıs günü İngiliz Muhipleri Cemiyeti kurucusu Sait Molla bütün belediye reislerinden İngiliz Muhipleri Cemiyetlerini himaye etmelerini isteyince Mustafa Kemal Paşa 26 Mayıs tarihinde ilk önemli genelgesini yayınlar:

  • “İstiklâli milli ve siyasimizin kurtarılmasının ancak milletin yekvücut olarak müdafaası ile kabildir.”

Bu genelge İngilizlerin Karadeniz Bölge Komutanı General Milne’i harekete geçirir. 6 Haziran 1919’da Sultana ve Sadrazam Damat Ferit’e telgrafla başvurarak “Kemal Paşa ve heyetinin derhal İstanbul’a dönmesi için emir verilmesini” istediğinde  Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a ayak basıp göreve başlamasının üzerinden yalnızca 18 gün geçmişti.

Harbiye Nazırı Şevket Turgut Paşa’nın İngilizlerin baskısı sonucu 8 Haziran 1919’da Mustafa Kemal Paşa’yı Bakanlar Kurulu Kararı ile İstanbul’a çağırdığı sırada, Paşa’nın Samsun’a ayak basmasının üzerinden yalnızca 20 gün geçmiş ve Havza’ya gelebilmişti. Dahiliye Nazırı Ali Kemal’in 23 Haziran 1919’da Mustafa Kemal Paşanın görevden azil yazısını çıkarttığında, Samsun’a ayak basmasının üzerinden 35 gün geçmişti. Yani Vahdettin ve İngilizler Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’da bulunmasına salt 35 gün tahammül edebildikleri (katlanabildikleri) halde, şimdilerde Osmanlıyı zafere ortak etmeye çalışıyorlar.

Bugünün Osmanlıcıları şunu da bilmiyor ki 9 Eylül 1922 tarihinde Türk orduları İzmir’e girdiğinde Sadrazam Tevfik Paşa’nın Mustafa Kemal Paşa’ya tebrik telgrafı göndermesine Sultan Vahdettin onay vermeyerek Mustafa Kemal’i ülkeyi kurtarma görevi ile Anadolu’ya gönderdiği yalanın baştan yok etti.

Osmanlıcılar, bütün bu çelişkili tutumlarına karşın açık ve sinsi Atatürk düşmanlığını hiç elden bırakmadı. AB talimatları ile Atatürk fotoğraflarının devlet dairelerinden indirilip çöp konteynerlerine (kaplarına) atılması ile başlayan süreç, ders kitaplarından Atatürk fotoğraflarının ve adının çıkarılması ile de bitmedi. Stadyumları yenilemek gerekçesi ile ülkenin her yerinde “arena” adı vererek yaptıkları yeni yapıları rüşvet gibi sunarak Atatürk statlarını yok ettiler.

Kimi işgüzar belediye başkanları Atatürk anıtını kaldırarak yerine çay bardağı heykeli dikme kararı aldı. Cesareti ise en tepedekilerin “iki ayyaş” sözlerinden ya da Lozan saldırılarından aldılar.

Günümüzden 72 yıl önce DP iktidara geldiğinde (14 Mayıs 1950), Ticani tarikatı Atatürk heykellerine kaba ve çirkin saldırılara başlamıştı. Bunun üzerine DP iktidarı Atatürk’ü Koruma Kanunu çıkararak bu saldırıların önünü kesmeye çalıştı. İşte bu sırada şair Mithat Cemal Kuntay “O’nun Heykelini Kırana” başlıklı aşağıdaki şiiri yazdı.

Sen ki yoktun, seni halketti bu heykel yoktan
Yoksa yurdunla Buhara’ya dönerdin çoktan

Tunç adam binmemiş olsaydı eğer tunç atına
Yurdun inmişti bugün bir otelin bir katına

Suç mu masum eşinin ırzını kurtardıysa?
Suç mu tarihini bayraklaşarak sardıysa?

Suç mudur şarka eğer başka güneş verdiyse?
Suç mudur, Akdeniz’in sırrını gösterdiyse?

Yirmi milyon yüreğin vurduğu ateştir, kırma!
Böyle mihrabı baban görmedi el kaldırma!

Sanma taştır, seni hala düşünür baştır o baş!
Sana yekpare vatan toprağı vermiştir o taş!

Sen de lütfet, O’na bir abidelik toprak ver;
Yurdu kurtarması suçsa eğer, hoş görüver.

Bu ülkeyi yönetme savındakiler, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurtardığı vatanda bir heykellik alanı O’na çok görse de, ezilen ülkeler başta olmak üzere, Dünyanın pek çok ülkesi O’na bir heykellik yer veriyor.

Aramızdan ayrılışının 84. yılında büyük devrimci Atatürk’ü saygı ve özlemle anıyoruz…

“SOSYAL DEMOKRASİ” GERÇEKTE NE DEMEK??


“SOSYAL DEMOKRASİ”
GERÇEKTE NE DEMEK??
 

 

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Türkiye’nin yüzakı devrimci aydınlarından dostumuz Sayın Yıldırım KOÇ,
çok önemli bir yazı kaleme aldı AYDINLIK‘ta. 14 Mart 2015 günü Gazete’de yayımlandı.

Sayın Koç, ustaca – özlü bir tarihsel irdeleme ile sorunsalı günümüze taşımakta ve
şu önemli tanımı yapmakta :

  • Sosyal demokrasiemperyalist sömürü sayesinde, emperyalist ülke işçi sınıflarının, emperyalizmi ve kapitalizmi destekleyerek hak ve özgürlüklere,
    yüksek yaşam standardına ve sosyal güvenceye kavuşmasıdır.”  

Hemen ardından Devrimci seçeneği vermekte :

  • Halkçılık ve devletçilik ise emperyalist sömürünün önlenmesi sayesinde
    kaynakların ülke işçi sınıfı ve halkı için kullanılması anlayışıdır.”

    *****

Sayın Koç reçeteyi de çok net koymaktadır :

  • Çözüm sosyal demokrasi değil; halkçılık ve devletçiliktir.

Dolayısıyla bu 2 önemli ilke; HALKÇILIK ve DEVLETÇİLİK mutlaka anımsanmalıdır ki;
Mustafa Kemal Paşa’nın “6 Ok”undan 2’sidir. Yine dolayısıyla diyelim;

Mustafa Kemal ATATÜRK‘ün 1919’da kurduğu parti olan CHP,
sosyal demokrat bir parti olarak kurulmuş değildir!

CHP Atatürk’ün Partisi olarak kalacaksa, -ki siyasal ahde vefa bunu gerektirir- kılavuzu, anayasası, rotası “6 Ok” tur. Bu Ok’larla oynamak, siyasal manevralarla dışlayıp etkisizleştirmek siyasal ahlaka da sığmaz, tarihsel mirasa saygıya da..

Sosyal Demokrasi, kapitalizmin sömürdüğü emekçi katmanlara sömürüsünden bir miktar
pay (Rüşvet!) vererek bu katmanları teslim almasıdır. Sömürücü ve rüşvetçi bir düzeni  meşrulaştırmaya araçtır; bu yüzden de Ahlak dışı (immoral) bir siyasal ideoloji ve rejimdir.

Büyük Devrimci ATATÜRK, bu çarpıcı olguyu daha 1920’lerde kavramış bir insandı.
Bu yüzden Liberalizmi reddetmişti :

  • “T.C. Devleti, Türk vatanında yüzyıllardan beri bireysel ve özel girişimle yapılmamış olan şeyleri bir an önce yapmak istedi ve  görüldüğü gibi kısa zamanda yapmayı başardı. 
  • BİZİM İZLEDİĞİMİZ YOL, GÖRÜLDÜĞÜ GİBİ LİBERALİZMDEN BAŞKA BİR SİSTEMDİR.”

    *****

Yıllar önce Edremit’te, ADD adına bir Aydınlanma konferansımızda dinleyiciler arasında olan
ADD Edremit Şubesi kurucularından meslektaşımız Sayın Dr. Hasan İleri bize
çok önemli bir belge fotokopisi vermişti. Bu fotokopide Kasım 1925’te (belleğimizde kalan),

  • Atatürk’ün de imzasını içeren bir Bakanlar Kurulu (Hükümet) kararnamesi ile
    SOSYAL DEMOKRAT Partinin kapatıldığı 
    yazılı idi.

Sayın Dr. İleri bu tezini daha sonra da hep yineledi, yazdı, TV’lerde dillendirdi ve bildiğimiz ölçüde bir yalanlama da almadı. Biz de öyle..
Bu belgeye arşivimizde eriştiğimizde, sitemizde paylaşacağız..

Ayrıca bu sitede, Kemalist Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN‘in “Kemalizm ve Sosyal Demokrasi”
başlıklı kapsamlı irdelemesine (8 sayfa) yer verilmişti (9.8.2012).
Aşağıdaki erişkeden (linkten) bu önemli ve kapsamlı makale okunabilir :

http://ahmetsaltik.net/2012/08/09/kemalizm-ve-sosyal-demokrasi/

Değindiğimiz önemli makale şöyle bağlanıyor :

  • “Bütün bilimsel kaynaklar, Avrupa kıtasında gerçek anlamda bir sosyal demokrasi olamayacağını ortaya koymaktadır. Türkiye’de Avrupa Birliği dışında bırakıldığı içinAtatürk’ün ülkesinde gerçek anlamda bir sosyal demokrasi uygulaması mümkün görünmemektedir. Devletin kaynaklarının yabancılara devredilmesi, artan nüfusun talepleri ve Türkiye’nin kendine özgü koşulları, gerçek anlamda bir Sosyal Demokrasiyi bu ülkede mümkün kılmamaktadır. O zaman, bugünün koşullarında sosyal demokrasi diye ortaya çıkanlar,
    küresel emperyalizmin bütün dünyaya dayatmış olduğu yeni demokrasi ilkelerini uygulayacak bir neo-liberal programı üstü örtülü bir biçimde uygulamaya yönelecektir. O zaman, Türkiye Cumhuriyeti’nden ve Atatürk’ ün devlet modelinden geriye bir şey kalmayacağı anlaşılmaktadır. Artık bu konuda Türk Ulusu’nun bir karar vermesinin zamanı gelmiştir.
  • Ya Türkiye Cumhuriyetini ve ulusal – üniter devleti yaratan Kemalizm ya da
    küresel emperyalizmin merkezi coğrafyaya egemen olmasını sağlayacak
    Sosyal Demokrasi görünümlü yeni demokrasi…
  • Türk ulusu için var olma ve yok olma mücadelesi bugünün koşullarında da devam etmektedir.
    Kemalizm ve Sosyal Demokrasi tartışmalarının arkasında yatan gerçekler bunlardır.”

*****

“Sosyal Demokrat” dostlarımıza, CHP’ye… kritik bir “bilgi notu” olarak sunarız.
7 Haziran 2015 “kritik” genel seçimleri öncesinde zamanlayarak, özellikle..

Bir kez daha düşünülsün diye..

Sevgi ve saygı ile,
15.03.2015, Ankara

Sosyal demokrasi mi halkçılık mı?

Sosyal demokrasi mi halkçılık mı?

portresi

 

Yıldırım KOÇ
AYDINLIK
, 14.03.2015

 

Emperyalist güçler ve yerli işbirlikçileri Türkiye’yi parçalamak istiyor.
Parçalayamayacaklar! 
Peki, bu saldırıya karşı bizim programımız ne?
Sosyal demokrasi mi, halkçılık ve devletçilik mi?

Sosyal demokrasi Türkiye’de yeterince bilinmiyor. Bu konuda yazanların önemli bir bölümü de Batı Avrupa’nın emperyalist ülkelerinin “ilerici” gözüken yazılarını özetliyor.

Sosyal demokrasi ne? 

Yüz yılı aşkın süredir sosyal demokrasi, emperyalist ülkelerin egemen sınıflarının
kendi işçilerini ehlileştirmek için kullandıkları anlayış ve uygulamalardır. Gelişmiş kapitalist ülkelerde işçi sınıfları, 19. yüzyılın ilk yarısında kapitalizmin mezar kazıcılarıydı.

Emperyalist ülkelerin işçi sınıflarına emperyalist sömürüden pay verildi.
İşçi sınıfları, emperyalizmin ve kapitalizmin destekçilerine, payandalarına dönüştürüldü.
Sosyal demokrasi bu anlayış ve uygulamanın adıdır.

Hakim sınıfların dış sömürüyle iç barışı sağlamasının geçmişte de örnekleri vardı.

ROMA’DA DIŞ SÖMÜRÜ

İki bin yıl önce Roma İmparatorluğu’nda patrisyen (asil) aileler (AS: patriciler)
ülke ekonomisinde ve yönetiminde belirleyici güce sahipti. Ayrıca küçük üretici köylülerden oluşan “pleb”ler vardı. Bunların dışında mülk sahibi olmayan özgür Romalılara da “proletarii deniyordu. M.Ö. 1. yüzyılda Roma’nın özgür yurttaşlarının nüfusu 3.3 milyonken,
kölelerin sayısı 2 milyona ulaşmıştı.

Roma egemen sınıfları, fethedilen yeni topraklara yoksul plebleri ve proleterleri yerleştirerek onların Roma’da karışıklık çıkarmasını engelliyordu. Ancak genişleme durunca iç sorunlar artmaya başladı. Özellikle M.Ö. 73 yılında başlayan ünlü Spartaküs ayaklanması
Roma’yı sarstı.

Julius Sezar M.Ö. 44 yılında öldürüldü. Ardından Gaius Octavius tek başına iktidara geçti, Roma İmparatorluğu’nu kurdu, Augustus adını aldı, “Roma Barışı”nı (AS: Pax Romana) sağladı ve ülkeyi M.Ö.27-M.S.14 yılları arasında yönetti. Roma Barışı’nın önemli unsurlarından biri, Roma’daki patrisyenlerle plebler ve proletarya arasında barış sağlanmasıydı. Augustus bunu sağlayabilmek için Roma’nın yoksul özgür yurttaşlarına (pleblere ve proletaryaya) ucuz ve daha sonra da bedava buğday dağıttı. Nil vadisinden getirilen bedava buğday, Roma’nın egemenliği altındaki bölgelerden gelen haracın bir bölümüyle finanse ediliyordu. Asiller,
Roma proletaryasını, sömürü sonucu elde edilen bedava buğdayla ehlileştirdiler ve kullandılar.

BİZANS’TA DIŞ SÖMÜRÜ

İstanbul’a, yaklaşık 1000 yıl boyunca Bizans İmparatorluğu egemendi. 1500 yıl önce İmparator Jüstinyen yeni vergiler koydu. 13 Ocak 532 günü yoksul halk büyük bir ayaklanma başlattı. “Nika Ayaklanması” sırasında kentin yaklaşık yarısı yakıldı, Ayasofya tahrip edildi,
binlerce kişi katledildi. İki hafta süren ayaklanma sonrasında da 30 bin dolayında isyancı öldürüldü. Bu ayaklanmadan sonra Bizans imparatorları İstanbul’da yaşayanlara ucuz buğday sağlamaya başladı. Bu uygulama, kitlelerin imparatora karşı ayaklanmasını önledi.
Ucuz buğday dağıtma uygulaması 12. yüzyıla dek sürdü. 12. yüzyılda bu uygulama kaldırılınca kent yoksullarının sınıf çıkarları temelindeki ayaklanmaları yeniden başladı.

TÜRKİYE’DE ÇÖZÜM 

  • Sosyal demokrasi, emperyalist sömürü sayesinde, emperyalist ülke işçi sınıflarının, emperyalizmi ve kapitalizmi destekleyerek hak ve özgürlüklere, yüksek yaşam standardına ve sosyal güvenceye kavuşmasıdır.  

Halkçılık ve devletçilik ise emperyalist sömürünün önlenmesi sayesinde kaynakların
ülke işçi sınıfı ve halkı için kullanılması anlayışıdır.

Çözüm sosyal demokrasi değil; halkçılık ve devletçiliktir.

===================================

Dostlar,

Türkiye’nin yüzakı devrimci aydınlarından dostumuz Sayın Yıldırım KOÇ
çok önemli bir yazı kaleme aldı AYDINLIK‘ta. 14 Mart 2015 günü Gazete’de yayımlandı. Sayon Koç, ustaca – özlü bir tarihsel irdeleme ile sorunsalı günümüze taşımakta ve şu önemli tanımı yapmakta :

  • “Sosyal demokrasi, emperyalist sömürü sayesinde, emperyalist ülke işçi sınıflarının, emperyalizmi ve kapitalizmi destekleyerek hak ve özgürlüklere, yüksek yaşam standardına
    ve sosyal güvenceye kavuşmasıdır.”  

Hemen ardından Devrimci seçeneği vermekte :

  • “Halkçılık ve devletçilik ise emperyalist sömürünün önlenmesi sayesinde
    kaynakların 
    ülke işçi sınıfı ve halkı için kullanılması anlayışıdır.”

Sayın Koç, reçeteyi de çok net koymaktadır :

Çözüm sosyal demokrasi değil; halkçılık ve devletçiliktir.

Dolayısıyla bu 2 önemli ilke; HALKÇILIK ve DEVLETÇİLİK mutlaka anımsanmalıdır ki; Mustafa Kemal Paşa’nın “6 Ok”u’ndan 2’sidir. Yine dolayısıyla diyelim; Mustafa Kemal ATATÜRK‘ün kurduğu parti olan CHP, sosyal demokrat bir parti olarak kurulmuş değildir!

CHP Atatürk’ün Partisi olarak kalacaksa, -ki siyasal ahde vefa bunu gerektirir-
kılavuzu, anayasası, rotası “6 Ok” tur. Bu Ok’larla oynamak, siyasal manevralarla dışlayıp etkisizleştirmek siyasal ahlaka da sığmaz, tarihsel mirasa saygıya da..

Sosyal Demokrasi, kapitalizmin sömürdüğü emekçi katmanlara (sınıflara) sömürüsünden bir miktar pay (Rüşvet!) vererek bu katmanları teslim almasıdır. Sömürücü ve rüşvetçi bir düzeni  meşrulaştırmaya araçtır; bu yüzden de Ahlak dışı (immoral) bir siyasal ideoloji ve rejimdir.

Büyük Devrimci ATATÜRK, bu çarpıcı olguyu daha 1920’lerde kavramış bir insandı.
Bu yüzden Liberalizmi reddetmişti :

“T.C. Devleti, Türk vatanında yüzyıllardan beri bireysel ve özel girişimle yapılmamış olan şeyleri bir an önce yapmak istedi ve  görüldüğü gibi kısa zamanda yapmayı başardı. 

BİZİM İZLEDİĞİMİZ YOL, GÖRÜLDÜĞÜ GİBİ LİBERALİZMDEN BAŞKA BİR SİSTEMDİR.”

Yıllar önce Edremit’te, ADD adına bir Aydınlanma konferansımızda dinleyiciler arasında olan ADD Edremit Şubesi kurucularından meslektaşımız Sayın Dr. Hasan İleri, bize çok önemli bir belge fotokopisi vermişti. Bu fotokopide Kasım 1925’te (belleğimizde kalan),

  • Atatürk’ün de imzasını içeren bir Bakanlar Kurulu (Hükümet) kararnamesi ile
    SOSYAL DEMOKRAT Partinin kapatıldığı
    yazılı idi.

Sayın Dr. İleri bu tezini daha sonra da hep yineledi, yazdı, TV’lerde dillendirdi ve
bildiğimiz ölçüde bir yalanlama da almadı. Biz de öyle..
Bu belgeye arşivimizde eriştiğimizde, sitemizde paylaşacağız..

Ayrıca bu sitede, Kemalist Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN‘in “Kemalizm ve Sosyal Demokrasi” başlıklı kapsamlı irdelemesine (8 sayfa) yer verilmişti (9.8.2012). Aşağıdaki erişkeden (linkten)
bu önemli ve kapsamlı makale okunabilir..

http://ahmetsaltik.net/2012/08/09/kemalizm-ve-sosyal-demokrasi/

Değindiğimiz önemli makale şöyle bağlanıyor :

  • “Bütün bilimsel kaynaklar, Avrupa kıtasında gerçek anlamda bir sosyal demokrasi olamayacağını ortaya koymaktadır. Türkiye’de Avrupa Birliği dışında bırakıldığı için Atatürk’ün ülkesinde gerçek anlamda bir sosyal demokrasi uygulaması mümkün görünmemektedir. Devletin kaynaklarının yabancılara devredilmesi, artan nüfusun talepleri ve Türkiye’nin kendine özgü koşulları, gerçek anlamda bir Sosyal Demokrasiyi bu ülkede mümkün kılmamaktadır. O zaman, bugünün koşullarında sosyal demokrasi diye ortaya çıkanlar,
    küresel emperyalizmin bütün dünyaya dayatmış olduğu yeni demokrasi ilkelerini uygulayacak bir neo-liberal programı üstü örtülü bir biçimde uygulamaya yönelecektir. O zaman,
    Türkiye Cumhuriyeti’nden ve Atatürk’ün devlet modelinden geriye bir şey kalmayacağı anlaşılmaktadır. Artık bu konuda Türk Ulusu’nun bir karar vermesinin zamanı gelmiştir.
  • Ya Türkiye Cumhuriyetini ve ulusal – üniter devleti yaratan Kemalizm ya da
    küresel emperyalizmin merkezi coğrafyaya egemen olmasını sağlayacak
    Sosyal Demokrasi görünümlü yeni demokrasi…
  • Türk ulusu için var olma ve yok olma mücadelesi bugünün koşullarında da devam etmektedir. Kemalizm ve Sosyal Demokrasi tartışmalarının arkasında yatan gerçekler bunlardır.”

*****

“Sosyal Demokrat” dostlarımıza, CHP’ye… kritik “bilgi notu” olarak sunarız.
7 Haziran 2015 “kritik” genel seçimleri öncesinde zamanlayarak, özellikle..
Bir kez daha düşünülsün diye..

Sevgi ve saygı ile, 15.03.2015 

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com