Etiket arşivi: “Barış Süreci”

63 AKİL ADAMA KRİTİK SORULAR..

Dostlar,

Sayın Cüneyt Ülsever 3 ay önce  63-2 Akil adama birtakım sorular yöneltti..
Acı mizah da katarak..

Bildiğimiz ölçüde Sayın Ülsever “adam yerine konup” (!) muhteremlerce (63-2 Akil!) yanıtlanmadı.

Ama bu akil / sakiller bize göre yanıtlarını raporları ile verdiler..

Sayın Ülsever’in anlayacağı dille : “Al sana yanıt!” (!) dediler..

Aşağıda sorular..
Hazır AKİLLER RAPORU haşmetlü Başvekilimize sunulduktan sonra..

Onun da altında 83 milyonluk Türkiye’ye “al sana” yanıtı..

Son söz de Hz. Ali‘den olsun.. (yazının en sonunda..)

Sevgi ve saygı ile.
11.7.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===============================

63 AKİL ADAMA KRİTİK SORULAR..

Akilli adamlara ilk dilekçemi geçen Pazar günü verdim. Şu ana dek cevap alamadım ama hiçbir kırgınlığım yok. Dilekçe ellerine ulaşalı ancak 48 saat oldu. Daha vakitleri çok. Beni münafık addetseler de T.C. vatandaşı olarak ciddiye alıp, dilekçeme
cevap vereceklerinden eminim.

Dedem “akıllı adam buldun mu aklını bandıra bandıra kullan!” derdi.

Ben de dedemin nasihatini tutup, aklıma gelen soruları “63 akilli adam”a sormaya devam ediyorum. Hangisi cevap verirse versin, fark etmez! Bazıları başkan falan oldular ama onlar eşit seviyede akıllılar! Hatta bu soruları dilekçeme ekleyip,
toptan cevap da verebilirler.

Aklıma takılanlar şunlar:

***

Bugüne dek ben “barış süreci” hakkında çok az bilgi sahibi olabildim.

Bildiklerim şöyle:

1)Sürece destek verenler iyi, süreci şüphe ile karşılayanlar kötü insanlar!

2)Ülkeye barışın gelmesi için ateşkes lazım.
Ateşkesin olması için de PKK’lıların sınırdan dışarı çıkması gerekiyor.

a)PKK’lıların sınırdan çıkması için Meclis kararı alınmayacak. Ancak, son anda
“barış süreci” ile ilgili olarak TBMM’de Araştırma Komisyonu kurulmasına karar verildi. Anayasa’nın 98. maddesi ise Meclis araştırması, belli bir konuda bilgi edinilmek için yapılan incelemeden ibarettir” diyerek sadece “bilgi edinmeye” izin veriyor.

b)Sınırdan çıkışa yasal düzenleme yapılmayacak ama PKK’lılar Başbakan’ın
son kararına göre silahlarını gömerlerse ellerini kollarını sallayarak
sınırdan çıkabilecekler. Hiç suç işlememişler doğrudan köylerine gidecekler.

Bildiğim kadarı ile salt Başbakan’ın “olur” parafı ile PKK’lıların silahlı-silahsız sınırdan çıkmaları hukuka uygun değildir!

***

Münafıklık ettiğim “barış süreci” ile ilgili bilgim bu kadar!

Sağa sola sordum, fazlasını bilen yok!

Açıkçası neye münafıklık ettiğimi bile doğru dürüst bilmiyorum.

***

Sayın Akıllılar! Lütfen, “barış süreci”ni halka detaylı olarak anlatınız.
Vatandaş olarak A’dan Z’ye neler planlandığını bilmek istiyoruz.
Siz de bilmiyorsanız Başbakan’a sorun. O size anlatsın, siz de bize anlatın!

Türkiye tarihinin en önemli süreçlerinden birisine girmişken devletlûlarımız muhakkak ki bir plan hazırlamışlar, ona uygun strateji geliştirmişler, taktik detaylara girmişlerdir.

Biz ise sadece PKK’nın silah bırakması ihtimali konusunda yarım yamalak
bilgiye sahibiz. Silah bırakma karşılığı PKK ne alacak, hiç bilmiyoruz!

Bizim belki de “barış süreci”ni ayakta alkışlayan ABD Dışişleri Bakanı John Kerry kadar bilgiye sahip olmamıza gerek yok ama bari ana başlıkları açıklayın.

Ana başlıkları bile açıklayamazsanız, merak ettiğimiz şu konularda hiç olmazsa
tüyo verin:

1)30 yıldır savaşan PKK hiçbir şey almadan silah bırakacak kadar enayi mi?

2)PKK’lıların sınırdan çıkışı hukuka uygun olmazsa guguka mı uygun olacak?

3) Eğer sınırdan çıkış guguka uygun olacaksa, siz hukuka saygılı akıllı adamlar
buna itiraz edecek misiniz? Pazar günkü dilekçemde belirttiğim gibi Başbakan’ı uyaracak mısınız? Sizi yine de iplemezse “akilli adamlık”tan istifa edecek misiniz?

4)Genel af çıkacak mı, çıkmayacak mı?

5)Apo dışarı çıkacak mı, çıkmayacak mı?

6)Hangi isim altında olursa olsun, “özerklik”ten anladığınız nedir?
Hangi özerklik şartları kırmızı çizginizdir? Hangi noktada beyninizin tası atar?

7)Başkanlık Sistemi barış sürecinin bir parçası mıdır?
Eğer parçası ise“olmaz böyle pazarlık!” deyip, akillilikten vaz mı geçeceksiniz?

Kestane kebap! Acele cevap!

Lütfen:

1)“Genel af / özerklik / başkanlık sistemi falan bizi aşar,
biz sadece Başbakan’ın izin verdiği kadar barış isteriz.”
 demeyiniz.

2) “Biz halkın değil, Başbakan’ın akillisiyiz, halktan akıl alıp Başbakan’a vermeyiz,
sadece Başbakan’dan akıl alıp halka veririz!”
de demeyiniz!

Dr. Cüneyt Ülsever
(9.4.13, Yurt Gazetesi, 
Odatv.com)

=======================================

AKİLLER RAPORUNUN ANA MADDELERİ..

Yerel parlamentolar olmalı, Eyalet sistemi olmalı..

Anadilde eğitim istenmekte!

“Lozan’dan günümüze kadar Kürt halkı kandırıldı, kandırılmaya çalışıldı.
Artık kandırılmak istemiyoruz. Kürtlerden ziyade Türkler ikna edilmeli.” denmekte.

“Öcalan’ın serbest bırakılması” istenmekte!
(metinde Öcalan 7 kez geçiyor)

Genel af istenmekte..

PKK 7 kez metinde geçmekte ve
PKK ve silahlı güçler muhatap alınmalı… denilmekte

Terörle Mücadele Yasası’nın kaldırılması istenmekte..

“İttihat ve Terakki’den bu yana Kürt sorunu Kürtleri zabt u rabt altına alma sorunudur. Her seferinde Kürdistan‘a yeni fetihler düzenledi.” denilmekte.
(Temmuz 2013)

===============================================

  • “Akıl aya, bilim yıldızlara; bunları kullanma becerisi de güneşe benzer!.. 
     Kullanma becerisi edinmediğiniz akıl ve bilim, size yıldızlar kadar uzaktır…”

    Hz. Ali

RİFAT SERDAROĞLU : İki İzmirli

RİFAT SERDAROĞLU

portresi3

İki İzmirli

İzmirli demokrattır. Özgürlükçüdür. Kimseden emir almaz. Bakan aracı geçecek diye yolları kesen trafik polisi ile kavga eder, arabasına “yuh” çeker, sırtını döner.

İzmirli kadınlar çok cesurdur. Ata’sına, Cumhuriyet’e, Lâikliğe, çağdaş yaşama
hakaret edene derhal müdahale eder.

İzmirli, kimsenin etnik kökeni ile ilgilenmez.
Cumhuriyetin temel ilkelerine saygı duyan herkesi kardeşi sayar.

İzmirli çalışkandır. Ne işadamları, ne öbür İzmirliler devletten avanta almazlar.
İzmir’den bir tane bile “Deniz Feneri”, “Yimpaş” , “Jet Fadıl” çıkmaz.

İzmirliler çalışırlar, vergilerini öderler, inançlarını Allah rızası için yaşarlar.
İnsan gibi eğlenirler. Rakı da içerler, ayran da. Kimse onlara ne yapacağını,
ne içeceğini söyleyemez…

Binali Yıldırım, İzmir Milletvekilidir ve kendisini İzmirli olarak kabul eder.
Fatih Çekirge ise doğma büyüme İzmirli olduğunu ve bununla gurur duyduğunu söyler.

Biz İzmirliler, “İzmirliyim” diyen her vatandaşımıza kapımızı ve gönlümüzü açarız.
Etnik kökeni, doğum yeri bizleri hiç ilgilendirmez. Yeter ki “İzmirli” duruşunu bozmasın.

İzmir’de doğup da “İzmirli duruşundan” “biat” kültürüne tenzili rütbe edeni de,
İzmirli olduğunu söylediği halde şartsız itaat etmeyi (biat) sürdüren sözde İzmirlileri anında anlarız. Bunlar artık bizler için “Çakma İzmirlidirler”, ağızlarıyla kuş tutsalar
onlar “İzmirli” olamazlar.

Çakma İzmirli Binali Yıldırım; Pazar günü İzmir’de,

“Ne pazarlığı yaptınız, diyorlar. Biz de diyoruz ki, biz bir pazarlık yaptık doğru.
Tek Devlet, Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Vatan. Bunun dışında pazarlığımız yok.
Terör nedeniyle 400 Milyar Doları aşan bir kaynağımız yok olmuş.
Bu kaynak bir hiç uğruna gitti, arkada birçok gözyaşı bıraktı” 
dedi.

Binali Bey, sizin uyanıkken düşündüğünüzü, zekâ düzeyi düşük olan bir İzmirli uykusunda düşünür. Siz İzmirlileri kendi zekânızla mı kıyas ediyorsunuz?

Karayılan denen çıyanın dedikleri ne olacak? Adam açıkça, Türkiye’yi tehdit edip Özerk Yönetim-Kürdistan’a statü- Öcalan dâhil tüm PKK’lı katillerin serbest kalmaları için anlaşma yapıldığını söylüyor.

400 Milyar Dolarımızı bu katiller harcatmadı mı?

‘Bir hiç uğruna’ dediğiniz şeye biz İzmirliler “Vatan Savunması” deriz.

Kurtuluş Savaşımız sırasında, sizlerin “Fikir Dedeleriniz” İngilizlerin-Fransızların kucağında otururken, biz İzmirliler düşmana “İlk Kurşunu” atıyorduk.
Eğer bugün siz Bakanlık koltuğunda oturuyorsanız, bunu “biat kültürü” ile yetişenlere değil, İzmirli ruhuyla yetişen “Çılgın Türklere” borçlusunuz.

Sonradan Bozulmuş İzmirli Fatih Bey; Pazartesi yazısında;

“Biliyorum çok kızgınsın. Biliyorum tartışırken karşındakine ‘bayrak açma’ diyorum diye kızıyorsun. Ve sonra ‘Türk Bayrağı açmak suç mu?’ diye sorup daha da kızıyorsun. Bir devlet kendi topraklarına bayrak dikip övünür mü?
Dünyada hangi ülke kendi dağına bayrak dikip poz verir?..” 
dedi.

Fatih Bey,

Dünyanın hangi ülkesinde bir terör örgütü 54 000 kişinin ölümüne ve o ülkenin
400 milyar Dolarlık bir ekonomik kaybına neden olmuştur?

PKK terör örgütü, bu ölüm ve kayıpları örneğin Amerika’da yapsa idi, neler olurdu? Terör örgütünden, üyelerinden bir tanesi sağ kalır mıydı?
Örgüt üyelerinin yakınlarından adaya gönderilmeyen kalır mıydı?
Bir Amerikalı gazeteci, sizin dün yazdığınız yazıyı yazabilir miydi?

Fatih Bey, bırakın bizim şanlı bayrağımızla uğraşmayı.
Eğer yüreğiniz yetiyorsa, asılan PKK paçavraları ve cani Öcalan’ın posterleriyle uğraşın.
Ama yapamazsınız, çünkü onların elinde silah var, değil mi?
Gücünüz, eline Türk Bayrağı alıp sallayan insanlarımıza yeter.
Siz mi İzmirlisiniz?

Değerli Okurlar;

AKP İktidarının 11. Yılında;

  • PKK paçavrası – Öcalan posteri taşımak serbest / Türk Bayrağı yasak.
  • Atatürk’e küfretmek serbest /Atatürk demek, O’nu savunmak yasak.
  • Hizbullah Terör Örgütünün Cumhuriyete hakaret etmesi serbest/ Cumhuriyeti savunmak yasak.
  • Tarikatlar-Cemaatler serbest/Türkiye Cumhuriyeti yani TC yasak.
  • Ümmet olmak serbest/ Türk Milleti olmak yasak hale geldi.

“Hukuksal altyapısı” olmayan ve AKP Hükümetinin adına “Barış Süreci” dediği,
“İhanet Çemberini” mutlaka kıracağız.

Türk Milleti bu tuzaktan da çıkacak ve herkese yaraşır olduğu dersi verecektir.

Rifat Serdaroğlu : SONU HAYIR DEĞİL


Rifat Serdaroğlu

portresi

SONU HAYIR DEĞİL

Bir insanın kendine yapabileceği kötülüğü, kırk kişi bir araya gelse yapamaz.

Başbakan Erdoğan’ın son günlerdeki görüntüsü ve konuşmaları,
O’nun çok yıprandığının işaretleridir. Saçları dökülmüş, çökmüş, enerjisini kaybetmiş biri gibi görüntü veriyor!

Ciddi bir ameliyat geçiren ve bağırsağından yaklaşık 25 cm alınan Erdoğan,
gördüğü yoğun tedavi ve ilaç desteğine rağmen istirahat etmeyi reddettiği için,
sık-sık rahatsızlanmaya başladı. Hemen her hafta soğuk algınlığına yakalandığını söylüyor.

Hastalık bu, kimin başına ne geleceğini hiçbirimiz bilemeyiz. Ama herhangi bir hastalığa yakalanan birinin de, hastalığının tedavisi için gerekli şartlara uymak zorunda olduğunu bilmesi gerekir.

Hijyenik hastane ortamında ve sürekli doktor kontrolünde tedavi görmesi gereken bir hasta, sırf “Bakın ben turp gibiyim” diyebilmek için evinde, sağlıksız koşullarda
her gün saatlerce makineye bağlanırsa, hastalığın seyrini hızlandırmış olur.

Başbakan Erdoğan, sağlıklı düşünememekte ve çok çabuk sinirlenmektedir.

Birleştirici-bütünleştirici-sakinleştirici-uzlaşmacı bir dil kullanması gereken Başbakan, tam tersini yapmakta, her sözü her davranışı ile ülkenin birliğini bütünlüğünü
tehlikeye atmaktadır.

Başbakan Erdoğan’ın gerçek nihai hedefinin “Federe İslam Devleti” olduğunu,
O’nun siyasi hayatını , tüm konuşmalarını- ilişkilerini bilen ve araştırma yapan herkes
net olarak bilebilir.

Başbakan, zamanının azaldığını bildiği için, daha önceden planladığı programını çabuklaştırmıştır.

Cani Öcalan-BDP-PKK ile “Barış Süreci” denen kılıf altında anlaşması da,
“Akil İnsanlar”
 adıyla Türk Devleti – Türk Milleti düşmanlarını görevlendirmesi de
bu sebeptendir.

Başbakan Erdoğan, giderken yıkıp-yakarak gitmek istemektedir.

Kendisini Türkiye Cumhuriyeti Başbakan’ı yapan Türk Milletine, hangi vicdan, hangi akıl, hangi gerekçelerle bunu layık görür, bunu bizlerin anlaması mümkün değildir.

Bu yazılanları doğrulamak için size üç örnek vermek istiyorum :

*Silivri’de 20 binden çok insan demokratik tepkilerini göstermek ve orada yaşanmakta olan hukuksuzluğa kamuoyunun dikkatini çekmek için toplanıyor. İnsanlar, biber gazı-basınçlı su ile yerlerde sürükleniyorlar. Ülkenin Başbakanı “Bu insanların çoğu 50-60 yaşında insanlar. Ellerinde sadece Türk Bayrakları var. Bu insanlar niçin bu haldeler?” diye merak edip araştıracağına ve gereğini yapacağına, insanlara
terörist damgası vuruyor ve bağımsız yargıya emir vererek Savcıları harekete geçiriyor!

Sanki o insanlar T.C. Vatandaşları değil de, Esed’in vatandaşları?

Aynı anda ülkenin çeşitli üniversitelerinde, ellerinde PKK paçavraları ve Cani Öcalan posterleri taşıyanlar, polis koruması ile dolaşıyorlar!

*Başbakan, cemaatçi polislerin ve Kürtçü AKP Milletvekilinin gömdüğü silahlar bulununca, “Bakın ülkenin her yerinden silah fışkırıyor..” diyor, ama öbür yandan PKK katillerine, “Silahlarınızı gömün öyle gidin. İster mağaraya, ister dağa nereye istersen oraya gömün..” diyerek suç işliyor!

*Başbakan, “Süreç” için, “Şehitlerimizin ruhunu asla incitmeyiz” diyor ama
PKK elçiliği yapacak 63 kişiye, şehit ailelerinden de kesilen paralar ile oluşan bütçeden milyonlarca lira para vermekten çekinmiyor!

Bunlar akıllı ve ülkesini seven birinin yapacağı işler değildir.

En sevmediğim siyasetçi tipi hırsını, aklının üzerine çıkaran siyasetçilerdir.

Tarih, bu tip siyaset adamlarının feci sonlarıyla doludur.

AKP’nin bu gidişinin sonu da maalesef hayırlı değildir.

Sağlık ve başarı dileklerimle.
(13 Nisan 2013)