Etiket arşivi: “Jet Fadıl”

Yılmaz ÖZDİL: YAVER

YAVER

portresi_kravatli

 

Yılmaz ÖZDİL
SÖZCÜ
, 11.08.2016

 

(AS: Bizim kapsamlı irdelememiz yazının altındadır..)

Malta’da cübbesiz halde jet ski yaparken fotoğraflandı. Gerisi çorap söküğü gibi geldi… Şehitliklerimizi ve Sultan Abdülhamid’in kabrini ziyarete geldim diyordu ama, beş yıldızlı Intercontinental’de kalıyor, bikinili kadınlarla yüzüyordu. Gayet makul bi savunma yaptı, “gözlerim bozuk, baktığımda kadın mıdır erkek midir, seçemiyorum” dedi. Altın çerçeveli Versace, Ferre gözlükler takıyordu. Kışın Alplere gidiyordu. İki eşi vardı, İsviçre tatilinde eşlerine Chopard saatler almıştı. Havuzlu villasındaki musluğu bile ithaldi.

Displaying
(7 Trmmuz 2016, Demokrasi ve Şehitler mitingi, Yenikapı – İSTANBUL)

Jet Fadıl’ın kankasıydı. Jet Fadıl‘la beraber Caprice Gold oteli’nin şantiyesine çadır kurup, dua toplantısı yaptılar, duayı bu okudu. Duayı bitirince, bu otelin sadece otel değil, İslama hizmet eden alimlerin kalesi olacağını anlattı, şahıs meselesi olmadığını, ümmet meselesi olduğunu söyledi, kıyamete kadar dayanacak sağlamlıkta bir bina yapıldığını izah etti. Buradan yer satın almak caiz midir diye sordular. Ben size fetva veriyorum, caizdir, fıkıh heyetimizle görüştük, her dört mezhebe uygun hale getirdik, kiralamanız da caizdir dedi. Gerçi bilahare, Jet Fadıl’ı nitelikli dolandırıcılıktan tutukladılar ama, o kadarcık kusur her fıkıh heyetinde olur gari.
*
Kitaplar yazdı. Birinin adı “Uzuvlar için okunması münasip olan şifa ayetleri”ydi.

Erkeğin cinsel organı için okunacaklar başlığı altında, şunları anlattı… “Şu surenin şu ayeti kerimesinin bir kısmı suya okunur, okunmuş sudan alınıp, tenasül organına serpilir, tenasül uzvu okunup üflenir, sabah akşam yedi ismi şerifi yüz kere zikreden kişi, edebiyyen tenasül organı iktidarsızlığı görmez.”
*
Bu bilimsel (!) kitap, satış rekoru kırdı.
*
(Bakın bilim deyince aklıma geldi. Google’a girin, Profesör Aziz Sancar diye arayın, sadece 137 bin sonuç çıkıyor, Cübbeli Ahmet diye arayın, 5 milyon 400 bin sonuç çıkıyor. Sayın ahalimiz ve sayın basınımız, cübbeliyi 40 kat fazla merak ediyor. E hal böyleyken, cübbeliye Nobel vermeyen Nobel heyetini kınıyorum, fıkıh heyetini örnek almalarını temenni ediyorum, parantezi kapatıyorum.)
*
Giyenleri dooğru cennete götüren terlik satıyor. Nal-ı şerif… Sadece cennete götürmekle kalmıyor, peygamberimizi rüyanda görmeni sağlıyor, azgınların saldırısından, düşmanların galibiyetinden, şeytanların şerrinden, sihirden ve büyüden koruyor. 130 lira.
*
Kabir azabından koruyan, cehennem ateşine dayanıklı kefen satıyor iyi mi!…

Ceylan derisine dua yazıyor, bu duayı rahmetlinin göğsüne koyup, bu kefene sarıyorsun, kabirden cennet bahçelerine pencere açılıyor. Televizyonda kampanya yapıp, bu kefenin satıldığı dükkanın adresini veriyor, telefon numarasını veriyor. Alırken dikkat edin, kadın modeli var, erkek modeli var. 370 lira.
*
Peygamberimizin saçının yıkandığı suların paketleme fabrikasını geziyor, paketleme işlemi sırasında mevlid okuyor, mevlid işlemini fotoğraflatıyor, facebook sayfasına koyuyor. Kaça satıyor Allah bilir.
*
Muska var.
Yangına atıyorsun, sönüyor.
Depremde cebindeyse, yırtıyorsun.
*
NASA’nın uzay araştırmalarını “israf” olarak görüyor, Mars’ta su var mı, et var mı, but var mı, manyak manyak işler bunlar, masrafa değmez, bir insan bu kadar akılsız olur mu yauv, salak herifler, bu kafirlerin hepsi cahil zaten, ver bana 100 bin dolar, hepsini anlatayım diyor… İlkokul mezunu.
*
İlkokuldan sonra okumadığı için FETO’nun okullarında filan okumuş olma tehlikesi yok.
*
12 Eylül darbesinde, devrimcileri ülkücüleri tutuklayıp işkence yaparlarken, her dinci gibi bunu da kollamışlar, şeker hastası diye “askerlikten muaf” raporu vermişler. Dolayısıyla… Askerlik yapmadığı için, askeri liselerden mezun olma ihtimali yok, FETO’nun silahlı kuvvetlerdeki imamlarından olma ihtimali de yok.
*
Pırıl pırıl. Özü sözü güvenilir bi insan.
*
Ben hulusi beyin yerinde olsam… Bunu yaver yapardım.

==================================================

Dostlar,

Ülkenin Genelkurmay Başkanı böylesi birinin elini nasıl sıkar??
Nasıl olur da aynı mekanda bunca yakınlaşabilirler??..
Bu mekan neresidir ve neden bu 2 insan bunca yaklaşabilmişlerdir??
Komutan bu kişiyi tanımaz ve bir korunma refleksi ile tokalaşmaktan kaçınamaz mıydı?
Komutanın korumaları ne iş yaparlar?

Bu ülkede “akıl ve bilim” denen 2 kavram kanalizayonlara mı süpürülmüştür?
Ülke insanının bunca sefil inanç sömürüsünden korunması kimin görevidir ve nasıl yerine getirilecektir?

Beş yüz yıl önce Ortaçağ karanlığında Kilise’nin para karşılığı günah bağışlaması,
Endülüjans kağıtları ile Cennet’ten tapu satması ile cüppelinin yaptıkları çok farklı mı??

Türk Ceza Yasası md 158/a “Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle,” diye başlıyor. Hiçbir Cumhuriyet Savcısı bu eylemlerin hukuksal nitelendirmesini yapmayacak mı? Niçin??

Üstelik Türk Ceza Yasası md. 2/3 aşağıdaki gibi çoook açıkken :

– Ceza Kanununun uygulamasında kişiler arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal veya diğer fikir yahut düşünceleri, felsefi inanç, millî veya sosyal köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılamaz ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınamaz.

Acaba iktidarda AKP olduğu için mi bunlar yapılabiliyor? Aklımız duruyor..
Yani halkın dince kutsal duyguları acımasız bir vahşetle sömürülürken, üstelik millet  (ümmet!)
sözde dinci eğitime boğulurken böylesi bir tablo mu hedefleniyor?
İHL ve İlahiyat Fakültelerinin ve öğrencilerinin sayısı bunun için mi olağanüstü artırılıyor??

Din bu mudur??
Merhum Turan Dursun isyanlar ve çığlıklar içinde bu soruya yanıt arıyordu “DİN BU” adlı kitabında.. Ve yazdıkları, sordukları, yanıtları yaşamına mal oldu..

Merhum Prof. Yaşar Nuri Öztürk “Kötülükler Toplumu” diye bir kitap yazdı.
Size göre bu 2 sözcük Türkiye’nin içine sürüklendiği çirkefi açıklamada çoook aciz değil mi??

Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) ne iş tutar?
Kuruluş yasasında “huraflerle halkın acıması sömürüsüne göz yummak hatta ortam hazırlamak” ona görev olarak mı verilmiştir??

DİB Başkanı Prof. Görmez “görmesin – duymasın – konuşmasın – yazmasın” diye mi
o görevdedir??

Türkiye Cumhuriyetimizin kurucusu Yüce Önder Gazi Mustafa kemal ATATÜRK
neler söylemişti 80-90 yıl önce; günümüzde neler oluyor bu ülkede??

  • Medeni olmayan insanlar, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdurlar.
  • Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi olmadığını bildiriyor.
    Bazı kimseler çağdaş olmayı kâfir olmak sayıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır.
    Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı İslâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, dimağladır.
  • Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.
  • Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için yeterlidir.
  • Biz dünya medeniyeti ailesi içinde bulunuyoruz. Medeniyetin bütün icaplarını tatbik edeceğiz.
  • Bizim devlet idaresinde takip ettiğimiz prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil,
    doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.
    *****

    Ger-çek-ten, 

  • “AKP ile LANETLİ YILLAR” yaşıyoruz…Sevgi ve saygı ile.
    11 Ağustos  2016, Ankara

    Dr. Ahmet SALTIK
    www.ahmetsaltik.net
    profsaltik@gmail.com

Bekir COŞKUN : AYAKKABI KUTUSU DUASI


D U A

portresi_gulen

Bekir COŞKUN 

Yarabbi ayakkabı kutusu vesilesi ile geldik kapına…

Bu duamızı kabul eyle…

Kutu içindeki miktarı, hukuk nazarında makul eyle…

Bu dileklerimizi cümle kullarına e-mail eyle yarabbi…

Yarabbi… Partimizin iktidarını daim eyle…

Muhalefeti mülayim eyle…

Sayın başbakanımızın başımızdan gitmesini vahim eyle…

Oturduğu koltuğa lehim eyle yarabbi…

Yarabbi… Mahdumlarımızı almaya giden polisleri yanlış adrese sevk eyle…

Şu ortalığı karıştıran çapulculara kötek…

Belgrad ormanlarına terk…

Tazyikli suyu zerk…

Çapulcuların çadır kızaklarını gevşek eyle yarabbi…

Bilhassa… Hoca Efendi’nin bedduaları karşısında…
Başbakanımızın mukabil atışlarını süper eyle…

Nagehan Alçı hanımefendiyi bize siper eyle yarabbi…

Yarabbi… Çantacılarımızı hayalet… Müdürünü yakalayan polisimize gayret…
Devlet Bahçeli’ye saadet
Kemal Kılıçdaroğlu’nun çizmelerini sandalet eyle yarabbi

Yarabbi… Oğullarımızın dolarlarını bolca…
Altınlarını tonca…
Jet Fadıl’ı başlarına hoca…
Muharrem İnce’nin konuşmalarını Japonca eyle yarabbi…

Yarabbi… Memleketi gül bahçesi…
Malum savcıyı TOKİ’ye inşaat bekçisi…
O para sayma makinesini patates soyma makinesi eyle…

Yarabbi… Netice olarak geldik kapına…
Devleti bize çul…
Vatandaşın kafasını ampul…
Makarna ve nohudunu bol eyle…

Bilhassa bu dualarımızı kabul eyle yarabbi…

RİFAT SERDAROĞLU : İki İzmirli

RİFAT SERDAROĞLU

portresi3

İki İzmirli

İzmirli demokrattır. Özgürlükçüdür. Kimseden emir almaz. Bakan aracı geçecek diye yolları kesen trafik polisi ile kavga eder, arabasına “yuh” çeker, sırtını döner.

İzmirli kadınlar çok cesurdur. Ata’sına, Cumhuriyet’e, Lâikliğe, çağdaş yaşama
hakaret edene derhal müdahale eder.

İzmirli, kimsenin etnik kökeni ile ilgilenmez.
Cumhuriyetin temel ilkelerine saygı duyan herkesi kardeşi sayar.

İzmirli çalışkandır. Ne işadamları, ne öbür İzmirliler devletten avanta almazlar.
İzmir’den bir tane bile “Deniz Feneri”, “Yimpaş” , “Jet Fadıl” çıkmaz.

İzmirliler çalışırlar, vergilerini öderler, inançlarını Allah rızası için yaşarlar.
İnsan gibi eğlenirler. Rakı da içerler, ayran da. Kimse onlara ne yapacağını,
ne içeceğini söyleyemez…

Binali Yıldırım, İzmir Milletvekilidir ve kendisini İzmirli olarak kabul eder.
Fatih Çekirge ise doğma büyüme İzmirli olduğunu ve bununla gurur duyduğunu söyler.

Biz İzmirliler, “İzmirliyim” diyen her vatandaşımıza kapımızı ve gönlümüzü açarız.
Etnik kökeni, doğum yeri bizleri hiç ilgilendirmez. Yeter ki “İzmirli” duruşunu bozmasın.

İzmir’de doğup da “İzmirli duruşundan” “biat” kültürüne tenzili rütbe edeni de,
İzmirli olduğunu söylediği halde şartsız itaat etmeyi (biat) sürdüren sözde İzmirlileri anında anlarız. Bunlar artık bizler için “Çakma İzmirlidirler”, ağızlarıyla kuş tutsalar
onlar “İzmirli” olamazlar.

Çakma İzmirli Binali Yıldırım; Pazar günü İzmir’de,

“Ne pazarlığı yaptınız, diyorlar. Biz de diyoruz ki, biz bir pazarlık yaptık doğru.
Tek Devlet, Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Vatan. Bunun dışında pazarlığımız yok.
Terör nedeniyle 400 Milyar Doları aşan bir kaynağımız yok olmuş.
Bu kaynak bir hiç uğruna gitti, arkada birçok gözyaşı bıraktı” 
dedi.

Binali Bey, sizin uyanıkken düşündüğünüzü, zekâ düzeyi düşük olan bir İzmirli uykusunda düşünür. Siz İzmirlileri kendi zekânızla mı kıyas ediyorsunuz?

Karayılan denen çıyanın dedikleri ne olacak? Adam açıkça, Türkiye’yi tehdit edip Özerk Yönetim-Kürdistan’a statü- Öcalan dâhil tüm PKK’lı katillerin serbest kalmaları için anlaşma yapıldığını söylüyor.

400 Milyar Dolarımızı bu katiller harcatmadı mı?

‘Bir hiç uğruna’ dediğiniz şeye biz İzmirliler “Vatan Savunması” deriz.

Kurtuluş Savaşımız sırasında, sizlerin “Fikir Dedeleriniz” İngilizlerin-Fransızların kucağında otururken, biz İzmirliler düşmana “İlk Kurşunu” atıyorduk.
Eğer bugün siz Bakanlık koltuğunda oturuyorsanız, bunu “biat kültürü” ile yetişenlere değil, İzmirli ruhuyla yetişen “Çılgın Türklere” borçlusunuz.

Sonradan Bozulmuş İzmirli Fatih Bey; Pazartesi yazısında;

“Biliyorum çok kızgınsın. Biliyorum tartışırken karşındakine ‘bayrak açma’ diyorum diye kızıyorsun. Ve sonra ‘Türk Bayrağı açmak suç mu?’ diye sorup daha da kızıyorsun. Bir devlet kendi topraklarına bayrak dikip övünür mü?
Dünyada hangi ülke kendi dağına bayrak dikip poz verir?..” 
dedi.

Fatih Bey,

Dünyanın hangi ülkesinde bir terör örgütü 54 000 kişinin ölümüne ve o ülkenin
400 milyar Dolarlık bir ekonomik kaybına neden olmuştur?

PKK terör örgütü, bu ölüm ve kayıpları örneğin Amerika’da yapsa idi, neler olurdu? Terör örgütünden, üyelerinden bir tanesi sağ kalır mıydı?
Örgüt üyelerinin yakınlarından adaya gönderilmeyen kalır mıydı?
Bir Amerikalı gazeteci, sizin dün yazdığınız yazıyı yazabilir miydi?

Fatih Bey, bırakın bizim şanlı bayrağımızla uğraşmayı.
Eğer yüreğiniz yetiyorsa, asılan PKK paçavraları ve cani Öcalan’ın posterleriyle uğraşın.
Ama yapamazsınız, çünkü onların elinde silah var, değil mi?
Gücünüz, eline Türk Bayrağı alıp sallayan insanlarımıza yeter.
Siz mi İzmirlisiniz?

Değerli Okurlar;

AKP İktidarının 11. Yılında;

  • PKK paçavrası – Öcalan posteri taşımak serbest / Türk Bayrağı yasak.
  • Atatürk’e küfretmek serbest /Atatürk demek, O’nu savunmak yasak.
  • Hizbullah Terör Örgütünün Cumhuriyete hakaret etmesi serbest/ Cumhuriyeti savunmak yasak.
  • Tarikatlar-Cemaatler serbest/Türkiye Cumhuriyeti yani TC yasak.
  • Ümmet olmak serbest/ Türk Milleti olmak yasak hale geldi.

“Hukuksal altyapısı” olmayan ve AKP Hükümetinin adına “Barış Süreci” dediği,
“İhanet Çemberini” mutlaka kıracağız.

Türk Milleti bu tuzaktan da çıkacak ve herkese yaraşır olduğu dersi verecektir.