Günlük arşivler: 26 Ağustos 2014

TÜRKLER KURTULUŞ SAVAŞINI NEDEN KAZANABİLDİ?


TÜRKLER KURTULUŞ SAVAŞINI NEDEN KAZANABİLDİ?

portresi
 
Zeki Sarıhan
 
26 Ağustos 1922’de 200.000 kişilik Türk Ordusunun Afyon Cephesinde gene bu kadar kuvvetle bekleyen Yunan Ordusuna karşı giriştiği Büyük Taarruz, Türkiye tarihinde ve yeni Türkiye’nin kuruluşunda belirleyici bir öneme sahiptir. Bu savaşın neden Türkler tarafından kazanıldığı, üzerinde düşünülmeye değer bir konudur. Türkler, 1. Dünya Savaşı’nda yenildikleri halde Kurtuluş Savaşı’ndan neden zaferle çıkmışlardır? Kurtuluş Savaşı’nın ne büyük zorluklar ve olanaksızlıklar içinde kazanıldığını anlatan ifadeler doğrudur. Dört yıllık kahredici bir dünya savaşından ezik, morali bozuk bir millet çıkmıştır. Saray galiplere teslim olmuş, Ordu dağıtılmış, donanma bağlanmıştır. Yurt topraklarının bir bölümü işgal veya denetim altındadır.
 
Nutuk’un girişinde yer alan bu saptamalar, Kurtuluş Savaşı ile kazanılan başarının büyüklüğünü anlatmak için günümüze dek yinelenmiştir.
Peki, o halde bu savaş nasıl kazanılmıştır? İrdeleyici bir mantıkla hareket etmeyip işin kolayına kaçan birçok kalem, bunu Mustafa Kemal gibi bir siyasi ve askerî önderin dehasına bağlamakla yetinmişler, bu anlayış
O’nu ve arkadaşlarını “Çılgın Türk” olarak nitelemeye yol açmıştır.
Bu da belli ki Türklerin gururunu okşamaktadır.
 
Oysa hiçbir deha, koşullar elverişli değilse, yani dehanın kanıtlanacağı altyapı yoksa bir başarı gösteremez.
 
BAŞARI İÇİN KOŞULLAR ELVERİŞLİ İDİ
Başarı için koşullar elverişli idi. Türklerin yitirilmiş bir genel savaşın sonunda ellerinde kalan anayurtlarında bağımsız bir devlet kurmalarının koşulları vardı. Kurtuluş Savaşı, bu koşullar var olduğu ve var olduğunun bilinip ona göre politikalar geliştirilmesi nedeniyle başarıya ulaşmıştır.
Bu koşullar şunlardır:
 
1. Devrim Hareketlerinin Yükseldiği Bir Dönem:
  
Türk Kurtuluş Savaşı, milletlerin bağımsızlık ve sosyal kurtuluş için Çin’den Almanya’ya dek harekete geçtikleri 20. yüzyılın ilk çeyreğinde gerçekleşti. Bu dönemde Almanya, Avusturya-Macaristan, Çin, Rus İmparatorlukları yıkıldı, yerlerine bağımsız devletler ve cumhuriyetler kuruldu.
Hele 1917’de gerçekleştirilen Ekim Devrimi (AS: SSCB’yi kuran),
bütün ezilenlerde büyük bir kurtuluş umudu yarattı. Bu koşullarda,
tarihi durdurarak veya tekerleğini tersine yürüterek Türklerin vatansız ve devletsiz bırakılması düşünülemezdi. Dünya politikasına adımını atmakta olan ABD’nin başkanı Wilson bile, 1918’de savaşın bitmesinden önce yayınladığı bildirgede, savaştan sonra kurulacak yeni dünya düzeninde, Osmanlı Devleti’nin çoğunluğu Türklerden oluşan yerlerinde bir Türk Devleti bırakılacağını ilan etmişti. Bu durum, yenilmiş olmalarına karşın Türklere cesaret veren olguların başında gelir. O dönemde yayınlanan makalelerde ve miting konuşmalarında “milletlerin uyanıp devletler kurduğu bu devirde” Türklerin bağımsızlıklarının ellerinden alınmayacağına pek çok vurgu yapılmıştır
2. İmparatorluk Mirasına Sahip Olmanın Verdiği Kendine Güven Duygusu:
 
Gene o dönemin yazı ve konuşmalarında pek çok kez dile getirildiği gibi Türkler, tarihin sayılı milletlerindendi. Daha önce kurdukları devletler (bunları yeni yeni öğreniyor ve sahipleniyorlardı) bir yana bırakılsa bile Anadolu’nun yaklaşık dokuz yüz yıldır sahibiydiler (AS: 1071 Malazgirt utkusu sonrası..). Osmanlı Devleti gibi büyük bir imparatorluğu altı yüz yıl yönetmişlerdi (AS: 1299 -10 Ağustos 1920 – SEVR). Tamam, milletler devri başladığı ve yenilgiyi kabul ettikleri için başka milletlerin yaşadığı yerlerden vazgeçmişlerdi. Ama anayurtları olan Anadolu’da yeni bir devlet kurmaları onların vazgeçilmez hakkıydı ve bu devleti medeni bir biçimde yönetebilirlerdi.
 
3. Türkler Devrimci Bir Aydın Birikimine Sahiptiler:
 
Tanzimat’tan (AS: 3 Kasım 1839) beri yetmiş yıldır Batılılaşmaya, Avrupa’nın geliştirdiği modern kurumlarla devleti ve toplumu yeniden yapılandırmaya çalışıyorlardı. 1876 Anayasa hareketini, 1908 Hürriyet Devrimi’ni (AS : (2. Meşrutiyet) yaparak milletlerin yenileşme kervanına katılmışlardı. Yurtsever, devrimci sivil ve asker kadrolar yetişmişti.
Alman çıkarları hesabına girilmiş ve kötü yönetildiği için büyük yitikler 
verilmiş de olsa 4 yıllık bir savaşta büyük deneyim sahibi olmuşlardı. Arkalarında Çanakkale ve Kutülamere gibi övünebilecekleri zaferleri de vardı.
 
      4.  Değerli Müttefikler Vardı: 
 
Türkler Kurtuluş Savaşında “Yedİ Düvel” ile savaştılar. Ama bunların hepsine bedel Sovyet Rusya gibi güçlü bir müttefik edindiler. 1. Dünya Savaşında Alman emperyalistlerinin patronluğu Türkleri zafere götüremedi ama Kurtuluş Savaşında başta Sovyetler Birliği’nin politik ve askeri-mali desteğiyle İslam Ülkelerinin en azından hayırhah tutumu
zaferi güvenceleyen çok önemli bir olgu idi.
 
        5. Emperyalistler de Yorgundu: 
 
Türkiye, Kurtuluş Savaşı’nda Rusya dışında 1. Dünya Savaşı’nda çarpıştığı devletlerle karşı karşıyaydı. Bu devletlerin (İngiltere, Fransa, İtalya, Ermenistan…) orduları ve halkları da savaş yorgunu idiler. Türkiye’nin önüne Çanakkale’de, Sarıkamış’ta, Çöl’de olduğu gibi büyük ordularla çıkmadılar. Fransızlarla gerilla ve şehir çarpışmaları yapıldı. Onlar ve İtalyanlar savaşın bitmesinden önce çekilip gittiler. Anadolu’ya ordular göndermek yerine Yunanistan’ı öne süren İngiltere bile askerî olarak arka planda kalmayı tercih etti. Türk direnişinin gücü Yunan ordusuyla denendi. Öte yandan, bu ülkeler arasındaki çıkar çatışmaları Türkiye’nin zaferini kolaylaştırdı.
 
 Bir savaşın kazanılmasında siyasal ve askerî önderlerin uyguladıkları strateji ve taktiklerin önemi büyüktür ancak yaklaşık 4 yıl süren Kurtuluş Savaşının zaferini bir kişinin dehasına bağlamak çok yanlıştır.
1. Dünya Savaşında Enver Paşa’nın yerine Mustafa Kemal Paşa’yı koyabilseydik bile o savaş gene de yitirilmeye mahkûmdu.
 
Kurtuluş Savaşını kazandıran koşulları böylece sıraladıktan sonra,
onun kadar önemli olan bu savaşın hangi politikalarla kazanıldığını da anlatmak gerekecek. 
(Ayvalık, 26 Ağustos 2014)
===================================================Dostlar,

Özellikle yakın tarih araştırmalarıyla tanıdığımız Sayın Zeki Sarıhan,
Türk Kurtuluş savaşının kendince nesnel bir irdelemesini yapıyor.

Kendisine teşekkür ederiz..

Ancak. nesnellik adına en azından şu 2 olgu kurban edilebilir mi??

1. Yazının başlığında ilk sözcük “BİZ” olsaydı nesnel tarih irdelemesine
nasıl engel olabilirdi ki?

2. Bir de kutlama eklense, 92 yıl sonra bir kez daha “kutlu olsun!..” denseydi yazı değerinden bir şey yitirir miydi??

Sevgi ve saygıyla.
26.8.2014, Sapanca

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net 

30 Ağustos’ta BAĞDAT FORUMU’na Çağrı…

30 Ağustos’ta BAĞDAT FORUMU’na Çağrı…

zafer

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Prof. Dr. Süheyl BATUM
Prof. Dr. Metin Feyzioğlu
E. Tuğa. Tüker ERTÜRK
Gazeteci Mustafa MUTLU..

Göztepe 60. yıl parkında olacaklar 30 Ağustos Utkusunun 92. yılında..

Katılalım, destek verelim..

Sevgi ve saygıyla.
26.8.2014, Sapanca

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net 

ATATÜRK’ÜN BÜYÜK TAARRUZ DEĞERLENDİRMELERİ

ATATÜRK’ÜN BÜYÜK TAARRUZ DEĞERLENDİRMELERİ


Dostlar
,

26 Ağustos 1922, tarihin önemli kırılma noktalarından biridir.
Olağanüstü özveri, akıl, stratejik planlama, seferberlik ürünü olan ve Anadolu halkı için kesin olarak bir ölüm – kalım savaşı niteliğinde olan Büyük Taarruz,
92 yıl önce bu gün, 26 Ağustos 1922 günü sabahın ilk ışıklarıyla başlatılmıştı.

Başkumandan, Mareşal Gazi Mustafa Kemal Paşa idi.

Bu muazzam tarihsel olayın ve soykırıma uğratılmak istenen masum Anadolu halkının tarihte örneği görülmemiş başkaldırısının değerlendirmesini büyük Atatürk‘ten okuyalım..

8 sayfa dolusu kapsamlı makaleyi pdf olarak vereceğiz.
Ama önce bir özet :

ATATÜRK’ÜN BÜYÜK TAARRUZ DEĞERLENDİRMELERİ

Afyon Kocatepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: X, Sayı: 2, Ağustos 2008

Özet

Atatürk Türk İstiklal Harbi’nin en son ve önemli aşaması olan büyük taarruz ile ilgili olarak yaptığı konuşmalarda pek çok önemli hususun altını çizmiştir. Gerek askeri harekât hakkında söyledikleri, gerekse savaş ve toplum hayatı üzerine yaptığı değerlendirmeler O’nu anlamak hususunda büyük önem taşımaktadır. Bu makalede O’nun tek adam değil ekip adamı olduğunu gösteren anlayışını değerlendirmeye çalıştık.

Türk İstiklal Harbinin en son safhasını teşkil eden Büyük Taarruz aşaması,
30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesiyle başlayan ve İzmir’in işgali ile en ileri derecesine varan düşman işgalinden Türk yurdunu ve milletini kurtaran mukaddes bir süreçtir. Türk milletinin bilhassa Sakarya “melhame-i Kübra”sından sonra bir bütün halinde Türkiye Büyük Millet Meclisi ve onun reisi, başkumandan Gazi Mustafa Kemal’in etrafında toplanarak kazandığı bu zafer, Anadolu’nun sonsuza kadar Türk yurdu olarak kalacağını tescillemiştir. Atatürk’ün büyük Nutkunda

“Her safhasıyla düşünülmüş, ihzar, idare ve zaferle intaç edilmiş olan bu harekât, Türk ordusunun, Türk zabitan ve kumanda heyetinin, yüksek kudret ve kahramanlığını tarihte bir daha tespit eden muazzam bir eserdir. Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve istiklal fikrinin lâyemut abidesidir…” (Atatürk, 1989; 450).

sözleriyle tanımladığı bu zafer Türk milletine giydirilmek istenilen Sevr paçavrasını kesinlikle yok ettiği gibi, diplomasi sahasındaki başarıların da kaynağı olmuştur. Biz bu çalışmada büyük asker ve devlet adamlığı vasfının seçkin örneklerinin verildiği ilk değerlendirme konuşmalarını incelemeye,
bugüne ışık tutacak esasların altını çizmeye çalışacağız.

30 Ağustos 1924’de Dumlupınar’da yapılan ilk anma töreninde Türk Ocağı adına konuşan Hamdullah Suphi Tanrıöver, Atatürk ve eşi Latife Hanım, Afyonlular,
köylü hanımlar, çiftçiler, erlerimiz ve subaylarımıza hitaben şöyle diyordu: 

“Burada, hâdise sözden çok kuvvetli bir mevkidedir. Ben size ne söyleyebilirim ki, bu ovaların üstünde geçen vak’alar kadar derin, manalı, beliğ ve şümullü olsun? Söz burada fiil karşısında acizdir. Bakıyorum, aramızda Anadolu kadınları var,
hiçbir felâketin üstüne gözyaşı akıtmamış, yüzleri kayalar gibi katı, yüzleri dağ başlarındaki kayalar gibi yanık, sayısız muharebelere sayısız şehitler vermiş Anadolu kadınları var. Aramızda alaca gömlekleriyle, çıplak ayaklarıyla köylüler ve köy çocukları görünüyor. Dağ başlarındaki yaylalardan Yörükler inmiş, içtimaa onlar da gelmişler, içtima tamamdır. Burada olanlar kadar burada olmayanlar da burada… Türk milletinin ruhu, bu harp meydanının kenarında şimdi el bağlamış duruyor.” (Tanrıöver, 2000; 102). Türk milletinin harp sahasında elde ettiği başarıların zemininde yatan birlik ve bütünlüğün önemini ortaya koyan
bu manzarayı günümüzde gerçekleştirmek, milli birlik ve beraberliğin devamı için en etkili yollardan biri olacaktır.

Atatürk’ün bu ilk kutlama töreninde yaptığı konuşmaya geçmeden önce,
sıcağı sıcağına Meclis’e bilgi verirken 4 Ekim 1922 tarihli konuşmasında
altını çizdiği hususlara işaret etmekte yarar vardır.

Başarı bir kişinin eseri değildir..

*********************

Makaleyi paylaşan değerli arkadaşımız Fevziye Göl’e teşekkür ederiz..

Makalenin tümünü okumak için lütfen aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklar mısınız??

Buyuk_Taarruz’u_Degerlendirmesi

Sevgi ve saygıyla.
26.8.2014, Çorlu

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net 

DÜNYADA EBOLA HASTALIĞI ve GÜNCEL DURUM


DÜNYADA EBOLA HASTALIĞI ve GÜNCEL DURUM

Dünyada, özellikle Orta ve Batı Afrika’da, Ebola mikrobunun (virüsünün) neden olduğu salgınlar kaygı ile izlenmektedir.
Salgınların 1976 yılından bu yana yaşandığı bilinmektedir.
Ebola hastalığı ülkemizde de, Afrika’dan Avrupa’ya seyahat eden bir kişinin “olası” hasta kuşkusu ile izlenmesi nedeniyle son birkaç gün içinde basının ve kamuoyunun dikkatini çekmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı da konuya ilişkin bir yazılı açıklama yapmıştır (1).
Basına 14 Ağustos 2014’de yansıyan haberlerden öğrenildiği kadarıyla, adı geçen hastada Ebola hastalığına rastlanmamıştır (2). Daha önceki yıllarda Ebola Kanamalı Ateşi adı ile de bilinen (3) hastalığa ilişkin merak edilebilecek kimi temel bilgiler aşağıda sunulmuştur (4,5) :

Hastalık, hasta kişinin beden sıvıları / salgıları ile doğrudan değinme ile bulaşır.
Hasta hayvanların (örn. maymun, şempanze, vb.) salgıları ile değinme (temas) sonrasında da hastalığın bulaştığı bildirilmektedir (1).
Hasta kişinin beden sıvıları / salgıları ile bulaşlı (beden sıvıları / salgıları bulaşmış) nesnelerle değinme nedeniyle de bulaşma olabilir (örneğin; iğne) (2).
Bulaşmanın en riskli olduğu kesimler hastalarla temas eden aile yakınlarının
ve arkadaşların yanı sıra sağlık çalışanlarıdır (3). Sağlık çalışanları uygun koruyucu giysileri de kapsayan özel önlemleri kullanmadıklarında sağlık kurumlarında bulaşma olabilmektedir. Hastalar yaşamlarını yitirdiklerinde de özel koruma önlemlerine gereksinim bulunmaktadır.
Mikrop alındığından 2-21 gün sonra hastalık belirtileri ortaya çıkar (bu sürenin sıklıkla
8-10 gün olduğu belirtilmektedir). Sürenin daha uzun olduğu olgular da rapor edilmiştir (4).
Birden başlayan ateş ve baş ağrısının ardından eklem ve kas ağrısı, güçsüzlük, ishal, mide bulantısı, mide ağrısı, iştah yitmesi sık görülen belirtiler arasındadır.
Ancak, bu belirtilerin farklı hastalıklarda da görülebileceği unutulmamalıdır (5).
Hastalıkla ilgili özellikle erken tanı aşamasında zorluklar bulunmaktadır.
Laboratuvar desteği ile tanı konulmaktadır (6).
Günümüzde, sağaltım (tedavi, iyileştirme) seçenekleri destekleyici tedavi üzerinden tanımlanmaktadır.
Temel yaklaşımların hastaların sıvı ve elektrolit dengesinin, kan basıncı ve oksijen gereksiniminin sağlanması olduğu belirtilmektedir. Tedavi seçenekleri ile ilgili
henüz deneysel çalışmalar yapılmaktadır (7).
Hasta olanların kimisi iyileşmekte, kimisi yaşamını yitirmektedir.
Hastalığa yakalananların ölme riski oldukça yüksektir.
Dünya Sağlık Örgütü 12 Ağustos 2014’de, öldürme riski çok yüksek olan
Ebola salgınlarında deneysel aşamada bile olsa tedavi seçeneklerinin denenebileceğine ilişkin etik çerçeveyi belirleyen bir bilgi notu yayınlamıştır (6).
Dünya Sağlık Örgütü tarafından 14 Ağustos 2014’de yayınlanan bildiride,
hava yolu ile bulaşma riski olmayan, beden sıvısı / salgısı değinmesi ile geçişi olan Ebola mikrobunun havayolu seyahatlerinde bulaşma/geçiş riskinin çok düşük olduğu açıklanmıştır (7).

Kaynaklar

1 http://www.haberturk.com/saglik/haber/979698-nijeryali-kadinin-hastaligi-belli-oldu
2 http://www.milliyet.com.tr/saglik-bakanligi-ndan-ebola-gundem-1924719/
3 http://www.radikal.com.tr/turkiye/istanbuldaki_ebola_suphesinde_kesin_sonuc_acikla ndi-1206592
4 http://www.cdc.gov/vhf/ebola/
5 http://www.who.int/mediacentre/factsheets/fs103/en/
6 http://www.who.int/mediacentre/news/statements/2014/ebola-ethical-review-summary/en/
7 http://www.who.int/mediacentre/news/notes/2014/ebola-travel/en/

*****

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ
HALK SAĞLIĞI ANABİLİM DALI
TOPLUM İÇİN BİLGİLENDİRME DİZİSİ-6

Bu döküman, Dr. Dilek Aslan’ın katkılarıyla, Dünya Sağlık Örgütü ve
ABD Hastalıklar Korunma ve Denetim Merkezi (CDC) web sayfalarında
yer alan belgelerden yararlanılarak 18.8.2014 tarihinde hazırlanmıştır.