Etiket arşivi: Zeki Sarıhan; Kurtuluş Savaşı Günlüğü

ÜNİVERSİTEDE KARMA EĞİTİME NASIL GEÇİLDİ?


Dostlar,

AKP “sivil darbecilğini” sürdürüyor..

Ülkedeki her-kes ve tüm kurumlar, dışarıdan da işbirlikçi bularak, iktidara geldiği
14 Kasım 2002’den bu yana sürekli olarak hükümetlerine karşı darbe peşindedirler!

Bu siyasal paranoya rolü ile AKP gerçekten “büyük işler” (!) kotardı.
Listelemeye kalksak sayfalar tutar..
Laik rejime vurulan darbeler ve TSK’ya itiraf ettikleri kumpas en başlarda.
Toplumu kutuplaşma derecesinde ayrıştırarak oy tabanını tahkim etmeyi de eklemeliyiz..

Son sinsi adımlardan biri de “kızlara özel meslek lisesi”..
Eğitimin “karma” özelliğini de kaldırmak hevesleri..
Alçak perdeden alınıyor, MEB (Milli Eğitim Bakanlığı Valiliklere yetki veriyor
bir “genelge” ile.. Kamuflajı bile hazır.. Valilikler yerel gereksinimlere göre
adım atacak.. “Halkın istekleri” (!?) karşılanacak.. Acaba hangi bilimsel araştırmada bu yönde istek belirdi halktan, açıklayabilirler mi??
Halkın 1. gündemi bu mu, yoksa İŞSİZLİK mi örneğin??
Okulun tabelasında “kız lisesi” denilmeyecek ve yalnızca “meslek liseleri” için
bu uygulama yapılacak.
MEB ateşi maşa ile tutuyor..
Valiler “yasa dışı emir” ile okka altına, bizden anımsatması..

Gerekçe kız öğrencilerin lisede okullaşma oranını artırmakmış!
Oysa 4+4+4 ucubesi ile onbinlerce “kız çocuğu” okulundan oldu ve
“çocuk gelin” yapılarak törenle ırza geçme ritüelleri yaşandı bu ülkede..

Ne denli içtenliksiz ve zeka fukarası bir taktik..
El alem sersem varsayılıyor..
Kamuoyundan gelecek tepkilere göre de ince ayar yapılacak..
MEB genelgesini (idari işlem) iptal için Danıştay’da dava açılacak..
Ya da Valiliklerin bu yöndeki somut “genel işlemi” ne..
AKP diretir ve yasal düzenleme yapılırsa AYM’ne (Anayasa Mahkemesi) gidilecek..
AYM iptal kararı verse de yapılanlar yanlarına kar kalacak..

Bir yandan ülkenin makro gündemi (örn. Cumhurbaşkanı seçimi) bir yandan ayrıntılar düzeyinde gündem ile halk bunaltırcasına oynanıyor.
Tam bir psikolojik savaş ile ülkenin DNA’sı değiştiriliyor..
Cumhuriyet’in temel değerleri tanınmayacak biçimde yozlaştırılıyor..
Boyunlarında, AYM’nin kadük olan “laikliğe karşı eylemlerin odağı olma” suçlaması asılı iken üstelik.. Pervasız ve gözü kara…
Tarihten hiç ders almaksızın..

Tutsakevlerinde ülkenin kahramanları ölüyor, intihar ediyor..
1 Mayıs gösterilerinde örtük sıkıyönetim ile halka kan kusturuluyor.

Bunlar sivil – yasal – “AKP hukuku” dayanaklı darbe olmuyor da meşru savunma hakkını kullanan halk kesimlerinin Cumhuriyeti savunma direnişleri darbe oluyor.

Bu oyun artık tavsadı.. İçten de, dış dünyadan da kimsecikler “yemiyor”..

AKP büyük bir hızla kendi sonuna koşuyor..
Tipik “political suicide!” (siyasal özekıyım – intihar)
Başkaca “düşman”a gerek yok..
Keşke sağduyu egemen olsa da artık frene bassalar ve ülkenin yakıcı – ağır – bunaltıcı gerçek gündemine eğilseler..
Balyoz vb. uyduruk kumpas davaların  masum kurbanlarını salıverseler..
Ekonomide çalan alarm çanlarını duysalar..
Güneydoğuda çalan bölünme – isyan tam tamlarını – davullarını duysalar..

Uzayan iktidar böylesine mi kör – sağır – dilsiz kılarmış??

*****

Sn. Zeki Sarıhan’ın aşağıda sunduğumuz makalesinden öğrendiğimize göre

  • Osmanlı’da 1921’de kızlı – erkekli karma eğitime geçilmiş… 

93 yıl sonra AKP suları tersine akıtmaya çabalıyor!..

Yazıklar olsun..
Ama nafile bir uğraş..
Biraz da az eğitimli kendi tabanını oyalama..
5. sınıf bir siyaset mühendisliği / satrancı hamlesi..

Sevgi ve saygıyla
5.5.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

=====================================

ÜNİVERSİTEDE KARMA EĞİTİME NASIL GEÇİLDİ?

Zeki_Sarihan_portresi 

Zeki Sarıhan

 

 

 

Türk kadınlığının sesini ve yüzünü topluma göstermesi vatan savunması içinde gerçekleşti. Balkan ve 1. Dünya Paylaşım Savaşlarında erkekler askere alınınca onlardan boşalan kimi devlet dairelerine ve işyerlerine kadınlar alındı.
Zaten Tanzimat’tan beri (1839) Batı’nın etkisiyle kadınların da toplumsal yaşama katılmaları gibi bir akım güçleniyordu.

İstanbul Üniversitesi birkaç kez açılıp kapandıktan sonra 1900’de yeniden faaliyete geçti. Burada yalnız erkek öğrenciler öğrenim görüyorlardı. Kız öğrenciler için öğretmen okulu gibi eğitim kurumları varsa da, onların üniversiteye girebilmeleri ancak 1914’te kabul gördü. İnas Darülfünunu (Kız Üniversitesi) adıyla bir üniversite açıldı. “Açıldı” dediysek, bu ayrı bir üniversite değildi. Aynı üniversitede kızların okuduğu bölümdü. Darülfünun’da erkekler öğleye kadar, kızlar da
öğleden sonra okuyordu. Yani kızlarla erkekler karşılaşmıyorlar, aynı dersanelerde bulunamıyorlardı.

Şimdi bu görüş bize çok saçma gibi görünebilir ama o zamanın idaresi ve anlayışı henüz kızlarla erkeklerin birlikte okumalarına izin vermiyordu.

Ancak Üniversitenin kız öğrencileri de erkek öğrencileri de karma eğitimden yanaydılar.

 Vatan savunması bir araya getiriyor

Kadınların yüzlerini açıp mitinglerde ilk kez kalabalıklara hitap etmesi gibi,
aynı salonlarda erkeklerle birlikte bulunmalarına da İzmir’in işgali vesile oldu.
Bu olayın birebir tanığı olan bir üniversite öğrencisinin anılarından aktaralım:

18 Mayıs 1919 günü, Üniversitenin erkek öğrencileri derslere girmeyerek
İzmir’in işgalini görüşmek üzere konferans salonunda toplandılar.
Bu işgale karşı neler yapılması gerektiği konusunda hararetli konuşmalar başladı.

Toplantı öğleye dek bitmedi. Öğretmenlerin de bir bölümü içerideki toplantıdaydı. Ders yapmak için okula gelen kız öğrenciler, erkek öğrencilerin içeride toplantıda olduklarını öğrendiler, bir süre onların çıkmasını beklediler, yan odalarda oturdular fakat toplantının içeriğini öğrenince dayanamayıp içeri girdiler,
erkeklerin arasında boş buldukları yerlere oturdular.

Durumu üniversitenin genel müdürü Naim Bey’e haber verdiler.

– Kızlarla erkekler salonda karmakarışık oturuyor, diye anlatırlar.

Naim Bey, aynı zamanda Hukuk Fakültesi’nde öğrenci olan memurlardan
İsmail Hakkı’yı çağırdı. Kızların da konferans salonuna gelip gelmediğini sordu. Kızların çarşaflı olarak toplantıya katıldığı bilgisini aldı.
İkisi arasında şöyle bir konuşma geçti:

Karmakarışık mı oturuyorlar?
Evet efendim!
– Olmaz böyle rezalet! Hemen git söyle. Kızları derhal çıkarsınlar toplantıdan.

Bu emir salona iletildi. İdarecilerin verdiği yanıt şöyleydi:

– Yahu biz memleket derdiyle içimiz yanarak toplanmış bulunuyoruz.
Naim Hoca ne kafada? Bu kadar bayağı bir düşünce olmaz.
Kız talebe çıkmayacak! Genel müdüre böyle söyle…

İsmail Hakkı Sunata, Naim Bey’e giderek aldığı yanıtı aktardı.

Naim Bey:

Çağır bana inzibat memurlarını! diye buyruk verdi.

İsmail Hakkı, 4t fakültenin de inzibat memurlarını çağırdı.
Naim Bey onlara şu buyruğu verdi:

Gidin, kız talebeleri çıkarın konferans salonundan!

Birlikte salona döndüler. Dört inzibat memuru yüzlerce kişiye nasıl söz dinletecekti?

Gençler direndiler.

– Çıkmayacaklar, bu bir eğlence toplantısı değil. Hepimizin içi aynı dertlerle yanarken biz kız talebeleri buradan çıkaramayız. Gidin genel müdüre
böyle söyleyin!
 dediler.

İnzibat memurları güya yarım saat kadar kendilerine göre nasihat verdiler.
İsmail Hakkı, Naim Bey’e gelerek erkek öğrencilerin kızların çıkmasına
izin vermediğini aktardı.

Naim Bey,

Durumu derhal Maarif Nezareti’ne bildir! buyruğunu verdi:

Üniversite Maarif Nezareti’ne bağlıdır. Nezarete (Bakanlığa) yazı gönderilir.

Bu arada Nezaretten gelen bir yazıyla üniversite genel müdürlüğü kaldırılmıştır. Durum O’na telefonla da bildirilmiş olmalı ki Naim Bey, makamından ayrılır, gider…

İsmail Hakkı, konferans salonuna döner. Öğrencilere Naim Bey’in görevden alındığını söyler. Gençler derler ki:

– Biz Maarif Nezareti’ne alelacele bir kurul gönderip Naim Bey’in
bu müdahalesini bildirerek şikâyet ettik. Nazır (Bakan), kurula
“Ben icabına bakarım.”
 demiş.

Böylece İstanbul Üniversitesi’nde kızlarla erkeklerin birlikte okuyabilmesi için
ilk adım atılmış olur. Daha sonra kızlar kendiliklerinden erkeklerle aynı derslere girerek emrivakiler yapacaklardır. İnas Darülfünunu 1921’de kaldırılarak üniversitede karma eğitime resmen geçilecektir.

Kaynak   :

İ. Hakkı Sunata, İstanbul’da İşgal Yılları, 2. baskı, İstanbul, 2006,
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, s. 31-32

19 MAYIS 1919 GÜNÜ NELER OLDU?


19 MAYIS 1919 GÜNÜ NELER OLDU?

Zeki Sarıhan

Zeki_Sarihan_portresi

19 Mayıs 1919 Pazartesi günü Türkiye’de ve Türkiye ile ilgili olarak dünyada olup bitenler şunlardı:

1.       9. Ordu Birlikleri bölgesinde asayişi sağlamak ve Mondros Ateşkes Antlaşması‘nın uygulanmasını denetlemek üzere 16 Mayıs günü İstanbul’dan
Bandırma Vapuru ile  ayrılmış olan 9. Ordu Birlikleri Müfettişi Mustafa Kemal Paşa
ve yanındakiler, sabah saat yedide Samsun’a ulaştılar. Mülki ve askeri ileri gelenler tarafından karşılandılar. Paşa, kendisi için ayrılmış bir Rum otelinde karargâhını kurdu. Teftiş bölgesinde bulunan idareci ve komutanların bölgelerindeki asayiş durumunu
bir telgrafla sordu.

2.       İstanbul’daki İngiliz karargâhı, Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a gönderilmesinden tedirgin olmaya başladı. Karadeniz Orduları Başkumandanı General Milne, Osmanlı Harbiye Nezareti’ne “Mustafa Kemal Heyeti’nin Samsun’a gönderilme nedeni nedir?” diye sordu.(Bu yazıya 24 Mayıs’ta “Ateşkes hükümlerini denetlemek üzere gönderildi.” yanıtı verilecektir.)

3.       Türkiyeli bütün Müslümanlar, 15 Mayıs günü Yunanların İzmir’i işgalini
protesto etmeye devam ediyor. Bugün Fatih’te işgali kınayan bir miting yapıldı. Konuşmacılardan Halide Edip Hanım “Her gecenin bir sabahı vardır” dedi.
Devletler Hukuku Profesörü Profesör Selahattin Bey “Milletler uyanıyor,
devlet oluyorlar, hakkını isteyen bir millet ortadan kaldırılamaz.” 
diye konuştu.
Gazeteci Hüseyin Ragıp Bey, “Hiçbir milletin bize efendi olmasını kabul edemeyiz” dedi. İstanbul’da dükkânlar beş gün süre ile kepenklerini kapattılar. İngilizler miting alanı üzerinden uçaklar uçurarak halkı korkutmak istediler. Üniversite’de ve Türkocağı’nda da gösteriler yapıldı. İngilizler, Sadrazam Damat Ferit Paşa’dan mitinglere karşı
önlem alınmasını istediler. Niksar’da yapılan mitingde de Wilson İlkelerinin uygulanmayışı protesto edildi. (ABD Başkanı Wilson, Türklerin çoğunlukta olduğu yerlerin Türkiye’ye bırakılacağını barış programında açıklamıştı). Gece Alaşehir’in Ulucami’sinde yapılan kalabalık bir toplantıda Kuvayı Milliye kurulması kararlaştırıldı. Edirne’den çekilen telgrafta şöyle denildi:

“İzmir’in işgali Edirne’de duyulunca, bütün memleket yaslı bir ruh haleti içinde
gece gündüz baştan başa titredi. Bugün yapılan halk toplantısında bu açık haksızlığın büyük devletlerin kendi koydukları formüller içinde düzeltilmesini dileriz.”

Babaeski’den çekilen telgrafta da on bin kişinin miting halinde bulunduğu belirtilerek “İşgal operatif amaçla geçici ise İtilaf Devletlerince yapılsın..” denildi.

4.       İzmir’in işgali üzerine müşkül durumda kaldığı için 16 Mayıs’ta istifa eden ve Padişah tarafından yeni hükümeti kurmakla görevlendirilen Damat Ferit Paşa’nın
İkinci Hükümeti açıklandı. Kendisi Sadrazamlığın yanında Dışişleri Bakanlığını da üstlendi. Kamuoyunu yatıştırmak için, ünlü bazı devlet adamları da sandalyesiz bakan olarak yeni hükümete alındı. Mustafa Sabri Efendi yeniden Şeyh-ül İslamlığa,
Birinci Damat Ferit Paşa kabinesinde Eğitim bakanı olan gazeteci Ali Kemal
bu kez İçişleri Bakanlığı’na, Şevket Turgut Paşa Harbiye, Sait Bey Eğitim Bakanlıklarına getirildi. Şakir Paşa, Reşit Akif Paşa, Abdurrahman Şeref Efendi, Haydarizade İbrahim Efendi, Ahmet Abuk Paşa, Çürüksulu Mahmut Paşa, İsmail Hakkı Paşa, Rıza Paşa, Sadık Bey de bu “Büyük kabine”de sandalyesiz bakan oldular.

5.       Damat Ferit Paşa, İkinci hükümetini kurma vesilesiyle yayımladığı bildiride

“Bu felaketli devrede Padişah’ın kalbi, milletin kalbi ile beraber çarpıyor.
Ben tekrar sadrazam oldum. Fakat icap ederse yarın vatanın bir eri olarak
vazife yapmaya hazırım!” 
dedi.

6.       İtilaf devletleri arasında işgal yarışı devam ediyor. İtalyanlar 28 Mart’ta
işgal ettikleri Antalya’dan sonra Burdur ve Bucak’ı, Yunanlar Torbalı’yı işgal ettiler. İngilizler de İzmit’i işgal etti.

7.       Aydın-Denizli bölgesinde İzmir’in işgali üzerine yapılan moral kırıcı propaganda, askerlerde panik yaratmaya devam ediyor. Kaçışlara engel olmak için 57. Tümen komutanı Mehmet Şefik Bey, vur emri çıkardı.

8.       İzmir Jandarma Kumandanı Süreyya Bey, Jandarma Genel Komutanlığı’na gönderdiği raporda, İzmir’in işgali günü Yunanlar tarafından nasıl gözaltına alındıklarını ve uğradıkları hakaretleri anlattı. Dün harabe haline dönmüş dairedeki  görevlerine döndüklerini fakat kendisinin artık burada görev yapamayacağını bildirdi, başka bir yerde görevlendirilmesini istedi.  Urla’daki Türk subay ve er aileleri bir Yunan muhribiyle İzmir’e sevk edildi.

9.       Hindistan Müslümanları ileri gelenlerinin önceki gün Paris Barış Konferansı’nda Türkiye lehine yaptıkları uyarı üzerine Dört Büyükler (İngiltere, Fransa, İtalya, ABD), Türkiye ve Padişah’ın geleceğini yeniden tartıştılar. İngiliz Başbakanı yeni bir manda planı sundu. İtalyan temsilci, bütün Anadolu’nun İtalyan mandasına verilmesini istedi. Yunanistan’ın işgal edeceği bölge İzmir ve Ayvalık’la sınırlandı. Dört büyükler ayrıca Macaristan’da proletarya diktatörlüğünü nasıl yıkacaklarını tartıştılar.

10.   ABD, İngiltere ve Fransa, Paris Barış Konferansı’nın yeni İtalyan delegesi Sannino’dan Anadolu kıyılarına yaptıkları çıkarma konusunda bilgi istediler. Sannino, Londra ve St. Jean Anlaşmalarındaki İtalyan haklarının gözetilmediği ve sözü edilen yerlerde karışıklık olduğu için çıkarma yaptıklarını söyledi. ABD Başkanı Wilson,
İngiliz Başbakanı Lloyd George ve Fransa Başbakanı Clamenceau, İtalya’nın böyle bir hakkı olmadığını söylediler.

11.   Venizelos, İzmir’i işgal eden kuvvetlerin komutanı Zafiriu’ya düzenin sağlanması ve göçmenlerin dönüp yerleşebilmesi için memleket içine girilmesini emretti. Yunanistan’ın İzmir’e siyasal temsilci olarak atadığı Steryadis, Yanya’dan Atina’ya geldi. Bakanlar Kurulu’nun toplantısına katıldıktan sonra İzmir’e gitmek üzere Pire’ye
hareket etti.

12.   İstanbul’da 60’tan çok parti ve derneğin oluşturduğu
Millî Kongre, ABD Başkanı Wilson’a bir muhtıra gönderdi.

O’na adil bir barış için koyduğu ilkeleri ve sözlerini anımsattı. İzmir’in işgalinin bu ilkelere aykırı olduğunu bildirdi. 1500 yıllık varlığı olan Türk milletinin imha siyasetine
boyun eğmeyeceğini belirtti.

Muhtırada “Silahlarımızı, prensiplerinizin doğruluğuna güvenerek terk ettik.
Sesimiz galiplerin süngüleri altında boğuldu.
Ümitlerimiz boşa çıktı.
Son karar bizimdir ve o karar, şeref ve namusla ölmektir.”
 denildi.

13.   İstanbul’da Divan-ı Harpte, İttihat ve Terakki Fırkası bakanları ve
genel merkez yöneticilerinin yargılanmasına, İzmir’in işgali üzerine bir süre ara verildi.

14.   Mondros Ateşkes Antlaşması‘nın uygulanmasını denetlemek ve çıkacak pürüzleri gidermek amacıyla 13 Kasım’da Türkiye ve İtilaf Devletleri temsilcilerinden kurulmuş olan Ateşkes Karma Komisyonu Başkanı Galip Kemali Bey,
İzmir’in işgali üzerine “İtilaf devletlerinin aleti olamam” diyerek istifa etti.

15.   İngiliz Yüksek Komiserliği’nden Amiral Webb’in raporu:

“İzmir’in işgali bütün ülkede fırtına kopardı. Sükûnetle yapılan gösterilere izin veriliyor.”

Webb’in başka bir raporu:

“Ferit Divan-ı Harp yargılamalarından memnun değil. Tutukluların Malta’ya götürülmesini tavsiye ediyor!”

Webb’in Milne’e mektubu:

“Tutuklular, Türk Hükümeti’nin rızası olmaksızın Malta’ya götürülebilir. Liste eklidir.”

Yüksek Komiser Calthorpe’un İzmir’den raporu:

“İzmir tahkimatı Yunanlara teslim olundu. 21 Mayıs’ta İstanbul’a döneceğim.”  

16.   Kuzey Irak’taki Süleymaniye’de Kürt aşiret reislerinden Şeyh Mahmut,
Kürtlerin istiklalini isteyerek İngilizlere isyan etti. (İngilizler tarafından Hindistan’a sürgüne gönderilecektir.)

17.   Fransız Hükümeti’nin yarı resmî organı Le Temps’ın yazısı:

“İngiltere Ortadoğu’da Fransız etki alanını daraltıyor.
İmparatorluğun parçalanması Fransız çıkarlarına uymaz.” 

Marsilya gazetesi ise şöyle yazdı:

“Mademki Türkiye parçalanıyor, ziyafete geç kalanlardan olmayalım.”

18.   İzmir’de Yunanlar basını sansür koydu.

19.   Bugünkü İstanbul gazetelerinin manşetleri ve kimi köşe yazılarının özeti şöyle:

*Hadisat: “Ahalimizin millî dayanışması.”, “İşgal hakkında tafsilat.”, “Zafiriu’nun bildirisi.”   Süleyman Nazif: “İnsaf ve basiret.”

*Memleket: “İstanbul dün matem içindeydi. Bütün mektepler, müesseseler, ticarethaneler, mağazalar, dükkanlar kapalı, bütün yüzler hüznün ve kasvetin
timsali idi. Bütün gözler ağlıyor, fakat yaşlarını kalplerine gömüyorlardı.”, “ Darülfünun’un azmi.”

*İkdam: “Heyecan ve buhran devam ediyor.”, “İzmir olayının İstanbul ve illerdeki tesirleri.”

*Zaman: “Dünkü matem münasebetiyle.”,
“İzmir’in işgali ve milletin üzüntüleri, Anadolu’nun gözyaşları.”

*Sabah: “Dünkü millî matem.”, “ Taşradaki gösteriler.”

*İstiklal’de İzmir işgali karşısında halkın tepkisi ile ilgili haberler. Rauf Ahmet, Hükümetin kurulmasındaki gecikmeyi eleştiriyor: “Tehlikeli tereddütler: Yegâne selamet çaresi hilafet makamının, Osmanlı tahtının etrafında yekvücut olarak hükümetimize yardım etmek, dünya medeniyetine karşı millî varlığımızı sükûn ve azimle göstermektir.”

*İleri: “Hükümet buhranı.”,  “Dün bütün Anadolu’da olduğu gibi şehrimizde de
İzmir’in işgalinin doğurduğu üzüntüyle birçok millî gösteri olmuştur.”
“Türkler İzmir’i unutamaz.” “Türk milleti zindedir.”

*Vakit’te M. Asım: “Milletin matemi”, “Darülfünun’da heyecanlı bir toplantı.”,
”İzmir beşiğimiz, yatağımız ve mezarımızdır.”

*Tasviriefkâr’da Velit Ebüzziya: “Bütün bu gösteriler, memleketin gerçek evlatlarının vatanının devam ve varlığına ait meselelerde nasıl sağlam ve azimli olduğunu göstermektedir. Millî kitlenin gösterdiği birlik öyle bir kuvvettir ki, o kuvvet her halde ve her zaman tesir ve hükmünü icra edebilir.

*Alemdar’da, Hürriyet ve İtilaf’ın İzmir işgali üzerine tepkisini dile getiren millete teşekkürü.

(Toplu kaynak: Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, C. I, Ankara 1993,
Türk Tarih Kurumu Yayınları, s. 255-9)