Etiket arşivi: Yarbay Mustafa Kemal

18 Mart 1915 Çanakkale savunması ve utkusunun (zaferinin) 107. yıldönümü

Dostlar,

Yarın 18 Mart… 1915 Çanakkale savunması ve utkusunun (zaferinin) 107. yıldönümü.

O savunma ve utku ki, insanlık tarihinde örneği yok!
Savaşan her 2 yandan yaklaşık yarım milyon insan Gelibolu yarımadasında toprağa düştü.

Rusya’da Menşeviklerin Çarlık rejimini devrimci Bolşevikler devirdi ve SSCB kuruldu.
SSCB Devlet Başkanı V.İ. Lenin, Kurtuluş Savaşımızda bize çok yardım etti…

Yarbay Mustafa Kemal, Çanakkale savunmasını utkuya dönüştüren yaratıcı yol ve yöntemler izledi.. “Ben size ölmeyi emrediyorum” dedi, Dünya savaş tarihinde örneği görülmemişti.


Avusturya’da yayan yapan Düzgün TV‘den dostumuz Sayın Kazım Balaban, bu akşam, kendisiyle tanıştırdığımız bir başka dostumuzu “gene” konuk aldı. Doç. Dr. Mehmet Balyemez, hem bir emekli kara Albay hem de tarihçi olarak bu eşsiz savunmayı ardalanındaki emperyal planlar ile yetkinlikle işledi. Her 2 dostumuzu da kutluyoruz.

Tüm vatan şehitlerini ve merhum gazilerini ölçüsüz bir minnet ve şükranla anıyoruz.

Hiç üzülmesinler, Vatanı sonsuza dek onurlu yaşatacağız.

Bu önemli konuşmayı izlemek için lütfen tıklayınız.. (1 saat)

https://youtu.be/cEcJMH_yWvg

Sevgi ve saygı ile. 17 Mart 2022

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik

KARANTİNA TV Programımız – 18 Mart 2021

Dostlar,

Bu gün, 18 Mart 2021 Perşembe günü akşam saat 20:00’de, Sn. Recai Aksu ile ÖNCE İNSAN programında Karantina TV’de olacağız../ OLDUK.

Bu gün, ayrıca 18 Mart 1915 Çanakkale Deniz Utkusu‘nun 106. yılı..
Coşkulu, umutlu ve onurluyuz..
Bu görkemli Utku’nun yaratıcı önderi hiç kuşku yok ki Yarbay Mustafa Kemal..
Tarihin akışını değiştiren dahi komutan..
Türkiye Cumhuriyetimizin kurucusu..
O’nunla birlikte bu utkuyu yaratan tüm dava ve silah arkadaşlarına, şehitlerimize, merhum gazilerimize, utkuya emeği geçen kurda – kuşa… şükran ve minnetimiz sonsuz..
***
Öte yandan kovit-19 salgını ülkemizde neredeyse 3. dalgasını sürdürmekte.
AKP = RTE iktidarı salgını asla bilimsel – yetkin yönetmiyor, yönetemiyor.
Masum insanlarımız, çoğu önlenebilecek iken bu hastalığa kurban veriliyor.

Bu sorun ülkenin 1 sayılı gündemi olmalı. Ama anlaşılmaz biçimde AKP = RTE gündem oyunlarına başvuruyor. Anayasa değişikliği, insan hakları sözde reformu, HDP’ye kapatma davası… gibi..

  • Oysa salgın denetimden çıkma riski taşıyor!

Aşı yok, mutasyonlar çok yaygın ve kritik..
Yoksulluk, işsizlik, borçlar… finansman yetersizliği..
AKP = RTE‘nin yarattığı ağır sorunlar, salgınla başetmeyi de son derece güçleştirmekte.
Muhalefet yeterine etkin olamıyor.
Bu derde bir deva bulmak gerek..

Karantina TV’nin sosyal medya hesaplarında canlı yayınlanan oturumu duyurmanızı, paylaşmanızı bekliyoruz. İzlemek ve paylaşmak için erişkeler (linkler) aşağıda..

https://youtu.be/fbFx72rjFV4 
https://fb.watch/4jnXnL1MJR/
https://twitter.com/karantinatv/status/1372592851092049922?s=20

İş başa düştü!

Sevgi ve saygı ile. 18 Mart 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

‘Size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!’

‘Size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!’

Doç. Dr. Hüner Tuncer
Cumhuriyet, 25 Nisan 2019

Çanakkale Savaşları’nı Atatürk’süz olarak yazma gafletinde bulunan sözde tarihçilere gönderme için bu yazıyı kaleme alıyorum.

24/25 Nisan 1915 gecesi 27. Alay ilk bombardıman sesleriyle uyanmıştı. 27. Alay Komutanı Yarbay Şefik (Aker) alayını derhal alarma geçirdi. 9. Tümen Komutanı Albay Halil Sami, alaya şu emri verdi: “İngilizler, Arıburnu ile Kabatepe kesimine asker çıkarmaktadır. 27. Alay, Çamburnu’ndaki dağ bataryası da emrinde olmak üzere, İngilizleri denize dökmek için, Kabatepe doğrultusunda hareket edecektir.” (1)
Bu arada Kabatepe’den gelen bir telefon haberinde, Anzakların iki taburla Arıburnu’na çıktığı, bu bölgede kanlı muharebelerin olduğu, Anzakların Kanlısırt-Kırmızısırt ile bu sırtların kuzeyindeki sırtları işgal ettiği öğrenilmişti. Anzak ilerlemesinin gelişmesine fırsat vermek istemeyen 27. Alay Komutanı Yarbay Şefik, Kemalyeri-Merkeztepe ekseninde taarruza karar verdi. Bu sırada, Yarbay Mustafa Kemal’in komutasındaki 19. Tümen’in 57. Alayı’nın da Kocaçimen’e yöneldiği 9. Tümen’den bildirilmiş ve 27. Alay’dan 19. Tümen ile bağlantı kurması istenmişti.

Kararlı bir komutan: Mustafa Kemal
Mustafa Kemal, 25 Nisan sabahı Arıburnu’nda büyük bir taarruz hareketinin cereyan etmekte olduğunu gemi toplarının sesinden anlamıştı. Mustafa Kemal, düşmanın Arıburnu’na bir çıkarma yaptığını telefonla 3. Kolordu Komutanı Esat Paşa’ya bildirmiş ve düşmana karşı bir alayı ile Maydos’tan Arıburnu yönüne gittiğini söylemişti. (Burada şu hususa dikkatinizi çekmek isterim: Mustafa Kemal, komutanından talimat almayı beklememiş, komutanına yalnızca ne yapacağını bildirmişti.) Oysa 5. Ordu Komutanı Liman von Sanders, Anadolu bölgesiyle Gelibolu Yarımadası’nın Bolayır yönündeki berzahını, yani Saros Körfezi bölgesini en tehlikeli saymakta ve en çok bu bölgelerde kuvvet bulundurmayı öngörmekteydi.

Mustafa Kemal, Bigalı’daki 1. Piyade Alayı ile cebel (dağ) bataryasının derhal harekete geçmek üzere hazır bulundurulmalarını emretti. Mustafa Kemal, 57. Alay’ı, Bigalı Deresi boyunca giden yol üzerinde yürüyüşe geçirerek Kocaçimen Tepesi’ne yöneltmişti. Büyük bir saldırı harekâtıyla karşı karşıya bulunduğunu kavrayan Mustafa Kemal, Sarıbayır Sırtı ile özellikle Conkbayırı Tepesi’nin Osmanlı savunmasının anahtarını oluşturduğunu biliyordu. Conkbayırı’nın ele geçirilmesi, düşmanın yarımadanın her yanına hâkim olması sonucunu doğuracaktı.

  • Sorumluluğu bizzat üzerine alarak ve bir tümen komutanı olarak kendisine tanınan yetkiyi aşarak Mustafa Kemal, komutası altındaki 57. Alay’a bir dağ bataryasıyla birlikte Kocaçimen Tepesi’ne ilerlemesini emretti.

Mustafa Kemal, düşmanın gücü hakkında kesin bir bilgiye sahip olmadan ve yalnızca kendi sezgilerine dayanarak, Von Sanders’in ihtiyat gücünü büyük bir yükümlülük altına sokmuştu. Ancak Mustafa Kemal’in bu kararı, çok doğru alınmış bir karardı. (2)

‘Düşmandan kaçılmaz’

57. Alay’ın yokuş tırmanmaktan yorgun düştüğünü gören Mustafa Kemal, onları kısa süreli bir dinlenmeye çekerek ve yanına yalnızca yaverini, emir subayını ve doktorunu alarak, Kocaçimen Tepesi’nden yaya olarak Conkbayırı’na gitti, çünkü arazi ata binmeye uygun değildi. Mustafa Kemal, Conkbayırı’nda zirveye yakın bir yerde 9. Tümen’e bağlı 27. Alay’ın ufak bir birliğinin çekilmekte olduğunu gördü; askerlerini dinlendirmek için geride bırakmış olan Mustafa Kemal, düşmana kendi askerlerinden çok daha yakın bir konumdaydı. Mustafa Kemal, kaçan askerlere niçin kaçtıklarını sormuş ve onlar da “düşman” diyerek, 261 Rakımlı Tepe’yi göstermişti.

Mustafa Kemal’in “düşmandan kaçılmaz” demesi üzerine askerler, “cephanemiz kalmadı” demişler; bunun üzerine genç komutan, “cephaneniz yoksa, süngünüz var” demiş ve askere süngü taktırmıştı. Mustafa Kemal, süngülerini taktırdıktan sonra askerlere yere yatmaları emrini vermiş ve bunun üzerine düşman da yere yatmıştı. Böylelikle, zaman kazanılmış oldu ve bu süre içinde 57. Alay’ın öncü birliği de yanlarına geldi. Böylelikle, kilit noktası olan Conkbayırı Tepesi’nin İngilizlerden önce tutulması sağlanmıştı.(3)

Mustafa Kemal, kimseden buyruk almadan ordunun genel ihtiyatı olan 19. Tümen’in en güçlü alayını savaşa sokmakla son derece büyük bir sorumluluğu, kendi üstü olan Esat Paşa’nın bile yüklenmeye cesaret edemediği bir sorumluluğu üzerine almıştı. (4)

57. Alay’ın 261 Rakımlı Tepe’ye taarruzundan önce Mustafa Kemal, şu emri vermişti:

  • “Size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum! Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka güçler ve komutanlar gelebilir.”

Mustafa Kemal’e göre, bu olağan bir taarruz değil, herkesin başarılı olmak ya da ölmek azmiyle harekete mecbur olduğu bir taarruzdu. (5) Gerçekten 57. Alay’ın büyük çoğunluğu şehit olmuştu. Ancak Mustafa Kemal’in bu tarihî kararı sonucunda, Anzak güçleri hedeflerine ulaşamadılar.

Arıburnu Cephesi’nde Anzaklara karşı savaşan ve ne yazık ki, hepsi şehit olan 57. Alay komutanları, Mustafa Kemal’le birlikte Çanakkale’de bir efsane yazmıştı!

Savaşın kaderini değiştirdi

Bir İngiliz yazar, o günkü Arıburnu taarruzları için şöyle demekteydi:

“Müttefik devletler için harekâtın en kötü rastlantısı, bu deha sahibi küçük rütbeli (Yarbay Mustafa Kemal) Türk komutanının tam o anda, o noktada (Conkbayırı) bulunmasıydı. Çünkü aksi takdirde, Anzak Kolordusu pekâlâ o gün Conkbayırı’nı ele geçirebilirdi. Savaşın kaderi o anda belli olurdu.” (6) İşte savaşın kaderini değiştiren kişi, Mustafa Kemal’di!

Liman von Sanders de “Türkiye’de Beş Yıl” adlı kitabında, Arıburnu’nda gerçekleştirdiği başarılı harekât nedeniyle, Mustafa Kemal’i şöyle övmekteydi:

“İlk şeref ikballerini Bingazi Sancağı’nda toplamış olan Mustafa Kemal Bey, sorumluluk yüklenmekten korkmayan doğuştan bir şefti. 25 Nisan sabahı 19. Tümeniyle kendiliğinden düşmana saldırmaya karar verdi, onu kıyıya sürdü ve sonra üç ay boyunca kendisine yapılan çetin saldırılara inatçı ve sarsılmaz bir şekilde karşı koydu. O’nun azmine tam olarak güvenebilirdim.”

Bu yazıyı, özellikle Çanakkale Savaşları’nı Atatürk’süz olarak yazma gafletinde bulunan sözde tarihçilere gönderme yaparak bitirmek isterim.

DİPNOTLAR 
1) Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi, V. Cilt Çanakkale Cephesi Harekâtı, s. 67. 
2) Lord Kinross, Atatürk, The Rebirth of a Nation, K. Rustem and Brother Publishers, Nicosia Northern Cyprus, 1981, s. 75. 
3) Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi, V. Cilt Çanakkale Cephesi Harekâtı, s. 68. 
4) Yusuf Hikmet Bayur, Atatürk Hayatı ve Eseri I, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1990, s. 78. 
5) Ruşen Eşref (Ünaydın), Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülâkat, Cumhuriyet Gazetesi, İstanbul, Mart 1999, s. 27. 
6) Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi, V. Cilt Çanakkale Cephesi Harekâtı, s. 69. 
7) Bayur, age, s. 78-79.

Savaş mı çıkaracaksınız?

Savaş mı çıkaracaksınız?

????????????????????????????????????????????????????????????

Naci BEŞTEPE
AYDINLIK, 8.6.15

 

Zonguldaktayım. Köyleri dolaşıyoruz.Birkaç köylü ile bir köy kahvesinde sohbet ediyoruz.
İçlerinden biri köyün emekli imamı.
Vatan Partisi’ni anlatmaya çalışıyorum.
Ermeni soykırım yalanına karşı verilen mücadeleyi özetliyorum.
Bölücü teröre karşı politikamızı anlatıyorum .
Hoşlanmıyor imam.
AKP gibi düşünüyor. “Analar ağlamasın” söylemi aklına yatmış.

“Açılımda ne var?” diyorum, herkes gibi bilmiyor.
RTE ne diyorsa onun doğrusu o. Sorgulama yok.

İŞGAL EDİLEN ADALARIMIZ 

Yunanistan’ın Ege’de işgal ettiği 150’den fazla ada-adacık ve kayalıklardan haberiniz var mı? diye sorduğumda hayretle yüzüme bakıyorlar.

“Olmaz öyle şey” diyorlar.

Aynı durum Zonguldak’ın çok yerinde oldu.
Doğal. Çünkü Ulusal Kanal izlemeyen, Aydınlık okumayanın bunu bilmesi çok zor.

Vatan Partisi’nin verdiği uğraşı anlatıyorum.

AKP iktidarı sorumlularını ağır ceza mahkemesine vereceğimizi söylüyorum.

“Adalarımızı geri alacağız” deyince İmam sertçe soruyor :

“Savaş mı çıkaracaksınız?” 

“Gerekirse evet” yanıtımdan hoşnut olmuyor.

*****

SIRA NEREYE GELİR? 

Kararlı ve mücadeleci olmadan bir şey kazanılamayacağını vurguluyorum.
Sorularımı sıralıyorum;

Güneydoğu’da “analar ağlamasın” diye bölünmeye göz mü yumalım?

Ermenilerle sorun çıkmasın diye “soykırım yalanını” kabul edip ardından tazminat ve
toprak taleplerine kapı mı aralayalım?

Savaş çıkmasın diye vatan topraklarımızı işgal edene mi bırakalım? 

İmamın gözünün içine bakarak son sorumu soruyorum;

– Densizin biri gelip eşini istese, kavga çıkmasın diye verecek misin?

*****

VATAN NAMUSTUR 

Ben “vatan namustur” öğretisi ile yetiştim.
Gerektiğinde vatan için seve seve ölmeye yemin ettim.
Vatanımın bir karışına yapılan tecavüzü kabul edemem.
Asker olan her Türk genci aynı yemini eder.
Öyle anlaşılıyor ki bazı Türk gençleri ettiği yeminin anlamını bilmiyor veya o yeminin
yalnızca silah altında iken geçerli olduğunu sanıyor.
Az da olsa vatan toprağına karşı duyarsızlığa üzüldüm.

AKP SONUCU VE SONU 

Kardak Kayalığı için savaş kararı veren ve Yunan askerini oradan gönderen devlet yöneticileri ve kahraman askerlerimizi anımsadım.
Askerlerin hemen hepsi Ergenekon-Balyoz-Poyrazköy davalarında yıllarca hapis yatırıldı.
Millet duyarlı olsa hapse atılabilirler miydi?
AKP’nin ülkeyi ve ulusu getirdiği sonuç budur.
Ve dilerim 8 Haziran 2015 iktidarlarının sonu olur.
Türk ulusu yeni yönetimlerle milli benliğine, onuruna yeniden kavuşur.

***

PAZARTESİ İĞNELERİ 

PARALEL

RTE, Sivas mitinginde “tek devlet “ yerine, “paralel devlet” dedi.
Dil bile paralel…

MELİH

Başbakan Davutoğlu, İ. Melih için Arınç’a “Muhatap alma, seçimden sonra hallederiz.” demiş.
AK hesaplaşma günü gelmiş…

ADALET

Dünya Adalet Projesi oluşumuna göre, Hukukun Üstünlüğü endeksinde Türkiye bir yılda
21 sıra gerileyip 102 ülke içinde 80. sıraya indi.
İktidarda adı Adalet olan parti var da…

VALLAHİ

Davutoğlu, “Vallahi o tırlar Bayırbucak Türkmenlerine gidiyordu.”
Şimdi yemin etsin. Mahkemede sanıklar yemin edemiyor.

==========================================

Dostlar,

E. Tümg. Naci Beştepe dostumuz Zonguldak’ta onca dar olanaklarla çoook yoğun ve
yorucu bir seçim kampanyası yürütürken bir yandan da nitelikli bir aydın olarak
AYDINLIK Gazetesindeki aydınlatıcı yazılarını eksik etmiyor..

Yukarıdaki yazısı da ne çok öğretici değil mi??

AKP, 18 Mart Çanakkale Zaferi anmalarında Zaferin gerçek komutanı – yaratıcıcı
Yarbay Mustafa Kemal‘in adını geçirmedi. DİB hutbelerde Yarbay Mustafa Kemal‘den
söz ettirmedi. Onlara göre din – iman gücüyle ve dua ile bu zafer kazanıldı!
Dua eden imamlar Zonguldak’takinin ataları mıydı acaba?
Öyleyse vay halimize..
Bu gidişle duanın da bereketi kalmayacak!

Bir de; AKP cenahı şu son 7 Haziran seçim hezimetini neden dualarıyla engelleyemedi?
Parayla adam tutup topluca dua ettirmekteydiler..

Tanrı da Tayyip’i ve AKP’sini boşadı korkarız!

Sevgi ve saygı ile.
09 Haziran 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

ÇANAKKALE KAZANILMASAYDI DUMLUPINAR KAZANILAMAZDI


Dostlar,

Sayın Hüsnü Merdanoğlu kardeşimizin enfes

ÇANAKKALE KAZANILMASAYDI DUMLUPINAR KAZANILAMAZDI

yazısını da bir gün sonraya bıraktık.. Bu ziyafet ve anma 1 günde bitsin istemedik..

Sayın Merdanoğlu’nu da çok başarılı makalesi için içtenlikle kutlayarak
ve paylaşımı için teşekkür ederek..

Sevgi ve saygı ile.
19 Mart 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

==========================================

ÇANAKKALE KAZANILMASAYDI DUMLUPINAR KAZANILAMAZDI

PORTRESI_husnu_merdanogluHüsnü MERDANOĞLU
ADD Yazı Kurulu Üyesi

Takvimler 1915 yılı 18 Mart’ı gösteriyordu. Sabahın erken saatleri idi. Düşman gemileri Çanakkale Boğazı’nın önünde namlularını; Rumeli Mecidiye, Namazgâh ve Hamidiye Tabyalarına çevirerek bu hedefler yoğun topçu ateşi altına alınmış, göz görü görmüyordu. Savaş yalnız karada değil, yer altında hendeklerde, tünellerde, denizde ve deniz altında sürüyordu.

Savaşa neden olan devletlerin başında İngiltere ve Fransa geliyordu. İngiltere,
28 Ocak 1915’te Osmanlı Devleti’ne karşı savaşmaya karar verince, bu karara
Fransa da ka­tılmış, birlikte Osmanlı Devletini Osmanlı’nın müttefiki Almanları yok etmeyi,
kendi müttefikleri Rusya’ya yardım etmeyi, İstanbul’u ele geçirmeyi planlıyorlardı.
18 Mart’tan önce İngiliz donanması, 19 Şubat 1915′te deniz harekâtına başlamış,
13 Mart 1915′e dek Türk siperlerini bombardıman altında kalmıştı. 18 Mart saldırısı, düşman ve Türk güçleri için kader anı idi.

Yer altında (tünellerde) süren savaş daha da çetin geçiyordu.

  • Buralarda (yeraltı tunellerinde!) savaşan asker zaman zaman, kendi günlük ihtiyacı için kazdığı atık ve kirli sular içine düşerek yaşamlarını yitiriyorlardı.

Yer üstünde ise kan, duman ve çığlık birbirine karışmış mermi yağmurundan ve çıkan yangınlardan kurtulma uğraşı yanında düşmana göz açtırmamak için olağanüstü çaba sürüyordu.

“Yardım” anlamına gelen “Nusret” adlı mayın gemisi çok gizli bir çalışmayla
son mayınları Çanakkale Boğazı’na döşemeyi başarmıştı. Bu mayınlara isabet eden
İngiliz ve Fransız savaş gemilerinin kaptanları, gemileri birer birer batmaya başlayınca Çanakkale’nin geçilemeyeceğini, Boğazların elde edilemeyeceğini anlamaya başladılar. Vurucu gücünü mayınlara çarparak yitiren düşman güçleri, Türk topçusunun yerinde atışlarının hedefi olarak, güçten düşmeye başladılar. Ak­şama doğru bir tansık (mucize) gerçekleşti; o dönemde en güçlü silahlara sahip düşmanlar gemilerinin geri kalanları, yenilgiyi kabul ederek geri çekilmek durumunda kaldılar.

İleri yıllarda Ulusun, yazgısını değiştirecek Mustafa Kemal’in askere verdiği;

  • “Ben size taarruzu emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum.
    Biz ölünceye kadar geçe­cek zamanda yerimize başka kuvvetler,
    başka kumandanlar ge­çebilir!”
    (18 Mart sonrası Gelibolu kara savaşlarında, 25 Nisan 1915, Conkbayırı)

içerikli emri, ilahi bir emir gibi işe yaradı. Askerlik tarihinde örneği olmayan bu emri alan Türk askeri, asker olma onurunu taşıyanlarda olması gereken; yurt savunması için ölümü göze aldı, öldü.. öldü..

O tarihte Osmanlı’nın müttefiki olan Alman General Liman Von Sanders,
Yarbay Mustafa Kemal ile birlikte savaşta yaralandıktan sonra iyileştirilip cepheye gönderilecek askeri teftiş ediyorlardı. Bu teftişte şöyle bir olay gerçekleştir:

Teftiş sırasında, Ordu Kumandanı Liman Von Sanders, dikkatini çeken bir erin önünde durdu askerin göğsüne bir yumruk attı. Bu hazırlıksız darbeyle karşılaşan er,
sırtüstü yuvarlanıverdi. Alman Generali, Mustafa Kemal’e

“Bunlarla mı savaşacağız, bunları mı cepheye göndereceğiz?”

diyerek sert bir sesle bağırıyordu.

Mustafa Kemal geride kalarak, yere düşen ere yaklaştı. Sessizce kulağına

“Sen nasıl düşersin? O bizden değil yabancı bir kumandandı.” dedi.

Er “Bilmiyordum kumandanım.” dedi.

Mustafa Kemal, Liman Von Sanders’e yetişip;

Paşam, aynı hareketi aynı ere yeniden yapabilir misiniz?

diye sordu. Kendinden emin olarak Liman Paşa askere yaklaşıp, aynı hareketi yapmak için kolunu havaya kaldırmıştı ki, Mehmet umulmadık bir kıvraklıkla Liman Von Sanders’in göğsüne tekmeyi indiriverdi.

Neye uğradığını şaşıran Liman Von Sanders tepetaklak yere düştü.
Mustafa Kemal, Paşa elinden tutup O’nu kaldırırken, bir yandan da teskin ediyordu.

“Paşam, biraz önce harp etmez dediğiniz er, dostunun karşısında olduğu için
yere düştü. Şimdi de size yaptığı bu hareketle Türk askerinin düşman karşısında
nasıl çelikleşeceğini göstermiş oldu.” dedi.

General Sanders hem mahçup, hem de memnun olarak Mehmet’in alnından öpmüştü.

Mehmetçiğin alnından öpülmesini sağlayan, O’na yön vermeyi bilen komutanlar olmuştur. Çanakkale’de Türk erinin alnından öpülmesini sağlayan Mustafa Kemal (Atatürk), Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda önceki savaşlardan geri kalan erler ile
tarih yazmayı başardı. Yurdumuzu işgal edenlere karşı son tokat Dumlupınar’da
(22 Ağustos 1922) atıldı ve yurdun kurtuluş yolu açıldı. On binlerce şehidimizin yattığı Çanakkale’de on binlerce düşman askeri, Türk askeri ile yan yana yatmaktadır.
Bu savaş, son yıllarda Osmanlı’nın yenilgiler yaşadığı Balkan felaketi, Sarıkamış bozgunu karşısında Türk’ün halen ayakta olduğunu kanıtladı. Moralleri düzeltti.

Ulusal Kurtuluş Savaşına, bu moral ve Çanakkale’de üstün nitelikleri ile kendini kanıtlayan Mustafa Kemal’in komutasında girildi. Çanakkale Savaşı kazanılmasa idi, önce başkent İstanbul, daha sonra tüm yurt ele geçirilmiş olacağı ve bozuk bir moral ile genel bir savaş yapılamayacağı için, Dumlupınar kazanılamayabilirdi.

Ulusumuzu yok etme planının ilk aşaması olan Çanakkale Savaşı, Türk askerinin gerektiğinde yurdunun ve ulusunun özgürlüğü için canını seve seve verebileceğinin
en bü­yük kanıtlarından biri olmuştur. Kazanılan utku, Ulusumuzu yok olmaktan kurtardığı gibi, ulusumuzun kurtarıcısı Mustafa Kemal’in üstün başarılarını öne çıkararak
lider olmasını da sağlamıştır. Bu nedenle Çanakkale Savaşı tarihimizin en önemli savaşla­rından biridir.

Mustafa Kemal (Atatürk) başta olmak üzere, Koca Seyit Onbaşı’dan,
Mehmet Çavuşa ve on binlerce kahramanlara yarışır yurttaş olmak için,
onları saygı ve rahmetle anmak yanında, onlar gibi yurtsever olmak gerekir.

Ne mutlu ülkesinin bağımsızlığı için canını feda eden kahramanlara
ve onlara yaraşır olma çabası içinde olanlara.