Etiket arşivi: Anzaklar

‘Size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!’

‘Size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!’

Doç. Dr. Hüner Tuncer
Cumhuriyet, 25 Nisan 2019

Çanakkale Savaşları’nı Atatürk’süz olarak yazma gafletinde bulunan sözde tarihçilere gönderme için bu yazıyı kaleme alıyorum.

24/25 Nisan 1915 gecesi 27. Alay ilk bombardıman sesleriyle uyanmıştı. 27. Alay Komutanı Yarbay Şefik (Aker) alayını derhal alarma geçirdi. 9. Tümen Komutanı Albay Halil Sami, alaya şu emri verdi: “İngilizler, Arıburnu ile Kabatepe kesimine asker çıkarmaktadır. 27. Alay, Çamburnu’ndaki dağ bataryası da emrinde olmak üzere, İngilizleri denize dökmek için, Kabatepe doğrultusunda hareket edecektir.” (1)
Bu arada Kabatepe’den gelen bir telefon haberinde, Anzakların iki taburla Arıburnu’na çıktığı, bu bölgede kanlı muharebelerin olduğu, Anzakların Kanlısırt-Kırmızısırt ile bu sırtların kuzeyindeki sırtları işgal ettiği öğrenilmişti. Anzak ilerlemesinin gelişmesine fırsat vermek istemeyen 27. Alay Komutanı Yarbay Şefik, Kemalyeri-Merkeztepe ekseninde taarruza karar verdi. Bu sırada, Yarbay Mustafa Kemal’in komutasındaki 19. Tümen’in 57. Alayı’nın da Kocaçimen’e yöneldiği 9. Tümen’den bildirilmiş ve 27. Alay’dan 19. Tümen ile bağlantı kurması istenmişti.

Kararlı bir komutan: Mustafa Kemal
Mustafa Kemal, 25 Nisan sabahı Arıburnu’nda büyük bir taarruz hareketinin cereyan etmekte olduğunu gemi toplarının sesinden anlamıştı. Mustafa Kemal, düşmanın Arıburnu’na bir çıkarma yaptığını telefonla 3. Kolordu Komutanı Esat Paşa’ya bildirmiş ve düşmana karşı bir alayı ile Maydos’tan Arıburnu yönüne gittiğini söylemişti. (Burada şu hususa dikkatinizi çekmek isterim: Mustafa Kemal, komutanından talimat almayı beklememiş, komutanına yalnızca ne yapacağını bildirmişti.) Oysa 5. Ordu Komutanı Liman von Sanders, Anadolu bölgesiyle Gelibolu Yarımadası’nın Bolayır yönündeki berzahını, yani Saros Körfezi bölgesini en tehlikeli saymakta ve en çok bu bölgelerde kuvvet bulundurmayı öngörmekteydi.

Mustafa Kemal, Bigalı’daki 1. Piyade Alayı ile cebel (dağ) bataryasının derhal harekete geçmek üzere hazır bulundurulmalarını emretti. Mustafa Kemal, 57. Alay’ı, Bigalı Deresi boyunca giden yol üzerinde yürüyüşe geçirerek Kocaçimen Tepesi’ne yöneltmişti. Büyük bir saldırı harekâtıyla karşı karşıya bulunduğunu kavrayan Mustafa Kemal, Sarıbayır Sırtı ile özellikle Conkbayırı Tepesi’nin Osmanlı savunmasının anahtarını oluşturduğunu biliyordu. Conkbayırı’nın ele geçirilmesi, düşmanın yarımadanın her yanına hâkim olması sonucunu doğuracaktı.

  • Sorumluluğu bizzat üzerine alarak ve bir tümen komutanı olarak kendisine tanınan yetkiyi aşarak Mustafa Kemal, komutası altındaki 57. Alay’a bir dağ bataryasıyla birlikte Kocaçimen Tepesi’ne ilerlemesini emretti.

Mustafa Kemal, düşmanın gücü hakkında kesin bir bilgiye sahip olmadan ve yalnızca kendi sezgilerine dayanarak, Von Sanders’in ihtiyat gücünü büyük bir yükümlülük altına sokmuştu. Ancak Mustafa Kemal’in bu kararı, çok doğru alınmış bir karardı. (2)

‘Düşmandan kaçılmaz’

57. Alay’ın yokuş tırmanmaktan yorgun düştüğünü gören Mustafa Kemal, onları kısa süreli bir dinlenmeye çekerek ve yanına yalnızca yaverini, emir subayını ve doktorunu alarak, Kocaçimen Tepesi’nden yaya olarak Conkbayırı’na gitti, çünkü arazi ata binmeye uygun değildi. Mustafa Kemal, Conkbayırı’nda zirveye yakın bir yerde 9. Tümen’e bağlı 27. Alay’ın ufak bir birliğinin çekilmekte olduğunu gördü; askerlerini dinlendirmek için geride bırakmış olan Mustafa Kemal, düşmana kendi askerlerinden çok daha yakın bir konumdaydı. Mustafa Kemal, kaçan askerlere niçin kaçtıklarını sormuş ve onlar da “düşman” diyerek, 261 Rakımlı Tepe’yi göstermişti.

Mustafa Kemal’in “düşmandan kaçılmaz” demesi üzerine askerler, “cephanemiz kalmadı” demişler; bunun üzerine genç komutan, “cephaneniz yoksa, süngünüz var” demiş ve askere süngü taktırmıştı. Mustafa Kemal, süngülerini taktırdıktan sonra askerlere yere yatmaları emrini vermiş ve bunun üzerine düşman da yere yatmıştı. Böylelikle, zaman kazanılmış oldu ve bu süre içinde 57. Alay’ın öncü birliği de yanlarına geldi. Böylelikle, kilit noktası olan Conkbayırı Tepesi’nin İngilizlerden önce tutulması sağlanmıştı.(3)

Mustafa Kemal, kimseden buyruk almadan ordunun genel ihtiyatı olan 19. Tümen’in en güçlü alayını savaşa sokmakla son derece büyük bir sorumluluğu, kendi üstü olan Esat Paşa’nın bile yüklenmeye cesaret edemediği bir sorumluluğu üzerine almıştı. (4)

57. Alay’ın 261 Rakımlı Tepe’ye taarruzundan önce Mustafa Kemal, şu emri vermişti:

  • “Size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum! Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka güçler ve komutanlar gelebilir.”

Mustafa Kemal’e göre, bu olağan bir taarruz değil, herkesin başarılı olmak ya da ölmek azmiyle harekete mecbur olduğu bir taarruzdu. (5) Gerçekten 57. Alay’ın büyük çoğunluğu şehit olmuştu. Ancak Mustafa Kemal’in bu tarihî kararı sonucunda, Anzak güçleri hedeflerine ulaşamadılar.

Arıburnu Cephesi’nde Anzaklara karşı savaşan ve ne yazık ki, hepsi şehit olan 57. Alay komutanları, Mustafa Kemal’le birlikte Çanakkale’de bir efsane yazmıştı!

Savaşın kaderini değiştirdi

Bir İngiliz yazar, o günkü Arıburnu taarruzları için şöyle demekteydi:

“Müttefik devletler için harekâtın en kötü rastlantısı, bu deha sahibi küçük rütbeli (Yarbay Mustafa Kemal) Türk komutanının tam o anda, o noktada (Conkbayırı) bulunmasıydı. Çünkü aksi takdirde, Anzak Kolordusu pekâlâ o gün Conkbayırı’nı ele geçirebilirdi. Savaşın kaderi o anda belli olurdu.” (6) İşte savaşın kaderini değiştiren kişi, Mustafa Kemal’di!

Liman von Sanders de “Türkiye’de Beş Yıl” adlı kitabında, Arıburnu’nda gerçekleştirdiği başarılı harekât nedeniyle, Mustafa Kemal’i şöyle övmekteydi:

“İlk şeref ikballerini Bingazi Sancağı’nda toplamış olan Mustafa Kemal Bey, sorumluluk yüklenmekten korkmayan doğuştan bir şefti. 25 Nisan sabahı 19. Tümeniyle kendiliğinden düşmana saldırmaya karar verdi, onu kıyıya sürdü ve sonra üç ay boyunca kendisine yapılan çetin saldırılara inatçı ve sarsılmaz bir şekilde karşı koydu. O’nun azmine tam olarak güvenebilirdim.”

Bu yazıyı, özellikle Çanakkale Savaşları’nı Atatürk’süz olarak yazma gafletinde bulunan sözde tarihçilere gönderme yaparak bitirmek isterim.

DİPNOTLAR 
1) Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi, V. Cilt Çanakkale Cephesi Harekâtı, s. 67. 
2) Lord Kinross, Atatürk, The Rebirth of a Nation, K. Rustem and Brother Publishers, Nicosia Northern Cyprus, 1981, s. 75. 
3) Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi, V. Cilt Çanakkale Cephesi Harekâtı, s. 68. 
4) Yusuf Hikmet Bayur, Atatürk Hayatı ve Eseri I, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1990, s. 78. 
5) Ruşen Eşref (Ünaydın), Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülâkat, Cumhuriyet Gazetesi, İstanbul, Mart 1999, s. 27. 
6) Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi, V. Cilt Çanakkale Cephesi Harekâtı, s. 69. 
7) Bayur, age, s. 78-79.

MUSTAFA KEMAL’e YAPILAN BÜYÜK AYIP


MUSTAFA KEMAL’e YAPILAN BÜYÜK AYIP

portesi

Soner YALÇIN
Twitter: hsoneryalcin
e-mail: syalcin@sozcu.com.tr

 

SÖZCÜ, 15 Mart 2015
http://www.sozcu.com.tr/2015/yazarlar/mustafa-kemale-yapilan-buyuk-ayip-772119/ 

Çanakkale Savaşı sonrası dağıtılan bildirilerde zaferi kazanan komutanın adı yoktu.
Yahya Kemal, İleri gazetesi sahibi Celal Nuri’ye, “Birinci sayfaya Mustafa Kemal’in bir resmini koysanıza; zaferin sahibini milletten saklamak, böyle bir zafer kazanan insanı yüceltmemek milli bir günahtır” dedi. Celal Nuri, Mustafa Kemal’in arkadaşlarından bir fotoğraf buldu. Gazetenin birinci sayfasına koydurdu;
haberi elleriyle yazdı. Tam baskıya girecekti ki, Polis Müdürü Bedri’nin adamları gazeteyi bastı. Enver Paşa’nın selamını getirmişlerdi:

“Başarı askerindir. Kişiyi sivriltmeye gerek yoktur!”

Celal Nuri fotoğrafı ve yazıyı çıkardı. Aradan 100 yıl geçti…
Bugün kimileri Mustafa Kemal adını söylemeden Çanakkale Savaşı anlatıyor!

Peki…

Mustafa Kemal, Çanakkale’de insanları kıskandıracak kadar neyi başarmıştı?..

Mustafa Kemal’in bir grup askerle birlikte cephede çektirdiği fotoğraflardan biri…Mustafa Kemal, Birinci Dünya Savaşı’ndan başarılarıyla takdir toplayan şöhretli bir
Paşa olarak çıktı…

Savaş başladığında “sürgündeydi”; Sofya’da Ataşe Militer idi. Kurmay Yarbay’dı…
Osmanlı’nın savaşa katıldığını öğrenince görev almak için hemen temaslara başladı.

Tarih: 20 Ocak 1915.

Görev emrini aldı; yeni kurulmakta olan 19. Piyade Fırka (tümen) Kumandanlığı.
Tekirdağ Yarkışla mevkiindeki tümenin daha karargahı bile yoktu…
3. Kolordu’ya malzeme taşıyan küçük bir gemiyle Tekirdağ’a geldi. Emrinde üç alay vardı; Türklerden oluşan 57. Alay ile Araplardan oluşan 72. ve 77. alaylar.
Arap askerler yeterli eğitimden yoksundu. Askerlerini savaşa hazır hale getirmek için
kısa zamanı vardı. Düşman yaklaşıyordu…
İngiliz-Fransız ortak deniz kuvvetleri boğazları geçerek Rusya’ya ulaşmak istiyordu.
19 Şubat’ta ilk denemeyi yaptılar.
 Başarısız oldular. Tekrarlayacakları kesindi.
Mustafa Kemal askerleriyle birlikte 22 Şubat’ta Çanakkale’ye doğru yola çıktı…

ENVER’E MEKTUP

İngiliz-Fransız gemileri 25 Şubat ve 18 Mart’ta Boğaz’ı geçmeyi yine başaramadılar. Donanmanın geçişini sağlayacak büyük bir deniz ve kara harekatı başlatmak amacıylaGeneral Sir Ian Hamilton kumandasında Akdeniz Seferi Kuvvetleri’ni kurdular.

Osmanlı da, Çanakkale Boğazı ve Gelibolu Yarımadası’nın savunulması amacıyla
25 Mart’ta Alman General Otto Liman von Sanders komutasında 5. Ordu’yu kurdu.

Alman Sanders hızla teftiş ettiği Gelibolu’daki savunmaları yetersiz buldu.
Sahillerde hafif uyarı kuvvetleri bırakıp daha büyük kuvvetlerin Bolayır’da konuşlanmasını istedi. Mustafa Kemal bu stratejiye karşı çıktı;
kumsaldaki savunmaları güçlü tutmak gerektiğini belirtti.
İşin özünde Çanakkale Savaşı’nın Alman komutanların eline bırakılmasına da karşıydı.

Enver Paşa’ya bir mektup yazarak, Alman komutanların Osmanlı ülkesini ve askerlerini tanımadığını belirterek komutayı almasını rica etti. Israrları boşa gitti. Bu arada Sanders, 57. Alay’ın yerini de değiştirmek istedi ama Mustafa Kemal, çıkartmanın yapılacağı yere en yakın noktalardan biri olacağını düşündüğü Bigalı Köyü‘nde kalmak istedi.
Gerçekten de… İngiliz General Hamilton, asıl çıkarmalar dışında göstermelik çıkarmalar yaparak 5. Ordu’yu kandırmak isteyecekti.

“ÖLMEYİ EMREDİYORUM”

Tarih: 25 Nisan 1915.
Fransızlar Anadolu Yakası’ndaki Kumkale’ye şaşırtma saldırısı düzenledi.
İngilizler Gelibolu’nun güney ucundaki İlyas Baba Burnu’na saldırırken,
30 bin 50 kişilik Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu/Anzaklar,
Arıburnu ve Kabatepe arasındaki kumsala çıkarma yaptı.

Amaçları Arıburnu’ndan yarımadayı ikiye bölmekti.
Yarımada işgal ediliyor ve fakat Alman General Sanders, Bolayır’dan kıpırdamıyordu.
İşgali duyan Mustafa Kemal birliklerini alarma geçirdi. Taarruz için emir bekliyordu.
Saat 06.30 olmuştu ve Alman Sanders’ten cevap yoktu.
Fazla bekleyemedi; düşmanın Arıburnu bölgesine yerleşmesine meydan vermemek gerekiyordu. Tarihin akşını değiştirecek kararı verdi. Bir süvari bölüğü, bir sıhhiye bölüğü ve bir dağ bataryasıyla takviye ettiği 57. Alay’a taarruz emri verdi.
Kuşkusuz… Böyle bir inisiyatifi almanın ağır yükü vardı;
suçlu görülerek mesleğinden uzaklaştırılabilir, hatta idam edilebilirdi.

Bunları düşünmedi ya da önemsemedi. Tehlike her türlü kaygıdan önemliydi…
57. Piyade Alayı, Conkbayırı doğrultusuna ilerlerken Mustafa Kemal, durumu yakından incelemek amacıyla yanına emir subayını ve birkaç atlı muhafız erini alarak Conkbayırı’na gitti.
Vadi atla geçmeye elverişli olmadığından atı bırakıp yürüdü.
Conkbayırı’na düşmandan önce yetişmeyi başardı.
Avusturyalılar sahilde iki sırtı ele geçirmişti. Hedeflerinde Topçular sırtı vardı.
Aksilik, Türk askeri de çekiliyordu.

Mustafa Kemal, çekilmekte olan askerlerin önüne geçti; “neden çekiliyorsunuz?” diye sordu. “Cephanemiz kalmadı” dediler.
Mustafa Kemal “Düşmandan kaçılmaz! Düşmanla savaşılır! Cephaneniz yoksa süngünüz var!” diyerek askerlere süngülerini taktırdı ve mevziye yatmalarını emretti. Zaman kazanmak istiyordu. Yüksek sesle süngü taktırması üzerine Teğmen Tulloch,
Türk subayının askerlerini ateş etmeye hazırladığını sanarak durdu.
Bu durma emri savaşın kaderini değiştirdi.
Mustafa Kemal ilk psikolojik savaşı kazandı. Ve ardından, 57. Piyade Alayı’na emrini verdi:

“Ben size taarruz etmeyi emretmiyorum;
ölmeyi emrediyorum…”

CEBİNDEKİ SAAT

İngilizlerin Arıburnu’na çıkardığı kuvveti 15 bindi.
Mustafa Kemal’in emrindeki asker sayısı ise 5 bin. Buna karşın Mustafa Kemal
düşmanı sahile kadar sürüp Conkbayırı’nı ele geçirdi.

Sanders anılarında, “Kendisi 25 Nisan sabahı 19. Tümen ile kendi kararıyla muharebeye müdahale ederek düşmanı sahile kadar sürmüş ve bundan sonra üç ay durmaksızın kırılmaz bir direnç ve inatla şiddetli taarruzlara başarıyla karşı durmuştu” demesine rağmen; 27 Nisan günü Mustafa Kemal’e yardım etmesi için
bir Alman Binbaşı gönderdi. Mustafa Kemal bunu kendine yapılmış bir hakaret olarak değerlendirdi ve Alman Binbaşı‘yı hemen başından uzaklaştırdı.

1915 yazı ortalarına kadar İngilizler ve Fransızlar Çanakkale’deki yenişememe halini kırmak için kuvvetlerini 14 tümene çıkardı. Yeni planları, Anzak askerlerinin Conkbayırı’nı alması ve Bombasırtı’nı zapt etmesiydi. Bu arada 20 bin askerden oluşan
iki tümen de Suvla‘ya çıkacaktı.

Harekat 6-7 Ağustos gecesi başladı.
Alman Sanders Bolayır’daki 7. ve 12. tümene Suvla Koyu’na hareket emrini verdi.
Albay Fevzi’nin (Çakmak) birliklerinin toplanması ve intikali vakit aldı.
Keza albay, birliklerin yorgun olduğunu savunarak taarruzun ertesi gün yapılmasını istedi. Sanders emrine uymadığı için Albay Fevzi’yi azlederek yerine
Mustafa Kemal’i tayin etti.
O artık Kurmay Albay’dı…
16. Kolordu, 9. Tümen ve Alman Yarbay Willmer’in komutasındaki üç taburdan oluşan Anafartalar Grubu‘nun komutanıydı.
Göreve gelir gelmez 6 taburluk ana kuvvetine taarruz emri verdi; Mehmetçik süngüleri takılı sessizce hareket ederek düşmanı ileri mevzilerinde gafil avladı.
İngilizler geri çekildi.
17 bin Mehmetçik’in ve 25 bin İngiliz’in öldüğü bu cephe savaşıyla ilgili resmi
İngiliz tarihi şöyle yazacaktı;

“Türk karşı taarruzunun planı, hayranlık vericiydi.”

Bu arada Mustafa Kemal’in savaşa bizzat katılımı askerlerine bireysel cesaret konusunda örnek oldu. Öyle ki…
Mustafa Kemal, cebinde bulunan saati sayesinde ölümden döndü;
mermi saate saplanmıştı. (Bu saatini, hatıra olarak Sanders’e hediye etti.)

SEBEBİ KISKANÇLIK

Mustafa Kemal, düşmanın bir ileri adım atmasına izin vermedi.
Siperlerinden çıkamıyorlardı. General Hamilton’u görevden aldılar;
yerine General Charles Monro atandı.
 Cephede yaptığı incelemelerin ardından
Monro, 3 Kasım 1915’te İngiliz Yüksek Savunma Konseyi’ne görüşünü,

“Gelibolu tahliye edilmelidir.” şeklinde bildirdi.

Osmanlı cephesinde de görev değişikliği vardı…
Takdir belgelerine, madalyalara boğulan Mustafa Kemal Çanakkale’den ayrılmak zorunda kaldı.
Sebebi kıskançlık idi…

Enver Paşa, 26 Ekim 1915’te gönderdiği emriyle Mustafa Kemal’i, Anafartalar Grubu içinde bir ast birlik komutanlığına atadı! Bu Mustafa Kemal’in adeta cezalandırılması demekti. Onur kırıcı durumu elbette kabul edemezdi; istifa etti.
Sanders araya girdi. İstifasını geri aldırtıp bir aylık hava değişimiyle İstanbul’a gitmesini sağladı.
Mustafa Kemal, 10 Aralık 1915’te Anafartalar Grubu Komutanlığı’nı
Fevzi (Çakmak)’a bırakarak Çanakkale’deki savaştan ayrıldı.

10 gün sonra da İngilizler Çanakkale’den çekildi…
Böylece 8,5 ay/259 gün süren Çanakkale muharebeleri son buldu.
Mustafa Kemal, düşmanın rahatça Çanakkale’den tahliye olmasını eleştirdi.
Belki de bu nedenle görevden uzaklaşması sağlanmıştı; kim bilir!..

ASKERİ DEHASININ SEBEBİ

Mustafa Kemal’in Çanakkale’deki başarısın sebebi neydi?

Kuşkusuz zekiydi; gerçekçiydi. Bir o kadar da kendini geliştirmeyi bildi.
Mekteb-i Harbiye’deki ilk yılında Ahmet Refik’in Clausewitz’den çevirdiği
“Savaşın İdaresinde Temel İlkeler” kitabını okudu.
Savaşta galip gelmenin; zeka, mantık ve akıl gibi unsurlarla birlikte kişisel becerilerin de
önemli olduğunu kavradı.
En sevdiği öğretmenlerinden Trabzonlu Yarbay Nuri‘den taktik dersleri alarak,
gerilla savaşını öğrendi.
Subayın vazgeçilmezi, entelektüel gelişimini sürdürmekti.
Kitap ve gazeteyi elinden düşürmedi.
1904-05 Rus-Japon Savaşı’nı güçsüz Japonların nasıl kazandığına kafa yordu. Moltke ve Napolyon‘un seferleri başta olmak üzere askeri tarih araştırmaları yaptı.
Kıta hizmetine çıkıp Osmanlı Ordusu’nun halini görünce, Berlin Askeri Akademesi’nin eski müdürü General Karl Litzmann’ın takım, bölük ve taburların eğitimine dair eserini 1909’da Almanca’dan çevirdi: 

“Takımın Muharebe Talimi.”

Aynı yıl 19 Ağustos ile 1 Eylül arasında yapılan tatbikatı analiz eden,
“Cumalı Ordugahı: Süvari, Bölük, Alay, Tugay Liva ve Talim Manevraları”

eserini yazdı.
1910’da Fransa’ya giderek Fransız Ordusu’nun Picardie manevralarını gözlemledi. Dönüşünde, “Bölüklerin Muharebe Talimi” broşürünü yazdı.
Osmanlı 5. Kolordu Erkan-ı Harbiyesi’nin iki günlük harita tatbikatını inceleyerek,
“Tatbik ve Tatbikat Gezisi” eserini kaleme aldı.

Yüzbaşı Andre Constantin, Albay Biobat ve sosyolog Gustave Le Bon’un asker ve
toplum psikolojisi üzerine eserlerini okudu.

Çevresindeki herkesin “Ordu ve Donanma Mecmuası” ile “Askeri Gazete”yi okumalarını istedi.

Trablusgarp günlerinde subaylardan muharebe tecrübelerini yazmasını istedi.
Sofya’da “Zabit ve Kumandan ile Hasbıhal” kitabı üzerinde çalıştı.

Uzatmayayım… Çanakkale’deki başarısı hiç tesadüf değildi.
19. Piyade Fırkası’na geldiğinde ertesi gün subaylara şu konuşmayı yaptı:

“Bir ordunun ruhu subaylardır. Subay ne kadarsa ordu da o kadardır.
Askere örnek olun. Kendinizi iyi yetiştirin. Sırf askeri bilgiyle iyi asker olunmaz. Okuyun.
Sanata ilgi duyun. Hayata bakın. Düşünen asker olun. Hepinizden askerlerinizin ruhunu-beynini, yurt sevgisiyle kararak, bilgiyle donatarak eğitmenizi istiyorum. 

Gözüm her an üzerinizde olacak! Görevde yanlışlığı bağışlamam, bağışlayamam.”

İşte bunun sonucudur:

Mustafa Kemal Çanakkale’deki başarıları nedeniyle şu madalyaları aldı:

– 23 Mart 1915: Alman İmparatoru I. Ferdinand’dan Aziz Alexander Nişanı,
– 30 Nisan 1915: Osmanlı Padişahı Mehmet Reşat’tan Gümüş İmtiyaz Madalyası,
– 1 Eylül 1915: Osmanlı Padişahı Mehmet Reşat’tan Gümüş Liyakat Madalyası,
– 28 Aralık 1915: Alman İmparatoru Wilhelm’den saygın Demir Haç Madalyası,
– 17 Ocak 1916: Osmanlı Padişahı Mehmet Reşat’tan Altın Liyakat Madalyası…

Evet, Mustafa Kemal askeri dehasını Çanakkale’den sonra da göstermeye devam edecekti.

======================================

Dostlar,

Değerli araştırmacı gazeteci – yazar Soner Yalçın‘ı bu önemli yazısı için kutluyoruz
ve teşekkür ediyoruz..

Yazıda birkaç fotoğraf ve çizim de var. Bunlarla birlikte bütün olarak okumak için
yazının pdf biçimi aşağıdaki erişkeden (linkten) çağrılabilir..

MUSTAFA_KEMAL’e_CANAKKALE’DE_YAPILAN_BUYUK_AYIP_ONER_YALCIN

Sevgi ve saygıyla.
17.3.2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com