Etiket arşivi: uzlaşma kültürü

Altılı masanın Yeni Anayasa Önerisini yürekten Selamlıyorum 

Prof. Dr. Hakki Keskin
Siyaset Bilimci, Almanya Parlamentosu ve Avrupa Parlamenterler Meclisi eski Üyesi
1 Aralık 2022

Altılı masanın Yeni Anayasa Önerisini yürekten Selamlıyorum 

Altılı masa tarafından kamuoyuna sunulan ve üzerinde iyi çalışıldığı anlaşılan kapsamlı Yeni Anayasa Önerisinin, en önemli noktalarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Lütfen okuyunuz ve çevrenize yayınız! 

Türkiye 1961 Anayasasıyla, Dünya’nın en demokratik ve çağdaş anayasalarından birine sahip olmuştu. Bu anayasayı Türkiye`nin en saygın üniversite hukukçuları, gelişmiş demokratik ülke anayasalarını iyi inceleyerek hazırlamışlardı. Ancak bu anayasayı hazırlayan Temsilciler Meclisi’nde İl Genel Meclislerinin; Siyasal Partilerin, Baroların, Basının, Odaların, Tarım kuruluşlarının, Öğretmenlerin, Üniversitelerin, Yargı organlarının temsilcileri de bulunuyordu.

ABD tarafından “bizimkiler başardı” dedikleri 1980 faşist askeri darbesi ve cuntasıyla bu harika 1961 anayasası, hukuk devletinin temelini oluşturan yargı bağımsızlığı ve bir dizi özgürlüklerinden büyük ölçüde uzaklaştırıldı.

Bunun üstüne bir de Dünya`da gerçekten benzeri olmayan tümüyle tek kişinin karar verme yetkisinde olan bir ucube sistem getirildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yetkileri, Yargı ve tüm kamu kuruluşlarının denetimi, basın ve fikir özgürlüğü, çok büyük ölçüde, tüm kararları verme yetkisi olan bir tek kişiye, partili Cumhurbaşkanına verildi. O kadar ki, Meclis kararıyla imzalanan (uygun bulunan), kadın haklarını ve güvencesini koruma altına alan İstanbul Sözleşmesi’nden bile, bu yetkiyi kendinde gören Cumhurbaşkanı tek başına çıkma kararı alabildi.

Atalarımızın “Bir musibet bin nasihata bedeldir” sözü, demokrasi ve hukuk devleti ilkelerinden bütünüyle uzaklaşmış olan bu tek kişi yönetimi ve uygulamalarıyla sonunda anlaşılır duruma geldi. Türkiye`nin yeniden gerçek anlamda güçlendirilmiş parlamento, gelişmiş demokrasi, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, basın ve fikir özgürlüğünü temel ilkesi yapan yeni bir anayasaya gereksinim olduğu anlaşıldı ve benimsendi. 

Altılı masa uzlaşma kültürüne en güzel örnek oluyor 

Uzlaşma kültürüne güzel bir örnek olan Altılı masa oluşumunu başından beri çok gerekli ve olumlu bularak destekliyorum. Bir yılı aşkın bir çalışma sonunda kanımca iyi bir anayasa önerisi paketi, Genel başkanların ve medya kuruluşlarının bulunduğu bir toplantıda kamuoyuyla paylaşıldı.

Yeni Anayasa taslağı önerisini sırayla: CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Serhan Yücel, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Serap Yazıcı, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Uğur Poyraz ve Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kaya, açıkladılar.

Anayasalar mutlaka toplumun en geniş kesiminin görüş, öneri ve desteği alınarak hazırlanmalıdır. CHP adına bu anayasa önerisini hazırlayan Av. Muharrem Erkek, önerimizi “Demokrasinin asli gereği olan çoğulculuk ve uzlaşma ilkeleri doğrultusunda, toplumun tüm kesimleri ile müzakere ettikten sonra seçimlerin hemen ardından TBMM’ye sunacağız.” açıklaması bu anlamda büyük önem taşıyor.

Almanya Anayasasının ilk maddesinde yer alan ve kanımca Dünya`da en temel örnek anayasal ilkelerden biri olan,insan onurunun dokunulmazlığı ve devlete insan onurunu koruma görevinin verilmesi”, hazırlanan yeni anayasal düzenin simgesini oluşturmaktadır.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’le, Büyük Millet Meclisi’nin ve Yargının günümüzde yaşanan ağır siyasal vesayetten kurtarılacağına, Yargının kurucu ögesi olan savunmanın ve baroların ilk kez anayasal güvenceye kavuşturulacağına vurgu yapılanmaktadır. Aynı biçimde basının, sivil toplum örgütlerinin, düzenleyici ve denetleyici kurumların da vesayetten kurtarılacağı belirtilmektedir.

Demokratik hukuk devletinin temel ilkesi olan Güçler ayrılığının yeniden yaşama geçirileceğine, “yasamanın etkin ve katılımcı, yürütmenin kararlı (istikrarlı), saydam ve hesap verebilir, yargının ise bağımsız ve yansız olmasına, güçlü, özgürlükçü, demokratik ve adil bir sistemin” sağlanacağına özenle vurgu yapılmaktadır.

Hukuk devletinin temel ögelerinden olan adil yargılanma hakkını ve bu hakkın temel ögelerinden olan savunma hakkının güçlendireceğine, Türkiye Barolar Birliği’ne özerk bir konum (statü) sağlanarak, avukatlık mesleğine sahip olması gereken saygınlığın kazandırılacağına vurgu yapılıyor.

Türkiye’nin taraf olduğu temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası andlaşmalar, Anayasaya uygunluk normlarına katılacaktır.

Son derece önemli bir başka konuda; seçilmiş yerel yöneticilerin yargı kararı olmadan, günümüzde uygulanan “Kayyum atamalarıyla” görevlerinden uzaklaştırılmalarına son vereceği belirtiliyor.

Vatandaşlarımızdan toplanan vergilerin nasıl harcandığının etkili denetlenebilmesi için Meclis’in bütçe hakkının, Meclis’in devredilemez bir yetkisi ve denetim aracı olarak düzleneceği ve Meclis bünyesinde başkanı ana muhalefet partisinden olan Kesin Hesap Komisyonu kurulacağı açıklanıyor. Meclis’in denetim yetkisini güçlendirilerek saydam ve hesap verebilir bir yönetim için hükümete hesap sorulabilmesini sağlayacağına vurgu yapılıyor.

Sosyal ve ekonomik haklar bölümüne yeni haklar eklenerek, herkesin sağlık hakkına sahip olduğunu ve hiç kimsenin temel sağlık hizmetlerinden yoksun bırakılamayacağı belirtiliyor.

Çevreyi ve doğal yaşamı korumanın devletin görevi olduğu belirtiliyor. Devletin hayvanları korumak ve hayvanlara yönelik eziyet ve kötü işlem yapılmaması için gereken önlemleri alma görevi olduğuna vurgu yapılıyor.

Başbakan ve Bakanlar bireysel ve toplu olarak Meclise karşı sorumlu olacak, Bakanlar veya hükümet hakkında gensoru verilebilecek, Başbakan ve Bakanlara haklarındaki savlarla ilgili Meclis Soruşturması açılabilecek, Meclisin sevk kararı vermesi halinde ilgililer Yüce Divan‘da yargılanabilecektir deniyor.

Milletvekili Dokunulmazlıklarının kaldırılması ancak üye tam sayının salt çoğunluğuyla, düşmesi ise Anayasa Mahkemesi’nin bu konudaki kararıyla yapılabilecektir.

Cumhurbaşkanının bir dönem ve 7 yıl için halk tarafından seçilebilmesi, varsa partisi ile ilişiğinin kesilmesini öneriliyor. Cumhurbaşkanının yasaları veto etme yetkisine son veriliyor.

Yargıç ve savcılara coğrafi güvence sağlanarak mesleksel bağımsızlıklarının güçlendirilmesi amaçlanıyor.

Çok önemli bulduğum bir başka değişiklik önerisi de Yerel yönetimlerin yetki ve sorumluluklarını artırılması, yerel yönetimlerde demokratik katılım, saydamlık ve hesap verebilirlik ilkelerinin egemen kılınması, merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerindeki yönetsel denetiminin sınırlarının açıkça belirlenerek yerindelik denetimi anlamına gelen vesayet uygulamalarına son verilmesinin istenmesidir.

Bir başka çok önemli konu da, Yükseköğretimde özgür ve çoğulcu bir sistem oluşturarak üniversitelerin bilimsel özerkliklerinin yanında, yönetsel ve akçalı  özerkliklerinin de anayasal güvence altına alınması, YÖK`ün kaldırarak yerine yetkileri eşgüdüm görevi ile sınırlandırılmış, üyelerinin demokratik meşruluk temeline dayanılarak seçildiği üniversiteler arası bir kurul oluşturulacağı belirtiliyor. Bu konuda basta Boğaziçi Üniversitesinde olmak üzere, Erdoğan tarafından birçok üniversite yönetimine akademik yeteneği bulunmayan eski AKP milletvekillerinin atandığı yaygın bir uygulama durumuna geldi.

Tüm siyasal partilere eşit davranması gereken Radyo ve Televizyon yayınları ve Üst Kurulu (RTÜK), AKP`nin yayın organı ve karşıt basına karşı baskı aracı durumuna getirildi. Bu nedenle bu Kurulun çoğulculuk, özerklik ve yansızlık ilkelerine bağlı olarak çalışmasını sağlayacak bir düzenlemeye gidileceğine vurgu yapılıyor.

Yeni Anayasa önerisinde seçim barajının % 3`e indirilerek, seçmenin daha geniş kesiminin Mecliste temsil edilme istemi, son derece önemlidir.

Yurt dışında yaşayan altı milyonu aşan Türklerin, sorunlarıyla yakından ilgilenileceği, dil ve kültürlerini koruma ve anavatanla bağlarını geliştirme çalışmalarına vurgu yapılarak, yurt dışında yasayan Türklerin Mecliste 15 milletvekiliyle doğrudan temsil edilmesinin sağlanacağı açıklanıyor.

Olağanüstü Hal ilanının, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından verilmesi öngörülüyor.

Anayasa Mahkemesi’nin üye sayısı on beşten yirmi ikiye çıkarılarak; dört daire ve bir Genel Kurul halinde çalışması sağlanacağı açıklanıyor.

Yüksek Seçim Kurulu`nun, seçme, seçilme ve siyasal etkinlikte bulunma haklarına ilişkin verdiği kararların hukuka uygunluğunun sağlanması için, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruların yapılmasının sağlanacağı belirtilmektedir.

  • Anayasamızın 2. maddesinde yer alan ve değiştirilmesi yasaklanan insan haklarına saygılı, demokratik, lâik, sosyal hukuk devleti kavramları, Anayasa düzenimizin asıl belirleyicisi olacaktır. (…)” 
  • “Cumhuriyetimiz ikinci yüzyılına adım atarken bu topraklara eşitliği, özgürlüğü, adaleti hep birlikte getireceğiz. (…)”
  • Anayasanın önemsizleştirilmeye, hukuk devleti ilkesinin unutturulmaya, devletin bir parti devleti haline dönüştürülmeye, kurum kültürü ve kurallar sisteminin yok sayılmaya çalışıldığı bu dönemi aziz milletimiz ile birlikte mücadele ederek aşacağımıza ve Cumhuriyetin 1. Yüzyılındaki kazanımlarımızı muhafaza ederek daha ileriye götürerek sorunlarımızı demokrasi kültürü içinde çözerek Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırmaya kararlıyız.”

    deniyor Anayasa önerisinde.

Bizler inanıyoruz ki, önümüzdeki ilk seçimde, otoriter bir sistemden yana olanlar değil, demokrasiden yana olanlar kazanacak; altılı masanın ortak Cumhurbaşkanı adayı, Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı olacaktır.” inancının da altı çiziliyor.

E. Tuğa. Türker ERTÜRK : STRATEJİK BAKIŞ


STRATEJİK BAKIŞ

portresi_sade
E. Tuğa. Türker ERTÜRK

 

 

Temel Fadime’ye Bu yaz seninle evleneceğiz” diye söz vermiş. Yaz geçmiş,
güz gelmiş. Fadime “Hani delikanlıydın, söz vermiştin seninle evleneceğiz“ diye Temel’e sitem etmiş. Temel’de Fadime’ye dönmüş “Deme Fadime! Sen geçtiğimiz yaza yoksa yaz mı diysun?“ demiş.

Trabzon’dan arayan okurum bu fıkrayı anlattıktan sonra bana “Amiralim sen  yoksa bu Ordu’ya Ordu mu diysun da onun evine giremiysun?“ dedi. Sonra ekledi

“Benim evim senin Orduevindir“ diye. Bana getirilen orduevi yasağına karşı hala çok yoğun destek mesajları alıyorum. Buna görevdeki askerler de dahil.
Görevdekiler “Hangi suçu işlediyseniz biz de aynı suçu işlemek istiyoruz.“ diyorlar. Sanırım bunun bir anlamı var! Ama Anlayana!

Zekasına şaşarım

  • Ülkemiz dörtnala bölünmeye, parçalanmaya ve Ortaçağ karanlığına doğru giderken 

ansızın bir şey oldu ve onu bu sürece sokan iki işbirlikçi birbirlerine girdiler.
Görünürdeki neden pastanın (Devlet gücünün) paylaşılması sorunuydu.
Ama gerçek neden bunun daha ötesindeydi.

Hırsızlıklarla ve yolsuzluklarla suçlanan bakan çocukları, bakanlara dek uzanan rüşvet iddiaları, ayakkabı kutuları içinde çıkan milyon dolarlar, soruşturmayı engelleyebilmek için emniyet müdürlerinin görevden alınması ve savcı operasyonları. Anlayacağınız tam bir kepazelik.

Eğer bu olanlara şaşıran varsa ben de onun zekasına şaşırırım.

  • Erdoğan ve AKP hükümetinin gırtlağına dek suç ve ihanet içinde olduğu çok açıktı.

Halk bunları duymasın diye medya operasyonları yapıldı ve sansür uygulandı.

Eski Bakan ve AKP kurucusu Abdüllatif Şener’in

  • “Tüm Cumhuriyet tarihi AKP dönemindeki kadar büyük bir hırsızlığa ve soyguna tanık olmadı..“

sözleri hala kulağımda.

Ahlaksızlıklar kutsiyet içinde 

Cemaat ve AKP savaşa tutuşmasaydı geniş halk kitleleri bu ahlaksızlıkları
hiç duymayacaktı. Eskisi gibi Allah, kitap ve türban söylemleri ile halka din ve iman satacaklar ama kendileri han ve hamamları götürmeye devam edeceklerdi. Ahlaksızlıklar daima kutsiyet içine daha iyi gizlenirler.

“ Birbirlerine düştüler. Daha beter olsunlar. Az ağlatmadılar bu milleti.
Şimdi ağlama sırası onlarda. Yesinler birbirlerini. Bu dünyada hak mutlaka yerini bulacaktır.“
gibi basında ve sosyal medyada kimi değerlendirmeler okuyorum. Bu değerlendirmeleri iyi niyetli fakat çapsız ve sığ bulurum. Hak, ancak ve ancak o hakkı savunanların akıllı ve güçlü olmasıyla yerini bulabilir. Aksi, iyi niyetli ve saf bir arzunun ötesine geçemez.

Bugün AKP ve cemaat arasında izlediğiniz bu savaş dört dörtlük bir emperyal operasyondur. Cemaat Pirus zaferine (Kazananın başkaca bir zafer kazanamayacağı) zorlanmıştır. Bu savaşta kazanan, savaşın tarafı olanlar değil, savaşı planlayanlar ve tetikleyenler olacaktır.

İnisiyatif dış dinamiklerde

Eğer siz iç dinamiklerinizle ülkenizdeki kötüye gidişe dur diyemez, aydın olduğunuzu iddia ettiğiniz halde uzlaşma kültürünü geliştiremez ve birleşemezseniz dış dinamikler inisiyatifi ele alır. Ne yazık ki Millici kesim bu savaşı yalnızca izliyor, tam olarak değerlendiremediği için de buradan kendisine fırsat doğabileceğini sanıyor.

Bu savaşta her iki taraf da yaşamsal olarak yara alacaktır. Savaşı planlayanlar, geçmişteki tetikçilerini ve işbirlikçilerini birbirlerine kırdırmaktadır. Şurası kesindir;

  • Erdoğan’ın ipi çekilmiştir.

İtibarsızlaştırma ve hukuk operasyonları ile askere ne yapıldıysa
Erdoğan ve arkadaşlarına onlar yapılmaktadır ve yapılacaktır.

Dün askere, bugün ise Erdoğan’a karşı yapılan operasyonların stratejik direktifi, planlaması ve zamanlaması emperyalizme aittir.

Bu savaş Türkiye’nin yeniden tasarımında (dizaynında) önemli bir hamledir.

  • Artık daha az otoriter ve daha laik bir düzen istenmektedir. 

Eski politikaların hem Türkiye’de hem bölgede İslami radikalleşmeyi getirdiği yaşanarak görülmüştür.

Aldatma operasyonu

Bu savaş, dış dinamiklerin sahneye koyduğu bir aldatma operasyonudur.
Erdoğan kuvvetli direnç gösterir ve çözülmez ise ekonomik yıkım ile operasyonu destekleyeceklerdir. Bu savaşın tetiklenmesinin nedeni Türkiye’de ve bölgede düşünülen tasarım ve getirilmek istenen düzendir. Bu savaş, Suriye’de, Kuzey Irak’ta, İran’da, tüm Ortadoğu’da, Kafkasya’da ve Asya Pasifik bölgesinde kurgulanan geleceğe Türkiye’nin uyumlu hale getirilmesi çalışmasıdır.

Slogan atarak, emperyalizm yenildi bölgeyi terk ediyor diyerek, birbirini suçlayarak, birbirinin önünü keserek, birleşmenin bolca lafını edip onun arkasını doldurmayarak
bu gelişmeler engellenemez. Olsa olsa bu gelişmeler locadan izlenir ama asla gelişmeleri ülkemiz lehine değiştirebilecek oyuncu konumuna gelinemez.

*****

Bugün Kanlı Noel’in 50’inci Yıldönümü.

Bu katliam Türklüğü Kıbrıs’ta yok etmenin başlangıcı sayılabilecek önemli kilometre taşıydı. Son taş ise günümüzde Erdoğan ve AKP aracılığı ile Kıbrıs Türküne baskı yaparak konmak üzeredir.

Saygılar sunarım.