Kemalistlere Karşı iç ve dış engellemeler
Anadolu’da coşkuyla karşılanan genelgenin İstanbul’da yaptığı etki iyi değildi.
Harbiye Nazırı Ali Kemal bir yandan 23 Haziran’da bütün valiliklere gönderdiği gizli bir telde Mustafa Kemal’in azledildiğini ve kendisinin resmî bir sıfatı kalmadığını bildirerek emirlerinin dinlenilmemesini istiyordu. Öbür yandan da Elazığ’a vali tayin ettiği Ali Galip ve adamlarına, Mustafa Kemal’i tutuklatmak için Sivas’ta tezgâhlar hazırlatıyor ve aleyhinde propagandalar yaptırıyordu.
Mustafa Kemal Paşa Erzurum’da
Bütün bu engelleri aşan Mustafa Kemal Paşa 28 Haziran sabahı kurmay heyeti ile birlikte hareket ederek bir hafta süren yorucu bir seyahatten sonra 3 Temmuz’da Erzurum’a geldi. 5 Temmuz’da bütün komutanlıklara İstanbul hükümeti tarafından yapılması olanaklı bütün girişimlere karşı dikkatli ve hazırlıklı olmalarını bildirdi.
Hemen çalışmalarına başlayan Mustafa Kemal Paşa’nın düşüncesi şöyle idi:
”… Her vilayette bir cemiyet olur ve böyle ayrı ayrı harekete girişilirse başarı şüphelidir. Memleketin kurtarılması amacı ile hareket eden cemiyetleri birleştirmek,
onlara genel bir şekil vermek, bir merkezden idare etmek lazımdır.”
Aslında bunlar daha İstanbul’daki ikameti sırasında yaptığı ve gerçekleştirmek istediği değerlendirmelerdi. Bir iki gün sonra da Ulusal Bağımsızlık Savaşı’nın çekirdeğini teşkil edecek olan asker-sivil lider kadro ile yaptığı ilk toplantısında durumu şöyle özetledi:
“Büyük bir vatan ve millet davasına atılıyoruz; bütün bir milletin maddi ve manevi seferberliği, mücadelesi. Böyle muazzam bir dava gizlice görülemez ve yürütülemez. Millet davası ancak millet huzurunda görülüp yürütülebilir.
Bunun için ortaya çıkmak,bir millet ferdi olarak çalışmak icap edecektir.”
Toplantıya: 15. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir, Hüseyin Rauf Bey, Erzurum Valisi Münir Bey, İzmit Mutasarrıfı Süreyya Bey, Ordu Müfettişi Kâzım Bey, Erkanı Harp Binbaşısı Hüsrev Bey, Doktor Binbaşı Refik Bey katılmış ve Mustafa Kemal Paşa’yı başkan olarak seçmişlerdir.
Erzurum Kongresi’nin toplanmasını engellemek için yapılan iç ve dış baskılar
İstanbul Hükümeti’nin baskıları
İngilizler Erzurum’da bir kongre toplanmasını engellemek için her yolu denemekten
geri kalmamışlardır. İlk olarak İstanbul Hükümetini devreye sokmuşlar ve Dahiliye Nazırının yayınladığı bir seri genelgelerle kongre üyelerini baskı altına almaya çalışmıştır. Bu nedenle hükümet, “Memurların siyasetle uğraşmalarının kesinlikle yasak olduğunu” ve bu yüzden Erzurum Kongresi’ne katılma girişimlerinin cezalandırılacağını hatırlatan bir genelge yayınlamıştır. Bu konudaki çalışmalarını aralıksız sürdüren Dahiliye Nazırı, 25 Temmuz 1919’da Erzurum Vilayeti’ne çektiği telgrafta,
“Erzurum’da toplanan Kongre’nin Kanun-ı Esasi’ye karşı olduğu,
vatan için zararlı olacağı ve engellenmesi gerektiğini” vurgulamıştır.
Bununla da yetinmeyerek Mustafa Kemal’in tutuklanmasıyla ilgili emri
15. Ordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa’ya gönderdiyse de bu reddedilmiştir. .
Bu gelişmeler karşısında Mustafa Kemal paşa, Erzurum Kongresi’nin açılışını
10 Temmuz’dan 23 Temmuz’a erteleme kararını almıştır.
İngilizlerin Baskıları
Ancak İngilizler engelleme girişimlerine devam etmek kararında oldukları anlaşılmaktadır. Çünkü,Mustafa Kemal’in Erzurum’da bir kongre toplamak için çalışmalar yaptığı günlerde Samsun, Kars ve Erzurum çevresindeki İngiliz subayları da hummalı bir istihbarat faaliyeti içindeydiler.
Mustafa Kemal’in Anadolu’daki görüşmelerini İstanbul Hükümeti aracılığıyla önlemeyi başaramayan İngilizler, 5 Temmuz 1919 günü Samsun’a asker çıkararak Kongrenin toplanmaması için baskıları artırma yolunu denediler. Ancak bu girişimlerin istenilen sonuçları getirmemesi üzerine İngilizler yeni çözümlemelere yönelmeyi denediler.
Lord Curzon‘un yeğeninin kocası Albay Rawlinson’u, Mustafa Kemal Paşa ile görüştürerek O’nu kongrenin iptali yolunda baskı unsuru olarak kullanmayı denemişlerse de bunda da başarılı olamamışlardır. Çünkü, 9 Temmuz 1919’da gerçekleşen bu görüşmede Mustafa Kemal Paşa Kongrenin toplanmasındaki kararlılığını kesin bir dille Rawlinson’a ifade etmiştir. Buna karşın Rawlinson’un aynı yıl içinde birkaç kez Mustafa Kemal Paşa ile görüştüğü bilinmektedir.
İlk görüşmenin, Mustafa Kemal Paşa’nın 7-8 Temmuz 1919 akşamı bütün görevlerinden istifa etmesi sonrası olduğunu da anımsamakta yarar var.
Erzurum Kongresi
Vilayat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Erzurum Şubesi’nin isteği üzerine kurulan heyetin başkanlığına seçilen Mustafa Kemal Paşa’nın, kongreye katılabilmesi için delege olması gerekmiştir. Erzurum delegeleri Binbaşı Kazım Bey ve Cevat Bey’in (Dursunoğlu) istifası üzerine Mustafa Kemal Paşa ve Rauf Bey delege olmuşlardır. İstanbul hükümetinin ve İtilaf Devletleri’nin bütün engellemelerine karşın
10 Temmuz’da toplanması plânlanan Erzurum Kongresi 23 Temmuz’da toplanabilmiştir. Bitlis, Erzurum, Sivas, Trabzon ve Van’dan gelen 56 delegenin katıldığı Kongrenin başkanlığını, bu göreve seçilen Mustafa Kemal yaptı. Kongrede, Sivas Kongresi’ni günlerce meşgul edecek olan Manda Meselesi tartışılmaya açılmışsa da ileri bir tarihe ertelenerek kapatılmıştır. Kongre çalışmalarını tamamlayarak 7 Ağustos’ta aşağıdaki kararları yayınlamıştır :
Erzurum Kongresi Kararları :
1. Milli sınırlar içinde bulunan vatan parçaları bir bütündür. Birbirinden ayrılamaz.
2. Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı ve Osmanlı Hükümetinin dağılması halinde, millet topyekun kendisini savunacak ve direnecektir.
3. İstanbul Hükümeti vatanı koruma ve istiklali elde etme gücünü gösteremediği takdirde, bu gayeyi gerçekleştirmek için geçici bir hükümet kurulacaktır.
Bu hükümet üyeleri Millî Kongrece seçilecektir, Kongre toplanmamışsa bu seçimi Heyet-i Temsiliye yapacaktır.
4. Kuva-yı Milliye’yi tek kuvvet olarak tanımak ve milli iradeyi hakim kılmak esastır.
5. Hıristiyan azınlıklara siyasi hakimiyet ve sosyal dengemizi bozacak ayrıcalıklar verilemez.
6. Manda ve himaye kabul olunamaz
7. Millî Meclis’in derhal toplanmasını ve hükümetin yaptığı işlerin Meclis tarafından kontrol edilmesini sağlamak için çalışılacaktır.
Yine Erzurum Kongresi, Kongre kararlarını yürütmek üzere dokuz üyeyi görevlendirerek Heyet-i Temsiliye’nin çekirdeğini oluşturmuştur. Bu temsilciler şunlardır :
Mustafa Kemal Paşa (Erzurum), Hoca Raif Efendi (Erzurum), Mutki Aşireti Reisi Hacı Musa Efendi (Bitlis),Sadullah Bey (eski mebus, Bitlis), Rauf Bey (eski Bahriye Nazırı, Sivas), Bekir Sami Bey (eski Beyrut Valisi, Sivas), Servet Bey (eski mebus, Trabzon), İzzet Bey (eski mebus, Trabzon), Şeyh Hacı Fevzi Efendi( Erzincan).
Bu temsilcilerin ancak beşi Mustafa Kemal Paşa ile Sivas’a hareket etmiştir.
Sonuç :
Kongre kararları genel olarak değerlendirildiğinde iki temel kavram kayıtsız koşulsuz olarak Ulusal boyutta başlatılacak eylemin hareket noktasını oluşturmaktadır.
Bunlar
– Bağımsızlık ve
– Ulusal Egemenliktir.
Buna koşut olarak işgalci ve yayılmacı güçlere vatanın sınırları belirtilerek, vatanın bir bütün olduğu ve parçalanamayacağı bunun kabul dahi edilemeyeceği açık bir şekilde vurgulanmaktadır. Gerektiğinde bu eylemi eşgüdümlü bir çalışmayla götürecek bir
tür yürütme gücü görevini üstlenecek Temsilciler Kurulu’nun çekirdeği oluşturulmuştur.
Bilindiği gibi Sivas Kongresi’nde bu kurulun üye sayısı on altıya yükseltilmiş
ve 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclis’in açılmasına kadar başarıyla görevini yürütmüştür.
Teknolojik iletişim-ulaşım olanaklarının sıfırın altında olduğu, yokluklar ve yoksulluk içinde ne yapacağını bilemeyen bir ulusun hiçbir umudunun olmadığı en elverişsiz koşulların egemen olduğu bir ortamda Ulu Önder Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde başlattığı bu başkaldırının işaret fişeği Amasya Bildirgesi’nde verilmiş eyleme ise Erzurum Kongresi ile geçirilmiştir. Bu yüce ulusun vatanının işgaline, bağımsızlığından ödün vermeyeceğine olan kararlılığının somut ifadesi olmaktadır.
Günümüzde bu olumsuzlukların hiçbiri yok görünüyorsa da daha büyük ancak artık
sinsi değil açık ve pervasızca oynanan uluslararası bir oyunun iç aktörlerle birlikte sahneledikleri bir büyük suikastla karşı karşıyayız. Bu büyük suikastın hedefi ülkeyi ve ulusu bölerek birbirine kırdıracakları bir iç savaş ortamı hazırlamak böylece
Laik-Demokratik-Cumhuriyeti yıkarak Osmanlı Devletini tekrar yaşama geçirmek(!). Bunun asla ve asla gerçekleştirilmeyecek bir hayal olduğu ve buna izin verilmeyeceği son aylardaki direniş eylemleri ile anlaşılmış olmalıdır. Bugünlerin sahip olduğu teknoloji 94 yıl öncesinden çok daha ileridir daha da ötesi vatanımıza, Türklüğümüze, Bayrağımıza, Dilimize ve Atatürkümüze ve O’nun Devrimi ile ulaştığımız çağdaşlık düzeyine yürekten bağlı ve sahip çıkmada kararlı, çağın teknolojik olanaklarını doruğunda kullanan ve başarılı olan kararlı bir gençliğin yetişmiş olmasıdır.
Güvencemiz tüm güncel tehlikeler karşısında 7’den 70’e tüm ulus bireylerinin alkışlanacak ve saygı duyulacak birliktelik sergiledikleri ulusal dirençtir.
Bunun, 94 yıl öncesini anımsatan özlemini duyduğumuz bir oluşum olduğuna
kuşku yoktur.
Seçilmiş Kaynakça
Doğanay, Rahmi. Milli Mücadele’de Türk-İngiliz Esir değişimi. F.Ü. Sos. Bil. Der. X/1, Ocak-Haziran 2000.
Jaschke, Gotthard.K urtuluş Savaşı İle İlgili İngiliz Belgeleri.Ankara,1986.
Kansu, M. Müfit. Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber. C.1, Ankara,1966
Karabekir, Kazım. İstiklal Harbimiz. İstanbul, 1988.
Sonyel, Salahi R. Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika. C.I., Ankara, 1987.
Şimşir, Bilal. İngiliz Belgelerinde Atatürk. C.I, Ankara, 1973.