Etiket arşivi: Korona virüs salgını

Fakirleştiren Büyüme!

Fakirleştiren Büyüme!

H. Ufuk Söylemez
02 Mart 2021

TÜİK dün 2020 yılında gayrı safi yurtiçi hasılanın (GSYH) bir önceki yıla göre %1,8 oranında arttığını açıkladı.
Tabii bu artış TL bazında ve nominal. Reel olarak ise, dolar bazında GSYH bir önceki yıl 760,7 milyar dolar seviyesinden 43,7 milyar dolar daha azalarak 2020 yılında 717 milyar dolara düştü.
Buna bağlı olarak da kişi başına düşen milli gelir (dolar bazında) 2019 yılında 9.127 dolardan, 2020 yılında 8.599 dolara gerilemiş oldu.
Yani kişi başına düşen milli gelir dolar bazında azaldı.
Bu rakam son 14 yılın en düşük seviyesine tekabül ediyor (AS : denk düşüyor) ne yazık ki.

YIL      Kişi Başına Milli Gelir
2010    10.560 dolar
2011    11.205
2012    11.588
2013    12.480
2014    12.112
2015    11.019
2016    10.883
2017    10.616
2018     9.693
2019     9.127
2020     8.599

Yukarıdaki tablodan da açıkça görüleceği üzere, Türkiye’de 2020 yılı itibariyle kişi başına düşen milli gelir, 2010 yılından bu yana geçen 11 yılın en kötüsü, en düşüğü olarak gerçekleşmiş durumda.
*
Kuşkusuz ki, bu fakirleşmenin ve ekonomik gerilemenin önde gelen sebeplerinden biri, Korona Virüs salgınıdır.
Ancak salgından önce de kişi başına milli gelir rakamları 2013 yılında gördüğü 12.480 dolar seviyesinden bu yana her yıl düzenli olarak geriliyordu.
Yani zaten 2019 yılı, önceki 10 yılın en düşük kişi başı milli geliriydi.
O zaman Korona Virüs salgının etkilerinden bahsetmek mümkün değildi elbette ki.
****

  • Türkiye yüksek dış ticaret açığı ve cari açık veriyor.
  • Borcunun milli gelire oranı yükseliyor.
  • Çift haneli enflasyon, çift haneli işsizlik ve çift haneli faizler ile gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomiler arasında “kırılgan ve riskli” olarak, “yatırım yapılamaz” bir ekonomi görünümüne sürükleniyor.

Bu nedenle, Uluslararası CDS’leri (Kredi Risk primi) hala 300 dolayında. G. Kore’nin 24.31, Çin’in 32.88, Yunanistan’ın 78.10, Rusya’nın 87.18, Japonya’nın 15.20, Almanya’nın 10,20 düzeyinde CDS risk primine sahip oldukları dikkate alındığında, Türkiye’nin ne denli riskli bir ekonomi olarak algılandığı daha açık anlaşılıyor ne yazık ki.
*
“Amma da başarılıyız lobisi” bu TL bazında nominal büyüme rakamlarına bakarak, yine-yeniden algı yaratmaya çalışacak belki ama “güneş balçıkla sıvanmaz”. O nedenle yazımızın başlığını “Fakirleştiren Büyüme” olarak koyduk. Bu deyim esasında Hint asıllı bir iktisatçı olan “J. Bhagweti’ye ait.

“Fakirleştiren Büyüme (Immiserizing Growth) teorisine göre, fakir ya da gelişmekte olan ülkelerdeki ekonomik büyümenin, aslında bu ülkelerin zararına sonuçlanmasına da mal olabileceği” öne sürülüyor.
Neyse, bunu fazla da dert etmeyelim esasında, çünkü yakında aya gidip, uzayı fethedeceğiz…

KORONA VİRÜS SALGINIYLA MÜCADELE İÇİN ALINAN TEDBİRLER HUKUKA UYGUN MU?

KORONA VİRÜS SALGINIYLA MÜCADELE İÇİN ALINAN TEDBİRLER HUKUKA UYGUN MU?

Anayasa Hukukuna Giriş, Kemal Gözler » Satın Al & Fiyatı - Kidega

Prof. Dr. Kemal Gözler*
http://www.anayasa.gen.tr/korona.htm 05.07.2020

Pek çok ülkeden farklı olarak, Türkiye’de bugüne kadar (8 Haziran 2020), korona virüs salgını nedeniyle olağanüstü hâl ilân edilmedi. Türkiye’de siyasî iktidar, korona virüs salgınıyla olağan dönemler için yürürlüğe konulmuş mevzuatın verdiği imkânlarla mücadele etmeye çalışıyor.

Salgınla mücadele etmek amacıyla alınan tedbirlerin hemen hemen hepsi Anayasamızın güvencesi altında olan bir temel hak ve hürriyetin sınırlandırılması niteliğindedir. Örneğin

– sokağa çıkma yasağı ve yurtlarda 14 günlük zorunlu tecrit “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı”nı m.19),
– maske takma zorunluluğu “kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı hakkı”nı (m.17),
– şehirlerarası seyahat yasağı “yerleşme ve seyahat hürriyeti”ni (m.23),
– camilerde namaz kılma yasağı “ibadet hürriyeti”ni (m.24),
– iş yerlerinin kapatılması “mülkiyet hakkı”nı (m.35) ve “çalışma ve sözleşme hürriyeti”ni (m.48), – icra takiplerinin ertelenmesi “hak arama hürriyeti”ni (m.36),
– okulların tatil edilmesi “eğitim ve öğretim hakkı”nı (m.42),
– işçi çıkarma yasağı “sözleşme hürriyeti”ni (m.48) ihlâl eder niteliktedir.

Türkiye’de olağanüstü hâl ilân edilmediğine göre, olağan hâl dönemindeyiz ve dolayısıyla bu tedbirlerin, Anayasamızın 13’üncü maddesinde öngörülen şartlara uygun olması gerekir (Bu şartları yukarıda s.123-133’te görmüştük). Anayasamızın 13’üncü maddesine göre “temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir”.

Türkiye’de Covid-19 salgınıyla mücadele kapsamında alınan tedbirlerden, sokağa çıkma yasağı gibi, önemli bir kısmının herhangi bir kanunî dayanağı yoktur (1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununda Covid-19 hastalığı nedeniyle belirli bir yaş altı veya belirli bir yaş üstü kişilerin veya hafta sonlarında herkesin sokağa çıkmasının yasaklanmasına izin veren bir hüküm yoktur).

Kanunî dayanağı olan bazı tedbirler de (örneğin 25 Mart 2020 tarih ve 7226 sayılı Kanunun geçici 1 ve 2’nci maddelerinde öngörülen tedbirler, 16 Nisan 2020 tarih ve 7244 sayılı Kanunla öngörülen tedbirler) Anayasanın ilgili maddelerine, örneğin mülkiyet hakkını düzenleyen 35’inci maddesine, hak arama hürriyetini düzenleyen 36’ncı maddesine, sözleşme hürriyetini düzenleyen 48’inci maddesine aykırıdır. Çünkü bu maddelerde düzenlenen temel hak ve hürriyetler, olağan dönemlerde, Anayasa, m.13 uyarınca ancak bu maddelerde belirtilen sebeplerle sınırlanabilir ve Anayasamızın bu maddelerinde belirtilen sınırlama sebepleri arasında “genel sağlık” sebebi yoktur.

Bu nedenle, Türkiye’de olağan dönemlerde genel sağlık sebebiyle, mülkiyet hakkı (m.35), hak arama hürriyeti (m.36), çalışma ve sözleşme hürriyeti (m.48), seyahat ve yerleşme hürriyeti (m.23) kanunla dahi sınırlanamaz. Bunun için olağanüstü hâl ilân edilmesi ve sınırlamaların da olağanüstü hâl Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yapılması gerekir.

  • Kanımca Türkiye’de korona virüs salgını nedeniyle alınan tedbirlerin
    aşağı yukarı hepsi hukuka aykırıdır;
    bu tedbirleri ihlâl edenlere kesilen para cezaları da hukuka aykırıdır ve bunlar iade edilmelidir.

Burada özellikle belirtmek isterim ki, ben korona virüs ile mücadele amacıyla alınan söz konusu tedbirlerin gereksiz olduklarını değil, hukuka aykırı olduklarını söylüyorum. Bir tedbirin gerekli ve yararlı olması başka bir şey, hukuka uygun olması başka bir şeydir.

Anayasamız (m.15 ve 119), tehlikeli salgın hastalıklarla mücadele amacıyla ihtiyaç duyulabilecek tedbirlerin alınması için gerekli bütün hukukî imkân ve yolları Cumhurbaşkanına vermiştir. Cumhurbaşkanının yapması gereken şey, önce tehlikeli salgın hastalık sebebiyle olağanüstü hâl ilân etmek ve sonra da bu tedbirleri öngören olağanüstü hâl Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarmaktan ibaretti. Türkiye’de maalesef Anayasa, m.15’e ve m.119’a uygun bir şekilde bu tedbirler alınabilecek iken, aynı tedbirlerin hukuka aykırı olarak alınması yolu tercih edilmiştir. Benim eleştirdiğim şey budur.

  • Türkiye’de 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünden sonra ilân edilen olağanüstü hâl, siyasî iktidar tarafından mükemmel bir şekilde suiistimal edilmiştir.

FETÖ ile mücadele amacıyla ilân edilen olağanüstü hâl döneminde, bu amaçla uzaktan yakından ilgisi olmayan, kış lastiği takma zorunluluğu gibi düzenlemeler olağanüstü hâl KHK’larıyla yapılmıştır (bu konuda yukarıda s.385’te yer alan Kutu 14.6’ya bakınız). Keza darbe tehlikesi kısa sürede bertaraf edilmesine rağmen, Türkiye’de olağanüstü hâl rejimi gereksiz yere iki yıl süreyle (18 Temmuz 2018 tarihine kadar) uzatılmıştır. Vakıa şu ki AKP iktidarı, yanlış uygulamalarıyla Türkiye’de gereksiz bir olağanüstü hâl korkusu yaratmıştır. Bu korku, bir hayalet gibi gerek iktidarın gerekse muhalefetin üzerinde dolaşıyor ve onların Anayasanın tanıdığı imkânları görmesini engelliyor. Şu an “sütten dili yanan yoğurdu üfleyerek yermiş” misali bir durum içindeyiz.

Son olarak bu vesileyle hatırlatalım ki;

  • Hukukta hakkı kötüye kullanan uzun vadede hakkını kaybeder.
  • Bunu herkesin bilmesinde yarar vardır.
    =======================

    Bizim (AS) eklememiz :

    7226 s. yasa (RG 26/04/2020 s. 31080) :
    BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN
    7244 s. yasa (RG 17/4/2020 s. 31102) :
    YENİ KORONAVİRÜS (COVID-19) SALGINININ EKONOMİK VE SOSYAL HAYATA ETKİLERİNİN AZALTILMASI HAKKINDA KANUN İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK K YAPILMASINA DAİR KANUN

KARANTİNA TV PROGRAMIMIZ

Dostlar,

Deneyimli gazeteci Sn. Recai AKSU ile bu gün, 12 Mayıs 2020 Salı günü saat 20:00 -21:05 arasında 65 dakika süreli dolu dolu bir program yaptık SKYPE üzerinden…

Sn. Aksu KARANTİNA TV adına bu programı bizimle yaptı.

Korona virüs salgınının ülkemizdeki ve dünyadaki ekonomi – politiğini öne alarak süreci değerlendirdik..

Neredeydik, nereye geldik?

Kısa, orta ve uzun erimde bizleri bekleyen olası (potansiyel) riskler nelerdir?

Ne yapmalıyız kısa, orta ve uzun erimde (vadede)?

AKP iktidarı neden 14 günlük TAM KAPATMA (lockdown) uygulayamadı?

Ekonomik göstergeler neden alarm veriyor?

İvedilikle yapılması gerekenler neler??

“Normalleşme” süreci normal mi??

Aşı ve etkili ilaç ufukta nerede??

Tüm bunların kapsamlı, kanıta dayalı bilimsel yanıtlarını vermeye çabaladık..

Lütfen tıklar, izler ve izlenmesine destek verir misiniz??

Erişkeler (linkler) aşağıda..

https://www.facebook.com/watch/karantinatv1/?__tn__=F

https://www.pscp.tv/w/1OyKAYDXekqKb

https://youtu.be/sMQ424fnRNg

Sn. Aksu’ya ve KARANTİNA TV’ye teşekkür ederiz..

Sevgi ve saygı ile. 12 Mayıs 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

 

AKP’den KURTULMAK EN ACİL MÜCBİR SEBEP!

AKP’den KURTULMAK
EN ACİL MÜCBİR SEBEP!

2020 bütçesi 139 milyar TL açık öngördüğü gibi, aynı miktarda borç FAİZİ ödemesi ile de yüklü. Toplam tutar 1,1 trilyon TL.

  • Herkes bilsin ki; 2020 bütçesinde her 8 TL’den 1’i, AKP iktidarının edindiği borçların salt faizine gidiyor..

Dahası var : 2020’de beklenen ulusal gelirin (yaklaşık 800 milyar Dolar ve son 7 yıldır sürekli azalıyor!) % 23’ü, yani yaklaşık olarak her 4 TL’den 1’i borç ödemesine gidecek..

Korona virüs salgını ile birlikte Döviz de uçuyor.. Dolar 7 TL sınırına dayandı.. Hastalıklı, borçlu ve güven vermeyen bir ekonomide paranın, TL’nin değeri de korunamıyor..

CDS primleri 600 puanı geçen, dünyanın borç verilebilirlik açısından en riskli – güvenilmez 5 ülkesi içinde olan ülkemiz…

18 yıldır ülkeyi tek başına yöneten AKP’nin Türkiye’yi sürüklediği batak işte böyle …

Memurundan, işçisinden salma salar gibi zorlayarak bağış isteyen Erdoğan, iktidarının karunlar kadar zengin ettiği yandaş dolar milyarderlerinden bu olağanüstü kırılgan tabloda, devletin bekası için gönüllü destek ya da SERVET VERGİSİ / VARLIK VERGİSİ isteyemedi..

Salgın nedeniyle yeterince kullanılmayan, olağan ortamda da beklentileri gerçekleştiremeyen araç geçişleri – kullanımı nedeniyle köprüler, havaalanları… için ise, tefeci faizi ödercesine yerli – yabancı yüklenicilere Döviz cinsinden fahiş geriödemeleri sürdürüyor.. Onları TL’ye dönüştürmeyi, devletleştirmeyi, mücbir neden yüzünden erteleyip – ötelemeyi… gündemine hiiiç almıyor..

Pekiii, bize anlatılan masal neydi??

  • Bütçeden 5 kuruş çıkmadan, hamdolsun bu yatırımları milletimize kazandırıyoruz..

Ne diyelim; afiyet olsun mu, zehir – zıkkım olsun mu, ayağa kalkıp bu harami bezirgan düzenine “ARTIK YETERRR, DURRRR!” mu??

İşte bu ekonomik çökkünlük yüzündendir ki; korona salgınında 14 günlük tam karantina uygulayamadı ve salgını daha az hasta – ölümle, daha az ekonomik bedelle, daha kısa sürede sonlandırabilmek olanaklı iken; bu seçeneği kullanamadı Türkiye.. 

1 tam altının asgari ücreti geçtiği, 4 kişilik ailenin yoksulluk sınırının asgari ücretin 3 katını aştığı, 4,5 milyon açık işsizin, geniş tanımıyla 7 milyonu aşan işsizin olduğu, 130’dan çok ülkeden 130’dan çok tarım ürünü ithal eden, karnını doyuracak buğdayı bile üretmeyen ama tepedeki adamın “zinhaaar, en az 3-5 çocuk doğurun!” talimatı verdiği “ümmeti”! olan bir ülke..

  • 500 milyar Doları betona gömen bir ülke..

Ama şu koronavirüs salgınında virüse karşı aşı ve ilaç geliştirebilecek donanımda (BSL4) viroloji laboratuvarı olmayan ülke.. Hiç insan aşısı üret(e)meyen bir ülke, Batıya mahkum!

Kadim “Kurum“larını yok etmiş, dumura uğratmış, salgının ortasında TBMM’yi bile tatile yollamış; siyaset güdümünde “Kurul“lara mahkum Türkiye’m…

Doğallıkla demokrasinin, özgürlüklerin, hukuk devletinin de kırıntısına rastlanmayan, yeryüzünde örneği görülmeyen ucube Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi otoriterizminden giderek katılaşan totalitarizme savrulmuş 83 + 5 milyon kamburlu 88 milyonluk dev / cüce ülke.

………………………
………………………………….
………………………………………… daha da uzatmak gerekli mi??
*****

TEK adam rejimi
mi bu tablonun sorumlusu; böylesi bir tablo için mi tek adam rejimi gerekliydi?

Hangisi eyyy necip millet ve AKP yandaşı – müridi yurdum insanları, hangisi, hangisi??!!

  • AKP iktidarının Türkiye’ye ödettiği bedel, salgın örneğinde de görüldüğü üzere, sanılanın – kestirilenin çoook üzerinde; hayal ötesi!

Emek en yüce dğerdir…
Emeğe saygı, insan olmanın baş koşuludur.. 

Her ne demekse; biz de yineleyelim, bir de yazmış olalım??

Sevgi, saygı ve derin ACI ile.
01 Mayıs 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Hekim, Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Korona virüs salgınıyla beraber birçok şirket iflas noktasına gelecek

Korona virüs salgınıyla beraber birçok şirket iflas noktasına gelecek

Korona virüs salgınıyla beraber birçok şirket iflas noktasına gelecek

Ufuk Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Tomanbay 10 yıl önce dünyanın en büyük 17. ekonomisine sahip olan Türkiye’nin iki basamak birden düşerek 19. Büyük ekonomisi olduğunu söyledi.
YENİÇAĞ/BERKAY BİGEÇ
Yeniçağ’ın sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Tomanbay, AKP’nin ekonomi politikasının tüketim üzerine kurulu olduğunu üretmeyen bir ekonomi yaratıldığını söyledi.
Türkiye’nin bu pandemiye en zayıf döneminde yakalandığını kaydeden Tomanbay “450 milyar $ dolayında Türkiye’nin dış borcu var. Büyük bir enflasyon yaşadık, döviz kurları yükseldi, hala yükselmeye devam ediyor. Krizi aşmaya çalışırken pandemiye yakalandık. Son çeyreklere baktığımızda daralan bir Türkiye ekonomisi var hatta slumpfasyon dediğimiz çöküşü yaşadık. Yani hem ekonomi küçülüyordu bir yandan enflasyon artıyordu. Önlemler almaya çalışırken bu krize yakalandık” dedi.

Türkiye’nin son yıllarda ekonomik açısından bir sanayisizleşme süreci yaşadığını Anlatan Prof. Dr. Tomanbay şunları söyledi:

Türkiye sanayisinin toplam üretim içinde payını artıramıyoruz. Dünya son 10 yıldır 4. sanayi devrimini yaşamaya başladı. Piyasada ileri teknolojili ürünlerin ticaretinin yoğunlaştığı bir dönem yaşanıyor. Türkiye’nin toplam imalat sanayi ihracatı içinde ileri teknolojili ürün payı %2.5 dolayında, bu rakam çok düşük. Bu oran Rusya’da %11, İsrail’de %13, İsveç’te %15, İngiltere % 21 dolayında. Türkiye inşaata dayalı kalkınma hamlesi yerine ileri teknolojili sanayi yatırımlarına daha çok önem verseydi, katma değeri yüksek malların üretimine yönelseydik en azından % 5-6-7 yelere gelseydik, pandemi sonrasını fırsata çevirebilirdik. Pandemi gelişmiş ülkeleri etkiliyor ama en çok da bizim gibi gelişmekte olan ülkeleri etkiliyor.

e883cd9ccb96ae23-480x270.jpg

TURİZM GELİRİ SIFIRLANACAK

Türkiye 2020 yılında turizmden 50 milyar $ dolayında bir gelir bekliyordu maalesef bu şimdi sıfıra indi. Türkiye’nin bu krizden güçlü çıkabilmesi için bir zihniyet değiştirmesi gerek. Turizm sezonu bu sene kayıp bir sezon olacak. ABD ve Avrupa’daki devletler düzelmeden Türkiye’nin düzlüğe çıkmasının da çok olumlu bir anlamı olmaz. Çünkü Türkiye dünyadan bir kopuk bir ülke değil. Sıkıntıyı önümüzde 2020 yılında da sürdürmeye devam edeceğiz.

IMF, Nisan ayında yayınladığı raporunda Türkiye’nin büyüme oranını % 3 olarak öngörmüştü. Pandemiden sonra %5 küçülmeye çevirdi. Çok ciddi bir küçülme olacak bu. 2009 krizinde %4.17 küçülmüştük.  Bu salt bizim için değil, tüm dünya için. IMF dünya için büyüme oranını da %3.3 olarak büyüme öngörmüştü.  Bu zararı tüm paydaşlar yaşayacak işsizlik %17-18 seviyesinde olacak. Türkiye’de bir yandan ekonomi küçülüyor bir yandan işsizlik artıyor. Tam bir slumpflasyon. Bu çöküşten herkes zarar görüyor. 450 milyar $ borç nedeniyle reel sektör de zarar görecek. Bu borcun 200 milyar dolardan fazlası özel sektörün. Şirketler bu krize kötü bir dönemde yakalandılar. Dolar üstünden borçlu olan şirketler sıkıntı yaşayacak. Elbette ki birçok şirket iflas noktasına gelecek. Bunlar önümüzdeki süreçte olacak şeyler. Türkiye’nin IMF’ye başvurması tartışılıyor. Türkiye’nin gerekli döviz gereksinimi uluslararası piyasadan bulması lazım. Türkiye’nin dış piyasalardaki ana sorunu ekonomi yönetimine güvenin kalmaması. Türk ekonomi yönetimine güvenin kalmaması ülkeye sıcak para gelmesini de engelliyor. ABD’de kendi derdine düştü bu durumda. Bu dönemlerde maliyeti en düşük döviz bulma yolu IMF’dir. Türkiye de IMF katkısı bulunan bir ülke. Türkiye’nin  IMF’den çok düşük faizlerle 9-10 milyar dolar kredi çekme imkanı var. BU hükümetin siyasal bir tercihi tabii ki, bunu bize zaman gösterecek.

Gelinen noktada birçok şey değişecektir. Neoliberal sistemde bir çöküş oldu. O zaman ne olacak dünya bir zihniyet değişikliğine gidecektir. 4. Sanayi Devrimi hızlanacak. Elbette yeni paralar yeni ekonomik sistem kendini belli edecek. İyimser senaryoyla  Haziran’ ın sonunda sorunlar çözülecek ve üretim tedarik zincirleri tekrardan kurulacak. Kötümser senaryo ise bu hastalığın Eylül, Ekim ayına kadar süreceği ve sonbahar aylarında ise ikinci bir dalganın başlayacağı yönünde.

Kaynak Yeniçağ: Korona virüs salgınıyla beraber birçok şirket iflas noktasına gelecek

7 trilyonluk para seli tamam, virüsle yola devam

7 trilyonluk para seli tamam, virüsle yola devam

Habertürk
Abdurrahman Yıldırım
Abdurrahman Yıldırım

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Koronavirüsün yarattığı ekonomi ve finansal şoklara karşı hükümetler ve merkez bankaları tarafından alınan önlem paketlerinin toplam büyüklüğü 7 trilyon doları buldu. CNN’in analiz haberine göre şimdiye kadar görülmemiş büyüklükte önlem paketleri yürürlüğe koyuluyor.

Harcama paketlerinin en büyüğü 2.2 trilyon Dolarla ABD’ye ve 750 milyar Euro ile Almanya’ya ait.

İngiltere 300 milyar sterlin, Fransa 300 milyar euro, İspanya ve İtalya 200’er milyar Euro destek paketleri açıkladı.

Avrupa Merkez Bankası 750 milyar euroluk varlık alımı yaparken, FED’in alımlarının sınırı olmayacak.

Çin’in ise bugüne kadar açıkladığı yardım paketlerinin toplamı 290 milyar dolara varıyor. Japonya’nın ise 193 milyar dolar.

-IMF de 81 ülkenin yardım talebinde bulunduğunu ve 1 trilyon dolarlık fon ayrıldığını açıkladı.

-Bir anlamda dünyada para sel oldu akıyor.

-Bu yıl için IMF tarafından tahmin edilen dünya GSYH 90.5 trilyon dolar. 7 trilyon dolarlık paketin dünya hasılasına oranı %7.7. Ancak büyüme düşecek, hasıla azalacak. Dolayısıyla önlem paketinin oranı %8 ve üzerine çıkacağını varsaymak lazım.

VAHŞİ HAREKETLER YUMUŞADI

-Yıllık hasılanın %7.7’si kadar paket aynı zamanda dünyanın ortalama bir aylık GSYH’na eşit.

-Bir aylık geliri feda edip 11 ayı kurtarmak mümkün mü? Virüsün seyri kısa zamanda pozitife dönse bile mümkün  değil. Bir gelir kaybı olacağı kesin.

-Bunun da adı kondu. IMF Başkanı Kristaline Georgieva’nın açıkladığı gibi 2008’den daha kötü bir resesyona girdiğimiz kesinleşti.”

-Bu durumda önlemlerin fonksiyonu, mevcut yapının, sistemin yıkılmasını önlemek ve hareketleri yumuşatmak olacak.

-FED’in geçen haftaki sınırsız dolar operasyonu başarılıydı ve finansal piyasalardaki kaos ortamını kısmen yatıştırdı. Nakde geçme ve teminat sorununu hafifletti.

-Nitekim piyasaların vahşi hareketleri de yumuşadı ve haftalar sonra nefes alma fırsatı doğdu.

HAFTALAR SONRA NEFES ALMA FIRSATI

-Gelişmiş ve gelişmekte olan tüm dünya borsaları MSCI Endeksi’yle virüs dönemi olan 21 Ocak-23 Mart arası % 33.7 değer kaybettikten sonra, son 3 günde %16.5 toparladı. Hatalık bazda ise dünya borsalarının ortalama primi %9.9’u buldu.

-Doların tırmanışı durdu ve geri döndü. 23 Marta kadar 11 günde %10 yükselen Dolar Endeksi son 4 günde %5.4 düştü.

-Dolara göre gelişmekte olan ülkelerin para birimleri 23 Marta kadar olan dönemde %11.9 değer yitirmişken, son 4 günde %2.4 arttı.  

-Altın fiyatları 13 Mart’tan bu yana girdiği yükseliş eğilimini doların düşüşü ile ivmelendirdi ve bir haftada %8.6 toparlandı.

-Risk primleri aşağı geldi. Türkiye’nin risk primi 515 baz puandan bir haftada 414’e indi.

-Korku Endeksi VIX 80’lerden 60’lı düzeylere geriledi.

VİRÜSLE YOLA DEVAM

-Geçen hafta gördüğümüz tarihsel para seli, yardım paketleri, yapılan açıklamalar ile pozitif haber akışını büyük ölçüde tükettik gibi. Hemen her gün açıklanacak büyük ve etkili önlem bulunması zor. Bundan sonra bu tür haber ve gelişmelerle daha az karşılaşacağız. Büyük ölçüde atılacak barut tükendi.

-Ama virüs Avrupa’yı merkez tuttu ve kötü vuruyor. Amerika’da yeni merkez ve yangın bacayı sardı gibi. Virüsten negatif haberler gelmeye devam edecek.

-Bu durumda ekonomide ve finansal piyasalarda virüsün seyrine bağımlı kalmaya devam edeceğiz. Virüsün pik noktası, aşı ve ilaç bulunması gibi konular en dikkat kesileceğimiz haberler olacak.

-Kötüye gidişin kırılma anı ve terse dönüş,  bu haberlerle olacak. Gündemi belirleyecek olan virüsün kendisi.

VERİLERDEN HAYIR YOK

-Bu hafta Cuma günü ABD tarım dışı istihdam verileri açıklanacak ve mart ayına ilişkin net bir resim ortaya çıkacak. Geçen haftaki 3.28 milyonluk haftalık işsizlik maaşı başvurusundan anlaşılacağı gibi, ürkütücü bir rakamla karşı karşıya kalabiliriz. İşsizlikteki patlama bu dönemin en yakıcı sorunu olmaya aday.

-Bundan sonra açıklanacak veriler de hep virüs dönemine ait olacağından, büyük bozulmaları beraberine getirecek. Veriler şaşırtıcı derecede bozuk gelebilir. Bu zor dönemi atlatana kadar her ekonomik veri bozuk ve kötü gelecek, ekonomik verilerden hayır yok.

-DÜNYANIN YUMUŞAK KARNI AVRUPA

-Bir de negatif döngü ve haber akışında küresel bazda zayıf tarafımız neresi diye yoklayacağız. Dikkatler oraya çevrilecek, muhtemelen spekülatif ataklar da olacak.

-Muhtemel aday ise AB. Avrupa’nın birlik sorunu vardı, liderlik sorunu vardı, kamu borcu ve banka sorunu vardı. Son olarak korona virüs ve virüse bağlı parasal sorun eklendi.

Virüs İtalya ve İspanya’yı kasıp kavuruyor. İngiltere ve Fransa’da da durumun daha kötüye gitmesi bekleniyor.

-İtalya aynı zamanda 2.4 trilyon dolarla Avrupa’nın en büyük piyasalarından biri. Avrupa’nın ikinci, dünyanın da üçüncü en borçlu ülkesi. Bankacılığı ise zayıf.

HER ÜLKE KENDİ SAZINI ÇALIYOR

-Para sorunu ise Avrupa Merkez Bankası ECB’nin 750 milyar euroluk varlık alımıyla sınırlı kalmasından, FED ve ABD büyüklüğüne yakın bir paket açıklayamamasından kaynaklanıyor. “Sınırsız dolar operasyonu” gibi bir tavır ortaya koyamamasından, sınırsız  Euro paketi açamamasından dolayı Avrupa tarafının aldığı önlemler eksik ve zayıf kaldı.

-Ya lider ülkelerden ECB’ye bu konuda destek yok ya da Başkan yeni ve ekibini henüz kuramadı.

-Sorunlar karşısında AB ülkeleri ortak bir karar ve önlem de alamadı. Her ülke kendi sazını eline aldı, kendi türküsünü söylüyor. Ortada bir orkestra yok.

-Sonuçta bu durum bir güven eksikliği ve endişeye yol açıyor.
========================================
Dostlar,

Küresel emperyalizmin ağababalarının / sermaye dağlarının durumu bu..
Türkiye ne yapacak??

30 Mart 2020 günü akşamı verileri aşağıda :

TÜRKİYEDE GÜNCEL VAKA SAYISI

Sağlık Bakanı Koca açıklamasında,

  • “Türkiye’deki toplam olgu sayısı 10,827 olurken, toplam ölüm sayısı da 168 oldu; iyileşen sayısı 162’ye yükseldi.

    Dünyadaki her 14 olgudan 1’i Türkiye’de ve hızla artmakta. Ölüm sayıları ise dünya ortalamasına göre beklenenin yarısı hala!?

Hazine ve Maliye Bakanı Saray Damadı Berat Albayrak, ‘Ekonomik İstikrar Kalkanı kapsamında, Kısa Çalışma Ödeneği ile faaliyetlerini azaltan ya da durduran işletmelerde çalışan vatandaşlarımıza 3 ay maaş desteği vereceğiz.’ dedi.

ABD’nin Korona virüs salgını ile başetme için 2,2 trilyon $ ayırdığını öğrendik. Bu rakam, ABD’nin 2020’de beklenen ulusal gelirinin (22,32 Tr. $) %10’u dolayında. Sağlık Bakanlığı bütçesi 99,5 Bn $ iken 12,4 Bn $ azaltılarak 87,1 Bn $ olarak belirlenmişti. Savunma (saldırı!?) bütçesi ise 33 Bn $ artırılmış ve 718 Bn $’a erişmişti.

327 m nüfus içinde yaklaşık 50 milyon nüfusun hemen hemen hiç sağlık güvencesi yok ve NewYork valisi merkezi yardım (Federal bütçeden) gelmezse çok sayıda ölüm yaşanacağını söylemekte. ABD şu sıralar, tüm görkemine (!) karşın korona virüs salgının merkezi ve 150 bin dolayında hastası ile dünyadaki her 5 hastadan 1’ine sahip. 33 bin dolayında ölümün 2616’sı ABD’de.. Ölenler yoksullar ve sağlık güvencesi olmayanlar. Sokaklarda, parklarda, izbe evlerinde ölmekteler ABD’de!

Vahşi neo-liberalizmin / Küreselleşmenin kurbanları bu garip insanlar..
***
SGK’nın 2020 sağlık bütçesi 110 milyar TL. Sağlık Bakanlığı bütçesi ise 48 milyar Tl. Kimi kamu kurumlarının sağlık gideri bütçesi var ayrıca. İyimser hesapla 180 milyar TL kamusal sağlık gideri öngörülmekte. Cepten harcamaları TÜİK, toplamın 1/5’i olarak vermekte, buna göre, 225 milyar TL toplam sağlık harcaması öngörülmekte 2020 için 83 + 5 =88 milyon nüfusa bölersek 225/88=2557 TL düşmekte. Kuşkusuz, AKP’nin TÜİK eliyle açıkladığı oranla kalmıyor cepten harcamalar.. Kamusal harcamadan geri kalmayan bir cepten harcamaya insanlar zorlanıyor..

En iyimser hesapla Türkiye’nin 2020’de 80 milyar $ sağlık gideri öngörmekte. Aşağıdaki rakamlar 2020 bütçesinin sefaletini ortaya koymakta..

2020’de bütçe gideri 1 Tr 95,5 milyar (Bn) TL, faiz dışı giderler 956,5 Bn TL, bütçe gelirleri 956,6 Bn TL, vergi gelir 784,6 Bn TL, bütçe açığı 138,9 Bn TL, %12,7!
7 L gelir + 1 TL açık / borçlanma!

  • Bütçenin %12,7’si ya da her 8 TL’den 1’i veya toplanan 100 TL  verginin 17.7 TL’si faize, 139 Bn TL! Faiz 2019’da 117 Bn TL idi; 2018’de ise 71,6 Bn TL idi. Bir de borç ana parası (Faiz Dışı Fazla!) ödenecek..

Üniversitelere 50,7 Bn TL. Özelleştirme geliri 10 Bn TL. 2020, %5 büyüme ve %8,5 enflasyon hedefli!? AR-GE’ye ise yalnızca 5 Bn TL. Ocak’ta 40,5 Bn TL TCMB’nın kâr ve ihtiyat akçesine el kondu, bütçe fazlalık verdi!? Sağlık Bakanlığı ödeneği kişi / yıl 710 TL! 2020, emekçiler için çok zor bir yıl olacak, olmakta
****
AKP iktidarı bu ağır salgını yönetmek için gerçekçi kaynaklar bulmak zorunda..

Örneğin resmi sayıları 50’ye varan ve yarısını AKP’nin son 18 yılda yarattığı yandaş Dolar milyardeleri 100’er milyon $ vermeli hemen salgın fonuna!

  • Lanetli denklem unutulmasın : 1 Dolar milyarderi = 1 milyon yoksul!

    Müslümanlar yıllık 1/40 fitre – zekatlarını bu yıl salgın fonuna vermeli. Diyanet İŞleri Başkanlığı ve Vakıfları öncü olmalı fon aktararak..

  • Bu sorunun yanıtını, Prof. Gökhan Çapoğlu‘ndan alabiliriz bizim yazdıklarımıza ek.. Lütfen tıklayınız.. (Birazdan web sitemizde paylaşacağız..)
  • Kaynağımız var ama toplumsal dayanışma olmadan başaramayız

Sevgi ve saygı ile. 30 Mart 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı

www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com