Etiket arşivi: milli gelir

Halil Çivi şiiiri : SİYASET FELSEFESİ ya da TEMBİHNAME

ŞİİR KÖŞESİ..

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk Şairi

 


Değerli dostlar,

Belki gelecekte yararı olur diye, siyasal yönetime istekli olanlar için “41 dörtlüklü bir siyaset felsefesi” ya da eskilerin deyimi ile bir “tembihname” ya da temenni-dilek şiiri yazdım.
Kimbilir belki “41 kez maşallah!” diyen de olabilir??
Bu da benim siyasal, sosyo-ekonomik ve kültürel ütopyam.

Umarım sıkılmadan okuyabilirsiniz…
***

SİYASET FELESEFESİ ya da TEMBİHNAME

1-xxx
Siyaset hizmet yoludur
Eğer iktidar olursan.
Binbir tuzakla doludur,
Eğer iktidar olursan.
2- Xxx
Önüne fırsatlar serer,
Nefsine tuzaklar kurar,
Halkın kesesini yorar,
Eğer iktidar olursan.
3- Xxx
Egon şişer, tavan yapar,
Çıkarcılar sana tapar,
Yağ çeken parsayı kapar,
Eğer iktidar olursan.
4-Xxx
Kibir zırhına bezenme,
Karun olmaya özenme,
Haram lokmaya uzanma,
Eğer iktidar olursan.
5-Xxx
Sakın çete, mafya kurma,
Mazlumun sırtına vurma,
Farklı olanı hor görme,
Eğer iktidar olursan.
6-Xxx
Anayasal yoldan şaşma,
Hukuk sınırını aşma,
Haram çeşmelerden içme,
Eğer iktidar olursan.
7-Xxx
Aklın altın anahtardır,
Bilim akıl ile vardır,
Bunlardan vazgeçen kördür,
Eğer iktidar olursan.
8-Xxx
Dinbazın toruna düşme,
Dindarlardan uzaklaşma,
Vicdanın sesinden kaçma,
Eğer iktidar olursan.
9-Xxx
Aklı, bilimi birleştir,
Eğitimi laikleştir,
Teknojiyi gürleştir,
Eğer iktidar olursan.
10-Xxx
Mahkemeye emir verme,
Hiç kimseye kumpas kurma,
Hukuksuz işlere girme,
Eğer iktidar olursan.
11- Xxx
Ayrılığı aklından sil,
Her yurttaşı eşitin bil,
Hiç kimse olmasın sefil,
Eğer iktidar olursan.
12-Xxx
Kanunsuz emir buyurma,
Yandaşlarını kayırma,
Halkı kamplara ayırma,
Eğer iktidar olursan.
13-Xxx
Enflasyonu dize getir,
Yoksulları düze getir,
Karakışı yaza getir,
Eğer iktidar olursan.
14-Xxx
Yerli sermaye birleşsin,
Üretim çarkı gürleşsin,
Mal ve hizmet dolsun, taşsın,
Eğer iktidar olursan.
15- Xxx
Nimet, külfet eşit olsun
Sofrada bol çeşit olsun,
Yoksulun da küpü dolsun,
Eğer iktidar olursan.
16-Xxx
İşsizlik, fakirlik bitsin,
Herkesin ocağı tütsün,
Bütün çocuklar tok yatsın,
Eğer iktidar olursan.
17-Xxx
Milli gelir büyütülsün,
Kazanç adil dağıtılsın,
Yandaşçılık unutulsun,
Eğer iktidar olursan.
18-Xxx
Basına sansür gelmesin,
Besleme basın olmasın,
Masuma kara çalmasın,
Eğer iktidar olursan.
19-Xxx
Gücüne güvenip azma,
Samimi tenkide kızma,
Sakın terbiyeni bozma,
Eğer iktidar olursan.
20-Xxx
Sanata yasak getirme,
Aydını hapse götürme,
Demokrasiyi batırma,
Eğer iktidar olursan.
21-Xxx
Özün olsun arı-duru,
Koşulsuz sevgiyle yürü,
Barışı, huzuru koru,
Eğer iktidar olursan.
22-Xxx
Memurların şaşırmasın,
Haksız kazanç aşırmasın
Oligarşi yeşermesin,
Eğer iktidar olursan.
23-Xxx
Sınırları yasa koysun,
Herkes bu sınıra uysun,
Yetkililer iyi duysun,
Eğer iktidar olursan.
24-Xxx
Hükümet ol, devlet olma,
Devlet milletindir, çalma,
Koltuğa yapışıp kalma,
Eğer iktidar olursan.
25-Xxx
Demokrasiden ayrılma,
Sivri uçlara savrulma,
Başka rejime evrilme,
Eğer iktidar olursan.
26-Xxx
Halk seni hukukla tartsın,
Gücün adaletle artsın,
Dürüstlük sana güç katsın,
Eğer iktidar olursan.
27-Xxx
Cehaleti devletten sil,
Önyargıyı düşmanın bil,
Her çözümü akılla bul,
Eğer iktidar olusan.
28-Xxx
Dini dinden üstün sayma,
Irklara mertebe koyma,
Halka yalan haber yayma,
Eğer iktidar olursan.
29-Xxx
Hayat tarzına karışma,
Halkına din, mezhep seçme,
Mahrem sınırları aşma,
Eğer iktidar olursan.
30-Xxx
Ulusu kamplara bölme,
Hiç kimseye kara çalma,
Sakın dolduruşa gelme,
Eğer iktidar olursan.
31-Xxx
Akıl cehaleti yaksın,
Bilim ırmağı gür aksın
Halkın sesi özgür çıksın,
Eğer iktidar olursan.
32-Xxx
Vicdanın hiç kararmasın,
Halkın benzi sararmasın,
Kimse işkence görmesin,
Eğer iktidar olursan.
33-Xxx
Cahil kitleyi sömürme,
Halkın malıyla semirme,
Zorbalara fırsat verme,
Eğer iktidar olursan.
34- Xxx
Kini, nefreti al götür,
Cebiri, şiddeti bitir,
Sevgiyi, barışı getir,
Eğer iktidar olursan.
35-Xxx
Tüm kimliklerle kardeş ol,
Her yurttaşla duygudaş ol,
Üretenlere yoladaş ol,
Eğer iktidar olursan.
36-Xxx
Toprak anayı kirletme,
Akan suya zehir katma,
Halka pis hava solutma,
Eğer iktidar olursan.
37-Xxx
Cinsiyet ayrımı yapma,
Adil yönetimden kopma,
Ayrıştıran dile sapma,
Eğer iktidar olursan.
38-Xxx
Dinbazlarla aşık atma,
Dini siyasete katma,
Koltuk için dini satma,
Eğer iktidar olursan.
39- Xxx
Çatlak seslere aldırma,
Sakın ülkeni böldürme,
Bayrak sevgini öldürme,
Eğer iktidar olursan.
40-Xxx
Atatürk’ü doğru anla,
Toplumun nabzını dinle,
Kafa yorma bitmez kinle,
Eğer iktidar olursan.
41-Xxx
Halil Çivi der şımarma,
Hukukun belini kırma,
Özgürlüğe kilit vurma,
Eğer iktidar olursan.
Xxx



Pror. Dr. Halil Çivi

27 Eylül 2022, Seferihisar / İZMİR

Büyüme, istihdam, bölüşüm üstüne

Büyüme, istihdam, bölüşüm üstüne

Erinç YeldanErinç Yeldan
03 Mart 2021, Cumhuriyet

 

Türkiye’nin milli geliri (gayri safi yurtiçi hasılası – GSYH) 2020 yılını ortalama %1.8’lik büyümeyle kapattı. Milli gelirdeki artışa karşın, Türk Lirası’ndaki aşınmayla birlikte kişi başına gelirimiz 8.599 dolara geriledi. Bu rakam 2009’da gerçekleşen 8.980 dolarlık kişi başına gelirin altında; yani bireysel olarak 2009 krizi düzeyini yeniden yaşamaktayız.

Milli geliri sürükleyen harcama bileşenlerine baktığımızda, gene özel ve tüketim harcamalarının başat olduğu gözleniyor. Özel tüketim harcamaları %8.2, kamunun tüketim harcamaları ise % 6.6 oranında genişlemiş. Bunlar yanında sabit sermaye yatırımlarında da %10.3’lük bir artış yaşanmış durumda. Yatırım harcamalarındaki bu hızlı ivmelenmeye karşın, sabit sermaye yatırımlarının hacmi, 2018 düzeyinin hâlâ % 6.5 gerisinde. Dolayısıyla, Türkiye’nin çoğunlukla belirsizlik ve güvensizlik ortamına bağlı olarak 2018’in üçüncü çeyreğinden başlayarak 2020’nin ortasına değin yaşamış olduğu peş peşe yedi çeyrek dönemlik daralmanın olumsuz etkileri daha henüz telafi edilmiş değil.

Milli gelirin üretimi açısından ise sektörler arasında sert ayrışmaların yaşanmakta olduğu gözlenmekte. Finans kesimi %21.4; bilgi ve iletişim sektörü %13.7 oranında ivmelenirken, idari ve destek faaliyetleri % 5.2, hizmetler sektörü %4.3, inşaat ise %3.5 oranında daralma göstermiş. Pandeminin ulusal ekonomide yarattığı farklı koşullara dayalı olarak sektörlerin bu biçimde ayrışması, iktisat yazınında artık K-tipi büyüme olarak adlandırılmakta. Türkiye’nin deneyimi de bu konuda tipik bir örneği sergilemekte.

Yaşanan büyümenin esas olarak parasal genişleme ve aşırı kredi sunumuna dayanmakta olduğu sıkça dile getirilen bir gözlem. Bu tür büyümenin sonuçları biliniyor: Birincisi (borçla ivmelendirilen) talep artışıyla sürüklenmekte olduğu için enflasyonist baskılar yaratmakta; ikinci olarak da yapısal dönüşümler ve teknolojik ilerleme ile desteklenmediği sürece istihdam artışları son derece cılız (hatta negatif) olmakta. Nitekim eski DPT ve Merkez Bankası uzmanı Zafer Yükseler, 2020 yılı boyunca GSYH % 1.8 artış göstermesine karşın, istihdamın %4.5, fiili çalışan sayısının ise %10.3 azalmış olduğu bilgisini paylaşmaktadır. Zafer Yükseler’in vurgusunu sektörel düzeyde irdelediğimizde de anomali derinleşmektedir. Örneğin imalat sanayii sektörünün yıl boyunca %2.1 genişlemesine karşın, sanayi istihdamı 2019’un eşdeğer dönemine görece 89 bin kişilik kayıp yaşamış; ortalamanın çok üstünde daralma gösteren (%3.5) inşaatta ise istihdam 101 bin kişi artmıştır!

2020 yılı toplamı boyunca istihdam kaybı resmi istatistiklere göre 1 milyon 103 bin kişidir. Parasal genişleme ve borçlandırma üzerinden gerçekleşen milli gelir artışı istihdamda yaşanan tahribatı önleyememiştir. Bunun ötesinde, TÜİK tarafından paylaşılan resmi veriler, 2020 boyunca istihdam kayıplarının erkeklerde 531 bin, kadınlarda ise 572 bin kişi olduğunu dile getirmektedir.

Son olarak milli gelir istatistiklerinde hep en son sıraya atılan ve ekonomi gündemimizde de çoğunlukla pek söz konusu edilmeyen -hatta deyim yerindeyse örtbas edilen- bir diğer veri setiyle yazımızı tamamlayalım:

Milli gelirin bölüşümü 

TÜİK verileri, ücretlilere yapılan işgücü ödemeleri 2020 yılında yalnızca %9.6 artmışken, net işletme artığının (toplam kârların) %20.2 arttığını paylaşmakta. (Toplam ortalama enflasyonun %13.5; -emekçileri daha yakından ilgilendiren- gıda fiyatlarındaki enflasyonun ise %21 olduğunu hatırlayalım.) Böylelikle, işgücü ödemelerinin milli gelir içindeki payı geçen yıl %34.8 iken bu oran 2020 yılında %33’e gerilemiş; net işletme artığının payı ise %47.5’ten %49.4’e yükselmiştir.

Tipik bir istihdam-dostu olmayan büyüme öyküsü…

Fakirleştiren Büyüme!

Fakirleştiren Büyüme!

H. Ufuk Söylemez
02 Mart 2021

TÜİK dün 2020 yılında gayrı safi yurtiçi hasılanın (GSYH) bir önceki yıla göre %1,8 oranında arttığını açıkladı.
Tabii bu artış TL bazında ve nominal. Reel olarak ise, dolar bazında GSYH bir önceki yıl 760,7 milyar dolar seviyesinden 43,7 milyar dolar daha azalarak 2020 yılında 717 milyar dolara düştü.
Buna bağlı olarak da kişi başına düşen milli gelir (dolar bazında) 2019 yılında 9.127 dolardan, 2020 yılında 8.599 dolara gerilemiş oldu.
Yani kişi başına düşen milli gelir dolar bazında azaldı.
Bu rakam son 14 yılın en düşük seviyesine tekabül ediyor (AS : denk düşüyor) ne yazık ki.

YIL      Kişi Başına Milli Gelir
2010    10.560 dolar
2011    11.205
2012    11.588
2013    12.480
2014    12.112
2015    11.019
2016    10.883
2017    10.616
2018     9.693
2019     9.127
2020     8.599

Yukarıdaki tablodan da açıkça görüleceği üzere, Türkiye’de 2020 yılı itibariyle kişi başına düşen milli gelir, 2010 yılından bu yana geçen 11 yılın en kötüsü, en düşüğü olarak gerçekleşmiş durumda.
*
Kuşkusuz ki, bu fakirleşmenin ve ekonomik gerilemenin önde gelen sebeplerinden biri, Korona Virüs salgınıdır.
Ancak salgından önce de kişi başına milli gelir rakamları 2013 yılında gördüğü 12.480 dolar seviyesinden bu yana her yıl düzenli olarak geriliyordu.
Yani zaten 2019 yılı, önceki 10 yılın en düşük kişi başı milli geliriydi.
O zaman Korona Virüs salgının etkilerinden bahsetmek mümkün değildi elbette ki.
****

  • Türkiye yüksek dış ticaret açığı ve cari açık veriyor.
  • Borcunun milli gelire oranı yükseliyor.
  • Çift haneli enflasyon, çift haneli işsizlik ve çift haneli faizler ile gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomiler arasında “kırılgan ve riskli” olarak, “yatırım yapılamaz” bir ekonomi görünümüne sürükleniyor.

Bu nedenle, Uluslararası CDS’leri (Kredi Risk primi) hala 300 dolayında. G. Kore’nin 24.31, Çin’in 32.88, Yunanistan’ın 78.10, Rusya’nın 87.18, Japonya’nın 15.20, Almanya’nın 10,20 düzeyinde CDS risk primine sahip oldukları dikkate alındığında, Türkiye’nin ne denli riskli bir ekonomi olarak algılandığı daha açık anlaşılıyor ne yazık ki.
*
“Amma da başarılıyız lobisi” bu TL bazında nominal büyüme rakamlarına bakarak, yine-yeniden algı yaratmaya çalışacak belki ama “güneş balçıkla sıvanmaz”. O nedenle yazımızın başlığını “Fakirleştiren Büyüme” olarak koyduk. Bu deyim esasında Hint asıllı bir iktisatçı olan “J. Bhagweti’ye ait.

“Fakirleştiren Büyüme (Immiserizing Growth) teorisine göre, fakir ya da gelişmekte olan ülkelerdeki ekonomik büyümenin, aslında bu ülkelerin zararına sonuçlanmasına da mal olabileceği” öne sürülüyor.
Neyse, bunu fazla da dert etmeyelim esasında, çünkü yakında aya gidip, uzayı fethedeceğiz…

Betona 551 milyar dolar

Betona 551 milyar dolar

Erinç Yeldan
07 Nisan 2018, Cumhuriyet

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır..)

Türkiye son 7 yılda yarım trilyon Doları aşan inşaat yatırımı yaptı. 

Alınan dış borç betona gömüldü

[Haber görseli]

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2017 yılına ait “büyüme” istatistiklerini yayınladı. Milli gelirimizin 2017’de %7.4 ile yeni bir rekor kırdığını ve dünya ekonomisinin önemli başarı öykülerinden birisi olduğunu öğrendik. 
2017’nin “göz kamaştırıcı” büyüme olgusunun ardındaki etkenleri kamuoyundaki tartışmalardan biliyoruz: hanehalkı ve devletin tüketim harcamalarındaki hızlı artış; “net” ihracatın olumlu katkısı; sabit sermaye yatırım harcamalarındaki sıçrama, … Ancak bu değerlendirmeler daha çok milli geliri oluşturan parçaların incelenmesiyle sınırlı kaldığından, büyümenin niteliği ve yapısal kaynakları hakkında sağlıklı bir sonuca ulaşmamıza yeterli olmuyor. Bunun için, TÜİK’in veri eksikliklerine rağmen, daha derine inmemiz gerekiyor. 
Üstteki tabloda, küresel krizin olumsuz etkilerinin (görece) atlatıldığı ve AKP ekonomi yönetiminin artık “çıraklık” dönemini geride bırakarak, “ustalık” dönemine girdiğini ilan ettiği 2010 sonrasına ilişkin üç temel veri var. İlki Türkiye’nin dış borç stokuna ilişkin. İkinci sütunda “inşaat” sektörü katma değeri ve nihayetinde milli gelir rakamları ABD doları bazında sergileniyor. 
Türkiye’nin 2010 yılında dış borç stoku 291 milyar dolar iken, milli geliri 772 milyar dolar idi. İnşaat sektörü bu rakamın %6.2’sini oluşturmaktaydı ve dolar cinsinden hesaplandığında 47 milyar dolarlık bir katma değer üretmekteydi. 2010’lı yıllar boyunca Türkiye’de konut inşaatına dayalı bir yatırım ve büyüme stratejisini uygulamaya konuldu. Milli gelir, dolar kurundaki iniş çıkışlara da duyarlı olarak, 772 milyar dolardan 2017 sonunda 851 milyara yükseldi (toplam 78.6 milyar dolarlık artış). İnşaat sektörünün payı %8.6’ya değin yükseldi ve yarattığı katma değer 2017 sonunda 73.2 milyara ulaştı (birikimli olarak 26.1 milyar $). 
Yani söz konusu yedi yılda inşaat sektöründeki büyüme, milli gelirin toplam büyümesinin üçte birini kendi başına sağlamaktaydı. Dolayısıyla, her bir dolarlık milli gelirimizin üçte biri inşaat faaliyetiydi! 
Şimdi bu harcamaların kaynağına bakalım. Türkiye’nin 2010’da 291 milyar dolar olan dış borç stoku, 2017’nin üçüncü çeyreği sonunda 437 milyara ulaşmış. Bu rakama göre dış borçlarımızın yıllık ortalama artış hızı %5.8’e ulaşıyor. Halbuki dolar bazında milli gelirimizin yıllık artış hızı sadece yüzde 1.4!

İnşaat YUTTU

Yedi yılda milli gelirde toplam artış 78.6 milyar dolar iken, dış borçtaki artış bunun neredeyse iki katı, 146 milyar dolar.

  • Türkiye her bir dolarlık milli gelir üretirken, yaklaşık iki dolar dış borç üretmiş.

Bunun üçte birini de inşaata “yatırmış”. İnşaat yatırımlarının yedi yıllık toplamı 551 milyar doları buluyor.

  • Tam yarım trilyon dolarlık beton yatırımı yapılmış.

Bu rakamın inşaat yerine, eğitim, sağlık, sosyal altyapı ve araştırma geliştirmeye dayalı hizmet sektörlerine dönüştürülebileceği bir Türkiye’yi mevcut konjonktürde sadece tahayyül edebiliyoruz. Türkiye, yakın tarihimiz boyunca bu tür dış borçlanmaya dayalı büyüme senaryolarını sıkça izledi. 

  • Yurt içinde katma değer üretmek yerine, dış borçlanmaya dayalı ve ithalata bağımlı bu tür büyüme süreci her defasında dış ticaret açıkları, işsizlik ve yüksek enflasyon ile birlikte yaşandı.

“Bu sefer her şey değişik” diye geçiştirilen sorunlar her defasında sürdürülemez dengelerin yarattığı krizler ile son buldu.
======================================
Dostlar,

İşte bir AKP klasiği daha…

Prof. Erinç Yeldan, son derece önemli bir makro denge – dengesizlik sorununu işliyor.
Yazık oldu yarım trilyon dolar borca!
İstanbul’da depreme karşı binaların dönüşümü ne yazık ki 1999’dan bu yana 19 yılda tamamlanamadı!.

Ülkemizin taşını toprağını satan AKP iktidarı, TOKİ’yi bir kamu kurumu olarak asla elden çıkarmadı. Vahşi kapitalist bir ekonomide Devlet eliyle inşaatlar sürdürüldü. Çok rahat arsa sağlandı TOKİ’ye.. Yasal mevzuat desteği de. TOKİ sosyal konuttan giderek lüks konuta ve işyerleri, cami inşasına yöneldi. Yandaş yükleniciler zengin edildi. 1 milyona varan konut fazlası üretildi, satılamayıp TOKİ’nin elinde şişti! Konutta net arz fazlası yaratıldı!

Ancak öğrenci yurtları sorunu ülkemizde çözül(e)medi!?
Tarikatlar, cemaatlar, vakıflar, dernekler.. bu alandaydı çünkü.
Bu yurt yangınlarında masum çocuklarımız yandı!
Bu yurtlarda masum çocuklarımızın ırzına geçildi!
Durdurulamıyor da! Ciddi yatırım, bağlantılar, süren inşaatlar, stoklar, makine parkı ve inşaat işçileri.. Ne yapmalı?? Yurtdışı pazarlar ülkemizdeki aşkın kapasiteyi emecek düzeyde değil.
Bu gün frene bassanız, yıllar sonra etkili olacak..
Bir de inşaat sektöründe yaşanan İŞ CİNAYETLERİ var ödenen acı bedel kapsamında.
Bari deprem bölgelerinde yapı stokları tümüyle yenilenebilse!

Bunlar devr-i AKP’de yaşandı ve iktidar değişmedikçe ne acı ki sürecek!
Bir delinin kuyuya taş atması örneği!

Sevgi ve saygı ile. 10 Nisan 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Ege CANSEN : Müteahhitler zenginleşirken Mehmetler nasıl fakirleşir


Müteahhitler zenginleşirken Mehmetler nasıl fakirleşir
?

portresi

 

 

Ege CANSEN
SÖZCÜ,
2.11.14

 

Önce milli geliri tanımlamaya çalışalım.

Milli gelir, bir ülke vatandaşlarının yurt içinde ve dışında yarattığı katma değerlerin toplamıdır.

Dikkat edin. Milli gelir “satış hasılatları” toplamı değildir. Yani Türkiye’nin milli gelirinin
2 trilyon TL olduğu bir yılda, filanca holdingin toplam satış hasılatı 100 milyar TL ise,
o holding milli gelirin %5’ni yaratmış demek değildir. O holdingin milli gelire katkısı, ödediği ücret, kira, faiz ile elde ettiği kârın toplamıdır. Sıkça yapılan bu propagandayı yutmayın.

RANTLARLA ZENGİNLEŞME

Bir de “rant” denilen beşinci gelir türü daha vardır. Ama rant, (sözlük anlamı kiradır; çünkü ilişi mülkiyeti sayesinde elde edilir) muhasebe tablolarında bu isim altında
yer almaz. Çoğunlukla kayıt dışı olan bu gelir, eğer kayda alınmışsa, patronlar için kâr (müteşebbis geliri) aracılar için “komisyon” geliri olarak gözükür. Yandaş bir müteahhidin arsasına, emsaline göre fazla inşaat yapma izni verilir veya buna
göz yumulursa, o müteahhidin kârı artar. Artan miktar esasında “yaratıcı girişimciliğin” hakkı olan kâr değil, ranttır.

Rant da “milli geliri artırmayan kişisel gelir”dir.
Hiçbir şey yoktan var edilmediğine göre, rant da yoktan var edilmemiştir.

Rant bir hortumlamadır.

  • RANT, Hükümet veya belediyeler tarafından milletin yarattığı katma değerden, “usulüne uygun olarak” imtiyazlı kişilere aktarılan gelir veya servettir.

MİLLİ GELİR VE MİLLİ HARCAMA

Milli Gelir yukarıda tanımlanmıştı. Milli gelire o yılın “cari açık” miktarı eklenirse
“milli harcama” bulunur. Milli harcama yalnızca tüketim değildir, yatırım harcamaları da buna dahildir. Aynı cebirsel eşitlik “cari fazla” veren ülkeler için de geçerlidir.

  • Bir ülke “cari fazla” veriyorsa, o millet milli gelirinden az harcamıştır.

Vatandaşın milli gelirden anladığı da aslında milli harcamadır.
“Cari açıkla milli harcamaları artırmak” siyaseten doğru, iktisaden yanlıştır.

CARİ AÇIK DÜŞERKEN BÜYÜME

Bir ülkede, cari açık artarken de azalırken de milli gelir artabilir. Ancak, cari açık azalması, milli gelir artışından büyükse, milli harcamayı azaltır. Halk bundan hoşlanmaz. Mesela 2012 yılında, milli gelir 12 milyar $ artarken, cari açık 27 milyar $ azaldığı için milli harcama 15 milyar $ düşmüştür. Halk milli gelir azaldı sanmıştır.

Son söz: Borç zevk, ödemek acı verir.