Etiket arşivi: insan hakları Avrupa hukuku

Anayasa dezenformasyonuna hayır!

Birikim ve yıkım belli; ya yapım?

İki Devletin iki yüzyıla yayılan anayasal ve siyasal birikimi iki ayda silindi. Yıkımı aşmaya yönelik somut uzlaşma arayışları, yeniden “anayasal dezenformasyon” yoluyla gölgelenmeye çalışılıyor.

TÜRKİYE’YE ÖZGÜ…

Anayasanın üstünlük ve bağlayıcılık özelliği, eğer erkler ayrılığı bağlamında yaptırım düzeneği varsa uygulamaya yansır. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e, Anayasa Mahkemesi’nin kurulmasından insan hakları Avrupa hukuku ile bütünleşmeye kadar, kırılmalara karşın ilerleme ve süreklilikler kayda değer. Düşünsel, örgütsel ve eylemsel olarak toplumsal ve siyasal düzlemde yürütülen anayasal mücadeleler ürünü olan birikim ve kazanımlar, Türkiye’ye özgü.

SARAY’A ÖZGÜ…

OHAL ortam ve koşullarında 2017 Anayasa değişikliği, “sivil ölü kadavraları” üzerinde kurgulandı. Bu köşede ve TBMM kürsüsünde her vesile ile vurguladığım üzere, hiçbir askeri darbe ve/ya müdahalenin yapmadığı ve/ya yapamadığı biçimde iki yüz yıllık birikim ve kazanım, iki ayda silinmek istendi.

Bilgi kirliliği yoluyla yaratılan “yıkım enkazı”, aynı yol ve yöntemle korunmaya çalışılıyor. Bütçe görüşmeleri, bütçe içeriğinden çok Saray düzensizliğini örtmeye yönelik bir platform olarak kullanılıyor.

Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme (PBDBY), atanmış CB yardımcısı tarafından seçimle gelmiş kişi edasıyla çarpıtılırken, bir başka atanmış Adalet Bakanı, CB’nin olmayan siyasal sorumluluğu varmış gibi açıklamalar yapıyor. Gençlik ve Spor Bakanı ise, çekilme hakkı bile olmayan bürokrat değil de, seçilmiş kişi havasıyla onyıllar vizyonu ile coşuyor.

Kısaca, birbirinden kopuk olsalar da Saray ve bakanlar, PBDBY bekası için “anayasal dezenformasyon” yarışında.

Özetle; yıkım, Saray’a özgü olduğu için, bir “Saray yalanı” olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi (CBHS) de yalanlarla sürdürülmeye çalışılıyor.

KİMİN ANAYASASI?

TBMM’de CHP/HDP/İYİ Parti tarafından CBHS eleştirisi, her kez, “Anayasa sayfası artık kapandı” tepkisiyle karşılanıyordu AKP ve MHP’lilerce.

2020 ikinci yarısı 6 parti, anayasa raporlarını yazmaya başladı.

2021 ilk yarısı, AKP ve MHP de, “biz de anayasa yapıyoruz” dedi.

Ekim 2022’de başörtüsü gündemi fırsatıyla, yetkisiz Adalet Bakanı “anayasa örtüsü” örmeye soyundu.

28 Kasım 2022’de ise, Millet Masası, anayasa taslak metnini kamuoyu ile paylaşınca, bu kez, “biz de yaptık” yarışına girdi AKP ve MHP.

Oysa sorun, Saray Anayasası’nı pekiştirmek değil, Türkiye Anayasası yapmak.

ÇEŞİTLİLİİÇİNDE BİRLİK

Kamuoyu ile paylaşılan Anayasa taslağı, yasama+yürütme+yargı başlıkları ile sınırlı kalmalı idi; iki nedenle:

-2017 kurgusu, yasama + yürütme + yargı erklerini, doğrudan veya dolaylı biçimde tek kişili yürütmede birleştirdiği için, hak ve özgürlükleri boğdu. Bu nedenle, yargı bağımsızlığı temelinde erkler ayrılığını sağlamak öncelikli sorundu.

-Hak ve özgürlükler ise, bütünlüklü bir biçimde, katılım süreci işletilerek ve uzmanların katkısı sağlanarak ayrıca ele alınmalı idi.

Son dakikada hak ve özgürlüklerin torbalanması!, ana amacı gölgeledi.

Kuşkusuz, programları ve dünya görüşleri birbirinden çok farklı siyasal partiler arası uzlaşma metni, “çeşitlilik içinde birlik” simgesi olup, bir başlangıç eşiği.

Toplumun sahiplenmesi, eleştiri ve özeleştiri süreci ile sağlanacak.

Yöntem sorunu yanı sıra, dil ve içerik sorunu üzerine de söylenecekler az değil. Ama şimdilik, uzmanlık eksiğine işaretle yetineyim.

Ekmek/su/hava kadar önemli olduğundan her bireyin günlük yaşamında var olan Anayasa, bir bilgi, bilim ve uzmanlık işi aynı zamanda.

Bu nedenle, kişi+parti+devlet birleşmesine neden olan Saray iktidarını ayraç içine almak için, demokrasi yolunda doğru bilgi için anayasa bilimi ve uzmanlık gözardı edilmediği sürece, “anayasal dezenformasyona hayır!” denebilir. Fikir yerine fizik (yumruk) kullanan sözde temsilcilerin bulunduğu bir Meclis’te, bilgi ve uzmanlığı öne çıkarmak, her zamankinden daha yaşamsal.

Prof. Kaboğlu: “YSK kararı için AYM’ye de AİHM’e de gidilebilir.”

Anayasa Hukuku Profesörü Kaboğlu:
“YSK kararı için AYM’ye de AİHM’e de gidilebilir.”

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır..)
Anayasa Hukuku Profesörü İbrahim Kaboğlu,, “Kimin başvuracağı, başvuru yollarının nasıl kullanılacağı Adalet Bakanı’nın yetkisinde değil.” dedi.

Anayasa hukuku profesörü İbrahim Kaboğlu, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın Yüksek Seçim Kurulu (YSK) kararları ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) gidilemeyeceği ve referandumların AİHM’in yetkisi dışında olduğuna dair sözlerini değerlendirdi.

Bianet’te yer alan habere göre, AYM’ye YSK’nin kararını götürmenin önünde bir engel olmadığını söyleyen Kaboğlu, Avrupa hukuku açısından AİHM’e de gidilebileceğini ifade etti.

Adalet Bakanı’nın böyle bir açıklama yetkisi olmadığını belirten Kaboğlu,

  • AYM’ye ve AİHM’e başvuru hakkı bir bireysel haktır. Kimin başvuracağı, başvuru yollarının nasıl kullanılacağı Adalet Bakanı’nın yetkisinde değil. AYM’ye YSK kararını götürmenin önünde bir engel yok. Tabii nasıl karar verir, başka bir şey…” diye konuştu.Kaboğlu şöyle devam etti:
  • “Hem muhalefet partileri götürebilir, hem de seçmenler bizim oy hakkımız ihlal edildi diye, Anayasa’nın 67. maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 1 No’lu Ek Protokolü Madde 3 ihlal edildi diye götürebilir.”
  • “AİHM açısından bu konu İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi 1 No’lu Ek Protokolü’nün 3. maddesinde düzenleniyor: Serbest seçimleri düzenleme hakkı. Referandum da zaten en büyük seçimdir. Dolayısıyla yasama seçiminin yararlandığı bir alanda halk oylaması yararlanamıyor demek bir görüş ifade etmektir ama insan hakları Avrupa hukuku açısından geçerli bir görüş değildir.”
  • “Bu bağlamda AİHM’e de gidilir. AİHM’in geliştirdiği serbest seçimleri düzenleme hakkının Türkiye’ye yüklediği yükümlülükleri yerine getirdi mi, getirmedi mi, onu denetleyecek…”Kaboğlu AYM’nin de AİHM’in de başvuruyu çevirebileceğini, ihlal kararı vermeyebileceğini belirtti, ancak “Götürülemez” demenin yanlış bir bilgi vermek olduğunu söyledi.
  • “Bu konularda az konuşsalar, halk oylamasının sonuçlarının haksızlığını bu kadar teşhir etmemiş olurlar.”Bozdağ: YSK’nın kararı doğru bir karardır, AYM’nin yetkisi yok
    ==========================================
    Dostlar,

Erdoğan ve Adalet Bakanı Bozdağ büyük telaş içindeler..

Suçluların telaşı olduğu ortada. Haydi Erdoğan hukukçu değil ama Bozdağ gene baltayı taşa vuruyor.. OHAL kararnameleri ile Anayasa’nın ihlal edilebileceğini fetva buyuran alim!

Yaşamını Anaysa hukukuna adayan, yaş haddinden emekli olmasına 1-2 yıl kalmış Türkiynin
en kıdemli Anayasa Hukuku hocalarından Prof. İ. Kaboğlu’nu OHAL Kararnamesi ile sorgusuz – sualsiz – savunmasız, tümüyle hukuk dışı olarak kamu görevinden uzaklaştıran AKP iktidarı, peşin peşin yüksek yargıya (AYM) talimat verme peşinde! Ne hazin ve bunaltıcı bir tablo..
Erdoğan Danışmanlarını gözden geçirmeli… Kendini de elbette..
Bunlardan biri Anayasa Hukukçusu olduğu söylenen Prof. Burhan Kuzu..
Gerçek Anayasa Hukukçusu Prof. Süheyl Batum ile ortak TV programlarında,
adıyla hitap ederek Burhan Kuzu’nun ipliğini pazara çıkarmıştı..
Şu dakikalarda Haber Türk’te konuşmakta.. (20.4.17, 23:40) YSK’nın halkoylamasını
iptal istemi 10’a 1 oy çokluğuyla reddedilmişti. Sunucu, bu tek karşıoyu özetleyerek yorumunu soruyor Prof. Kuzu’ya.. Yanıt.. “..külliyen yalan ve yanlış..” oluyor hemen..
Kuzu, AKP’nin İstanbul Milletvekili.. RTE’nin hukuk başdanışmanlarından..
İstanbul Hukuk Fakültesi öğretim üyesi.. Yakışıyor mu YSK üyesi bir yüksek yargıcın hukuksal kanısına “..külliyen yalan ve yanlış..” demek? İkisi de hukukçu.. meslek etiğine sığar yanı
var mı? Üstelik Kuzu’nun bu karşıoy yazısını okumadığı da programda anlaşılıyor.
“Ne diyor??” diye sunucuya soruyor.. ve yüksek yargı bir meslektaşına hakaret ediyor..
Kuzu gibi yandaş danışmanlar kim bilir Erdoğan’a ne gibi zehir – zemberek yanıltıcı,
bilgiye – liyakata dayanmayan… raporlar veriyorlar..

Eh Erdoğan da bu tür yorumlar istiyor olsa gerek ki nabza göre şerbet sunuyor danışmanlar.
Atın sahibine göre kişnemesi benzetmesi mi, tencere – kapak benzetmesi mi desek??
Fakat olan Türkiye’ye oluyor..
Erdoğan Trump’ın telefonda kendisini kutladığını söylüyor, Beyaz Saray hemen yalanlıyor!
Ne denli utandırıcı, yüz kızartıcı bir durum ama “asayiş berkemal” gene de, her nasılsa?!
Erdoğan, Merkel’in suçluluk duygusu ile kendisini hala kutlamadığını söyleyebilecek ölçüde kendinden geçmiş durumda ve müritler – ümmet alık alık izlemekte..

Halkoylamasında yapılan muazzam hileleri BND (Alman ulusal istihbarat örgütü),
Merkel’in önüne saatler içinde belgeleriyle koymadı mı sanıyorlar bunlar??

Sevgi ve saygı ile. 20 Nisan 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com