Etiket arşivi: İmralı ile sürüdürülen / dayatılan “barış sürecinin” arkaplanı

RİFAT SERDAROĞLU : İki İzmirli

RİFAT SERDAROĞLU

portresi3

İki İzmirli

İzmirli demokrattır. Özgürlükçüdür. Kimseden emir almaz. Bakan aracı geçecek diye yolları kesen trafik polisi ile kavga eder, arabasına “yuh” çeker, sırtını döner.

İzmirli kadınlar çok cesurdur. Ata’sına, Cumhuriyet’e, Lâikliğe, çağdaş yaşama
hakaret edene derhal müdahale eder.

İzmirli, kimsenin etnik kökeni ile ilgilenmez.
Cumhuriyetin temel ilkelerine saygı duyan herkesi kardeşi sayar.

İzmirli çalışkandır. Ne işadamları, ne öbür İzmirliler devletten avanta almazlar.
İzmir’den bir tane bile “Deniz Feneri”, “Yimpaş” , “Jet Fadıl” çıkmaz.

İzmirliler çalışırlar, vergilerini öderler, inançlarını Allah rızası için yaşarlar.
İnsan gibi eğlenirler. Rakı da içerler, ayran da. Kimse onlara ne yapacağını,
ne içeceğini söyleyemez…

Binali Yıldırım, İzmir Milletvekilidir ve kendisini İzmirli olarak kabul eder.
Fatih Çekirge ise doğma büyüme İzmirli olduğunu ve bununla gurur duyduğunu söyler.

Biz İzmirliler, “İzmirliyim” diyen her vatandaşımıza kapımızı ve gönlümüzü açarız.
Etnik kökeni, doğum yeri bizleri hiç ilgilendirmez. Yeter ki “İzmirli” duruşunu bozmasın.

İzmir’de doğup da “İzmirli duruşundan” “biat” kültürüne tenzili rütbe edeni de,
İzmirli olduğunu söylediği halde şartsız itaat etmeyi (biat) sürdüren sözde İzmirlileri anında anlarız. Bunlar artık bizler için “Çakma İzmirlidirler”, ağızlarıyla kuş tutsalar
onlar “İzmirli” olamazlar.

Çakma İzmirli Binali Yıldırım; Pazar günü İzmir’de,

“Ne pazarlığı yaptınız, diyorlar. Biz de diyoruz ki, biz bir pazarlık yaptık doğru.
Tek Devlet, Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Vatan. Bunun dışında pazarlığımız yok.
Terör nedeniyle 400 Milyar Doları aşan bir kaynağımız yok olmuş.
Bu kaynak bir hiç uğruna gitti, arkada birçok gözyaşı bıraktı” 
dedi.

Binali Bey, sizin uyanıkken düşündüğünüzü, zekâ düzeyi düşük olan bir İzmirli uykusunda düşünür. Siz İzmirlileri kendi zekânızla mı kıyas ediyorsunuz?

Karayılan denen çıyanın dedikleri ne olacak? Adam açıkça, Türkiye’yi tehdit edip Özerk Yönetim-Kürdistan’a statü- Öcalan dâhil tüm PKK’lı katillerin serbest kalmaları için anlaşma yapıldığını söylüyor.

400 Milyar Dolarımızı bu katiller harcatmadı mı?

‘Bir hiç uğruna’ dediğiniz şeye biz İzmirliler “Vatan Savunması” deriz.

Kurtuluş Savaşımız sırasında, sizlerin “Fikir Dedeleriniz” İngilizlerin-Fransızların kucağında otururken, biz İzmirliler düşmana “İlk Kurşunu” atıyorduk.
Eğer bugün siz Bakanlık koltuğunda oturuyorsanız, bunu “biat kültürü” ile yetişenlere değil, İzmirli ruhuyla yetişen “Çılgın Türklere” borçlusunuz.

Sonradan Bozulmuş İzmirli Fatih Bey; Pazartesi yazısında;

“Biliyorum çok kızgınsın. Biliyorum tartışırken karşındakine ‘bayrak açma’ diyorum diye kızıyorsun. Ve sonra ‘Türk Bayrağı açmak suç mu?’ diye sorup daha da kızıyorsun. Bir devlet kendi topraklarına bayrak dikip övünür mü?
Dünyada hangi ülke kendi dağına bayrak dikip poz verir?..” 
dedi.

Fatih Bey,

Dünyanın hangi ülkesinde bir terör örgütü 54 000 kişinin ölümüne ve o ülkenin
400 milyar Dolarlık bir ekonomik kaybına neden olmuştur?

PKK terör örgütü, bu ölüm ve kayıpları örneğin Amerika’da yapsa idi, neler olurdu? Terör örgütünden, üyelerinden bir tanesi sağ kalır mıydı?
Örgüt üyelerinin yakınlarından adaya gönderilmeyen kalır mıydı?
Bir Amerikalı gazeteci, sizin dün yazdığınız yazıyı yazabilir miydi?

Fatih Bey, bırakın bizim şanlı bayrağımızla uğraşmayı.
Eğer yüreğiniz yetiyorsa, asılan PKK paçavraları ve cani Öcalan’ın posterleriyle uğraşın.
Ama yapamazsınız, çünkü onların elinde silah var, değil mi?
Gücünüz, eline Türk Bayrağı alıp sallayan insanlarımıza yeter.
Siz mi İzmirlisiniz?

Değerli Okurlar;

AKP İktidarının 11. Yılında;

  • PKK paçavrası – Öcalan posteri taşımak serbest / Türk Bayrağı yasak.
  • Atatürk’e küfretmek serbest /Atatürk demek, O’nu savunmak yasak.
  • Hizbullah Terör Örgütünün Cumhuriyete hakaret etmesi serbest/ Cumhuriyeti savunmak yasak.
  • Tarikatlar-Cemaatler serbest/Türkiye Cumhuriyeti yani TC yasak.
  • Ümmet olmak serbest/ Türk Milleti olmak yasak hale geldi.

“Hukuksal altyapısı” olmayan ve AKP Hükümetinin adına “Barış Süreci” dediği,
“İhanet Çemberini” mutlaka kıracağız.

Türk Milleti bu tuzaktan da çıkacak ve herkese yaraşır olduğu dersi verecektir.

YOK SAYILAN 3 KADIN

Dostlar,
Sayın Rifat Serdaroğlu‘ndan müthiş bir yazı ulaştı. PKK’nın içyüzünü,
Paris’te öldürülen PKK’lı 3 kadın olayının ve İmralı ile sürüdürülen / dayatılan “barış sürecinin” arkaplanını bütün çıplaklığıyla ortaya koyan çok önemli bir yazı.
Tarihsel değerde belki de..
Sayın Serdaroğlu’na teşekkür eder, bu çok başaılı ve uygun zamanlamalı yazısı için kutlarız.Eski Sağlık Bakanı (DYP’li) Sayın Rifat Serdaroğlu salt saptama yapmakla da kalmıyor. Başbakana, Genelkurmaya, MİT’e, Emniyet’e net çağrıları var..

Bu yazı çok okunmalı ve Türkiye gözünü açmalı artık..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 18.1.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

====================================================RİFAT SERDAROĞLU

portresi

YOK SAYILAN 3 KADIN…

Bugün, size Türk Toplumundan özellikle saklanan bir gerçeği,

  • Kürt kökenli kadınlara PKK Terör örgütü yöneticileri tarafından uygulanan işkenceleri

ve bunlardan yalnızca biri olan “3 Kadının” yaşadıkları vahşeti anlatacağım.
Değerli Yazar-Gazeteci Kıymet Nadir Bindebir 2010 yılında bu konuda bir yazı yazmıştı.

Eşimin ve benim tüylerimizi diken-diken eden bu yazıyı hiç unutmadım.
Kıymet Nadir Bindebir yazısını, 1991’den 2003’e kadar yani 12 yıl dağ kamplarında sürünmüş PKK militanı Kürt kızı Dilaram’ın “Özgürlüğe Kaçış” adlı romanından derlemişti.

HEVİDAN

“Korucu kızı Hevidan çok küçüktü, 12 yaşındaydı.

Apo’nun çıkardığı “Korucu kızlarını kaçırıp PKK’lı yapma” kanunuyla kaçırılıp getirilmişti.

1997 yılında 16 yaşına basmıştı. Kaçma planları yaptı ama anlaşıldı, tutuklandı. İnfaz kararı verildikten sonra Hevidan’ın eline kazma-kürek verip mezarını kazdırdılar. Temmuz sıcağında çukur açarken söylediği türkü dağlarda yankılanıyordu. Son isteği sorulduğunda af dilemedi. ‘Kahrolsun Apo!’ dedi,
o köylü kızı. ‘Ahım sizin boynunuzda kalacak’ diye bağırdı!

İnfaz mangasındaki tek bacağı protezli Siirtli Rengin, Hevidan’ı gözünü kırpmadan taradı. Ölmüyordu bir türlü. Kadınlar başını taşlarla ezerek öldürdüler!”

**********

DİLARAM

Öcalan’ın Şam’daki evine Yoğunlaştırma Evi denir.
Yoğunlaştırma Evine bakire genç ve güzel kadınlar alınır.
Vahşi herif, ‘Çöl Güzeli’ kızlardan hoşlanırdı ama sarışınlara daha çok ilgi duyardı. Ben de Yoğunlaştırma Evine çağrıldım.

Apo bir gün beni masaja çağırdı. Gittim, ılık su dolu leğendeki ayaklarını yıkadım. Hani köy ağaları gibi. Beni azarlamaya başladı, bilmiyorum diye. Sırtüstü uzandı, şimdi bütün vücuduma, dedi. Anladım neler olacağını.
Çünkü cinsel istek uyandığını gördüm.
Soyun, dedi. Soyundum. İç çamaşırlarını da çıkar, dedi.
Ayağa kalkıp sarılıp sıkınca korktum. Kendimi savunmak için Apo’ya vurdum.
3 yumruk attı yüzüme ve kafama. Küfretti bana.

‘Düşkün, fahişe, rezil kadın.
Seni özgürleştirmeye, tabulaştırdığın zincirleri kırmaya çalışıyorum.’ dedi.

Titrediğimi görünce kovdu beni. ‘Sen köle kalacaksın’ diye bağırdı.
Ama bu daha ilk denemeydi. Dışarıda bekleyen tecrübeli kadınlar beni
psikolojik olarak hazırlanma toplantısına çağırdı. Ağladım. İçlerinden biri,
Osmanlı Sarayındaki Valide Sultan gibiydi. Beni azarladı.
Başkan bizi özgürleştiriyor. Sen özgürleşmek istemiyor musun?
Başkana erkek gözüyle bakıyorsun.

  • O Başkan; O zincirlerimizi kıran bir peygamber.’

Beni akşam yemeğinden sonra yine çağırdı Apo. Bu kez çözülmüştüm.
Kime derdimi anlatacaktım? O ana kadar ölüme hiç bu kadar yaklaşmamıştım. Bekâretimi aldı.”

**********

ROHAN

7 aylık hamile Rohani’nin Zele’de infaz edildiğini Osman Öcalan da
Cemil Bayık da iyi biliyor. Çünkü onlar karar verdi. 1991’den beri arkadaşımdı.
Suriye-Kamışlılı’ydı. Son isteğini sordular :

‘Çocuğumun hayatını bağışlayın. O doğduktan sonra beni idam edin’ dedi.

Suçu biriyle ilişki kurmasıydı. Babasına dokunmadılar.
Rohani, karnını kuşakla bağlıyordu ama büyüyünce gizleyemedi.
Açığa çıktı. İnfaz manga komutanı, Cemil Bayık’a Rohani’nin son isteğini söyledi.
Cemil Bayık, ‘Hayır, idam edin’ dedi. Karnında bebeğiyle öldürüldü.”

**********

PKK’lı kadınların yaşadığı bu ve benzeri binlerce vahşet “Yok” sayıldı.

Kimse görmedi, bilmedi.

Yaşar Kemal-Orhan Pamuk-Elif Şafak-Kandil Bülbülü Hasan Cemal-

Hepimiz Ermeni’yiz diyenler bu vahşeti hiç görmediler.

PKK ve Öcalan canisi tarafından hayatları-namusları-onurları çalınan ve

“bunları T.C. Askeri öldürdü” denilip bir çukura atılan zavallı kadınları
kimse görmedi, onlar için iki satır yazmadı, bir Fatiha okumadı.

Sevgili AKP’li dostlar;

İşte sizlere “Çözüm” diye içirilen zehir bu. Genel Başkanınız, eli kanlı katile
“Siyasi Lider” payesi verip, sizlere çözüm diye şehit kanlarını içirecek.

Yoksa akan kanın durmasını, ölümlerin bitmesini hangi vicdan sahibi insan istemez.

Fakat anlaşılmayan konu şudur:

Bu katiller sürüsü ile çözüm aramak, Azrail ile alay etmeye benzer.

  • Kendi kökeninden kadınlara, hem de karnında bebek olduğu halde acımayan mahlûklara ve onların tecavüzcü başkanlarına,
    hangi “aklı kıt” güvenebilir ki?

*Türkiyeli Başbakan                                              ;

Sizin deyiminizle, “Sürecin devamı için”  görüşmeyi şart koştuğunuz İmralı Canisini şimdi daha iyi tanıdınız. Size önerim, Öcalan’a eskortluk yapacak yeni bir birim oluşturmanızdır. İmralı Canisi rahatlarsa, müzakereler daha iyi geçer.

Muhteşem Yüzyıl dizisindeki Hürrem’in giysilerinden rahatsız olan siz,
yukarıdaki gerçek olaylara ne diyeceksiniz?

*MİT Müsteşarı Hakan Fidan                                    :

Siz T.C. Devletinin bir memurusunuz. Öncelikli göreviniz, yukarıda anlattıklarım gibi binlerce olayın arşivlerinizde bulunan belge ve kayıtlarını çıkarmak ve
Türk Milletine bu çapulcuların gerçek yüzlerini anlatmak olmalıdır.

Önce görevinizi yapın, Türk Milleti kiminle pazarlık yaptığınızı iyice bilsin;
sonra isterseniz Öcalan ile isterseniz Kandil’deki canilerle buluşmaya gidersiniz.

*Bülent Arınç Başbakan Yardımcısı                            ;

İnanın sizi çözmekte, anlamakta çok zorlanıyorum.
Türk Milleti Atatürk için gözyaşı döker, siz Seyit Rıza için,
Türk Milleti şehit subay Kubilay için gözyaşı döker, siz Derviş Memed için,
Türk Milleti PKK’nın öldürdüğü kadınlar-çocuklar için ağlar, siz ölüm emri veren Sakineler için.
Siz başörtüsünü namusunuz kabul edersiniz, sonra tecavüzcü katil ile kol kola çözüm ararsınız! Bu nasıl bir anlayış!

**********

Türk Ordusunun Genelkurmay Başkanının, MİT Müsteşarının, Emniyet Genel Müdürünün ellerinde bulunan; PKK’nın yaptığı örgüt içi infazlar, işkenceler, cinayetler, hırsızlıklar, haraçlar, uyuşturucu ticareti, PKK’nın nihai hedefi ile ilgili belge ve bilgiler önce Türkiyeli Başbakan’a, sonra da Türk Milletine açıklanmalıdır.

Açıklayın,

  • Türk Milleti AKP İktidarının kimlerle pazarlık yaptığını anlasın.

Açıklayın yoksa sizler de bu belanın altında ezileceksiniz.

Sağlık ve başarı dileklerimle.
15 Ocak 2013

RİFAT SERDAROĞLU
riftserdaroglu@gmail.com
twitter.com/rifatserdaroglu
0 532 211 00 11