Etiket arşivi: Ermeni soykırımı yalanı

24 NİSAN KORKUSU

24 NİSAN KORKUSU

Dr. Ceyhun BALCI
https://cumhuriyetciyorum.wordpress.com/2019/04/24/24-nisan-korkusu/

Kural değişmedi! Bu yıl da 24 Nisan kaygı kaynağı olmayı sürdürdü. Fransa ne yaptı, ABD ne diyecek ya da bu konuya bugüne değin kayıtsız kalmış olanlar
canımızı sıkacak adımlar atacaklar mı sorusu zihnimizi kemiriyor. Bu yılın yıldızı bu yalanı hortlatmaya çalışan Fransa oldu!

F_SOYKIRM_İNF_1

T.C. Cumhurbaşkanlığı sitesine bu yıl durumu kısa ve öz şekilde anlatan bir görsel konmuş olması olumlu bir gelişme sayılmalı.

Emperyalizmin halklar arasındaki çelişkiler üzerinden yol alma anlayışına odaklanılmadan bu konuyu anlamak son derece zor görünüyor. Türkiye dize getirilme adayı olduğu sürece Ermeni Soykırımı yalanı kapımızdan eksik olmayacaktır. Oysa, Türkiye’nin eli öylesine rahat ve sağlam ki!

İsviçre-Perinçek Davası’nın AİHM tarafından karara bağlanması sonrasında tarihsel gerçeğe hukuksal dayanak eklenmiştir. Bu konuda ağzını açanın gözünün içine sokacağımız kapı gibi bir belge var artık elimizde. Denebilir ki; bu belgenin varlığında savunmaya çekilen taraf olmaktan çıkıp atağa geçmemiz doğru olacaktır. AİHM kararına dayanarak Avrupa başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde tarih çarpıtılarak ders kitaplarına sokulan yalanların temizlenmesi sağlanabilir.

perinçek-isviçre

Öte yandan, SOYKIRIM adı altında tanımlanan insanlık suçu II. Dünya Savaşı sonrasında Nazilerin Yahudilere karşı yaşama geçirdiği uygulamayla ilgilidir. Başka deyişle, SOYKIRIM niteminin bunun dışındaki bir olayı nitelemesi uluslararası bir karara dayanmak zorundadır.

Böyle bir şey elbette söz konusu olmamıştır, olamayacaktır! Akla gelebilecek her ortamda ve hemen her yolu deneyerek ERMENİ SOYKIRIMI yalanını dayatmaya çalışanların yargıya başvurmaktan ısrarla kaçınması dikkate değer bir ayrıntıdır. Bu seçeneğe bugüne dek başvurulmamış olması akla getirilmediği için değil kazanılması olasılığı bulunmadığı içindir.

  1. Dünya Savaşı sırasında emperyal kışkırtma sonucu yüzyıllarca birlikte yaşadıkları bir topluma karşı silahlı kalkışmada bulunan Ermenilerin ülkenin ve vatanın kalımı için göç ettirilmesidir. Bir örnek verelim! 2. Dünya Savaşı sırasında Pearl Harbour baskını sonrasında ABD’de 100 bini aşkın Japon kökenli Amerikan vatandaşının Batı kıyılarından iç kesimlere göç ettirilmiş olduğunu; bununla da yetinilmeyip bu kişilerin toplama kamplarında tutularak özgürlüklerinin bile kısıtlandığını bilen var mıdır ki soran olsun! Yüz bini aşkın Japon kökenlinin Japonya’yla savaşa girişen ABD’nin güvenliğine tehdit olarak görülmesi karşısında Anadolu’nun doğusundaki Ermenilerin göç ettirilmesi arasında dağlar vardır. Uzak olasılık üzerinden 100 bin kişiyi göç ettirenlere ağızlarını açtıkları anda sorulması gereken sorudur bu!

51G09LNzHQL

Posted_Japanese_American_Exclusion_Order_0

Gelinen bu noktada Ermeni Soykırımı yalanı konusunda her yılın 24 Nisan gününde kurbanlık koyun gibi kaygıyla bekleyen bizlerin başkalarının yaptığından çok kendi yapmamız gerekenleri anımsama ve yaşama geçirme zamanıdır. Hem tarihsel hem de hukuksal dayanaklarımız bu denli güçlü olduğuna göre bu korku ve kaygı neden diye sormaktan alamıyor insan kendisini!

Birkaç söz de Beşinci Kol’a gelsin! Fırsat buldukça tanımaktan ne çıkar, tanıyalım kurtulalım demekten çekinmez böyleleri Ne olacağını kısaca özetleyelim!

ermenilerden-ozur-dileme-kampanyasinin-arkasindan-hangi-amerikali-cikti-1712081200_m

Ermeni Soykırımı yalanı üzerinden yol almaya çalışanların konuyu mahkemeye götürmekten ısrarla kaçındıklarından söz etmiştik az önce. Kazanamayacağı davaya gitmek yerine kabul ettirme üzerinden kazanım sağlamaktadılar.

Tanınma, Tanıtma, Toprak, Tazminat dörtlüsü bu önemli olayda son derece kilit rol oynamaktadır. Tanıma’yla bitmeyecektir iş! Tanımak kabul etmek olduğuna göre Tazminat hemen onu izleyecektir. Çıkacak Tazminat’ın bugünkü değerlerle ödenmesi söz konusu olamayacağına göre! Hemen ardından Tazminat ödeyemiyorsan Toprak ver denecektir.

6a840ad1633b68b178e5d66b88c61aed

Şimdi anlaşıldı mı bu önemli ayrıntıdan habersiz (ya da haberli ve hıyanet içinde) olan cahil aydınlarımızın başımıza sarmaya çalıştığı dert?

“Aydın” etiketiyle donanmış “öğrenimli cehaletin” en büyük tehlike olduğunu bir kez daha altını çizerek vurgulamak gerekiyor.

ERMENİ SOYKIRIMI YALANI, Türkiye’nin emperyalizmle mücadele sınavındaki önde gelen soru(n)dur.

Bu soru(n) anlaşılırsa çözüme erişmek hiç de zor olmayacaktır.

2-tek-kisilik-ordu-sukru-server-aya-yogun-bakimda

Yakın zamanda yitirdiğimiz TEK KİŞİLİK ORDU Şükrü Server AYA’nın anısına saygıyla…

ÖZ-KARA


ÖZ-KARA

portresi
Dr. Ceyhun BALCI

12.08.2015

 

 

ÖZ’ÜNE DÖNEN KARA’NLIKLAR!

Türkiye geçtiğimiz 7-8 yıl boyunca yargıç/savcı kılıklıların terörüyle sarsıldı. Kişilerin başına gelenler de hiç kuşkusuz önemliydi! Bu nedenle aramızdan ayrılanların adlarını bile bir çırpıda sayamaz olduk! Hesabı sorulmalıdır! Ama, asıl hedef Türkiye’ydi! Emperyalizm (AS: ve yerli işbirlikçileri), adliyeden devşirdiği piyonlarla tek kurşun atmadan koca bir orduyu teslim alabildi. Parti önderleri, aydınlar, yazarlar ve onlara eklenen başkaları! Tek suçları vatansever olmak olan insanlara darbecilik yaftası yapıştırılmak istendi.

İlginç bir not   : Hakkında iddianame düzenlediklerinden birisi olan Mehmet Perinçek
“Ermeni Soykırımı Yalanı”yla ilgili akademik çalışmalarıyla tanınır. (AS: Bu devşirmeler) Akademik çalışmaları iddianameye terörist faaliyet olarak yazabilecek denli piyondu!
Önce Gürcistan’a oradan da Ermenistan’a kaçması manidardır (AS: anlamlıdır). Türkiye’de Ermeni Soykırımı Yalanı bayraktarlığı yaptığına göre orada el üstünde tutulacaktır. Türkiye
ve Ermenistan arasında suçlu ve zanlıların iadesi anlaşması olasılıkla yoktur. Dolayısı ile burnumuzun dibinde adaletten kaçabilecektir, yıllar boyunca adaleti ters yüz etme becerisi gösterebilmiş bu adam!

Şimdi kimi sorular soralım    :

Bundan 8 yıl önce Ümraniye’de metruk bir evde bulunduğu öne sürülen el bombaları ile tetiği çekilen Ergenekon sürecinin (AS: tertibinin) ne olduğu daha baştan tüm açıklığıyla ortaya çıkmıştı! Devşirilerek tanık da yapılan suçlu Osmanım olgusu; biraz daha uzak geçmişinde
Çine (AS: Aydın’ın ilçesi) görevi sırasında haraç toplamaya varan kara lekeler…
Say say bitmeyecek tuhaflıklar!

Her şey bu denli ortadayken!

AKP’ye ve davanın eşsavcısı RTE’ye soru sormaya gerek yok! İktidar kavgası sonrasında aralarına kara kedi girmese, Cemaatle kol kola yürüyüşleri sürüyor olacaktı.

Bu düzmece, kumpas davalar sürecinde TSK’nin üst düzey komutanlarına sormadan geçemeyiz! Ellerinizle çakallara teslim ettiğiniz çok sayıda değerli subayınızın saf dışı bırakılmasına
nasıl rıza gösterdiniz? Kumpasın karşısına dikilmek bu kadar zor bir iş miydi?

Siyaset kurumu da az suçlu ve kusurlu değildir!

Darbecilikle mücadele edilmeli, hukuka güvenilmeli, yargı her şeyi çözer.. yollu uydurma yaklaşımlarınızdan dolayı bugün en ufak rahatsızlık ve utanç duymuyor musunuz?

Bir soru da insanlarımıza!

Birileri canını dişine takıp Silivri kapılarını zorlarken oralı olmayanlar; oralı olur görünüp ortalıkta görünmeyenler! Ya da “Türkiye bağırsaklarını temizliyor..” türünden iğrenç sözlerle hukuksuzluğu göz ardı edenler!

Kabahatin birazı da sizde değil mi? İçiniz rahat, alnınız ak, başınız dik mi?

İçinde yer aldığı şebeke son bir iyilik (!) yaptı belli ki savcı kılıklıya!
Kumpasla Silivri’ye sürdüklerinin yerinde biraz zaman geçirse çok (AS : daha) ibretlik olurdu!
Olmadı, olamadı!

Bu namus yoksunluğunun peşi bırakılmamalı!

Er ya da geç hesap sorulmalı! (AS : yasal) Bedeli gereğince ödetilmeli!

Bu gerçekleştiği gün kafamızı yastığa iç rahatlığıyla koyabiliriz!

Ergenekon tutuklamaları sırasında yasasız biçimde göz altına alınan; ardından kumpas gereğince cezaevine gönderilenlerin başı dik ve haykırarak görüntü verdikleri unutulmuş olamaz!

Gürcistan üzerinden Ermenistan’a kaçan savcı kılıklıların basına yansıyan insan içine çıkamayacak durumdaki görüntüleri her şeyi fazlasıyla anlatıyor aslında!

Kaçış görüntüleri:
http://www.aydinlikgazete.com/politika/savcilarin-kacis-goruntuleri-yayinlandi-h75348.html

========================

Dostlar,

Saygıdeğer meslektaşımız Dr. Ceyhun Balcı (O bu unvanını bile kullanmıyor..
İzmir’de Yetenekli bir ortopedik cerrahi uzmanıdır oysa..)
bizim de yazmak istediklerimize
aracı olmuş.. Sağolsun.. Kalemi ve zekası güçlüdür, bizden daha iyisini yapmış..
Yine de, O’nun engin hoşgörüsünü bildiğimizden, yer yer ayraç içinde önerilerimiz oldu..

Bu 2 eski savcının kaçmasına göz yumulduğunu düşünüyoruz. Örtük bir uzlaşmaydı bu sanıyoruz. Çünkü görevden uzaklaştırılmalarına (meslekten ihraç) ek olarak bir de tutuklansalaradı, belki de yargılanma süreçlerinde kimileri için tehlikeli olabilecek açıklamalarda bulunabilirlerdi..

Gün ola harman ola..
Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste..

Sevgi ve saygı ile.
12 Ağustos 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Prof. Yaman Örs : Seçimler ve büyük yalanlar

Seçimler ve büyük yalanlar

Bu yalanların konuları, tarihsel sıralanmalarıyla şöyledir:

– Büyük “Ermeni Soykırımı” yalanı.
– “27 Mayıs”ın geniş bir toplum hareketi ile birlikte giden
kaçınılmaz bir askeri ihtilal olmayıp bir “askeri darbe” olduğu yalanı.
– Avrupa Birliği’ne girilmeyeceği gerçeğini saklayan ülkemizde
bir Avrupa Birliği Bakanlığı’nın bulunuşu.

Yaman_Ors_portresi

 

Prof. Dr. Yaman Örs
AYDINLIK
portalı, 24.6.15 

 

 

Demokrasiyi seçimlerle bir tutan, onları neredeyse özdeşleştiren düşünüş biçimi, yalnız ülkemizde değil, daha başka ülkelerde, bu arada gelişmiş olanlarda hiç de az olmayan sayıda önemli sayıda yandaş bulmuş görünüyor. Ben burada doğrudan bu konu üzerinde durmaktansa, seçim sürecinde söz konusu olan iki kesimin, “seçilenler”le “seçenler”in konumunu; daha doğrusu bu konumdaki yaklaşımlarını çok kısa biçimde ele almak; sonra da, ülkemizde yaklaşan seçime yönelik olarak seçmenlerin parti seçimi konusuna kısaca değinmek istiyorum.

SEÇİLENLER

Bence bu konudaki görünüm, birbiriyle yakından ilişkili biçimde gelişmiş olan Yeni Dünya Düzeni ve Modernlik Sonrası (Post-modern) düşünüş biçimi ile de önemli ölçüde bağlantılıdır. Bu görünümde en başta şu gelişmeleri sayabiliriz. İnsanlarda aşırı bir öznellik ve bencillik; paraya ve onunla elde edilen ne varsa onlara verilen değerin “büyük yükselişi”; çıkarcılığın, alancılığın, genel olarak ahlâkdışılığın, başka kötülüklerin büyük boyutlara ulaşması… Seçilecekler arasından seçilenler, belki bu konulardaki becerilerinden dolayı çok başarılı olmuşlar ve sonuçta, çok özledikleri koltuklara oturmuş olmaktadırlar.
Bu bağlamda, genelde eğitimin önemi ile ikinci bir “meclis” olarak “senato”nun işlevini, günümüzde ise bunların ülkemizdeki eksikliğini anımsayabiliriz.

Seçilmek isteyen adaylar arasında karşıt örnekler vermek, benim burada söylemek istediklerimi daha çok açıklığa kavuşturabilir sanıyorum.

Yer: Oslo. Norveç Parlamentosu. Sırtında taşıdığı bebeğiyle oturan genç bir kadın milletvekili. Avrupa’da bir başkent. Oldukça genç ve çağdaş bir Türk kadını. CHP üyesi. Ressam, şair, yazar, etkin siyaset yapıyor… (Ama bir “siyasetçi” değil. ) İlgi duyduğu ve ürün verdiği alanlarda Avrupa’nın belli başlı kurumlarında etkin üye. Orta eğitim sıralarından beri ana düşüncesi / amacı, siyasal etkinlik aracılığı ile ülkesine hizmet etmek.

Ve de Ankara. Bir devlet kurumunun genel müdürü. Daha önceki bir seçimdeki aday olma amacını şöyle özetliyor:

“Devlet hizmetinde yoruldum; artık Meclis’e girmek ve biraz dinlenmek
/ rahat etmek istiyorum…”



BÜYÜK YALANLAR

Burada, seçimlerden önce ülkemizde (ve dünya genelinde) belki çoğu siyasetçinin “olağan” diyebileceğimiz yalanlarından söz açacak değilim. Bunlar daha çok, iktidara geldiklerinde neler yapacaklarına, demek oluyor ki geleceğe yönelik “yalan söz vermeler”dir. Benim kısaca gündeme getireceklerim, ülkemiz için çok önemli olan ve siyasetçilerle birlikte gazeteci, yazar, sanatçı, bilim insanı vb. değişik konumdaki birtakım insanların, bilerek ya da düşünmeden ve araç olarak ürettikleri “gerçeği çarpıtmalar” olacaktır. Türkiye ile ilgili olarak yurt içinde ve yurt dışında gittikçe yoğun biçimde gündeme getirilen üç “büyük yalan”la ilgili olarak partilerin tutumlarının dikkate alınması, seçimler ve ülkemiz açısından kuşkusuz çok önemlidir. Hangi parti bunlar için ne yargıda bulunmakta, onları nasıl yorumlamakta, onlar için ne yapma sözü vermektedir?

Bu yalanların konuları, tarihsel sıralanmalarıyla şöyledir:

1. Büyük “Ermeni Soykırımı” yalanı.
2. “27 Mayıs”ın geniş bir toplum hareketi ile birlikte giden kaçınılmaz bir askeri ihtilal olmayıp bir “askeri darbe” olduğu yalanı.
3. Avrupa Birliği’ne girilmeyeceği gerçeğini saklayan ülkemizde bir
Avrupa Birliği Bakanlığı’nın bulunuşu.

CHP ve VATAN PARTİSİ’nin SİYASAL KONUMLARI

“Kendisiyle tanışırız. Ama ben Doğu Perinçek’i sevmem! Bu seçimlerde oyları bölmeyelim. Vatan Partisi’ne oy vermeyi sonraki seçimlere bırakabiliriz.” Bu sözleri, yaşıtım olan bir arkadaşım seçimlerden önce söylemişti. Buradaki “oyları bölmeyelim” anlatımı, ilkece ne zaman söz konusu ya da geçerli olabilir? Belli seçmen kitlesinin, benzer siyasal görüşleri olan iki siyasal oluşumdan daha çok birine oy vermesi ve karşı siyasal görüşlerin karşısında öne geçmesi istendiğinde değil mi? Vatan Partisi’ni bir uca, iktidardaki partiyi karşı uca koyalım. Burada, CHP’yi, daha doğrusu Y-CHP’yi, nereye yerleştireceksiniz? Atatürk’ten, Cumhuriyet’ten, bilimden, sanattan, çağdaşlıktan, insandan ve doğadan yana olan Vatan Partisi’nin bulunduğu uca yakın bir noktaya mı; yoksa bunun tersine, sayılanların yanında eğitim, laiklik, dış ilişkiler vb. çok önemli birtakım konularda da çağdaşlıktan uzak iktidara yakın bir yere mi?

Seçimlerde, çok oy alamadı ama Y-CHP’den uzak durup, aydınlığa yönelmiş ve toplumu birleştirici Vatan Partisi’ni desteklemenin, sol görüş ve yurtseverlik adına en doğru tutum olduğu daha şimdiden ortaya çıktı.

=======================

Dostlar,

Meslek büyüğümüz Sayın Prof. Dr. Yaman Örs‘ün yazısı, “seçim sonrasında” okunduğunda daha da çarpıcı değil mi??

Sayın Örs’ü, ADD Edirne Şubesi Başkanı iken (1996-2000) Edirne’ye bir konferansa davet ettiğimizi anımsıyoruz. Yaman hoca tıpta 2 ayrı dalda Patoloji ve Tıp Tarihi (sonradan Deontoloji – Tıp Tarihi) uzmanlıklarını aldı. Daha sonra 1991’de ODTÜ Felsefe bölümünde doktora derecesi kazandı.. Dopdolu bir Cumhuriyet aydını.. 1936 doğumlu ama Yüce Atatürk’ün en kutsal armağanı olan Cumhuriyetimizi emanet ettiği Cumhuriyet gençlerinden!

Çok sayıda kitabından özellikle Kaynak yayınlarından çıkan “EVRİM” adlı yapıtının okunmasını çok salık veririz. Bilimsel olarak tüm fosil serisiyle tümüyle kanıtlanmış olan Charles Darwin’in Evrim Kuramı‘nın karşıtı Yaradılışçı Adnan Oktar (gerçekte akıl hocaları) bu kitaptan çok rahatsız olmuş, kendince “Yaman Hocanın yanlışları” başlığı ile yanıtlamaya çabalamıştı.

Evrim

Sevgi ve saygı ile.
24 Haziran 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

28 OCAK 2015 STRAZBURG; ERMENİ SOYKIRIMI YALANI BİTİRİYOR!


Talat_Pasa_Komitesi28 OCAK’TA STRAZBURG’DA 
ERMENİ SOYKIRIMI YALANINI KÖKTEN BİTİRİYORUZ

 

BAYRAĞINI AL GEL, TARİHİ OLAYA KATIL!

(27-28-29 Ocak 2015)

“Perinçek – İsviçre” davasında,
AİHM’nin 17 Aralık 2013 tarihinde Türkiye lehine verdiği karar,
Dışişleri Bakanlığı’nın ifadesiyle devrim niteliğindedir ve milattır.

AİHM bu kararı ile 1915 olaylarının soykırım tanımına uymadığına hükmetmiştir.

28 Ocak 2015’te Strazburg’da AİHM Büyük Dairesi’nde görülecek olan duruşmada
verilecek olumlu karar sonucunda “Ermeni Sorunu” kökten çözülmüş olacaktır.

Kazanılacak bu başarı sayesinde hiçbir ülke parlamentosu, “Ermeni soykırımı” yalanını tanıyan karar alamayacaktır. Alınmış olan kararlar da geçersiz hale gelecektir.
Artık hiçbir mahkeme “Ermeni soykırımı”na hükmedemeyecektir.
Hiçbir Avrupa ülkesi, “Ermeni soykırımı yoktur!” diyenlere ceza hükmü kesen
yasalar çıkaramayacaktır.

Talat Paşa Komitesi olarak,
Lozan-2005,
Berlin-2006 ve
Paris-2007 eylemlerinde yaptığımız gibi;

yüzlerce aydınımız, bilim insanımız ve kanaat önderimizle uçakla Strazburg’a gidiyoruz.

Avrupa’nın her yerinden binlerce Türk yurttaşımız da Strazburg’da olacak.

Bu tarihi eyleme katılmanızı ve güç vermenizi diler, saygılar sunarım.

İsmail Hakkı Pekin
E. Korgeneral
TALAT PAŞA KOMİTESİ BAŞKANI

Ek: Strazburg 2015 programı

*****

VİZE ALMA VE KATILIM ÜCRETİ

Katılımcılardan uçağa biniş anından Türkiye’ye dönüşe kadar bütün harcamalar için
toplam 2.000 TL alınacaktır.
Katılımcıların ödemenin tamamını aşağıdaki hesap numarasına yatırmalarını rica ederiz.

Nuran Görgünay – Türkiye İş Bankası Beyoğlu Şubesi Hesap No: 1011 – 1636503

IBAN NO: TR340006400000110111636503

Strazburg 2015’e katılacak öncülerimiz vize sorununu derhal Fransa temsilciliklerine başvurarak kendileri çözmelidir. Ayrıntılı bilgi aşağodaki dosyada verilmiştir.

Strazburg 2015 Program 

27 OCAK SALI / 1. GÜN  

İstanbul Atatürk Havalimanı’nda buluşma, toplu basın açıklaması ve
Strazburg’a hareket, Strazburg’a varış, Otele yerleşme ve akşam yemeği

28 OCAK ÇARŞAMBA / 2. GÜN  

07.00  Otelde kahvaltı
08.00  Duruşma için AİHM Büyük Dairesi’ne hareket
09.15  Duruşma
11.15  Duruşma bitiş
12.00  Öğle yemeği
14.00  Strazburg 2015 Konferansı
16.00  Serbest zaman
20.00  Otelde akşam yemeği.

29 OCAK PERŞEMBE / 3.GÜN

09.00  Kahvaltı
10.00  Strazburg şehir turu
13.00  Öğle yemeği
16.00  Havalimanına hareket
23.50  İstanbul Atatürk Havalimanı’nda basın açıklaması.

İletişim

Ankara:

Naci Beştepe
Telefon: 0505 856 19 07
e-posta: nacibestepe72@gmail.com

Sibel Koç

Telefon: 0312 230 59 48  – 0535 558 48 76
E-posta: sibelkocguven@gmail.com

İstanbul:

Nuran Görgünay

Telefon: 0212 251 50 90 – Faks: 0212 251 50 47 –  0532 728 30 09
e-Posta: talatpasa2015@gmail.comnurangorgunay@hotmail.com

Selçuk Özcan

Telefon: 0545 456 42 28
e-posta: aydinlikarsiv@gmail.com

İzmir:

Kevser Külahçıoğlu

Telefon: 0537 540 99 05
e-Posta: kevserhay@hotmail.com

Hasan Ali Kızılırmak

Telefon: 0506 909 51 48
e-Posta: kizilirmakhasanali@gmail.com

*****

Fransa Vizesi başvuruları için

ayrıntılı bilgiyi aşağıdaki linkten (internetten) edinebilirsiniz.

http://www.vfsglobal.com/france/turkey/istanbul/

İstanbul Fransa Başkonsolosluğu yetkisi alanında olan iller şunlardır :

Aydin, Balıkesir, Bilecik, Bursa (Yalova), Çanakkale (Imroz ve Gokceada adaları dahil), Denizli, Edirne, İstanbul, İzmir, Kırklareli, Kocaeli (Izmit), Kütahya, Manisa, Muğla, Sakarya, Tekirdağ ve Uşak.

İstanbul Fransa Başkonsolosluğu için vize başvuruları VFS Global Vize Başvuru Merkezi aracılığıyla gerçekleştirilmektedir.

Her türlü bilgi talepleri ve randevu almak için: (İstanbul-Ankara-İzmir illeri dahil )

VFS Global Başvuru Merkezi tel: 0212 373 58 10-11

Çalışma saatleri: Pazartesi ile Cuma günleri, saat 8:30 – 12:00 ve 13:00 – 17:00 arasında,

VFS Global Başvuru Merkezi ile iletişime geçtikten sonra yine de desteğe ihtiyacınız olduğunda aşağıdaki numaradan iletişime geçebilirsiniz.

====================================================

Dostlar,

Konuya ilişkin ayrıntılı bir irdelememizi bu yazıdan hemen sonra sitemizde paylaştık..

Aşağıdaki erişkeden (linkten) okunması dileğiyle…

http://ahmetsaltik.net/2015/01/15/dogu-perincekin-yurtdisina-cikis-iznini-kim-neden-engelliyor/

Bizim 2 kişilik ailemizden, kura ile belirlediğimiz
Birsen İğci SALTIK bu tarihsel eyleme katılacak..

Sevgi ve saygıyla,
15.01.2015, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ 13. OLAĞAN GENEL KURUL SONUÇ BİLDİRGESİ


Dostlar
,

Bizim de 1993’ten beri etkin (aktif) üyesi olduğumuz, 2004-6 döneminde
Genel Başkan Yardımcılığını yaptıığımız ADD (ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ) 7-8 Haziran 2013 günlerinde Ankara’da 13. olağan, seçimli genel kurulunu yaptı..

Bu yıl 19 Mayıs’ta ADD’miz 25. yaşını tamamlamış, 26. yılına girmişti.

Genel Kurul, olağan sayılabilecek koşullarda geçti ve 2 liste yarıştı;
bizim de desteklediğimiz önceki Genel Başkan Yardımcısı Sn. Prof. Dr.
Ayhan Filazi
‘nin listesi ile önceki Genel Başkan Sn. Tansel Çölaşan‘ın listesi..

Sn. Çölaşan ve takımı (ekibi), seçimleri tam liste ve açık ara ile kazandılar.
Her 2 liste de centilmence yarışarak ADD’de nöbete koyulmaya çabaladı.
Her 2 listede de çok değerli dava arkadaşlarımız vardır.
Demokratik yarış artık geride kalmıştır.
Zaman, birleşip – bütünleşerek Cumhuriyeti ülkenin her santimetrekaresinde
savunma zamanıdır. Biz bu anlayıştayız ve Genel Kurulun sonuç bildirisi ile
Sn. Çölaşan’ın Örgüte ve kamuyouna açıklaması da benzer doğrultudadır.
Bu saptama elbette olması gerekendir, beklediğimizdir ve sevindiricidir.

Biz de elimizi uzatıyor ve gönlümüzü yeni yönetime açıyoruz..

Tüzükteki amaçlara erişmede üstümüze düşen her şeyi yapmamız çok doğaldır.
Her zamanki gibi, ADD’nin bir sıra neferi olmayı sürdüreceğiz.

Keşke; Genel Kurul’da, ihraç edilen üyelerimiz kendilerini yeterince savunabilme ve Genel Kurul’un sağlıklı – yeterli kanaat oluşturmasına elverecek savunma yapabilselerdi! Bu süreç aceleye geldi ve Genel Kurul üyeleri bize göre yeterince ve sağlıklı kanaat oluşturamadan bu ihraçları büyük ölçüde onadılar. Bizce adil olmadı, bu adalet değildi.
Yine de geç kalınmış sayılmaz.. Yaraları sarmak ve örgüt içi barış – huzur – dayanışma adına yapılacaklar tükenmemiştir. Bu arkadaşlarımızın, Şubelerimizin dosyaları,
yeni yönetimce bir kez daha nesnellikle incelenmelidir. Bu amaçla uygun bir Kurul (Komisyon) oluşturulmalı ve yeniden kazanma doğrultusunda çaba gösterilmelidir.

ADD’nin ve Türkiye’nin yolu açık olsun..

Hiç kuşku yok, Türkiye’nin 90 yıllık Cumhuriyet birikimi,
AKP eliyle sahnelenen kökü dışarıda 
 bu kuşatmayı da yarmayı başaracaktır
ve Türkiye Cumhuriyeti, kurucusu Yüce ATATÜRK‘ün öngördüğü gibi,
sonsuza dek onurla, başı dik, tüm yurttaşlarıyla dayanışarak yaşamasını bilecektir.

Sevgi ve saygı ile.
11 Haziran 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==============================================

Atatürkçü Düşünce Derneği

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ 13. OLAĞAN GENEL KURUL 
SONUÇ BİLDİRGESİ

Türkiye Cumhuriyeti tarihi günlerden geçmektedir. Vatanın bütünlüğü, Milletin istiklali tehdit altına girmiş, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün devrim ve ilkelerine
saldırılar ayyuka çıkmıştır.

Kuruluşumuzun 25. Yılında, başta kurucularımız olmak üzere Türkiye Cumhuriyet’inin sonsuza dek yaşaması için şehit olan tüm önderlerimizi saygıyla anıyor,
Atatürkçü Düşüncenin egemen olması için tek yürek olduğumuzu açıkça ifade ediyoruz.

Ülkemizde ve bölgemizde çok vahim olaylar yaşanırken,
13. Olağan Genel Kurulumuz bizlere çok önemli görevler yüklemektedir.

  • En başta Ağustos ayında yapılacak olan Cumhurbaşkanı seçimlerinde
    Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Ulusal Kurtuluş Savaşını yönettiği Çankaya’yı tekrar Atatürk’ün Çankayası” yapmak bizim görevimizdir. İnanıyoruz ki,
    Türk Ulusu Vatanın bütünlüğünün, Milletin birliğini koruyacak bir Cumhurbaşkanı çevresinde kenetlenecektir.
  • ABD, AB ve yerli işbirlikçiler; Cumhuriyetin mal varlıklarını yağmalayarak
    ayakta kalmaya çalışmaktadır. Etnik ve dinsel temelde parçalamak istedikleri Cumhuriyetin düşen parçaları altında şimdilik Soma’daki maden işçileri kalıyorsa da, baretlerinden yer altını aydınlatan fenerlerin ışığı,
    önümüzdeki günlerde Türkiye’yi aydınlatacaktır.
  • Yatağan’ın enerji işçileri, ürettikleri enerji ile yalnızca ülkeyi değil,
    birlikte direndikleri, maden işçileriyle geleceğimize ışık tutmaktadır.
  • En başta Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün kahraman askerleri olmak üzere, aydınlarımıza, yurtseverlerimize kurulan çirkin tuzak, kendilerinin deyimi ile ‘kumpas’, bütün çıplaklığı ile gözler önüne serilmiştir. Milletimizin vicdanında çöken bu davalar için Türk adaletinin de namusuna sürülmüş bir leke olarak algılamasını ve bu korkunç lekeyi temizlemesini bekliyoruz.
  • Bölünme anayasasını yapamayan yerli işbirlikçiler, eğitim-öğretim birliğimizi parçalayarak, ulusumuzu ortaçağın karanlığına sürüklemek istemektedirler.
    Bunun yolu olarak da gerici ve bölücü bir istem olan anadilde eğitimin önünü
    özel okullarda açarak yapmışlardır. Eğitim-öğretim birliğini parçalamak,
    Ulusu parçalamaktır.
  • Son yıllarda kadınlarımıza yönelik gittikçe artan şiddet son derece vahimdir.
    ABD, AB ve yerli işbirlikçiler ATATÜRK devrim ve ilkelerini yok ettikçe artan
    bu şiddete karşı kadınlı – erkekli el ele vererek mücadele etme kararlılığımıza
    tüm halkımızı çağırıyoruz.
  • 2015 yılı yaklaşırken, sözde Ermeni soykırımı yalanını boşa çıkarmak için
    kararlı çalışmalarımız sürecektir.
  • KKTC’nin yaşaması, yaşatılması için mücadele vermek boynumuzun borcudur.
  • Taşeronlaşmayı derinleştiren yasaların sonuçları, Soma’dan daha acı olacaktır. Kadrolu işçi, memur kadrolarını yok ederek, her alanda taşeronlaşmayı hedefleyen iktidarın gerçek yüzünü Ulusumuz artık görmüştür.
    Taşeron işçilerinin mücadeleleri mücadelemizdir.

Sonuç olarak                  :

Türkiye’de yaşanan ve yaşanacak olan tüm vahim olayların nedenlerini ve çarelerini biliyoruz. Tüm bunların üstünde ise Sivas Kongresi kararlarında açıkça ifade edildiği gibi ”Vatanın bütünlüğü ile Milletin birliğinin” parçalanmanın eşiğinde olduğunun bilincindeyiz!

Hiç kimsenin kuşkusu  olmasın ki; ABD, AB ve yerli işbirlikçilerinin
bu oyununu bozacak azim ve kararlılık Türk Ulusu’nda mevcuttur!

Geçmişte başardık, tekrar başaracağız.

*****

(Not : Metinde yer yer maddi yazım yanlışları düzeltilmiştir..)