Etiket arşivi: din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi olan laikliği

TÜRKLERE MEZAR KAZIYORLAR

 

TÜRKLERE MEZAR KAZIYORLAR

portresi_gulen

 

Rifat Serdaroglu

Erdoğan – Öcalan – Barzani ortaklığı,
Türkiye’nin bölünmesine yol açacak projeye hız verdi.

Bu nedenden, hem Cumhurbaşkanlığı seçimi için oy devşirmek hem de Türklere
mezar kazmak işi için, Beşir Atalay-Efkan Ala-Mehdi Eker görevlendirildi.
Bu üç Kürtçü Bakan da, AKP’nin profesyonel tetikçilik görevlerini yıllardır yapmakta olan malum elemanlarını toplayıp, Diyarbakır’da sözüm ona

“Yeni Türkiye’nin Açılan Kilidi / Çözüm Süreci Çalıştayı”na götürdüler.

Sizlerin tuhafına gitmiyor mu? Hiç kendinize şu soruyu sordunuz mu?

Türkiye’ye ihanet eden insanların tamamına yakını
niçin Güneydoğu Bölgesinden çıkıyor?


Kadim Türk Vatanı olan bu bölgedeki Türk adları,
bu insan müsveddelerini neden rahatsız ediyor?

Üç Bakanın da konuşmalarını dinledim. Yeni Türkiye’nin bu sahte kahramanlarına göre Yeni Türkiye’de (!) bunlar iki konuda çok başarılı olmuşlar;

Din ve Vicdan Özgürlüğü önündeki engelleri kaldırmışlar,
– Çözüm Süreci sayesinde Kürt Sorununu halletmişler…

Türk Milletinin gözünün içine baka-baka bu denli yalanı söylemek için
insanda utanma duygusunun olmaması gerekir.

*Din ve Vicdan Özgürlüğü;

Anayasa’mızın Devletin biçimini belirleyen 1-2-3-4. maddeleri,
Temel Hak ve Hürriyetlerin Kötüye Kullanılmamasını sağlayan 14. maddesi ile
Din ve Vicdan Hürriyetinin sınırlarını çizen 24. maddesi, Devrim Yasalarını içeren
174. maddesi aynen durmaktadır. Anayasamızın bu maddelerini değiştirmeden,
“Biz din ve vicdan özgürlüğünü artırdık..” demek yalanın dik alasıdır.

AKP’nin yaptığı; Anayasa Mahkemesi kararlarına karşın, (Bizim Hukuk sistemimizde Anayasa Mahkemesi kararları, Anayasa maddesi hükmündedir) Anayasal değişiklik yapmadan yasaları ve yönetmelikleri usulsüz bir şekilde zorlamaktan ibarettir.

AKP’nin “Namus Meselesi” saydığı Türban konusu da böyledir.
Yani AKP, geçici olarak ve yasalara aykırı bir şekilde “Türban meselesini çözdük” diye yalan söylemektedir.

AKP’nin bir başka yaptığı şey, ehliyetsiz-bilgisiz kişilerin, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın denetimi olmadan “Kaçak Kur-an Kurslarını” açmalarına
göz yummak ve Cemaat-Tarikatların, inanmış insanları sömürmesine izin vermektir.

*Çözüm Süreci;

  • AKP ve Erdoğan, Türkiye’yi bölüp parçalamakla görevli kişiler gibi, Güneydoğu’yu bilerek-isteyerek PKK’ ya teslim ettiler.
  • Bebek katili-Uyuşturucu Baronu-Tecavüz sapığı-Ermeni kökenli esas adı
    Artin Agopyan olan Öcalan’ı, T.C. Devletinin muhatabı yaptılar.
  • Oslo’da PKK ile görüşen MİT Müsteşarı Hakan Fidan;
    Öcalan’dan “Bilge Kişi” diye söz etti!

– MİT Müsteşar Yardımcısı, “Metropolleri silah ve patlayıcı ile doldurdunuz.
Sizinle savaşan ordu şimdi içerde.
” dedi.

Öcalan denen caniye “Takdir hislerini” sunan zavallı Vali’nin emrine
Türk Askerini verdiler.
-“Akan Kan Durdu” dediler;

  • PKK hala katliama devam ediyor.
    TC Devletinin yanında olan Korucular, PKK tarafından teker-teker öldürülüyorlar.

Son olarak Mardin-Dargeçit’te yiğit insan Mehmet Uğurtay öldürüldü.
Öldürülen korucu sayısı 8 oldu. Son bir ayda onlarca Mehmetçik, PKK tarafından
uzun menzilli silahlarla yaralandı.
Şantiyeler basıldı, yollar kesildi, yüzlerce araç yakıldı.
-“PKK Silah Bırakarak Yurtdışına Çekildi..” dediler;
PKK, bırakın yurtdışına çekilmeyi kendi Asayiş Güçlerini oluşturdu ve
bölgenin tamamında etkin hale geldi.
-Bölgede denetim Devlette dediler;

Devletin Valileri- Kaymakamları, zavallı durumdalar.

Yol kesen teröristlere yalvaracak ölçüde acınacak haldeler.
Asker kışlasından, Polis karakolundan, Vali-Kaymakamlar makamlarından
dışarı çıkmaktan korkuyorlar.

Değerli, Okurlar;

  • AKP ve Erdoğan’ın bu yaptıkları başta söylediğimiz üçlü anlaşmanın gereğidir.

Bu anlaşmanın kimler tarafından dikte edildiği, kimlerin garantör olduğu
Türk Milletinin malumudur.

Yunus Emre bir deyişinde asırlar öncesinden şöyle seslenir :

  • Sular Hep Aktı Geçti / Kurudu Vakti Geçti,
    Nice Han Nice Sultan / Tahtı Bıraktı Geçti,
    Dünya Bir Penceredir / Her Gelen Baktı Geçti…

Bu Aziz Vatanı, Türklere mezar eylemek için kimler çabaladı, kimler savaştı!

Haçlılar, tüm güçleriyle saldırdılar, hem de kezlerce.
1. Dünya (AS: Paylaşım) Savaşı sonrası Emperyalist Devletler akın – akın üzerimize geldiler.
İçimizdeki hainleri silahlandırıp devlete karşı ayaklandırdılar, hem de kezlerce.

Türk Milletine bu toprakları mezar yapmak için gelenler,
kendi kazdıkları mezara gömüldüler.

Yine aynısı olacak. Devlet kurumlarından T.C.’ yi kaldırtanlara, kent meydanlarından

– “Ne Mutlu Türküm Diyene” yazısını indirtip PKK bayraklarını astıranlara,
– Türk Askerini-Türk Polisini ite-çakala hedef tahtası yapanlara,
– Türk Bayrağını yakanlara elbette ki fırsat verilmeyecektir.

Cumhurbaşkanı adayları belli olunca, kimin ne mal olduğunu herkese tek-tek belgeleriyle anlatacağız.

Ne Mutlu Türkün Diyene!…

Sağlık ve başarı dileklerimle
07 Haziran 2014

LAİK DEVLET ÖZGÜR TOPLUM İÇİN AYDINLAR BİLDİRİSİ

Dostlar,

Sitemizde LAİKLİK BİLDİRİSİ‘ne daha önce yer vermiştik..

Bir kez daha sunuyor ve imzaya açıyoruz..

İlgili erişkeyi (linki) tıklayarak imza verebilirsiniz..

*****

LAİK DEVLET ÖZGÜR TOPLUM İÇİN
AYDINLAR BİLDİRİSİ

Laik devlet özgür toplumun temeli demokrasinin güvencesi,
Büyük Atatürk’ün Türk Ulusuna bıraktığı en büyük emanetidir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinin vazgeçilmez yapı taşı olan laiklik, Atatürk ilke ve devrimlerinin ve çağdaş hukuk devletinin temelini oluşturmuş ve “kul”dan “birey”, ümmet” ten “ulus” yaratarak insanımıza
en büyük onuru yaşatmıştır.

Cumhuriyetin “Aydınlanma Felsefesi”ni içlerine sindiremeyenler,
dini siyasal rant aracı olarak kullanarak halkımızı din ile aldatma’yı sürdüregelmişler, din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi olan laikliği ortadan kaldırmayı hedef seçmişlerdir.

  • Mevcut iktidar, önceki gerici partilerden devraldığı, l
    aik devleti yıkma girişimlerini hızla sürdürmektedir.

Özel yaşamlara müdahale etmeyi kendine hak gören, tek tip birey ve
gençlik yaratmayı amaçlayan fetvayı yasaların üstünde gören,
toplumsal sorunlara bilimsel değil, dinsel referanslarla çözüm arayan,
kamu kurumlarında hızla kadrolaşan ve DİN DEVLETİ yaratma hayalini adım adım uygulayan

  • iktidarın baskıcı müdahaleleri Anayasayı, yasaları ve Anayasa Mahkemesi kararlarını açıkça çiğneme (ihlal) niteliğindedir.

Kadın kıyafetini siyaset aracı kılarak, kadın sömürüsünün en çarpıcı örneklerini sergileyen iktidar, okullarda başlattığı türban baskısını, kamu görevlilerini kapsayacak şekilde genişleterek Anayasal suç işlemiş,
daha sonra bu suça TBMM’yi de ortak ederek sorumluluğuna siyasal paydaşlar aramıştır

İktidarın kadına bakışı,

“Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer; ya satılıktır ya da kiralık..”

ağır hakaret hakaret cümlesiyle özetlenmiş durumdadır. Öğretim sisteminde 4+4+4 ile başlatılan gericileşme, okullarda hem kız çocuklarına hem öğretmenlere türban baskısıyla pekiştirilmektedir. Görünüşte dini,
gerçekte ise siyasi simge olarak kullanılan bu araçla, kamu hizmetinde
eşitlik ve tarafsızlık ilkeleri yok edilmiştir.

1994 yılında,

  • “Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor,
    bu millet istedikten sonra tabii elden gidecek”

diyerek yola çıkan gerici zihniyet rengini giderek koyulaştırmakta ve halkın günlük yaşamının baskı altına alınmasına uzanmaktadır. İktidar, öğrenci yurtlarında ve evlerinde “kız–erkek yan yana olmaz” biçimindeki utanç verici aşağılamalarla; öğretimin “kızlı–erkekli yapılmasının yanlış olduğu”,
“kent içi otobüslerin kadın- erkek ayırımına göre düzenlenmesi” gibi çağ dışı uygulamaları dayatmaktadır. Anayasa Mahkemesi tarafından “laiklik karşıtı eylemlerin odağı” olarak tescillenmiş iktidar, bu saptamanın ne kadar yerinde olduğunu göstermektedir

İktidar, dünyevi kurallara dayandırılması gereken devlet işlerini, dini gerekçelere dayandırmaya başlamıştır. Gerçekten de yapılmakta olan,
Devlet işlerinin kaynağının siyasetçe yorumlanmış dini buyruklara dayandırılmasıdır. Kimse bu gerçeğin gözden kaçırılmasına
hizmet etmemelidir

Çağdaş ve demokratik devletlerde hukuksal düzenlemelerin kaynağı
yoruma bağlanmış dini kural ve buyruklar değil, toplumun sosyal ve iktisadi gereksinimleridir. Bu, her tür din ve inanç özgürlüğünü güvence altına alan laik devlet ilkesi demektir. Bugün ise, Türkiye’yi ihvanlaştırma amacıyla anayasal laik devlet ilkesi açıkça ihlal edilmektedir

Halkımız laik devlet ilkesini benimsemiş ve içselleştirmiştir.
Böyleyken, halkın siyasi temsilcileriyle kanaat önderlerinin şu ya da
bu nedenle yılgınlığa düşmeye, doğruları savunmaktan vazgeçmeye
hakları yoktur.

Laik, demokratik, özgürlükçü bir Cumhuriyeti savunan siyasal parti ve
toplum kesimlerinin “yeni sahte mağduriyetler yaratmama ve
bu yöndeki AKP çabalarını boşa çıkarma” gerekçesiyle takındıkları tutum da sonuç vermemiş, laikliği yok etmeyi hedefleyen iktidar,
anında daha ileri adımlar atmaya yönelmiştir.

Gelinen bu noktada laiklik ilkesinden ödün vermek gericiliğe teslim olmak demektir, böylesi bir teslimiyetin bedeli ise ödenemeyecek kadar büyüktür

Bizler, din bezirganı iktidar ve siyasetçilerin;

Hoşgörü kandırmacası ardında toplumun bireylerini “başörtülü bacım–başörtüsüz kadın” veya “dindar nesil – ayyaş nesil” biçiminde ayrıma
tabi tutmasını kabul etmeyeceğimizi;
• Dini değerlerimizi siyasi çıkarlarına alet etmelerine göz yummayacağımızı;
• Laik devleti ortadan kaldırmalarına asla rıza göstermeyeceğimizi;
• Laik ve demokratik Cumhuriyetten, Atatürk ilke ve devrimlerinden
asla ödün vermeyeceğimizi
• Din devleti kurmaya kalkışanların, halka hesap vermesi için çalışacağımızı
kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.