Etiket arşivi: “Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer; ya satılıktır ya da kiralık”

LAİK DEVLET ÖZGÜR TOPLUM İÇİN AYDINLAR BİLDİRİSİ

Dostlar,

Sitemizde LAİKLİK BİLDİRİSİ‘ne daha önce yer vermiştik..

Bir kez daha sunuyor ve imzaya açıyoruz..

İlgili erişkeyi (linki) tıklayarak imza verebilirsiniz..

*****

LAİK DEVLET ÖZGÜR TOPLUM İÇİN
AYDINLAR BİLDİRİSİ

Laik devlet özgür toplumun temeli demokrasinin güvencesi,
Büyük Atatürk’ün Türk Ulusuna bıraktığı en büyük emanetidir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinin vazgeçilmez yapı taşı olan laiklik, Atatürk ilke ve devrimlerinin ve çağdaş hukuk devletinin temelini oluşturmuş ve “kul”dan “birey”, ümmet” ten “ulus” yaratarak insanımıza
en büyük onuru yaşatmıştır.

Cumhuriyetin “Aydınlanma Felsefesi”ni içlerine sindiremeyenler,
dini siyasal rant aracı olarak kullanarak halkımızı din ile aldatma’yı sürdüregelmişler, din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi olan laikliği ortadan kaldırmayı hedef seçmişlerdir.

  • Mevcut iktidar, önceki gerici partilerden devraldığı, l
    aik devleti yıkma girişimlerini hızla sürdürmektedir.

Özel yaşamlara müdahale etmeyi kendine hak gören, tek tip birey ve
gençlik yaratmayı amaçlayan fetvayı yasaların üstünde gören,
toplumsal sorunlara bilimsel değil, dinsel referanslarla çözüm arayan,
kamu kurumlarında hızla kadrolaşan ve DİN DEVLETİ yaratma hayalini adım adım uygulayan

  • iktidarın baskıcı müdahaleleri Anayasayı, yasaları ve Anayasa Mahkemesi kararlarını açıkça çiğneme (ihlal) niteliğindedir.

Kadın kıyafetini siyaset aracı kılarak, kadın sömürüsünün en çarpıcı örneklerini sergileyen iktidar, okullarda başlattığı türban baskısını, kamu görevlilerini kapsayacak şekilde genişleterek Anayasal suç işlemiş,
daha sonra bu suça TBMM’yi de ortak ederek sorumluluğuna siyasal paydaşlar aramıştır

İktidarın kadına bakışı,

“Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer; ya satılıktır ya da kiralık..”

ağır hakaret hakaret cümlesiyle özetlenmiş durumdadır. Öğretim sisteminde 4+4+4 ile başlatılan gericileşme, okullarda hem kız çocuklarına hem öğretmenlere türban baskısıyla pekiştirilmektedir. Görünüşte dini,
gerçekte ise siyasi simge olarak kullanılan bu araçla, kamu hizmetinde
eşitlik ve tarafsızlık ilkeleri yok edilmiştir.

1994 yılında,

  • “Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor,
    bu millet istedikten sonra tabii elden gidecek”

diyerek yola çıkan gerici zihniyet rengini giderek koyulaştırmakta ve halkın günlük yaşamının baskı altına alınmasına uzanmaktadır. İktidar, öğrenci yurtlarında ve evlerinde “kız–erkek yan yana olmaz” biçimindeki utanç verici aşağılamalarla; öğretimin “kızlı–erkekli yapılmasının yanlış olduğu”,
“kent içi otobüslerin kadın- erkek ayırımına göre düzenlenmesi” gibi çağ dışı uygulamaları dayatmaktadır. Anayasa Mahkemesi tarafından “laiklik karşıtı eylemlerin odağı” olarak tescillenmiş iktidar, bu saptamanın ne kadar yerinde olduğunu göstermektedir

İktidar, dünyevi kurallara dayandırılması gereken devlet işlerini, dini gerekçelere dayandırmaya başlamıştır. Gerçekten de yapılmakta olan,
Devlet işlerinin kaynağının siyasetçe yorumlanmış dini buyruklara dayandırılmasıdır. Kimse bu gerçeğin gözden kaçırılmasına
hizmet etmemelidir

Çağdaş ve demokratik devletlerde hukuksal düzenlemelerin kaynağı
yoruma bağlanmış dini kural ve buyruklar değil, toplumun sosyal ve iktisadi gereksinimleridir. Bu, her tür din ve inanç özgürlüğünü güvence altına alan laik devlet ilkesi demektir. Bugün ise, Türkiye’yi ihvanlaştırma amacıyla anayasal laik devlet ilkesi açıkça ihlal edilmektedir

Halkımız laik devlet ilkesini benimsemiş ve içselleştirmiştir.
Böyleyken, halkın siyasi temsilcileriyle kanaat önderlerinin şu ya da
bu nedenle yılgınlığa düşmeye, doğruları savunmaktan vazgeçmeye
hakları yoktur.

Laik, demokratik, özgürlükçü bir Cumhuriyeti savunan siyasal parti ve
toplum kesimlerinin “yeni sahte mağduriyetler yaratmama ve
bu yöndeki AKP çabalarını boşa çıkarma” gerekçesiyle takındıkları tutum da sonuç vermemiş, laikliği yok etmeyi hedefleyen iktidar,
anında daha ileri adımlar atmaya yönelmiştir.

Gelinen bu noktada laiklik ilkesinden ödün vermek gericiliğe teslim olmak demektir, böylesi bir teslimiyetin bedeli ise ödenemeyecek kadar büyüktür

Bizler, din bezirganı iktidar ve siyasetçilerin;

Hoşgörü kandırmacası ardında toplumun bireylerini “başörtülü bacım–başörtüsüz kadın” veya “dindar nesil – ayyaş nesil” biçiminde ayrıma
tabi tutmasını kabul etmeyeceğimizi;
• Dini değerlerimizi siyasi çıkarlarına alet etmelerine göz yummayacağımızı;
• Laik devleti ortadan kaldırmalarına asla rıza göstermeyeceğimizi;
• Laik ve demokratik Cumhuriyetten, Atatürk ilke ve devrimlerinden
asla ödün vermeyeceğimizi
• Din devleti kurmaya kalkışanların, halka hesap vermesi için çalışacağımızı
kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.

LAİKLİK BİLDİRİSİ

Dostlar,

Bizim de imza koyduğumuz LAİKLİK BİLDİRİSİ metni aşağıdadır.

divider_cizgi


LAİK DEVLET ÖZGÜR TOPLUM İÇİN BURADAYIZ!

KAMUOYUNA DUYURU

18 Kasım 2013, Perşembe, Ankara – TÜRKİYE

Laik devlet, özgür toplumun temelidir. Laiklik, tarihsel ve anayasal temel ilkelerimizden, yaşamsal değerlerimizden biridir. Şimdi ise, uğruna mücadele vermek zorunda bırakıldığımız alanların en başında gelmektedir.

Mevcut iktidar, önceki gerici partilerden kendisine miras kalan laik devleti yıkma gayretlerine devam etmektedir. Son olarak devlet dairelerinde görev sırasında türban takılması, bir yönetmelik değişikliğiyle serbest bırakılmıştır. Bu girişim anayasal ve yasal zeminden yoksun olduğu için, hemen ardından gündeme ‘TBMM’nde türban’ konusu getirilmiştir. Böylece anayasaya aykırı olan yönetmeliğe, hukuken değilse de fiilen meşruiyet desteği sağlanmıştır.

İktidar sahiplerinin kadın haklarına bakışı,
“örtüsüz kadın perdesiz eve benzer; ya satılıktır ya da kiralık” biçimindeki
akıl almaz hakaret cümlesiyle özetlenmiş durumdadır. Öğretim sistemine 4+4+4 darbesiyle başlatılan gericileşme, devlet kuruluşu olan okullarda hem kız çocukları
hem öğretmenler türbanlanma cenderesine sıkıştırılarak pekiştirilmiştir. Görünüşte dinsel, gerçekte ise siyasal bir simge olarak kullanılan bu araçla, kamu hizmetinde
eşitlik ve tarafsızlık ilkelerinin zemini ortadan kaldırılmıştır.

Gerici zihniyet rengini giderek koyulaştırmakta ve halkın günlük yaşamının
baskı altına alınmasına uzanmaktadır. Devlette ve Meclis’te türbanlanma adımlarını, öğrenci yurtlarıyla evlerine ilişkin “kız – erkek yan yana olmaz” biçiminde utanç verici aşağılamalar; öğretimin “kızlı – erkekli yapılmasının yanlış olduğu”, “kent içi otobüslerin kadın- erkek ayırımına göre düzenlenmesi” gibi çağdışı ve gerici zorlamalar izlemiştir. Anayasa Mahkemesi tarafından “laiklik karşıtı eylemlerin odağı” olarak tescillenmiş iktidar, bu saptamanın ne kadar yerinde olduğunu göstermeye
devam etmektedir.

Günlük yaşama baskı, Başbakan’ın bu ve benzeri uygulamalarda “dinimizin emridir” gerekçesini açıkça dile getirmesiyle birlikte kurulmaktadır. İktidar, dünyevi kurallara dayandırılması gereken devlet işlerini, dini gerekçelere dayandırmaya başlamıştır. Gerçekten de yapılmakta olan şey, devlet işlerinin kaynağının siyasetçe yorumlanmış dini buyruklara dayandırılmasıdır. Kimse bu gerçeğin üstünü örtemez; kimse de bunun gözden kaçırılmasına hizmet etmemelidir.

Çağdaş ve ilerici demokratik devletlerde hukuksal düzenlemelerin kaynağı,
yoruma bağlanmış dini kural ve buyruklar değil, toplumun sosyal ve iktisadi gereksinimleri çerçevesindeki dünyevi kurallardır. Bu, her tür din ve inanç özgürlüğünü güvence altına alan laik devlet ilkesi demektir. Karşı karşıya bulunduğumuz durum ise, Türkiye’yi ihvanlaştırma gayretinden ve anayasal laik devlet ilkesini açıkça ihlal etmekten başka bir anlam taşımamaktadır.

Halkımızın büyük bir bölümü laik devlet ilkesini benimsemiş ve içselleştirmiştir. Böyleyken, halkın siyasal temsilcileriyle kanaat önderlerinin şu ya da bu nedenle yılgınlığa düşmeye, davadan geri durmaya, doğruları savunmaktan vazgeçmeye hakları yoktur. Laik, ilerici, demokratik, özgürlükçü bir Cumhuriyeti savunan siyasal parti ve toplum kesimlerinin “yeni sahte mağduriyetler yaratmama ve bu yöndeki AKP çabalarını boşa çıkarma” gerekçesiyle bu gelişmelere sessiz kalmaları kabul edilemez. Laiklik ilkesinden vazgeçmek gericiliğe teslim olmak demektir;
böyle bir teslimiyetin bedeli ise ödenemeyecek kadar büyüktür.

Bizler, din bezirgânı iktidar ve siyasetçilerin;

  • Hoşgörü kandırmacası ardında toplumun bireylerini “başörtülü bacım – başörtüsüz kadın” veya “dindar nesil – ayyaş nesil” biçiminde
    ayırıma tabi tutmasını kabul etmeyeceğimizi;
  • Dinsel değerlerimizi siyasal çıkarlarına alet etmelerine
    göz yummayacağımızı;
  • Laik devleti ortadan kaldırmalarına asla rıza göstermeyeceğimizi;
  • Ve kim olursa olsun laik ve demokratik Cumhuriyet yerine din devleti kurmaya kalkışanların, halka hesap vermesi için çalışacağımızı

kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz. 28 Kasım 2013, Ankara

divider_cizgi

İmza verenler                                      :

(Soyadı abecesel sırayla)

  1. Gürkut ACAR, Antalya Milletvekili
  2. Ahmet ADA, Şair – Yazar
  3. Dilek AKAGÜN YILMAZ, Uşak Milletvekili
  4. Tarık AKAN, Sanatçı
  5. Edip AKBAYRAM, Sanatçı
  6. Alper AKÇAM, Yazar
  7. Zeki ALASYA, Sanatçı
  8. Kemal ANADOL, 23. Dönem Milletvekili
  9. Nurdan ARCA, Sanatçı
  10. Cüneyt ARCAYÜREK, Yazar
  11. Can ATAKLI, Gazeteci
  12. Erendiz ATASÜ, Edebiyatçı – Yazar
  13. Engin AYÇA, Yönetmen
  14. Prof. Dr. Birgül AYMAN GÜLER, İzmir Milletvekili
  15. Prof. Dr. Süheyl BATUM, Eskişehir Milletvekili
  16. Nihat BEHRAM, Şair – yazar
  17. Ataol BEHRAMOĞLU, Şair
  18. Salih BOZOK, Akademisyen, İktisatçı
  19. Prof. Dr. Cevat ÇAPAN, Şair – Çevirmen
  20. Ahmet CEMAL, Yazar – Çevirmen
  21. Hulki CEVİZOĞLU, Gazeteci – Yazar
  22. Tansel ÇÖLAŞAN, ADD Genel Başkanı
  23. Murtaza DEMİR, Yazar – Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ve
    2 Temmuz Vakfı Kurucu Genel Başkanı
  24. Metin DEMİRTAŞ, Şair
  25. Prof. Dr. Ahmet Alpay DİKMEN, Akademisyen
  26. Necati DOĞRU, Gazeteci – Yazar
  27. Oktay EKŞİ, Gazeteci – İstanbul Milletvekili
  28. Muzaffer İlhan ERDOST, Yazar – TİHAK Genel Başkanı
  29. İlhan Cem ERSEVEN, Araştırmacı – Yazar
  30. Yücel ERTEN, Sanatçı
  31. Metin DEMİRTAŞ, Şair
  32. Mehmet FARAÇ, Gazeteci – Yazar
  33. A. İlhan GÜLEK, Yazar
  34. Şükrü Sina GÜREL, E. Dışişleri Bakanı
  35. Mustafa GÜRKAN, Muğla Baro Başkanı
  36. Ülker İNCE, Çevirmen
  37. Dündar İNCESU, Sanatçı
  38. Zehra İPŞİROĞLU, Akademisyen
  39. Ekrem KAHRAMAN, Ressam
  40. Prof. Dr. Yakup KEPENEK, Akademisyen
  41. Tuğrul KESKİN, Şair
  42. Arif KESKİNER, Yapımcı-Yönetmen-Yazar
  43. Mine KIRIKKANAT, Gazeteci – Yazar
  44. Tevfik KIZGINKAYA, TV Programcısı – Gazeteci
  45. Prof. Dr. Aziz KONUKMAN, GÜ Öğretim Üyesi
  46. Prof. Dr. Esfender KORKMAZ, Akademisyen – Yazar
  47. Seyyal KÖRPE, Akademisyen
  48. Mehmet Şevki KULKULOĞLU, Kayseri Milletvekili
  49. Namık KUYUMCU, Şair – Yazar
  50. Ahmet Levendoğlu
  51. Mustafa MUTLU, Gazeteci – Yazar
  52. Abdullah NEFES, Şair – Yazar
  53. Olcay POYRAZ Sanatçı
  54. Yılmaz ONAY, Yazar – Yönetmen
  55. Onur ÖYMEN, E. Büyükelçi
  56. Celal ÖZCAN, Yazar
  57. Sevgi ÖZEL, Yazar
  58. Abdullah ÖZER, 23. Dönem Milletvekili
  59. Tuncay ÖZKAN, Gazeteci – Yazar
  60. Ali Rıza ÖZTÜRK, Mersin Milletvekili
  61. Prof. Dr. Ahmet SALTIK, Ankara Üniv. Tıp Fak.
  62. Timur SELÇUK, Müzisyen
  63. Mustafa SELMANPAKOĞLU, CHP Ankara E. İl Başkanı
  64. Seçkin SELVİ, Çevirmen
  65. Senar – Selçuk ÜLGER, Çevirmen
  66. Ali SİRMEN, Gazeteci – Yazar
  67. Sönmez TARGAN, 68’liler Birliği Vakfı Başkanı
  68. Barış TERKOĞLU, Gazeteci
  69. Gülsen TUNCER, Sinema ve Tiyatro Sanatçısı
  70. Salih TURAN (Sali), Ressam
  71. Yavuz TOP, Müzisyen
  72. Merdan YANARDAĞ, Gazeteci – Yazar
  73. Prof. Dr. Tolga YARMAN, Akademisyen
  74. Başar YALTI, Avukat
  75. Işık YENERSU, Sanatçı
  76. Nuri YILDIRIM, E. Büyükelçi
  77. Prof. Dr. Şiir YILMAZ, Akademisyen
  78. Ümit ZİLELİ, Gazeteci – Yazar
    ===================================

ADD’den KAMUOYUNA DUYURU


Dostlar
,

ADD, bu gün, 15 Kasım 2013 günü, tarihe not düşercesine,
son derece önemli, net ve kararlı bir açıklama yayımladı tüm kamuoyuna..
AKP’nin; Anayasa ve AİHM’nin temyiz kararları dahil, tüm hukuk kurallarını çiğneyerek; 
apaçık bir gözükaralık ve oldubitti dayatması ile laik rejimi uygulamalı çiğneyişine
karşı çıkıldı. Tüm kamuoyuna, bizce uluslararası çağdaş topluma da seslenen
bu kritik uyarıyı; biz de, tümüyle paylaşarak, onaylayarak sunmak istiyoruz.

Bu siteden çok yazdık, söyledik; bir kez daha soruyoruz :

Türkiye Cumhuriyeti’nin Başsavcısı nerededir ve ne yapmaktadır?


“Laikliğe aykırı eylemlerin odağı olmaktan”
Anayasa Mahkemesince oybirliği ile
mahkum edilen ama her nedense / nasılsa kapatılmayıp salt Hazine yardımı kısılan
ve hayrettir ki, ülkemizi yönetmeye devam edebilen (!?) bir siyasal parti olarak AKP,
bu kör kör gözüm parmağına kışkırtıcı cesaretini ve kamuoyunu hiçe sayma,
tahrik etme ve apaçık anayasal suç işleme cesaretini nereden / kimlerden bulmaktadır?

Kuşku yok, Türkiye’mizin en önemli gündem maddesi bu yakıcı sorun -ile kökü dışarıda yapay Kürt sorunudur- ve yakın gelecek bu sıcaklıkla kavrularak belirlenecektir.

Tarihin akışına kafa tutanların hazin sonlarını imgeleyabilmeleri için,
kadim Cervantes’in “Don Quijote”unu özenle okumalarını salık veriyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
15.11.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

ADD_logosu

divider_cizgi

ADD’den KAMUOYUNA DUYURU

AKP iktidarının ve Başbakanın “Dinimizin gereklerini yerine getiriyoruz.” söylemi ile, laik devletin yıkılmasını ve yerine din devleti kurulmasını hedef alan,
türbanı ve dinsel simgeleri kamu yönetiminde geçerli kılma çabası,
kendisine diğer öncü partilerinden miras kaldığı biçimde,
kesintisiz olarak devam etmektedir.

Bu kez, aynı çaba, Anayasamıza göre Devletin en temel organı olan TBMM’ne,
dinimizin gereğidir” bahanesi ile,
türbanlı milletvekillerini sokma eylemi ile kendini açıkça göstermiştir.

Bu fiili durum karşısında, CHP ve laik, demokratik, özgürlükçü bir Cumhuriyeti savunan kesimlerin, yeni sahte mağduriyetler yaratmama ve bu yöndeki AKP çabalarını
boşa çıkarma gerekçesiyle, TBMM’nde sert ve tepkisel muhalefet göstermemesi, maalesef toplumun kimi kesimlerinde ve kimi medya gruplarında,
“Laik, demokratik Cumhuriyet yerine din kurallarına dayalı bir Devlet oluşturma girişiminin kabul edildiği” ve hatta “toplumsal barışın ancak böyle kurulabileceğinin
açıkça anlaşıldığı” biçiminde algılanmıştır.

Oysa çağdaş demokratik devletlerde hukuksal düzenlemelerin kaynağı dinsel kural ve emirler değil, toplumun sosyal ve iktisadi ihtiyaçları çerçevesindeki dünyevi kurallardır. Bu, her tür din ve inanç özgürlüğünü güvence altına alan laik devlet ilkesi demektir.
Karşı karşıya bulunduğumuz durum,
anayasal laik devlet ilkesinin ortadan kaldırılması durumudur.

İktidar Türkiye’yi ihvanlaştırma çabasındadır;
bu niyet ve çaba hiçbir koşulda kabul edilemez.

Ne CHP; ne laik, demokratik, sosyal, hukuka dayalı bir Cumhuriyetin korunması adına TBMM’ de yemin etmiş olan milletvekilleri; ne de gerçek Cumhuriyet aşıkları,
bu çabaları ve Türkiye’yi ortaçağ koşullarına geri götürme gayretlerini
meşru ve kabul edilebilir görmezler. Ayrıca görmemelidirler de.

İktidar sahiplerinin görüşü,
“Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer; ya satılıktır ya da kiralık”
biçimindeki akıl almaz hakaret cümlesiyle özetlenmiş durumdadır.
Bu zihniyet, şimdi kadın özgürlüğü diye sunduğu türbanlanmanın,
hızla bir baskı ögesine dönüştürüleceğini açıkça göstermektedir.

Kaldı ki; bu ülkenin pırıl pırıl gençlerini, yalnızca yeşil alanlarına, özgürlük alanlarına,
kaç çocuk yapacaklarına, iktidar karışmasın istedikleri için öldürten,
gaddarca dövdüren, gözlerini, kollarını, bacaklarını yitirmelerine neden olan;
Ana Muhalefet Partisi Başkanını, genel seçimler öncesinde,
yalnızca ve yalnızca mezhebi nedeni ile, tam 8 mitingde yuhalattıran;
dekolte giyindiği gerekçesi ile kadın sunucuyu işinden attıran;
pırıl pırıl gençlerimizi, “kız – erkek yan yana olmaz” gerekçesi ile
Devletin açık baskısına maruz bırakıp, “imam nikahları bile yok” diyen;
milletvekiline “sen Zerdüşt dinindensin, sana ne türbandan, dinden” diyerek,
dini açıkça istismar eden; din tüccarlarını ve siyasetçileri ve tüm bunlar
gözlerinin önünde yaşanırken, görmezden gelip alkışlayan yandaşlarını;
ÖZGÜRLÜKÇÜ OLARAK NİTELENDİRMEK, ancak AKP gibi din sömürüsü yapan partilerin ve din bezirganlarının hüküm sürdüğü bir ülkede mümkün olabilir.

Siyasal iktidar, her alanda, elindeki devlet gücüyle, kendi aklını ‘dinimizin emri’ yerine geçirerek hareket etmeye başlamıştır. Daha şimdiden, kamuda türban serbestliğiyle okullarımız çarşaflı öğretmenlerle doldurulurken, okullarda 4-4-4 sistemiyle
kız çocuklarımız hedef tahtasına koyulmuş durumdadır.

AKP, kamuda türbanı, bir “yönetmelik” marifetine dayandırarak geçerli kılmış,
ardından Anayasa ve yasalara tamamı ile aykırı bu tutumuna yeterli ve ciddi bir tepki gösterilmediğini düşünerek, TBMM’nde yarattığı oldubittiyle,
bu durumu sürdürülebilir kılmayı amaçlamıştır.

TBMM’de türbanın şimdi gündeme gelmesi, böyle bir siyasal hesaptan ibarettir.
AKP, din istismarcısı bir hesapçıdır.

AKP iktidarının, ülkedeki farklı din, mezhep ve inanç gruplarının varlığını ve güvencelerini, iktidarların iki dudağına ve sözüm ona hoşgörü anlayışlarına değil;
Laik Cumhuriyetin hukuksal ve kurumsal güvencesine bağlamış olan
Demokratik Cumhuriyet yerine, “Devletin hukuksal temel düzenini kısmen de olsa,
din kurallarına dayandırma, dini veya din duygularını istismar etme” yönündeki çabalarını görmezden gelen herkes, bir kez daha düşünmek zorundadır.

Bizler, Cumhuriyetin bu kurumsal güvencesi yerine, din bezirganı iktidarların ve siyasetçilerin, toplumun bireylerini “başörtülü bacım – satılık kadın” veya
“dindar nesil – ayyaş nesil” biçiminde ayrıma tabi tutan sahte hoşgörü anlayışlarının geçirilmeye çalışılmasını kabul etmeyeceğimizi,
dinsel değerlerimizin ahlaksızca siyasal çıkarlara alet edilmesine
ve laik devletin ortadan kaldırılmasına rıza göstermeyeceğimizi,
ve ister siyasetçi olsunlar ister yönetici, ister Devlet adamı,
laik ve demokratik Cumhuriyet yerine din devleti kurmaya tevessül edenlerin,
belki yarın, belki yarından da yakın ama mutlaka yargılanması yönünde
elimizden geleni yapacağımızı, kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.

15 Kasım 2013, Ankara

divider_cizgi