Etiket arşivi: Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezi

ADD’den ÖĞRENCİ BURS BAĞIŞLARI HAKKINDA KAMUOYUNA DUYURU

logo
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ’nden 
“ÖĞRENCİ BURS BAĞIŞLARI” 
HAKKINDA KAMUOYUNA DUYURU

 

Çağdaş Cumhuriyetin gelecek kadrolarını yetiştirmek ve bu gençlerin laik Cumhuriyet aleyhine faaliyette bulunan bir kısım art niyetli kişi ve kuruluşların tuzağına düşmeden kazanılması amacıyla başlatılan “ADD Burs Bağışlarınızı Bekliyor” başlıklı duyurumuz Atatürkçü Düşünceye gönül vermiş halkımızca büyük bir ilgiyle karşılanmış, yalnızca öğrencilere burs için yapılan bağışlar, beklentilerimizin
çok üzerinde rakamlara ulaşmıştır.

İlk kez bu yıl başlatılan uygulamanın kesintisiz süreceğini, bu yıl yapılan bağışlarla
burs gönüllülerinin işinin bitmediğini ve gençlerimize sahip çıkma düşüncesinin – eyleminin daha da yayılması gerektiğini özellikle vurgulamak istiyoruz.

Ayrıca toplanan bağışlarla öğrencilere burs sağlanması etkinliğinin yalnızca
Genel Merkez bünyesinde olmayıp, şubelerimizce de burs verilmekte olduğunun bilinmesini, şubelerimizin bulunduğu yerlerdeki üniversite ve yüksek okullara
kayıt yaptıracak öğrencilerimizin bu şubelere başvurmaları gerektiğini
özellikle belirtmeliyiz.

Atatürkçü Düşünce Derneği Burs Yönetmeliğine göre toplanmakta olan
Burs Komisyonumuz, burs verilecek öğrencileri saptamak üzere
yoğun bir çaba içindedir.

Cumhuriyetimize çağdaş gençler yetiştirmek, yüzleri Batı’ya ve aydınlığa dönük kuşaklara olanak sağlamak için başlayan, çığ gibi büyüyen ve büyümeyi sürdürecek olan burs bağışlarına katkı veren, barışçı ve bağışçı, saygın ve soylu Atatürkçülere
teşekkür eder, saygılar sunarız.

Atatürkçü Düşünce Derneği
Genel Merkezi

Burs bağışı için bağlantı telefonu: 0533 259 78 79
Vakıflar Bankası Ankara – Maltepe Şubesi
Hesap No IBAN: TR 1200 0150 0158 0072 8771 2934

19 Mayıs Özgürlük ve Bağımsızlıktır..


19 Mayıs Özgürlük ve Bağımsızlıktır..

19 Mayıs, Türk ulusunu yok olmaktan, Mustafa Kemal‘in deyimiyle “diri diri mezara gömülmekten” kurtaran  gücün; doğru tanımı ile ulusal egemenlik, özgür  yaşamak ilkesidir. Gerçekten 19 Mayıs; ulusu ve yurdu uğradığı saldırıdan kurtarmanın da,
gerçek kurtuluş demek olan “bir daha kurtulmak zorunda kalmamanın” da güvencesinin, ancak ulusun kendi yönetimini kendi eline alması,
kerameti kendinden menkul hiçbir inanca, düşünceye, kişiye ya da gruba bırakmaması ile olanaklı olduğunu temel alan bir ulusal uyanışı, dünyaya örnek bir Kurtuluş Savaşını simgelemektedir. Bugünkü iktidar, işte bu uygarlık tasarımının amansız karşıtıdır.
Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki Türk devrimlerinin ulusal bağımsızlık, demokratik düzen, uluslararası barış, ekonomik kalkınma, çağdaşlaşma ve demokratik önderlik … alanlarında insanlığa 21. yy’da da örneklik edecek değerdeki tüm katkıları; 19 Mayıs’tan başlayarak böyle bir özgürlük ve bağımsızlık düzenini temel almış olmasından dolayıdır. Bütünüyle Misak-ı Milli ve Cumhuriyet Devrimleri bu niteliktedir.
Atatürk‘ü tanıyan yeryüzündeki tüm erdem sahibi aydınların O’na içten gelen
derin bir saygı ve sevgi duymakta olmalarının gerçek nedeni de budur.

Profesör Villalta’nın vurguladığı gibi;

Atatürk, insanlık tarihinin kaydettiği zafer taklarının altından,
asıl olarak bütün zamanların en büyük komu­tanlarından biri özelliği ile değil,
yöneticilerini seçmekte, kendi dü­şüncelerini benimsemekte, vicdani inançlarında
tam an­lamıyla özgür olan ve seçim hakkına sahip bir ulus yaratarak geçmiştir.”

Bugün “Laiklik karşıtı eylemlerin odağı” olduğu Anayasa Mahkemesi kararı ile saptanmış olan iktidarın 19 Mayıs karşıtlığı; ancak Cumhuriyetle amaçlanan
“çağdaş topluma” karşı olmasıyla, toplumu ve özellikle genç kuşakları Orta Çağ karanlığında tutma isteği ile ve BOP’un tüm İslam dünyasına yönelik sömürgeci erekleri önünde böyle bir Atatürk Türkiyesi’nin engel olduğunu görmesiyle açıklanabilir.

Türkiye’nin en büyük ulusal demokratik kuruluşu olarak, Atatürkçü Düşünce Derneği çeyrek yy’a yaklaşan bir çalışma dönemini geride bırakmıştır. Bu süre içinde,
Türkiye’nin her bölgesinde örgütlenen Derneğimiz, ülkenin her köşesine yetişmeye çalışmış ve tıpkı ulusal kurtuluş savaşı günlerinde olduğu gibi emperyalizme karşı
Misak-ı Milli sınırları içinde yaşamakta olan bütün Türk vatandaşlarını ulusal birlikteliğe yönlendirmeye çalışmıştır. Her türlü ırkçılığa, bölücülüğe ve şeriatçılığa karşı çıkarak çağdaş cumhuriyet ilkelerini sarsılmaz bir inanç ile savunan Derneğimiz, bu örnek tutumu ile ülkedeki iç çatışma ve gerginlik dönemlerinin aşılmasında olumlu roller oynamıştır.

Atatürkçü Düşünce Derneği çatısı altında bir araya gelen bizler ve tüm Atatürkçüler,
tıpkı ulusal kurtuluş savaşı günlerinde olduğu gibi, ülkenin birliği ve bütünlüğüne
sonuna dek sahip çıkacak; ülkeyi yeni bir Ortaçağa sürüklemek isteyen bölücü ve işbirlikçi cemaatlere karşı cumhuriyetçi çizgide direnerek, laik ve çağdaş cumhuriyet düzeninin sonsuza dek yaşatılmasını görev bileceğiz.

19 Mayıs 1919’dan 19 Mayıs 2013’e gelmek kolay olmadı.
Ama her türlü zorluğa karşın Türk Ulusu bunu başarmıştır.
Atatürkçü Düşünce Derneği olarak, her 19 Mayıs’ta ulusumuzla birlikte,
ulusal kurtuluşumuzu, Atatürk’ü anarak kutlamayı kararlılıkla sürdüreceğiz.

Atatürkçü Düşünce Derneği 
Genel Merkezi
www.add.org.tr, 20.5.13

Foça’da Patlayan Bombalar Ne Diyor?

Dostlar,

ADD Genel Merkezinden

“Foça’da Patlayan Bombalar Ne Diyor?”

başlıklı son derece yetkinlikle kaleme alınmış bir makaleyi,
UYARI MAKALESİNİ paylaşmak istiyoruz.

Okuyalım, paylaşalım, aydınlanalım ve ülkemizin sorunlarını çözelim..

Sevgi ve saygı ile. 9.8.12

Dr. Ahmet Saltık, www.ahmetsaltik.net

===================================================

Foça’da Patlayan Bombalar Ne Diyor?

Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezi
www.add.org.tr, 9.8.12

Bugün, sabah saatlerinde Foça-İzmir’de bulunan Çıkarma Filosu Komutanlığı’nın personelini taşıyan servis aracına, Foça İlçesi içinde peş peşe patlatılan iki bomba ile terör saldırısı gerçekleştirildi. Gelen ilk haberlerde 1 şehit ve çok sayıda yaralı askerimizin bulunduğu bildirildi.

Ülkemizin güneydoğusunda, özellikle Hakkâri, Şemdinli ve Yüksekova bölgesinde, terör örgütüyle çatışmalar yoğunlaşmışken, patlayan bu bombaların verdiği ileti (mesaj) nedir?

Siyasi iktidar; “2002 yılında sıfır düzeyinde devraldığı terör sorununu”, bugün, güney bölgemizde Suriye’deki rejime şekil verme iddiası ve içeride “açılım” adıyla sürdürdüğü ayrıştırıcı politikası ile içinden çıkılmaz bir hale getirmiş ve sorun; Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasını tehdit eder duruma gelmiştir.

Emperyalizmin, Suriye’yi düşürdükten sonra hedefinde İran ve Türkiye olduğu açık seçik ortadayken, izlenen, komşu ülke içindeki ayrılığı destekleyici ve pekiştirici politika, dönüp bizi vurmaya başlamıştır.

Terörle mücadelede uzmanlaşmış ve terör örgütünü nefes alamaz hale getirmiş Silahlı Kuvvetler, açılım politikalarıyla karakollara hapsedilmiş ve operasyon yapamaz duruma getirilmiştir.

“Sözde Ergenekon davaları” ve burada kullanılan terör örgütü üyesi itirafçı gizli tanıklar vasıtasıyla, mesleğinin önemli bölümünü terörle mücadelede geçirmiş görevdeki ve emekli subaylar hapsedilmiş, terörle mücadele edecek kadrolara verilen gözdağı ile Silahlı Kuvvetler mensuplarının
eli kolu bağlanmıştır.

Terör örgütü; içeride ve dışarıda izlenen bu yanlış politikaların oluşturduğu, kendisi için uygun ortamı değerlendirmek ve davasını uluslararası düzleme taşımak amacıyla eylemlerini ses getirecek düzeylere çıkarmaya çalışmaktadır. Ülkemizin değişik, özellikle batı ve güney bölgelerinde, kamuoyunda büyük tepki yaratacak eylemlere karşı hazırlıklı olunmalıdır. Burada yapılacak eylemler, turistik bölgeler olması ve Suriye konusu nedeniyle Batı basınının ilgisini daha çok çekebilecektir.

Bir başka tehlike; siyasal iktidarın, Suriye’ye olası bir müdahale için ikna edemediği ülke kamuoyunu, bu eylemleri Suriye rejiminin üzerine yıkarak yönlendirme çalışması yapmasıdır.

Bu eylemler, esas olarak; siyasal iktidarın içeride ve dış politikada izlediği yanlış yolun sonucudur.

Hedef, emperyalizmin amaçlarına hizmet edecek saldırgan bir politika izlemek değil, sınırlarımızda barışı koruyacak, içeride düzeni ve insanlarımızın bir arada, huzur içinde yaşamasını sağlayacak önlemler alınması olmalıdır.

TBMM, verili (mevcut) güvenlik ortamını değerlendirmek ve siyasal iktidarı,
izlediği yanlış yoldan döndürmek üzere ivedilikle (acilen) toplanmalıdır.

Uyarıyoruz!

Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezi
9.8.12, www.add.org.tr

Terörün Getirildiği Yer; ŞEMDİNLİ…

ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği), Bakanlar Kurulu Kararı ile “kamu yararına çalışan dernek” nitemi (statüsü) taşımaktadır. 19 Mayıs 1989’dan günümüze, çeyrek yüzyıldır ATATÜRK AYDINLANMASI için kesintisiz, çok özverili (Kurucu Genel Başkanı Prof. Dr. Muammer Aksoy’u, Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’yı… pek çok yönetici ve üyesini şehit verme pahasına) olarak sürdürmektedir. Biz de
bu 150 bin üye yurtseverlerin arasında 3223 sayılı üye olarak 1990’lar başından beri bulunmaktan, Genel Başkan Yardımcılığına dek (2004-2006) görev üstlenmekten onur duyuyoruz.. Sevgi ve saygı ile. 9.8.12
Dr. Ahmet Saltık www.ahmetsaltik.net

Dostlar,

ADD Genel Merkezinden son derece yerinde, mükemmel bir değerlendirme..
Soruna doğru tanı koyan ve çok yerinde çözüm önerilerini de sunan..

Mutlaka okuyalım, okutalım, paylaşalım..

Sevgi ve saygı ile.
9.8.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
ADD Bilim Danışma Kurulu Yazmanı
www.ahmetsaltik.net

===================================================

İktidarın Geleceği Göremeyen Sığ Politikalarının Sonucu:
Terörün Getirildiği Yer; ŞEMDİNLİ..

Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezi
www.add.org.tr, 9.8.12

Alışılmadık hatta görülmedik şekilde Şemdinli’de 15 günü aşkın bir süredir terör örgütü ile TSK unsurları arasında çatışmalar devam ediyor. Olayın baş oyuncusu durumundaki TSK, kendi sorumluluk alanındaki bu konuyla ilgili açıklama yapmadı.

Yetkili siyasi otorite tarafından da doyurucu bir açıklama yapılmadı.

Bölgeye incelemeye giden bir grup milletvekili de resmin tamamını göremediği ve uzmanlık alanı olmadığı için aydınlatıcı olamadı.

Cumhurbaşkanı Gül’ün, Çukurca şehitleri ile ilgili yaptığı açıklamada kullandığı; “Terör örgütü bu Ramazan ayında pervasızca bir plan içinde” ifadesi, olayın boyutları açısından fikir verici oldu.

Terör örgütü gemi azıya almış, belirli bir bölgede ALAN KONTROLÜ hatta ALAN HAKİMİYETİ sağlama iddiası ile saldırılarına hız vermiştir. Eşkıya liderlerinden Murat KARAYILAN’ın basına yansıyan

“Sınırın ötesi berisi kalmadı” ifadesini doğrulamaya çalışmaktadır.

ŞEMDİNLİ, terör örgütü açısından bu amaca en uygun yerlerden biridir.
Üzüntü duyulması gereken husus ise örgütün bunları yapar ve söyler hale gelmesidir.

2002 yılı itibarıyla marjinal düzeye indirilmiş ve eylem yapamaz hale getirilmiş örgütün, tekrar 1990’lı yıllardaki konumuna dönmüşçesine saldırılar düzenlemesi ve toplu şehitler verdirmesinin birincil nedeni siyasal yönetimlerin yanlışlarıdır.

1. İlk yanlış; bir koyup üç alma sevdası ile Irak’ın parçalanmasında taraf olmaktır. Irak kuzeyinde Kürt oluşumuna destek olarak Türkiye, kendi ayağına ilk kurşunu sıkmıştır.

Sıkılan kurşunun neye mal olduğu ortada iken, Irak kuzeyinde bağımsız veya özerk bir Kürt bölgesi oluşması kırmızı çizgimizden eser kalmamışken, Suriye olaylarında öncekinden beter bir gaflet içine düşülmüştür.

Bu kez kurşun ayağa değil gövdeye yöneltilmiştir.

İç işlerine karışmadan, terör örgütü konusunda merkezi yönetimle iş birliği yapılması gereken Suriye ile hiçbir alıp-veremediğimiz olmadığı halde, kanlı-bıçaklı düşman olunmuş, parçalanmasında başrollerden biri oynanmıştır. Şimdi Suriye’deki Kürt oluşumu da engellenemez boyuta doğru tırmanmaktadır.

2. Yanlışlardan biri belki de en önemlisi ise, adı bile zor konan AÇILIM ile başlamıştır. Öyle bir açılım olmuştur ki, bir delinin çukura attığı taş misali kırk akıllı ile çıkarılamamaktadır.

“Açılım” adı altında açık veya gizli verilen ödünler ile terör örgütü ve ayrılıkçı Kürtlerin isteklerine ulaşacakları umudu yükselmiştir.

Hedeflerine yaklaştıklarını düşünen bu kesimler, geriye dönmemek ve kazandıklarını hep bir adım ileri götürmek için terörü tırmandırmışlardır.

İşte terör bu nedenlerle, bu yanlışlarla süreç ŞEMDİNLİ’ye getirilmiştir;
kendiliğinden gelmemiştir.

* * * *
Türkiye’nin bu gidişe dur demesi için 2 alanda çok güçlü adımlar atması gerekmektedir :

Birincisi; terör örgütünü başarılı kılacak veya başarılı görüntüsü verdirecek gelişmelere izin vermemektir.

Bu, başta TSK ile birlikte tüm kurumların görevidir.

Teröristle mücadeleyi yapacak olan TSK’ya sorumluluğu oranında yetki verilmesi, olmazsa olmaz koşuldur.

Bugün, terörün azmasında ve şehitlerin artmasında temel sorun budur.

TSK, inisiyatif (ön alma) kullanamaz ve kendini savunan konumuna düşürülmüştür.

Oysa 1990’lı yılların başlangıcında uyguladığı ALAN KONTROLU ve ALAN HAKİMİYETİ ile teröristlere göz açtırmayan bir konuma gelmişti.

Arayan, bulan ve vuran hep askerimizdi.

Terörle yıllarca ve başarı ile mücadele eden askerlerin sudan nedenlerle hapishanelere doldurulması da mücadele için gerekli moral motivasyonu en düşük düzeye indirmektedir.Bu konumda ve durumda askeri başarı beklemek hayaldir.

Bunun sorumlusu da çözüm makamı da SİYASİ İRADE’dir.

İkincisi ise insanların birlikte yaşama arzu ve kararlılığını güçlendirmektir.

Bunun yolları çok çeşitlidir ve siyasi otoritenin ellerindedir.

İçeride ve dışarıda inatlaşma, ulusal çıkarları düşünmeden hareket etme devam ettiği sürece de çözüme ulaşma yerine soruna boğulma kaçınılmazdır.

O takdirde; yeni ŞEMDİNLİLER, ÇUKURCALAR beklenmelidir.

Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezi
9.8.12, www.add.org.tr