Etiket arşivi: AÇILIM ile terör örgütü ve ayrılıkçı Kürtlerin isteklerine ulaşacakları umudu yükselmiştir

Terörün Getirildiği Yer; ŞEMDİNLİ…

ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği), Bakanlar Kurulu Kararı ile “kamu yararına çalışan dernek” nitemi (statüsü) taşımaktadır. 19 Mayıs 1989’dan günümüze, çeyrek yüzyıldır ATATÜRK AYDINLANMASI için kesintisiz, çok özverili (Kurucu Genel Başkanı Prof. Dr. Muammer Aksoy’u, Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’yı… pek çok yönetici ve üyesini şehit verme pahasına) olarak sürdürmektedir. Biz de
bu 150 bin üye yurtseverlerin arasında 3223 sayılı üye olarak 1990’lar başından beri bulunmaktan, Genel Başkan Yardımcılığına dek (2004-2006) görev üstlenmekten onur duyuyoruz.. Sevgi ve saygı ile. 9.8.12
Dr. Ahmet Saltık www.ahmetsaltik.net

Dostlar,

ADD Genel Merkezinden son derece yerinde, mükemmel bir değerlendirme..
Soruna doğru tanı koyan ve çok yerinde çözüm önerilerini de sunan..

Mutlaka okuyalım, okutalım, paylaşalım..

Sevgi ve saygı ile.
9.8.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
ADD Bilim Danışma Kurulu Yazmanı
www.ahmetsaltik.net

===================================================

İktidarın Geleceği Göremeyen Sığ Politikalarının Sonucu:
Terörün Getirildiği Yer; ŞEMDİNLİ..

Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezi
www.add.org.tr, 9.8.12

Alışılmadık hatta görülmedik şekilde Şemdinli’de 15 günü aşkın bir süredir terör örgütü ile TSK unsurları arasında çatışmalar devam ediyor. Olayın baş oyuncusu durumundaki TSK, kendi sorumluluk alanındaki bu konuyla ilgili açıklama yapmadı.

Yetkili siyasi otorite tarafından da doyurucu bir açıklama yapılmadı.

Bölgeye incelemeye giden bir grup milletvekili de resmin tamamını göremediği ve uzmanlık alanı olmadığı için aydınlatıcı olamadı.

Cumhurbaşkanı Gül’ün, Çukurca şehitleri ile ilgili yaptığı açıklamada kullandığı; “Terör örgütü bu Ramazan ayında pervasızca bir plan içinde” ifadesi, olayın boyutları açısından fikir verici oldu.

Terör örgütü gemi azıya almış, belirli bir bölgede ALAN KONTROLÜ hatta ALAN HAKİMİYETİ sağlama iddiası ile saldırılarına hız vermiştir. Eşkıya liderlerinden Murat KARAYILAN’ın basına yansıyan

“Sınırın ötesi berisi kalmadı” ifadesini doğrulamaya çalışmaktadır.

ŞEMDİNLİ, terör örgütü açısından bu amaca en uygun yerlerden biridir.
Üzüntü duyulması gereken husus ise örgütün bunları yapar ve söyler hale gelmesidir.

2002 yılı itibarıyla marjinal düzeye indirilmiş ve eylem yapamaz hale getirilmiş örgütün, tekrar 1990’lı yıllardaki konumuna dönmüşçesine saldırılar düzenlemesi ve toplu şehitler verdirmesinin birincil nedeni siyasal yönetimlerin yanlışlarıdır.

1. İlk yanlış; bir koyup üç alma sevdası ile Irak’ın parçalanmasında taraf olmaktır. Irak kuzeyinde Kürt oluşumuna destek olarak Türkiye, kendi ayağına ilk kurşunu sıkmıştır.

Sıkılan kurşunun neye mal olduğu ortada iken, Irak kuzeyinde bağımsız veya özerk bir Kürt bölgesi oluşması kırmızı çizgimizden eser kalmamışken, Suriye olaylarında öncekinden beter bir gaflet içine düşülmüştür.

Bu kez kurşun ayağa değil gövdeye yöneltilmiştir.

İç işlerine karışmadan, terör örgütü konusunda merkezi yönetimle iş birliği yapılması gereken Suriye ile hiçbir alıp-veremediğimiz olmadığı halde, kanlı-bıçaklı düşman olunmuş, parçalanmasında başrollerden biri oynanmıştır. Şimdi Suriye’deki Kürt oluşumu da engellenemez boyuta doğru tırmanmaktadır.

2. Yanlışlardan biri belki de en önemlisi ise, adı bile zor konan AÇILIM ile başlamıştır. Öyle bir açılım olmuştur ki, bir delinin çukura attığı taş misali kırk akıllı ile çıkarılamamaktadır.

“Açılım” adı altında açık veya gizli verilen ödünler ile terör örgütü ve ayrılıkçı Kürtlerin isteklerine ulaşacakları umudu yükselmiştir.

Hedeflerine yaklaştıklarını düşünen bu kesimler, geriye dönmemek ve kazandıklarını hep bir adım ileri götürmek için terörü tırmandırmışlardır.

İşte terör bu nedenlerle, bu yanlışlarla süreç ŞEMDİNLİ’ye getirilmiştir;
kendiliğinden gelmemiştir.

* * * *
Türkiye’nin bu gidişe dur demesi için 2 alanda çok güçlü adımlar atması gerekmektedir :

Birincisi; terör örgütünü başarılı kılacak veya başarılı görüntüsü verdirecek gelişmelere izin vermemektir.

Bu, başta TSK ile birlikte tüm kurumların görevidir.

Teröristle mücadeleyi yapacak olan TSK’ya sorumluluğu oranında yetki verilmesi, olmazsa olmaz koşuldur.

Bugün, terörün azmasında ve şehitlerin artmasında temel sorun budur.

TSK, inisiyatif (ön alma) kullanamaz ve kendini savunan konumuna düşürülmüştür.

Oysa 1990’lı yılların başlangıcında uyguladığı ALAN KONTROLU ve ALAN HAKİMİYETİ ile teröristlere göz açtırmayan bir konuma gelmişti.

Arayan, bulan ve vuran hep askerimizdi.

Terörle yıllarca ve başarı ile mücadele eden askerlerin sudan nedenlerle hapishanelere doldurulması da mücadele için gerekli moral motivasyonu en düşük düzeye indirmektedir.Bu konumda ve durumda askeri başarı beklemek hayaldir.

Bunun sorumlusu da çözüm makamı da SİYASİ İRADE’dir.

İkincisi ise insanların birlikte yaşama arzu ve kararlılığını güçlendirmektir.

Bunun yolları çok çeşitlidir ve siyasi otoritenin ellerindedir.

İçeride ve dışarıda inatlaşma, ulusal çıkarları düşünmeden hareket etme devam ettiği sürece de çözüme ulaşma yerine soruna boğulma kaçınılmazdır.

O takdirde; yeni ŞEMDİNLİLER, ÇUKURCALAR beklenmelidir.

Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezi
9.8.12, www.add.org.tr