Etiket arşivi: aşı pasaportu

ARTI TV ve NOKTA TV KONUŞMALARIMIZ

Dostlar,

Son olarak katıldığımız 2 TV konuşmamızı paylaşalım aşağıda..

Köln / İstanbul merkezli ARTI TV‘de, 13 Ocak 2022 günü Sn. Fuat ATEŞ’in konuğu olduk.

Konumuz,

  • Henüz Aşı Olmayan (Aşı Adayı??) TURKOVAC Skandalı ve Göz Yumulan Omicron Varyantı Salgını.. idi.

Programda CHP Ankara Milletvekili Sn. Dr. Servet Ünsal da bulundular.

İzlemek için lütfen tıklayınız.. Bizim katıldığımız bölüm 19,5 dk.

AKP iktidarı, Omicron nasılsa hafif gidiyor, herkes hastalansın da doğal bağışıklık (sürü bağışıklığı!!??) sağlama peşinde. Bu beklenti bilim dışı ve insan haklarına açıkça aykırı. Ayrıntıları programda gerekçeleriyle açıkladık.

Derhal kısıtlayıcı önlemlere geçilmeli ve salgın ortasında henüz aşı olmayan, dahası Omicron’a etkisinin test edilmediğini bizzat bu aşı adayını geliştiren Prof. Aykut Özdarendeli’nin de kabul ettiği TURKOVAC uygulaması durdurulmalı, mRNA tabanlı aşı sürdürülmelidir. A

Aşılama yaşı 5 yaşa çekilerek.. Okullarda ve okul öncsinde hızlı testlerle erken olgu bulup ayırarak..

18 Ocak 2022 Salı günü (aşağıdaki görselde yanlışlıkla Çarşamba yazıldı..) ise NOKTA TV‘den Sn. Rüzgar B. Öğütlü’nün konuğu olduk. Konumuz,

  • Omicron Dalgası Herkesi Hasta Edebilir! 
  • Salgın Yeni Bir Evrede, Çok Dikkat!

Bu programımızı izlemek için lütfen tıklayınız… (34 dk.)

Bizim bu açıklamalarımızın ardından Dünya Sağlık Örgütü – DSÖ Gn. Bşk. Dr. T.A. Ghebreyesus‘un uyarıları geldi :

  • Salgında sona yaklaştığımız asla söylenemez

Oysa Türkiye’deki salgın yönetimi yalpalamayı sürdürüyor. PCR testleri neredeyse kaldırılıyor, karantina süresi 7 güne indiriliyor, bir bakıyoruz, o gün 60-70 bin “iyileşen” var!??

Böylelikle, havuzda biriken aktif hasta sayısı, Omicron varyantı patlaması yüzünden 700 binleri aşmış iken, bu havuzu “hızla boşaltmak” gerekiyor (!!)..

PCR testleri ile ilgili endikasyon vb. kuralları, bakıyoruz, Soylu Bakan‘ın başında olduğu İçişleri Bakanlığı belirliyor! Olacak şey değil.. İdare hukukunda buna “fonksiyon gaspı” denir ve gerçekte o idari işlem – eylem yok hükmündedir.

Sağlık Bakanı Dr. Koca ve koca Bakanlığı seyirci! Halbuki 1593 sayılı Genel Koruyucu Sağlık Yasası (Umumi Hıfzıssıhha Yasası) salgın hastalıklarla savaşımda doğrudan Sağlık Bakanlığını görevlendirmekte. 57, 64, 72 ve 94. maddeler dolaysız olarak salgın yönetiminde Sağlık Bakanlığını görevli, yükümlü ve yetkili kılıyor.

Sağlık Bakanlığı gerekli gördüğü teknik – tıbbi salgın önlemlerini Bilim Kurulu yönlendirmesi ile belirler, genelgesini yayınlar ve de uygulamada gerekebilecek Kolluk önlemleri de İçişleri Bakanlığı eliyle yürütülür..

En temel kamu yönetimi – idare ve anayasa hukuk ilkeleridir bunlar. Ülkemizde Devlet yapılanmasının çökme eşiğine sürüklendiği, parti devleti yozlaşmasına tanık oluyoruz ne acı ki.

PCR testi ile ilgili anlamsız – bilimsel temelsiz kaldırma uygulamasını sosyal medyada sert eleştiriyoruz, birkaç saat sonra İçişleri Bakanlığı geri adım atarak uçak yolculuklarında yeniden PCR testi ve / veya…. öbür gereklilikleri koyuyor. Gene İçişleri Bakanlığı! Şaşılacak şeyler oluyor.

Bu arada yayınladığımız tweet iletileri yüzbinlerce okunuyor (aşağıdaki, 622 bin!) :

  • “Saglik Bakanligi Bilim Kurulunun dun, 12 Ocak 2022 kararlarini Epidemiyoji bilimi “ayaga kalkarak” (!) saygi ile selamliyor. Gelisecek kacinilmaz tirmanmadan siz sorumlusunuz. Bilerek Omicron yayginlassin politikasi guduyorsunuz. Yaziklar olsun.”

Bir başkası 1 milyon okuyucuyu geçiyor!

  • “Dünya Sağlık Örgütü izleyen 6-8 haftada Avrupa’nın yarısının (250 milyon!) Omicron alacağı uyarısı yaptı. TR’de 40 m kişi, 2 ay her hafta 5 m, günde 700 bin kişi Kovit olacak. Test kaldırıldı ki bu anormal sayılar saklanabilsin. Bu, Halk Sağlığı ile kumar oynamak! EU-USA alarmda!”

Bu arada TURKOVAC adlı aşı adayı için Türkiye’nin DSÖ’ne ve EMA’ya (Avrupa Birliği İlaç Ajansı) başvurmadığını öğreniyoruz. Nedeni çok yalın, Uluslararası Standat koşullara uygun değil : Ben yaptım, oldu!

  • İktidar salgını değil algıyı yönetmeye bakıyor; her durumda başarılı olduğu TAKINTISI ile!

AB ülkeleri aşı pasaportu koşullarını sıkılaştırıyor ve listede bizim TURKOVAC aşı adayı doğallıkla yok!

  • Salgın bilimle / Epidemiyoloji ile yönetilir. Tersi masum insanların hastalanması ve ölümüdür; insanlık suçudur. Ekonomik çöküntüdür, telafisi yoktur. İktşdar hızla aklını başına devşirmek zorundasdır.

Sevgi ve saygı ile. 19 Ocak 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik

 

Pandeminin Etik Sonuçlarına Bakış 

Pandeminin Etik Sonuçlarına Bakış 

Prof. Dr. Çağatay ÜSTÜN

EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ
TIP TARİHİ VE ETİK ANABİLİM DALI BAŞKANI

Facebook’ta paylaş
WhatsApp
E-posta 

Cumhuriyet, 17 Şubat 2021

COVID 19’un klinik tablosundaki ağır bulgular ve hastaların hastalığı geçirmelerine rağmen uzun süre semptomlarla mücadele etmesi hastalığın esrarengiz yönünü destekliyor. Ancak şurası kesin ki, böyle bir hastalığın var olmadığını düşünenler dahi artık bu konuya karşı temkinli yaklaşıyorlar. Bir dönem hastalığın (AS: etkenin) laboratuvar ortamında üretildiğini söyleyenlerin komplo teorilerinin aksine, bugün hastalığın nasıl ortaya çıktığından çok tedavi ve aşı araştırmalarına yoğunlaşılması, ilk şokun atlatıldığını gösteriyor.

COVID 19 modern diye adlandırılan tıp dünyasına modernliğin ölçülerini sorgulatacak bir ders verdi. Ancak daha da önemlisi, bu hastalığın turizm, ziraat, lojistik, gıda tedarik zinciri, ekonomi, turizm, sosyal ve toplumsal yaşam (2 sıfat eşanlamlı?), bireysel hak ve özgürlük alanı, etik, hukuk anlamında farklı yönleriyle yüzleşildi. Bu yüzyılda etik sonuçları diğer sonuçlardan öne geçmiş COVID 19’un genel anlayışı, bilinen doğruların yanlışını ortaya çıkarması açısından önemlidir.

“Birey kavramının üst değer haline dönüştüğü insan merkezci” bir yaklaşımı destekleyen sistemin, doğa ve diğer canlılara bakış açısını geliştirmesi gerektiğini vurgulayan bu tablo umarım ki, kalıcı ve güzel kazanımlar bırakır ve yeni, doğru bir alışkanlığı sağlamlaştırır. Etik ve ahlâki ilke ve değerler sisteminin bir parçası olmayı hedefleyen yeni bir sistemin öngörüsü şimdi fark edilmiş durumdadır. Klinik sonuçlardan etik sonuçlara uzanan yolda COVID 19’un önemli aşamaların belirginleşmesine katkısı olduğuna inanıyorum.

PANDEMİNİN YOKSULLUĞA ETKİSİ 

Tüm ülkelerde farklı şekillerde etkisini gösteren pandemi neticesinde alınan önlemler, tedbirler, sokağa çıkma yasakları nedeniyle işe gitmelerin aksaması, evde çalışma ve işten çıkarma gibi durumlar yüzünden işsizlik ve yoksulluk tehlikesiyle karşı karşıya kalınmıştır.

Ülkelerin hazırlıksız yakalandığı bu süreçte üstü kapalı ekonomik bir kriz yaşanmıştır. Maaş, sigorta veya diğer desteklerin sağlanmasındaki yetersizlik, ekonomiyi çeviren çarkların kesintiye uğramasına sebep olmuştur. Çözümsüzlüğün etki ettiği kitlelerdeki yoksulluk, beraberinde psikolojik ve sosyal sıkıntıları getirmiştir.

Yoksulluğun büyümesi halinde endişe verici gelişmelerin ortaya çıkması mümkündür. Bazı ülkelerde sokağa çıkma yasaklarına karşı gösterilen itiraz ve protestolar bunun bir örneği niteliğinde olabilir. Pandemide hastalığın bulaşma riski ile işsizliğin çoğalma riski yüzünden bir tercih yapmak zorunda kalınarak, ekonominin devamı için kısıtlama süreleri kimi ülkelerde kısa tutulmuş, bu yüzden enfekte vaka ve ölüm sayılarında artışlar görülmüştür.

Pandeminin yeni mutasyona uğrayan virüsle çeşitleriyle sürmesi ve 3. dalga riskinin artması halinde bu tablonun daha da ağırlaşma ihtimali vardır.

SERBEST DOLAŞIM HAKKI KISITLAMASI

COVID-19 tehlikesi birçok ülkenin karantina tedbirlerine yönelmesine sebep olmuş, uluslararası ve ulusal seyahatle ilgili ciddi kısıtlamalara gidilmiştir. Keyfi nitelendirilmemesi gereken, bütünü koruyucu özelliği olan bu yasakların bireylerin hak algısı ve psikolojik yapısı üzerinde olumsuz etkileri gözlemlenmeye başlanmıştır.

2020 yılının yaz aylarında turizm açısından yaşanan gerileme, bunun doğal bir sonucudur. Seyahat özgürlüğü kısıtlamalarının sosyalleşme ve kişisel gelişimi engelleyeceği endişesini taşıyanların buna itiraz etmesi söz konusudur. Ancak halen etkin olan mutasyonlu virüs bulaş etkisi yüzünden şu an için başka yapılabilecek bir şey yoktur.

Ülkelerin aşı uygulamalarına başlamasının ardından önerilen bir başka husus, aşı olanların seyahat hakkı alabilmesi için aşı pasaportu verilmesine ilişkin öneridir. Ancak burada her ülkenin farklı bir yaklaşım tarzı belirlemesi gündemdedir. Bir şekilde doğru bir tavır gibi görülmesi düşünülen bu yeni gelişmeye kişisel hak ihlali gözüyle bakanların yaklaşımı sorunu derinleştirmektedir. Şu an için her ülkede yeterli doz aşının temin edilememiş olması, buradaki asıl etik ikilemdir. Bunun, hastalığın sürmesi halinde birkaç yıl içinde aşılması gündeme gelebilir.

ESKİ NORMALE DÖNME ÖZLEMİ

Pandemi sürecinde yaşanan en büyük özlem, her seferinde tekrarlanan eski normale dönme çabaları üzerinde yoğunlaşmaktadır. Eski normalin uzun bir süre daha olamayacağına ilişkin fikirlere rağmen bu konuda ısrarcı olunmasının temel nedeni, eski alışkanlıkların bir yaşam biçimi haline dönüşmüş olmasındandır.

  • Doğaya zarar veren, öngörüden ve sağduyudan uzak tutumların hastalık sürecinden sonra yeniden gözden geçirilmesi gerekirken;
  • kolaycılığa kaçılması ve aynısını tekrarlama eğiliminin sürdürülmesi ısrarcı ve inatçı bir yaklaşımdan başka bir şey değildir.
  • Oysaki COVID-19’dan sonra gelenekselleşmiş yanlışların değişmesi gerekmektedir.
  • Ekonomik çarklar üzerinden kurgulanmış maddiyata dayalı bir yaşam biçiminin manevi ve duygusal olanı önemseyen bir biçimle değişimi sağlanmalıdır.

Bu konuda felsefe, etik, sosyoloji alanı akademisyenlerinin yol göstericiliğine ihtiyaç vardır. Tabii ki ülke yönetimlerinin de bunu dikkate alması ve değişime ortak olması gerekmektedir.

Buradaki temel yaklaşım şöyle özetlenebilir:

  • Eski normale dönmek, kolaycılıktan ve aynısını yapmaktan başka bir şey değildir.
  • Yeni ve doğru olanı yapmak, etik ve ahlaki olana yönelmek, bunun özlemini hissetmek gerekmektedir.
  • Sonu ne zaman geleceği bilinmeyen bu hastalık tablosunu yaşarken eski normali arzulamanın akıl ve mantıkla izah edilebilir bir yönü yoktur.

ANOMİ TOPLUMLAR TEHLİKESİ
(AS: “Anomik toplum” ya da “Anomi toplumları” denmesi uygun olur..)

COVID-19 pandemisi sürecinde alınan tedbir, önlem (son 2 sözcük eşanlamlı) ve kısıtlamalara yönelik bireysel veya toplumsal karşıt refleks geliştirilmesi, anomi(k) toplumların oluşmasına, anti-sosyal bir tavır ve tutum sergilenmesine kadar gitmiştir. Bu süreçte, maske takmamak, fiziksel mesafeye özen göstermemek, PCR testi pozitif olduğu halde karantinada kalmayıp kaçmak ve topluluklara karışmak, sosyal izolasyona uymamak kural tanımazlığın örnek olgularıydı.

Kendi tespitime göre 2013 yılında dünyada tamamlandığını ileri sürdüğüm etik ve ahlaki kırılmanın ardından gelişen olaylar ve örnekler bireylerin, toplumların hızlı bir şekilde ilke ve değerlerden soyutlanmış, kurallara uymayan anlayışlar geliştirmesine sebep olmuş, bunun sonuçları ise özellikle 2020 yılındaki pandemi sürecinde tümüyle su yüzüne çıkmıştır.

İlkesiz veya kuralsız gibi hissetmek ve davranmak, başıboşluğun içine sürüklenmeyi hızlandırmaktadır. İnsanın başıboş bir canlı olmadığından hareketle, toplumların bu olumsuzluğun girdabına kapılmasını önleyecek yeni yaklaşım tarzları üzerinde çalışılmalıdır. Buradaki önerim, etik ve ahlaki sağaltım yöntemleri kapsamında rol modellerin çoğaltılması, bununla ilgili yapılacak çalışmalara destek verilmesidir.

ETİK GÖSTERGELERE ETKİ EDEN BİR PANDEMİ

Doğru düşünme ve doğru eylem açısından belli bir bilinç bulanıklığı oluşturan COVID-19, bir süre daha bu etkisini sürdürecek gibi görünmektedir. Viral bir hastalığın geniş kitlelerdeki etik göstergelere etki ederek değerler sistemini sarsması, anlayış ve algılama unsurlarını zedelemesi tedirginlik vericidir. Ancak umutsuz olmadan, karşımıza çıkan olumsuz tablodaki yanlışları fark ederek bunların doğrusu ile yer değiştirmesini sağlayacak anlayışların savunulması ve bunların örnek kılınması gerekmektedir.

Etik ve ahlaki göstergeleri bozan bir etkinin iki sonucu söz konusudur: Ya gelişen bu kötü anlayış yeni normal gibi algılanacaktır ya da bundan kurtulmak için yeni bir etik anlayış ortaya çıkacaktır. Entropinin uzun soluklu bir düşünce biçimi olmadığını göz önüne aldığımızda, yeni etik bir anlayışın doğuşunu ve gelişini beklemek daha doğrudur. Elbette ki bütün yeni değişimler hemen bir anda gerçekleşmez.

Bir yer değiştirmenin, farklılığın (AS: farklılaşmanın?) söz konusu olduğu bu tür durumlarda eskinin yerine yeninin gelişi sırasında bazı sancıların ve sıkıntıların yaşanması normaldir. Sürecin doğası budur. Burada önemli olan, pandeminin değişim için getirdiği şartların doğru algılanması ve buna göre hareket edilmesidir. Sınırları belirsizleşen etik ve ahlaki çizgilerin üzerinden yeniden geçilmesiyle bireysel ve toplumsal (sosyal) düzlem, yönetimler ve meslek alanları açısından olumlu etkilerin görülmesi muhakkaktır. COVID-19 pandemisi, yeni bir bakış açısına geçişin ilk durağı olmuştur. Artık bundan sonra hiç kimse eskisini bugün ile özdeş tutmamalıdır.