Etiket arşivi: ahmet saltık

Terör Örgütü mü, Batı maşası gayrı nizami güçler mi?

“Terör” mü, dış destekli ayrılıkçı-bölücü kalkışma mı ?
Adını doğru koymak ilk ve zorunlu adım.. Ahmet Saltık www.ahmetsaltik.net

TERÖR ÖRGÜTÜ MÜ, BATI MAŞASI GAYRI NİZAMİ GÜÇLER Mİ?

Çok ağır ve çok acı veren tablodan sorumlu, doğrudan hükümettir!

İzlenen hatalı, dış güdümlü uydu politikalardır.

Hükümet, “hüküm ettiğini” o yüzden adının “hükümet” olduğunu, bu yüzden iktidarda
olduğunu “muktedir” olmak zorunda bulunduğunu artık anımsamalıdır.
Bunu yapamayacaksa çekilmesini bilmelidir.

Bu “tıkanma” kabul edilemez, sürdürülemez..

Halkın, Ordunun moralinin bozularak “ver kurtul” çaresizliğine itilmesi
asla kabul edilemez.

Hele iç çatışmaya sürüklenmek asla ve kat’a!
Ama görünen o, ne acı ki..

Türkiye Cumhuriyeti, ülkesi ve ulusu ile bölünmez bir bütündür..

Bir ağır sorumluluk daha : Dünyanın sayılı ordularından TSK, 16 gündür Şemdinli bölgesinde terör örgütü denen bir “kuvvete” neden egemen olamıyor?

TSK’da gerçek bir zaafiyet varsa siyasal sorumlusu kimdir?

Yıllardır tutsak alınan ve henüz kesin hüküm giymeden infaz edilerek dönüşümsüz
fiili cezalandırma ile askerlik kariyerleri bitirilen “40 paşa” dan yoksunluğun
payı hiç yok mudur?

Daha alt rütbede olup moralsizleştirilen askeri personelden ne bekliyorsunuz?

Kendi coğrafyanızda kaçırılan er (öncekiler bir yana, 7.8.12 sabahı 3 er, yol kesilerek kaçırıldı!) assubay-subay, kaymakam neredeler? Bunlar salt teknik askeri sorumluluklar mıdır?

Hükümet, Ordu’dan da siyasal otoritenin sorumlu olduğunu söylüyor,
mutlak itaat bekler ve icraat ederken..

Peki TSK’nın başarısızlıklarının faturası kimin?

Yetki sorumluluk da demek değil midir kaçınılmaz olarak?

Dış merkezlerin güdümünde kendi ordusuna acımasızca işbirlikçi operasyon uygulamanın, hastalıklı TSK fobisinin patolojik dışavurumlarının hiçbir faturasının olmayacağı düşünülebilir mi?

İşte fatura!

Vatan evlatları teker teker değil artık öbek öbek şehit oluyorlar..

Yoksa karşımızdaki basit, sıradan, kendimizi ve halkımızı yıllardır kandırarak adlandırdığımız sıradan bir “terör örgütü” değil de başka bir şey mi??

Öyleyse adı ne? İşlevi ne?

AB-ABD adına bizlerle vekaleten başta düşük, dün orta günümüzde ise artık yüksek yoğunluklu sıcak çatışma yürüten gayrı nizami paramiliter güçler mi?

Her neyse adı, bu batı maşası güce doğru tanı koymadan savaş olası mı?

Önce doğru tanı zorunlu değil mi başarılı sağaltım için ?

Söz konusu “paramiliter güçler”e 30+ yıldır her türlü desteği veren
sözde “stratejik müttefik” ABD’ye ve alık alık 1959’dan beri tam üyelik karasevdasından kurtulamadığımız AB ülkelerine açık açık tavır alma zamanı gelmedi mi?

Tabloyu belgeleyip uluslararası kamuoyu ile neden paylaşmıyoruz?

BM zeminlerini neden kullanmıyoruz?

Neden Irak, Suriye, İran ile ortak davran(a)mıyoruz??..

Salt söz konusu batı maşası paramiliter güçlere karşı, tek 1 maddelik ortak irade açıklaması bile sorunu çözmeye çok ciddi katkılar sağlayabilir..

Batı emperyalizminin kucağından kalkmadıkça işte böyle sefil biçimde sizi kullanırlar ve sonunda bölünüp parçalanma sırası, -mezbaha koçunun kaçınılmaz yazgısı- size gelir..

Evrensel kuralıdır batının : Böl ve yönet.. “Divida et impera!” pek ünlü atasözleridir.

O yüzden kimi batı kaynaklarında ülkemizden “NATO’nun sadık köpeği…” olarak
söz edilmekte ve hiçbir kişilikli tavır almamız kesinlikle beklenmemektedir!

PKK; BOP ya da GOKAP ya da en doğrusu Büyük İsrail (Bİ) projesinin en önemli kamalarından biri.. Ama Türkiye Başbakanı RT Erdoğan, ülkemizi de bölmeyi hedefleyen bu projede ne yazı ki Eşbaşkan!? Bir ülke bu denli talihsiz olabilir mi??
Ama Türkiye bu zincirleri de kıracak.. Ahmet Saltık, www.ahmetsaltik.net

Son söz : Her fatura bir biçimde ödenir; gerçekte ödenmeyen fatura yoktur..
Hesabı en son kesenler, sonunda uyanan halk kitleleridir..
Ödeyenler ise, gücünün doruğunda olduğu yanılsamasına tutsak siyasal kadrolardır.

Sevgi, saygı ve derin kaygıyla..

Bir de hükümete ciddi uyarıyla..

7.8.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Şehitlerimizin Sorumlusu Kim ? Şehitlerimizin Vebali İktidarın Boynundadır

Dostlar,

ADD Genel Merkezi web sitesine 7.8.12 günü aşağıdaki 2 yazıyı koydu ve
pek haklı olarak sorguladı :

Şehitlerimizin Sorumlusu Kim ?

Yanıtını da açıklıkla verdi : Şehitlerimizin Vebali İktidarın Boynundadır

Bu 2 yazıyı sizlerle paylaşıyoruz.

Bu soruya yanıt arayan bizim yazımızı da sitemizde okuyabilirsiniz :

TERÖR ÖRGÜTÜ MÜ, BATI MAŞASI GAYRI NİZAMİ GÜÇLER Mİ?

Sorumlu doğrudan hükümettir, izlenen hatalı, dış güdümlü uydu politikalardır.

Sevgi, saygı ve derin kaygıyla..
Bir de hükümete ciddi uyarıyla..

7.8.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===========================================================

Şehitlerimizin Vebali İktidarın Boynundadır
===========================================

Gözümüzün önünde yaşanan olaylar o kadar net ve ibret verici ki, Türkiye’nin tarihini yazanların gelecek kuşaklara bu olayları ders olarak okutmamaları imkansızdır.

Bir yandan YAŞ kararları ile ordunun komuta kademesine darbe indirilirken, bir yandan gencecik askerlerimiz şehit oluyorlar.

Öte yandan Türkiye’de yaşanan apaçık bir bölünme provası yaşanmaktadır ve tüm bunlar yaşanırken yüzlerce subay Hasdal’da, Silivri’de tutsak durumdadır.

Güneydoğu’daki isyan provasına zemin hazırlayan siyasi iktidarın, açılım süreçleriyle,
çadırdan bozma mahkemelerle, Oslo görüşmeleriyle yarattığı iklimin faturasını halkımız,
gencecik askerlerimiz ödemektedir.

Yaş kararları, Siyasi iktidarın Suriye konusundaki tavrı ile de örtüşmektedir. Bağımsızlıkçı ve vatansever subaylar tasfiye edilmek için cezaevlerine tıkılmışlardır. Türkiye’nin Amerikancı
dış politikası adım adım kendi sonunu hazırlamaktadır. Her şeye rağmen halkımızın kardeşlik duygularının ve birliğinin bozulmayacağına olan inancımız sonsuzdur. En büyük gücümüz ve dayanağımız budur.

Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezi

Şehitlerimizin Sorumlusu Kim?
=============================

Hakkari’de 8 şehit daha verdik. İçimiz kan ağlıyor. Bölgede terörist saldırılar sürüyor. Açılım politikalarının, Oslo görüşmelerinin sonuç vermediğini, terörü büsbütün azdırdığını kabul etmek için daha kaç şehit vermemiz gerekiyor? Hükümet, Irak Hükümetinden Kuzey Irak’taki terör örgütünü tasfiye etmediği için niçin hesap sormuyor?

Her gün çok sayıda şehit vermemize karşın ABD niçin hala Türkiye’nin PKK’yı Kandil’den tasfiye etmesine karşı çıkıyor? Niçin hiçbir gazetecimiz bu soruyu Amerikalı yetkililere soramıyor? Genelkurmay niçin Amerika’nın izni olmadan Kandil’e operasyon yapamayacağımızı söylüyor? Irak’ı Amerika’nın egemenliği altındaki bir ülke gibi mi görüyoruz? Muhalefet, Meclisin verdiği yetkiye karşın Hükümetin Kuzey Irak’a niçin hala kapsamlı bir kara operasyonu yapamadığını sormak için
ne bekliyor? Hala Meclis’te Komisyon kurarak, akil adamları toplayarak terörü bitirebileceğimizi düşünenler var mı? Onbinlerce vatandaşımızın canını alan terörün, Kürtçe’nin eğitim dili olmaması, anayasamızda Türk kelimesi bulunması gibi gerekçelerden kaynaklandığına inanmak mümkün mü?

Dışişleri Bakanı’nın Barzani’yi Erbil’de ziyaret etmesinden hemen sonra bu son saldırının gerçekleşmesi acaba bir rastlantı mı? Belli ki, Barzani ya terörü önlemek istemiyor veya buna gücü yetmiyor. Kuzey Irak’ta terörü önleyemeyen Barzani’den Suriye’nin Kuzeyindeki terörün önlemesini beklemek gerçekçi mi?

Bu olumsuzluklar ve felaketler yaşanırken kendimize her fırsatta öğünme payı çıkartmak doğru bir yaklaşım mı? Dışişleri Bakanı’nın bu ortamda, Erbil’den Kerkük’e geçmesi, tarihimizde yaşanmamış bir başarı öyküsü gibi sunulmak isteniyor.

Oysa, Rafet Ballı’nın hatırlattığı gibi, 1955’te Başbakan Adnan Menderes ve Dışişleri Bakanı
Fuat Köprülü, 1967’de Başbakan Süleyman Demirel, 1967-68’de Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, 1976’da Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, 1977’de yine Başbakan Süleyman Demirel Kerkük’ü ziyaret etmişlerdi. Üstelik Davutoğlu gibi Barzani’nin izniyle değil, meşrû Bağdat hükümetinin davetlisi olarak.
Şimdi böbürlenmenin değil, sonuç alıcı politikalar üretmenin ve uygulamanın zamanıdır.

Bu ortamda siyasetçilerin bu soruları dile getirmekten çekinmeleri, sorumluluğu paylaştıkları anlamına gelir. Bu Cumhuriyet, dış baskılara korkusuzca direnen insanlar tarafından kuruldu.
Terör şehitlerimiz korkmadan canlarını vererek Cumhuriyeti savunma görevlerini yaptılar.

Beyzbol sopasından korkanlar maça çıkmasın.

Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezi
6 Ağustos 2012, Ankara

Hiroşima-Nagasaki, 67 Yıl Sonra..

Dostlar,

Çok birikimli ve yetenekli dostumuz, TÜMÖD Genel Yazmanı Suay Karaman’ın
çok etkileyici Hiroşima-Nagasaki görsel sunumunu paylaşmak istiyoruz..

Lütfen bilgisayarınızın sesini de açınız ve yansı akışına karışmayınız..

Erişke’yi (linki) tıklar mısınız lütfen??
(İndirme bitince sol alt köşede görünen Dosya adını da tıklamak gerekiyor..)

Sn. Karaman’a paylaşımı için teşekkür ederek..

Dehşet verici fotoğraf için özür dileyerek…

Sevgi ve saygı ile.
7.8.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

HIROSIMA-NAGAZAKI.

Feci radyasyon yanığı.. Hiroşima ve Nagasaki’de onbinlerce insan saniyeler içinde eriyip buharlaşarak yok oldular, feci biçimde öldüler.. On binlercesi izleyen gün ve haftalarda akut radyasyon hastalığından yitirildi. Onbinlercesi kansere yakalandı…
İnsanlık nükleer silahlanmadan vazgeçmeli.
Nükleer Silahsızlanma Anlaşması (Nuclear Disarmement Treaty) etkin olarak uygulanmalı.. Dr. Ahmet Saltık, 7.8.12, www.ahmetsaltik.net

Curiosity Mars’a indi! 6 Ağustos 2012.. / The Curiosity has landed on The Mars

Dostlar,

Mars’a gidiş ve iniş..

Son derece büyük, milyarlarca dolarlık bir proje başarıldı..

İnsanlık adına onur verici..

İşte yaşamda en gerçek yol gösterici AKIL ve BİLİM..
Büyük Atatürk’ün ünlü sözü..

Cami, kilise, sinagog yaparak, imam yetiştirerek, Arapça öğreterek,
Kuran ezberleterek, zorunlu din dersiyle, matematiği seçmeli yapıp arapçayı zorunlu ders kılarak, felsefe-mantık derslerini kaldırarak… olmuyor bu işler..

Matematik, felsefe, İngilizce, pozitif bilimler öğreterek ve ezberci değil soru soran, merakları uyarılmış-kışkırtılmış (Curious!) kuşaklar yetiştirerek oluyor..

Kütüphane ve laboratuvar yaparak oluyor..

4+4+4 maskaralığı ile olacak işler değil bunlar..
Bu gidişle Türkiye Afganistan ya da Suudi Arabistan benzeri yoz bir rejime savrulur.

İktidar başta, aklımızı başımıza almak zorundayız.

Bu aynı zamanda bir çağrıdır, feryattır.

4+4+4 ülkemize yıkım getirir.. Yol yakınken geri dönün..

Çok değerli Prof. Ali Ercan hocamızın ustalıklı derlemesini sizlerle paylaşıyoruz.

Erişkeyi (linki) tıklayarak okuyabilirsiniz..

Dersler çıkarmak ve düşünmek üzere..

Sevgi ve saygı ile.
7.8.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
=========================================================

Mars’a_inis_basarildi_Curiosity_6.8.12

Courosity Mars’a indi.. 6.8.12.. (temsili fotoğraf, asılları da gelecek..)

İşçi Partisi’nden CHP ve MHP’ye tarihi çağrı

Dostlar,

MİLLİ ANAYASA FORUMU ülkemizi karış karış dolaşıyor..

Ulusal bilinçlenme, halkı örgütleme çabasını büyük bir özveri ile sürdürüyor.

62. toplantı güzelim Datça’da yapıldı..

Bir özetini paylaşmakta yarar var..

Biz de 22 Nisan 2012’de Ankara toplantısında konuşmacı olmuştuk.

Bu toplantıdaki konuşmamızı sitemize koymuuşuk, bakılabilir..

12 Eylül 2010’da yapılan sözde anayasa referandumu hakkında da kapsamlı bir makale yazmıştık, o da sitemizde..

Sitemizin arşivi artık oldukça varsıl sayılabilir..
Dosya sayısı 600’e yaklaşıyor..

İyi okumalar..

Sevgi ve saygı ile.
7.8.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
=================================================

İşçi Partisi’nden CHP ve MHP’ye tarihi çağrı

Muğla’nın Datça İlçesinde düzenlenen Milli Anayasa forumunda tarihi bir çağrı yapıldı. İşçi Partisi genel Başkan Vekili Hasan Basri Özbey, “Karşı devrimin anayasası yapılıyor” dedi ve CHP ile MHP’nin uzlaşma komisyonundan çekilmesini istedi. (06 Ağustos 2012)

Muğla’nın Datça İlçesinde düzenlenen Milli Anayasa Forumu toplantısında İşçi Partisi (İP) Genel Başkanvekili Hasan Basri Özbey tarihi bir çağrı yaptı.

Özbey, CHP ve MHP’ye Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ndan çekilme çağrısında bulundu.

“Anayasaları namlular yapar. Ya devrim olur, devrimci anayasa yapılır. Ya da karşı devrim olur, milletin anasını ağlatacak anayasalar yapılır. Geldiğimiz noktada karşı devrim anayasası ile karşı karşıyayız. CHP ve MHP milletvekilleri derhal uzlaşma komisyonundan çekilmelidirler. Bugün öncelikli görevimiz, AKP’den kurtulmaktır. Atatürk’ün meclisini kurmak için, hepimizin birleşmesi lazım. Atatürk birliğini oluşturmalıyız.”

Milli Anayasa Forumu’nun 62’nci toplantısı Muğla’nın Datça İlçesi’nde yapıldı.

Ecevit Kültür Merkezi’nde düzenlenen toplantıya, çok sayıda yurttaş da katıldı.

Milli Anayasa Forumu Genel Sekreteri Haluk Dural’ın yönetiminde yapılan toplantıda
İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Hasan Basri Özbey”in yanı sıra CHP Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan, Muğla Baro Başkanı Mustafa İlker Gürkan ve Gazeteci-Yazar Arslan Bulut konuştu.

Muğla Baro Başkanı Mustafa Gürkan, Türk Milleti kavramının Anayasa’dan çıkarılmasının savaş nedeni olacağını söyledi.

Gürkan, “Günümüzün en önemli sorunu, Suriye sorunudur. Bütün gücümüzü, barış için seferber etmeliyiz. AKP’yi yıkmanın birinci yolu, Suriye savaşına engel olmaktır.
Eğer bu hükümet ülkeyi savaşa sokarsa, Anayasa suçu işlemiş olacaktır” diye konuştu.
Gazeteci-Yazar Arslan Bulut ise haçlı seferlerinin sona ermediğini kaydetti.

“Çanakkale Savaşı da bir haçlı seferidir. Afganistan, Irak, Libya şimdi de Suriye’de yaşananlar bir haçlı seferidir. Yarın, sıra Türkiye’ye gelecektir. Eğer anayasadan,
Türk milleti kavramı çıkarılırsa, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk milletinin olduğu ilkesi yok edilmiş olacaktır. Haçlı seferlerinin de gayesi, Türk milletini Anadolu’dan kapı dışarı etmek değil miydi? Bu anayasa ile haçlı seferlerinin yapamadığı yapılmaya çalışılıyor.”

ulusalkanal.com.tr

Anahtar Kelimeler: İşçi Partisi’nden CHP Ve MHP Tarihi çağrı, Bölünme Anayasası, Karşı Devrim, Masadan Kalkın

EMO’dan müthiş açıklama : “KUBBE, NÜKLEER ÇÖKÜNTÜYÜ ÖRTEMEZ!”

Dostlar,

Nükleer Karşıtı Platformun Dönem Sözcüsü Elektrik Mühendisleri Odası,

Hiroşima ve Nagasaki vahşetinin 67. yılında çok öğretici bir basın açıklamaı yayımladı.

Başlık çok dikkat çekici :

KUBBE, NÜKLEER ÇÖKÜNTÜYÜ ÖRTEMEZ!

Her şeyi alaturkalaştırmakta üstümüze yok..

Nükleer santrala kubbe mimarisi.. Osmanlı esintii..

Tanrı aklımızı korusun.. dedirtecek cinsten..

Biz de bu gün, 6Ağustos 2012 günü sitemize kapsamlı bir makale yazdık.
Çarpıcı fotoğrafşarşa..

Ayrıca bir de oldukşa varsıl bir power point sunumu koymuştuk daha önce

Okunması ve ders alınması dileğiyle..

1. Dünya nükleer silahlanma yarışını durdurmak zorunda.
2. Türkiye nükleer santral sevdaından vazgeçmeli.

Sevgi ve saygı ile.
6.8.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

========================================================

Nükleer Karşıtı Platform (NKP) Sekreteryası Elektrik Mühendisleri Odası (EMO)
5 Ağustos 2012’de Hiroşima’ya atom bombası atılmasın 67. yıl dönümüne ilişkin basın açıklaması gerçekleştirdi. Hiroşima ve Nagazaki’den bu yana “atom bombasına sahip olma” çılgınlığına nükleer santral projelerin de eşlik ettiğine dikkat çekilen açıklamada, “Ülkemiz de bu çılgınlık trenine, bugün Akkuyu Nükleer Santral projesi yarın Sinop Nükleer Santral Projesi ile takılmaya çalışıyor..” denildi.

Hiroşima`ya atom bombası atılmasıyla başlayan nükleer felakete dur diyelim…

KUBBE, NÜKLEER ÇÖKÜNTÜYÜ ÖRTEMEZ

Dünyamız için nükleer felaketin ve nükleer çılgınlığın başlangıcı olan 6 Ağustos 1945 tarihinde Hiroşima`ya atom bombası atılmasından bu yana 67 yıl geçti. O zamandan beri nükleer silahlanma yarışının önüne geçilemiyor.

Nükleeri kendi ellerinde silah olarak bulunduran emperyalist ülkeler, diğer ülkeler üzerinde kimi zaman hayali, kimi zaman gerçek bir nükleer avcılığa soyunuyor. Irak`a müdahalenin baş gerekçesi olarak sunulan nükleer silah bulunduğu iddiasıyla dünya kamuoyu işgale ikna edilmeye çalışılmıştı. Ancak işgalden sonra Irak`ta nükleer silah bulunduğu iddiasının yalan olduğu ortaya çıkınca da işgalden geri adım atılmazken, bugün aynı senaryonun yanı başımızdaki diğer komşu ülke İran için kullanıldığını görüyoruz.

Soğuk Savaşın bittiği söylenirken nükleer silah bulundurulduğu iddialarıyla sıcak savaş ortamları yaratılıyor.

Nükleer üzerinden yürütülen savaşların acısı en yakından, ülkemizin de içinde bulunduğu coğrafyada yaşanıyor. Ancak yaşanan acılar nükleer silaha sahip olma çılgınlığına malzeme yapılmaya devam ediliyor. Ülkemiz de bu çılgınlık trenine,
bugün Akkuyu Nükleer Santral projesi yarın Sinop Nükleer Santral Projesi ile takılmaya çalışıyor.

Hiroşima ve Nagazaki`den bu yana “atom bombasına sahip olma” çılgınlığına nükleer santral projeleri eşlik ediyor. Nükleer santral yoluyla nükleer teknolojiye sahip olunacağı söyleminin arkasında “atom bombasına sahip olma” sevdası sırıtıyor. Bugüne kadar nükleer savaş olmasa da sürdürülen nükleer yarış dünyamızı yeni yeni nükleer felaketlerle karşı karşıya bıraktı. Son olarak yaşanan Fukuşima Felaketi`nin ardından nükleer yalanlar bir bir ortaya dökülüyor. Tüm dünyada nükleer felaketlerle cilası dökülen nükleer sektörü çöküyor. Ülkemizde ise Fukuşima öncesinde hukuka aykırı işlemlerle iptal edilmek zorunda kalınan ihaleyle başlayan nükleer komedisi sergileniyor.

Ülkemizde nükleerin olağanüstü tahrip edici gücü karşısında gerçek dışı söylemlerle, uçak çarpma testi gibi, nükleer santral güvenliği kanıtlanmaya çalışılıyor. Nükleer santral güvenliğinin Japonya gibi güvenlik ve disiplin kültürünün yerleşmiş olduğu bir deprem ülkesinde yerle bir olmasının ardından bu kez cahillere has bir özgüvenle tüp gaz, bekarlık, yıldırım çarpması örnekleriyle güvenlik tehdidini küçümseyen açıklamalar yapılıyor.

Son olarak nükleer santralın maliyetinin 20 milyar doların üzerine çıkacağı Rusya kaynaklı haber görmezden gelinirken, aradan 15 gün geçmeden bu kez Türkiye`den teçhizat alarak maliyeti indirecekleri açıklaması ortalığı sarıyor. Bu arada Türkiye`deki siyasal iklime uygun, milli-manevi değerlerle soslanmış “Osmanlı esintisi kubbeli” mimarisiyle nükleer santral maketleri boy gösteriyor. Nükleer santralların canlılar ve doğa üzerindeki tahribatı, pahalı ve kirli bir enerji tercihi olduğu gerçeğinin üzeri “kubbe” mimarisiyle örtülmeye çalışılıyor.

Nükleer teknolojinin kapitalizmin kar hırsı içinde dünyamızı bir mahvoluşa doğru sürükleyecek santral ve nükleer silahlanma yarışı için kullanılmasına karşı olmanın Hiroşima ve Nagazaki başta olmak üzere nükleer felaketlerde yaşamlarını yitiren ve bugün hala nükleer kirlenmenin acısını genetik olarak taşıyan canlara karşı olan sorumluluğumuzun bilinci içindeyiz. Bugüne kadar teknolojinin ve bilimin insanlığın yararı için kullanılması zorunluluğunu ilke edinmiş Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği`ne bağlı bir meslek örgütü olarak;

Nükleer santral ve nükleer silahlanma yarışına,
ayrıca nükleer gerekçeli işgallere karşı yürütülen mücadeleye herkesi destek olmaya çağırıyoruz.

NÜKLEER KARŞITI PLATFORM SEKRETERYASI
ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI

5 Ağustos 2012

Etlik ve Bilkent Sağlık Kampusu İhalelerinin Yürütmesi Durduruldu

Dostlar,

TTB (Türk Tabipleri Birliği), çok önemli bir davada başarılı bir sonuç alarak şu kasvetli ortamda biraz rahatlama olanağı sağladı.

Ülkemizin dar kaynaklarını vicdansızca yerl-yabamcı sermayey peş keş çeken anlaşyış mahkum edildi.

Cafcaflı laflarla kamu-özel ortaklığı diye kamuoyunun beyni yıkanmaya çalışılıyor.

Danıştay 13. Dairesi, bu büyük talan için yürütmeyi durdurma kararı vermekle kalmadı, Kamu Özel Ortaklığı ihalelerine zemin oluşturan 3359 Sayılı Yasa’nın ek 7. maddesinin 8. fıkrasının Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle, Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasına karar verdi.

TTB’yi bu savaşımı için kutluoyoruz içtenlikle.

Danıştay 13. dairesinin sayın yargıçlarına da teşekkür ediyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
6.8.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===================================================================================

Etlik ve Bilkent Saglik Kampusu İhalelerinin Yürütmesi Durduruldu

Değerli Meslektaşımız,

Danıştay 13. Dairesi, Türk Tabipleri Birliği’nin açtığı davalarda Ankara Etlik, Ankara Bilkent ve Elazığ’daki “Kamu Özel Ortaklığı” yöntemiyle açılan sağlık kampüsü ihalelerinin yürütmesini durdurdu.

Danıştay 13. Dairesi;

– Etlik Sağlık Kampüsü ile Etlik Kadın Doğum Hastanesi, Dışkapı Eğitim Araştırma Hastanesi, Etlik İhtisas Hastanesi, Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesi, Ulus Devlet Hastanesi, Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Dışkapı Çocuk Hastanesi, Ulucanlar Göz Hastanesi, Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ulucanlar Ek Poliklinik Binası, Dr. Zekai Tahir Burak Kadın Doğum Hastanesi ve Dr. A.Y. Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesinin;

– Bilkent Sağlık Kampüsü ile Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi, FTR Hastanesi, Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesinin;

– Elazığ Sağlık Kampüsü ile Harput Devlet Hastanesi, Cüzzam Hastanesi, Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinin yer aldığı alanların ticari alan olarak özel şirketlere devredilmesini de hukuka aykırı buldu.

TTB’nin bu yöndeki itirazlarını değerlendiren Danıştay 13. Dairesi ayrıca, Kamu Özel Ortaklığı ihalelerine zemin oluşturan 3359 Sayılı Yasa’nın ek 7. maddesinin 8. fıkrasının Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasına karar verdi.

Sağlık kampüsü ihalelerine yürütmeyi durdurma

03 AĞUSTOS 2012
Danıştay 13. Dairesi, Türk Tabipleri Birliği’nin açtığı davalarda Ankara Etlik, Ankara Bilkent ve Elazığ’daki “Kamu Özel Ortaklığı” yöntemiyle açılan sağlık kampüsü ihalelerinin yürütmesini durdurdu. Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi, 03.08.2012 düzenlediği basın toplantısında “Kamu Özel Ortaklığı” projeleri ve Danıştay kararı hakkında bilgi verdi. Basın toplantısına TTB Genel Sekreteri Dr. Bayazıt İlhan,
TTB Merkez Konseyi üyeleri Dr. Zülfükar Cebe, Dr. Fatih Sürenkök, Dr. İsmail Bulca ve TTB Hukuk Bürosu’ndan Av. Özgür Erbaş katıldı.

Danıştay 13. Dairesi, Etlik Sağlık Kampüsü ile Etlik Kadın Doğum Hastanesi, Dışkapı Eğitim Araştırma Hastanesi, Etlik İhtisas Hastanesi, Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesi, Ulus Devlet Hastanesi, Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Dışkapı Çocuk Hastanesi, Ulucanlar Göz Hastanesi, Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ulucanlar Ek Poliklinik Binası, Dr. Zekai Tahir Burak Kadın Doğum Hastanesi ve Dr. A.Y. Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin; Bilkent Sağlık Kampüsü ile Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi, FTR Hastanesi, Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesi’nin; Elazığı Sağlık Kampüsü ile Harput Devlet Hastanesi, Cüzzam Hastanesi, Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin bulunduğu alanların ticarı alan olarak özel şirketlere devredilmesini de hukuka aykırı buldu.

TTB’nin bu yöndeki itirazlarını değerlendiren Danıştay 13. Dairesi ayrıca, Kamu Özel Ortaklığı ihalelerine zemin oluşturan 3359 Sayılı Yasa’nın ek 7. maddesinin 8. fıkrasının Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle, Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasına karar verdi.

03.08.2012

BASIN AÇIKLAMASI

TTB’nin sağlık kampüsleri ile ilgili açtığı davalarda yürütmeyi durdurma kararı çıktı

Kamu Özel Ortaklığı: 5 Yıldızlı Soygun

Danıştay 13. Dairesi Ankara-Etlik, Ankara-Bilkent ve Elazığ’daki “Kamu Özel Ortaklığı” yöntemiyle açılan sağlık kampüsleri ihalelerinin yürütmesini durdurdu. Yürütmesi durdurulan kamu – özel ortaklığı yöntemi Sağlık Bakanlığı tarafından bütün kamu hastanelerine yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Bu yöntem hastane binasının, kamu tarafından tahsis edilen arazilerde özel şirketler tarafından yapılarak devlete kiraya verilmesi, devletin de hem şirketlere kira ödemesi hem de bu tesiste verilecek “çekirdek hizmet” dışındaki otopark, otel, banka şubesi, restoran, kafeterya, konferans ve kültür merkezi, yaşlı bakımevi, kreş, personel servisi, taksi hizmetleri, zayıflama ve diyet merkezi gibi alanları ile tıbbi destek hizmetleri, bilgi işlem, hasta danışmanlığı, sterilizasyon, çamaşırhane, temizlik, güvenlik, yemekhane, arşiv, binaların tamiri, bakımı, işletilmesi, park ve bahçe bakımı, ambulans gibi bütün hizmetlerin, yirmi beş yıldan kırk dokuz yıla kadar, bu şirketlere devredilmesidir.

Bu yöntem dünyada İngiltere başta olmak üzere kimi ülkelerde uzun yıllar önce uygulamaya konuldu. Kamu Özel Ortaklığı’nın (Public Private Partnership-PPP) yaklaşık 20 yıldır uygulandığı İngiltere’de hastaneler kiralarını ödeyebilmek için hekimlerin de aralarında bulunduğu çok sayıda çalışanı işten çıkarmaya başladı. Kirasını karşılayabilmek için yüksek gelir elde edeceği hizmetleri verip diğer gelir getirmeyen hizmetlerden vazgeçmeye başladı. Bu yöntemle işletilen kimi hastaneler toplum için gerekli ancak şirket için karlı olmayan sağlık hizmetlerini vermemeye yatak sayılarını azaltmaya başladılar.

Greenwich’te 2001’de kamu özel ortaklığının ilk hastanesi olarak yapılan Queen Elizabeth’in 2005 yılında teknik olarak iflas ettiği açıklandı. Gelişmeler ve eleştiriler üzerine İngiliz Parlamentosu, yolsuzluk, hatalı muhasebeleştirme, kamu maliyesi açısından ciddi risk oluşturması, kamu yararına aykırı uygulamalar konusunda yoğun şikâyetleri dikkate alarak Nisan 2011’de bir Araştırma Komitesi kurulmasını kararlaştırdı. Kanada’da ve İskoçya’da halkın tepkisi üzerine son yıllarda bu yolla yapılması planlanan projelerden vazgeçildi. Türkiye ise ilk kamu özel ortaklığı ihalesini Nisan 2011’de yaptı.

Beş Hastane: 22.5 Milyar TL Borç

Sağlık Bakanlığı Türkiye’yi 29 sağlık bölgesine ayırdı. Aralarında Türkiye Halk Sağlığı Kurumu ve Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu idari binalarının da bulunduğu, toplam 45 proje için Kamu Özel Ortaklığı ihale süreci devam ediyor. Bugüne kadar Kayseri, Ankara-Etlik, Ankara-Bilkent, Manisa, Konya-Karatay, Yozgat, Elazığ, İstanbul-İkitelli ve Mersin kampüslerinin ihalesi yapıldı.

Bugüne kadar yapılan ihaleler ile şirketlere ödenecek kira bedellerinin ne olduğu resmi olarak açıklanmamıştır. Kayseri 137.73 Milyon, Ankara-Etlik 319 Milyon, Ankara-Bilkent 289 Milyon, Manisa 64.25 Milyon, Konya-Karatay 88.79 Milyon TL yıllık kira belirlendiği basın yoluyla öğrenilmiştir. Yozgat, Elazığ, İstanbul ve Mersin ihalelerindeki tutara ilişkin hiçbir bilgi bulunamamıştır. Kira bedeli öğrenilebilen beş ihaledeki yıllık kiralar toplamı bugünün rakamlarıyla 898 Milyon 770 Bin TL’dir. Bu rakam 25 yılda toplam 22 Milyar 469 Milyon 250 Bin TL olacaktır. Toplam 45 projenin kira bedeli ve ihale karşılığının ise yüzlerce milyar TL tutacağı tahmin edilmektedir.

Oysa Erzurum’da, 2011 yılında 1.200 yataklı devlet hastanesinin yapılması işi 193 milyon 270 bin TL’ye ihale edildi. Aynı yıl Kamu Özel Ortaklığı yöntemi ile 1500 yataklı Kayseri Entegre Sağlık tesisi ihalesinde ise sadece bir yıllık kira bedeli 137 milyon 73 bin TL olarak belirlendi. Yani Kayseri’de özel şirkete ödenecek bir buçuk yıllık kira ile 1200 yataklı bir hastanenin yaptırılması mümkün.

Sağlık Bakanlığı’nın 2012 yılı bütçesinin 14 Milyar TL, döner sermaye bütçesinin ise 16 Milyar TL olduğu ve sadece beş hastane inşaatı için ödenecek kira miktarı değerlendirildiğinde, 45 kamu özel ortaklığı projesi için Sağlık Bakanlığı’nın bütçesi ve döner sermaye gelirlerinin toplamının yıllık kirayı ödemeye yetmeyeceği anlaşılmaktadır.

Türkiye’de İngiltere’de uygulanan yöntemden farklı olarak şirketlere bazı yeni avantajlar da sağlanmıştır. Sağlık Bakanlığı kamuya ait hastaneleri kapatarak yerlerini alışveriş merkezi veya otel yapmak üzere özel şirketlere devrediyor. Görüntüleme ve laboratuvar hizmetlerini de ihaleyi alan firmalara veriyor.

Hekimler ve Sağlık Çalışanları Sözleşmeli İşçi, Hastalar Müşteri, Soygun 5 Yıldızlı

İhaleler yoluyla sağlık alanı tümüyle dönüştürülürken, hekimlerin, sağlık personelinin sözleşmeli çalışması, giderek taşeron işçisi olması öngörülüyor. Yapılacak sağlık kampüslerinin yıllık kiraları döner sermayeden ödenecek. Kiraların ödenmesi için hekimlerin, sağlık personelin döner sermayeden aldıkları ücretleri “azaltılacak”. Ayrıca bu hastanelerde eğitim ve araştırma yapacak asistan hekimlerin statüsünün ne olacağı, özel şirketlere devredilen eğitim birimlerinde nasıl eğitim alabilecekleri de belirsiz.

Üstelik Sağlık Bakanlığı “beş yıldızlı otel konforunda hastaneler” olarak tanıtım yapıyor, ancak Sosyal Güvenlik Kurumu 5510 sayılı Yasanın 73. Maddesine göre “Kurumca belirlenmiş standartların üstündeki talepleri karşılayan otelcilik hizmetlerinin” hizmeti alanlarca karşılanmasını kabul ediyor. Yani SGK “5 yıldızlı otel konforunu” değil pansiyon odasının ücretini ödüyor. Aradaki fark ise vatandaşın cebinden alınacak. Üstelik Kamu özel ortaklığında hastanelerin morg, gasilhane, tıbbi destek hizmetlerinin de özel şirketler tarafından verilmesi kararlaştırılıyor. Özel şirketlerin doğrudan verdiği bu hizmetlerin parasının nasıl ve kim tarafından ödeneceği de belirsiz. Bu durumda vatandaşların “devlet hastanesi” diye başvurdukları sağlık tesisinden taburcu olurken çıkarılan faturalar sayesinde yeniden hastaneye yatmaları söz konusu olabilecektir.

Danıştay: İhaleler Hukuka, Düzenleme Anayasaya Aykırı

Türk Tabipleri Birliği’nin açtığı davalarda Danıştay 13. Dairesi Etlik, Bilkent ve Elazığ sağlık kampüsü ihalelerinin yürütmesinin durdurulmasına karar verdi. Mahkeme kararında mevcut hastanelerin ihaleyi alan şirketlere ticari alan olarak devrinin açıkça hukuka aykırı olduğu ve ihale şartnamesinin mevzuata aykırı olduğunu belirledi.

Mahkeme ayrıca Kamu Özel Ortaklığı düzenlemesinin yapıldığı 3359 Sayılı Yasanın Ek/7. maddesinin 8. fıkrasının Anayasa’nın 2. ve 7. maddelerine aykırı olduğuna ilişkin TTB itirazlarını değerlendirmiştir. Danıştay İtiraz Yolu ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasına karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; Kanunda yeterli belirlemenin yapılıp sınır çizilmediği, yürütmeye sınırsız bir alanda ilk elden düzenleme yetkisi verildiği, uygulamaya konulacak sistemde öngörülen kira ilişkisine esas olan temel ilkelerin, tarafların hak ve yükümlülüklerinin, uygulanacak ihale usulü ve sisteminin genel çerçevesinin, sözleşmenin niteliği ve kapsamına ilişkin temel belirlemelerin yapılmadığı, bu durumun Anayasa’ya aykırı olduğu belirtilmiştir.

Sağlık Bakanlığı’na Çağrımızdır: Bütün İhaleleri Durdurun

Danıştay 13. Dairesi’nin verdiği kararlar ışığında, tespit edilen hukuka ve Anayasa’ya aykırılıklar nedeniyle yapılmış ve yapılması düşünülen bütün ihalelerin durdurulması gerekir.

Kanada’da ve İskoçya’da olduğu gibi Sağlık Bakanlığı’nın da Kamu Özel Ortaklığı adı altındaki yanlış yoldan bir an önce dönmesi için çağrı yapıyoruz. Ülkemiz, İngiltere gibi zararı fark etmek için 20 yıl beklemek zorunda değildir. Üstelik işsizliğin ve yoksulluğun tırmandığı ülkemizde şirketleri zengin etmek için ayıracak kaynağımız yoktur.

Birbiri ardına getirilen sayısız katkı payı uygulamaları, cepten ödemeler ve yurttaşların ödediği vergilerden oluşan kaynakları konsorsiyumlara rant olarak dağıtmaya çalışanlar her zaman için Türk Tabipleri Birliği’ni karşılarında bulacaklardır.

Kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
MERKEZ KONSEYİ

Prof. M. Duverger ve Atatürk

”Kemalist partinin 1. özelliği, demokratik bir ideolojiye sahip bulunmasıydı.
Mustafa Kemal’in siyasal rejimi, çoğulculuğun üstün bir değer olduğunu kabul ediyor ve çoğulcu bir devlet felsefesi içinde işlevini yerine getiriyordu. Üstelik, partisinin, yapısal açıdan da totaliterlikle hiçbir ilgisi yoktu.  Kemalizm, demokratik bir ideolojidir!  Atatürk döneminde niçin demokrasinin tüm kurum ve kuralları yoktu? Olamazdı da, onun için. Fransız devriminden yarım yüzyıl sonra bile,
Fransız işçisinin oy hakkı var mıydı?..

Dostlar,

Ünlü Fransız siyaset bilimci ve Anayasa Hukuku uzmanı Prof. Dr. Maurice Duverger’in Atatürk hakkında yazdıklarından birkaç tümceyi sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Duverger hoca, alanında ekol olmuş bir hocadır ve Türkiye’den birkaç seçkin bilim insanımızın doktora eğitiminde yakın rehberlik etmiştir. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Anayasa Hukuku Kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya ve Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden siyaset bilimi hocası Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı akla gelen 2 addır. Kışlaı hoca ne yazık ki, ADD Genel Başkan yardımcısı iken (Yekta Güngör Özden’in yardımcısı) 21 Ekim 1999’da arabasına konan bir bomba ile alçakça öldürülmüştü..

Atatürk hakkında yanıltıcı bilgilerle yüklenen insanlarımızın özellikle gençlerimizin gerçekleri öğrenmesi dileğiyle..

..Amerikan devriminden bir buçuk yüzyıl sonra bile, ABD’de ırklar arasında tam bir hukuksal eşitlik sağlanmış mıydı? Atatürk bir ortaçağ toplumundan yola çıktı. Cumhuriyet’i kurduktan sonra 15 yıl yaşadı ve sınıf-cinsiyet-ırk-din ayrımı olmadan, tüm yurttaşlar arasında hukuksal eşitliği, o inanılmaz kısa süreye sığdırdı. Bilim her olguyu kendi koşulları içinde değerlendirir. Atatürk yönetimi, kendi koşulları içinde, olabilecek en demokratik yönetimdi ve bu açıdan, Türkiye’nin bugünkü yönetiminden daha demokratikti! Ölümünün yıldönümünde, sağdan ve soldan aşağılık saldırıların üzerinde yoğunlaştığı bir diktatörü (!), en içten saygılarımla anıyorum…” 

Sevgi ve saygı ile.
6.8.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Ünlü Fransız Anayasa Hukuku ve Siyaset Bilimi uzmanı Prof. Dr. Maurice Duverger..
Atatürk hakkında uluslararası alanda ekol olmuş bir bilim insanının nesnel sözleri..

Ankara Tabip Odası : Hekimler İçin Güncel Tıbbi Bilgiler

Ankara Tabip Odası, Türk Tabipleri Birliği’ne bağlı 65 Tabip Odası’ndan en çok üyeye sahip olan 2. büyük odadır.. Üye sayısı 15 bini aşkındır..

Değerli hekim meslektaşlarım,

Ankara Tabip Odası Halk Sağlığı Komisyonu, meslektaşlarımıza kısa bilgi notları hazırlıyor. Bunları Oda’nın web sitesinde, ana sayfada

Hekimler İçin Güncel Tıbbi Bilgiler kutusunu tıklayarak okuyabilirsiniz..

http://ato.org.tr/#/bilgi/hekimler-icin-guncel-tibbi-bilgiler

Hazırlanmasında Ankara Tabip Odası Halk Sağlığı Komisyonu üyelerinden biri olarak bizim de naçizane katkılar vermeye çabaladığımız metinlerden birkaçı özetle aşağıda..

Okunup okutulması dileğiyle..

Sigara Dumanından Pasif Etkilenim Gebelik ve Yenidoğan Etkilenimi
=================================================================
Gebelik döneminde sigara içiminin önlenmesi, gebelik süresince ve sonradan yaşanan, sağlıkla ilgili riskleri önlemek adına, en önde gelen “değiştirilebilir” riskler arasında yer almaktadır. Gebelikte sigara içimi yeni doğan ölümlerinin %5’inden, erken doğumların %10’undan, düşük doğum ağırlığının da %30’undan sorumludur [1].

Gıda Güvenliği
==============
GIDA GÜVENLİĞİ; sağlığı yakından ilgilendiren çok disiplinli bir alan…
Gıda güvenliği; tarladan (çiftlikten) sofraya kadar, çevre ve insan sağlığına zarar vermeyen, üretimin her aşamasında gerekli kontrolleri yapılmış, sağlıklı ve güvenilir ürünlerin temin edilme süreci olarak tanımlanmaktadır. Bu konuda yapılan bir başka tanım da “gıdalarda olabilecek fiziksel, kimyasal, biyolojik ve her türlü zararların bertaraf edilmesi için alınan tedbirler bütünü”dür (1,2).

Sezeryana kim karar veriyor:
Kadınlar mı, Hekimler mi, Sağlık Uygulama Tebliği mi?
=====================================================
Kadınların yaşadıkları sağlık sorunları konusunda son dönemlerde “yaşam boyu yaklaşım” felsefesi öne çıkmaktadır. Bu yaklaşım bebeklik ve çocukluk, adolesan (ergen), erişkin ve yaşlılık gibi dönemlerin sorunlarını bir bütünsellik içinde değerlendirmeyi ve sorunlara çözümü de aynı mantıkla çözebilmeyi önceler.

Dünyada ve Türkiye’de Beslenme
==============================
​Beslenme bireylerin ve toplumların yaşamlarını etkileyen, biyolojik, sosyal, kültürel ve ekonomik bütün faktörlerden etkilenen temel bir gereksinimdir. Sağlıklı toplumların oluşması için yeterli ve dengeli beslenme tartışmasız bir önkoşuldur. Bir başka ifadeyle bireyler hem gereksinimleri kadar besinleri (besin gruplarını) tüketmeli; hem de bu tüketimi bir denge içinde..

Özürlülük Sağlıklı Yaşamayı Engelleyen Bir Durum Olmamalıdır..
==============================================================
​Özürlülük ya da yetiyitimi; olağan bir durumda bir işlevi yapma kabiliyetinde azalma ya da kaybolma (bireyin iş-güç görememe hali) olarak tanımlanmaktadır.

Ankara Tabip Odası – Toplumda Sık Görülen Hastalıklarla Mücadele Çalışma Grubu
===============================================================
​Ankara Tabip Odası TOPLUMDA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLARLA MÜCADELE ÇALISMA GRUBU akademisyenlerden ve sahada çalışan hekimlerde oluşan bir ekiple çalışmalarını sürdürmektedir.

Bazı Sağlık Göstergeleri ve Türkiye Değerleri
=============================================​
Bilindiği gibi sağlık pek çok faktörden etkilenmektedir. Bireysel-bünyesel özelliklerin yanı sıra sosyal, ekonomik, kültürel, politik,vb. süreçler sağlığın belirleyicileri olarak kabul edilir.

Zayıf Olmak, Sağlıklı Olmak Değildir!
=====================================
​Dikkat: Zayıf Olmak Her Zaman Sağlıklı Olmak Anlamına Gelmemektedir !!

********************************

Değerli meslektaşlarımızın daha çok katkısını bekler,
bu mütevazi çalışmaların yararlı olmasını dileriz..

Sevgi ve saygı ile.
6.8.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Tutuklu subaylar 2012 YAŞ’ta emekli edildi..

Başta Başbakan RT Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Hüseyin Özel, tarihte örneği az görülür ölçekte ağır bir vebal aldılar.. AİHM’den dönecek çok sayıda davanın faturası ağır olabilir.. Bir de manevi-vicdani sorumluluk boyutu var..
2 asli sorumlunun yaşamları boyunca rahat uyuyamayacalarını düşünüyoruz..
Büyük bir adaletsizliğe hatta zulme uğrayan subaylarımızın acısını paylaşıyor, dayanma gücü ve iradesi diliyoruz.
Sevgi ve saygı ile.
5.8.12, Ankara
Dr. Ahmet Saltık, www.ahmetsaltik.net

Tutuklu subaylar 2012 YAŞ’ta emekli edildi..

Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinden yapılan yazılı açıklamada, YAŞ ağustos ayı olağan toplantısında, 30 Ağustos Perşembe gününden itibaren geçerli olmak üzere, 29 general ve amiralin bir üst rütbeye, 47 albayın ise general ve amiralliğe yükseltildiği, 33 general ve amiralin görev sürelerinin 1 yıl uzatıldığı belirtildi.

Bu yıl rütbe bekleme süresini dolduran 55 general ve amiralin kadrosuzluk nedeniyle, 1 amiral ise yaş haddini doldurduğu için 1 Eylül 2012 tarihinden itibaren emekli olacakları bildirildi.

Açıklamada, bir üst rütbeye yükselen general ve amiraller ile görev süreleri bir yıl uzatılan general ve amirallerin yeni rütbe ve görevlerinin millete, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ve ailelerine hayırlı ve uğurlu olmasını dileğinde bulunuldu.

Mendi’ye kritik görev

Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararları açıklandı. Suriye’de ve Irak’ta önemli gelişmelerin yaşandığı bu dönemde, Doğu ve Güneydoğu Bölgesinde askeri faaliyetlerin yönetildiği 2. Ordu Komutanlığı’nın başına 8. Kolordu Komutanı Galip Mendi getirildi. Mendi korgenerallikten orgeneralliğe yükseltilmiş oldu.

YAŞ kararlarıyla beraber 29 general ve amiral bir üst rütbeye terfi ederken, 33 general ve amiralin görev süresi bir yıl uzatıldı. 47 albay ve general ve amiral rütbesine yükselirken, biri yaş haddi olmak üzere toplam 56 general ve amiral 30 Ağustos 2012 tarihinden emekliye sevk edilmiş oldu.

Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Aslan Güner’in yaş haddinden emekliye sevk edilmesiyle beraber, Korgenerallik düzeyine düşürülmüş oldu. Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri Komutanlıklarında orgeneralliğe terfi eden tek isim Korgeneral Galip Mendi oldu. Böylece Harp Akademileri Başkanlığı boş bırakılmış oldu. Kadroları Akademi Komutanlığı bünyesinde olan ancak çeşitli davalar nedeniyle tutuklu bulundukları için Hasdal ve Hadımköy’de cezaevlerinde bulunan 5 ad, terfi eden olmadığı için bu kadro boş bırakıldı.

40 komutan Hasdal ve Hadımköy’den Silivri’ye

Üç gün süren YAŞ kararları Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onayından sonra Genelkurmay’ın internet sitesinden yayınlandı. 56 general ve amiral’in emekliye sevk edildiği şura da, Suriye bölgesinin içinde bulunduğu 2.Ordu Komutanlığı görevine, Orgeneralliğe terfi eden 8.Kolordu Komutanı Korgeneral Galip Mendi, getirildi.
Bu görevi yürüten Orgeneral Servet Yörük EDOK Komutanı oldu.

Emekliye sevk edilen general ve amiraller

Orgeneral Aslan Güner(yaş haddinden),

Korgeneraller: İsmail Hakkı Pekin, Nejat Bek, Korkut Özarslan, Mehmet Eröz,
Tevfik Özkılıç, Yurdaer Olcan, Korcan Pulatsü, Ziya Güler.

Tümgeneraller: Ahmet Yavuz, Gürbüz Kaya, Salim Erkal Bektaş, Abdullah Dalay,
İhsan Balabanlı, Berkay Turgut, Bekir Memiş, Fehmi Canan, Beyazıt Karataş,
Güngör Kurubaş, Halil Helvacıoğlu.

Tuğgeneraller: M. Ali Yıldırım, Kasım Erdem, Lokman Ekinci, Gökhan Gökay, Mustafa İlhan, Ali Aydın, Bulut Ömer Mimiroğlu.

Koramiraller: Mehmet Otuzbiroğlu, Kadir Sağdıç.

Tümamiraller: Mücahit Şişlioğlu, Cem Gürdeniz, Fikret Güneş.

Tuğamiraller: Abdullah Gavremoğlu, Ahmet Türkmen, İsmail Taylan, Nadir Hakan Eraydın,
Serdar Okan Kırçiçek, Cem Aziz Çakmak, Levent Erkek, Mehmet Fatih Ilğar,
Turgay Erdağ.

Genelkurmay Başkanlığı sitesinden yapılan açıklamada,

“Bir üst rütbeye yükselen general ve amiraller ile görev süreleri bir yıl uzatılan general ve amirallerin yeni rütbe ve görevlerinin Milletimize, Türk Silahlı Kuvvetlerimize ve ailelerine hayırlı ve uğurlu olmasını dileriz.” denildi.

Yüksek Askeri Şura (YAŞ) ağustos ayı olağan toplantısında, 33 general ve amiralin görev süreleri 1 yıl uzatıldı. Şura kararlarına göre, görev süreleri uzatılan general ve amirallerin görev yerleri, rütbeleri ve adları şöyle:

Kara Kuvvetleri Komutanlığı

Korgeneral Raif Akbaş
Tümgeneral Yüksel Öztekin
Tümgeneral Yaşar Bal
Tümgeneral Mehmet Daysal
Tümgeneral Ömer Paç
Tümgeneral Veysi Sunal
Tuğgeneral Levent Gözkaya
Tuğgeneral Ersun Altunsoy
Tuğgeneral Ömer Faruk Küçük
Tuğgeneral Ali Rıza Kuğu
Tuğgeneral Ferhat Özgen
Tuğgeneral Orhan Çınar
Tuğgeneral Muhittin Yenikeçeci
Tuğgeneral Gürsel Öztürk
Tuğgeneral Cengiz Demirci
Tuğgeneral Veli Yıldırım
Tuğgeneral İsmail Gümüştekin
Tuğgeneral Müjdat Uzun

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı

Tümamiral Serdar Dülger
Tuğamiral Mustafa Ekmel Özdengil

Hava Kuvvetleri Komutanlığı

Korgeneral Abidin Ünal
Tümgeneral Atilla Özler
Tümgeneral Atilla Gülan
Tuğgeneral Haşmet Cihangir Kadakal
Tuğgeneral Mustafa Avcı

Jandarma Genel Komutanlığı

Korgeneral Osman Eker
Tümgeneral Mehmet Çörten
Tuğgeneral Ümit Yılmaz
Tuğgeneral Ünal Karaosmanoğlu
Tuğgeneral Zeki Es

Gülhane Askeri Tıp Akademisi Komutanlığı

Tuğgeneral Mustafa Başbozkurt
Tuğgeneral Dilaver Erşanlı
Tuğamiral Mehmet Ali Özgüven

Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarına göre, 1 korgeneral orgeneralliğe, 8 tümgeneral korgeneralliğe, 17 tuğgeneral tümgeneralliğe, 39 albay tuğgeneralliğe, 1 tümamiral koramiralliğe, 2 tuğamiral tümamiralliğe, 8 albay da tuğamiralliğe terfi etti.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda yapılan terfiler şöyle:

Korgeneralliğe yükseltilen tümgeneraller

Tümgeneral Metin İyidil
Tümgeneral Erdal Öztürk
Tümgeneral Alpaslan Erdoğan
Tümgeneral Ferit Güler
Tümgeneral Musa Avsever

Tümgeneralliğe yükseltilen tuğgeneraller

Tuğgeneral İzzet Çetingöz
Tuğgeneral Hamza Koçyiğit
Tuğgeneral Baki Kavun
Tuğgeneral Ethem Büyükışık
Tuğgeneral Osman Erbaş
Tuğgeneral Sadık Piyade
Tuğgeneral Osman Ünlü
Tuğgeneral Halit Günbatar
Tuğgeneral Salih Sevil
Tuğgeneral Burhanettin Aktı
Tuğgeneral Taci Kurul
Tuğgeneral Ali Sivri

Tuğgeneralliğe yükseltilen albaylar

Piyade Kurmay Albay Şener Topuç
Hava Savunma Kurmay Albay Kemal Cuştan
Kara Pilot Kurmay Albay Murat Yetgin
Topçu Kurmay Albay İrfan Özsert
Piyade Kurmay Albay Halil Tamer Gedik
Topçu Kurmay Albay Aydoğan Aydın
Topçu Kurmay Albay Yılmaz Yıldırım
Topçu Kurmay Albay Atilla Gökesaoğlu
İstihkam Kurmay Albay Mustafa Yaşar
Topçu Kurmay Albay İlhan Kırtıl
Tank Kurmay Albay Nihayet Ünlü
Topçu Kurmay Albay Mehmet Büker
Topçu Kurmay Albay Yavuz Ekrem Arslan
Piyade Kurmay Albay Lütfü İhsan Yanıkoğlu
Topçu Kurmay Albay Erhan Sipahioğlu
İstihbarat Kurmay Albay Mustafa Kurutmaz
Topçu Kurmay Albay Yüksel Durak
Piyade Kurmay Albay Mustafa Yılmaz
Topçu Kurmay Albay Vahap Özoğlu
Topçu Kurmay Albay Metin Tokel
Topçu Kurmay Albay Ertuğrulgazi Özkürkçü
Piyade Albay İhsan Başbozkurt
Bakım Albay Sıtkı Varlı
Mühendis Albay Erdal Torun
Maliye Albay Adnan Baksı

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı

Tümamiral Atilla Kezek’in koramiralliğe yükseltildiği kuvvet komutanlığındaki
diğer terfiler şunlar:

Tümamiralliğe yükseltilen tuğamiraller

Tuğamiral Adnan Özbal
Tuğamiral Ercüment Tatlıoğlu

Tuğamiralliğe yükseltilen albaylar

Deniz Kurmay Albay Oğuz Karaman
Deniz Kurmay Albay Cihat Yaycı
Deniz Kurmay Albay Ercan İnceoğlu
Deniz Kurmay Albay İrfan Arabacı
Deniz Kurmay Albay Nejat Atilla Demirhan
Deniz Kurmay Albay Tayyar Ertem
Deniz Kurmay Albay Ömer Bayram Çetin
Deniz İkmal Kurmay Albay Hasan Kulaç

Hava Kuvvetleri Komutanlığı

Tümgeneral Mehmet Şanver ile Tümgeneral Hasan Küçükakyüz’ün korgeneralliğe yükseltildiği Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda diğer terfiler şöyle:

Tümgeneralliğe yükseltilen tuğgeneraller

Tuğgeneral Kubilay Selçuk
Tuğgeneral Mehmet Özlü
Tuğgeneral Cevat Yazgılı

Tuğgeneralliğe yükseltilen albaylar

Hava Pilot Kurmay Albay Hakan Evrim
Hava Pilot Kurmay Albay Mehmet Arif Pazarlıoğlu
Hava Pilot Kurmay Albay Aydemir Taşcı
Hava Pilot Kurmay Albay Emin Ayık
Hava Pilot Kurmay Albay Hüseyin Fazla
Hava Pilot Kurmay Albay Recep Sami Özatak
Hava Pilot Kurmay Albay Bekir Ercan Van
Hava Piyade Kurmay Albay Celal Başoğlu
Hava İkmal Kurmay Albay Reha Ufuk Er”

Jandarma Genel Komutanlığı

Tümgeneral Mustafa Kemal Alataş’ın korgeneralliğe yükseltildiği Jandarma Genel Komutanlığı’nda, diğer terfiler şöyle:

Tümgeneralliğe yükseltilen tuğgeneraller

Tuğgeneral İbrahim Aydın
Tuğgeneral Murat Kırkaya

Tuğgeneralliğe yükseltilen albaylar

Jandarma Kurmay Albay Mehmet Tural
Jandarma Kurmay Albay Aytekin Şahin
Jandarma Kurmay Albay Hamza Celepoğlu
Jandarma Albay Halis Zafer Koç

===================================================
Ve Köşk’te YAŞ-2012 üyelerine iftar seremonisi…

YAŞ-2012 üyelerine Köşk’te geleneksel ziyafet.. Bu kez daha da hak edildi eminiz.. Tarihte görülmemiş biçimde en yüksek sayıda paşa, tam 40 tutuklu, hüküm giymemiş Paşa emekli edildi.. Üyeler çoook yoruldu. İftarı hakettiler..
Vatana millete hayırlı olsun..
4 Ağustos 2012
www.ahmetsaltik.net

Vatana millete hayırlı olsun..

Dr. Ahmet Saltık
4.8.12, www.ahmetsaltik.net