Etiket arşivi: Beyzbol sopasından korkanlar maça çıkmasın

Hakkari’de verdiğimiz 8 şehidin düşündürdükleri

Hakkari’de verdiğimiz 8 şehidin düşündürdükleri

Dr. Onur Öymen

Hakkari’de 8 şehit daha verdik.

İçimiz kan ağlıyor.

Bölgede terörist saldırılar sürüyor.

Açılım politikalarının, Oslo görüşmelerinin sonuç vermediğini, terörü büsbütün azdırdığını kabul etmek için daha kaç şehit vermemiz gerekiyor?

Hükümet, Irak Hükümetinden Kuzey Irak’taki terör örgütünü tasfiye etmediği için niçin
hesap sormuyor?

Her gün çok sayıda şehit vermemize rağmen Amerika niçin hala Türkiye’nin PKK’yı Kandil’den tasfiye etmesine karşı çıkıyor?

Niçin hiçbir gazetecimiz bu soruyu Amerikalı yetkililere soramıyor?

Genelkurmay niçin Amerika’nın izni olmadan Kandil’e operasyon yapamayacağımızı söylüyor?

Irak’ı Amerika’nın egemenliği altındaki bir ülke gibi mi görüyoruz?

Muhalefet, Meclisin verdiği yetkiye rağmen Hükümetin Kuzey Irak’a niçin hala kapsamlı bir kara operasyonu yapamadığını sormak için ne bekliyor?

Hala Meclis’te Komisyon kurarak, akil adamları toplayarak terörü bitirebileceğimizi düşünenler var mı?

Onbinlerce vatandaşımızın canını alan terörün, Kürtçe’nin eğitim dili olmaması, anayasamızda Türk kelimesi bulunması gibi gerekçelerden kaynaklandığuına inanmak
mümkün mü?

Dışişleri Bakanının Barzani’yi Erbil’de ziyaret etmesinden hemen sonra bu son saldırının gerçekleşmesi acaba bir tesadüf mü?

Belli ki, Barzani ya terörü önlemek istemiyor veya buna gücü yetmiyor.

Kuzey Irak’ta terörü önleyemeyen Barzani’den Suriye’nin Kuzeyindeki terörün önlemesini beklemek gerçekçi mi?

Bu olumsuzluklar ve felaketler yaşanırken kendimize her fırsatta öğünme payı çıkartmak
doğru bir yaklaşım mı?

Dışişleri Bakanı’nın bu ortamda, Erbil’den Kerkük’e geçmesi, tarihimizde yaşanmamış bir başarı öyküsü gibi sunulmak isteniyor.

Oysa Rafet Ballı’nın hatırlattığı gibi, 1955’te Başbakan Adnan Menderes ve Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü, 1967’de Başbakan Süleyman Demirel, 1967-68’de Cumhurbaşkanı
Cevdet Sunay, 1976’da Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, 1977’de tekrar Başbakan
Süleyman Demirel Kerkük’ü ziyaret etmişlerdi.

Üstelik Davutoğlu gibi Barzani’nin izniyle değil, meşru Bağdat hükümetinin davetlisi olarak.

Şimdi böbürlenmenin değil sonuç alıcı politikalar üretmenin ve uygulamanın zamanıdır.

Bu ortamda siyasetçilerin bu soruları dile getirmekten çekinmeleri,
sorumluluğu paylaştıkları anlamına gelir.

Bu Cumhuriyet dış baskılara korkusuzca direnen insanlar tarafından kuruldu.

Terör şehitlerimiz korkmadan canlarını vererek Cumhuriyeti savunma görevleri yaptılar.

Beyzbol sopasından korkanlar maça çıkmasın.

Saygılar, sevgiler.
5.8.12

Şehitlerimizin Sorumlusu Kim ? Şehitlerimizin Vebali İktidarın Boynundadır

Dostlar,

ADD Genel Merkezi web sitesine 7.8.12 günü aşağıdaki 2 yazıyı koydu ve
pek haklı olarak sorguladı :

Şehitlerimizin Sorumlusu Kim ?

Yanıtını da açıklıkla verdi : Şehitlerimizin Vebali İktidarın Boynundadır

Bu 2 yazıyı sizlerle paylaşıyoruz.

Bu soruya yanıt arayan bizim yazımızı da sitemizde okuyabilirsiniz :

TERÖR ÖRGÜTÜ MÜ, BATI MAŞASI GAYRI NİZAMİ GÜÇLER Mİ?

Sorumlu doğrudan hükümettir, izlenen hatalı, dış güdümlü uydu politikalardır.

Sevgi, saygı ve derin kaygıyla..
Bir de hükümete ciddi uyarıyla..

7.8.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===========================================================

Şehitlerimizin Vebali İktidarın Boynundadır
===========================================

Gözümüzün önünde yaşanan olaylar o kadar net ve ibret verici ki, Türkiye’nin tarihini yazanların gelecek kuşaklara bu olayları ders olarak okutmamaları imkansızdır.

Bir yandan YAŞ kararları ile ordunun komuta kademesine darbe indirilirken, bir yandan gencecik askerlerimiz şehit oluyorlar.

Öte yandan Türkiye’de yaşanan apaçık bir bölünme provası yaşanmaktadır ve tüm bunlar yaşanırken yüzlerce subay Hasdal’da, Silivri’de tutsak durumdadır.

Güneydoğu’daki isyan provasına zemin hazırlayan siyasi iktidarın, açılım süreçleriyle,
çadırdan bozma mahkemelerle, Oslo görüşmeleriyle yarattığı iklimin faturasını halkımız,
gencecik askerlerimiz ödemektedir.

Yaş kararları, Siyasi iktidarın Suriye konusundaki tavrı ile de örtüşmektedir. Bağımsızlıkçı ve vatansever subaylar tasfiye edilmek için cezaevlerine tıkılmışlardır. Türkiye’nin Amerikancı
dış politikası adım adım kendi sonunu hazırlamaktadır. Her şeye rağmen halkımızın kardeşlik duygularının ve birliğinin bozulmayacağına olan inancımız sonsuzdur. En büyük gücümüz ve dayanağımız budur.

Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezi

Şehitlerimizin Sorumlusu Kim?
=============================

Hakkari’de 8 şehit daha verdik. İçimiz kan ağlıyor. Bölgede terörist saldırılar sürüyor. Açılım politikalarının, Oslo görüşmelerinin sonuç vermediğini, terörü büsbütün azdırdığını kabul etmek için daha kaç şehit vermemiz gerekiyor? Hükümet, Irak Hükümetinden Kuzey Irak’taki terör örgütünü tasfiye etmediği için niçin hesap sormuyor?

Her gün çok sayıda şehit vermemize karşın ABD niçin hala Türkiye’nin PKK’yı Kandil’den tasfiye etmesine karşı çıkıyor? Niçin hiçbir gazetecimiz bu soruyu Amerikalı yetkililere soramıyor? Genelkurmay niçin Amerika’nın izni olmadan Kandil’e operasyon yapamayacağımızı söylüyor? Irak’ı Amerika’nın egemenliği altındaki bir ülke gibi mi görüyoruz? Muhalefet, Meclisin verdiği yetkiye karşın Hükümetin Kuzey Irak’a niçin hala kapsamlı bir kara operasyonu yapamadığını sormak için
ne bekliyor? Hala Meclis’te Komisyon kurarak, akil adamları toplayarak terörü bitirebileceğimizi düşünenler var mı? Onbinlerce vatandaşımızın canını alan terörün, Kürtçe’nin eğitim dili olmaması, anayasamızda Türk kelimesi bulunması gibi gerekçelerden kaynaklandığına inanmak mümkün mü?

Dışişleri Bakanı’nın Barzani’yi Erbil’de ziyaret etmesinden hemen sonra bu son saldırının gerçekleşmesi acaba bir rastlantı mı? Belli ki, Barzani ya terörü önlemek istemiyor veya buna gücü yetmiyor. Kuzey Irak’ta terörü önleyemeyen Barzani’den Suriye’nin Kuzeyindeki terörün önlemesini beklemek gerçekçi mi?

Bu olumsuzluklar ve felaketler yaşanırken kendimize her fırsatta öğünme payı çıkartmak doğru bir yaklaşım mı? Dışişleri Bakanı’nın bu ortamda, Erbil’den Kerkük’e geçmesi, tarihimizde yaşanmamış bir başarı öyküsü gibi sunulmak isteniyor.

Oysa, Rafet Ballı’nın hatırlattığı gibi, 1955’te Başbakan Adnan Menderes ve Dışişleri Bakanı
Fuat Köprülü, 1967’de Başbakan Süleyman Demirel, 1967-68’de Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, 1976’da Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, 1977’de yine Başbakan Süleyman Demirel Kerkük’ü ziyaret etmişlerdi. Üstelik Davutoğlu gibi Barzani’nin izniyle değil, meşrû Bağdat hükümetinin davetlisi olarak.
Şimdi böbürlenmenin değil, sonuç alıcı politikalar üretmenin ve uygulamanın zamanıdır.

Bu ortamda siyasetçilerin bu soruları dile getirmekten çekinmeleri, sorumluluğu paylaştıkları anlamına gelir. Bu Cumhuriyet, dış baskılara korkusuzca direnen insanlar tarafından kuruldu.
Terör şehitlerimiz korkmadan canlarını vererek Cumhuriyeti savunma görevlerini yaptılar.

Beyzbol sopasından korkanlar maça çıkmasın.

Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezi
6 Ağustos 2012, Ankara