Etiket arşivi: Watergate skandalı

Dünya Kupasında Uruguay’ı Tutuyorum…

 

Dostlar,

Sayın Prof. Dr. D. Ali Ercan hocamızdan çok “hoş” bir dosya..

Ali hoca Dünya kupasında Uruguay’ı tutuyormuş!

Neden acaba??

Sevgi ve saygı ile.
13 Ocak 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Not : Ali hoca 15.1.14 günü bu dosyanın “düzeltilmiş” biçimini yolladı..
Çok fark göremedik ama pdf olarak aşağıda sunuyoruz.. (A. Saltık, 15.1.14)

Uruguay’i_tutuyorum

=================================

Dünya Kupasında Uruguay’ı Tutuyorum…

Portresi_gulumseyen

 

Prof. Dr. D. Ali ERCAN
Değerli arkadaşlar,

Toplumumuz Medya aracılığı ile Futbol-Dizi-Din terapi üçgeninde sürekli
beyin erozyonuna tutuluyor; Küresel Kapitalist sistemin tam da arzuladığı şekilde, 
kültürel değerleri gittikçe yozlaşan “ideal” tüketim yığınına doğru evriliyoruz. TV’lerde 100’ün üzerinde dizi, sahalarda 36 futbol takımı,
20 kanalda, gazete köşelerinde din propagandası ve sürekli reklam bombardımanı altında, zaten üretmeden, borçlanarak, Ülkesini satarak,
ipotek altına sokarak yaşayan insanların zamanının büyük bölümünü alıyor. 

Bu habis Üçgenin yarattığı “ekonominin” Türkiye’deki pazar payı 10 milyar $ dolayında.
Milyon dolarlar ödenerek (bir zamanlar uygun bir kara para aklama aracıydı!) yurt dışından transfer edilen futbolcuları ve antrenörleriyle yaklaşık 2 milyar dolarlık pazar payı olmasına karşınn futbolumuzun adı Haziran 2014’te Brezilya’da oynanacak Dünya Futbol Şampiyonasında yok. Komşularımız İran ve Yunanistan’ın katıldığı 32 takım arasında 13 Avrupa takımı bulunuyor. (Danimarka, İsveç, Norveç, Finlandiya gibi kuzey Ülkeleri ile Polonya, Ukrayna, Romanya, Bulgaristan, Avusturya, Macaristan gibi Doğu Avrupa Ülkeleri de tümüyle Şampiyonanın dışında kaldılar)

32 ülkenin katıldığı bu şampiyonada ben kendime bir takım seçtim şimdiden: Uruguay.
Ben Uruguay’ı tutuyorum..
Nedenine gelince;
 
Son zamanlarda “RTE’ın İsviçre Bankalarında gizli hesapları olduğu” söylentileri üzerine
Dünyanın sayılı ekonomi dergilerinden The Forbes‘te yayınlanan Politikacılar Zenginlik sıralamasına baktım (RTE’den hiç bahis yok)
Serveti açık olan politikacılar listesinde ilginç adlar var. Örneğin 1. sıradaki Putin’in serveti 70 milyar $ olarak kestiriliyor. Azerbaycan Başkanı İlham Aliyev’in de 500 milyon dolarlık küçük (!) bir serveti varmış.

Vladimir Putin, 70 milyar $ serveti var..
“Dünyanın en yoksul Başkanı kimdir?” diye araştırdım; taa Dünyanın öbür ucundaki küçük bir ülkenin Başkanı çıktı karşıma.. Güney Amerika’da Uruguay‘ın Başkanı José Alberto Mujica Cordano(okunuşu  alberto muhika kordano) halk arasındaki sanıyla Pepe. Başkan Pepe’nin aylığı 12500 dolarmış ve Başkan
bunun yalnızca onda birini alıyor, geri kalanını dernek ve vakıflara bağışlıyormuş!
File:Pepemujica2.jpg
Uruguay başkanı José A. Mujica Cordano, 1935
 
Meslekten çiçek yetiştiricisi olan 79 yaşındaki Pepe’in bir “gerilla” geçmişi var. Vücudundaki 6 kurşunu hala eski mücadele günlerinin hatırası olarak taşıyor. 14 yıl hapislerde yatmış. 1994’ten bu yana politikada. 2010 yılından beri Uruguay’ın seçilmiş Başkanı ve Dünyanın en yoksul Başkanı.

Kendisi bu sıfatı kabul etmiyor, Halkın sevgisini en büyük servet olarak görüyor. Aşağıdaki 3 dakikalık videoda Başkanın günlük özel yaşamından bir kesit gösteriliyor. Resmi dilin İspanyolca olduğu Uruguay’da halkın büyük çoğunluğu (%85) Katolik olmasına karşın ateist” Pepe’yi Başkan seçmişler. Pepe,
ABD’nin yasaklatmak istemesine karşınn, 2013 yılında  Marihuana ekimini, devlet denetiminde,
serbest bırakmıştır. (Ecevit’in  ABD silah ambargosu üzerine Haşhaş ekimini serbest bırakması gibi)*
 
 
*** 
URUGUAY

Bayrak üzerindeki Güneş Uruguay yerlilerinin Güneş Tanrısıdır.
 
 
Uruguay ~3,4 milyon nüfuslu, Brezilya ve Arjantin arasında, ~176 bin km2  lik küçük bir Güney Amerika Ülkesi. (Ankara’nın nüfusu 4+ milyon, yaşam alanı ~400 km2 ; dolayısıyla Uruguay’da insanlar Ankara’ya kıyasla 500 kez daha ferah yaşıyorlar.) Uruguay’da kadın başına çocuk sayısı ~2 olduğundan, nüfusu hemen hemen sabit kalıyor. Ortalama ömür 75 yıl (Türkiye’de 67 yıl). Askerlik hizmetinin zorunlu olmadığı bu ülkenin 25 bin kişilik silahlı kuvvetleri bile var.Önemli miktarda Altın madenleri bulunuyor. Ağırlıklı olarak tarım ürünleri (Et ve Sebze) satarak~50 milyar dolarlık bir ulusal gelir elde ediyorlar. Kişi başına gelirleri ~15 bin$/yıl. Ancak gelir dağılımları pek adil değil; (Gini katsayısı, maalesef Türkiye’de de olduğu gibi,  0,40’ın üzerinde) 6-14 yaşları arasında kesintisiz okul zorunluğu var.İşte benim Dünya şampiyonasındaki takımım Uruguay bu…Sevgilerimle. æ
Başkent Montevideo’dan  bir görüntü.

Uruguay’ın milli çiçeği Eritrina Crista
File:Erythrina crista-galli2.jpg

Parlamento Binası

Moldanado Körfezi

File:Maldonado desde la Barra.jpg

Uruguay Futbol Milli Takımının borsa değeri 200 milyon Euro !!
 
Elemeler sırasında Lübnan takımını Lübnan’da 5-0 yenen Uruguay, kendi ülkelerinde centilmenlik göstererek
Lübnan’a gol atmadılar. Maç 0-0 sonuçlandı.
 
___________________________________ 
*ABD’nin Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası 1975’ten 1978’e dek Türkiye’ye uyguladığı silah ambargosu.

Amerikan yöntemi, 1971’de Nihat Erim tarafından konulan haşhaş ekim yasağını kaldıran Ecevit hükümetine karşı bir soğukluk duyuyordu ve ABD’nin bütün engelleme çabalarına karşın gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekatı da Türkiye’nin bu ülke ile ilişkilerini iyice gerginleştirdi. Harekat sonrası Kongre’de bir grup üye Türkiye’ye karşı silah ambargosu uygulanması yönünde girişime başladılar. Bunun için de ABD’nin Türkiye’ye savunma amacıyla verdiği silahları Kıbrıs’ta kullanmış olmasını neden olarak gösterdiler. Bu arada Kongre’de çıkacak herhangi bir ambargo kararını veto edeceğini ifade etmiş olan Başkan Nixon ise Watergate Skandalı yüzünden istifa etmişti. Sonuçta Amerikan Kongresi 5 Şubat 1975’te Türkiye’ye yönelik silah ambargo kararını aldı. Türkiye’nin buna ilk yanıtı, bir hafta sonra Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin kurulduğunu ilan etmek oldu. Daha sonra 25 Temmuz 1975’te Türkiye ABD’ye verdiği bir nota ile 1969 tarihli Türkiye -ABD Savunma İşbirliği Anlaşması’nı (Defence Cooperation Agreement) askıya aldığını ve ülkedeki bütün Amerikan üs ve tesislerinin Türk Silahlı Kuvvetleri’nin “denetim ve gözetimi” altına girdiğini açıkladı. Bu gelişme sonucu başlayan görüşmelerde iki ülke arasında yeni bir uzlaşmaya varıldı ve 26 Mart 1976’da yeni bir Savunma İşbirliği Anlaşması imzalandı, ama bu Anlaşmanın yürürlüğe girmesi silah ambargosunun kalkması koşuluna ve Kongre’nin onayına bağlanmıştı. Temmuz 1978’de KTFD Başkanı Rauf Denktaş’ın Maraş bölgesine 35 bin Rum göçmenin kabul edileceğini açıklamasıyla yumuşayan hava ve Başkan Jimmy Carter’in girişimleri sonucu ambargo 26 Eylül 1978’de kaldırıldı.

Onur ÖYMEN : Gizli Belgelerin Sızdırılması ve Basın Özgürlüğü


Gizli Belgelerin Sızdırılması ve Basın Özgürlüğü

Portresi_ATA_ile Onur ÖYMEN

Sayın Başbakan kimi gizli belgelerin bir gazetede yayınlanması üzerine o gazete ve haberi yazan gazeteci aleyhinde
çok ağır suçlamalarda bulundu ve yargıyı göreve davet etti.
Gizli belgelerin basına sızdırılması bütün ülkelerde yasaktır ve suç oluşturur.

Ancak bu gibi durumlarda demokratik ülkelerde yasal sorumluluk esas olarak belgeleri sızdıranlardadır. Bunları yayınlayan gazetelerin mahkûm edildiğini işitmedik.

Bunun en ilginç örneklerinden biri Amerika’nın 1945-1967 arasında Vietnam’da izlediği politikaların gerçek yüzünü belgeleyen ve Amerikan Savunma Bakanlığı Pentagon tarafından hazırlanan çok gizli belgelerin gazeteci Daniel Ellsberg tarafından elde edilerek basına verilmesi olayıdır. “Pentagon Belgeleri” denilen bu belgelerin bir bölümünü yayınlayan New York Times gazetesi belgelerden Başkan Johnson’un halka ve Kongre’ye sistemli olarak gerçek dışı bilgiler verdiğinin anlaşıldığını yazdı.

Belgelerde Güney Vietnam’ın ayrı bir devlet olarak ortaya çıkartılmasının Amerika’nın eseri olduğu ve Başkan Eisenhower’in Ngo Dinh Diem’in Devlet Başkanlığına seçilmesini sağladığı, daha sonra yönetiminden memnun kalmadığı Diem’e karşı 1963 yılında yapılan askeri darbenin de arkasında olduğu bildirilmekteydi. Amerika’nın darbeyi yapan generallerle önceden işbirliğinde bulunduğu ve darbeden sonra da onları desteklediği ifade edilmekteydi. New York Times bu gizli belgeleri yayınlarken Amerikan Anayasasına uygun hareket ederek hükümetin faaliyetleri hakkında halkı bilgilendirme görevi yaptığını yazdı.

Gazeteci Ellsberg de belgelerin, Başkanların Anayasayı ve içtikleri andı ihlal ettiklerini gösterdiğini belirtti. Hükümet yargı yoluna başvurarak New York Times’taki yayınları bir süre için engelledi. Ellsberg aleyhinde de casusluk suçlamasıyla dava açıldı. Buna karşılık New York Times da Yüksek Mahkemede Amerikan Hükümeti aleyhine dava açtı.

18 Haziran 1971’de Washington Post da Pentagon belgelerini yayınlamaya başladı. Savcının bu yayınları durdurma istemi mahkeme tarafından reddedildi. 15 gazete daha belgeleri yayınlamaya başladı. Federal Mahkeme, belgelerin yayınlanmasının engellenemeyeceği yolunda karar aldı.

Ellsberg ve arkadaşı Russo yargılandı, ancak Federal Mahkeme, ilk yargı sürecindeki hatalar nedeniyle bu iki gazetecinin serbest bırakılmasını kararlaştırdı.

4 Mayıs 2011’de belgeler üzerindeki gizlilik kaldırıldı ve 7,000 sayfalık Pentagon Belgelerinin tümü devletin kütüphanelerinde halkın bilgisine sunuldu.

Basının devletin kimi gizli işlerini ortaya çıkartmasının ilginç bir örneği de
Watergate skandalı oldu. Washington Post’un iki başarılı gazetecisi Bob Woodward ve Carl Bernstein, Cumhuriyetçi Başkan Nixon’un Demokrat Parti’nin binasına gizlice ajanlar soktuğunu kanıtladı. Beyaz Saray’da kurulan gizli dinleme aygıtlarıyla Başkanın içlerinde Jane Fonda, Barbra Streisand ve Paul Newman gibi sinema sanatçılarının da bulunduğu siyasal rakiplerini gizlice dinlettiği ortaya çıktı. Gazetecilerin yayınladıkları
bu bilgilerin sonucunda Başkan Nixon, Kongre tarafından görevinden azledilmek üzereyken istifa etti. Bu gizli işleri belgeleriyle bulup ortaya çıkartan gazetecilere ve onların gazetelerine karşı herhangi bir yasal işlem yapılmadı. Tam tersine,
onların çalışmaları ve elde ettikleri belgeler hakkında övücü sözler söylendi,
kitaplar yayınlandı ve bu çalışmalar bütün dünyada büyük yankılar yaptı.

Başka bir örnek de Wikileaks belgeleri denilen ve 2006’dan bu yana çeşitli ülkelere ilişkin gizli belgelerin Wikileaks örgütü tarafından basına sızdırılması olayıdır. Bu örgütün elinde toplam 1,2 milyon belgenin bulunduğu söylenmektedir. 2010’da Wikileaks’in Amerikan Hükümetinin dış temsilcilikleriyle gizli yazışmalarından oluşan 250,000’den çok belgeyi New York Times, Le Monde, The Guardian, Der Spiegel, El Pais gibi önemli gazeteler aracılığıyla kamuoyuna duyurması bütün dünyada yankı yaptı. ABD Wikileaks ve sorumlusu Julian Assange hakkında adli işlem başlattı. Belgeleri Wikileaks’e sızdıran Amerikan askeri Chelsea Manning 35 yıl hapis cezasına çarptırıldı ve orduyla ilişkisi kesildi. İsveç ve başka kimi ülkeler Wikileaks’in özgün belgelerinin bir bölümüne
el koydular ama bu belgeleri yayınlayan gazeteler hakkında yargı yoluna başvurulduğu duyulmadı.

Aynı biçimde Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı NSA’nın eski görevlisi Edward Snowden, yabancı ülkelerin devlet adamlarının telefon konuşmalarını gizlice dinlendiği yolundaki bilgileri de içeren 200,000 gizli belgeyi basına açıkladı. Bu açıklamaları yapan Edward Snowden aleyhine ABD’nin hukuksal girişimleri oldu. Amerikalılar Rusya’yadan geçici sığınma hakkı elde eden Snowden’in iadesini istediler ama O’nun verdiği bilgileri yayınlayan gazeteler ve de Spiegel gibi dergiler hakkında yargı yoluna başvurulduğu duyulmadı.

Bu örneklerin de gösterdiği gibi, devletler gizli belgelerinin ele geçirilip yayınlanması konusunda çok duyarlıdırlar ve bu belgeleri sızdıranlar hakkında yargı yoluna başvururlar. Ama demokratik ülkelerde bu bilgileri yayınlayan gazetelerin yargılanıp mahkûm edildikleri duyulmadı.

Hükümetin Türkiye’de kimi gazetelerde yayınlanan gizli belgelerle ilgili tavrını belirlerken yalnız yasalardaki hükümleri değil, aynı zamanda dünyadaki bu gelişmeleri de
dikkate alması ve yasa dışı belgeler sızdıranlar hakkında yasal yollara başvururken
basın özgürlüğünü zedelemekten kaçınması ve belgeleri sızdıran devlet görevlileri yerine onları yayınlayan gazeteleri hedef almaktan kaçınması bence daha uygun olur.