Etiket arşivi: şehitler tepesi boş kalsın

BİRKAÇ TANE

BİRKAÇ TANE

Suay Karaman 

(AS: Yazının sonundaki önemli notumuza mutlaka bakılması ve gereği rica olunur..)

Türkçemizin yazım kurallarında, insanlardan söz ederken “tane” sözcüğü kullanılmaz. Bu basit dil bilgisi kuralı, ilkokulda öğretilmektedir. 22 Şubat 2020 Cumartesi günü İzmir’in Kınık ilçesinde Kuzey Ege Otoyolu açılışına katılan ve konuşma yapan AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan;

  • “Birkaç tane şehidimiz var. Birkaç tane şehidimizin karşılığında yüze yakın orada lejyonerlerden etkisiz hale getirdik. Şehitler tepesi hiçbir zaman boş kalmayacak.” ifadelerini kullandı.

Tayyip Erdoğan’ın “birkaç tane şehidimiz var” açıklamasından sonra, ölümü kamuoyundan gizlenen şehitlerden birinin Albay Okan Altınay olduğu belirtildi. Libya’da hükümet dışı silahlı güçlerden Hafter milislerinin saldırısında şehit düşen Albay Okan Altınay’ın cenazesi Türkiye’ye getirildi, Aydın’da sessiz sedasız, tören yapılmadan toprağa verildi.

Birkaç tane” denen şehitlerimizin her biri bir annenin, bir babanın çocuğu, bir genç kadının eşi, bir küçük çocuğun babası, bir ablanın, bir ağabeyin kardeşi. Bu “tane” sözcüğünün hoş karşılanabilir hiçbir yanı yoktur.

Daha önce şehitler için “kelle” diyen Tayyip Erdoğan, bu kez “tane” diyerek şehitlerimizi önemsizleştirmeye çalışmış ve –kendince– değersizleştirmiştir.

27 Şubat 2020 Perşembe gecesi bu kez İdlib bataklığında resmi verilere göre 36 askerimiz şehit edilmiştir. En küçük bir açılışı bile kaçırmayıp, sürekli konuşanlar, bu şehitlerin açıklamasını Hatay Valisi’ne yaptırdılar. Hükümetin açıklama yapması gerekirken Hatay Valisi’ne açıklama yaptıranların aklına ilk önce internet erişimini kısıtlamak geldi. Çünkü toplumun gerçekleri öğrenmesinden çekinenler, kendilerine karşı eylem yapılmasından korktular. Bu iletişim çağında bilgiye ulaşılması çok kolaydır, zaten gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkacağı da bilinmektedir.

Tayyip Erdoğan’ın sık sık söylediği

  • şehitler tepesi hiçbir zaman boş kalmayacak” ne demektir?

Bu tepe nerededir ve niçin boş kalmayacaktır? Bu patolojik söylemin amacı nedir?*

Kimisinin sahte raporla, kimisinin para vererek askerlik yapmadığı bir ortamda, yoksul aile çocukları şehit olmaktadır. Gencecik Mehmetçikler, ülkemizi yönetenlerin yanlış kararları sonucunda şehit olmaktadır. Bizim askerimizin İdlib’de ne işi var? Kimi korumaktadır, kimlere destek olmaktadır? Uzak diyarlarda uğruna şehit olunacak hangi yurt değerleri savunulmaktadır, nasıl bir ulusal çıkarımız vardır? Bu yapılana vatan savunması denilebilir mi?

İdlib’de aylardır kanlı bir savaş sürmektedir. Hemen hemen her gün artan şehit sayısı korkutucu ve ciddidir. Son bir ay içinde yaklaşık 60 şehit vermemiz, “vatan savunması” olarak açıklanamaz. Şehit sayısı konusunda dünyanın her yerindeki basın kuruluşlarından değişik bilgiler gelmektedir.

  • İdlib’de Suriye devletine karşı mücadele eden radikal İslamcı terör gruplarını korumak için, Türk ordusunu hedef haline getirmek ihanettir.

Türk Milleti, terör destekçisi konuma düşürülmektedir. İdlib’de bir uçak bile uçurulamayan bölgede hava üstünlüğü sağlamadan kara harekâtına girişilir mi? Böyle bir harekâtın Türk askerlerini ölüme göndermek olduğunu siviller bilemese bile, askeri yetkililer neden gündeme getirmedi?

  • Böylece İdlib’te Türk askerleri göz göre göre tuzağa düşürülmüş oldu.

Artık toplum içinde güçlenen “Biz neden İdlib’de savaşıyoruz?” sorularına kulak verilmelidir.

Siyasal partiler Suriye konusundaki politikalarını açıklayıp, TBMM’yi toplamayan AKP’yi kınamalı, Tayyip Erdoğan’ı istifaya çağırmalı ve yanında yer almamalıdır. Suudi kralı ölünce üç gün yas ilan edenler, Mursi ölünce bütün camilerde gıyabi cenaze namazı kıldıranlar, onlarca şehitlerimiz karşısında hiçbir şey olmamış gibi davranmaktadırlar. Üstelik olaydan iki gün sonra ilgisiz bir konuşma ile gülmek ve güldürmek de korkunçtur.

Şehitler tepesi boş kalsın!

Bu ülkede herkes bu söylemden ürkmektedir. Bu ülkenin genç insanları Libya’da, Suriye’de ölmemelidir. Ülkemize kimse saldırmamışken, işgal etmemişken Mehmetçiklerimizi neden yabancı topraklara gönderdiğimiz bir gün mutlaka sorgulanacaktır. Ve bu sorgulama yargılamayla bitecektir. Devlet adamlığı genç insanlarımızı yabancı topraklara ölmeye göndermek değil, her birini kendi çocuğumuz gibi görüp, geleceğini sağlamaktır.

Ülkemizin çıkarları savaşla değil, barışla korunmalıdır.

  • Ulusun yaşamı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir..”

diyen eşsiz liderimiz Atatürk’ün “Yurtta barış dünyada barış” sözü de asla unutulmamalıdır. (02 Mart 2020)
=====================================
Dostlar,

Sevgili kardeşimiz Suay Karaman’ın bu güzel yazısında, bizim

başlıklı ve web sitemizde 25.02.2020’de yayınladığımız yazımızdan esinlendiği ve kimi bölümlerini aynen kullandığını görüyoruz.

Teşekkür ederiz bu değer veriş için..

Ancak etik olarak, “kaynak gösterme” davranışı çok daha şık olacak ve Suay Karaman dostumuza yakışacaktı. Bunu hala yapabilir, yazısına gerekli düzeltme notunu koyabilir, bekliyoruz..

Sevgi ve saygı ile. 02 Mart 2020, Ankara 

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Birkaç şehit…

Birkaç şehit…

talat kırış

Talat Kırış
talatkrs@gmail.com
https://t24.com.tr/yazarlar/talat-kiris

(AS: Bizim kapsamlı irdelememiz yazının altındadır..)

Sayın Cumhurbaşkanı, şehitler tepesi boş kalsın. Ülkenin en yetkili, çok yetkili, çok güçlü kişisi olarak şehitler tepesinin dolmasından söz etmeyiniz. Bu ülkede kaç kişi siz böyle söyledikçe dehşete düşüyor, karabasanlar görüyor biliyor musunuz?

Siz hiçbir evlat ya da kardeş kaybettiniz mi? Ben kaybettim. 11 yaşındaydım, ilkokulun son günü bir sınıf arkadaşım yanıma geldi. Trafik kazası olmuş, ablan ölmüş dedi. Sonra ilkokul öğretmenim gözyaşları içinde beni alıp bir yerlere götürdü. Babam oğlum ağlama dedi, sen ağlarsan annen daha çok üzülür. Ben yıllarca ağlayamadım. Şimdilerde gözlerim çabuk doluyor, belki yıllarca ağlayamadığımdandır. Babam uzun zaman çalışamadı, annemin yüzüne yerleşen hüzün hiç kalkmadı. Ben anamın güzel gözlerine baktığımda o hüznü hep görüyorum. Ortaokul, lise yıllarımdan hatırlayamadığım o kadar çok şey var ki. Büyük kara boşluklar belleğimde. Ölenle ölünmüyor diye bir söz vardır. O söz doğru değil, ölenle ölünüyor. Bir yanınız ölüyor, belki felç geçirmiyorsunuz, belki kolunuz bacağınız tutuyor ama ruhunuzda bir yerler ölüyor, ruhunuz felç geçiriyor, ruhunuzun bir parçası yitip gidiyor ve kalan yaşamınızı hep eksik yaşıyorsunuz.

Sayın Cumhurbaşkanı,

  • “Birkaç şehidimiz var, şehitler tepesi boş kalmayacak”

cümlesi o kadar kolay söylenecek, bir otoyol açılışında öyle geçerken ediliverecek bir laf değil. Bu çocuklar ne için öldüler, adları nedir, Türkiye’nin hangi kentinden, hangi kasabasından , hangi köyünden çıkıp Libya çöllerine gönderildiler, orada ne zaman öldüler? Neden sizin lejyonerler diye tanımladığınız paralı askerlerin, işi adam öldürmek olan, bu konuda uzmanlaşmış katiller sürüsünün karşısına bizim çocuklarımızı gönderiyorsunuz?

  • Sayın Cumhurbaşkanı şehitler tepesi boş kalsın!

Ülkenin en yetkili, çok yetkili, çok güçlü kişisi olarak şehitler tepesinin dolmasından söz etmeyiniz. Bu ülkede kaç kişi siz böyle söyledikçe dehşete düşüyor, karabasanlar görüyor biliyor musunuz?

Siz hiçbir insanın canını kurtardınız mı? Ben kurtardım, çok insanın canını kurtardım. Bir insanın canını kurtarmak için, 6 yıl okudum, 6 yıl ihtisas, 1 yıl üst ihtisas yaptım. Yıllarla herkes saat beşten sonra evine giderken, arkadaşlarıyla, dostlarıyla vakit geçirirken ben ya hastaneden çıkamamış oldum ya da eve gitmişken tekrar hastanenin yolunu tuttum. Bir insanın canını kurtarabilmek için, sabah başladığım bir ameliyatta aç susuz, tuvalete bile gitmeden, 5 saat, 10 saat, 20 saat bir mikroskobun arkasında, 1-2 cm’lik bir delikten beynin derinliklerinde yerleşmiş o insanın yaşamına mal olacak bir tümörü, bir damar yumağını sürekli kanama altında ameliyat etmek, zaman zaman kalbinizin sıkışması, zaman zaman tepenizden aşağı bir sıcaklık yayılması, ama yorulmaya, soğukkanlılığınızı yitirmeye hakkınızın olmadığını bilerek, siz yorulduğunuzda o insanın yaşamının riske gireceğini bilerek sırtınızdaki, boynunuzdaki ağrıya aldırmadan, parmaklarınızın uyuşmasına aldırmadan çalıştınız mı? Ve ameliyat ettiğiniz insan uyanana kadar geçen süre kalbiniz çarparak, acaba bir yerinde bir sakatlık olur mu? Ameliyat iyi geçti ama hesapta olmayan ani bir tansiyon yükselmesiyle bir kanama oluşur mu diye beklediniz mi? Ve ertesi günü yeniden ve sonraki gün yeniden aynı şekilde yıllarca. Bir insanın yaşamını kurtarmak o kadar kolay değil.

Sayın Cumhurbaşkanı,

Birkaç şehidimiz var, şehitler tepesi boş kalmayacak” cümlesi o kadar kolay söylenecek, bir otoyol açılışında öyle geçerken ediliverecek bir laf değil. Siz ve sizi destekleyenler farklı düşünüyor olabilir. Şehitlik edebiyatı yapanlar, şehitleri kutsayanlar, sanki şehitlik iyi bir şeymiş gibi konuşanlar, yazanlar oluyor. Şehitlik bir insanın, gepgenç bir yaşında yaşamdan koparılmasıdır. O insanın hayallerinin, umutlarının, yaşayacağı yıllarının elinden alınmasıdır. Şehitlik bir evladın babasız kalmasıdır bir ömür. Şehitlik bir sevgilinin düşlerinin solmasıdır, karanlıkta kaybolmasıdır. Şehitlik bir babanın, bir annenin, bir kardeşin bir parçasının ölmesidir. Şehitlik insanın can dostunun sahibini son gördüğü yerde bekleyip durmasıdır.

  • Bu ülkenin genç insanları Libya çöllerinde, Suriye topraklarında ölüp durmasın.

Mücadele mi gerek, çok iyi yetişmiş diplomatlarımız var. Ülke çıkarlarını mı koruyacağız, bizim ülkemize kimse saldırmamışken, ülkemizi işgale kalkışan yokken çoçuklarımızı eli kanlı katillerin önüne atmadan bunu yapmanın bir yolu elbette vardır. Eğer biz güçlü ülkeysek evlatlarımız ölmeden de bunu başarabiliriz, başarmalıyız.

Birkaç tane değil, bir tane bile şehidimiz olmasın.

  • Şehitler tepesi ilelebet boş kalsın.

Büyük devlet adamlığı, büyük liderlik genç insanlarımızı yabancı topraklara ölmeye göndermek değil, her birini kendi evladımız gibi görüp korumaktır.
=====================================
Dostlar,

AKP = ERDOĞAN’ın ÇILDIRTAN SÖZLERİ :

Birkaç şehidimiz var, şehitler tepesi boş kalmayacak” 

Meslektaşımız (Beyin ve sinir cerrahisi profesörü) sevgili Dr. Talat KIRIŞ’ı bu insancıl ve olağanüstü sabırlı yazısı nedeniyle kutluyoruz..

AKP = Erdoğan’ın bu sözleri, “Birkaç şehidimiz var, şehitler tepesi boş kalmayacak

sözleri, üstelik gırtlağını yırtarcasına hamaset yüklü haykırışı bizi tek sözcükle ÇILDIRTIYOR!

Bize olağanüstü saçma ve acımasız geliyor..

Ne demektir “ŞEHİTLER TEPESİ” ??
Nerededir bu tepe??!!
Niçin boş kalmayacaktır??!!
Bu tepe neden şehitlerle doldurulacaktır??!!
Kimler şehit verilecektir bu akıl – vicdan – insaf – insanlık dışı politikalarla??!!
……………
Soruları uzatabiliriz..
Her soru beynimizin içinde zonkluyor ve kalleş bir balyoz gibi bizi adeta eziyor..
****

  • Birkaç şehidimiz var, şehitler tepesi boş kalmayacak

saçmalığının akıl hocası kimlerdir? Hangi imaj / basın / politik / diplomatik… danışmanı yumurtlamıştır?? Çok mu uğraşılmıştır bu söylemi bulmak için halka dönük ölçüsüz algı yönetimi amaçlı??

Bu sözleri AKP = Erdoğan‘a kim(ler) söyletmiştir?
Dış kaynaklar mı?? Kim, kim, kimler??

Tarih ve insanlık asla bağışlamayacaktır bu çok ağır insanlık suçunu!
Gencecik masum yurttaşlarımız / askerlerimiz uğruna şehit olunacak hangi yurt değerlerini (!) savunmaktadır uzak diyarlarda??

Libya’da, askeri birliklerin komutanı Tuğgeneralimizin şehit edildiğini dış kaynaklardan öğreniyoruz. Keza bir albayımızın da.. Sayısını, yerini – yurdunu, adını – rütbesini, evli – bekar olup olmadığını, geride yetim – öksüz çocuklar, boyun bükük eşler, yavuklular, anababalar…. bırakıp bırakmadığını…. bilmediğimiz yurt evlatlarımız..

Doğru mudur AKP = Erdoğan ??
Neden halktan gerçekleri saklıyorsunuz? Açıklamaktan neden korkuyorsunuz?
Gerekçeleriniz haklı ve meşru ise halka anlatınız ve ulusu ikna ediniz..
Ulusal ve Uluslararası hukuka uygun girişimler içinde iseniz TBMM’ye getiriniz önerinizi ve izin – yetki alınız.
Anayasa md. 92 açıkça TBMM’yi yetkili kılıyor yurt dışına askeri birlik yollamak için.

Libya’da şehit olan general, albay ve öbür şehitlerin devlet töreni neden yapılmamıştır?
Bunun telafisi var mıdır? Yoksa cenazeleri de getirilememiş midir bu aziz şehitlerin yurda??
Naaşlar getirilip hiç utanıp – sıkılmadan törensiz, gizlice gömüldü ise, yürekleri dağlanan aileleri nasıl susturdunuz? Ne tür ve hangi ölçü ve araçlarla inanılmaz baskılar yaptınız ki bu insanların sesi çıkmadı, çıkamadı? Ya da basını mı sansürlediniz, interneti mi yasakladınız? YENİÇAĞ‘dan 2 gazeteciye yapılanlar nedir Allah aşkına? Sanal hesaplarına el koymalar, iletilerini ortamdan silmeler??
****
İktidar hırsı bunca mı kör eder insanları?
Ülke ve insanlarımız böylesine mi ateşe atılır?
Bu meşru bir savaş ve savunma değildir!
Ulusal, uluslararası hukuka ve insan haklarına açıkça aykırıdır, İNSANLIK SUÇUDUR
Hiç kuşku yok, yasal – hukuksal – politik bedeli de o ölçüde çoooook ağır olacaktır.

Anayasa’nın 137. ve 92. maddeleri açıkça çiğnenerek suç işlenmektedir!
İşlenen suç, en azından / hafifinden TCK m. 309’da tanımlanan ANAYASAYI İHLAL suçudur.
TSK’ya verilen askeri emirler ulusal ve uluslararası hukuka açıkça aykırıdır ve yerine getirenleri kaçınılmaz sorumluluk altına sokmaktadır.

Mustafa Kemal ATATÜRK‘ün “zabit ve kumandan“ları çok ağır ve tarihsel bir yükümlülükle karşı karşıyadırlar.
Bu suça asla ve kat’a ortak olmamalıdırlar.
Özal’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde Irak’a askeri operasyonu ulusal – uluslararası hukuk ve ülke çıkarlarına aykırı görerek reddeden ve görevini onuruyla bırakan bir Genelkurmay Başkanımız vardı, unuttuk mu o kahraman komutanı??

Hayır, hayır, asla unutmayalım o yiğit insanı ve onurlu çıkışını..
O komutan, merhum, (E) Org. Necip Torumtay idi.. (Kendisiyle söyleşimizi web sitemizde yayınladık..) Kimbilir hangi ağır – kanlı faturalardan yurdumuzu esirgedi aziiiiz Torumtay…
***
Bir de (E) Org. Işık Koşaner Genelkurmay Başkanımız ve Kuvvet Komutanlarımız vardı değil mi? Onlar da TSK’ya kurulan kumpasları dağıtmak için Silivri FETÖ mahkemelerinde (!) Tanık olmak istemişlerdi. Mahkeme salonunun kapısına dek gitmişlerdi sivil giyinerek.. Gözü dönmüş yargıç kılıklı FETÖ militanları onların tanıklığını bile reddetmişti. Bu onurlu Paşalar suça ortak olmayı reddedip istifa etmişlerdi ve tarihte, Ulusumuzun bağrında hak ettikleri saygın yeri aldılar, gönüllere yerleştiler..
****
Son olarak                                      ;

AKP’nin yöneticileri, Milletvekilleri, seçmenleri,,, hepiniz akıl tutulmasına mı uğradınız? Saray sözcüsü, neden gerçek olmayan açıklamaların sözcülüğünü sürdürüyor? Danışmanlar, Başdanışmanlar, Bakanlar, Yüksek İstişare Kurulu üyeleri, AKP = Erdoğan‘ı yetiştiren hocaları, gerçek İslam ulemaları….. neden susup oturuyorsunuz????

Artık masum vatan evlatları ölüyor, şehit oluyor hiç gerekmezken!
Büyük ATATÜRK çooook haklı ve yerinde olarak uyarmamış mıydı?:

  • Ulusum yaşamı tehlikeye düşmedikçe savaş bir cinayettir!

AKP = Erdoğan, “savaş” sözcüğünü kullanıyor fütursuzca.. Böyle bir yetkisi yok! Bu yetki, Ulusun temsilcisi TBMM’nindir.. Anayasa hukuku profesörü TBMM Başkanı ve Ulusun Vekilleri bu yetki gaspına suskun kalamaz, kalmamlıdır!

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, apaçık hukuksuzlık – Anayasa çiğnemi (ihlali)karşısında AKP’yi bugünlerde uyarmayacak da ne zaman ve niçin uyaracaktır?

  • Ülkenin bütün kaleleri zaptedilmiş, tüm tersaneleri ele geçirilmiş, Vatan bilfiil işgal mi edilmiştir yerli ve yabancı bedhah müstevlilerce ??

    Eğer öyle ise; bunun da tanısı daha fazla gecikmeden konacak ve batı karanın maderini kurtaracak yiğitleri bu Ulus bir kez daha mutlaka ama mutlaka doğuracaktır vakti – saati geldiğinde..

    Sevgi, saygı ve ÖLÇÜSÜZ ACI ile. 25 Şubat 2020, Ankara

    Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
    Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF)
    Sağlık Hukukçusu
      www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com