Etiket arşivi: Seçim ekonomisi

2022-23 NE BÜTÇESİ?

Prof. Dr. OĞUZ OYAN

SOL PORTAL, 25 Ekim 2022

Halkın bütçesi olmadığı kesin. Yüzü emekçiye dönük bir bütçe olmadığı daha da kesin. Bunlardan vazgeçtik diyelim; sermaye yönlü olmasına rağmen teknik anlamda ekonomik kalkınmayı / yatırımları destekleyen bir bütçe mi? Hayır o bile değil.

Bütçe Kanunu TBMM’ye 17 Ekim’de sunulmuş olmasına karşın, 2023 yılı makro ekonomik hedefleri ve bütçeye ilişkin genel veriler Eylül başında yayınlanan Orta Vadeli Program’da (OVP 2023-2025’te) yer almıştı. Bu verileri 6 Eylül 2022 tarihli Sol Gazete yazımızda “Ne Programı?” başlığıyla irdelemiştik. Şimdi değinmediğimiz noktalara daha ayrıntılı bakabiliriz. Bu arada başlangıç notu olarak, Meclis’e saygı gereği, Cumhurbaşkanlığınca hazırlanan bütçenin atanmış yardımcısı tarafından değil seçilmiş Cumhurbaşkanınca sunulması gerektiğini ve bu konuda muhalefetin çok daha sert tepki vermesinin beklendiğini belirtelim.

Şimdi tekrar soralım: Bu bütçe, neyin bütçesi? Bu bütçe, yıllardır kanıksadığımız türden bir “transfer bütçesi“. En büyük transfer kalemi de giderek şişen “faiz transferleri”.

Faiz Giderleri ve Bütçe Giderlerine Oranı

2022 (ek bütçeyle GT)                    2023 (P)                       Artış                     (%)

Faiz gideri (mr.TL)                           329,8                             565,6               71,5

Bütçe gideri (mr. TL)                    3.133,7                          4.469,6              42,6

Faiz gideri / bütçe gideri (%)          10,5                               12,7
_________________________________________________
Kaynak: 2023 Yılı Bütçe Gerekçesi verileri

Faiz giderlerinin 2021 yılında 180,9 milyar TL, 2022 başlangıç bütçesinde ise 240,4 milyar TL olduğu dikkate alınırsa artışın hızı daha iyi anlaşılabilir. Nitekim, 2023 bütçe giderleri büyüklüğünün 2022’nin ek bütçeli bütçe büyüklüğüne göre %42,6 oranında artması öngörülmüşken, faiz giderlerinde bu yıldan önümüzdeki yıla artışın %71,5 olması beklenmektedir. Bu da, faiz giderlerinin bütçe giderleri içindeki payını %10,5’ten %12,7’ye taşımaktadır.

Eğer OVP 2023-25’in 2023 için %24,9 oranındaki TÜFE öngörüsünün tutacağını (IMF bunun iki katını öngörmektedir!) varsayarsak, bütçe gideri enflasyonun iki katına yakın bir oranda büyürken, faiz giderleri artışı enflasyonun üç katına yaklaşacaktır! Buradaki çelişkilerin gerçek dışı bir enflasyon öngörüsünden kaynaklandığı açık; ama bu durum faiz giderlerinin enflasyonun çok üzerinde artacağı gerçeğini değiştirmiyor. Çünkü, iktidar değişsin değişmesin, kamunun çok yükselmiş olan iç ve dış borçlarının faiz yükü giderek tırmanıyor ve kısa vadede (erimde) çözüme kavuşturulması mümkün gözükmüyor.

Bütün bunlardan sonra şu saptamayı yapabiliriz: Bütçesinin sekizde birini sermaye kesimlerine faiz gideri olarak aktaran bir iktidarın, Merkez Bankası faiz oranlarıyla aşağı doğru oynadığı oyun, bir bulvar tiyatrosu için bile fazla banal bir mizah ögesi değil midir?

Şimdi bir başka karşılaştırma yapalım. 2023 bütçesinde tarımsal desteklere ayrılan ödenek yalnızca 54 milyar TL’dir. Bu tutarın GSYH’ye oranı da yalnızca binde 2,9’dur. Tarım Kanununa göre %1 yani binde 10 ayrılması gereken ödenek gerçi birkaç yıldır binde 3’ün biraz üzerine kadar gerilemişti, ama ilk kez binde 3’ün bile altına çekildiği görülüyor. Bu durum, bu iktidarın tarımı gözden çıkarmasının yeni bir kanıtıdır. Bunun farkında olan iktidar bürokratları, Cumhurbaşkanı yardımcısının bütçeyi sunuş metnine tarımsal desteklemeye ayrılan bütçe ödenekleri yanında tarımsal yatırım ödemeleri (40,4 milyar TL) ve tarımsal kredi sübvansiyonları, müdahale alımları ve tarımsal KİT’lerin finansmanı (48,5 mr. TL) başlıkları altında 88,9 milyar TL’lik bir harcamayı ekleme gereğini duymuşlar. Ancak bu kalemler, çiftçinin eline geçen tarımsal desteklerden değildir; önemli bir kısmı bütçe dışında bankalar üzerinden yapılmaktadır, DSİ yatırımlarının ne ölçüde tarıma ilişkin kabul edileceği tartışmalıdır, bir kısmının ayrıntısı açık değildir. Dolayısıyla, “tarımsal destek” tanımına uygun kabul edilemezler.

Bütçe açıkları nereden?

Bir başka sorun da şu: 2023’te bütçe açığının 659,4 milyar TL’ye yani GSYH’nın %3,5 oranında bir büyüklüğe ulaşması öngörülmektedir. Başka deyişle, 2023 bütçe teklifi daha başlangıçta bütçe giderlerinin %14,8’ine ulaşan bir açık öngörüsünü içermektedir.  Bu, son zamanların en olumsuz bütçe dengelerinden birini oluşturan 2022 bütçesi koşullarının 2023’te de tekrar etmesinin beklendiğine işaret etmektedir. Peki salt seçim ekonomisi uygulamaları nedeniyle mi? Buna birazdan değineceğiz.

Henüz tamamlanmamış olan 2022 yılının bütçe açıkları meselesi ayrı bir muammadır: 2022’de ilk iki çeyrekte 93,5 milyar TL olumlu bakiye (artık) veren bütçe, üçüncü çeyrekte 139 milyar liralık açık vermiş ve böylece toplamda İlk 9 ayın dengesi yalnızca 45,5 milyar TL olumsuz bakiye ile sonuçlanmıştı. Peki içinde bulunduğumuz 2022 bütçesi yıl sonu için öngörülen 461,2 milyar açık düzeyine nasıl ulaşacaktır? Üçüncü çeyrekte bütçenin ciddi açık verdiğine, hatta bunun sadece Eylül ayında 78,6 milyar TL düzeyine ulaştığına bakarak bunu “ulaşılabilir” bulabilir miyiz? Soruyu şöyle de sorabiliriz: 2022 yılının dördüncü çeyreğinde 415, 7 milyar TL’lik devasa bir açık (veya her ay üst üste ortalama 137 milyar TL düzeylerinde rekor açıklar) mümkün mü ve eğer mümkünse hangi nedenlere bağlı olacak?

Bir kere Türkiye’deki bütçe uygulamalarında öteden beri açık veren hesaplar yılın son aylarına (hatta son ayına) yığıldığı ve ödenek artıkları son aylarda kullanıldığı için, Aralık sonu görülmeden bütçe dengesi pek anlaşılamaz. Ama bu defa bu alışıldık rutinin çok dışına çıkıldığı görülmektedir. Muhtemel nedenleri sıralayalım:

(i) Gizlenen kamu açıkları bu yıl geleneksel olanın çok ötesindedir. Bunun bir nedeni de enflasyonun bütçe öngörülerinin çok üzerine çıkmış olmasıdır. Bunun etkisi, gelirler üzerinde olumlu ama giderler üzerinde olumsuzdur. Olumsuz taraf ağır basmaktadır. Ek bütçe bunu telafi edememiş, yıl bitmeden aşılmıştır.

(ii) Kamunun iç ve dış borç yükü olağanüstü artmıştır. Yukarıda gösterdik, bütçe üzerine yıkılan faiz giderleri de buna bağlı olarak çok yükselmiştir. İç borçların üçte birinin bile dövize endeksli borçlanmaya dönüşmesi nedeniyle, kur artışlarına bağlı olarak hem anapara hem de faiz borcu yükselmektedir. Yılın ilk dokuz ayında faiz ödeneğinin 207 milyar TL’si kullanıldığına göre, eğer yıl sonu hedefi aşılmazsa, son üç aya en azından 123 milyarlık TL’lik bir ilave (ek) faiz gideri sığdırmak gerekecektir.

(iii) Kur Korumalı Mevduat (KKM) üzerinden bütçeye gelen yük, Mart-Eylül döneminde 84,9 milyar TL olmuştur. (Buna vazgeçilen vergi gelirleri dahil değildir. TCMB’nin üstlendiği yüklerin dolaylı olarak Hazine’ye yansıması da hesap dışıdır). Yılın son üç ayında KKM üzerinden doğrudan bütçeye gelecek yükün şimdiye kadar gerçekleşmiş olanın 2-2,5 katına çıkması olasılığı bulunmaktadır.

(iv) KÖİ üzerinden gelen ve kur farklarıyla şişen garanti ödemelerin, bu amaçla bütçeye konulan ödeneklerin çok üzerine çıkması beklenmelidir.

(v) KİT açıkları 2022’de 430 milyar TL ile rekor kırarak aynı yılın bütçe açıklarına yakın bir düzeye tırmanmıştır. Bunun Hazine’ye / bütçeye yansımaları olmaktadır.

Seçim ekonomisinin payı nedir?

2022 ve 2023’te bütçe açıklarının devasa boyutlara ulaşmasının nedenleri arasında seçim ekonomisi uygulamalarını saymadık. Bu, bu tür uygulamalarının hiç etkisi olmadığı anlamında değildir. Kaldı ki yukarıda sayılan dengesizlik kaynaklarının bir bölümünde iktidarın kimi genişletici maliye politikalarının rolü de vardır: Bütçe kısıtlarını aşmak için iç borçlanmaya yüklenme, kimi zamları erteleyerek KİT zararlarını artırma (BOTAŞ, vd.), son olarak Hazine-Halkbank ortaklığıyla esnafa 100 milyar TL’lik bir kredi pompalamasını başlatma gibi. Hatta, biraz zorlamayla, KKM’nin de seçimlere kadar kuru tutmak için icat edilmiş bir zarar kalemi olduğu ileri sürülebilir. Asgari ücretin beklenenin dışında iki kez artışı da bununla ilişkilendirilebilir ama bu yaklaşım, enflasyonun bozucu etkileri karşısında işçi tabanından yükselen tepkileri değersizleştirmek gibi sonuca götürür. Kaldı ki, asgari ücret artışı daha çok özel sektörü ilgilendirir ve TÜFE’nin manipülasyonuyla kamuda ve özelde reel ücretlerin baskılandığı unutulmamalıdır.

Bütün bunlara rağmen (karşın), Türkiye’de bütçe olanaklarının giderek daraldığını ve TCMB banknot matbaasının para basma kapasitesinin sınırsız olmadığını hatırda tutmakta yarar vardır. İktidarın seçmene ulaşmak için kullandığı doğrudan bütçe harcamaları çok semboliktir. Herkese dokunmak için çıkarılan bazı uygulamaların bütçesi son derece küçüktür. Örneğin son olarak çıkarılan SYDTF’den dul kadınlara yardım, üç çocuğu olanlarla sınırlı olduğu için, tam da buna iyi bir örnektir. Bu amaçla harcanması planlanan 607 milyon TL, 2022’deki 4,5 trilyonluk bir bütçe büyüklüğünün bindelik kesirlerine bile girmez! Sosyal konut projesi için TOKİ’ye aktarılmak üzere bütçeye konulan 10 milyar TL’lik ödenek bile binde iki dolayındadır.

Sonuç olarak; İktidarın ekonomiye müdahale kapasitesini abartmamak gerekir. Türkiye, ekonomi yönetiminin doğrudan sorumluluğu altında, bir kamu maliyesi krizine doğru koşar adım ilerlemektedir ve bu koşullarda bütçe kısıtları iktidarın ayak bağıdır. Muhalefet, iktidarın “seçim ekonomisi” bağlamında şapkadan hangi tavşanları çıkaracağı kaygısına kapılmadan, kendisinin gerçekten alternatif  (seçenek) olabilecek programı üzerinden sahaya çıkabilirse, bu koşullarda farkı açmaması mümkün (olanaklı) değildir. Ama yapabilecek mi? Yapabilir mi?

Hocaların hocası iktisatçıdan korkutan uyarı: Kriz kapıda

Hocaların hocası iktisatçıdan korkutan uyarı: Kriz kapıda

İşçilerin sorularını yanıtlayan iktisatçı Prof. Dr. Korkut Boratav, ekonomide bu yılın son 3 ayında küçülme sürecinin başlamasının beklendiğini belirtti. “IMF programı da gündeme gelebilir” diyen Boratav, “Sendikalara önemli görevler düşecek” diye konuştu.
Cumhuriyet (internet) 21 Temmuz 2018

[Haber görseli]

İktisatçı Prof. Dr. Korkut Boratav, ekonomide bu yılın son 3 ayında küçülme sürecinin başlamasının beklendiğine dikkat çekti. Yüksek dış borçların döndürülmesi ve cari işlem açığının finansmanı için bir IMF programının gündeme gelebileceğine işaret eden Boratav, “Finans kapitale teslim olmayı reddeden bir iktidar, Türkiye Cumhuriyeti devletinin dış borçlarının yeniden yapılandırmasını talep edebilir” dedi.

DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası’na üye işçilerin sorularını yanıtlayan Boratav’ın dikkat çeken açıklamaları sendikanın “Emek” gazetesinde yayınlandı.

İşçilerin soruları ve Boratav’ın yanıtlarından bazıları özetle şöyle:

Ekonomi bu noktaya nasıl geldi?

Yaygın kabul gören bir tanıma göre, bir ülkenin milli geliri üçer aylık dönemlerden ikisinde üst üste düşmüşse, ulusal ekonominin gerileme / küçülme aşamasına girdiği kabul edilir. Bu durum bir yıl sürerse bir krizin patlak verdiğini kabul edebiliriz. Birkaç yıla uzarsa depresyon / buhran durumundan söz edilebilir. Bu aşamalardan herhangi biri yaygın şirket ifasları, bankaların yükümlülüklerini yerine getirememesi, döviz piyasasının kontrolden çıkması gibi olgularla birleşirse finansal kriz söz konusudur. Ekonomi şu anda bir krize girmedi; ancak, 2018’in son üç ayında küçülme sürecinin başlaması beklenir. Bu durum, AKP’nin 2017’de uygulamaya başladığı seçim ekonomisi önlemlerinin, Türkiye ekonomisinin üretim sınırlarını zorlaması sonunda meydana geldi. Enfasyon ve cari açık yükseldi; uluslararası finans kapital, Türkiye’den fon çıkarmaya başladı. Döviz fiyatlarının tırmanması finansal sistemi zorladı. Döviz borçlusu şirketlerin sıkıntıları ve faizlerde aşırı yükselme, ekonomiyi daralma ivmesine sürükledi.

Diğer ülkelerde işçiler ne durumda?

Emperyalist sistemin çevresinde yer alan bazı Latin Amerika ülkeleri (Arjantin, Brezilya) ve Türkiye bugünlerde benzer tedirginlikler içindedir. Hepsinde, talep kısıcı maliye ve para politikaları, ekonomileri en azından durgunlaştırmaktadır. Sonuç, istihdam artışlarının frenlenmesi, işsizlik oranlarının yukarı çekilmesidir. Reel ücretlerin düşmesi gündeme gelir. Durgunlaşma içinde bölüşüm yükünün nasıl paylaşılacağı; talep daralmasının ücretlere ve kârlara nasıl yansıyacağı, emeğin örgütlenme gücüne bağlıdır.

Türkiye’yi nasıl bir tablo bekliyor?

Türkiye ekonomisinin dış bağımlılığı AKP döneminde çok arttığı için uluslararası finans kapitalin istemleri ağır basacaktır.

  • Çok yüksek dış borçların döndürülmesi ve cari işlem açığının finansmanı için

bir IMF programı gündeme gelebilecektir. IMF programları, talep kısıcı ve emek gelirlerini aşındırıcı özellikleriyle işçi sınıfına ağır maliyetler getirir.

Krizden kurtulmanın yolu yok mu?

  • Finans kapitale teslim olmayı reddeden bir iktidar, Türkiye Cumhuriyeti devletinin dış borçlarının yeniden yapılandırılmasını talep edebilir.

Özel sektörün ve bankaların dış borçları ise alacaklı-borçlu aktörler arası müzakerelere bağlıdır; ancak, döviz darlığı koşullarında sermaye hareketleri denetlenebilir; borç taksit ödemelerinde döviz tahsisi sıraya konabilir.

Krize karşı ne yapabiliriz?

Türkiye’nin son on iki ayda 55 milyar dolara yükselen cari işlem açığının finansman güçlükleri, ithalatın kısılmasını gerektirebilir. Ortaya çıkacak arz daralması, kârların tırmanmasına fırsat yaratmamalı. Ekonominin daraldığı, kriz koşullarının doğduğu bir ortamda, yük paylaşımının emekçilere yıkılmaması gerekir. Örgütlü mücadele gereklidir. Sendikalara ve emek yanlısı partilere, örgütlere önemli görevler düşecektir.

TORBA YASA TASARISININ SGK’YA GETİRECEĞİ MALİ YÜK

YENİ  KANUN TASARISININ  KAMU MALİYESİ  ve SGK’YA GETİRECEĞİ MALİ YÜK ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

Konuk yazar : Mahmut ESEN
Mülkiye Başmüfettişi (E)

(AS: Bizim kısa katkımız yazının altındadır ayrıca yazıda irdelenen tasarı 7143 sayı ile 18.5.18 günü Resmi Gazetede yayımlanarak yasalaştırılmıştır..)

I-TASARI NE GETİRİYOR

AKP iktidarınca  24 Haziran seçimleri öncesinde  hazırlanmış   kanun tasarılarından olan  30.04. 2018 gün  ve 1/944 sayılı,  “Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı”  Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülerek kabul edilmiştir. Tasarının bu hafta içinde  genel kurul gündemine  girmesi ve  yasa haline getirilmesi beklenmektedir. Kanun Tasarısı geniş kapsamlı olup “ torba yasa” tekniğine göre hazırlanmıştır. “İmar affı” vb. çok değişik konuları da içermektedir.

Özellikli olarak 31.03.2018 tarihi itibarıyla kamu idarelerince tahsili gereken vergiler/vergi cezaları, idari para cezaları, SGK prim alacakları ve cezaları ve  diğer kamu alacaklarına yeniden yapılandırmasına ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. Bu nedenle vergi affı tasarısı niteliği ağır basmaktadır. Yeniden yapılandırma sırasında kesinleşmiş vergi asılları ve cezalarının tamamı, alacak aslına bağlı olmayan cezaların (Trafik idari para cezası vb.) ise %50’si tahsil edilecektir. Bu sözü edilen kamu alacakları için idareler tarafından tahakkuk ettirilmiş olan gecikme faizi, gecikme zammı ve gecikme cezaları alacaklarının tahsilinden vazgeçilecek, bunun yerine (Yİ- ÜFE) esas alınarak belirlenecek tutar tahsil edilecektir. Daha önceki yapılandırma uygulamalarında olduğu gibi borçlulara iki ayda bir ödenmek üzere 6-18 arasında değişen taksit olanağı getirilmiştir.

2010/965 sayılı B.K.K. belirlenmiş ve 19.10.2010 tarihinden itibaren uygulamada olan aylık gecikme zammı oranı (% 1,4), Yİ-ÜFE’ye  göre yüksek olduğu için yapılandırma işlemi borçlulara kısmi bir avantaj sağlamaktadır.[1] Bu suretle süresinde ödenmeyen kamu alacaklarına önce yıllık %16,8 oranında gecikme zammı tatbik edilmekte ve sıklıkla yapılan yapılandırma sırasında da  gecikme zammı yerine daha düşük oranlı  Yİ-ÜFE uygulanmaktadır. Görünüşte borçlulara ek olanak sağlanmış olmaktadır.

İktidar partisinin kamu alacaklarının yapılandırılması uygulamasını çok sevdiği görülmektedir. Cumhuriyet yönetimi döneminde çıkarılmış olan toplam 34 adet vergi affı niteliğindeki yasalardan[2] 6 adedi AKP iktidarları döneminde yasalaştırılmıştır. Söz konusu tasarısının yasalaşması halinde AKP döneminde iki yılda bir vergi affı yasası çıkarılmış olacaktır. Nitekim son vergi affı olan 18.05.2017 gün  7020 sayılı Yasanın kabul edilişinden bu yana henüz  bir yıl bile geçmemiştir. Seçimler öncesi çıkarılacak olan bu yasanın Devlete maliyetinin 24 milyar TL olduğu ifade edilmektedir. [3]

Tasarıya ilişkin Başbakan Binali Yıldırım tarafından yapılmış açıklamalar,  yazılı/görsel medyada  “müjdeli”  haber olarak  değerlendirilmiş  ve  “İktidar seçim öncesi kesenin ağzını açtı!” başlığı ile yer almıştır.

Ancak bilindiği üzere ortada  açılacak “kese”, kullanılabilecek ek bir kaynak bulunmamaktadır. Muhalefet partilerince dile getirilmekte olan “demek ki kaynak varmış” söylemleri de gerçeği tam yansıtmamaktadır. Zira 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi  65,9 milyar TL net borçlanma ile denkleştirilmiştir. 2017 yılı sonu itibarıyla. merkezi yönetimin brüt iç/dış borç stoku  876,4 milyar TL ulaşmıştır.[4]  2018 yılında  faiz ödemeleri için 71,7 milyar TL ödenek konulmuştur. Tahmin edilen faiz dışı fazlalık ise sadece 5,8 milyar TL’dir. (AS: AKP borç ana parası ödemelerini öteliyor!)

Diğer yandan 2018 Yılı merkezi yönetim bütçesinde öngörülememiş olan (beklenenin üzerinde gelir artışı ile ek kaynak sağlanması vb.) olumlu bir gelişmeden söz etme olanağı yoktur. Çünkü bütçenin 2018 yılı Ocak-Mart döneminde 20,4 milyar TL açık verdiği bilinmektedir.[5]

Seçim ekonomisi bağlamında getirildiği belli Kanun Tasarısının kamu maliyesini olumsuz etkileyeceği, mevcut/öngörülen bütçe açığını daha da artıracağı açıktır.

Bu yazımızda Kanun Tasarısıyla getirilmek istenen düzenlemelerden Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ilgilendiren yanları üzerinde özellikle durulmakta; önemi nedeniyle SGK temek alınarak sosyal güvenlik alanında oluşturacağı (kalıcı nitelikli) olumsuzlara dikkat çekilecektir. 

II- TASARI  SGK’YA NE GETİRİYOR?

 A- Tasarı SGK’nın Temel/Asli Geliri Olan Prim Alacaklarını Azaltan Dolaysıyla SGK Bütçe Açıklarında Artışlara Yol Açacak Düzenlemeler Getirmektedir.

Kanun Tasarısıyla 31.03.2018 tarihi itibarıyla tahakkuk ettiği halde ödenmemiş olan:

– SGK prim alacakları, gecikme cezalarına,
– İnşaatlardan kaynaklanan eksik işçilik tutarlarına,
– İdari para cezalarına… yapılandırma olanağı getirilmiştir.

  • Borçlu olan ve borçlarını yapılandıran Bağ-Kur’lu (4/1-b) sigortalılara Genel Sağlık Sigortasından (GSS) yararlanma hakkı getirilmektedir.
  • Bağ-Kur’lu sigortalıların ödenmemiş sosyal güvenlik destek prim borç ve cezaları silinmektedir.
  • Gelir testine başvurmamış olanların GSS primleri başvuru tarihinden itibaren tahakkuk ettirilecektir.
  • GSS prim borcu olanların borç asıllarını ödemeleri halinde gecikme cezaları kaldırılmaktadır.
  • Bağ-Kur’lu (köy/mahalle muhtarları dahil) ve tarımda kendi adına çalışan sigortalılara durdurulmuş sigortalılık sürelerinin ihya edilebilmesi olanağı sağlanmıştır. Ayrıca bu sigortalılardan 31.05.2018 itibarıyla prim borcu olanlara sigortalılığını durdurma/ yeniden başlatma/yeniden ihya etme gibi fırsatlar verilmektedir.
  • Önceki yapılandırmalardan yararlanmış olanlara kalan borçlarının tümünü ödeyecek olanlara bazı kolaylıklar getirilmiştir. İşverenler ve 3. kişilerin;  iş kazası, meslek hastalığı, malullük, ölüm vb. fiiller nedeniyle SGK’ya ödemekle yükümlü oldukları her türlü borçlarının belirtilen sürede ödenmesi halinde kolaylıklar getirilmiştir.
  • SGK tarafından yersiz/fazla ödenen aylıkların belirlenen sürelerde geri ödenmesi halinde kolaylıklar getirilmiştir.
  • 1.06.2018 tarihinden itibaren ilk kez Bağ-Kur kapsamında sigortalı olacak, 18-29 yaşlarındaki gelir vergisi mükellefi genç girişimcilerin, sigorta primlerinin bir yıl süreyle Hazine tarafından karşılanması esası getirilmiştir.

Yukarıda belirtilen düzenlemelerin birlikte değerlendirildiğinde,  Tasarının yasalaşarak yürürlüğe halinde SGK’nın  2017 yıl için 24,4 milyar TL olan bütçe açığının daha da artacağı, SGK’nın kendi öz kaynakları ile giderlerini karşılamasının olanaksız hale geleceği, aktüeryal dengenin daha fazla bozulacağı anlaşılmaktadır.

B- Tasarı Merkezi Yönetim Bütçesi Giderlerini Artırıcı Hükümler Getirmektedir.

620 bin kişiye ödenmekte olan 65 yaş aylığı %90 oranında artırılmaktadır.
Kanun Tasarısı ile 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkındaki Kanun uyarınca 65 yaş aylığı almakta olanların aylıkları % 90 oranında artırılarak yaklaşık 500 TL’ye yükseltilmesi öngörülmüştür. Öngörülen artışlar bir yıllık dönemde, merkezi yönetim bütçesine (4.387-2. 332) x ( 0,108550) x 1.04x 620.019= 1,7 milyar TL mali yük getirmektedir.

11,2 milyon emekliye bayram ikramiyesi ödenecektir.
Kanun Tasarısı ile 5510 sayılı Kanuna ek madde eklenmesi ile SGK tarafından gelir ve aylık ödemesi yapılanlara Ramazan ve Kurban bayramlarında 1.000’er TL bayram ikramiyesi ödemesi yapılması öngörülmüştür.

Bayram ikramiyeleri bir yıllık dönemde yaklaşık olarak (1000 +1000) x 11.252.307= 22,5 milyar TL mali yük getirmektedir.

65 yaş aylığı ve bayram ikramiyelerinin bir yıllık toplam tutarları olan 24,2 milyar TL’nin merkezi yönetim bütçesi cari transferler tertibinden SGK’ya ödenmesi gerekmektedir. Bu rakam tek başına 2018 yılı için öngörülmüş olan bütçe açığını % 37 oranında artıracak büyüklüktedir. Bu tür cari transferler sonucu merkezi yönetim bütçesinden yatırıma, mal/hizmet alımlarına gitmesi gereken kaynakların azaldığı, SGK bütçesinin merkezi yönetim bütçesi aleyhine büyüdüğü görülmektedir.

III- SGK BÜTÇE GERÇEKLEŞMELERİ

Kanun Tasarının merkezi yönetim/SGK bütçelerinde yol açacağı ek açıkları, SGK’nın prim alacakları/ öz gelirleri giderlerini karşılamasının giderek zorlaşacağının aktüeryal dengenin daha fazla bozulacağının somut olarak görülebilmesi için SGK’nın 2016 ve 2017 bütçe gerçekleşmeleri aşağıda tabloda gösterilmiştir.

                          Tablo:  2016, 2017 Yılları SGK  Bütçe Gerçekleşmeleri    (Milyar TL) 

  2016 2017
A-TOPLAM GELİRLER 256 288,3
       1-Prim Gelirleri 184,4    209
       2-Diğer Gelirler

[Devlet Katkısı, % 4 Ek Ödeme (vergi iadesi)  Transferi, Maliye Bakanlığı Adına Yapılmış Faturalı Ödemeler (2022 vb. kanunlara göre bağlanmış aylıklar, ikramiye ödemeleri) ve  SGK’nın diğer ödemeleri]

71,6    79,3
B- TOPLAM GİDERLER 276,5   312,7
1-SGK’dan Hane Halkına Yapılan Fayda Ödemeleri

    a)-Emekli Aylık Ödemeleri

(Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Aylıkları,% 4 Ek Ödemeler, İkramiyeler, 2022 s.k. göre bağlanmış aylıklar vb.)

     b)-Sağlık Giderleri (Tedavi, ilaç ve sağlık malzemesi giderleri)

201,4

 

 

 

68

229

 

 

 

77,7

   2-Diğer Giderler (Yönetim, yatırım) 7 6
C-GELİR-GİDER DENGESİ -20,6 -24,4

                 Küsuratlar yuvarlatılmıştır.
Kaynak: SGK 2016/ 2017 yıllarına ait faaliyet raporları.

SGK bütçesi 2016 yılında 20,6 milyar TL, 2017 yılında ise 24,4 milyar TL açık vermiştir
. Sadece bütçe açıklarının finansmanın sağlanması sosyal güvenlik/sigorta sorunlarının çözümlenmesi açısından yeterli olmadığı açıktır. Nitekim oluşan açıkların finansmanının yanı sıra; ek ödeme, faturalı ödemeler, Devlet katkısı ve Devletin sağladığı sigorta prim destekleri, ödeme gücü olmayanların GSS prim tutarları karşılığında merkezi yönetim bütçesinin cari transfer giderleri kaleminden[6], SGK’ya toplam olarak; 2016 yılında 108 milyar TL ve 2017 yılında  da 128,2 milyar TL[7] ödeme yapılmıştır.

SGK’ya yapılan ve her yıl artış gösterdiği bütçe transferlerinin merkezi yönetim bütçe giderleri içinde de önemli bir pay oluşturmaktadırMerkezi yönetim bütçesi toplam giderlerinin; 2016 yılında 18,3’ünün, 2017 yılında ise % 20’sinin, SGK’ya yapılmış olan transfer ödemeleri olduğu görülmektedir. Merkezi yönetim bütçesinden SGK’ya yapılan cari transferler elimine edilmek (düşülmek) suretiyle yapılacak bir karşılaştırmada ise SGK gider bütçesi toplamının, merkezi yönetim gider bütçesinin 2016 yılında %58’i 2017 yılında ise % 57,5’i oranında büyüklüğe eriştiği anlaşılmaktadır.

  • Merkezi yönetim bütçesi açısından en büyük “kara deliğin” SGK olduğu görülmektedir.[8]

Kara deliğin büyütülmesi değil, kapatılması/küçültülmesi; bu bağlamda üretime/yatırımlara ağırlık verilmesi gerektiği  açıktır.

Kaynaklar    :
[1] https://odatv.com/ara.php?t=E.%20M%C3%BClkiye%20Ba%C5%9Fm%C3%BCfetti%C5%9Fi%20Mahmut%20Esen 2
[2] http://www.alomaliye.com/2016/08/19/cumhuriyet-tarihimizde-cikartilan-vergi-aflari/
[3] http://www.turkdevrimi.com/bakanlar-kurulu-24-haziran-oncesi-kesenin-agzini-acti/544/
[4] Hazine Müsteşarlığı Kamu Finansmanı İstatistikleri. (https://www.hazine.gov.tr/kamu-finansmani-istatistikleri
[5] http://www.bumko.gov.tr/Eklenti/11150,mart-2018-aylik-butce-gerceklesmeleri raporupdf.pdf?&_tag1=3CFECD9204C6A8256AB512C0E40E7D63E76510DF
[6] Sermaye birikimi hedeflemeyen ve cari nitelikli mal ve hizmet alımını finanse etmek amacıyla yapılan karşılıksız ödemeleri kapsamaktadır.
[7] Bu rakam SGK 2017 Faaliyet Raporundan alınmıştır. Muhasebat G. Md. kayıtlarına göre SGK’ya yapılmış bütçe tranferleri toplamı 133,5 milyar TL’dir.
[8] https://mahmutesen.wordpress.com/
================================================
Dostlar,

Değerli dostumuz Mülkiye Başmüfettişi (E) Sn. Mahmut Esen, on yılların Mülkiye deneyimi ve birikimi ile kamu yönetimine – maliyesine ilişkin her biri bir rapor değerinde irdelemeler yapmakta ve cömertce paylaşarak bizleri aydınlatmakta, yol göstermektedir. Çalışmaların tümü bilimseldir, dolayısıyla kanıta dayalıdır.

Sayın Esen’in irdeleme yaptığı bu yazıdaki “Yasa Tasarısı” artık yasalaşmıştır; 7143 sayılı yasa! Resmi Gazete bilgileri aşağıdadır..

18 Mayıs 2018 CUMA Resmî Gazete Sayı : 30425
KANUN
VERGİ VE DİĞER BAZI ALACAKLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASI İLE
BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
İLİŞKİN KANUN
Kanun No. 7143                                                                                                         Kabul Tarihi: 11/5/2018

Dolayısıyla kamu yönetimi ve maliyesi açısından yukarıda sıralanan ağır yüklerin altına girilmiştir.. 24 Haziran 2018 çifte seçimleri salt Türkiye için değili belki daha fazlasıyla AKP = RTE için önem taşımakta, yaşamsal nitelik taşımaktadır. Popülist siyaset ülkemize çok ağır bedeller yüklemektedir.

Türkiye’nin hızla demokratik geleneklerini – kültürünü olgunlaştırması ve duygusal – fırsatçı itkiler (motifler) yerine Devlet yönetimi ağırbaşlılığı ve sorumluluğu ile “bilimsel akılcı” (rasyonel) bir hukuk güvencesi – öngörülebilirliği – istikrarı kurması zorunludur.

Sevgi ve saygı ile. 21 Mayıs 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com