Etiket arşivi: Murat Karayılan

Dağlıca’da 40 Gün Süren TSK Operasyonu

 

Dağlıca’da 40 Gün Süren TSK Operasyonu 
Böyle Görüntülendi

PKK’nın “kurtarılmış bölge” ilan etmeyi düşündüğü Buzul Dağı,
İkiyaka Dağları ve Doski Vadisi’ni, 27 Eylül’de başlatılan operasyonun görüntüleri yayınlandı.

Hakkari Dağlıca bölgesinde 27 Eylül 2015’te başlayan ve 5 Kasım 2015’te sonuçlanan
‘Şehit P. Kur.Yb. İlker Çelikcan Operasyonu’ ile 119 PKK‘lı öldürüldü. Türk Silahlı Kuvvvetleri’nin en güzide birliklerinden oluşan 2 Komando Tugayı ve Özel Kuvvetlere ait birlikler operasyona katıldı. Türk Hava Kuvvetleri‘nin de ve 40 gün süren operasyonun görüntüleri yayınlandı.

YARBAY İLKER ÇELİKCAN KONVOYUN ÖNÜNÜ GEÇTİ

6 Eylül 2015 tarahinde Yeşiltaş Üs Bölgesinden, yola döşenen El Yapımı Patlayıcıları (EYP) temizlemek maksadıyla hareket eden Mayın ve El Yapımı Patlayıcı Tespit Timi (METİ)
yola döşenmiş olan dördüncü EYP‘yi etkisiz hale getirirken, PKK‘lı teröristler tarafından açılan
ilk ateşte Timin bir personeli yaralandı. Açılan ateşe karşılık veren Tim derhal destek
isteminde bulundu. Bu arada Dağlıca‘dan Kobra ve Kirpi zırhlı araçlar içeren bir konvoy ile Yüksekova‘dan aralarında tank ve zırhlı araçların da bulunduğu başka bir konvoy, Dağlıca‘daki Hudut Tabur Komutanlığı ile Yüksekova ilçe merkezi arasındaki kritik ikmal yolunu açmak, Dağlıca‘nın konvoy, ikmal ve iaşesi için yol araması yapmak ve yol güvenliğini sağlamak maksadıyla hareket halindeydi. Yapılan destek istemine derhal karşılık vermek için METİ personelinin bulunduğu bölgeye doğru hızla hareket etti. Önde giden araçlar da ateş altına alınınca, konvoy yavaşladı. O sırada arkadaki Kirpi aracı içinde bulunan Tb. K. Kur. Yb İlker Çelikcan hızlanarak bir an evvel yaralı askeri kurtarmak için öne geçti ve ilerlediği anda aracı bir başka EYP‘nin patlaması sonucu şarampole yuvarlandı. Gözünü kırpmadan askerinin yaşamnı kurtarmak için öne atılıp şehit olan Tb.K.Kur.Yb İlker Çelikcan ve askerleri için
27 Eylül 2015’te ‘Şehit P.Kur.Yb.İlker Çelikcan Operasyonu’ başlatıldı.

DOSKİ VADİSİ’NIN PKK İÇİN ÖNEMİ

PKK Terör Örgütü’nün sözde Cilo Eyaletinin 2 cephesini ayıran arazi kesimi Doski Vadisi’dir. Doski Vadisi’nin kuzeyinde Oramar (Batı) Cephesi, güneyinde ise Çarçela (Doğu) Cephesi
yer alıyor. 2 cephe arasındaki bağlantı Doski Vadisi’ne uzanan ara vadiler (Varagöz Vadisi, Gürkavak Vadisi) vasıtasıyla sağlanıyor. Ayrıca İkiyakalar bölgesindeki PKK‘lı teröristlerin ikmali Doski ve Varagöz Vadileri üzerinden işbirlikçiler tarafından sağlanıyordu. Doski Vadisi Buzul Dağı ve İkiyaka Dağlarını birbirinden ayıran ve bölgede doğu-batı istikametinde
geçit veren tek ilerleme istikamet. Bu nedenle kara ve hava intikali Doski Vadisi’ne tabi.

2 AYA YAKIN VATANDAŞLARI ELEKTRİKSİZ BIRAKTILAR

Doski Vadisinde özellikle Kamışlı-Yeşiltaş-Dağlıca yoluna Mayın ve EYP döşenerek güvenlik güçlerine zayiat verdirmesi, üs bölgelerinin ikmal faaliyetlerini yürüten sivil kişilerin
tehdit edilmesi ve araç-malzemelerine el konulması, köy ve mezralardaki vatandaşların teröristlere yardım ve işbirliğine zorlanması, elektrik trafosunun PKK‘lı teröristlerce patlatılması ve 2 aya yakın süre vatandaşların elektriksiz bırakılarak cezalandırılması gibi eylemler yapıldı.

PKK’NIN SALDIRILARI BÖLGE HALKINI DA ETKİLEDİ

Oramar Tepe Bölgesi’nde bulunan PKK‘lı teröristler tarafından Dağlıca Hudut Taburu ve
Üs Bölgeleri’ne Doçka, Zagros ve Havan ile sürekli saldırı düzenleniyordu. Söz konusu saldırılardan yalnızca askeri birlikler değil bölge halkı da etkileniyor, ölüm ve yaralanmalar yaşanıyordu. 2014 yılında bayram sabahında bayramlaşan Dağlıca Köylülerine yapılan saldırı, 2015 Haziran ayında PKK‘lı teröristler tarafından atılan havan mermisi ile MizginTire isimli küçük bir kız çocuğunun yaralanması gibi saldırılar gerçekleştirildi.

OPERASYONUN AMACI

Şehit P.Kur.Yb.İlker Çelikcan Operasyonu‘nun amacı PKK Terör Örgütü’nün sözde
Cilo Eyaletinin kilidini oluşturan Doski Vadisi ve güneyindeki bölgeyi kontrol eden İkiyakalar
ve Oramar Tepe bölgesindeki teröristleri etkisiz hale getirmek, izleyen aşamada yeniden
kullanılmalarını engellemek amacıyla mağara, sığınak, barınak ve erzak depolarını tahrip etmek, Dağlıca ve Yeşiltaş’ta bulunan Üs Bölgeleri’ne ikmal ve intikal yollarını EYP‘lerden temizleyerek ikmal sürekliliğini sağlamak olduğu belirtildi.

OPERASYON 40 GÜN SÜRDÜ

27 Eylül 2015’te başlayan ‘Şehit P.Kur.Yb.İlker Çelikcan Operasyonu’ 5 Kasım 2015 günü Oramar Tepe bölgesi de tam olarak denetim altına alındı. Bölgeyi terk etmeyi başaramayan, PKK‘lı ufak grupların etkisiz hale getirilmesi amacıyla arama ve tarama faaliyetlerinin
devam ettiği belirtildi. Operasyonda 119 PKK‘lının öldürüldüğü belirtildi.

OPERASYON 3 AŞAMADA PLANLANDI

‘Şehit P.Kur.Yb.İlker Çelikcan Operasyonu 3 aşamada planlandı. 1. aşamada Doski Vadisi ve tarafeyninin PKK‘lı teröristleri temizlenmesi, 2. aşamada İkiyakalar Dağı bölgesinin denetim
altına alınması, yol araması ve ikmalin yapılması, 3. ve son aşamada ise Oramar Tepe Bölgesi’nin ve uzanımının denetim altına alınması olarak planlandı.

İLK OLARAK ORAMAR TEPE BÖLGESİ’NİN 500 METRE YAKININA DEK
BİRLİK SIZDIRILDI

Operasyon boyunca; İnsansız Hava Araçları (İHA) ve İnsanlı Keşif Uçakları (İKU) aracılığıyla sürekli keşif gözetleme yapıldı ve teröristlere ait mağara, barınak, sığınak ve mevziler belirlendi. Söz konusu saptamalar sonucunda hazırlanan hedef listeleri ile Oramar Tepe Bölgesi ve dolayı
yoğun bir biçimde hava kuvvetleri ve topçu ve havan birliklerinden oluşan ateş destek vasıtalarıyla ateş altına alındı. Dağ ve Komando Tugayı birlikleri tarafından Oramar Tepe Bölgesi’nin 500 m yakınına dek birlik sızdırıldı.

5-10 m UZAKLIKTAN EL BOMBALARININ KULLANILDIĞI
TEMASLAR SAĞLANDI

İlerleryen günlerde PKK‘lı teröristler ile askerler arasındaki uzaklık 160 m’ye düştü. 5-10 m uzaklıktan el bombalarının kullanıldığı temaslar yaşandı ve aralıklarla çatışmalar sürdü.
Bölgede sıkışan PKK‘lı teröristler tarafından sık sık el bombaları ile saldırılar düzenlendi. Askerler, el bombası ile saldırıyı gerçekleştiren PKK‘lı teröristleri etkisiz duruma getirdi.

YARDIMA GELEN PKK‘LI TERÖRİSTLERİ SAVAŞ UÇAKLARI
ETKİSİZ DURUMA GETİRDİ

Murat Karayılan‘ın Zap Kampı’na gelerek 18 Ekim 2015’te bölgedeki teröristlere telsizle talimat vermesinin ardından tecrit edilen PKK‘lı teröristleri Kuzey Irak‘tan bölgeye gönderilen takviye PKK‘lı teröristler, İHA ve İKU ile yapılan keşif gözetleme sonucunda belirlendi.
PKK‘lı teröristler, Türk Hava Kuvvetleri‘ne ait savaş uçaklarının atışları ile henüz istedikleri yerlere varamadan etkisiz duruma getirildi.

BÖLGE PKK‘LI TERÖRİSTLERDEN ARINDIRILDI

PKK Terör Örgütü’nün Kuzey Irak‘tan yurt içine geçiş yaptığı, Türkiye‘de gerçekleştirdiği saldırılardan sonra güvenli kaçış yolu olarak kullandığı, kırsal ile kent bağlantısını kurduğu, başta Yüksekova ve Şemdinli ilçelerine yönelik eylemlerinde kullandığı, eylemler sonucuda
sözde özerkliğe uzanan uygulamalara zemin hazırladığı, Üslenme bölgesi, eleman sağlama
noktası, sözde yargılama alanı olarak kullandığı, PKK Terör Örgütü üzerinde psikolojik etkisi çok yüksek olan İkiyakalar, Doski Vadisi ve Oramar Tepe Bölgeleri PKK‘lı teröristlerden arındırıldı.

PKK’LI TERÖRİSTLERİN BÜYÜK BİR ÇÖKÜNTÜ YAŞADIĞI ÖĞRENİLDİ

Bölgenin temizlenmesi ile; PKK Terör Örgütü’nün Türkiye ve Kuzey Irak bölgesi arasında
iki yanlı çok kritik geçiş güzergahı olan bölgelerin denetim altına alınmasıyla örgütün adeta nefes alamaz duruma geldiği belirtildi. Türkiye içindeki PKK‘lı teröristler ile KCKyapılanması ve YDG-H ögelerinin bu durumun ortaya çıkmasıyla büyük bir çöküntü yaşadığı öğrenildi.

======================================

Dostlar,

AKP iktidara geldiğinde (3 Kasım 2002 seçimleri; % 34 oyla 363 milletvekili % 66 TBMM çoğunluğu!) PKK terörü sıfırlanmaya yaklaşmıştı. Batı emperyalizmiyle yapılan pazarlıklarla
PKK’ya dokunulMAmaya başlandı, yetmedi masaya oturuldu.

Silahlı bölücü güç ile aynı yöntemle mücadele Batı’nn dayatması ile kesildi; yetmedi,
Oslo’da, Dolmabahçe’de..  masaya oturularak görüşmeler başlatldı! Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış, ölünceye dek sıkı koşullarda hapiste kalacak olan terör örgütü başına
fiilen saygınlık (itibar) iadesi yapıldı adeta ve ceza infaz mevzuatı kuralları çiğnenerek,
Kürt kardeşlerimizin önemsiz bir bölümünü oluşturan Kürtçülerin = ayrılıkçı Kürtlerin lideri işlemi yapılmaya başlandı..

Gelinen yer “Bölünmeye 5 kala” sınırı idi (“BİRLEŞİK BÜYÜK KÜRDİSTAN’a = 2. İSRAİL’e ve POSTMODERN YENİ SEVR’e = BÖLÜNMEYE BEŞ KALA” başlıklı yazımıza özellikle bakılmalıdır: http://ahmetsaltik.net/2015/06/20/birlesik-buyuk-kurdistana-2-israile-ve-postmodern-ya-da-yeni-sevre-bolunmeye-bes-kala/“AÇILIM” tuzağı altında ve artık sürdürülebilirliği kalmamıştı. TSK ağırlığını koydu ve RTE – AKP 180 derece rota değiştimek zorunda kaldılar.

Şimdi PKK’ya karşı başta TSK ile, 2. ve 3. derecede de polis ve
korucularla yürütülen 
silahlı mücadele AKP – RTE ile değil;
konjonktürün dayatmasıyla onlara karşındır (rağmen).

Bu olgunun çok iyi anlaşılması gerekir.
Vatan Partisi Genel Başkanı Sn. Doğu Perinçek’in deyimiyle

“..Erdoğan TSK’ya sığınmıştır..!

Başarı TSK’nın, polisimizin ve korucularımızındır; ulusumuzun şehit ve gazilerinindir!

Dökülen kanların faturası ise AKP – RTE’nindir.

Ne yazık ki halkımızın önemli bir bölümü yine iğrenç oyunları görememiş ve 20 Temmuz 2015 Suruç kırımından sonra başlatılan TSK operasyonları, 1 Kasım 2015’te zoraki yineletilen seçimde AKP’ye birkaç milyon oy ve tek başına iktidar getirmiştir!?

Dileriz taç giyen baş bu kez akıllanır ve AKP – RTE Cumhuriyet ile kavgalarını keserler!?
Tayyip bey, Türkiye’nin yazgısı ellerinde, 13. yılını bitirecek 14 Mart 2016’da..
Çok umutlu değiliz 2023 hedefleri nedeniyle ama gene de umudu kesmek istemiyoruz.

Erdoğan, 2023 hedeflerinin ne olduğunu tek tek halkımıza saymalı
ve başkaca bir örtük gündemlerinin olmadığına ilişkin halkımıza apaçık,
somut güvenceler vermelidir.

Türkiye politik olarak hızla normalleştirilmeli ve başta ekonomi, DIŞ POLİTKA, kutuplaştırılmış toplum, yoksulluk – yolsuzluk, işsizlik, sağlık, eğitim, bilim – araştırma,
insan hakları – demokrasi gündemine geçmelidir..

Ülkesi ve ulusu ile bölünmez bir bütün olarak,
ilk 4 maddeye ve Devrim yasalarına (md. 174) asla dokunmamak üzere,
ivedi gereksinim olmamakla ilerleyen yıllarda birlikte yeni bir anayasaya..

YURTTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ.. diye haykırarak

Yüce ATATÜRK’ün izinde! 

Sevgi ve saygı ile.
07 Kasım 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Kürt ateşe sürülüyor; Ayyıldız kuşatılıyor!

Kürt ateşe sürülüyor; Ayyıldız kuşatılıyor!

Dostlar,

Çalışkan, üretken, yurtsever arkadaşımız Serdar Bolat,
Nevruz kutlamalarının ardından 24 Mart 2014 günü aşağıdaki kapsamlı iletiyi paylaşmıştı.. Aradan 2,5 ay geçti.. Geldiğimiz yer ortada..

İbretle okunmalı ve artık bu apaçık bölücü kalkışmaya bir son verilmeli..

Bölünme süreci durdurulmalı,

Bölünme süreci artık durdurulmalı;

Bölünme süreci hemen dur-du-rul-ma-lı-!

Sevgi ve saygı ile.
7 Haziran 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===========================================

From: Serdar Bolat

Sent: Sunday, March 24, 2013 12:49 PM
Subject: (oybirligi) Kürt ateşe sürülüyor
Kürt ateşe sürülüyor
+++++++++++++++++
Ali Serdar Bolat

24 Mart 2013

22 Mart günlü Aydınlık’ın manşet ve ana başlıkları:
Kürt ateşe sürülüyor, Ayyıldız kuşatılıyor.

Başbakan’ın “Diyarbakır’ı BOP’un merkezi yapma” rüyası Nevruz’da prova edildi.
Öcalan’ın mesajından “Kürtleri savaşa sürme” çıktı.
Ankara’da ise polis Türk bayraklı yurtseverleri kuşattı.
Amerikan rüyası gerçekleşiyor
“Silahları bırakın” demedi.
Öcalan “yeni anayasa”yı tarif etti (Mehmet Faraç yazdı)

Aydınlık, 22 Mart 2013
İçişleri Bakanı laf olsun diye “Öcalan posteri açmak suçtur” demişti.
Hem Öcalan posteri açıldı, hem de PKK, HPG (PKK’nın sözde ordusu), KCK ve BDP flamaları…
Poster ve flama bir yana, “silah bırakacak, sınır dışına çıkacak” denen PKK teröristleri dağdan silahları ile inerek Diyarbakır’daki kürsünün güvenliğini sağladılar,
Lice’de açıkça PKK olarak kutlama yaptılar.

PKK Diyarbakır’da kürsüde
PKK Lice’de
19 Mayısları, 23 Nisanları, 29 Ekimleri Türk bayrakları ile kutlamak, 10 Kasımları anmak kararname çıkararak, polis zoru ile önlenmeye çalışılırken, Öcalan posterli,
PKK bayraklı, terörist destekli gösteriler serbestti.

Çünkü Atatürkçüler, yurtseverler AKP hükümetine karşı idiler, PKK ise AKP hükümetine karşı değildi, hükümeti yıkmak istemiyordu. Ayrıca PKK sayesinde barış gelecek, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye topraklarımıza katılacaktı.
Bölünme provası haline dönüşen mitingde okunan mektubunda Öcalan “çekilin” dedi ama “silahları bırakın” demedi.
Çekilmek bir yana, PKK, dağ kıyafetleri içinde silahlı olarak şehire indi.
Tayyip Bey, Diyarbakır mitinginde Öcalan posterleri, PKK bayrakları açılmasından, asılmasından rahatsız olmamıştı. Türk bayrağının olmamasından yakınması ise,
Türk bayrağı ile PKK flamasını eşit düzeyde gördüğü ve öyle görülmesini istediği anlamına gelir.
PKK ve Öcalan posterlerinin asıldığı bir alana Türk bayrağının da asılması isteği
başka türlü yorumlanamaz.
Aslında Öcalan, çekilmenin başlaması için bir tarih vermedi.
Çekilme ile ilgili sözleri, aynen şöyle:

“Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına
 gelinmiştir.”
Öcalan, “çekilin” diyerek Amerika’nın Kürtlere biçtiği rolü tebliğ etti:
Araya Türkmenleri Asuriler ve Arapları da katarak laf kalabalığına getirip,
Misak-ı Milli’ye aykırı olarak Kürtlerin parçalandığını söyledi. Yeniden birleşmek zamanıydı. 
Irak ve Suriye Kürt bölgelerini o devletlerden kopararak Türkiye’ye bağlamak, bu suretle Misak-ı Milli’yi Türkiye-Kürdistan federasyonu şeklinde gerçekleştirmek şeklindeki Amerikan rüyası gerçekleştirilecekti.
Daha sonra sıra İran’ın parçalanıp oradaki Kürt bölgesinin de federasyona
dahil edilmesine ve bir sonraki aşamada 4 parçanın birlik halinde Büyük Kürdistan
adı altında Türkiye’den ayrılmasına gelecekti.
Bu plan için Kürtler Suriye ve Irak’ın üzerine sürülecekti. Dolayısıyla PKK’nın “silah bırakması” diye bir şey yoktu.
Zaten PKK, ilerde Kürt devletinin silahlı kuvvetleri görevini görecekti. Hiçbir şekilde PKK’nın silah bırakması söz konusu olamaz.
Bundan dolayı silahlarını bırakıp değil, silahları ile beraber yurt dışına çıkacaklardır. Ne kadarının çıkacağı, ne kadarının eylemsiz olarak içerde kalacağı belli değil. Duran Kalkan “Kimin ülkesinden kimi kovuyorsunuz” demişti bir ay kadar önce.
Öcalan’ın mektubunda konu çok açık olarak yazılmış. Okuyalım:
“Silahlı direniş sürecinden, demokratik siyaset sürecine kapı açılıyor.
Siyasi, sosyal ve ekonomik yanı ağır basan bir süreç başlıyor; demokratik hakları, özgürlükleri, eşitliği esas alan bir anlayış gelişiyor”
artık yeni bir dönem başlıyor, silah değil, siyaset öne çıkıyor. Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir.
Öcalan, “silahlı süreç bitmiştir” demiyor. Ne diyor?  “Siyasi, sosyal ve ekonomik yanı ağır basan bir süreç başlıyor”  diyor.
“Silahlı unsurlar” silah bırakmayacak, sadece sınır ötesine çekilecek,
silahlı bir şekilde bekleyecek.
Silahlı güçler, Kandil’de, bu siyasi, sosyal ve ekonomik sürecin AKP’nin söz verdiği şekilde yürüyüp yürümediğini denetleyecek. AKP su koyverirse silahlı güçlerin tekrar ülkeye girmesi ve terörist eylemlere kaldıkları devam etmesi engellenemez.
Süreci en tepeden Amerika kontrol ediyor. “Anlık istihbarat” onlarda.
Demokratik siyaset sürecine silahlı direniş yolu ile ulaştıklarını söylüyor. Tekrar okuyalım: “Silahlı direniş sürecinden, demokratik siyaset sürecine kapı açılıyor. Çok açık: Bugünkü kazanımlarını silahla elde ettiklerini söylüyor. İstekleri yerine getirildiği müddetçe silah kullanmak zaten akla aykırıdır. Terör amaç değil, bir araçtır. Clausewitz’in dediği gibi, savaş, siyasetin silahla devam ettirilmesidir. Siyaset tıkanınca silah devreye girer. Türkiye en baştan “Demek toprak istiyorsun, al sana Hakkari’yi Şırnak’ı Diyarbakır’ı falan vereyim çek git” dese idi, PKK terör falan yapmazdı. Şimdi sınır dışından AKP’nin söz verdiği özerkliği, ana dilde eğitimi, Kuzey Irak’la ekonomik bütünleşmeyi falan gözleyecek. AKP, söz verdiği her şeyi bu silah tehdidi altında yapmaya mecbur. İşte Amerika’nın Büyük Ortadoğu projesi bizi bu noktaya getirdi.
Mitingdeki bir afiş konuyu özetliyor:
“Başkanım, barışa da savaşa da hazırız”
Şu sözlerle de kazanımların silahla elde edildiğini tekrar vurguluyor:
“…köleliğe karşı bireysel isyanımla başlayan bu mücadele her türlü dayatmaya karşı bir bilinci, bir anlayışı, bir ruhu oluşturmayı amaçlıyordu. Bugün görüyorum ki, bu haykırış bir noktaya ulaşmıştır…….   Bugün artık yeni bir Türkiye’ye, yeni bir Ortadoğu’ya ve yeni bir geleceğe uyanıyoruz. “
Yeni Türkiye, yani AKP’nin bizi içine soktuğu bu durum, Öcalan’ın başlattığı isyanla mümkün olmuştur.
Bütün bu sözler, bir zafer ilanıdır. Yandaş yalakaların “PKK yenildi, başarı kazanamayacağını gördü, onun için silah bırakıyor. Bu, AKP’nin başarısıdır” iddialarının havada kaldığının en bariz göstergesidir.
Adamın isteklerini tek tek yerine getiriyorsun. ABD talimatı ile birlikte Anayasa yapıyorsun. Yenilen tarafla oturup anayasa yapılır, her isteği yerine getirilir mi?
Öcalan’ın mektubundaki en çarpıcı bölümlerden biri de, süreci Milli Kurtuluş Savaşımız ile kıyaslaması. Aynen şöyle diyor:
“Tıpkı yakın tarihte Misak-ı Milli çerçevesinde Türklerin ve Kürtlerin öncülüğünde gerçekleşen Milli Kurtuluş savaşı’nın daha güncel, karmaşık ve derinleşmiş bir türevini yaşıyoruz.”
Yani Türkiye Batı emperyalizminden nasıl kurtuldu ise, Kürdistan da Türkiye emperyalizminden aynı şekilde kurtulacak. PKK’nın Türkiye’yi emperyalist, Kürdistan’ı ise Türkiye’nin sömürgesi olarak gören “sömürge teorisi”ni hatırlayalım.
Milletvekili Aysel Tuğluk Şırnak’ta şöyle dedi:

  • “Kürdistan’ı kuruncaya kadar mücadelemiz devam edecektir. Şehitlerimize sözümüz budur.” 

Murat Karayılan Kandil’den Aysel Tuğluk’a yanıt verdi:
“Eğer egemen devletler hazırsa biz de barışçıl yollarla Kürdistan’ı özgürleştirmeye hazırız. Herkes bilmeli ki PKK savaşa da, barışa da hazırdır.
Bu bir mücadele sürecidir, Önderliğimiz bu yeni süreçte
Kürt sorununun ‘tüm parçalarda’ çözümünü istiyor
.

2013 yılı ya savaşla, ya barışla çözüm yılı olacak
 
(Tüm parçalar demekle Türkiye, İran, Irak ve Suriye Kürt bölgelerini kastediyor)

Diyarbakır’da Nevruz sloganı    :  
“Başur Azad’e, Rojava Azad’e, İsal we Serok ve Bakur Azad bibin.
(Güney Kürdistan (Kuzey Irak) özgür, Suriye Kürdistanı (Rojava) özgür,
bu yıl Başkan Apo ve Kuzey de (Türkiye Kürdistanı) özgür olacak)

Her şey tabak gibi ortada.

  • Türkiye’nin karpuz gibi ortadan ikiye bölünmesi kutlanıyor
    “Nevruz” bahanesi altında.

“Barış geliyor” diye millet morfinleniyor. “Kan duracak, analar ağlamayacak” ninnileri ile uyutuluyoruz.

********
********

Öcalan’ın mektubunun tam metni: 

MAZLUMLARIN ÖZGÜRLÜK NEWROZU KUTLU OLSUN

Selam olsun bu uyanış, canlanış ve diriliş günü olan Newrozu en geniş katılım ve ittifakla kutlayan Ortadoğu ve Orta Asya halklarına…

Selam olsun yeni bir dönemin miladı ve gün ışığı olan Newrozu büyük bir coşkuyla ve demokratik bir hoşgörüyle kutlayan kardeş halklara…
Selam olsun demokratik hakları özgürlük ve eşitliği rehber edinen bu büyük yolun yolcularına…

Zağros ve Toros dağ eteklerinden, Fırat ve Dicle nehir vadilerine; kutsal Mezopotamya ve Anadolu topraklarından tarım, köy ve şehir uygarlıklarına ANAlık eden halkların en eskilerinden olan Kürtler sizlere selam olsun…

Binlerce yıllık bu büyük medeniyeti farklı ırklarla, dinlerle, mezheplerle kardeşçe ve dostça birlikte yaşayan, birlikte inşa eden Kürtler için Dicle ile Fırat, Sakarya ve Meriç’in kardeşidir. Ağrı ve Cudi Dağı, Kaçkar ve Erciyes’in dostudur. Halay ve Delilo, Horon ve Zeybek’le hısım-akrabadır.

Bu büyük medeniyet bu kardeş topluluklar, siyasi baskılarla harici müdahalelerle grupsal çıkarlarla birbirlerine düşürülmeye çalışılmış hakkı, hukuku, eşitliği ve özgürlüğü esas almayan düzenler inşa edilmeye çalışılmıştır.
Son iki yüz yıllık fetih savaşları batılı emperyalist müdahaleler baskıcı ve inkarcı anlayışlar, Arabi, Türki, Farisi, Kürdi toplulukları ulus devletçiklere, sanal sınırlara suni problemlere gark etmeye çalışmıştır.

Sömürü rejimleri, baskıcı ve inkarcı anlayışlar artık miadını doldurmuştur. Ortadoğu ve Orta Asya halkları artık uyanıyor. Kendine ve aslına dönüyor. Birbirlerine karşı kışkırtıcı ve köreltici savaşlara ve çatışmalara dur diyor.

Newroz ateşiyle yüreği tutuşan, meydanları hınca hınç dolduran yüz binler, milyonlar artık barış diyor, kardeşlik diyor, çözüm istiyor.

İçinde doğduğumuz çaresizliğe, bilgisizliğe, köleliğe karşı bireysel isyanımla başlayan bu mücadele her türlü dayatmaya karşı bir bilinci, bir anlayışı, bir ruhu oluşturmayı amaçlıyordu.

Bugün görüyorum ki, bu haykırış bir noktaya ulaşmıştır.

Bizim kavgamız hiçbir ırka, dine, mezhebe veya gruba karşı olmamıştır, olamaz. Bizim kavgamız ezilmişliğe, bilgisizliğe, haksızlığa, geri bırakılmışlığa her türlü baskı ve ezilmeye karşı olmuştur.

Bugün artık yeni bir Türkiye’ye, yeni bir Ortadoğu’ya ve yeni bir geleceğe uyanıyoruz.

Çağrımı bağrına basan gençler, mesajımı yüreğine katan yüce kadınlar, söylemlerimi baş-göz üstüne diyerek kabul eden dostlar, sesime kulak kesilen insanlar;

Bugün yeni bir dönem başlıyor.

Silahlı direniş sürecinden, demokratik siyaset sürecine kapı açılıyor.

Siyasi, sosyal ve ekonomik yanı ağır basan bir süreç başlıyor; demokratik hakları, özgürlükleri, eşitliği esas alan bir anlayış gelişiyor.

Biz, onlarca yılımızı bu halk için feda ettik, büyük bedeller ödedik. Bu fedakarlıkların, bu mücadelelerin hiçbiri boşa gitmedi. Kürtler özbenliğini, aslını ve kimliğini yeniden kazandı.

“Artık silahlar sussun, fikirler ve siyasetler konuşsun” noktasına geldik. Yok sayan, inkar eden, dışlayan modernist paradigma yerle bir oldu. Akan kan Türküne, Kürdüne, Lazına, Çerkezine bakmadan insandan, bu coğrafyanın bağrından akıyor.

Ben, bu çağrıma kulak veren milyonların şahitliğinde diyorum ki; artık yeni bir dönem başlıyor, silah değil, siyaset öne çıkıyor. Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir.

Yüreğini bana açan, bu davaya inanan herkesin sürecin hassasiyetlerini sonuna kadar gözeteceğine inanıyorum.

Bu bir son değil, yeni bir başlangıçtır. Bu mücadeleyi bırakma değil, daha farklı bir mücadeleyi başlatmadır.

Etnik ve tek uluslu coğrafyalar oluşturmak, bizim aslımızı ve özümüzü inkar eden modernitenin hedeflediği insanlık dışı bir imalattır.

Kürdistan ve Anadolu tarihine yaraşır şekilde tüm halkların ve Kültürlerin eşit, özgür ve demokratik ülkesinin oluşması için herkese büyük sorumluluk düşüyor. Bu Newroz münasebetiyle en az Kürtler kadar Ermenileri, Türkmenleri,

Asurları, Arapları ve diğer halk topluluklarını da yakılan ateşten kaynaklı özgürlük ve eşitlik ışıklarını, kendi öz eşitlik ve özgürlük ışıkları olarak görmeye ve yaşamaya çağırıyorum.

Saygı değer Türkiye halkı;

Bugün kadim Anadolu’yu Türkiye olarak yaşayan Türk halkı bilmeli ki Kürtlerle bin yıla yakın İslam bayrağı altındaki ortak yaşamları kardeşlik ve dayanışma hukukuna dayanmaktadır.

Gerçek anlamında, bu kardeşlik hukukunda fetih, inkar, red, zorla asimilasyon ve imha yoktur, olmamalıdır.

Kapitalist Moderniteye dayalı son yüzyılın baskı, imha ve asimilasyon politikaları; halkı bağlamayan dar bir seçkinci iktidar elitinin, tüm tarihi ve de kardeşlik hukukunu inkar eden çabalarını ifade etmektedir. Günümüzde artık tarihe ve kardeşlik hukukuna ters düştüğü iyice açığa çıkan bu zulüm cenderesinden ortaklaşa çıkış yapmak için hepimizin Ortadoğu’nun temel iki stratejik gücü olarak kendi öz kültür ve uygarlıklarına uygun şekilde demokratik modernitemizi inşa etmeye çağırıyorum.

Zaman ihtilafın, çatışmanın, birbirlerini horlamanın değil, ittifakın, birlikteliğin, kucaklaşma ve helalleşmenin zamanıdır.

Çanakkale’de omuz omuza şehit düşen Türkler ve Kürtler; Kurtuluş Savaşı’nı birlikte yapmışlar, 1920 meclisini birlikte açmışlardır.

Ortak geçmişimizin önümüze koyduğu gerçek; ortak geleceğimizi de birlikte kurmamız gerektiğidir. TBMM’nin kuruluşundaki ruh, bugün de yeni dönemi aydınlatmaktadır.

Tüm ezilen halkları, sınıf ve kültür temsilcilerini; en eski sömürge ve ezilen sınıf olan kadınları, ezilen mezhepleri, tarikatları ve diğer kültürel varlık sahiplerini, işçi sınıfının temsilcilerini ve sistemden dıştalanan herkesi çıkışın yeni seçeneği olan Demokratik Modernite Sistemi’nde yer tutmaya, zihniyet ve formunu kazanmaya çağırıyorum.

Ortadoğu ve Orta Asya kendi öz tarihine uygun, bir çağdaş modernite ve demokratik düzen aramaktadır. Herkesin özgürce ve kardeşçe bir arada yaşayacağı yeni bir model arayışı, ekmek ve su kadar nesnel bir ihtiyaç haline gelmiştir.

Bu modele yine Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasının, ondaki kültür ve zamanın öncülük etmesi, onu inşa etmesi kaçınılmazdır.

Tıpkı yakın tarihte Misak-i Milli çerçevesinde Türklerin ve Kürtlerin öncülüğünde gerçekleşen Milli Kurtuluş Savaşı’nın daha güncel, karmaşık ve derinleşmiş bir türevini yaşıyoruz.

Son doksan yılın tüm hata, eksiklik ve yanlışlıklarına rağmen bir kez daha yanımıza, mağdur edilmiş, büyük felaketlere uğramış halkları, sınıfları ve kültürleri de alarak bir model inşa etmeye çalışıyoruz. Tüm bu kesimleri; eşitlikçi, özgür ve demokratik ifade tarzının örgütlenmesini gerçekleştirmeye çağırıyorum.

Misak-i Milli’ye aykırı olarak parçalanmış ve bugün Suriye ve Irak Arap Cumhuriyeti’nde ağır sorunlar ve çatışmalar içinde yaşamaya mahkum edilen Kürtleri, Türkmenleri, Asurileri ve Arapları birleşik bir “Milli Dayanışma ve Barış Konferansı” temelinde kendi gerçeklerini tartışmaya, bilinçlenmeye ve kararlaşmaya çağırıyorum.

Bu toprakların tarihselliğinde önemli bir yer tutan “BİZ” kavramının genişliği ve kapsayıcılığı dar, seçkinci iktidar elitleri eliyle “TEK”e indirgenmiştir. “BİZ” kavramına eski ruhunu ve pratiğini vermenin zamanıdır.

Bizi bölmek ve çatıştırmak isteyenlere karşı bütünleşeceğiz. Ayrıştırmak isteyenlere karşı birleşeceğiz.

Zamanın ruhunu okuyamayanlar, tarihin çöp sepetine giderler. Suyun akışına direnenler, uçuruma sürüklenirler.

Bölge halkları yeni şafakların doğuşuna şahitlik etmektedir. Savaşlardan, çatışmalardan, bölünmelerden yorgun düşen Ortadoğu halkları artık kökleri üzerinden yeniden doğmak, omuz omuza ağaya kalkmak istiyor.

Bu Newroz hepimize yeni bir müjdedir.

Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed’in mesajlarındaki hakikatler, bugün yeni müjdelerle hayata geçiyor, insanoğlu kaybettiklerini geri kazanmaya çalışıyor.

Batının çağdaş uygarlık değerlerini toptan inkar etmiyoruz.

Ondaki aydınlanmacı, eşit, özgür ve demokratik değerleri alıyor kendi varlık değerlerimizle, evrensel yaşam forumlarımızla sentezleyerek yaşamlaştırıyoruz.

Yeni mücadelenin zemini fikir, ideoloji ve demokratik siyasettir, büyük bir demokratik hamle başlatmaktır.

Selam olsun bu sürece güç verenlere, demokratik-barış çözümünü destekleyenlere!

Selam olsun halkların kardeşliği, eşitliği ve demokratik özgürlüğü için sorumluluk üstlenenlere!

,Yaşasın Newroz, yaşasın halkların kardeşliği!

İmralı Cezaevi, 21 Mart 2013

Abdullah ÖCALAN.”