Etiket arşivi: Makyavelist

AKP TÜRKİYE’yi DİNCİ – FAŞİZME SÜRÜKLÜYOR!

AKP, TÜRKİYE’yi HIZLA
DİNCİ – FAŞİZME SÜRÜKLÜYOR!

Türkiye’de AKP = Erdoğan rejimi yalnızca otoriter değil aynı zamanda totaliterdir.
Otoriter rejimlerde yönetim erki tek 1 kişide değil, bir kurumda, organda.. da olabilir.
Ne var ki Türkiye’de tüm yetkiler, muazzam bir tahkimat ile TEK ADAM’a sunulmuştur.
AKP’li Cumhurbaşkannı Erdoğan, 32 yıl istibdat uygulayan Osmanlı Padişahı 2. Abdülhamit’ten bile daha çok yetkilidir.

Bunun açık adı tipik Totaliterizmdir. (Latince “total” toplam, hepsi demektir..)

83 milyonluk bir ülkenin geleceği, kim olursa olsun tek bir kişiye asla bırakılamaz, bırakılmamalıdır! 1876’da ilan edilen 1 Meşrutiyet, Halife – Sultan’ın yetkilerini Kanun-u Esasi üzerinden Mecli-i Mebusan eliyle az da olsa sınırlamıştı. Bilindiği gibi “Meşruti” sözcüğü “şarta bağlı, şarta bağlanmış” anlamındadır ve Mutlak Monarşi / Monark, kimi sınırlamalara tabidir. 2. Abdülhamit’in Meclis-i Mebusan’da kendisini destekleyecek, genel başkanı olduğu bir partisi de yoktur. Oysa Erdoğan, Anayasa’da ettiği tarafsızlık yeminine karşın AKP genel başkanıdır ve asla tarafsız değildir. Cumhurbaşkanı gibi olmaktan çok, AKP Genel Başkanı gibi siyaset yapmaktadır. Bu durum açıkça, Anayasa’nın aşağıdaki 103. maddesine aykırıdır ve sürdürülemez, sürdürülmemelidir

Anayasa md. 103 :“Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim.”

  • Erdoğan, AKP üyeliğini sürdürse bile, AKP genel başkanlığı görevini bırakmak zorundadır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, bu açık ihlali sonlandırması Anayasal görevi gereğidir (md. 69/3). AKP’ye anayasal aykırılığı ihtar etmeli ve derhal sonlandırılmasını istemelidir.

Eylemli (fiili,  de facto) durum, Anayasanın 68/4 fıkrasına da açık aykırılık oluşturmaktadır :

Anayasa md. 68/4 : “Siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez.
***
Çoğulcu yönetim ve halk egemenliğinin korunması – etkin kılınması için kurumsal düzeneklerin etkili çalışması ve denge – denet (check balance) sisteminin sorunsuz çalıştırılması zorunludur.

Güçler ayrılığı, örneğin ABD’de olduğu gibi olabildiğince netleştirilmezse, tek adam yönetimleri hızla ve kaçınılmaz biçimde, güç sarhoşluğu hatta zehirlenmesi ile totaliterliğe kaymaktadır. Türkiye’de olan da tipik olarak budur.

Makyavelist aşama çoktan geçilmiş, Narsisist aşama aşılmak üzeredir. Son aşama bilindiği üzere siyaset bilimi yazınında (literatüründe) “Sezarizm – Neronizm” aşaması olarak bilinmektedir.

  • Türkiye’nin rejiminin despotizme, faşizme kaydığı yaygın olarak dile getirilmektedir.
  • Üstelik AKP iktidarı, dini siyasete ölçüsüz ve sorumsuz biçimde alet etmektedir;
    dolayısıyla ülkemiz AKP eliyle dinci – faşizme doğru hızla sürüklenmektedir.

Bu Parti, Anayasa Mahkemesince, laikliğe karşı eylemlerin odağı olarak suçlanarak hüküm giymiş sabıkalı bir anti-laik dinci partidir ve laik rejimi, anayasayı açıkça çiğneyerek şeriat rejimine dönüştürmek istemektedir.

14 Aralık 2019 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan ve açıkça şeriata dayalı denetim ilkeleri, bir başka net ve tevil götürmez kanıttır. Kamuoyunun şiddetli ve yaygın tepkisine karşın bu düzenleme hala geri çekilmemiştir ve TBMM’deki tartışmalarda AKP’li vekillerce savunulmuş ve son derece olağan olarak değerlendirilebilmiştir!? Erdoğan suskundur, örtük destekçidir.

Image result for 14 Aralık 2019 resmi gazetede şeri karar

Örnekler rahatlıkla çoğaltılabilir.

Dolayısıyla, dünyada örneği görülmeyen ucube cumhurbaşkanlığı hükmet sisteminin, yukarıda vurgulanan dinci – faşizan dönüşümü Türkiye’ye dayatmak için kurgulu olduğunu düşünüyor ve görüyoruz.

  • AKP = Erdoğan yönetimi, bu bağlamda, Türkiye için açık, stratejik ve yakın bir tehlike ve tehdit durumuna gelmiştir.
  • Demokratik muhalefet yolları iktidar tarafından giderek tıkanmaktadır.

Demokratik – laik hukuk devleti, AKP = Erdoğan tarafından zorla – fiili darbe ile ya da hile-i şeriye ile dönüştürülmeye devam edilirse, neler olabileceğini hayal bile etmek istemiyoruz.

Ancak bu durumda da meşru çareyi yine Anayasa, Başlangıç bölümünde (3. ve son bent) açıkça gösteriyor:

  • “Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;..”

    “TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye aşık Türk evlatlarının vatan ve millet  sevgisine emanet ve tevdi olunur.”

Bu çözüm; açıkça, halkın, meşruluğunu yitiren bir yönetime karşı “MEŞRU DİRENME HAKKINI KULLANMASI” dır ve salt Anayasal dayanaklı olmayıp, tarih boyunca kadim bir pratik olup, meşruluğu kendinden menkuldür.

Sevgi, saygı VE DERİN KAYGI ama umut ile. 30 Aralık 2019, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimci (SBF) 

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

İSTANBUL SEÇİMİNİ DÖNÜŞTÜRME ÇABALARI 

İSTANBUL SEÇİMİNİ DÖNÜŞTÜRME ÇABALARI 

Ertan URUNGA
(E) Askeri Yargıç    
 

31 MART 2019 tarihinde yapılan yerel seçimler sonunda, öbür büyük kentler gibi İstanbul BŞB. Başkanlığını da CHP’nin adayı Ekrem İMAMOĞLU’nun kazanmasını içine sindiremeyen partili CB’nin, TV kameraları karşısına geçip “13-14 Bin Oy’la İstanbul Kazanılmaz” diyerek, hep yaptığı gibi kamuoyu önünde kendi avanesine (yardakçılarına) örtülü direktif vermekten kaçınmamıştır.

 Bunun üzerine başlatılan itirazlar silsilesi ve bitmek bilmeyen oy sayımlarından da sonucu tersine çevirmenin olanaklı ol(a)mayacağı anlaşılınca, bu kez daha önce nüfuz ve vesayeti altına aldığı YSK eliyle, İstanbul BŞB Başkanlığı seçiminin iptali ile yenilenmesine, kerhen de olsa 4/7 oyçokluğuyla karar verilmesi sağlanmıştır.

Böylece İstanbul seçmeninin sandıktan çıkan istenci (iradesi) yok sayılarak seçme hakkı, Sayın İmamoğlu’nun da seçilme hakkı hukuka aykırı ve siyasal nitelikte karakuşi (keyfi) bir kararla gasp edilerek yeni bir skandala daha imza atılması, halk arasında haklı tepkilere neden olmuştur. Nasıl olmasın ki; çağdaş ve laik Türkiye Cumhuriyeti’nin geleneksel devlet ve askeri yapısı ile ulusal ve tinsel değerlerini, hatta demokratik ve laik düzenini teokratik yapıda ucube bir Tek Adam Rejimine dönüştüren dinci, kinci ve ayrılıkçı AKP iktidarının, şimdi de halkın sandıktan çıkan istencini tersine çevirirken, toplumun bu kıyıma sessiz  kalması beklenemezdi elbet.

YSK’nin Dayanılmaz Hafifliği                                                                     

Türk Seçim Hukukuna göre seçimlerin baştan sona bir düzen içinde Eşitlik, Adalet, Güven ilkeleri doğrultusunda dürüstlükle yapılmasını sağlamak, yakınma (şikâyet) ve itirazları kesin karara bağlamakla görevli ve birinci derecede sorumlu olan YSK, önceki seçimlerde olduğu gibi son seçimde de süreci iyi yönetememiştir. Ancak bundan daha kötü ve ürkünç (vahim) olanı, yargıçların kişisel çıkarları için dürüstlük ve yansızlık (tarafsızlık) ilkelerine bilerek aykırı davranıp siyasal yetkeye (otoriteye) teslim olduğu savlarına duyarsız kalarak, halk arasında adalete güvenin yitirilmesine neden olmalarının dayanılmaz hafifliğidir. Nitekim AKP’nin olağanüstü itirazı üzerine verilen 06.05.2019 tarih ve 4219 sayılı İstanbul Kararının, ülkenin saygın hukuk adamlarınca açıklanan yerinde ve haklı gerekçelerle akla ve hukuka aykırı, hatta ‘yok hükmünde’ bulunduğu yeterince anlatıldığı için, bu Kararın önemsediğimiz kimi sonuçlarına kısaca değinmek isteriz.

İstanbul Kararının Sonuçları

1)
Her şeyden önce seçim sürecini gereği gibi yönetemeyen YSK’nın bu kararı, sorunu çözememiş; ancak yeni sorunlar üretip seçimi “mundar” etmiştir. Geçtiğimiz yıllarda verdiği hukuka aykırı kararları uzun tartışmalara neden olan YSK, son 3 yıl içinde yapılan, biri yenileme 4 seçimin topluma yüklediği mali külfeti yanında; adaleti sağlamakta hukuka aykırı keyfi kararları ile toplumun güven ve saygınlığını yitirip ülkeye ağır zararlar veren şaibeli bir duruma gelmiş olmakla, artık aynı kadro ile varlığını sürdürmesinin de olası bulunmadığı anlaşılmıştır.

 2) AKP iktidarının ise demokrasinin ‘olmazsa olmaz’ koşulu olan seçimlere öteden beri fitne ve fesat karıştırmayı kendine yol edinip, amaca ulaşmak için her şeyi mübah sayan Makyavelist bir anlayışla, demokrasiyi araç olarak kullanarak krizleri fırsata çevirdiği gibi, son seçimde de ulusal istence fesat karıştırıp lehine çevirmesi; bundan sonra yapılacak seçimlerin de güven ve selameti açısından hukuk adamlarını endişeye düşürmekle kalmamış, toplum içinde demokrasi ve adalete olan inancın yitirilmesi de siyasal ayrımcılığı artırarak, irticanın hortlamasına neden olmuştur.

 3) Geçen yıl, yürürlükteki Anayasanın Geçici 21. maddesi gereğince 03.11.2019 tarihinde yapılması gereken Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçiminin, baskın bir kararla öne alınarak 24.06.2018 tarihinde yapılmasına, başta Anamuhalefet partisi CHP olmak üzere, öteki partilerin Anayasaya açıkça aykırı bulunan erken seçimi bir direnç göstermeden kabul edip edilgen kalmaları; o tarihte CHP’nin CB adayı olan Sayın Muharrem İNCE’nin; bütün engellere karşı başarıyla yürüttüğü CB’lığı seçimi kampanyasını, son anda yine bir ‘oldu-bitti’ ile yitirdiğine ilişkin kuşkuları pekiştirmiştir.

 4) Anayasanın 79/4.maddesi uyarınca, 7 asıl 4 yedek olmak üzere 11 üyesi bulunan YSK’nın, 7 asıl üye ile toplanıp salt çoğunlukla karar vermesi anayasal bir zorunluk olmasına karşın; uzun zamandan beri üye tam sayısı olan 11 üye ile toplanıp karar vermeyi bir gelenek durumuna getirmesi Anayasaya aykırıdır. Nitekim asıl üyelerle toplantı yeter sayısının sağlanamadığı durumlar dışında, yedek üyelerin toplantıya katılıp karar vereceğine ve konunun yasa ile düzenleneceğine ilişkin ayrık bir hükme anayasada yer verilmemiştir. Bu durumda 298 sayılı Seçim Kanununun 113/3. maddesinde yer alan “Yüksek Seçim Kurulu, seçimin sonunda verilecek tutanaklara karşı yapılan itirazların incelenmesinde üye tam sayısı ile toplanır” hükmü ile toplantı ve karar yeter sayısına ilişkin öbür hükümlerin Anayasaya aykırılığı nedeniyle, iptali için ivedilikle Anayasa Mahkemesine başvurulması gerektiği anlaşılmıştır.

 5) Daha önce yapılan seçimlerde, iktidar partisinin hile ve tertiplerine karşı süreci yönetmekte yetersiz kalıp yenik düşen CHP’nin, başına gelenlerden ders alan ve kısa sürede yenilikçi siyaset tarzı, birleştirici / barışçı söylemleri, haksızlık ve yolsuzluklara karşı savaşım (mücadele) azmi ile geniş kitlelerin sevgi ve güvenini kazanan Ekrem İmamoğlu olgusu ve O’nun “Her şey çok güzel olacak” savsözü siyasete damgasını vururken, öteden beri toplumsal ve ekonomik bunalımın ağırlığı altında ezilen çağdaş Türk toplumu arasında geleceğe ilişkin umutların da yeniden yeşermesine neden olmuştur.

Sonuç
Bütün bunlardan sonra, siyasal iktidarın inatla sürdürdüğü İstanbul seçimini lehine çevirmeye yönelik boşuna (beyhude) çabalarına ve onulmaz hastalıklı tutumuna karşı, çilekeş İstanbul seçmeninin haramilere boyun eğip teslim olacağını hiç sanmadığımız için, 23 Haziran günü yenilenen seçimde; en güzel yanıtı yine sandıkta, haktan ve mağdurdan yana verip aydınlık günlere taşıyan bilinçli tepkisini görmekten elbette sonsuz bir mutluluk ve güven duyuyoruz.
Artık hiçbir şey, AKP’li CB Erdoğan ve partisi için asla eskisi gibi olmayacak, durdurulamayan çöküş sürecektir. Bu süreçte AKP = Erdoğan’ın yapacağı hatalar, “sonu” hızlandıracaktır.