Etiket arşivi: işçi ölümleri

Şiir köşesi : Din-KÂR

Şiir köşesi….

Din-KÂR

Dinimizi yaşayamıyoruz dediler…
Sözde büyük davaları vardı,
Garip ve kimsesizlerin kimsesi olacaklardı,
Avrupa’ya, Amerika’ya pabuç bırakmayacaklardı…
Biz bu ülkenin zencileriyiz,
Ezileni ezenin elinden alacağız dediler.
Birileri inandı,
Bunları kurtarıcı sandı!!.
Başına taç, ülkeye baş yaptı.
Şimdi,
Çorbanın yağı, traktörün mazotu bitti.
Ambara fare, kovana ayı dadandı.
Dereleri el oldu.
Sendikası uçtu, hakları masal oldu.
Ekmeğinin peşinde işçiydi,
Yerin yüzlerce kat altında kaldı.
Kendinden sandıkları;
Güzel öldüler” dedi.
Dünyada ikinci,
Avrupa’da birinci sıraya yükseldi işçi ölümleri
Din din dediler,
Haçlı savaşlarına destek verdiler..
Din dedikleri şey sadece ambalaj çıktı…
Dinin içi boşaldı.
Yıkıntılar arasında;
Yalan, dolan, haram kaldı…
Tarlalar kıraç, bahçeler ota bastı.
Yaylalar, meralar;
Sığıra-koyuna-davara hasret kaldı!!.
Bakkallar mazi, doktorlar küçük esnaf,
Köprüler Deli Dumrul’a kaldı..
Öğretmenler, öğretme(!)ye geçiş yaptı.
Milletin çocuklarına İHL,
Kendi çocuklarına Amerikan koleji…
Millete Arap dayatması,
Kendileri Amerikan vatandaşı…
Çok eşlilik gibi(!),
Millete Türkiyelilik dayatması…
Kendi ülkemizde haraca kesildik,
Elektrik çalanların, hırsızların borcunu ödedik.
Namussuzlar baş tacı,
Namuslular namuslu olmaktan hükümlü…
Dilimizde kelepçe, kalemlerimiz kırık!!.
Kadın olmaktan hükümlü,
Çocuk olmaktan cezalı…
Gülmeyi unuttuk!!.
Sizdeniz dediler…
Millete borç, icra, yoksulluk,
Kendilerine,
Uçak filoları, saltanat araçları kaldı…
Vatandaşa haraç gibi vergi,
Yandaş müteahhide milyarlık vergi affı…
Sizdeniz dediler,
Milletin anasına sövdürüp,
Söveni baş tacı ettiler.
ABD’ye, Avrupa’ya teslim olmayız dediler…
Milleti gırtlağından CIA’ya teslim ettiler.
Din-KÂR’cılar danışacak,
Türkler kaz gibi yolunacak…
Onlara han-hamam-saray,
Millete açlık, yoksulluk, masal…
Elma şekeri sundular önce,
Elma onlara,
Sapı da millete kaldı…
Mazlumuz, mağduruz diye geldiler,
En büyük insanlık suçu işlediler.
Toplumun vicdanını öldürüp,
Kitle cinayetiyle,
Karanlıklar tarihine geçtiler.
DİN, DİN DİYE GELDİLER,
Din garibana,
KÂR da ONLARA KALDI…

Zahide UÇAR (06. 10.2018)

 

Coşkun Özdemir : CEHALET..

C E H A L E T …..

Prof. Dr. Coşkun Özdemir
Türkiye Kas Hastalıkları Derneği Başkanı
İstanbul Tıp Fak. Nöroloji Em. Öğretim Üyesi

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Cahil ve cehalet sözcükleri Osmanlı döneminden kalan en büyük mirasımızdır. 1950’den önce cehalet sözcüğü genelde okuma yazma bilmeyenler için kullanılırdı. Şimdi toplumun sadece okuma yazma değil, bilmesi gereken hiçbir şeyi öğrenmemiş olduğunu gördük. % 90’ı köylü olan halk hiçbir şeyi bilmiyor, yaşadığı dünyayı da tanımıyor. Cumhuriyet 17 yılda bütün Osmanlı tarihinde olduğundan çok çeşitli okul, sanat kurumu açmış, üniversiteleri yeniden kurmuş, Avrupa’ya öğrenciler göndermiş, Köy Enstitülerini açmıştır.”

Bunlar gerçek bir bilge kişi Doğan Kuban’dan alıntıdır. Genel olarak bu sözcüğü hele halkımız için kullanmakta çekingenlik var. Doğan hoca cehalet sözcüğünü cesaretle ve elbette yetki ile kullanıyor. Genellikle bu gerçeği gizliyoruz.

Özdemir İnce’nin iki kitabı var. Cehaletin Rönesansı ve Egemenliğini işleyen çok aydınlatıcı.
O da cesur bir düşünür. TV’lerde halkın bir araya gelip aralarında tartışıp siyasilere çok rasyonel mesajlar verdiğini dinliyorsunuz. Bunlar yapay yakıştırmalar, bir öykü gibi. Gerçekle ilgisi yok, çok yineledim. AKP iktidarının ve yandaşlarının karalayıp kötülediği Cumhuriyetin Atatürk’lü 15 yılı bir mucize gibidir. Bunu yadsımak onu bir enkaz gibi tanımlamak bir gaflettir. Bugün neredeyse İslam dünyasındaki ilk laik cumhuriyetten arta kalanlarla yaşıyor ve bu sayede umudumuzu koruyoruz. Birer aydınlanma odağı Köy Enstitüleri ve Halkevleri haince yok edilmese, çağdaş eğitime darbe vurulmasa idi, Türkiye bugün bambaşka bir yerde olacaktı.

Bakınız DOĞAN KUBAN nasıl devam ediyor:

”Cahillik, politika olarak istismar edilen bir kültürel yoksulluktur. Az gelişmiş bir toplumun politik ortamında kişileri uygarca davranmaya ulaştıracak bir bilinç partilerde de yok. Üniversitelerimizin en iyileri bile yurt dışındaki itibarlarını yitirdiler Bugünkü iktidar çevrelerinde süregelen bir Osmanlı hayranlığı var (C.Ö.) “Biz Osmanlı tarihini çağdaş bir tarafsızlıkla, fakat Türkçe konuşan dünyanın ilk laik cumhuriyetini kurmuş bir İslam toplumu olarak yeniden değerlendirmek zorundayız. Bunu bir iç kavga tohumu olarak kullanan,
bizim gibi ülkeleri sömürme peşinde olan Batılı emperyalistlerdir.”

Ben bugünkü az gelişmişliğimizde ve çekinmeden söyleyelim cehaletimizde, neredeyse bin yıl önceki İslam toplumundaki akıl ve dogma zıtlaşmasının büyük etkisi olduğu kanısında olanlardanım. İmam-ı Gazali önemli, etkili bir İslam bilgini idi. Ama yazık ki, içtihat kapısı kapanmıştır diye İslam dünyasını özgürlüğe ve felsefeye kapamıştır!? Bunu nasıl başardığını anlamamışımdır. Çünkü İslam dünyasında yüzyıllardır tersine bir potansiyel vardı.

Ben ilk Avrupa’ya çıkışımda Belçikalı bir profesörün “Avicenna’yı okudunuz mu?” sorusu ile karşılaşmıştım. Bilmiyordum, İbni Sina’nın Avrupa’daki adı imiş. Onlar İbni Sina’dan başka İbn-i Haldun, İbn-Rüşt, Farabi, Harezmi okurlarmış. Bunlar İslam yasağını dinlemeyen filozoflar. Yunan klasiklerini Arapçaya tercüme ettirip okuyor, okutuyorlar. Avrupa reform ve Rönesans için onlardan yararlanıyor. Ama Osmanlı onlara uzak kalıyor. Osmanlıda bu felsefecileri eleştiren, onlara karşı çıkan, konuşup, tartışmak eleştirmek doğruyu aramak yanlıştır. İÇTİHAT KAPISI KAPANMIŞTIR diyen İmam Gazali tarafını tutuyor. O’nun TEHAFÜTÜ FELASİFE adlı ünlü bir kitabı var. Bu Osmanlı ile birlikte İslam dünyasının özgür düşünceye, felsefeye kapanışıdır. Bu nedenle bakın DOĞAN hoca ne diyor :

” Abbasilerin Dar-ül Hikma benzeri bir çeviri etkinliği, dünya bilim tarihinde FARABİ gibi filozoflar, İbni Sina gibi bir filozof ve tıp uzmanı, HAREZMİ gibi bir matematikçi, HAYYAM gibi bir şair ve matematikçiyi, Osmanlı toplumu 500 yılda yetiştirememiştir.”

Cumhuriyet %5 okuma yazma bilen, fabrikasız, okulsuz, sanayisiz perişan bir toplum miras aldı. Büyük Atatürk ona inananlarla birlikte bu topluma bu coğrafyaya aklı bilimi, çağdaşlığı, laikliği ve aydınlanmayı getirdi. Büyük bir devrimdir bu. Bunu küçümsemek gaflettir, hıyanettir. O’nu izleyenler bu devrime sadık kalmadılar. Tam tersine eğitimi baltaladılar, Köy Enstitülerini, Halkevlerini yok ettiler. Halkı çağdaş, aydınlanmacı bir eğitimden yoksun bıraktılar. İslamcı bir parti bugün bu yoksunluğun meyvelerini topluyor. Sol adına Atatürkü küçümseyenlerimiz oldu. AKP’den demokrasi bekleyen liberallerimiz, “yetmez ama evet” çilerimiz sonunda bugünlere ulaştık.

Bir devlet adamı, kadınlar sesli gülmesin diyor. Bir başkası hadislerde bütün hastalıkların ipucu vardır diyor. Üniversite hocası müziğin her türlüsü günahtır buyuruyor. Diyanet başkanı nişanlılar el ele tutuşamaz diyor. El zinası, göz zinası üniversitede hakimler arasında, üst makamlarda yaygın. Nerede, hangi zeminde yetişiyor bu milyonlarca Fetocu? Nedir bu Adnan Oktar olayı?

Her gün kadın cinayetleri haberleri alıyoruz. En çok sigarayı biz içiyoruz. En çok işçi ölümleri bizde. En çok yalan haber uydurma, haber bizim medyada. Dövmesi var diye bıçaklanan kadın bizim kadınımız. Sayısız çocuk cinsel tacizi, çocuk kaçırma..

Yanmaz kefen bizde satılıyor çok rağbet var. Türkan Saylan’a “zıbarıp gitti, O’nu cehennemde zebaniler karşılayacak, Atatürkçüleri yanına çağırsın“ diyen bizim kadınımız. Sömürgede dinimizi daha iyi yaşardık.. genç kızlarımız söylüyor. Yunan kazansaydı saltanat, hilafet devam ederdi.. Bu da saray sofrasında oturan dinci tarihçimizden.. “Erkekler sakal bırakmazsa şehvet uyandırır, oğlancılık teşvik edilir” bizim bir din adamının söylemi. Utanç verici şeyler.

Unutulmaz 6-7 Eylül vahşeti (AS: 1955), 2 Temmuz 1993 Madımak faciası cehaletin eserleri değil mi? Sağdan sola yazmayı bilmeyen kendini Müslüman saymasın.. Böylece birisinin kemikleri sızlayacak ve cehennemde bir ait kademeye inecektir. Bir milli irade temsilcisi dindar bu da. En çok, en çeşitli tarikatlar bizde. Birbirine en az güvenen bizim halkımız.

Bütün bunlar bu insan manzaraları cehaletten kaynaklanıyor, Emperyalizm bundan yararlanıyor. Rasyonel (AS: akılcı) düşünceden, bilinçten, aydınlanmadan yoksun insanlar tarafından yaratılıyor bunlar. Tepeden tırnağa bu toplumda yaygın bir patoloji görmemek mümkün değil. Binlerce insan hapiste. Bir gün için yüzlerce tutuklama, yüzlerce göz altı. Binlerce işten atılma, üniversitelerde adeta bir kıyım. Sormaz mısınız? Nasıl bir memleket bu? Her şey normal diyebilir misiniz? Ülkenin yöneticileri her şeyin başkanı reise böyle bir memleket nasıl idare edilir demez mi?

Hapislerle idamlarla olur mu? Bu yaygın patoloji masa üstüne konmaz mı? Bu zeminin bu toprağın ciddi bir hastalık içinde olduğu çok açık değil mi? Bu kabul edilip çare aranmalı değil mi? Hapishaneleri doldurmak Enis Berberoğlu’nu, Osman Kavala’yı, Eren Erdem’i, binlerce üniversite gencini Selahattin Demirtaş’ı hapiste tutmak vb. adalet midir, kaosa destek midir? Hiç beraber olmadığımız Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan darbeye mi destek verdiler? Cumhuriyet yazarlarını 6-7 yıl hapse mahkum etmek neyin nesi? Bunların gerekçesi hangi vicdan sahibini ikna edebilir?

Derinlemesine bir sosyolojik psikolojik çok yönlü analizlere ihtiyacı var bu toplumun. Bu yazıyı yazarken bir katliam haberi alıyorum.. Bir ailede 5 ölü 4 yaralı, bir katliam. Ne kadar kolay öldürüyor! Hem de 28 kez, 32 kez bıçaklıyor benim insanım! Hastanelerde doktorlara saldırı vukuatı adiyeden (AS: sıradan olay). Bu ülkenin Başkanı ve iktidar partisi önderleri biz hangi koşullarda ardı ardına seçim kazanıyoruz, toplumun hangi kesiminden oy alıyoruz diye düşünmezler mi? Başkanın vurguladığı gibi asil bir halk mı bu?

Bakın iyi bir düşünür ve yazar olan Dr. Erdal Atabek ne diyor :

”Halkımız Erdoğan ve AKP’yi kutsallaştırıyor İktidar kutsallaşmıştır. Oy vermemek günahtır. Peygambere karşı çıkmaktır. Bilinç altı bir şey bu. Kollektif bilinç kolay kolay değişmez. CHP ancak toplumun bilincine seslenebiliyor bilinç altına değil.” Oysa Atatürkçü laik kesim için böyle bir kutsallık yok. Laikliği savunmak için çaba göstermek gibi bir sorumluluk, bir gereklilik düşünmüyor aydın kişi. Sayı üstünlüğü de olmadığı için, bütün seçimlerde yitiren yan.

  • Ne olacak, nereye gidiyoruz?

Yanıtını bilemediğimiz bir soru bu. Kaygılar içinde yaşarken, yaşayanlar hep birlikte görecekler.
Ama yılgınlık ve umutsuzluk yasak!
Aydınlanma için var gücümüzle çalışacağız!
==========================================

Dostlar,

Saygın insan Prof. Dr. Coşkun Özdemir bizim İstanbul Tıp Fakültesin’den hocamızdır. Uğur Mumcu Vakfı‘nda yollarımız kesişmiş ve Vakıf için bir Ulusal Sağlık Politikası raporu hazırlayan çalışma takımı içinde olmuştuk.

Sonra.. Ergenekon kumpas davalarında Silivri tutsaklarını bir ziyaretimizde çadırda dertleşmiştik.. Arada bizi katıldığımız TV programlarını izleyebilirse arar ve kutlar..

Özdemir hoca on yıllardır, Yeşilköy’de çooook mütevazi bir binada, kurucusu olduğu Kas Hastalıkları Derneği‘nde bu zor hastalıklarla boğuşanlara hizmet sunuyor, nitelikli – bilimsel – sevecen – insancıl emeğini akıtıyor.. Dünyanın en ünlülerinden Harvard Tıp Fakültesi’nde çalışmış, çoook başarılı bir Nöroloji hocası Prof. Coşkun Özdemir..

Kas Hastalıkları Derneği binası, İstanbul Büyükşehir Belediyesinden kiralık. Hemen hemen her yıl bu belediye “çıkın” der ve insanları perişan eder.. Oysa dinci – kinci – yandaş dernek ve vakıflara bu belediye ölçüsüz destek veriyor.. Ne adaletsiz tutum ve ne utandırıcı politika!?

Özdemir hocamız 1929 doğumlu.. 90’ına dayandı ama yüreği hala Ülkemiz – insanımız – Aydınlanma ve ATATÜRK DEVRİMLERİ için çarpmakta..

O’na daha nice üretken yıllar dilerken, ülkemize kattıkları için bin şükran sunuyoruz.

Sevgi ve saygı ile. 29 Temmuz 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

KADERİNİ OYLAYACAKSIN!!

KADERİNİ OYLAYACAKSIN!!

Zahide UÇAR

Partili Cumhurbaşkanlığı seçiminde millete Türkiye Cumhuriyeti Devletinin rejimi” oylatıldı. Bu haliyle kısmen değişen rejimin, 24 Haziran seçiminde kalıcı hale getirilmesi ya da parlamenter sisteme geri dönülmesi oylanacaktır. Tek adam (Baas rejimi) rejimi mi, kuvvetler ayrılığına dayalı Cumhuriyet rejimi mi?

Bazıları bu gerçeğe gözünü kapatmış, PKK’nın sivil uzantısı görünümlü HDP’ye destek çıkmakla suçlayıp, seçimde oy kullanmayacağını söylüyor. KOCAMAN BİR AFERİN SİZE(!)… Alkış… Alkış….

2002 yılında parti olarak seçime girecek oy oranına sahip olmadığı için bağımsız adaylarla seçime giren HDP’yi (BDP VE diğer versiyonlarıyla…) barajı geçirecek güce AKP politikalarının getirdiğini ne çabuk unuttunuz?

Muhalefet üzerinden AKP NASIL AKLANIR?

Şemdin Sakık’ın gizli tanıklığında PKK ile mücadele eden askerleri de muhalefet yargıladı.

  • PKK’yı TANIK, ASKERİ SANIK yapan, gazisini, Askerini onur intiharına sürükleyen de zaten muhalefetti…

Kozmik odayı CIA ELEMANLARINA TESLİM EDİP, CIA ve Yunan istihbaratına servis eden;

O servis edilen bilgiler nedeniyle, istihbarat ve terör örgütleri içinde görev yapan 800 vatan evladının öldürülmesine neden olan da muhalefetti..

911 km’lik Suriye sınırımıza PKK’nın yerleşmesine de muhalefet neden olmuştu…

Oslo’da, Dolmabahçe de PKK’ya diz çöken de zaten muhalefet idi değil mi?

CIA + MOSSAD + MI6 yapımı İŞİD’e “öfkeli çocuklar” muhabbetiyle yaklaşıp, ülkemizde kanlı operasyon yapabilecek ortamı da zaten muhalefet sağlamıştı. Libya’dan Yemen’e teröristlerle iletişim kurup, bavulla para dağıtan da zaten iktidar olmayan muhalefetin Dışişleri Bakanıydı…

  • Ege’de 157 ada ve kayalığı Yunanistan’a muhalefet hibe etti…(!)

Ege’yi Yunan Gölü haline getiren, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini verme noktasına taşıyan da bu muhalefet(!)…

AH MUHALEFET;

  • Kuvvetler ayrılığını YOK ETTİN…
  • Yargıyı sopa haline getirdin…
  • Hırsızlık, yolsuzluk, yalan, talanı kurumsallaştırdın… Üretimi bitirdin…
  • Bu ülkenin yerli tohumunu bile yasakladın…
  • Iğdır Ovasından Amik Ovasına kadar, GAP’dan ormanlarımıza, yer altı sularımıza kadar yabancılara sattın…
  • Eğitimi tarikat okullarına teslim ettin…
  • Her türlü sınavın sorusunu çaldın…

Yolsuzlukların ortaya çıkmasın diye SAYIŞTAYI devre dışı bıraktın.

Anayasa Mahkemesine atadığın hakim, twitter hesabından rakibine saydırdı. Atadığın İzmir Ağır Ceza Reisi senden yana oyunun rengini ilan etti….

Sen nasıl bir muhalefetsin ki, sit alanlarını talan ettin?

  • Bütün ihaleleri yandaşa bedelinin onlarca kat fazlasına verdin?
  • Ülkeyi borç batağına sürükledin.
  • 4. Kuvvet denilen medyayı dönüştürüp sahibinin sesi haline getirdin?…
  • Taşeron sistemiyle madenciyi madene gömdün…
  • Ölmeyerek suç işleyen madenci yakınını danışmanına dövdürttün…
  • Yetmedi, tekme atarken ayağı acıdı diye rapor bile aldırdın…
  • Şimdi de acıyan ayağının bedeli olarak vekil adayı yaptın…İhale manyağı yaptığın obez müteahhide Türk Milletinin anasına sövdürttün… Sayende işçi ölümlerinde dünyada ikinci, AB’de birinciyiz… Çiftçiye ananı da al git, şehit annesine “o kadın” de… Çocuklarımızı bilerek ve isteyerek öldüren polise “destan yazdı” diye övgü düz… Üstüne bir de iki maaş ikramiye ver… Ne çok suç işledin sen öyle muhalefet?(!)

Daha bitmedi!!..

Kurtuluş savaşı yok dedin
Yunan galip gelseydi diyen İngiliz bağlantılı fesliyi saraylarda ağırladın. Baş tacı ettin… Verdiğin cesaretle bütün Cumhuriyet düşmanları cesaret bulup, ülkenin kurucusuna küfür etti. İftira etti… Anasına bile dil uzattı…. Sahi, Afyon Belediye Başkanınız Yunan adına şehitlik yapmaya bile kalkmıştı değil mi?(!) Misyonerliği serbest bırakıp Anadolu’yu kiliselerle donattınız… Sonra nedir bu sizin kadın düşmanlığınız?(!)… 16 senedir kadın cinayetleri sayenizde zirve yaptı?(!)… Çocuk tecavüzleri… Tecavüzcüleri; “bir kere olmuş” diye kayıran bakanınız… Üstelik kadın bir bakan….

Şimdi bazıları; “muhalefete oy yok” derken haksız mı şekerim(!)?? 

KENDİNİZE GELİN!!

Bugün HDP seçimin kaderini belirleyecek kilit parti konumuna geldiyse, bu durumun sorumlusu Güneydoğu’yu terörize eden AKP’dir. Diyarbakır meydanında PKK çaputları altında Öcalan’ın mektubunu muhalefet okumadı. Kürtlere; “Öcalan’ı sizin önderiniz olarak tanıyoruz” politikasını muhalefet dayatmadı. G. Doğu’ya PKK’nın istediği vali-kaymakam ve emniyet müdürlerini muhalefet atamadı.

AKP, besleyip büyüttüğü, seçimin kilit partisi haline getirdiği PKK’nın siyasal ayağını “büyük bir manevrayla” muhalefetin kucağına bıraktı. Çocuğunu geçici olarak komşuya bırakan anne gibi… Hiç merak etmeyin. 24 Haziran Kader seçiminden galip çıkarsa, çocuğunu geri alacaktır. Neden mi?

Reis İngiltere’ye gitti. Orada Chatham House ile görüştü.
Peki yanında kimler gitti? Açılımın mimarlarından biri olan Efgan Ala… Sizce neden? İngiltere’de neyin pazarlığı yapıldı? Dokuz maddede (açılım ve Kıbrıs dahil) anlaşmayı varıldı deniyor. Sen muhalefetin bazı söylemini bahane et, oy kullanma şekerim…

Anlamadığın şu;

Sen bu seçimde partileri değil, Türkiye’nin rejimini oylayacaksın!!

Bu seçimin sonunda, senin beğenmediklerin kaybederse,

Bir çocuğa;

 “Artık başbakansın. İster as, ister kes. “diyen zihniyet, isteyince asacak, isteyince kesecek bir güce kavuşacak.

Terörist yaftasıyla mallarına el koyabilecek. Gideceğin yargı olmayacak.

Bakın, size bir AK Partilinin bana attığı mesajı yazayım: “Hani iki laf vardır. Birisi dün dündür (AKP’nin Fetö övgüsünü savunmak için yazmış) bugün bugündür. Ve harp hileden ibarettir.”

AKP ve seçmeni seçimi harp olarak görüyor. Böyle olunca da hile yapmayı hak sayıyor.

Harp düşmana karşı yapılır. Bu durumda AK SEÇMEN DÜŞMAN OLARAK KİMİ GÖRÜYOR? MUHALEFETİ!!! Ve seçim onun için senin anladığın anlamda bir anlam taşımıyor. O seçimi düşmana karşı yapılan bir savaş olarak görüyor.

Bu kadar tehlikeli bir anlayışın ülkeyi ele geçirme yarışında oy kullanmamak, Cumhuriyetin tasfiyesine el vermektir.

Cumhur İttifakı kazanırsa, ortada cumhur falan kalmayacaktır. Cumhur teba olurken, her şeyin sahibi olduğuna inanan Erdoğan ve ailesi, Erdoğan Devletini kurmuş olacaktır. Bu gerçeği asla unutmayın!!

SONUÇ OLARAK

Bu güne dek hiçbir yazımda, hiç kimsenin yanlışını örtmedim. Hataların yandaşı olmadım. Olmam da. CHP ve İYİ Parti içine sokulan ve yabancı “sözde sivil kuruluşların” bazılarıyla (IRI, NED, TESEV gibi) bağlantısı olan isimler var.  Bu adları kabullenmemiz mümkün değildir. Bu seçim normal bir seçim olsaydı, Ekmeleddin olayında tavrım ne olmuşsa aynısı olurdu. Oysa bu seçim bir parti seçimi değildir. O nedenle oyumu kullanacağım. Çünkü Muhalefet Parlamenter sisteme dönme sözü verdi. Dönmek zorundadır.  

Ve ben Millet İttifakındaki partilerden daha çok, ittifakın tabanına güveniyorum. Bu taban diridir. Derdi vatanıdır. Bu tabana rağmen tepedekiler istediğini yapamaz. Sizler de kendinize güvenin. Bu partiler tabanına Ergenekon gibi bir tezgahı yutturamaz. Barzani denilen çapulcuyu alkışlatamaz. Komşularına ABD adına düşman olmayı kabul ettiremez. Aya otoban yaptık deyip alkışlatamaz. Türk askerini Haçlı adına savaştırmaya kalkışamaz.

Şimdi evimizde yangın var. Önce bu yangını söndürmeye odaklanacağız. Millet ittifakı kazanırsa, rehavet asla yok. Tarımdan eğitime, yargıdan milli ekonomiye…. Beyin jimnastiği yapıp, taleplerimizi bu ülkenin vatandaşları olarak dayatacağız.

HAYDİ SANDIĞA….