Emin Çölaşan
“Çok sayın ve muhterem Abdullah Bey, zat-ı alinize böyle bir mektup yazmaya kalkıştığım için öncelikle özür dilerim.
Bizim gibi sıradan vatandaşlardan mektup almaya belki alışıksınız.
Ama cumhurbaşkanı olduğunuz dönemde onların hiçbirini görmezdiniz bile!
Ekibiniz onları ilgili kurumlara havale eder ve böylece vatandaşın mektubu güme giderdi.
Şimdi bu mektubu ister istemez okuyacaksınız.
Belki asabınız bozulacak ama başka çarem yok!.. Zira bizim asabımız her gün bozuluyor.
Beyefendi, yıllarca cumhurbaşkanlığı yaptınız. O makama nasıl, kimlerin arka çıkmasıyla seçildiğiniz konumuzun dışında. Bu nedenle oraya hiç girmeyelim.
O makamda oturduğunuz sürece AKP ve Tayyip’in otomatik imza makinesi olarak
görev yaptığınızı herhalde inkar edemezsiniz.
Önünüze gelen her şeye otomatik olarak onay verdiniz.
Oysa -eğer yanlış bilmiyorsam (!)- görevinize başlarken siz de Meclis kürsüsünde
anayasa uyarınca namus ve şerefiniz üzerine yemin etmiştiniz…
Laik Cumhuriyet rejimine güya bağlı kalacak ve tarafsız olacaktınız!
Olmadınız…
Namus ve şeref yeminini hem de yüzlerce kez, göz göre göre çiğnediniz.
* * * *
Şimdi diyeceksiniz ki “Kardeşim tıraşı bırak da bana niçin mektup yazdığını bir anlayalım.”
Haklısınız!
Bu mektubu niye yazdığımı zat-ı alinize kısaca anlatayım…
Beyefendi, süreniz dolduğu ve yerinize yenisi seçildiği için Çankaya’dan aylar önce ayrıldınız.
Peki o günden bu yana siz nerede yaşıyordunuz?
Evinizde mi, lojmanda mı, otel veya başka bir yerde mi?
Biz zaten biliyorduk ama dün belli oldu ki, İstanbul’da devlete ait Huber Köşkü’nde!
Bu hususu ben de burada üç dört kez size sormak zorunda kaldım. Ancak yanıt veremediniz!
Oysa bundan daha kolay ne vardı!.. İki satır çiziktirir, öyle olup olmadığını açıklardınız.
* * * *
Benden daha da ısrarcısı var. Gazeteci arkadaşım Mustafa Mutlu, size bu soruyu
düne kadar tam 52 kez, her gün üst üste, hiç üşenmeden sormayı sürdürdü.
Ona da yanıt veremediniz.
Gizlediğinize göre, acaba yanlış ve utanılacak bir şey mi yapıyordunuz?
Bu Huber Köşkü’nü ben uzaktan bile olsun hiç görmedim.
Ancak görenlerin anlattığına göre muhteşem bir yermiş.
İçinde sekreterler, aşçılar, garsonlar, özel korumalar, bahçıvanlar ve her bir şey varmış.
Mutfağında muhteşem yemekler çıkarmış.
Son model Mercedes makam araçları emre hazır beklermiş.
* * * *
Şimdi zat-ı alinizden aşağıda soracağım sorulara somut yanıt vermenizi istirham ediyorum.
Çankaya’dan indikten sonra ailenizle birlikte devletin Huber Köşkü’ne niçin yerleştiniz?
Şu anda hayatta olan üç eski cumhurbaşkanımız var:
Evren, Demirel ve Sezer.
Ölmüş olanlar dahil hiçbiri görevden ayrıldıktan sonra devletin köşklerine yerleşmeyi onuruna yedirmedi. Kendi evlerine çekildiler.
* * * *
Huber’de krallar gibi yaşatılmayı ısrarla sürdürdüğünüze göre Bay Abdullah Gül,
aşağıdaki sorulara -biraz geç bile olsa- yanıt vermekle yükümlüsünüz…
Çünkü kamuoyunun bunları bilme hakkı var.
– Sizin kalacak bir eviniz falan yok muydu? Yani evsiz barksız takımından mıydınız?
– Eviniz varsa -ki var- hangi gerekçeyle Huber Köşkü’ne yerleştiniz?
– Huber’in hangi olanaklarından yararlanıyorsunuz?
– Örneğin yeme içme durumları ne alemde?
– Gerçi bildiğim kadarıyla aileniz Kayseri’de bir ortadirek ailesi ve zengin falan değil ama…
Yoksa siz de öteki partili arkadaşlarınız gibi analarınızdan saraylarda, köşklerde mi doğmuştunuz? Ya da böyle lüks ve şatafatlı bir yaşama siyaset hayatında mı alıştınız?
* * * *
Bakınız muhterem, Allah kabul etsin, her cuma camiye namaza gidiyor ve karşınızda gazetecileri buluyorsunuz. Orada cami avlusunda demeçler falan verip siyaset konuşuyorsunuz. Sorduğum şu sorulara da iki cümleyle yanıt versenize!
Belki de bizi adam yerine koymuyorsunuz (!), “Boşver yaaa bu herifleri” falan diyorsunuz ama bu gazeteyi her gün en az bir milyon kişi okuyor.
Demek ki onları da hiçe sayıyorsunuz, vay beee!
Unutmayın, toplumdan saygı bekliyorsanız siz de saygı göstermek zorundasınız.
* * * *
Aylarca sessiz kalarak bu konuda köşeye sıkıştınız Bay Abdullah Gül…
Ve dün kendi medyanıza haber sızdırdınız, Huber’den yakında ayrılacağınızı
el altından duyurmak zorunda kaldınız.
İstanbul’da villa inşaatınız devam ediyormuş, işler bitince taşınacakmışsınız.
Keşke bu açıklamayı aylar önce Huber’e yerleştiğiniz zaman yaptırsaydınız.
Görev sürenizin ne zaman biteceğini daha Çankaya’ya seçilirken biliyordunuz.
İnşaata niçin zamanında başlamadınız?
Cumhurbaşkanı olarak görev yapan bir kimseye doğrusu hiç yakışmadı…
Çünkü devletin köşkleri, parası ve olanakları sizin gibilerin özel mülkü değildir.
Haydi size kolay gelsin, hayırlı istirahatler olsun!
Vatandaş Emin.”
===============================================
Dostlar,
AYDINLIK Gazetesi yazarı ve Ulusal Kanal’da Kral Çıplak programı yapımcısı
Sayın Mustafa Mutlu, 2 aya yakın bir zamandır ısrar ve sebatla önceki CB
Bay Abdullah Gül’e soruyor..
– Devletin Huber Köşkü’nde niçin oturuyorsunuz? Yasal dayanağınız var mı??
Abdullah bey ise sağır sultan örneği susmakta..
Hiç ama hiç onurlu bir davranış değil..
Hatta bizce utandırıcı, onur kırıcı..
60 yaşını aşmış bir eski Cumhurbaşkanı böylesi bir hukuk dışı davranışa
tenezzül etmemeliydi.
- Abdullah bey, yasal olarak Huber köşkünde “fuzuli şagil” dir..
Kaldığı sürede bu Köşkte kendisi için yapılan tüm harcamaları ödemesi gerekir.
Hakkında kamu alacağı davası açılmalı ve faiziyle bu bedel ödettirilmelidir.
Ceza sorumluluğu hukuksal olarak varsa onu da Türkiye Barolar Birliği belirlemeli ve
suç duyurusunda bulunmalıdır.
Türkiye bir hukuk devletidir ve ülkeyi yönetenler de bunu er ya da geç öğreneceklerdir.
Sayın Çölaşan’a da Sn. Mutlu’ya da teşekkür ediyor, aynı soruları Abdullah beye biz de yöneltiyor ve bu köşkü derhal boşaltmasını yurttaş hukukumuzla diliyoruz.
Sevgi ve saygıyla.
20.12.2014, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net