Etiket arşivi: halkın sağlığı

AKKUYU NÜKLEER GÜÇ SANTRALİNE VERİLEN İZİNLER ONAYLAR HUKUKA AYKIRIDIR

AKKUYU NÜKLEER GÜÇ SANTRALİNE VERİLEN İZİNLER, ONAYLAR HUKUKA AYKIRIDIR

http://d.barobirlik.org.tr/2018/20180403_cevrevekentbasin.pdf  03.04.2018

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Türkiye Barolar Birliği Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu, Akkuyu Nükleer Güç Santraline ilişkin açıklama yaptı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Akkuyu Nükleer Güç Santralini bilimsel ve objektif ölçütler ışığında değerlendirmeden, açılmış davaların sonuçlanmasını beklenmeden, projenin eleştirilmesi bile yasaklanarak varılacak noktada toplumumuz için doğru olanı bulmak mümkün olmayacaktır. Devlet, yurttaşlarına sağlıklı bir çevrede yaşama ortamı sunmakla yükümlüdür (AS: Anayasa md. 56) Sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının sağlanması için halkın sağlığı, hukuk kurallarının üstünlüğü, insan haklarına saygı, halkın kararlara demokratik katılımı sağlanarak oluşacak çerçevede her proje için ÇED süreçleri işletilmeli, kamuoyu bilimsel bilgiler ışığında aydınlatılmalıdır. Çevrenin doğanın korunması ve sağlıklı yaşamamızın sağlanması ön plana alınmalıdır.”

Davacıları Türkiye Barolar Birliği, Adana Barosu, Ziraat Mühendisleri Odası, Adana Tabip Odası, Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri (Adana-Mersin-Hatay-İskenderun-Tarsus-Samandağ-Erzin Çevre koruma dernekleri) ve Sabahat Aslan olmak üzere, Akkuyu Nükleer Santralinin üretim lisansı iptali davasını EPDK “ya karşı 07.09.2017 günü Ankara 18. İdare Mahkemesinde açtık. Aynı davacılar olarak 07.09.2016 ‘da EPDK’ya karşı açmış olduğumuz Akkuyu Nükleer Santrali önlisans iptal davası ise Ankara 12. İdare Mahkemesi tarafından reddedilmiş ve istinaf yoluna başvurmuştuk. Bu davada istinaf mahkemesi red kararını lehimize kaldırmış bulunmaktadır. ÇED süreçlerine ilişkin gerek yurttaşların gerekse meslek odalarının, sivil toplum kuruluşlarının açmış olduğu çeşitli davalarda devam etmektedir. Ancak, gelinen aşamada Akkuyu Nükleer Güç Santrali’ne dair tüm idari süreçler iç hukukumuza göre değil dış politikamıza göre belirlendiği anlaşılmaktadır. 2014 yılında Rusya Devlet Başkanı Putin’in ziya-reti sırasında alelacele Çevresel Etki Değerlendirmesi (AS: ÇED)  olur belgesi verilmişti. Şimdi de 1. reaktörün inşaat lisansı verildi. Bütün izinler Akkuyu Nükleer Güç Santraline ilişkin tüm idari süreçler Rusya – Türkiye arasındaki ilişkilere göre belirlenmektedir.

  • Türkiye Cumhuriyeti Anayasası hükümlerinin Akkuyu Nükleer Güç Santrali projesinde uygulanmadığının göstergesidir. Bu, kamuoyunda ciddi bir güvensizlik oluşturmaktadır.

Zira ÇED’in hukuksal denetimi henüz sonuçlanmamıştır. Bu santrale karşı  açılmış davalar şu an temyiz aşamasında Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulundadır. Bu gün (03.04.2018) yapılacak olan temel atma töreni aslında hukuksal süreçlerin önünü tıkamaya yönelik ve hukuksal denetimi etkisiz hale getirmeye yönelik, oldu bittiye getirmeye yönelik bir girişimdir. Kaldı ki, geçtiğimiz yıl Aralık ayında temel atma töreni yapılmıştı. Bu bir anlamda politik bir kampanya malzemesi yaratmak, öbür yandan da bu projeye ilişkin yapılacak itirazların demokratik tepkilerin önüne geçmeyi planlamaktır. Mersin Valiliğinin yasaklama kararının da bu kapsamda değerlendirilmesi gerekir. Valiliğin böyle bir yetkisi yoktur. OHAL rejimi olsa da temel hakların bu şekilde keyfi şekilde sınırlandırılması, ortadan kaldırılması kabul edilemez.

  • Akkuyu NGS’nin yapımı, inşası ve hazır edilmesi için varolan hukuk kuralları bile uygulanmamaktadır.

İç içe geçmiş birbirine bağlantılı projelerle planlanan Akkuyu NGS kapsamındaki bazı üniteler ve tesisler ise ÇED süreçleri ayrıştırılmıştır. Akkuyu NGS projesinin tümü için tek ÇED Süreci işletilmemiştir. Halk sağlığı açısından en önemli hususlar Nükleer santralden kaynaklı atıkların denetimi, yönetimi, depolanması, bertarafı gibi işlemler ile taş ocaklarına ilişkin ÇED süreçleri tamamlanmamıştır. Akkuyu NGS kapsamındaki tesislerin birbirinden ayrı ÇED süreçlerine tabi tutulması, entegre projenin her bir tesis ile artan ve çoğalan etkisinin saptanmasını engellemek amaçlıdır.

  • Akkuyu nükleer santrali ülkemiz ve tüm Akdeniz havzası için büyük tehlike oluşturmaktadır:

    – Jeoloji biliminin son bulgularına göre Akkuyu nükleer santral sahası aktif bir fay hattı olan Kuzey Anadolu Ecemiş Fay hattının bitim noktasının 30 km batısındadır. Her 10.000 yılda bir 7 şiddetinden büyük yıkıcı deprem geçiren Kuzey Anadolu Ecemiş Fay hattında son 17.000 yıldır yıkıcı deprem olmamıştır ve bilim insanlarına göre bu hareketsiz dönem her an sona erebilir. (Bkz. Aktif Tektonik Araştırma Grubu 5. Toplantısı Bildiri Özetleri, 15/ 16 Kasım 2001, Ankara / Ecemiş Fayı Üzerinde Paleosismolojik Kazı Çalışmaları, Prof. Dr. Hasan Çetin, Çukurova Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği)

    – Bölgede her an olabilecek 7 şiddetinden büyük yıkıcı bir deprem, Fukuşima nükleer felaketinin sonuçlarını akla getirmektedir.

    – 2011 yılında Japonya’daki deprem sonrası Fukuşima nükleer felaketiyle Pasifik Okyanusuna her gün 300 ton radyoaktif su karışmış, radyasyon nedeniyle Okyanusun karşı kıyısındaki Kanada kıyılarında balıkların solungaçlarından – gözlerinden kan gelmeye, deniz yıldızları radyasyon nedeniyle parçalanmaya başlamış (Bkz. http://countercur rentnews.com/2017/05/ fukushima-japanese-government-guilty-ofdestroying-pacific-ocean/), FUKUŞİMA NÜKLEER FELAKETİ SIRASINDA SANTRALDEN 160 km UZAKTA OLAN AMERİKAN RONALD REAGAN SAVAŞ GEMİSİNİN 5000 KİŞİLİK MÜRETTABATI İÇİNDEN 2000 ASKERDE 1 YIL İÇİNDE KÖRLÜK, TİROİT KANSERİ, TESTİS KANSERİ, LÖSEMİ, BEYİN TÜMÖRÜ GİBİ HASTALIKLAR GÖRÜLMEYE BAŞLANMIŞ, FUKUŞİMA’DA DENİZDEN ALINAN BALIK ÖRNEKLERİNDE SAĞLIĞA ZARARLI SINIRDAN 258 KAT ÇOK  RADYASYON ÇIKMIŞTIR. (//yesilgazete.org/blog/2017/06/30/fukusima-nukleer-felaketinin-birdiger-kurbani-abd-donanma-murettebatina-abd-icinden-yargi-yolu-acildi/)
    FUKUŞİMA VE ÇERNOBİL NÜKLEER FELAKETLERİNDEN SONRA NÜKLEER ENDÜSTRİ DE NÜKLEER KAZA RİSKİNİ İNKAR EDEMEMEKTEDİR. Davacılardan Türkiye Barolar Birliği tarafından açılan Danıştay 14. Daire -2014 / 11695 E. sayılı Çevresel Etki Değerlendirme Raporunun iptali dava dosyasında, 05.12.2016 tarihinde Akkuyu’daki keşifte bilirkişilerin ve tarafların sorularını cevaplayan Rus proje direktörü yetkili,

  • Her nükleer santralde kaza riski vardır. Siz ticari risk satın alıyorsunuz.” demiştir.

– DÜNYA ve TÜRKİYE KÜRESEL ISINMA – İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ SÜRECİNİN YOL AÇTIĞI EKOLOJİK FELAKETLER İÇİNDE SAVURULURKEN NÜKLEER SANTRALLE-RİN ATIKLARI VE YAKITLARI ÜLKEMİZ VE TÜM İNSANLIK İÇİN BÜYÜK TEHLİKE OLUŞTURMAKTADIR. Nitekim 300 milyar $ zarara neden olan Irma kasırgası nedeniyle ABD Turkey Point santralini nükleer felaket tehlikesine karşı önlem olarak kapatmıştır. (https:// www.reuters.com/article/us-storm-irma-fpl-nuclear/fpl-shut-one-reactor-atflorida-turkey-point-ahead-of-irma-idUSKCN1BL0MD) Türkiye Barolar Bir-iği tarafından açılan Danıştay 14. Daire -2014 / 11695 E. sayılı Çevresel Etki Değerlendirme Raporunun iptali dava dosyasında Prof. Dr. Hayrettin Kılıç imzalı uzman görüşünde, inşası planlanan Akkuyu Nükleer Santralinin atıklarının ve yakıtlarının nükleer santral sahasında 60 yıl boyunca bulundurulacağı açıkça belirtilmiştir. Öte yandan 12 Temmuz 2017’de Lüksemburg’un 2 katı büyüklüğündeki buzul parçasının Güney Kutbundan kopması ise küresel ısınma nedeniyle deniz düzeyinin yükselme ihtimali bulunan gezegende, içindeki atık ve yakıtlarıyla yanı başımızdaki nükleer santralin ölümcül bir tehlike anlamına geldiğini göstermektedir. (https://www.theguardian.com/world/ 2017/jul/12/ giant-antarcticiceberg-breaks-free-of-larsen-c-ice-shelf)

İdare, Akkuyu Nükleer Güç Santralini bilimsel ve objektif kriterler (AS: nesnel ölçütler) ışığında değerlendirmeden, açılmış davaların sonuçlanmasını beklenmeden, projenin eleştirilmesi bile yasaklanarak varılacak noktada toplumumuz için doğru olanı bulmak mümkün olmayacaktır.

  • Devlet yurttaşlarına sağlıklı bir çevrede yaşama ortamı sunmakla yükümlüdür.
    (AS: Anayasa  md. 56)

Sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının sağlanması için halkın sağlığı, hukuk kurallarının  üstünlü-ğü, insan haklarına saygı, halkın kararlara demokratik katılımı sağlanarak oluşacak çerçevede her proje için ÇED süreçleri işletilmeli, kamuoyu bilimsel bilgiler ışığında aydınlatılmalıdır. Çevrenin doğanın korunması ve sağlıklı yaşamamız ön plana alınmalıdır.
===============================
Dostlar,

TBB açıklaması tam anlamıyla dört / dörtlüktür! Kendilerini kutluyoruz.
Ne yazık ki iktidar hiçbir biçimde kural ve hukuk tanımıyor.
Cargill ile ilgili Danıştay kararlarını da Anayasayı açıkça çiğneyerek uygulamamıştı.

Bakanlar Kurulu prensip kararı” diye hukukta asla yeri olmayan bir gerekçe (!) uydurulmuş, Anayasa md. 138 ve 153’ün yargı kararlarının herkesi bağladığı açık ve kesin hükmü bile bile, Türkiye aleyhine ama Cargill / ABD lehine fiilen, hukuk dışı işlem yapılmış, imtiyaz tanınmıştı.
Bir benzerini Akkuyu NGS örneğinde izliyoruz. Pervasız, gözükara, yol yaparak…

Bir de yandaş medyada NGS inşaatlarının artık çok güçlü yapıldığı, deprem riski olmadığı… masalları anlatılıyor. Fukuşima NGS binaları çürük müydü?

Ayrıca atıkların da 1 kibrit kutusu kadar olacağı şehir efsaneleri dinliyoruz. Bunlar bilim ve ahlak dışıdır. Atık sorunu bütün dünyada hala çözülebilmiş değildir ve bunlar Türkiye’de kalacaktır. Sibirya’ya taşınacağı söylemleri doğru değildir ve ve maliyet bakımından akıl dışıdır..

Ok yaydan çıktı mı? Göreceğiz..

Sevgi ve saygı ile. 04 Nisan 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

 

15 Temmuz Liberalist Darbedir; Sosyal Devletimiz Yıkıldı!

15 Temmuz Liberalist Darbedir;
Sosyal Devletimiz Yıkıldı!

?????????????

Mahiye MORGÜL

Bombalar Sosyal Devletimizin başına atıldı. Darbe değil yıkım. Yıkım devam ediyor.
Binlerce memur açığa alınıyor, peşin hükümle “devlet memuru olamaz, kamu görevi yapamaz” diye alnına damga vuruluyor.
28 binden çok öğretmenin işine son verildi, 10 bin öğretmen FETÖ/PDY diyerek, 10 bin öğretmen PKK sempatizanı diyerek, 10 bin Türk Eğitim-Sen üyesi öğretmen geziye katılmaktan, vb. Herkese göre bir etiket var.
Geliyor daha. Her Bakanlıkta komisyonlar kurulmuş açığa alınacak memurları belirleyecekler. Devlet memurluğu bitiriliyor, işin özeti bu.
Toplu açığa alınanlar için haber kanallarına düşen bilgiye dikkat ediniz; “Devlet memuru olamaz, kamu görevi yapması sakıncalıdır.” Peşin hüküm veriliyor.
Bir düşünün şimdi. Devlet memurluğundan atılan öğretmen kamu görevi yapamaz ama özel okulda veya sınav şirketlerinde veya sözleşmeli çalışacağı özel eğitim şirketlerinde çalışabilir… Arkasında bu imaj var. Bunu bizim kuşak 1980’lerde yaşadık.
Bütün bu açığa alınan memurlar tavşan gibi sürek avına tabi tutuluyor, devlet memurluğundan özel şirkette çalışmaya itiliyorlar. Eğitim piyasası genişletiliyor, sınav şirketleri piyasası açılıyor, eleman lazım!!!
Sosyal devletin tasfiyesi darbesiz olamazdı.
Devletimizin kamucu vasfı kalkıyor, bunu kimseye gönüllü kabul ettiremezsiniz. Onun için bu darbeleri yaşadık.
Kamucu Sosyal(ist) devletimiz liberal(ist) devlet haline getiriliyor. Tansu Çiller’in imza verdiği MAI Anlaşmasının gereği yapılıyor (AS : MAI Anlaşması 13.08.1999 tarihlidir ve Ecevit + Yılmaz + Bahçeli’nin kurduğu 57. koalisyon hükümetince imzalanmıştır.). Böylece Milli devletimiz kaldırılıyor, sömürge devlet oluyoruz, küresel liberal ekonomiye bağlı regüle edilen devlete geçiriliyoruz. Krizdeki şirketler bizim kanımızı emerek şimdi bir soluk alacaktır.
Sayın Erdoğan’ın “devleti şirket gibi yöneteceğim” dediği de bu. Tansu Çiller’in özel görevlisi olduğu “şirket devlet” sistemine geçiriliyoruz. İşte bu darbe tam da bunun darbesidir. Türk Devleti sistem değişikliğine gidiyor, bir tek yeni anayasası eksik.
Sayın İ. Kahraman’ın dilinden düşürmediği “Yeni anayasa” işte bu yeni liberal ekonomiye geçirildiğimizi tescil eden anayasa olacaktır. 2003 yılında ABD Ankara büyükelçisinin önümüze koyduğu devlet tanımı da oydu.
Robert Pearson, “Biz Türkiye Cumhuriyeti devletinin laik, demokratik ve liberal ekonomiye bağlı bir hukuk devleti olmasından memnunluk duyarız.” demişti.
15 Temmuz liberalist darbesinden beri her Bakanlıkta ABD görevlileri heyetleriyle iş başında olmalı. Geniş çapta memuriyetten uzaklaştırmalar geliyor. Asıl hedef sosyal devletin tasfiyesidir ve bu yapılıyor. Başındaki görevlileri kestirmek zor değil, Bank Asya’nın kurucu CEO’su, FETO ile 4 kez görüşen Çiller ailesi aklınıza gelmiştir. Azerbaycan darbesinde bile adı geçtiği halde onlara hiç dokunulmamıştır, ABD vatandaşı bu ailenin dokunulmazlığı vardır.
Çiller ailesini anlıyorum da, yeni anayasa için çırpınan İ. Kahraman’ın neden bu kadar kendini bu işe verdiğini anlamakta zorlanıyorum. Anti-komünist gençlik hareketinden gelip liberalist darbenin mağduru rolünde kamucu devleti tasfiye etmek O’nun neyine?
Diyor ki; “Siyasi tarihimizde mümtaz yerini bulacak yeni bir Anayasa yapacağız.” (AS: Meclisimiz yeni anayasa yaparak tarihte mümtaz yerini alacak.. dedi)
Vardır bir sebebi. Yoksa o da Tansu Çiller gibi sosyal devlet kurumlarını sosyalist kale mi zannediyor? Gençler anımsamaz, başbakanlığında Tansu hatun Sümerbank’ı kapatırken “Son sosyalist kaleyi (AS: Devleti) de  yıktık” demişti.
….
Son kalan devlet memurluklarını da sözleşmeli vesaire özele kaçırtınca liberalist darbe tamamlanmış olacak. Ne kadar aile perişan olacak, bunca işsizimiz varken kat be kat artacak, alınlarına vurulan damgalarla bu insanlar kendi özel işlerini kurmaktan başka yol bulamayacaklar, onlara KOBİ desteği kararnameleri duyacaksınız, KOBİ’lerin hali ortada.
Sosyal Devlet tasfiye oluyor. Liberal ekonomiye bağlılık anayasası olan bir devlette kamucu bir Bakanlık olmaz. Örneğin Kültür Bakanlığı olmaz, örneğin Eğitim Bakanlığı olur ama önünde “Milli” olmaz, örneğin Savunma Bakanlığı olur ama önünde “Milli” olmaz. Ya da, kamu bankacılığı olmaz, kamu işletmeleri olmaz, merkezi sistem sınav olmaz, vb.
Liberal Anayasası olan bir devlette kamu yararına yalnızca bireyler bir şey yapmak isteyebilir, onlar da vakıf veya dernek kurabilir, o kadar. Devletin halkı, halkın sağlığını ve özellikle çocukları koruma görevi ortadan kalkar.

Sorayım  ; Hani her mahallede “Anne ve Çocuk Sağlığı” merkezlerimiz vardı eskiden, gebeelikte düzenli bakımlarımızı orada yaptırırdık, çocuk aşılarını orada yaptırırdık, ne oldular? Bakın şimdi, koskoca Gazi Eğitim Fakültesi’nin yerinde belediyenin “BELMEK Anne Üniversitesi” (Gebelikte bakım kursları) tabelası asıldı.
Hepimiz kandırılıyoruz. Devlet memuru bırakmayacaklar, her birinin alnına bir yafta asıp sokağa atacaklar. Sözgelimi PKK yaftalı öğretmen sadece doğulu belediyelerde veya aynı görüşten eğitim şirketlerinde sözleşmeli iş bulabilecek, öbür FETÖ yaftalı öğretmen yalnızca belli kolejlerde ve o görüşte belediyelerde iş bulabilecek. Sözgelimi Atatürkçü öğretmen de aynı biçimde kendi görüşünde kolejde veya belediye kurslarında iş bulacak.
Bu böyle nereye varacak derseniz; aileleri bile görüşlerine göre parçalar! Toplumda etnik ve dinsel ayrıştırmaya, ulusal birliğimizi un ufak etmeye varacak bir sonuca gider.

“Her çocuk ayrı bireydir” felsefesini boşuna icad etmedi darbeci Çiller’in liberalist ağababaları. Ev ev bu konferansları veriyorlar türbanlı sohbet ablalarıyla. 1980 liberalist darbesiyle görevden atılan öğretmenlerle sınava endeksli kurslar piyasası kuruldu, özel okullar ortalığa saçıldı, sözleşmeli öğretmenlik böyle başladı. Şimdi ise, 2016 liberalist darbesiyle, genişletilen özel eğitim alanına öğretmenler sürüler halinde kaçırtılıyor. Ben şahsen 1985’te istifaya zorlandım ve bir özel anaokulunda iş bulabildim, on yıl sonra 1995’de çok çetin koşullarda Devlet okuluna dönebildim, ki, o zaman “kamuda çalışamaz” ibaresi yoktu, şimdi ise daha mahkemeye bile çıkartılmadan alınlarına böyle bir damga basılıyor.
Öğrenciliğinde bir tas sıcak çorba için türban takan yoksul kızımız, tayin olmak için AKP’ye gidip üye olanlar, şimdi ne olacak? Yıllarca iş bulamayacaklar.
Gençlerimiz çok vahşi liberal tuzaklara düşürüldü. Asıl şimdi devlete küstürüldüler.
Liberalize edilmiş Türk devletinin felsefesini halka nasıl anlatacaklar, anayasa referandumuna evet oyu vermeleri için bu kandırmaya da ihtiyaçları var. Onu öğretmeye sıra geldi, “kuantum sohbeti” maskesiyle ev ev dolaşıyorlar.
Bakınız, evlerde komünist propaganda yapamazsınız, sosyal devletimizin neden ve nasıl yıkıldığını hiç konuşamazsınız, ama liberalist propagandanın hiçbir mahzuru yoktur, yeni abileriniz ablalarınız var, gelip kapınızı çalacaklar.

Ey halkım! Sosyal Türk Devletiniz liberalist darbeyle yıkıldı. Şimdi liberalist yeni anayasanız geliyor. Sayın Meclis Başkanınız İ. Kahraman sizden “evet” oyu isteyecek. Kandırılmaya hazır olun. Devletin tanımından “sosyal” kelimesi çıkartılacak, yerine “T.C. devleti liberal ekonomiye bağlı bir hukuk devletidir” tanımı gelecek, devlet memurluğu diye güvenceli bir iş olanağınız kalmayacak.
Sayın Kahraman 2. kez Anayasayı ortadan kaldırma suçu işliyor. Çünkü 15 Temmuz liberalist darbeye yaslanarak Meclis kararı gerektiren konularda KHK’ler çıkartılıyor.
İlk icraatı Sosyal Devleti ortadan kaldırmak olan bir liberalist darbe o gece gerçekleşseydi o yönetim başka nasıl olurdu?

Yoksa o darbe bir asimetrik savaş, bir kanlı algı operasyonu muydu?

===================================

Dostlar,

Teşekkürler değerli öğretmenimiz Sn. Mahiye Morgül’e
(Ufak tefek maddi yanlışları metin içinde düzelttik..)

Yazının sonundaki soru çooook önemlidir :

  • Yoksa o darbe bir asimetrik savaş, bir kanlı algı operasyonu muydu?

Biz de ilk günlerden başlayarak benzer kaygıyı yazdık web sitemizde..

15 Temmuz Darbe girişiminin iktidar tarafından haber alın(a)maması neredeyse olanaksız..

Önlem alındı ve birkaç saatliğine “action” izni verildi sonrasında muazzam “re-action” için.

Bu risk göze alınmasaydı, bu siyasal kumar oynanmasaydı AKP birkaç OHAL Kararnamesi ile dev adımlarla eriştiği 2023 mevzilerine-hedeflerine kaç onyılda ulaşabilirdi ya da hiç ulaşamaz mıydı?? Bu sorunun yanıtı,

15 Temmuz darbe girişiminin / senaryosunun karanlık yüzünü aydınlatmada kritik işlevdedir..

Lütfen okur ve okutur musunuz??

AKP – RTE, OHAL, 15 Temmuz Darbe Girişimi ve 2023 Hedefleri 
www.ahmetsaltik.net manşetinde yayımlandı 21.07.2016

Anlı Şanlı 15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi 
http://ahmetsaltik.net/2016/07/23/anli-sanli-15-temmuz-2016-darbe-girisimi/ 23.07.20163

OHAL Kararnamesi ile Hukuk Devletinin Kalıntıları da Süpürüldü .. Ya Bundan Sonra ??http://ahmetsaltik.net/2016/07/31/4-ohal-kararnamesi-ile-hukuk-devletinin-kalintilari-da-supuruldu-ya-bundan-sonra/ 31.07.2016

OHALKararnamelerinin Anayasa Yargısına Taşınması 
www.ahmetsaltik.net manşetinde yayımlandı 03.08.2016

OHAL Kararnameleri ile Fiili Sivil Darbe
http://ahmetsaltik.net/2016/09/04/672-673-ve-674-sayili-yeni-khkler-ne-getiriyor/ 04.09.2016

Sevgi, saygı ve derin kaygı ile.
28 Eylül 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com