TBMM Başkanı Kahraman, yeni anayasaya ilişkin yaptığı konuşmada: “Laiklik bir kere yeni anayasada olmamalıdır.” (…) “Dünyada üç anayasada laiklik var. Fransa, İrlanda, Türkiye. Tarifi de yok. Böyle bir şey olmamalı. (…) Dindar bir anayasa olmalı.” Önce yanlışı düzeltelim: anayasalarında laikliği kabul eden ülkeler arasında Japonya, Meksika ve Portekiz`de bulunmaktadır. Ayrıca anayasalarında laiklik kelimesi bulunmadığı halde laiklik hukukuna göre yönetilen ülkeler vardır, örneğin ABD, Hindistan, Avustralya, Endonezya gibi.
Bir gerçeğin önemle bilinmesi gerekir. Laiklik, sekülarizm anlayışı ve uygulaması, Hıristiyanlık dinine inanan batılı ülkelerde o denli özümsenmiştir ki, bunun anayasada yer almasına gerek görülmemiştir. Nüfusun büyük çoğunluğunu Hıristiyan inançlı insanların oluşturduğu günümüz 27
(AS: Güney Kıbrıs ile 28 oldu!) Avrupa Birliği ülkesinin hiçbirinde, ABD ve bu inanca sahip diğer ülkeler de dahil, siyasi partiler hiçbir zaman, devleti dini inançlara göre biçimlendirme isteminde bulunmazlar. Bu süreç bu ülkelerde çoktan tamamen kapanmıştır. O kadar ki ismi “Hıristiyan Partisi” olanlar bile, hiç bir zaman anayasayı dini inanca göre değiştirmek ve devletin şeklini dine göre dizayn etme istemleri bulunmamaktadır. Bunun en açık örneği Almanya`dır. Şansölye Merkeli’in partisinin ismi “Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi”, yine Bavyera eyaletindeki kardeş partileri de “Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi” ismiyle kurulmuşlardır. Bunlar hiçbir zaman anayasayı ve devleti Hıristiyanlık dinine referans verme veya değiştirme isteminde bulunmamışlardır.
Oysa halkın çoğunluğu Müslüman olan ülkelerde bu durum tamamen farklıdır. Çok sayıda örneğiyle görüleceği gibi bu ülkelerde, siyasi partiler ve iktidarlar, çoğunlukla anayasalarını ve devlet yapılarını, İslam dinine endeksli duruma getirmişlerdir. Nüfusunun büyük bölümü Müslüman olan ya da resmi dini İslamiyet olan ülkelerin sayısı 63’tür. Türkiye dışında bu ülkelerden kaçında veya hangisinde demokrasi vardır diye sorulduğunda yanıtımız ne olabilir acaba? 63 ülke arasında Türkiye ve Azerbaycan anayasalarında laiklik ilkesi bulunmaktadır. Tüm eleştirilerimize ve noksanlarına karşın demokrasisi büyük ölçüde işlemekte olan ülke Türkiye’dir. 24 yıl önce bağımsızlığına kavuşan Azerbaycan`da da demokrasi yönünde önemli gelişmeler vardır.
KAHRAMAN, TBMM BAŞKANLIĞI’NA LAYIK OLMADIĞINI KANITLADI
TBMM başkanlığına layık olmadığını bu açıklamasıyla kanıtlamış olan Kahraman derhal istifa etmelidir, kendiliğinden etmiyorsa buna ısrarla zorlanmalıdır! Türkiye’nin ve demokrasinin çimentosu olan laikliği anayasadan çıkarmak ve “dindar bir anayasa” yapılmasını istemek, başkanlık görevini tarafsız yürütmek zorunda olan ve anayasaya bağlılık yemini etmiş birisine, derhal istifa etmeyi zorunlu kılar. “Dindar anayasası” olan onlarca ülkenin günümüzde ne durumda olduğunu görüyoruz ve biliyoruz. Ancak Kahraman’ın amacı bununla da sınırlı değildir. Anayasanın ikinci maddesinde yer alan laiklik ilkesiyle birlikte, değiştirilemez olan 1. ve 3. maddelerinin de bu ilişkide ele alınacağı ve değiştirilmek istendiği, yetkin kişiler tarafından dile getirilmektedir.
ANAYASALARDA ‘DEĞİŞMEZ MADDELER’ GÜVENCESİ BULUNUR
Bilindiği gibi, Anayasanın değişmez bu maddelerinde yer alan “Türk”, “Türk dili” kavramları da, “etnisiteye referans gösterdiği” iddiasıyla, anayasadan çıkartılmak istenmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ana unsuru olan Türk ulusunun ismi ve resmi dili, böylece anayasadan silinmek istenmektedir. Anayasanın ikinci maddesinde: “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.” denilmektedir. Kahraman ve onun gibi düşünenleri aynı şekilde rahatsız eden Atatürk isminin de bu maddede yer almasıdır. Tarih dersi kitaplarından bile Atatürk`ü çıkarmak isteyen nankör ve kendi tarihiyle kavgalı bu zihniyet, Türk, Türk Dili, Laiklik ve Atatürk`ü anayasanın değişmez bu maddelerinden çıkarmak istemektedir. Oysa birçok ülke anayasalarında, devletin temel biçimini ve felsefesini koruyan, değişmez ve hatta değiştirilmesi bile teklif edilemeyen maddeler bulunmaktadır.
Erdoğan Başbakan olarak 2011 yılında Kahire’deki Tahrir Meydanı’nda yaptığı konuşmada: “Türkiye’de anayasa laikliği, devletin her dine eşit mesafede olması olarak tanımlar. Laiklik kesinlikle ateizm değildir. (…) Laik bir rejimde insanların dindar olma ya da olmama özgürlüğü vardır.” diyerek, laikliğin gereği ve tanımına ilişkin son derece önemli bir açıklama yapmıştı. Cumhurbaşkanı Meclis başkanının bu görüşüne ilişkin yaptığı açıklamada, Mısır’da laikliğe ilişkin söylediklerinin altını çizerek, AKP’nin parti programında da laikliğe bağlı kalındığına vurgu yaptı. Erdoğan, günümüze değin birçok konuda söylediklerinin aksini yaptığından, bu konuda nedenli samimi olunduğunu zaman gösterecektir.
Laiklik, özellikle İslam dinine sahip olan farklı dini inançtaki toplumları, eşit vatandaşlık anlayışıyla bir arada tutan gerçekten de vazgeçilemez bir çimento görevi yapmaktadır. Türk halkının önemli bir kesimini oluşturan Alevi inançlı insanlarımızın, kendilerine dini inançları konusunda eşit davranılmadığı ve haksızlıklar yapıldığı halde, asla ayrılıkçı bir eğilime ve çabaya girmemelerinin asıl nedeni, laikliğe duyulan güvenden kaynaklanmaktadır. Laiklik çimentosunu yok etmek isteyenler, Türkiye`nin temeline dinamit koymayı amaçlamaktadırlar. Bu tehlikeye karşı tüm yurtseverler direnmelidirler.
====================================
Dostlar,
Teşekkürler Sayın Prof. Hakkı Keskin…
TBMM Başkanlığı koltuğunu işgal eden zat, daha temel kavramları yerli yerinde kullanamıyor! Her şey bir yana, ‘DİNDAR ANAYASA’ kavramı kullanıyor. Dindar olma / olmama insanlara özgü bir niteliktir. İnsanlar bir dine katılabilir ya da katılmaz. Devletler soyut birer siyasalbilim olgusudur ve dindar olup olmamaları söz konusu edilemez..
İsmail Kahraman ve şürekası, Avrupa’da 1648 Westpahalia Barışı ile gerçekleşen seküler devlet düzeni ile laik yurttaş gerçeğinden en az 400 yıl daha geri ve gericidirler.. Tarihin acımasız gerçeğinin tokadını yemeye mahkumdurlar..
Sevgi ve saygı ile.
30 Nisan 2016, Tekirdağ
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com