Etiket arşivi: CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler

Birgül Ayman Güler : CHP Cemaat’e kalkan olmaktan uzak durmalı

 

Birgül Ayman Güler: CHP, Cemaat’e kalkan olmaktan uzak durmalı

portresi.milletvekilijpg

CHP parti yönetimi, CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler’i, “CHP’nin çatısı akmaya başlamıştır. 30 Mart’ta Cemaatle ittifak yaptık” sözleri nedeniyle disipline sevk etmeyi değerlendirirken, Güler’den yazılı açıklama geldi. Güler, haberde çarpıtma olmadığını, sözlerinin arkasında durduğunu söyledi.

Elif Demirci / İzzmir(DHA)
CHP Merkez Yönetim Kurulu’nun partiye yönelik sert eleştirileri nedeniyle disipline göndermeyi tartıştığı CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler, yazılı açıklama yaparak, sözlerini savundu. Güler açıklamasında, “14 Aralık 2014 günü Kastamonu’da
Cumhuriyetçi Güç Birliği’nin düzenlediği ve üç saat süren konferansta yaptığım konuşma, konferansı izleyen basın mensupları tarafından, kendilerinin seçtikleri bir tema üzerinden haberleştirilmiştir. Söz konusu haber, konferansımın sunuş konuşmasından değil, soru-yanıt bölümünden sözlerle ilgilidir. Konuşmanın kapsamı farklı olmakla birlikte,
haberde çarpıtma yoktur. Sözlerim yeni olmadığı gibi, AKP kaynaklarının ileri sürdüğü üzere bir itiraf da değildir. Türk siyasal yaşamında cemaat sorunu, yaklaşık on yıldan
bu yana önemli bir başlıktır. Hem bu gerçeği hem de CHP’nin bu yapıyla hiçbir işbirliği
ve ittifaka giremeyeceği görüşümü, daha önce Parti Meclisi’nde ve çeşitli yazı ile konuşmalarımda dile getirmiştim” dedi.

‘CEMAAT İKTİDARIN SUÇ ORTAĞI’

CHP İzmir Milletvekili Güler, cemaatin iktidarın suç ortağı olduğunu ileri sürerek,
sözlerini şöyle sürdürdü:

“30 Mart 2014 yerel seçim sürecinde bazı il başkanlarının basına yaptıkları cemaati övücü açıklamalar, bu kesimden gösterilen yerel yönetim adayları, cemaat mensubu savcıları ‘yıllarca devlete hizmet etmiş değerli memurlar’ olarak aklayan açıklamalar kamuoyunun bilgisi dahilindedir. Günümüzde cemaate dönük operasyonları hukuk ve basın özgürlüğü ihlali olarak görmek de, seçim sürecinde bu kesime yönelik sıcak bakışın halen geçerli olduğunu göstermektedir. Cemaat yapısı AKP iktidarının muhalifi değil suç ortağıdır. Şimdi kavga eden eski ortakların iki tarafı da, işlenen suçlardan aynı derecede ve birlikte sorumludur. Bunlardan birinin ya da diğerinin tarafımızdan aklanması ve korunup kollanması düşünülemez.”

‘CHP CEMAATE KALKAN OLMAKTAN UZAK DURMALI’

CHP İzmir Milletvekili Güler, “CHP cemaat yapılanmasına kalkan olmaktan uzak durmalı” diyerek şöyle devam etti:

“Son on yıldan bu yana;

– her türlü hukuk ve basın ilkeleri ihlallerinin teknik, operasyonel sorumlusu olan bu çevre, – gizli dinleme, izleme, kaset, tape servis etme,
– sahte delil yaratma,
*-sahte bilirkişilik kurma,
– savunma hakkını ortadan kaldırma

gibi işleri nedeniyle hukuk önünde hesap vermelidir. Bunu sağlamak, siyasal iktidarın sorumluluğu ve görevidir. CHP olarak bize düşen ise, on yıllık hak ve can kayıplarına
neden olanların, suçlarının hesabını kesintiye uğramadan ve hukuka uygun biçimde vermelerini sağlamak, aynı zamanda bu suçların siyasal sorumlusu olan AKP iktidarından siyasal ve hukuksal olarak hesap sormaktır.

Sözlerimin, iktidara giden yolun taktik değil ilkesel politikadan geçtiğini ve
CHP’nin cemaat yapılanmasına kalkan olmaktan uzak durması gerektiğini
bir kez daha ilandan ibaret olduğunu kamuoyuna saygılarımla duyururum.”

=============================================

Dostlar,

CHP İzmir Milletvekili Sayın Prof. Dr. Birgül Ayman Güler’in yukarıda aktardığımız görüşlerini aynen paylaşıyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
16 Aralık 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

EKMEL BEY’e İMZA VERMEYEN 21 CHP MİLLETVEKİLİ..


EKMEL BEY’e İMZA VERMEYEN 21 CHP MİLLETVEKİLİ..

Dostlar,

Bu 21 sayın CHP milletvekilini saygı ile selamlıyoruz..

03 Temmuz 2014, saat 17:00’ye dek;
– ya Emine Ülker Tarhanı‘ı
– Ya içlerinden birini
– Ya da TBMM dışından bir Cumhuriyetçi aydınlık yurttaşı
12. Cumhurbaşkanı adayı olarak belirlemeye ve
TBMM Başkanlığı’na sunmaya çağırıyoruz.

Şu kritik tarihsel kesitte Türkiye için en iyisini yapacaklarını düşünüyor, umuyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
2.7.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=============================================

EKMEL BEY’e İMZA VERMEYEN 21 CHP MİLLETVEKİLİ..

İşte Ekmel Bey'e oy vermeyen 21 CHP'li vekil

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP ve MHP’nin “Çatı” adayı Ekmeleddin İhsanoğlu‘na 21 CHP’li vekil imza vermedi

İlk turu 10 Ağustos 2014 günü yapılacak olan Cumhurbaşkanı seçimleri için
resmi başvurular bugün Meclis’te başladı. Meclis Başkanı Cemi Çiçek‘e sunulan imzalarda CHP’den toplam 111 imza toplandığı bildirildi. Bu sonuç ile toplamda
2’si bağımsız 131 kişi bulunan CHP grubunda 21 kişinin Ekmeleddin İhsanoğlu’na
imza vermediği ortaya çıktı.


Öte yandan Anayasa Profesörü ve CHP Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum‘un Ulusal Kanal ekranlarında açıkladığı Cumhurbaşkanı adayı Emine Ülker Tarhan lehine toplanan imzalar 6’ya ulaştı. Tarhan lehine imza verenler arasında;

CHP Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum,
CHP Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz,
CHP Adana Milletvekili Ümit Özgümüş,
CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler ve
CHP İstanbul Milletvekili Nur Serter yer alıyor.

Ekmeleddin İhsanoğlu’na imza vermeyen 21 CHP’li vekilin isim listesi şöyle;

Adana Milletvekili Ümit Özgümüş,
Ankara Milletvekilleri Milletvekili Gökhan Günaydın,
Aylin Nazlıaka ve Emine Ülker Tarhan
Antalya Milletvekilleri Deniz BaykalArif BulutYıldıray Sapan ve Osman Kaptan
Aydın Milletvekili Lütfi Baydar, 
Denizli Milletvekilleri Adnan Keskin ve İlhan Cihaner
Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum
Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner
İstanbul Milletvekilleri Nur Serter ve Oktay Ekşi, 
İzmir Milletvekilleri Birgül Ayman Güler ve Güldal Mumcu,
Kayseri Milletvekili Şevki Kulkuloğlu, 
Mersin Milletvekili İsa Gök,
Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz 
ve Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün.

Bayrak Geçit Töreninde Oturan Bergama Savcısı Hasan Yüksel!

Dostlar,

Gün geçmiyor ki, ülkemizin en temel değerlerine saygı kusuru, açık saygısızlık edilmesin hatta ayaklar altına alınmasın..

Bu talihsiz gidişten hiç kuşku yok ki AKP iktidarı net olarak sorumludur.

Son olarak, Dünyanın, yenilen düşmanlarımızın bile büyük saygı ile karşıladığı
30 Ağustos Zaferimizin anma töreninde Bergama’da çoook acı bir olay yaşandı..

  • Bergama Cumhuriyet Başsavcısı Hasan Yüksel, -basından öğrendiğimize göre- Bayrak geçit töreninde herkes ayağa kalktığı halde kendisi kalkmamıştır!

Böyle bir davranışın özürü olamaz.
“Savcı” Hasan Yüksel denen kişi, derhal bir açıklama yapmak ve kabul edilebilir bir gerekçesi varsa kamuoyunun bilgisine sunarak açık ve içten bir özür dilemek yükümündedir.

Ülkesinin bayrağına saygılı olmak, yurttaşlık yükümlülüğünün en başında gelir.
Dünya görüşünüz ne olursa olsun, nüfus cüzdanını, pasaportunu taşıdığınız ülkeye öncelikle SADAKAT borcunuz vardır. Sadakat, askerlik ve vergi 3 temel yükümdür.

Hele kamu görevlisi iseniz, bu sorumluluk ve yükümlülük “mutlak” dereceye ulaşır.
Bay Hasan Yüksel’in böylesi bir özgürlüğü yoktur.

Öncelikle -çooook haklı bir özürü yoksa- (kaldı ki, ayağa kalkmasına engel bir sağlık sorunu varsa törene vekilini yollar.. dalgınlığına geldi denebilir mi?
Biz bir özür bulamıyoruz!?..)

  • Bay Yüksel derhal kamu görevini bırakmalıdır.

İkinci olarak, hangi ülkenin bayrağına saygı gösterebilecekse o ülkenin yurttaşı olmak için Türk vatandaşlığından ayrılarak oraya başvuru yapmalıdır.

Hiçbir ülkenin bayrağı için ayağa kalkmak istemiyorsa “haymatlos” luk (Vatansızlık) rütbesini seçebilir.

*****

Olayın yenilir yutulur yanı yoktur.

  • Adalet Bakanlığı ve HSYK derhal soruşturma başlatmalı
    ve tedbiren, olayın vahim oluşu bakımından
    Bergama C. Başsavcısı Bay Hasan Yüksel hemen görevinden alınmalıdır.

Devlet memurluğuna girerken ettiği sadakat yemini dışına çıktığından,
kamu görevinden uzaklaştırılmalı ve ilgili mevzuat uyarınca hakkında
ceza koğuşturması ve idari soruşturma yapılmalıdır.

Dahası; Vatandaşlık yasası, Türk Ceza Yasası vd. elveriyorsa
yurttaşlıktan çıkarılmalıdır!

Muhalefet konuyu mutlaka TBMM’ye taşımalıdır ve bu zat mutlaka,
hak ettiği yasal yaptırımla en ağır biçimde karşılaşmalıdır.

Bay Hasan Yüksel, insanlığın utanç tarihine geçecek çok ağır bir eylemin
bilinçli (taammüden) sahibidir.

Al bayrağımız için kanlarını döken, gözlerini kırpmadan canlarını veren şehitlerimizin aziz ruhları acı içindedir, muazzeptirler ve Bay Yüksel’in geçmişiyle geleceğiyle
kendisi de ailesi de utanca boğulmuşlardır. Şehitlerimizin bu derin ve ölçüsüz
manevi acısı, Bay Yüksel’in vicdanını asla rahat bırakmayacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti, Bay Yüksel gibileri tepeleye tepeleye kurulmuştur ve
yoluna sonsuza dek devam edecektir; Atatürk‘ün kesin buyruğu ve şaşmaz öngörüsü gereği “ilelebet payidar” kalacaktır!

Bütün nefretimizle bu talihsiz kişiyi ve eylemini kınıyor, lanetliyoruz!
O’nun bu cesareti bulmasını sağlayan kurumları, kişileri ve tüm sorumluları da!

TBB’nin (Türkiye Barolar Birliği) sıkı bir dosya ile ilgili hakkında suç duyurusunda bulunmasını diliyoruz.

Biz de T.C. Yurttaşı olarak, derin bir biçimde incinmiş olarak, bu kişi hakkında
HSYK ve Adalet Bakanlığı’na, bu yazımızla suç duyurusunda bulunuyoruz
ve gerekli yasal işlemlerin eksiksiz olarak hızla uygulanmasını istiyoruz.

Hukukçu olmadığımız için ilgili mevzuat kuarallarını tam olarak bilmiyoruz ama suç duyurusunda bulınduğumuz 2 kurumun ilgili pozitif normları res’en araştırarak uygulamasını istiyoruz.

Atalar, “Her şeyde bir hayır vardır.. “ demişler.
Bu vahim olay da ülkemizde ve ulusumuzda ciddi bir uyanış için önemli bir gerekçe olur dileyelim..

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 2.9.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=======================================

Bayrak Geçit Töreninde Oturan İzmir – Bergama Savcısı Hasan Yüksel!  

Herkes ayağa kalktı ama savcı oturdu!

Oturan_Savci_Hasan_Yuksel_.30.8.13_Bergama

CHP İzmir Milletvekili
Prof. Birgül Ayman Güler
,
İzmir Bergama’daki 30 Ağustos törenlerinde resmi geçit sırasında ayağa kalkmayan Bergama Cumhuriyet Savcısı Hasan Yüksel‘e tepki göstererek,
  • ‘Ülkesinin bayrağına saygısı olmayan bu kişi,
    nasıl cumhuriyet savcılığı görevi yapabilir?’
    diye sordu.

Savcının, Türk Bayrağı taşıyan grubun protokolün önünden geçişi sırasında koltuğundan kalkmadığını anımsatarak, memleketi Bergama’da yaşanan
bu talihsiz olayı, bütün Bergamalılar gibi kendisinin de şiddetle kınadığını vurguladı.

Olayın geçiştirilmeden soruşturulması ve gerekli işlemlerin yapılması için sorumluluğun Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’yla Adalet Bakanı’nda olduğuna dikkat çekti.

Güler, yaptığı yazılı açıklamada şu görüşlere yer verdi:

“Türk Ulusu’nun dirilişinin, vatanın düşman işgalinden kurtuluşunun 91. yıldönümünü gurur ve coşkuyla kutladık. 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda hepimiz coşku ve birlik içinde bağımsızlığımızın sancağına ve kurtuluşun önderi Mustafa Kemal Atatürk’le silah arkadaşlarına saygı ve şükranlarımızı sunmanın onurunu yaşadık. Maalesef memleketim Bergama’da düzenlenen 30 Ağustos töreninde, tüm protokol halkla birlikte bayrağımızın geçişini ayakta selamlarken, cumhuriyetin savcısı unvanı taşıyan kişi, oturduğu yerden kalkmamıştır. Bu saygısızlık herkesi şaşkına çevirmiş, Bergamalıları ve tüm kamuoyunu büyük bir üzüntüye sevk etmiştir. Cumhuriyeti korumak, kollamak ve yüceltmekle görevli bir kamu görevlisinin, egemenlik ve bağımsızlığımızın simgesi olan bayrağımıza karşı bu sergilediği bu saygısızlığı
kabul etmek ya da görmezden gelmek söz konusu olamaz. Meslek unvanının başında “Cumhuriyet” olan böyle bir kişinin ‘cumhuriyet savcılığı’ görevinin gerektirdiği sorumluluğu taşıyamadığı açıktır. Ülkesinin bayrağına, Cumhuriyet’e saygısı olmayan biri, nasıl ‘Cumhuriyet Savcısı’ olabilir? Bu savcının devlet ve kamu adına düzenlemesi gereken iddianame ve fezlekelerin nasıl bir geçerliği olabilir?”
(Cumhuriyet portalı, 2.9.13)

Mursi’yi destekleyelim, yoksa bize ‘darbeci’ derler!


Mursi’yi destekleyelim, yoksa bize ‘darbeci’ derler!

portresi.milletvekilijpg

Birgül Ayman Güler:
CHP İzmir Milletvekili

“Algı her şeydir” düsturunun yaydığı zehri söküp atmalıyız.
Biz, iktidar ve egemenliklerini algı ve yalan üzerine yükseltenlerin yöntemlerini kullanarak onlarla mücadele edemeyiz.
“Gerçek her şeydir”; herkesi gerçeğe davet etmeliyiz. 

TBMM İnsan Hakları Komisyonu, 4 Temmuz 2013 günü bir bildiri yayımladı.
Bildiriye dört siyasal parti grubunun temsilcileri topluca onay verdi. Böylece TBMM ve Türkiye, adeta bir dış sorunda ulusal tepki sergiler gibi tüm partilerin ortak çelik irade oluşturduklarını ilan etti.Bildiride şu deniyordu:

“Mısır’da iktidarın yetkileri askeri darbe ile gasp edilmiştir;

askeri darbe Kabul edilemez; iktidar derhal halka geri verilmelidir.”Açık sözcüklerle ifade edilirse, söylenen şuydu:

Müslüman Kardeşler’in iktidarı olan Mursi yönetimi
yeniden iş başına getirilmelidir.
Bunun gerekçesi “Çünkü askeri darbe ile gönderildi.” biçiminde belirlenmişti.
Ve imzacılar yalnızca Türkiye’yi değil tüm dünyayı böylesi girişimlere açıkça tavır almaya çağırıyorlardı.SORUN AKP ZİHNİYETİNE TESLİMİYETTİR

Böyle bir bildiride CHP nasıl bir örgütsel kararla yer almış olabilir?
Bu tavır CHP Meclis Grubu’nda ve Parti Meclisi’nde kararlaştırılmamıştır.
Diğer yetkili organlardan da böyle bir karar duyurusu yapılmamıştır. Parti karar mekanizmaları bakımından tavır belirleme konusunu şimdilik bir yana bırakalım.Bildiriyi imzalayanlar, aynı zamanda AKP’nin bizim vergilerimizden 2 milyar dolar bağışladığı Müslüman Kardeşler hareketini desteklemiş; Türkiye – Mısır ile ilişkilerini Mısır’a değil de bu ülkedeki bir siyasal harekete bağlamış oluyordu. Bu hareket Mısır halkının yalnızca % 25’ine seslenebilen; iktidar fırsatı bulduğunda halkın büyük bölümü tarafından onaylanmayıp reddedilmiş; kendisi de ordu ve ABD desteğiyle yol almış bir hareketti. Öte yandan bu hareketin ideolojik konumu ve siyasal değerleri,
CHP tarafından asla kabul edilemeyecek türdendi.

Peki, CHP için böyle bir tavra esas olan düşünce nasıl bir akıl yürütmenin ürünü olabilir?

Komisyon’da sergilenen bu tavrın zihinsel temeli şudur:

“Mısır’da Mursi yönetiminin düşürülmesi konusunda ihtiyatlı olmakta yarar vardır.
Ancak Türkiye’deki koşullar bakımından darbeye karşı çıkma noktasında durmak doğrudur. Dolayısıyla bu tavır doğrudur.”

Yani CHP, kendi ülkesi dışında bir ülkenin sorununa Türkiye problemleri açısından bakmaya itilmiştir. Ama Türkiye problemlerine de AKP zihniyeti ve politikasına
teslim olarak yaklaşmak durumuna düşürülmüştür.

ÇÖZÜM İDEOLOJİK HEGEMONYAYI KIRMAKTAN GEÇER

Mısır’da Mursi sorunu ve bu soruna ilişkin zihinsel harita, ülkemizde
hem akademik hem siyasal sol düşüncenin nasıl bir “ideolojik hegemonya”
altında ezildiğini gösteren sonuncu açık örnek olmuştur.

Mursi yönetimi Müslüman Kardeşler Hareketi’dir; bu hareket Türkiye’de AKP iktidarının müttefikidir. AKP, bu kararla müttefikini korumaktadır. Korumasını doğrudan değil,
uzun zamandır elinde demirden sopaya çevirdiği “darbeci” suçlamasından yararlanarak dolaylı yoldan gerçekleştirmektedir. Balyoz, Ergenekon, Askere Casusluk, vb…
düzmece davalara temel oluşturduğu bu sopayla karşısındaki muhalefeti
adeta teslim almıştır.

“Darbeci” yaftası yapıştırılmasından duyulan korku,
muhalefeti AKP’nin zihin haritası içinde eritmektedir.

AKP’nin yaptığı açık ve basittir. Kendisi için tehdit saydığı her şeyi “ırkçılık”, “Türkçülük”, “Alevicilik”, “dinsizlik”, “din düşmanlığı” ve “darbecilik” kalıplarına dökmüştür. Sözlerini iki kaynağa dayandırarak ağır bir ideolojik hegemonya ile
yol almaktadır.

Bu partinin ideolojik kaynaklarından biri Kuranı Kerim’in ayetleri, ikincisi evrensel insan hakları jargonudur. İnsana “artık bu kadarı da ayıp günah” dedirtecek ölçüde
din istismarı yapmaktadır. Muhalefet, AKP’ye karşı her sözünün ya kutsal kitaba ya da evrensel haklar silsilesine çarptığını görünce şiddetli bir korkuyla geri çekilmektedir. “Bunu söylersek bizi “dinsiz”; şunu söylersek “ırkçı”; diğerini savunursak “darbeci” olmakla suçlayacaklar” düşüncesi, muhalefeti AKP düz mantığına teslim etmiştir.

  • Günümüzün acil görevi, AKP’nin ideolojik hegemonyasına
    son vermektir.

“Algı her şeydir” düsturunun yaydığı zehri söküp atmalıyız.
Biz, iktidar ve egemenliklerini algı ve yalan üzerine yükseltenlerin yöntemlerini kullanarak onlarla mücadele edemeyiz.

  • “Gerçek her şeydir”; herkesi gerçeğe davet etmeliyiz.
AKP dinin temsilcisi değil dinin istismarcısıdır.
AKP, evrensel insan hakları ve demokrasi jargonunu “işi bittiği”nde
terk edeceğini kendisi açıklamış olan bu harekettir.“Algı”yı bu gerçeklerle
alaşağı etmeliyiz.

AKP’nin “zihinsel sabit”leri
yle bağları tümüyle koparmalıyız.
Bunu yapabilmenin anahtarı çok basittir:“Kendi dünya görüşümüz”ün sabitlerine odaklanmak.İşte o zaman “gündem belirleme” gücü bizim elimizde olacaktır.

(12 Temmuz 2013, YURT Gazetesi)

Generallerin eşleri yargıç karşısında

Dostlar,

Dehşet verici bir durum..
Bu konuyu sitemizde daha önce “Gülağacı Davası” olarak işlemiştik.

“İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler’den çağrı”
Aşağıdaki erişkeyi tıklayarak bu yazımıza ulaşabilirsiniz.

http://ahmetsaltik.net/izmir-milletvekili-birgul-ayman-gulerden-cagri/

En çok anlayamadığım konu :

Türkiye’de bu tür uygulamaları yapabilecek kindar kuşaklar ne zaman ve nasıl, nerede yetiştirildi?
Cumhuriyete ilişkin ne varsa inanılmaz ve ölçüsüz bir kin ve nefret iklimi Türkiye’nin neresinde varedildi, yaşatıldı?

Bakar kör mü olduk? Neden göremedik bu tehkileli olguyu?

Şimdilerde de Başbakan RT Erdoğan, açık açık “kininizi eksik etmeyin!” demekte hiç sakınca görmeyebiliyor??

Ülkemize yazık oluyor. Kuşaklar boyunca barışı, sevgiyi, kardeşliği kurmada çok ama çok zorlanacağız.

Herkes ama HER – KES önkoşulsuz ŞİDDETİ bırakmalı..

Bu bataktan kurtulmanın ilk adımı, ilk nefesi ve oksijeni bu..

Özellikle kendilerini herkesten çok “Müslüman” görenler..
Müslüman olmayı neredeyse kendi tekellerinde sananlar..

İslam dininin hangi sağlam kaynağında “kin ve nefret” önerilmektedir?

Kuran’da hangi surede, hangi ayette kin ve nefret düzenlenmiştir?

Bana numaralarını söyleyebilir misiniz?

Ama sıkı durun, kaynak gösterecekseniz hemen şu soruyu da soracağım, baştan söyleyeyim :

“İslam dini, bir kin ve nefret dini midir?”

Bu soruya hangi aklı başında Müslüman “evet” diyebilir??

LÜTFEN, ama lütfen bir derin nefes alalım..

Aynaya bakalım ve “Ben ne yapıyorum??” sorusunu artık kendimize soralım..

Bir sorum daha olacak :

Eğer İslami kaynaklar “kin ve nefreti” yasaklıyor ise, bunu yapanlar dinden çıkmıyor mu?
Ya da Müslüman görünen takiyyeciler mi??
Halkı nereye dek kandırmayı sürdürebilirler??

Derin üzüntüyle, kaygıyla.

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 12.9.12 (Tatil için)

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===============================================================

Generallerin eşleri hakim karşısında

Orgeneral Çetin Doğan’ın eşi Nilgül Doğan ve emekli Tümamiral Ali Deniz Kutluk’un eşi İrem Kutluk’un “izinsiz gösteri yürüyüşü yapmak” suçlamasıyla yargılanmasına Silivri 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde başlandı.
(Cumhuriyet portalı, 11.9.12)

Haklarında 1.5-3.5 yıl hapis cezası istenen Nilgün Doğan ve İrem Kutluk, 5 Mayıs 2011 tarihinde Hıdırellez kutlaması için yaptıları “dilek” eyleminin, barışçı olduğunu ifade ederek “Demokratik hakkımızı kullandık, suç işlemedik” dediler. Olay gününe ilişkin kamera kayıtlarının istenilmesine karar verilen dava, 6 Kasım tarihine ertelendi.

Davanın ilk duruşması nedeniyle Nilgül Doğan ve İrem Kutluk’a destek için CHP Milletvekili Birgül Ayman Güler, Cumhuriyet Kadınları, İP Öncü Kadın, Simgesel Eylem Grubu, Vardiya Bizde Platformu temsilcileri ve bazı CHP’li kadınlar Silivri Adliyesi önünde toplandı. Nilgül Doğan ve İrem Kutluk, duruşmaya çağrıldığında destek için gelen grubun alkışları arasında salona girdi.Nilgül Doğan, iddianamedeki “Jandarma aracının önüne geçerek ‘Bekleyeceksiniz. 5 dakika bekleyeceksiniz. Beni de ez. Hiç mi insanlık duygunuz yok. Burada rahat su içiyorsanız onların sayesinde’ gibi sözler sarf ederek geçişi engellediği” şeklindeki suçlamaları reddetti.Nilgül Doğan şöyle konuştu:

“Eşleri babaları tutuklu olanlar masum dileklerini agaca bağladılar. Eylemlerimiz hep barışçıdır. O ağaç da bir tutuklu yakını tarafından getirilmiş. Hatta dilekleri de kendi hazırlamış. Bu bizim de hoşumuza gitti ve basında ilgi gösterdi. Savcıya soruyorum. Toplu olarak yolun karşısına geçmek suç mu? Aradan 1 yıl geçtikten sonra sonra dava açılması normal mi? O grup içinde sadece biz mi varız? Demokratik hakkımızı kullandık. Suç işlemedik beraatimi istiyorum.”

İrem Kutluk

Duruşmada, İrem Kutluk’a olay sırasında çekilen fotoraflarda yanlış teşhis yapıldığını ifade eden hakim, “Kendinizi yuvarlak içine alın” dedi. Duruşma sırasında İrem Kutluk, eşlerinin hukuka aykırı olarak tutuklu yargılandığını belirterek

“Bu durum bazen dayanılmaz bir hal alıyor. Davanın basında yeteri kadar yer almaması nedeniyle Vardiya Bizde Platformu olarak çeşitli faaliyetlerde bulunuyoruz. Vardiya Bizde Platformu, amatör bir grup ve başkanı da yok” dedi. İrem Kutluk savunmasını şöyle sürdürdü:

“Biz kimi zaman balon uçurduk, kimi zaman lokma dağıttık ancak iddianamede belirtildiği gibi yol kapamadık. Yolu kapayan görüntü almaya çalışan basın mensuplarıydı.”

Silivri Ceza İnfaz Kurumları kampusuna TEM ve E-6 karayollarından ulaşımı sağlayan yolu kestiklerinin doğru olmadığını söyleyen Kutluk, “Araç ısrarla üzerimize geldi. Hıdırellez’de gül ağacına dileklerin asılması gibi barışçı bir eylem nasıl dava konusu oldu? Toplu halde yapılan bu eylemde benim lider olduğuma kim nasıl karar verdi? Ayrıca iddianame gül fidanı için ‘çelenk’ denmiş. Bu nasıl oldu anlamadım. İddia haksız ve asılsızdır beraatimi istiyorum.” diye konuştu.

Çaput davası

CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler, Silivri Adliyesi önünde yaptığı açıklamada “Bu davanın adı ‘Çaput Davası’ isterseniz ‘Hızır’ davası.. Hıdırellez’de ‘eşlerimiz vatanseverdir, haksız yere yargılanıyorlar’ diye hisseden sanık eşlerinin bir gül fidanına 5 Mayıs 2011’de dilek bağlamaları nedeniyle açılmış bir davadır” dedi. Güler şöyle devam etti:

“Biz burada destek amacıyla bulunmuyoruz, biz burada protesto amacıyla bulunuyoruz. Hiçbir yargılama sanığı aşıp ailelere uzanamaz. Burada dava ailelere uzandı. Eşler ve çocuklar yargılanmaya başlandı. Roma hukundan beri suçun şahsiliği ilkesi vardır. Biz Roma hukukunun da gerisinde kalmaya başladık. Bunu yani hukuk devleti katliamını, haksız yargılanmayı ve özellikle eşlere uzanan bu tehdidi protesto etmek için buradayız.”

11 Eylül 2012