Etiket arşivi: ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) Raporu

Türkiye Barolar Birliği : Çevrecileri “Düşman” İlan Edenlere Sesleniyoruz..

tbb_logosu
TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ
KENT VE ÇEVRE KOMİSYONU
BASIN AÇIKLAMASI

02.04.2016

SİZİN GELECEK KUŞAKLARIMIZIN YAŞAM HAKKINI
SİZE KARŞIN SAVUNUYORUZ

1. Türkiye’deki çevresel kıyım ve tahribat artık saklanamaz bir gerçektir.
2. Yale Üniversitesi tarafından hazırlanan 2016 yılı Çevresel Performans İndeksi’nde Türkiye, tahribatın en yüksek olduğu ülkelerden biridir.
3. Hal böyleyken; görevi çevreyi korumak olan Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanı;
çevreyi koruma duyarlığı ile davranan ve ÇED raporlarına karşı dava açan vatandaşları, “yatırım düşmanı” ilan etmiştir.
4. Bir ülkenin suyu, havası, toprağı, tüm doğal ve kültürel değerleri o ülkenin zenginliğidir. Başlanacak her maden projesinde, yapılacak her inşaatta, kısacası “yatırım” diye adlandırılan
her işte bu değerlere verilecek zarar mutlaka hesap edilmelidir. Birtakım şirketlerin kısa vadeli kârları uğruna koskoca bir toplumun geleceği karartılamaz.
5. Şunu iyi bilelim; Havasını, suyunu, toprağını kirlettiğimiz, ağaçlarını kestiğimiz, betonlaştırdığımız, altını üstüne getirdiğimiz bir ülke giderek yaşanabilir olmaktan çıkar. Yurttaşlarımıza on yıllarca iş ve istihdam sağlayacak kalıcı yatırımcılar açısından da çekiciliği kalmaz.
6. Anayasa’nın 56. maddesine göre sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamak herkesin hakkıdır. Çevreyi korumak ve kirlenmesini önlemek ise devletin ve vatandaşların ödevidir.
Anayasa’nın 36. maddesindeki hak arama özgürlüğüne dayanarak, dava açan yurttaşlar, onların avukatları, TBB ve Barolarımızın çevre komisyonları işte bu “çevre hakkı ve ödevi”nin gereğini yerine getirmektedirler.
7. Daha dünyaya gelmemiş gelecek kuşaklar adına çevreyi korumak için hiçbir maddi kaygı gütmeden çırpınan bu insanların “düşman” olarak ilan edilmesi, büyük bir haksızlıktır.
8. Çevre hak ve ödevlerini yerine getirenlerin üzerine gazla, copla gidilmesi kabul edilemez.

Sayın Bakan’ın, çevrenin talan edilmesinin önünde kalan tek kısmi engel olan ÇED raporunun etrafından dolanılmasını sağlayacak yasa hazırlıklarını işaret eden açıklaması dehşet vericidir. ÇED raporlarını iptal eden mahkemelere gözdağı anlamına gelecek açıklamalar ve çevre davalarını açan avukatlara uygulanan baskı amaçlı vergi incelemeleri, Anayasa’nın ve
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin çok sayıda maddesini aynı anda ihlal etmektedir.

Buradan çevreyi katletmeye hevesli olanlara ve çevreyi korumak için çabalayanlara
baskı uygulayanlara sesleniyoruz:

  • Türkiye Barolar Birliği, Barolar ve Avukatlar, sizin gelecek kuşaklarınızın da yaşam hakkı için mücadele ediyor. Size karşın!

    TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ KENT ve ÇEVRE KOMİSYONU

    ===========================================

    Dostlar,

    Türkiye Barolar Birliği‘ne bu açıklaması ve duruşu için gerçekten çooook teşekkür borçluyuz.

    Biz de Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesindeki Halk (Toplum) Sağlığı – Koruyucu Hekimlik derslerimizde bu konuları işliyoruz. Çevre ve İnsan Sağlığı, Atıklar ve Zararsızlaştırılması,
    Gıda ve Su Hijyeni, Sağlık Hukuku derslerimizde Anayasanın 56. maddesini özellikle vurguluyoruz..

    Son olarak Cerattepe direnişi, öncesinde ise Sinop Akkuyu ve Mersin Gülnar nükleer güç santralleri ile ilgili olarak yazdığımız yazılarda Anayasa md. 56’daki açık yetki ve ödevi sitemizde açık açık işledik ve CHP Genel Başkanı Sn. Kılıçdaroğlu da bu temaları konuşmalarında kullandı.

    Anayasa’nın 56. maddesine göre sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamak herkesin hakkıdır. Çevreyi korumak ve kirlenmesini önlemek ise devletin ve vatandaşların ödevidir.

    AKP iktidarının kamuoyunun duyarlıklarına özenli ve saygılı olması, demokratik hukuk devletinin vazgeçilmez gereğidir. Çevre Yasası‘na dayalı olarak çıkarılan ve uluslararası
    çevre hukuku gereği olan ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) Raporu hakkında Yönetmelikte değişiklik yaparak etkisiz kılmak gibi girişimleri düşünmek bile hukuka, çevreye, bilime, demokrasiye açık saygı kusurudur.

  • Çevreye sahip çıkanlar asla yatırım düşmanı değiller..
    Ama AKP’nin çevre ve halk düşmanı, sermaye hizmetkarı olduğu apaçık ortaya çıkmıştır..

    Çok yazık, çok…

    Sevgi ve saygı ile.
    04 Nisan 2016, Ankara


    Dr. Ahmet SALTIK
    www.ahmetsaltik.net
    profsaltik@gmail.com

AKP’nin Beton ekonomisi sözleşmelere takılıyor!

AKP’nin Beton ekonomisi
sözleşmelere takılıyor!

Her biri tartışma yaratan

3. Köprü,

3. Havalimanı ve

Kanal İstanbul

gibi “çılgın” projeler Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmeleri ağır biçimde ihlal ediyor.

Yurt Gazetesi, 19 Mayıs 2015
http://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/beton-ekonomisi-sozlesmelere-takiliyor-h88281.html 

Beton ekonomisi sözleşmelere takılıyor

Beton ekonomisi sözleşmelere takılıyor

Her biri tartışma yaratan 3. Köprü, 3. Havalimanı ve Kanal İstanbul gibi “çılgın” projeler Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmeleri ağır biçimde ihlal ediyor.

AKP hükümetinin beton yığınına dönüştürdüğü İstanbul’da

– doğal yaşamı alt üst eden,
– onbinlerce ağacı katleden,
– bitki ve canlı türlerini tehlikeye düşüren projeler

uluslararası sözleşmeleri ihlal ediyor. Türkiye’nin 1970’li yıllardan başlayarak imza attığı Birleşmiş Milletler ve benzeri uluslararası sözleşmeler çevre ve doğal denge konusunda önemli yükümlülükler getiriyor.

Dünyanın ortak mirası, 1972’de imzalanan “Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme” devletlerin sahip oldukları doğal varlıkların yalnızca kendilerine değil
tüm dünyaya ait olduğuna işaret ediyor.

Bu yüzden, dünya kültür ve doğa mirasının önemli bir parçası olan İstanbul’un “çılgın projelerle” tahrip edilmesi Türkiye için önemli uluslararası sıkıntılara yol açacak.

Boğazlar tehdit altında

Çanakkale ve İstanbul boğazları ile Marmara Denizi’nin oluşturduğu “Boğazlar sistemi” dünyada yalnızca kendine özgü özellikler taşıyan iki katmanlı bir su ve akım sistemine sahip. Karadeniz ile Marmara arasında bir kanal daha açılmasını öngören Kanal İstanbul projesi, Boğazlar sistemi için su yapısından, canlı türlerine dek geniş bir alanda ciddi tehdit oluşturuyor. Bu proje için açılacak drenaj kanalları, çevresindeki ekosistemi tehdit ediyor.

Kanal İstanbul salt Marmara Denizi’ni değil pek çok ülkeye kıyısı olan Karadeniz’i de etkiliyor. İstanbul Boğazı, kuşların göçleri sırasında kullandığı üç temel güzergahtan biri.
Boğazda en yaygın görülen türler ise sırasıyla leylek, şahin, küçük orman kartalı, arı şahini, atmaca, karaleylek, yılan kartalı, kara çaylak, saz delicesi ve küçük kartal.

Avrupa Konseyi izliyor

Birleşmiş Milletler dışında Avrupa Konseyi sözleşmeleri de Türkiye’ye çeşitli yükümlülükler getiriyor. Bunlardan “Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi” nesli tehlikeye düşmüş türlerin yaşama ortamlarının korunması amacıyla uluslararası politikalar geliştirilmesini hükmediyor. Türkiye, bu sözleşmenin tarafı olmasına karşın;

– Kanal İstanbul,
– 3’üncü köprü ve
– 3’üncü havalimanı

projeleriyle yaban türlerini ve ortamlarını tehdit ediyor. Geçn yıl bu projeleri inceleyen Hollanda Birdlife Örgütü Genel Müdürü Fred Wouters, Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmeleri hatırlatarak,

  • “Göçmen kuşları zorlu göç yolculukları süresince korumak için çok büyük yatırımlar yapılıyor. Kuşlar korunsun diye ciddi paralar harcanıyor. Bu göç yolu içinde yer alan Türkiye’den göçmen kuşları korumasını, taraf olduğu sözleşmelerin taahhütlerini yerine getirmesini bekliyoruz.” demişti.

İstanbul Boğazı, kuşların göçleri sırasında kullandığı üç temel güzergahdan biri. Boğazda en yaygın görülen türler ise sırasıyla leylek, şahin, küçük orman kartalı, arı şahini, atmaca, karaleylek, yılan kartalı, kara çaylak, saz delicesi ve küçük kartal.

Usulüne uygun olarak imzalanmış uluslararası sözleşmeler İç hukukta
Anayasa’nın hemen altında, yasaların üzerinde bir statüye sahip.
Dolayısıyla yasaların, tıpkı Anayasa gibi uluslar arası sözleşmelere uyması gerekiyor.
(AS: Bu bağlamda Anayasa md. 90 / son fıkranın dikkatle okunması gerekiyor..)

==============================================

Dostlar,

Çevre yıkımı AKP döneminde 12,5 yılda inanılmaz ölçülere vardı..
İmar rantları trilyonları buldu.. Bu fonlar ile çoook “kuşlar” vuruldu..
Çirkin siyaset finanse edildi..
Yandaş Basın yaratıldı ve beslendi, kılıç gibi kullanıldı..
Yoksul kitleler biat kültürü ile köleleştirildi…
İktidar yanlıları karunlar gibi zengin oldular..
*****
AKP iktidarı iç hukuku da uluslararası hukuk da ayaklar altına aldı.
Yırca köylüleri Ege’de direnişleriyle destan yazdılar.
Fakat bu arada 6000 zeytin ağacı kurban edildi..
Nasıl ve ne zaman telafi edilecek??
Yargı kararının kesinleşmesine dek ağaç kesimi yapılmasaydı olmaz mıydı?
Çevre yasasında “kirleten öder”.. yazılıyır.. Haydi ödeyin bakalım bu çevre yıkımını!
Geri getirebilir misiniz binerce zeytin ağacını ve ekonomik üretimini?
Nasıl ve neyle ödeyeceksiniz “kirliliklerinizi” ??

Danıştay’ın köylüler lehine kararı ile şirketin HES inşaatı durduruldu.
Seçim öncesi dönemi nedeniyle AKP çekindi.. Eminiz, dönem uygun olsaydı inşaat yapılırdı..
AK SARAY kaçak değil mi? Danıştay’ın 6. Dairesinin kararı çiğnenerek yapılmadı mı??

Akkuyu Nükleer güç santralı inşaatı ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) raporu
yargıda iken başlatılmadı mı??

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yerel yönetimlerin imar yetkisini gasbettii..
Bütünşehir belediye yasası ile 31 Mart 2014’ten başlayarak 31 ilde köy bırakılmadı,
17 bin dolayında Köyün merasına – otlağına – yaylağına el kondu..
Bu muazzam topraklar büyükşehir belediyelerinin yağma ve talanına açıldı..
Bitip tükenmez bir mali kaynak yaratıldı bu yüzyılın talanı ile..
Köy tüzel kişiliği kaldırıldı, mahallelere dönüştürüldü.
Bu yasa AKP’nin ülkemize belki de en büyük kazıklarından biridir.

*****

12.5 yıllık yıkımın faturası muazzam ölçüde ağırdır..

AKP kadrolarının 8 Haziran 2015 sabahı mutlaka iktidardan uzaklaştırılması gerekiyor.
Ardından da uzun süreli bir onarım – restorasyon programı gerek..
Sorumluların yargılanmasından asla vazgeçmeyerek!

Sevgi ve saygı ile.
20 Mayıs 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

YENİ ÇERNOBİLLER OLMASIN !..

..HASUDER logosu

YENİ  ÇERNOBİLLER OLMASIN !..

Bugün, Çernobil Nükleer Santrali’nin 4 No’lu Biriminde
26 Nisan 1986’da meydana gelen patlamanın 29. yıldönümü.

Rusya’nın batı kesimlerinde, Ukrayna ve Beyaz Rusya’da milyonlarca insanın
yaşamını o günden bugüne temelden etkileyen kazanın üzerinden tam 29 yıl geçti.

  • Kazadan bu yana kazaya bağlı olarak kaç kişinin öldüğü;
    kaç kişinin de kazaya bağlı sağlık sorunları ile boğuştuğu net olarak bilinmiyor.

Çernobil insanlık tarihinin bu en büyük kazası, ilk başta 31 itfaiyecinin ölümüne neden oldu, 1989’a dek yürütülen temizlik çalışmalarında görev alan ve sayıları 600 bini bulan temizlik görevlileri de yüksek radyasyona maruz (AS: sunuk) kaldı; bunun sonucunda bir bölümü yaşamını yitirirken; geri kalanları da bugün yüksek radyasyona bağlı sağlık sorunları ile boğuşuyor.

====================================

Dostlar,

HASUDER (Halk Sağlığı Uzmanları Derneği) bizim Tıp Uzmanlık Derneğimiz.
Doğallıkla biz de üyesiyiz.

HASUDER, Çernobil nükleer faciasının 29. yılı biter ve 30. yıla girerken yukarıdaki
özlü açıklamayı yaptı.. Biz de paylaşalım istiyoruz.

Mersin / Gülnar’da geçtiğimiz günlerde temeli atılan Akkuyu Nükleer Güç Santralı‘nın
ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) Raporu yargı önündedir.

ÇED Raporu (Environmental Impact Assessment) 2872 sayılı Çevre Yasası ve
Anayasa (md. 56) uyarınca zorunludur. Anayasa’nın 56. maddesi (ilk fıkra) çok nettir :

Anayasa madde 56 : “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.
Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin
ve vatandaşların ödevidir…”

Yurttaşlar Anayasal hak ve de ödevlerinin gereği olarak çevreyi koruma – geliştirme davranışı
ve sorumluluğu sergilemiş, Akkuyu Nükleer Güç Santralı ile ilgili ÇED Raporunu
yargıya taşımışlardır. Hukuka saygılı bir idareden elbette yargı kararını beklemesi umulur.
Ancak böyle bir yönetim Türkiye’de var mıdır?

AKP iktidarının davranışı ortadadaır ve hukuka gene meydan okumaktadır.
Yargının ÇED Raporu hakkında vereceği karar neden beklenmemiştir?
Acelenin amacı nedir?
Nükleer Güç Santralı gibi bir konu aceleye getirilebilir mi??

Yargı ÇED Raporunu hukuka uygun bulmazsa ne yapılacaktır?
Akkuyu Nükleer Güç Santralı yapımı o zaman mı durdurulacaktır?
Durdurulacak mıdır? Durdurulursa oluşacak zararın sorumlusu kim olacaktır?

7 Haziran 2015 genel seçimleri öncesi AKP iktidarı uçan kuştan medet ummaktadır.

Seçim propagandası yapacaklardır bu konuyu da kesinlikle.. Göreceğiz..
Bir de bu dev maliyetli ihaleyi (25 milyar dolara ulaşıyor!) iktidarda iken
kendilerinin vermesinde “sayısız yarar” olsa gerektir herhalde??

  • AKP Hükümetini, santral inşaatını, hiç olmazsa yargı kararına dek, 
    açık açık olmasa da örtük olarak yavaşlatmaya – durdurmaya çağırıyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
26 Nisan 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com