Etiket arşivi: Büyük Atatürk’ün YURTTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ..ilkesi

Kahraman Gazi Yılmaz Yiğit’in babası uçmağa vardı!

Kahraman Gazi Yılmaz Yiğit’in babası
uçmağa vardı!

Koray Gürbüz
Aydınlık Gazetesi, 20.3.2017

2 kolunu,
1 bacağını ve
sol gözünü kaybeden Gazi Yılmaz Yiğit’in

sevgili babası Edirne’de hayatını kaybetti. Gülabi Yiğit, Anadolu’nun dört bir yanındaki Şehit ve Gazi babaları gibi fakir, kanaatkâr, vatansever bir adamdı. Bedeni küçücük olsa da yüreği dağlar kadar büyüktü. Edirne’de güvercinler için bardakta buğday satarak geçimini sağlıyordu. Parası yoktu ama gururluydu. Gazi oğlunun, yiğit evladının resimlerini bir madalya gibi
evinin duvarlarına, buğday tezgâhının sağına soluna yapıştırmıştı.

Binlerce Şehit ve Gazi Ailesi gibi o da biricik evladının vatan ve bayrak için

– kollarını,
– bacaklarını
– ve gözünü vermesine

değil ama “ilgisizliğe ve umursamazlığa” isyan ediyordu. Yaşadığı kalp kırıklığından olsa gerek fakir evinin dış camına evladının fotoğrafını asıp şöyle bir not iliştirmişti: “Gazi babası diyor ki: ‘Benim oğlum iki kolunu, bir bacağını verdi; devlet geçmiş olsun demedi, bir yetkili gelmedi!’”

Gazi babasının kalbi kırıktı! Çünkü ilgisizlik yeni değildi. 2014 yılında biricik evladı ve biricik torunu Ankara’da belediye otobüsüyle Bilkent’teki “Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi”ne gitmek için otobüse bindiğinde belediyenin otobüs şoförü Gazi’ye

  • “şerefsiz, hayvan oğlu hayvan, enayi, terbiyesiz, Allah görmüş de iki elini almış işte,
    benim için mi gazi oldun?!”

demişti ama o zaman da hiçbir devlet yetkilisi Gazi’nin ve babasının yanında yer almamıştı…
O dönemde yandaş medya hep bir ağızdan küfürbaz şoförün nasıl masum (!) Gazi’ninse “provokatör olduğunu” anlatıyordu. Otobüsün kamera kayıtlarını kırpıp, biçip Gazi’yi suçlu çıkarmaya çalışıyorlardı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, şoförünü korumak için Gazileri açık açık hedef gösteriyordu yandaşı olan kanallarda. İşte bu yüzden kalbi kırıktı Gülabi Yiğit’in. Aslan parçası oğlunun vatan için ödediği bedel ağır gelmiyordu ama “iftiralar ve küfürler” ağır geliyordu o küçülmüş bedenine.

Gülabi Yiğit artık aramızda değil. Bütün kalp kırıklıklarını ve kahraman oğlu Gazi Yılmaz Yiğit’in dualarını yanına alarak uçmağa vardı. Son görevini yerine getirmek için Gazi evladı ve onun Gazi arkadaşları ile birkaç dost yüz vardı caminin avlusunda. Kendileri gelemeseler de çiçek gönderen ve telefon açan birkaç kişi de zaten Gülabi Amca’yı hayattayken de arayan, halini hatırını soran kişilerdi. Onların dışında cenazesinde devlet büyükleri yoktu, kameralar yoktu, hiçbir gazetede cenazeye dar tek satır da olmadı.

Aslında Gülabi Yiğit’in hayatı, Anadolu’nun dört bir yanında acılarla yaşama tutunmaya çalışan Şehit ve Gazi Ailelerinin neler yaşadığının ve neler yaşayacağının da göstergesi. Haber bültenlerinde birkaç saniyede isimleri okunup geçilen Şehitlerin geride kalan ailelerini bekleyen kader bu… “Yaralandı” denilip önemsenmeyen Gazilerin dramı bu… Ancak hiç bahsedilmese de en büyük yanlış da bu!

Gâvur deyip geçtiğimiz emperyalist Amerikalılar Irak’ta, Afganistan’da masum insanlara kurşun atan askerlerine bile “kahraman” diyorlar! Yaralanmış askerlerini binlerce araçlık konvoylarla evlerine götürüyorlar. Amerikan futbolu maçlarında izne gelen askerlerini tüm stada alkışlatıyorlar. Bizdeyse kınalı kuzular toprağa düşünce birkaç hamasi söz söyleniyor ve sonra her şey unutuluyor.

Ben diyorum ki; “Toprak uğruna ölen varsa vatandır!” diye inanıyorsak o halde toprağa düşenleri de onlarla beraber hayatlarını toprağa gömen ailelerini de yalnız bırakmayın. Gülabi Yiğitlerin kalplerini kırmayın. Şehit ve Gazi Ailelerinin yaptıkları fedakârlığın anlamını bir an olsun düşünün. Emin olun onlar fazla bir şey istemiyorlar. Sadece “ilgi görmek ve saygı duyulmak” istiyorlar.

Mekânın cennet olsun Gülabi Yiğit Amca. Başın sağ olsun Kahraman Gazim Yılmaz Yiğit.
===========================================
Dostlar,

AYDINLIK Gazetesi‘nin değerli yazarlarından Sn. Koray Gürbüz’ün yukarıda aktardığımız yazısını okurken gözyaşlarımızı içimize akıttığımızı saklamayalım..
Birkaç bakımdan :

– Edirne’de ve yoksullarının içinde geçen 16 yılımız olmuştu..
– Babamızı görev şehidi vermiştik..
– Suriye’de AKP-RTE’nin olağanüstü hatalı emperyalist taşeronu uydu politikaları yüzünden boşu boşuna, hiç gerekmediği halde vatan evlatlarını “şehit” veriyorduk ve yüreğimiz
yangın yeriydi..
– Salt El Bab’ı temizlemek için 70’i aşkın aslan parçasını – kınalı kuzuyu kurban ettik yaşamlarının baharında.. Aralarında hiç zengin – politikacı – yüksek bürokrat çocuğu yok!
Hepsi garip, yoksul aileler, yurdum insanları.. Bedelli askerliğe parası olmayanlar..
– Cenaze törenlerinde bildik karagözlüklülerin kahreden timsah gözyaşları, demeçleri.
– Emperyalizmin taşeronu PKK ile açılım – saçılım – Oslo ve Dolmabahçe müzakereleri ve
bu akıl dışı güdümlü politikalar yüzünden boşu boşuna verdiğimiz şehitler, sivil yitiklerimiz..
– Haziran 2015 seçimini yitiren AKP – RTE’nin başlattığı terör ve zorla yineletilen Kasım 2015 seçiminin kazanılmasına dek kurban edilen canlarımız..
– Halen “evet” çıkmazsa bugünleri mumla arayacağımız tehdidini savuran İlnur Çevik nam Cumhurbaşkanı başdanışmanı, Hükümet sözcüsü Başbakan Yrd. Prof. Numan Kurtulmuş.. vd.

Tüm bunlara ek, yaşamı savaş meydanlarında kan – ateş -barut – ölümle geçen eşsiz bir komutanın, Mustafa Kemal Paşa‘nın tokat gibi sözleri :

  • “Bir milletin yaşamı tehlikeye girmedikçe savaş bir cinayettir..”

Türkiye bu kabul edilemez yanlışlarını sürdüremez.. Aklını başına almalıdır.
Büyük ATATÜRK’ün “YURTTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ” ilkesi eksenli dış ve iç politika ilkelerine dönülmelidir. En başta
1. TAM BAĞIMSIZLIK
2. ULUSAL EGEMENLİK olmak üzere..

Sevgi, saygı, acı ve umut ile. 21 Mart 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net   profsaltik@gmail.com

EMPERYALİZMİN MAŞASI IŞİD’in VAHŞET ÖTESİ KATLİAM FOTOLARI ve AKP – RTE’nin Sorumluluğu


EMPERYALİZMİN MAŞASI IŞİD’in VAHŞET ÖTESİ KATLİAM FOTOLARI
ve AKP – RTE’nin Sorumluluğu : NE YAPMALI??


Dostlar
,

Yüreğiniz kaldırır – kaldırmaz, çok acı gerçekle yüzleşmek zorundayız..

IŞİD, emperyalizmin Ortadoğu’da iğrenç emellerine alet etmek üzere yarattığı bir canavar ve şimdilerde hizadan çıkmış durumda.. Elde ettiği denetimsiz güçle
Irak’ta petrol bölgelerine el koyunca, Irak ve Suriye’de hatırı sayılır büyüklükte toprakları
işgal edince, emperyalizm kendi yarattığı canavarı infaz etmek istiyor..
Fakat yine maşa kullanarak..

Türkiye’yi ve TSK’yı ateş ve kan deryasına iterek..

Kendileri havadan bombalama vb. tek 1 askerlerinin canı yanmamak üzere postmodern savaş yöntemleri izlerken; Türkiye’ye dönük mide bulandıran bir şantaj ve tehdit kampanyası ve baskısı yürütüyorlar..

Şimdi gerçekleri apaçık söyleyelim :

1. IŞİD, kökeni El Kaide olan Afganistan’ın derinliklerinde yeşertilen ve Rusya’ya karşı kullanılan, SSCB’yi güneyden İslami – yeşil kuşakla çevirmeyi amaçlayan
sözde ILIMLI İSLAM – YEŞİL KUŞAK projesi
nin silahlı gücüdür. Bu amaçla yıllarca başta ABD olmak üzere kullanılmıştır. Irak’ın 1. işgalinden sonra (1991) -emperyalistler buna “Koalisyon Güçlerinin 1. Körfez Savaşı” diyerek bilgi kirliliği (dezenformasyon) hedefli retorik propaganda yapıyorlar- El Kaide ve türevlerinin İslami – Dinci duyarlıklarının ağır basması, SSCB’nin dağılmış olması (21 Aralık 1991), anti-komünist motivasyon kaynağının ortadan kalkması gibi nedenlerle Afganistan’ın derinliklerinde hatta başkent Kabil’de bile dönüp “sahiplerini ısırmaya” (!) başlamışlardır.

“Stratejik müttefik” (!) Türkiye imdada yetiş(tiril)miş ve El Kaide,
Afganistan’a yollanan TSK Görev Gücü‘nün çok önemli katkılarıyla dizginlenmiştir. Etkisizleştirilmesi ise ancak 11 Eylül 2001 NewYork’ta Dünya Ticaret Merkezi’nin
İkiz Kuleleri ve 3200+ masum ABD’li feda edilerek oluşturulan tepkisel sosyal-psikolojik algı yönetimi ortamında olanaklı olabilmiştir.

2. Sonrasında, ElKaide lideri Usame Bin Ladin, Pakistan’da özel bir operasyonda, silahsız iken ABD operasyon timlerince infaz edilmiştir (2 Mayıs 2011). Oysa yakalanıp yargıya verilebilirdi; bu süreçte tehlikeli itiraflar gelecekti ve ABD bunu göze alamazdı. Operasyon canlı yayınla Başkan Obama ve ekibince izlenerek ayırca Dünyaya bir propaganda daha yapılmıştır ve en temel isanlık hakkı olan “yaşam hakkı”, doğrudan bu hakkın sözde sahiplerince göz göre göre çiğnenmiştir. Suça (cinayetlere!) karıştırılan çok sayıda ElKaide militanı da Guantanamo’da yargılanmadan, yıllardır savaş tutsağı işlemi görerek kamplarda ölüme mahkum tutulmaktadır.

3. Ortadoğu’nun sürekli biçimde denetimli istikrarsızlık (controlled instability) içinde tutulması Bat emperyalizmi için vazgeçilmez strateji olduğundan, ElKaide’nin türevleri alınarak El Nusra ve ardından IŞİD cihatcıları yaratılmıştır. IŞİD militanları en azından 10 yıldır uygun ortamda beslenip – büyütülmüşlerdir. En katı, ilkel, insanlık dışı vahhabi koşullandırmalarla insan kasabı olarak özellikle eğitilmişlerdir. İçlerine sızmış yabancı Batılı kışkırtıcı ajanlar hiç de yabana atılamaz

4. Türkiye’de AKP – RTE, boyuna posuna bakmadan bu bataklıkta bölgesel hegemonya düşü görerek ÖSO (Özgür Suriye Ordusu), Hamas, Müslüman Kardeşler (İhvan) ve giderek IŞİD ile organik bağ kurarak bu örgütleri kendilerince yönlendirmeye çabalamışlardır. Her türlü silahlı, lojistik, akçal (parasal), ulaşım, sağlık, psikolojik, politik, diplomatik… örtük destek verilmiştir. Bu politik – diplomatik kanlı kumarın kurucu aktörü Ahmet Davutoğlu‘dur.. Son 10 yıldır etkin olarak sahnededir.
Geriye doğru 5 yıl Dışişleri Bakanı, ondan geriye 5 yıl da Dışişleri danışmanıdır. RTE’nin Halifelik – NeoOsmanlıcılık hezeyanlarını beslemiş ve günümüz bataklığına saplanılmıştır.

5. Geçtiğimiz ay (Eylül 2014) BM toplantılarına dek RTE – AD ikilisi IŞİD için asla
“terör örgütü” nitemini (sıfatını) kullanmamış, ısrarla “IŞİD unsurları” diyerek
sınırsız IŞİD vahşetini perdelemiş, böylelikle de kaçınılmaz olarak kanlı katliamların suç ortağı, insanlığa karşı işlenen suç sanığı olmuşlardır. Ülkemizi de iç savaş ortamına sürükleyerek ve “Haydut devlet” ilan edilme riskiyle yüz yüze bırakarak!

6. Aşağıda insanın kanını donduran vahşetin fotoları (erişkesi – linki)  görülecektir.
(kesinlikle 18 + yaş ve yüreğine güvenmeyen bakmasın…)
Bu sahnelerden sorumlu 2 ana kaynak; ilki başta ABD olmak üzere İngiltere – İsrail ve öbür Batı ülkelerl (Fransa, Almanya..) ve 2. olarak da ne yazık ki son yıllarda AKP  – RTE iktidarıdır. İşlenen sınırsız insanlık suçu, gün olur uluslararası mahkemelerin (Uluslararası Ceza Mahkemesi – International Criminal Court ICC, Rome)
önüne getirilecektir.

Bu aşamada yargılanacak olanlar elbette Batı Emperyalizmi ve ağababaları değil; Sırbistan’da, Bosna’da, Romanya’da, Mısır’da … olduğu gibi BM tarafından
“haydut devlet” ilan edilen devletlerin dış güdümlü yöneticileri olacaktır.
Veya Libya, Irak’ta olduğu gibi Kaddafi ve Saddam örneği vahşice infaz edileceklerdir. Böylelikle emperyalizm, miadı dolan maşalarını da “hukuka uygun” (!) biçimde
tasfiye etmiş (Deliğe süpürerek sifonu çekmiş!), üstelik bu ülkelere insan hakları ve demokrasi bile götürmüş olacaktır!?

Sonuç olarak; bu sonu olmayan karanlık serüvenlere şu ya da bu nedenlerle bulaşan / bulaştırılan orta – küçük boy devlet yöneticilerini ve ülkelerini kanlı, hazin bir son beklemektedir. Bu ülkelerde ciddi karmaşalar, hatta iç savaş çıkarılmakta,
yüzbinlerce insan telef edilerek ülkeler, kağıt üstünde sınırları değişmese de
fiilen (de facto) bölünmektedir.

Tarihsel deneyimlerle sabit bu olgu (rutin) karşısında Türkiye’yi 12 yıldır yöneten
siyasal kadroların, başta RTE olmak üzere A. Gül, A. Davutoğlu… olmak üzere
akıllarını başlarına almaları için zaman gelmiştir, geçmek üzeredir..

Bundan böyle hiçbir hata yapılmamalıdır.

Bu nedenle de ilgili kamuoyunun, muhalefetin görüşleri mutlaka dikkate alınmalıdır.
Başta TSK olmak üzere uzman dernek, vakıf, kişi, enstitüü, Üniversite.. görüşleri alınmalıdır.

TBMM’de mutlaka konu irdelenmeli, gerekirse Komisyonlar eliyle seçenekler hazırlanmalıdır. Başkan Cemil Çiçek bu bağlamda etkin girişim (inisiyatif) yüklenmelidir.

İlkeler bellidir              :

1. Türkiye, Büyük ATATÜRK’ün YURTTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ”
ilkesi
ne bağlıdır.
2. Türkiye, Büyük ATATÜRK’ün “Savaş; ulusun yaşamı tehlikeye düşmedikçe cinayettir.” görüşünü paylaşmaktadır.
3. Türkiye’nin kimsenin 1 karış toprağında gözü yoktur, 1 karış toprağını da hiç kimseye asla vermeyecektir. Türkiye, BM’nin SINIRLARIN DEĞİŞMEZLİĞİ ilkesini savunur.
4. Türkiye, başta komşuları olmak üzere hiçbir ülkenin içişlerine karışmaz,
kendisinin içişlerine karışılmasını da reddeder.
5. Türkiye Uluslararası hukuka bağlı bir hukuk devletidir, BM ve Güvenlik Konseyi’nin hakkaniyetli kararlar üretmesini diler ve bunlarla kendisini meşruiyet sınırları içinde
bağlı sayar.
6. Türkiye, uluslararası toplumun eşit ve egemen bir üyesidir ve kendisini
hiçbir devletten üstün ya da geri görmemektedir; “karşılıklılık ilkesi” temeldir.
7. Türkiye, kendi ulusal – ülkesel çıkarlarını hakkaniyet ve saygı bağlamında muhataplarıyla dengeli ve barışçıl bir iklimde uzlaşmacı olarak savunur.
8. Türkiye, Dünya barış ve erincine (huzuruna), kalkınmasına katkı verme sorumluluğunu taşır.
9. Türkiye, bölgesel sorunların çözümünde özellikle bölge ülkelerinin söz ve karar sahibi olmasını uygun bulur. Bölgesel işbirliklerini savunur ve yaşama geçirmek ister.
10. Türkiye, KüreselleşTİRme = Yeni Emperyalizmin “Tek Dünya Devleti” vb. tezlerini reddederek; BM üyesi ülkelerin halklarının kendi ülkelerinde bağımsız – onurlu – başı dik – gönençli – uluslararası işbirliği ve dayanışma içinde varlık ve yaşamlarını – egemenliklerini sürdürme haklarını en yüksek derecede meşru olarak görür ve tanır.

*****

Başta 12. CB – Yarı Başkan RTE’ye, Başbakan (?) Ahmet Davutoğlu‘na, TSK’ya, TBMM Başkanlığına, Hükümet Üyelerine, AKP vekil ve yöneticileri olmak üzere
AKP seçmenine, CHP ve MHP’ye, HDP’ye ve ülkemizin çileli – yurtsever halkı ile kurumlarına… sunuyoruz…

Aşağıdaki insanlık utancı fotoların sahnelerinin sürmemesi ve yaygınlaşmaması,
hatta Türkiye’ye sıçramaması için!


B
ir kez daha anımsatalım : Kesinlikle 18 + yaş ve fotoğraflar son derece örseleyici (travmatik), vahşi, kanlı, dayanması çooook güç..

Ama yüzleşeceğiz acı gerçeklerle..
Emperyalistler yarattıkları canavarla başetsinler bir an önce..
Dünya kamuoyundan tarih önünde özür dilesinler..

Mehmetçiğin temiz kanını – canını bu pisliklerine alet etmesinler..
Her ne denli AKP – RTE iktidarı bu örgüte çooook destek verdiyse de..
Fatura bu ikiliye çıkarılmalıdır, masum Türk halkınadeğil…
Ya da emperyalizm becerebiliyorsa kirlettiği maşalarını korumalı – kollamalı??!

Sevgi, saygı, kaygı ve çok derin acı ile.
12.10.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Reyhanlı’da acı olay..

Son_dakika

Dostlar,

11 Mayıs 2013..
Çok acı bir olay..
Reyhanlı’da kökeni bilinmeyen (?!) patlamalar ve

* 42 yurttaşımız yaşamını yitirdi!

100 dolayında yaralı var.

Korkarız uzun yıllar gerçeği öğrenemeyeceğiz.
Ama tunç yasayı biliyoruz : Bu tür olaylarda eylemciye ulaşmanın altın anahtarı,
“eylemin en çok kimin işine yarayacağı??” sorusunu sormaktır..

Çünkü ülkemiz demokratik yönetimin çoook uzağında.
Üstelik bu acı olay, Türkiye demokrasi dışında yönetildiği için de başına gelmiş olabilir.

En çok korktuğumuz olasılık, Hitler’in Alman Parlamentosu Reichstag’ı kundaklatması ve komünistlere yıkması idi.

Umar ve dileriz ki, Türkiye BOP kapsamında (yani Büyük İsrail, parçalanmış Türkiye!) ülkemiz bu ağır saldırı nedeniyle Suriye ile sıcak savaşa sokulmasın.
Halkımız Suriye’ye kurgulu biçimde düşmanlaştırılmasın..

Tam da PKK’nın silahlı militanlarının Türkiye hukukunu ayaklar altına alan “çekilme” dönemine rastlayan bu acı olay çook düşündürücü..

Rusya’nın Türkiye’ye bir gözdağı da olabilir;
Türkiye, Suriye ile örtük olarak savaştığı için..

– CIA (Obama’nın beyzbol sopası!), MI6, Mossad tezgahı da olabilir.

Açık açık teşhir edebilir misiniz hükümet olarak bu büyük kurumsal aktörleri????

Bunun için ülkenin bağımsız – güçü olması ve yöneticierinin dışalemle illegal ilişkilerinin olmaması koşuldur.

Fakat Reyhanlı katliamının her durumda MIT’in / iç istihbarat birimlerinin bilgisi dışında olması çok güç!

Bu son yorum ağır geliyorsa, tersini kabul etmek gerekecek..
Bu daha mı iyi? MIT / ulusal istihbarat bu denli aciz mi?
İçeride onbinlerce insanımızı dinlemeye – izlemeye,
Ergenekon tertibine sahte kanıtlar sağlamaya odaklı boşluk, zayıflık mıdır?

16 Mayıs ABD ziyareti öncesi Başbakan RT Erdoğan’a özel ileti midir?

Türkiye Ortadoğu’da emperyalizme maşa olmasaydı başına bu iş gelir miydi?
BOP Eşbaşkanı RT Erdoğan’ın bir özleştirisi olacak mıdır?

Bu masum insanlar hangi karanlık siyasal hesaplaşmalara kurban edilmiştir?

  • Devletin 1 numaralı görevi, HALKININ CAN GÜVENLİĞİDİR!  

Türkiye, Büyük Atatürk’ün YURTTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ..ilkesine uyan politikalar gütse başına bu yıkım gelir miydi?

  • Hükümetin istifasını gerektiren daha ürkünç bir olay olabilir mi?

Daha geçen yıl Uludere’de öldürülen 34 yurttaşın hesabı sorul(a)mad!

Korkarız fatura ulusalcılara kesilmesin ve bölgesel / genel OHAL gerekçesi yapılmasın..

Sayın İmralı’ya da danışmak gerek bu arada (!)

Bir ara not : Bir bakanın oğlunun düğünü bu akşamdı ve çok sayıda siyasi oradaydı..

Tayyip beyin artık gitmesi gerek; ülke daha çok bedel ödemeden.

***************

Bu arada TSK bir açıklama yaptı :

Genelkurmay Başkanlığından Reyhanlı’daki patlamalara ilişkin yapılan açıklamada,

  • “İnsanlıktan nasibini almamış, vicdanı kararmış, gözünü kan bürümüş odaklarca masum kişilere yönelik yapılan menfur saldırıyı şiddetle kınıyoruz.”
    ifadeleri kullanıldı.

Eee, sonra?
Biz de kınıyoruz.. TSK’dan bir farkımız olmalı değil mi sıradan bir yurttaş olarak?

….

Sonuç                          :

Başımıza gelenler, emperyalizmin bölgedeki maşalığını yapmamızdandır.
BOP eşbaşkanlığını üstlenmemizdendir.

Halkımız gözünü açana dek bu ağır ve kanlı bedelleri ödemeyi sürdürecek korkarız!

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 11.5.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net