Etiket arşivi: “avuç içi damar tanıma sistemi”

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE : Bıyığa Tükürttüler


Dostlar,

Sn. Beştepe‘nin çok önemli bir yazısı aşağıda..
Dikkatle okuyalım ve IŞİD – RTE – AKP şeytan üçgeninin içyüzünü öğrenelim.

Bir de bizim küçük bir anımsatmamıza yer veriliyor yazının sonunda :

*****

İNKAR DEĞİL “RET

Geçen haftaki yazımdan sonra Prof. Dr. Ahmet SALTIK bir uyarıda bulundu.
Şöyle :

Yabancılar, Ermeni soykırımını ”İNKAR“ etmenin suç olduğunu ifade ediyorlar.
Biz de bu terimi kullanıyoruz. Semantik hatadır. “İnkar”, var olanı kabul etmemektir. Soykırım yapmadığımıza göre biz “RET” ifadesini kullanmalıyız.
Sayın SALTIK’a teşekkür ederek konuyu dikkatinize sunuyorum.

***

Teşekkürler Sn. Beştepe..

AİHM’nin konuya ilişkin Perinçek kararında İngilizce metinde suç sayılması yasaklanan sözde Ermeni soykırımını kabul etmeme – reddetme eylemi için “denial” sözcüğü kullanılmaktadır. Gerçekten de bu sözcüğü “inkâr – yadsıma” olarak değil reddetme – kabul etmeme olarak çevirmeliyiz. İlki (inkâr) yanlış çeviridir ve bizi açmaza düşürebilir bir sözcük oyunu ile.. Biz olmuş btimiş bir şeyi yadsıma – inkâr etme durumunda değiliz. Tersine, bize dönük “soykırım yaptınız!” suçlamasını reddediyor – kabul etmiyoruz.

“to deny – denial” sözcüğü bu anlamdadır ve Türkçe’ye çevirisi doğru yapılmalıdır.

Herkesi bu noktaya özen göstermeye çağırıyoruz..

Sevgi ve saygıyla.
06.10.2014, Manavgat

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

==============================================

Bıyığa Tükürttüler

portresi_kucuk

 

 

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

 

 

Bahanesi IŞİD’in elindeki 49 rehin/e idi.
Oysa IŞİD’e karşı operasyona katılmak istememesinin gerekçesini dünya alem biliyordu. Onu kendi elleriyle besleyip büyütmüştü. Verdiği tavizler bini aşmıştı.
Sünni olmayan Esad’ı devirecek, Sünnileri Suriye’de hakim kılacak güçlerden biriydi IŞİD. Birlikte Emevi Camisi’nde namaz kılacaklardı.
Rehin/e’ler de belli ki bu oyunun bir parçasıydı.
IŞİD bıyıktı.

SAKAL BÜYÜK

Sakal bıyıktan hep büyük olmuştur. RTE-Davutoğlu’nun sakalı da öyle.
Hizmetinde oldukları, tek bir kez “hayır” diyemedikleri ABD.
Suriye-Irak-IŞİD oyununu birlikte oynadılar.
Daha doğrusu ABD senaryoyu yazdı. Başrolü aldı. Yardımcı oyuncu rolü bunlara kaldı. Öyle oynadılar ki, kendilerini “esas oğlan” bile sandılar.
Senarist rol değişimi yapınca apışıp kaldılar.

NEREYE TÜKÜRSÜN?

Bıyık da sakal da bastırıyor. İkisi de kimin ne yaptığını biliyor.
Biri terör tehdidi, diğeri iktidar.
Ya uluslar arası yargı yolu açılacak, iktidar elden gidecek.
Ya da beslediği terör kendini vuracak. İkisini de oyalayacak rehin/e bahanesi iyiydi.
CIA paketleyip sınıra getirince koz elden gitti.
Sakal büyük. “Bıyığa tükür”  buyruğunu verdi. Tükürdü.
“IŞİD terörist” dedi.

NE İSTER, NE VERİR?

ABD işini bilir. Adamını da. Çok ister.
Adamı direnir. Direndiğini sanır. Yeterini, yani istediği kadarını alır.
Dünya lideri de az verdiğini sanıp mutlu olur. Sırtı sıvazlanır.

NE İSTEDİĞİNİ BİLMEK

TSK tampon bölgenin kendi denetiminde olmasını istemektedir.
Suriye de Irak’a dönmesin, Kürt koridoru oluşmasın diye.
AKP ise “uçuşa yasak bölge” talep etmektedir. Esad yıkılsın diye.
Kürt koridoru oluşacağını bile bile.
Sorun Türkiye’nin ne istediğini bilip-bilmemesidir aslında.

ÜLKE ÇIKMAZDA

Ülke AKP çıkmazına girmiştir.
Güneyde bataklık.
İçerde şımartılmış, azmış PKK.karşısında susturulmuş-pusturulmuş devlet güçleri. Eğitime vurulan dinci darbeler.
Ekonomide krize sürükleniş.
Diz boyu işsizlik. Yoksulluk. İşçilerin her yandan direnişe geçişi.

ÇÖZÜM KAPIDA

Çıkmazdan sağlıklı çıkışın tek yolu MİLLİ HÜKÜMET’tir.
Milli iradenin, gerçek temsilcisine teslim edilmesidir.
Yazımın basıma girdiği saatlerde bu yönde çok önemli bir adımın atılmış olacağını umuyorum. Türkiye sahipsiz de çaresiz de değildir.
Çarşamba günü SORUNLAR VE ÇÖZÜMLER programında bu konuyu değerlendireceğiz.

İNKAR DEĞİL “RET

Geçen haftaki yazımdan sonra Prof. Dr. Ahmet SALTIK bir uyarıda bulundu.
Şöyle :

Yabancılar, Ermeni soykırımını ”İNKAR“ etmenin suç olduğunu ifade ediyorlar.
Biz de bu terimi kullanıyoruz. Semantik hatadır. “İnkar”, var olanı kabul etmemektir. Soykırım yapmadığımıza göre biz “RET” ifadesini kullanmalıyız.
Sayın SALTIK’a teşekkür ederek konuyu dikkatinize sunuyorum.

**********

PAZARTESİ İĞNELERİ

TÜRBAN

Üniversite, kamu derken türban ilkokulda serbest kılındı.
Geriye kızların 9 yaşında evlenmesi kaldı.

MUTLU

Üniversitede türban serbest bırakıldığında Kılıçdaroğlu, “Mutluyum” demişti.
Herhalde şimdi “Laik Türkiye” den daha umutludur…

YAKMA

PKK okul yakmaya devam ediyor.
AKP de ülkeyi yıkmaya…
(AYDINLIK, 29.9.14)

HASTAYI AVUCUNDAN TANIYAN SİSTEM


Dostlar
,
İletişim ve Bilişim Devrimi dev adımlarla ilerlemekte.Bankalar son birkaç yıldır, “tek parmaktan biyometrik kimlik doğrulama” ile bankamatiklerden yüksek güvenilirlike işlem yapmaktalar.
Gözden (retinadan) kimlik tanıyan sistemler de halen kullanımda..
Belki bu sistem daha “estetik” (!)..
Benzetmek uygun ise, otoyollarda OGS yerine HGS gibi..
SGK’nın bu son teknolojik atılımı ile sistem iyice denetim (zapt-u rapt) altına alınmış oluyor. Uçan kaçan olmayacak ya da uçan kaçan atlanmayacak.
Anayasa’nın 60. maddesinde yazan “HERKES SOSYAL GÜVENLİK HAKKINA SAHİPTİR…” buyruğu, PRİM= EK VERGİ koşuluna iyice perçinlenecek.
 
Bir moneter (parasal) önlem daha..
Sanki SGK açıkları salt bu tür moneter sıkıyönetim önlemleriyle denetlenebilecek?!
SGK açıklarının ana nedenini bu tür yolsuzluklar gibi sunma çabası bir yana..
Temel neden sermayenin doymayan kâr hırsı ve buna ikincil
  • KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİNİN BİLEREK VE İSTEYEREK SAVSAKLANMASI..
Sistem her boyutuyla (beslenme, hava, su, ulaşım, işsizlik, yoksullaştırma, şiddet,…) hastalık üretecek, özel sağlık sektörü de vergilerle değil ek vergilerle = primlerle
yüksek kazançlı, ikamesiz sağaltıcı (tedavi edici) sağlık hizmeti sunacak!?Bu arada kamu, alanı giderek özel sektöre boşaltacak, salt göstermelik düzenleme ve denetleme ile uğraşıyor görünecek.Ama çok önemli bir nokta var ki;

  • Devlet, primleri = ek sağlık vergilerini özelleştirdiği sağlık sektöründe
    serbest piyasada hizmet sunan ile hizmet alan (=müşterileştirilen yurttaş) arasında Borçlar Yasası (ve türevleri) rejimi kapsamında al-ver düzenine bırakmadan, sermayenin sopalı tahsildarlığı ile kendisi toplayacak (5510 sayılı yasa md. 81 ve 88) ve de özel sektöre “güvenceli” olarak sunacak..
    Sert gelebilecek bir söylemle, sermayenin kendisine yüklediği – biçtiği
    bu tahsildarlık işlevini de kuzu kuzu yerine getirecek..
  • Halkın devleti elden çıkmış; sermayenin despot sömürü aracına dönüştürülmüş..
Kapitalist kurgu (sistem) gerçekten pek yaman..
Tarihsel kısa – orta erimde şapka çıkarıyoruz..
Ya uzun erimde ??
  • Sermayeci (kapitalist) olmayan halktan yana (sosyal) bir düzende sosyal güvenlik kurumunun açığı diye bir şey olmaz..
  • Herkes gücü yettiğince vergi öder, kamunun vergi karşılığı temel görevi olarak kamusal sağlık hizmetinden de yararlanır.
Sistem maksimum kâr temelli (güdümlü!) olmayıp, koruyucu sağlık hizmeti odaklı olduğundan, maliyetler ödenebilirdir, sistem ahlakidir, insancıldır, etkindir.
Çünkü hastalık – hastalandırma ve üzerinden maksimum kâr değil;
koruma – erken tanı, dolayısıyla ekonomik ve etkili sağaltım.. giderek
“sağlıklı toplum” (Eric Fromm‘a saygı ile..) erekli ve hedeflidir
SGK’nın bitmeyen – bitmeyecek açığı,
kapitalist sistemin hastalıklı yapısının kaçınılmaz ürünüdür.
Sağaltım için ön koşul doğru tanıdır..
Ne diyordu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK,
  • “Devlet olma savındaki siyasal kuruluşların EN BİRİNCİ görevi 
    halkın sağlığıdır .”
Fantastik görünen ve nedene değil belirtilere odaklı moneter “çözümler” (?),
sistemdeki hastalığı hiçbir zaman iyileştirmeyecektir.
“HASTAYI AVUCUNDAN TANIYAN SİSTEM” haberi aşağıda..
İştahınız, heyecanınız kaldı ise okuyabilirsiniz..
Sevgi ve saygı ile.

12.8.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

========================================

Ankara Tıp’ta yİne bİr İlk :

Hastayı avucundan tanıyan sistem

Nüfus cüzdanıyla başvurularda ortaya çıkan usulsüzlüklerin ortadan kaldırılması amacıyla uygulamaya sokulacak hastayı avuç içindeki damarlardan tanıyacak sistem, İntibak Yasası ile resmiyet kazandı.
İlk olarak 1 Temmuz’da özel hastaneler için başlayacak sistem,
kamudaki tek pilot uygulamanın yapıldığı Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Cebeci Kalp Merkezi‘nde sorunsuz işliyor.Ankara Tıp’ta yine bir ilk; Hastayı avucundan tanıyan sistem (19.03.2012)
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Atilla Aral,
sağlık kurumlarına başvuran hastaların işlemlerinin halen kimlik numarasıyla yapıldığını, ancak bunun kimi sorunlara neden olduğunu belirterek,
biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulamasının “İntibak Yasası” ile
tüm sağlık kurumları için zorunlu kılındığını söyledi.Usulsüzlükleri ortadan kaldıracağı düşünülen “avuç içi damar tanıma sistemi” nin,
1 Temmuz’dan başlayarak ilk olarak özel sağlık kurumlarında uygulanacağını
ifade eden Prof. Dr. Aral, uygulamanın daha sonra üniversite, ardından da
Sağlık Bakanlığı hastanelerini kapsayacağını anlattı.İlk pilot Uygulama Ankara Tıp’taSosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile görüşmeler sonucu, sisteminin kamu hastanelerindeki ilk pilot uygulamasının, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Cebeci
Kalp Merkezi’nde başlatıldığını belirten Aral, uygulamayla ilgili şu bilgileri verdi:”Kimlik numarasıyla yapılan usulsüzlükleri engellemek amacıyla SGK’nın yeni güvenlik sistemi olarak geliştirdiği avuç içi damar tanıma sistemi, damar yapısı üzerinden çıkarılan kişisel biyolojik şifreyle işlem yapılmasını sağlayacak.
Bu sistemle hastalar sağlık kurumlarında başvurularında hem kimliklerini sunacak
hem de kendilerini avuç içi damar tanıma sistemiyle tanıtacak.

Sisteme nasıl kayıt yaptırılacak?

Bir kişinin daha önce sistemde kaydı yoksa aygıta her iki elinin avuç içindeki
damar bilgileri okutularak kaydı yapılacak. Daha sonraki başvurularında da
kimlik doğrulaması için tek elinin cihaza okutulması yeterli olacak.
Sistem onay verdiğinde hasta sağlık hizmetinden yararlanabilecek.”

“Sistemin hatasız işleyebileceğini gösterdik”

Hastanın avuç içi damar bilgileri SGK’nın Medula sistemine kaydolduğu için bir
başka sağlık kurumuna başvurduğunda da kimlik doğrulama yapılabileceğini anlatan Aral, pilot uygulama kapsamında sisteme ilk kaydın 27 Haziran 2011’de yapıldığını bildirdi.

“Her iki elin kaydının yapılması için 43 saniye yeterli oldu”Prof. Dr. Aral, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Hastanemizdeki pilot uygulama sırasında bugüne dek toplam 2 bin 97 hastanın
kimlik kaydı yapıldı. Her iki elin kaydının yapılması için 43 saniye yeterli oldu.
2 bin 641 hastanın da kimlik doğrulaması yapıldı. Bunun için gerekli olan süre ise
3 saniyenin altında. Şimdiye dek sorunsuz işleyen sistemden hastalarımız da
çok hoşnut. Tedirginlik yaratacak hiçbir durum yok. Hastanemizdeki pilot uygulamayla
bu sistemin hatasız işleyebileceğini gösterdik.”Sistemin sağlık kurumları için büyük bir maliyet getirmediğini vurgulayan Aral, uygulamanın güvenilirliğinin parmak izinden daha çok olduğunu vurguladı.“Hata payı milyonda birden daha az”

Sistemin kurulmasında görev alan bilgisayar mühendisi Güçlühan Kuzkaya da

kimlik doğrulamada en güvenilir biyometrik sistemin, avuç içi damar tanıma sistemi

olduğunu söyledi. Bunun kişiyi tanımlamaya değil doğrulamaya yönelik bir sistem olduğunu anlatan Kuzkaya,

“Cihaz kızıl ötesi )infra red – IR) ışınlarla avuç içindeki damarları görüntülüyor ve
bu sisteme kaydediliyor. Hasta tekrar başvurduğunda elini cihaza okuttuğunda
sistem hastayı avuç içindeki damarlarından tanıyor. Hata payı milyondan birden
daha az.” şeklinde konuştu.Bir hastanın sisteme kaydı için tek ele sahip bulunmasının yeterli olduğunu kaydeden Kuzkaya,”Her iki eli de olmayan hastalar için sisteme kayıt zorunluluğu yok.
Zaten bu hastaların durumları SGK’nın sisteminde gözüküyor.” diye konuştu.