Etiket arşivi: ahmet saltık

Göz duşu.. / Eye wash

Dostlar,

Her zaman olduğu gibi koruma sağaltımdan üstün. Ondan etkili, ondan öncelikli, ahlaki, ekonomik..

GÖZ DUŞU tipik bir örnek..

Özellikle göze sıçrayabilecek kimyasallar ve biyolojik materyal için. Kimya sanayisinde, acil servislerde, ameliyathanelerde, mikrobiyoloji laboratuvarları başta olmak üzere pek çok laboratuvarda.. mutlaka bulunmalı.

15-20 dakika uygun basınçta suyla yıkama yapılmalı. Böylece akut dönem korneal kimyasal yanıkları en aza inidirme olanağı olabileceği gibi; mikrobiyolojik bakımdan kirli biyolojik materyalle oluşabilecek tehlikeli göz ve bu yolla alınabilecek sistematik enfeksiyonların zararlarını en aza indirmek olanaklı olabilir.

Kazasız yaşam düşünülemeyeceğine göre, riskleri akıllıca yönetmek zorundayız..

Buna RİSK YÖNETİMİ deniyor alanyazında (literatürde).

Güvenliği “6. duyumuz” yapmalyız.

Mecazi anlamda da halkımızın kan uykusundan uyanmasına katkısı olur mu acaba??
(Nelerden medet ummaya başladık.. öğrenilmiş çaresizlik sendromuna mı kapılıyoruz?)

Sevgi ve saygı ile.
19.8.12, Tekirdağ

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Ette vahim iddialar

Et Balık Kurumu’nun merkez ve taşrada görevli bazı yöneticileri dahil 15 kişi hakkında, “şaplı, veremli ve ölü hayvanların etlerini piyasaya sürmek” suçlamasıyla dava açıldı.

Cumhuriyet Haber Portalı

Et Balık Kurumu (EBK) merkez ve taşra yöneticilerinin de aralarında bulunduğu
15 kişiye yönelik yürütülen soruşturma sonrası hazırlanan savcılık iddianamesi, çarpıcı bilgiler ortaya çıkardı:

“Piyasadan temin edilen şap ve veremli hayvanlar ile ölü hayvanların etleri
piyasaya sürüldü.

EBK’ya ait sağlıklı etler alındı yerine hastalıklı etler Kurum’a teslim edildi. Yurtdışından getirilen hayvanlar zimmete geçirildi. EBK adına ithalat yapan
Ürdünlü Hijazi firması eksik hayvan teslim etti.”

Kırmızı et ve balık fiyatları neden böyle anormal? Bunları yeterince tüketemeyen toplum giderek geri zekalı olur. Emperyalizmin hedefi de budur. Ülkeyi açlıkla terbiye ederek bağımsızlığını yok etmek ve halkını alıklaştırarak kolay güdülür bir sürüye dönüştürmek.. Hükümet ve AKP bu çok tehlikeli stratejik oyunun ayırdında mı?
Çook ciddi kaygılarım var…
İyi bayramlar Türkiye..
Yüzlerce yurtseverin, askerin-komutanın,
Gazetecin, rektörün, bilim adamın tutsak..
Yüzlerce-binlerce şehidin gazin gözler önünde..
Bir yandan da gıda savaşları sürdürülüyor..
Ve sen “bir mübarek Şeker Bayramını” daha “idrak etmekte” sin..
Gerçekte “idrak edemediğin” ise ülkenin parçalanması için o öncü yurtseverlerin BOP kapsamında tutsak alındıkları.. Umarız geç kalmazsın necip halkımız..
Sevgi-saygı ve kaygı ile. 19.8.12, Tekirdağ
Dr. Ahmet Saltık, www.ahmetsaltik.net

Hürriyet’ten Dinçer Gökçe’nin haberine göre, Lüleburgaz Cumhuriyet Başsavcılığı’na geçtiğimiz 13 Aralık’ta (2011) gönderilen ihbar mektubunda, ‘EBK’ya ait etlerin çalındığı’, ‘kuruma ait sağlıklı hayvanlar yerine piyasadan hastalıklı hayvanların toplatıldığı’, ‘EBK’ya teslim edilmesi gereken sakatatların sahte belge düzenlenerek imha edildiği yönünde belge hazırlandığı’ gibi bir dizi iddiaya yer verildi.
İhbar mektubu sonrası alınan teknik ve fiziki takip kararları sonrası ulaşılan veriler çarpıcı bir gerçeği ortaya koydu.

Lüleburgaz Cumhuriyet Başsavcısı Hüsnü Aldemir’in yürüttüğü soruşturma sonrası hazırlanan iddianamedeki çarpıcı bilgiler şöyle:

Çarpıcı iddialar

*Sakarya Kombinası ile hayvan kesim anlaşması yapan Turgut İtikyıldırım’ın sahibi olduğu mezbahanede kesilen etler çalındı, Kurum’a eksik et teslim edildi.

*Kuruma ait sağlıklı kilolu hayvanlar, piyasadan toplatılan hastalıklı zayıf hayvanlarla değiştirildi.

*Veteriner kontrolü yapılmadan kesim yapıldı, herhangi bir tutanak tutulmadan
kesilen hayvanlara ait etler imha edildi.

*Sakatatlar bozuk olmamasına rağmen sahte veteriner raporu ile imha edilmiş
gibi gösterildi, ancak söz konusu etler satıldı.

*Bozulmuş, kokmuş etler EBK’ya ait sağlıklı etler ile değiştirildi;
bozuk etler Kurum’a teslim edildi.

*Piyasadan temin edilen verem veya şap hastalığına tutulmuş hayvanlar ile ölü hayvanların etlerinin bir bölüm İstanbul’da piyasaya sürüldü.
Bir bölümü ise sucuk ve kokoreç yapılarak piyasaya sürüldü.

*EBK’nın birçok ihalesini kazanan Ürdünlü Hijazi firmasının Türkiye’deki yetkilileri Fırat Yıldırım ve Zafer Yıldırım kardeşler Kurum’a eksik hayvan teslim etti.

*Bütün bu olaylar, sanık konumunda bulunan EBK görevlilerinin bilgisi içinde gerçekleştirildi.

Ölü hayvan etleri

İddianamede çarpıcı bir takım olaylar da anlatıldı. Buna göre Turgut İtikyıldırım’ın sahibi olduğu Büyükkarıştıran Mezbahanesi’nde şoför olarak çalışan Ahmet Birden’e
113 hayvanın nakli görevi verildi. Hayvanların nakli sırasında hayvanlardan üçü kamyondan atlayarak yola savruldu ve öldü.

Aynı esnada arabadan atlayarak kaçan bir hayvan ise silahla vurularak öldürüldü.
Ölü hayvanlar kamyona konuldu mezbahaneye getirildi. Turgut İtikyıldırım’ın talimatı ile söz konusu hayvanlar kesildi ve derileri yüzülerek etleri alındı. Bu olaydan
EBK görevlilerinin de haberi vardı.

Eksik et teslim ettiler

Olaylar ile ilgili hazırlanan müfettiş raporu yapılan yolsuzluğa da ortaya koydu.
Sakarya Et Kombinası’nda kesilen hayvanların karkas ağırlığı 2011 için 232 Kg,

2012 için ise 232 Kg olarak kayıtlara geçti. Aynı hayvanların Büyükkarıştıran Mezbahanesi’ndeki kesiminde ise elde edilen et miktarı 2011 için 173 kg,
2012 için ise 157 Kg olarak kayıtlara geçti. Bir başka deyişle özel mezbahanede kesilen her hayvan başında ortalama 75 kg et çalındı.

Yapılan incelemeler sonrası 335 hayvana ait sakatatların Kurum’a teslim edilmediği anlaşıldı. Söz konusu etler için 13 adet sahte tutanak hazırlandı. Söz konusu tutanaklarda mezbahane veterineri Fatih Duran imza atarken, Lüleburgaz İlçe
Tarım’da veteriner olarak görevli Fatih Tınaz ve Mustafa Ercan Sunar da tüm olup bitenden haberdardı.

Eksik hayvan teslim edildi

Davanın sanıkları arasında bulunan Ürdünlü Hijazi şirketinin Türkiye’deki
iki yetkilisi Fırat ve Zafer Yıldırım kardeşler, ‘EBK’ya eksik hayvan
teslim etmek’ ve M. Sami Cüceloğlu ‘ihalenin gerçekleşmesine fesat karıştırmakla suçlanıyor.

EBK’nın 2010’da başladığı hayvan ithalatı ile Türkiye’de adını duyuran ve geçtiğimiz yıl yapılan 5 ihaleden 4’ünü 261 milyon lira bedelle kazanan Hijazi’nin kazandığı
son ihale 6 Mart 2012 tarihli. Şirket 3.600 ton canlı sığır ihalesini kazandı ve
4 Nisan’da EBK ile sözleşme yaptı.

EBK adına getirilen 2287 hayvandan 70’i Fırat Yıldırım’ın talimatı ile Hijazi’nin Çorlu’daki çiftliğine götürüldü. Bir süre sonra 70 kesimlik hayvan yerine
113 hayvan EBK’ya teslim edildi. 113 hayvanın nakliyesi sırasında bir bölümü kamyondan atlayarak telef oldu. Ölen hayvanların etleri de EBK’ya teslim edildi.

Mahkeme 28 Eylül 2012’de

15 sanıklı iddianameyi kabul eden Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesi ilk duruşma için
28 Eylül’e gün verdi.

Sanıklara, örgüt kurma, kurulan örgüte üye olma, bozuk gıda ticareti yapma, resmi evrakta sahtecilik ve kamuyu zarar uğratma suçlarından 18 ila 48 yıl arasında değişen sürelerde hapis istemi ile dava açıldı.

EBK Ticaret ve Pazarlama Daire Başkanı Mustafa Sami Cüceloğlu, Sakarya Kombina Müdürü Zekeriya Güler, Sakarya Kombinası İşletme Şefi Abdülkadir Demirel, EBK Lüleburgaz İşletme Müdürü İbrahim Karakuzu, mezbahane sahibi Turgut İtikyıldırım, veteriner Fatih Duran, EBK’nın birçok ihalesini kazanan Ürdünlü Hijazi & Ghosheh şirketinin Türkiye’deki temsilcisi Fırat Yıldırım dosya kapsamında tutuklu bulunuyor.

Soruştuma kapsamındaki öbür sanıklar da şöyle:

Sakarya Kombina Müdür Yardımcısı Sadık Bağatur, Mezbahane işletmecisi
Ersin İtikyıldırım, Kasap Erkan İtikyıldırım, İstanbul’da bulunan Fatih Et’in
sahibi Fatih Gülcan, Lüleburgaz İlçe Tarın’da görevli veterinerler Fatih Tınaz ve Mustafa Ercan Sunar, Hijazi & Ghosheh şirketinin Türkiye yetkililerinden Zafer Yıldırım ile Ahmet Turan Özgüner, Engin Daş, Yıldırım Ak.

Hayvanlar ‘buharlaştı’

Soruşturmanın devam ettiği süreçte EBK bünyesindeki çiftliklerde yapılan sayımlarda
yüzlerce hayvanın da eksik olduğu tespit edildi.

Eksik 178 hayvan için ‘öldü’ yanıtı verilirken söz konusu ölümlerle ilgili
hiçbir belge sunulmadı. Çiftliklerdeki eksik hayvan açığının kapatılması için sanıkların birbirleri ile yaptıkları telefon görüşmeleri ise
teknik takibe takıldı.

Sakarya Kombina Müdürü Zekeriya Güler ve İşletme Şefi Abdülkadir Demirel 7 Mayıs 2012 günü yaptıkları konuşmada, söz konusu açığı kapatmak için Avustralya’dan getirilen hayvanlardan her bir kamyon için iki adet eksik gösterilmesi öneri üzerinde durdu.
Yine Abdülkadir Demirel ile İbrahim Karakuzu arasında geçen 14 Mayıs tarihli konuşmada, üç hayvan ölmesine rağmen ölü hayvan sayısının 11 olarak gösterilmesi konusu geçti.178 hayvanın iç piyasada 540 bin lira değerinde oldukları hesaplandı.

Dinçer Gökçe
www.hurriyet.com.tr, 14 Ağustos 2012

Eşek niye kuyuda?? (Ahmet Saltık arşivinden)

Bilimin İslamileştirilmesi!

Kırklareli’nde Köy Enstitüleri Sempozyumu’nda (18.04.2011) bir konuşma yapan Abbas Güçlü ‘Mücadeleyi imamlar kazandı.” dedi. Boğaziçi Üniversitesi
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rıfat Okçabol ise Erdoğan’ı eleştirdi:
“Başbakan Erdoğan’ın gece yattıktan sonra nasıl uyuduğunu da bilemiyorum ama yatıyor. Uykusundan sonra sabah kalktığındada Anayasanın 85’nci maddesini 3 kelime, Çarşamba günü geliyor 5 kelime, Cuma günü geliyor 7 kelime ve bunları Meclis’e onaylatıyor. Meclis’ten ne istiyorsa Meclis de onaylıyor. Bu gün artık gençlik gelmiyor. Gençlik artık açıyor gazeteyi gericiliği öğreniyor. Televizyonu açıyor gericiliği öğreniyor. İbrahim Tatlıses vuruluyor, akın akın peşinden gidiyorlar.”

Bilimin İslamileştirilmesi!

Dostlar,

Boğaziçi Üniversitesinden Saygın Eğitimbilimci Prof. Dr. Rifat Okçabol’un yazısına daha önce TÜBA ile ilgili birkaç yazımızı size sunduğumuzda vermeliydik. TÜBA Başkanı Prof. Yücel Kanpolat’ın, TÜBA kurucu başkanı Prof. Ayhan Çavdar’ın istifa mektuplarını yayımlamıştık.
Rifat hoca bu girişimlerin biraz geciktiği kanısında.

Bu tartışma bir yana ama bugün ülkemiz Türkiye’de “tam alamıyla” özerk olması gereken bilim kurumlarımız, YÖK başta, TÜBİTAK, TÜBA, üniversiteler, yüksek teknoloji enstitülerimiz… “TAM ANLAMIYLA” İKTİDARA BAĞLI ve BAĞIMLI..

Ülkemizde bilim özerkliği hiç ama hiç kalmadı..
Üstelik Anayasanın 130. maddesi yürürlükte iken :

“….bilimsel özerkliğe sahip üniversiteler…”

Siz artık bu maddenin, hazırlanan sözde “yeni anayasa”da nasıl düzenleneceğini hayal edebilirsiniz dahası öngörebilirsiniz.

“Tam anlamıyla” özerk değil, yani hiç özerk değil..
demek istiyoruz. Bütünüyle siyasal iktidara bağımlı.

Böyle bir tablonun ülkeyi nereye taşıyacağı Okçabol hocamızın yazısının sonlarında var. Kurucu Başkan Ayhan Çavdar hocamız da istifa dilekçesinde vahim souçları aktarıyor.

Bu çemberin bir biçimde mutlaka ve gecikmeden kırılması gerek.

Acaba AKP kadroları içindeki akademisyenler gidişe ne buyururlar? Şimdiye dek aykırı ses hiç çıkmadı ama…

Sevgi ve saygı ile.
18.8.12, Tekirdağ

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
=================================================

Prof. Dr. Rıfat Okçabol
02.09.2011

BİLİMİN İSLAMİLEŞTİRİLMESİ

Bu sayfalarda, 2010 Temmuz ve Ekim günlerinde, Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA)’nin 2009 yılı bilim raporu ile ilgili yazılar yer almıştı. Bu raporda, “ülkenin en seçkin bilim insanlarını çatıları altında toplamaları, bütün görüş ve katkıların bu çok seçkin beyinlerin ürünü olması, bilim akademilerine saygınlık” (s.11) kazandırdığı vurgulanarak TÜBA’nın da, “uluslararası bilim akademileri modelinde gelişme gösteren saygın bir bilim akademisi” (s.13) olduğu belirtilmekteydi. Tüzel kişiliğe, bilimsel, idari ve mali özerkliğe sahip olan TÜBA’nın toplam 135 üyesi (11’i Konsey, 83’ü asli, 37’si şeref ve 15’i asosiye üyesi) vardı. TÜBA, bu bilim raporunda, AKP’in bilim dışı uygulamalarını ve TÜBİTAK ile YÖK’te yaptıklarını bile bile, “Şimdiki hükümetimizin politikaları, bilim adına memnunluk vericidir” (s.13) diyordu. Gerçek durum öyle olmasa da, “Bugün YÖK, kendini yeniden tanımlayıp üniversiteler arasında eşgüdüm sağlayıcı, düzenleyici ve kolaylaştırıcı bir rol oynama eğilimindedir.” (s. 17) demeyi de ihmal etmiyordu.

Ancak, “Korkunun ecele faydası yok” deyişinin bir kez daha gerçekleştiği görülüyor. TÜBA’nın 2009 bilim raporunda AKP’yi yücelten ifadelere yer vermesinin, TÜBA’nın saygınlığını, önemini ve bilimsel varlığını korumaya yetmediği anlaşılıyor.
Önce, TÜBA Başbakanlıktan alınıp Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına bağlanıyor.
Sonra, TÜBA’nın patronu Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, TÜBA’yı,
“… yaşını başını almış ünlü bilim adamlarımızın bir araya geldiği, adeta fonksiyonsuz bir yer” olarak gördüğünü açıklıyor (soL haber, 21. 8. 2011)! Üstelik onların niteliklerinin yetersiz olduğunu da ima ederek, “Bu kurumu, … yüksek nitelikteki bilim adamlarının yer aldığı, özel çalışmaların yapıldığı bir mekana dönüştürmeyi hedefledik.” (soL haber, 21. 8. 2011) diyor!

Bağlı oldukları bakanın bu açıklamasından sonra, saygın ve seçkin bilim adamlarından neden bir ses çıkmıyor, neden istifa eden olmuyor? Anlaşılmıyor!

İşi pişkinliğe vurup bakanın bu sözlerine aldırış mı edilmiyor? Bilinmiyor!
Daha sonra da, Ramazan Bayramı’ndan birkaç gün öncesinde, kamuoyunda hiçbir tartışma olmadan ve bir çırpıda, 651 sayılı KHK ile TÜBA’nın bilimselliği ve özerkliği
yok ediliyor; üye sayıları ve üye atama koşulları da değiştiriliyor.

TÜBA şeref üyelikleri ve genel kurul üyelikleri kaldırılırken asli ve assosiye üye sayıları 150’şer olmak üzere toplam üye sayısı 300’e çıkarılıyor. Akademi üye seçmede tümüyle özgürken üye belirlemede bir işlevi olmayan ve olmaması gereken Bakanlar Kurulu ile YÖK’e, hem de 100’er üye belirleme yetkisi veriliyor! 100 üyeyi belirleme yetkisi de, kısa bir sürede hükümet ve YÖK’ün belirleyeceği üyelerin çoğunlukta olacağı, akademiye bırakılıyor. Bu KHK öncesinde TÜBA Genel Kurulu’nun seçtiği aday akademi başkanı olurken, şimdi, başkanı belirleme yetkisi bakana veriliyor.
Bir ülke düşünün. O ülkenin yurttaşlarının, meclisinin ve hükümet üyelerinin önemli bir bölümü evrim kuramına inanmıyor, sorunların çözümlerini bilimsel buluşlarda
değil de inançlarında arıyor! Böyle bir ülkede, TÜBA’nın başına gelenler pek garip kaçmıyor.

Bu arada ve de ne yazık ki, TÜBA’yla ilgili bu değişikliğe, AKP’lileşen YÖK’ün
karşı çıkması beklenmiyor. YÖK’ün belirlediği rektör ve dekanların yönetiminde olan üniversite senatolarından da böyle bir şey beklenmiyor.

Peki! TÜBİTAK, YÖK, üniversiteler, medya ve yargı AKP’lileştirilirken, Feza Gürsoy Enstitüsü işlevsizleştirilirken sesini çıkarmayan ve üstelik 2009 bilim raporunu yazan TÜBA’dan böyle bir karşı çıkış bekleniyor mu?

Evet! Her şeye rağmen TÜBA’dan bir karşı çıkış bekleniyor.

Osmanlı padişahlarının bilimle aralarının iyi olmadığı, işleri şeyhülislam ve ulema ile hallettikleri biliniyor. Nazi Almanya’sında da siyasetin emrine sokulan bilimin faşistleştiği de tüm dünyanın yaşadığı bir gerçek.

Bizde de son yılarda, Osmanlı hayranlığı artıyor; kimileri padişahlığı özlüyor; Başbakan sıkışınca, “Ulemaya danışalım” diyor… İçinde bulunduğumuz süreçte,
laik, demokratik ve bilimsel anlayışlar güçlenmezse, bu hükümet ve YÖK’ün,
TÜBA üyelerini genellikle, AKP’nin mebus/belediye başkanı adayları, türban yanlıları ve de ilahiyatçılar arasından seçeceği biliniyor. En geç, Cumhuriyetin 100. yılında, TÜBA’nın adının Ali Meclis-i Ulema, Şurayı Ulema gibi bir adla değiştirilmesi
mümkün görünüyor.

Geçmişte AKP’nin TÜBİTAK, YÖK, medya ve yargıda kadrolaşmasını, günlük siyasetle ve hükümetin yürütme göreviyle ilişkili görüp sessiz kalanlar bile, 651 sayılı KHK ile başlayan değişimin, bilimin İslamileştirilmesi yönünde atılmış bir adım olduğunu görüyor.

TÜBA bu duruma da karşı çıkmazsa, neye karşı çıkacak?

Ortalıkta AKP’nin karar ve uygulamalarına etkin bir şekilde karşı çıkacak
muhalefet de yok; sivil toplum kuruluşları, bir zamanlar dördüncü kuvvet olarak göklere çıkarılan medya, üniversite ve üniversite gençliği de yok!

TÜBA karşı çıkmazsa, kim karşı çıkacak?

TÜBA, “Hiç değilse, TÜBİTAK’ta olduğu gibi bizim üyeliğimizi sona erdirmediler, halimize şükredelim” mi diyecek?

Hayır, hayır, bin kere hayır! TÜBA üyeleri herhalde bilimin İslamileştirilmesini kabul etmeyecektir. Yapabilecekleri en anlamlı karşı çıkış, akademi üyeliğinden topluca istifa etmek olacaktır.

“Bilime” rahmet okusak da, hiç değilse saygınlık baki kalacaktır.

okcabolr@gmail.com

CIA’nın Son Kürt Raporu

CIA’nın Son Kürt Raporu
Aydınlık, 14.8.12

Dostlar,

CIA’nın Kürt stratejisini ibretle okuyalım ve ulusal direnişimizi buna göre geliştirelim.

Ama hangi hükümetle?

Tam da bunları yapmakla görevlendirildiğini kendi ağzıyla kezlerce itiraf eden
Büyük Ortadoğu Projesi – BOP (gerçekte Büyük İsrail Projesi) eşbaşkanlığıyla mı;

Ulusal bir hükümetle mi?

AYDINLIK Gazetesine de, ulusumuzu uyaran bu çok değerli gazetecilik hizmeti için
teşekkür ederek; AYDINLIK okuyarak ve okutarak yani..

Sevgi ve saygı ile. 18.8.12

Dr. Ahmet Saltık, www.ahmetsaltik.net

================================================================

CIA :

“BM’de dünya gündeminin dikkati Türkiye Kürtlerinin üzerine çevrilerek,
Türk devletinin Kürt sorununa geleneksel tepkisi değişmeye mecbur bırakılacak.”

– PKK’nin Şemdinli hamlesi,
– Foça saldırısı ve
– Son olarak CHP milletvekili Hüseyin Aygün’ü kaçırması ne anlama geliyor?

Aslında tüm bunlara, CIA’nın kıdemli görevlilerinden Ellen Laipson’un
geçen yılın sonunda hazırladığı bir rapor ışık tutuyor.

Ellen Laipson, 2012 yılında yaşanacak olaylardan hareketle hazırladığı
analizinde iki önemli vurgu yapıyor:

1- 2012 yılı Türkiye Kürtlerinin yoğun ve en kanlı kavgalarının dolu olduğu
bir yıl olacak.

2- Kürtler BM gündemine girecek.

Obama’nın 2009 yılında “ABD Başkanı’nın istihbarat danışma kurulu”na,
Hillary Clinton’un da 2011 yılında “Bakanlık dış politika kurulu”na
kattığı kıdemli CIA analisti Ellen Laipson’un hazırladığı 7 maddelik raporun
adı şöyle:

“Türkiye Kürtlerinin Eylem Planı”

Raporda yer alan şu 7 madde incelendiğinde, PKK’nin ABD planına uygun olarak
hamleler yaptığı görülecektir. İşte o maddeler:

1- Hakkari, Şırnak, Batman, Ağrı, Bingöl, Urfa, Diyarbakır illeri,
yoğunluklu başkaldırı ve bombalamaların olacağı yeni başlangıç bölgeleri olacak.

2- BM’de dünya gündeminin dikkati Türkiye Kürtlerinin üzerine çevrilerek,
Türk devletinin Kürt sorununa geleneksel tepkisi değişmeye mecbur bırakılacak.
Hazırlanacak yeni anayasada, Türkiye Kürtlerinin meşru haklarının kabulü yer bulacak.

3- ABD ve AB devletleri, Türkiye Kürtlerinin “demokratik hak ve yerinden yönetim”
istemlerinin karşılanmasında, koruyucu ve destekleyici olacak.

4- Türkiye dışında yaşayan Türkiye Kürtleri aktive ve organize edilmiş durumdadır.
Yıllardan beri asi ve terörist olarak anılan (PKK) “Kürt gerilla güçleri”
demokratik hak ve özgürlük savaşçıları olarak kabul görmeye başlayacak;
sivil siyasette görev alacaklardır. Ayrıca, farklı gerekçe ile Suriye devleti,
PKK güçleri ile kamp sağlanması konusunda görüşmelerini sürdürmektedir.

5- Yaşanması beklenen gelişmelere koşut olarak, Türk devletinin kullandığı
meşru savunma ve imha etme haklılığı etkisiz kılınacaktır.
Bu plan aralıksız olarak uygulanmaktadır.

6- Kuzey Irak’ta kurulu bulunan Kürt özerk yönetiminin, 2013 içinde devletleşmesi planlanmıştır. İstendiği takdirde Türk devleti ile birlikte yaşamak veya yaşamamak hakları meşrulaşacaktır.

7- Yaşanacak olaylarla birlikte KCK tutukluları aşama aşama serbest bırakılacaktır.

Basit yaşam… düşündürücü bir görsel..

Dostlar,

Meksikalı, sade ama yaşamı dolu dolu yaşayan bir balıkçı ile

Kapitalizmin insan olmaktan çıkarıp kör bir kâr hırsına tutsak ettiği bir ABD’linin
düşündürücü söyleşini izleyeceksiniz..

Büyük Atatürk’ün sözleri aşağıda..

Sevgi ve saygı ile. 17.8.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

basit_yasam

DEPREM ÜLKESİYİZ, UNUTMAYALIM !!!

Prof. Dr. Mehmet Ali Körpınar
İst. Üniv. Cerrahpaşa Tıp Fak.

Dostlar,

17 Ağustos 1999’dan bu yana 13 koca yıl geçti..

Onbinlerce kurban ve milyarlarca dolar maddi yitik..

Söylenecek öyle çok söz var ki..

Şimdilik size Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden meslektaşım
Prof. Dr. Mehmet Ali Körpınar’ın yazısını sunmak istiyorum..

Gölcük depremini Tanrı’nın Orduya sözde cezası gibi yorumlayan
çağdışı yobaz Ordu düşmanı anlayışı, bir de eski bir cumhurbaşkanının

“altımız çürük..” sözlerini içime sindiremiyorum.

Bir de 13 yıldır cep telefonlarından kesilen % 25 gibi son derece yüksek verginin ulusal deprem sorunumuz için nasıl kullanıldığını
çok merak ediyorum.

Bu paranın 40 milyar TL’yi geçtiği söyleniyor ki; faiz getirisi bir yana bırakılsa bile, 2012 bütçesi olan 351 milyar TL’nin 1/9’u gibi
çoook ciddi bir kaynak.. Nerede, nasıl harcandı bu muazzam tutar?

Hükümet bu sorulara çok açık yanıtlar vermeli..

Muhalefet ısrarla soru önergeleri vermeli..

Hele hele telefon faturamıza % 25 deprem vergisi eklendikten sonra
“bu tutarın” % 18 KDV’si alınmaz mı?

Kendimi çooook kötü duyumsuyorum.

Hiç olmazsa, Devlete yakışmayan, yurttaş olarak da bizlerin
hak etmediği bu tefeci vergilendirme ivedilikle durdurulmalı..
Basın konuyu işlemeli..

Sevgi ve saygı ile. 17.8.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ametsaltik.net

==========================================
DEPREM_ulkesiyiz_MA.Korpinar

Mustafa Balbay’dan Başbakan’a Mektup-11

Dostlar,

Mustafa Balbay 1261 gündür tutuklu.
• Hücrede 537. gün.
• Milli irade 433 gündür tutuklu.

Ama Başbakan RT Erdoğan;”ÜSTÜNLERİN HUKUKUNDAN HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNE geçtik..” diyor ??
Balbay ve tüm öbür tutsak yurtseverleri özlemle kucaklıyorum.

Dr. Ahmet Saltık www.ahmetsaltik.net, 17.8.12,

===================================================================

GÜNDEM

Mustafa Balbay
ankcum@cumhuriyet.com.tr
Cumhuriyet 14.08.2012

Başbakan’a Mektup-11

Sayın Başbakan,

Silivri’de yürümekte olan davalarla ilgili 5 Ağustos Pazar günü yaptığınız değerlendirmelerle pek çok konuyu yeniden gündeme taşıdınız.
Yargı bağımsızlığına, hukuka, adalete değinirken sık sık yaşadığınız deneyimden de örnek veriyorsunuz.

5 Ağustos’ta da öyle yaptınız; şöyle dediniz:

“Ben Milli Eğitim Bakanlığı müfredatında yer alan, ders kitaplarına girmiş
bir şiiri okuduğum için hapis yattım.”

Ardından eklediniz:
“Suçum neydi bilmiyorum.”

O an kendimden şüphe ettim. Acaba bir Silivri sanığı mı dinliyordum?

Siz, 12 Aralık 1997’de Siirt’teki açık hava toplantısında Ziya Gökalp’in şiirini okudunuz.
Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM), yani bugünün özel yetkili mahkemesi (ÖYM) size
“halkı din ve ırk farklılığı gözeterek açıkça kin ve düşmanlığa tahrik etmek”suçundan 10 ay hapis cezası verdi. 24 Eylül 1998’de karar Yargıtayca onaylandı. Bütün yargılama bir yıldan az sürdü.

10 ay hapsin karşılığı da 4 aydı. Yatış koşullarınızı önceki mektuplarda yazmıştım.
***

Sayın Başbakan,
Yıllardır o 4 ayın acısını her fırsatta dile getirmektesiniz.
Ya bugün, sizin başbakanlığınız döneminde 4 yıldır tutuklu olarak yargılanmakta olanlar?
Onlar başka Tanrı’nın çocukları mı?
Konuşmanızda eski Genelkurmay başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un tutuklu yargılanmasından duyduğunuz rahatsızlığı açıkça dile getirmekle kalmadınız,
Başbuğ’la ilgili iddiaları da yorumladınız.

Aynen şöyle dediniz: “Suçlamalar insafsız, çirkin!”

Başbuğ’un avukatı İlkay Sezer bile iddianameyi eleştirirken bu kadar ileri gitmedi.
Yani Başbuğ’un avukatını da geçtiniz!

Aklıma ilk gelen saptama olarak, siz bu davanın savcısıydınız,
avukatı mı oldunuz, demeyeceğim. Sadece şunu anımsatmakla yetineceğim:

Başbuğ, varlığı iddia edilen “Ergenekon terör örgütünün” yöneticisi olmakla suçlanıyor. Ben ve pek çok kişi de üyesi olmakla suçlanıyoruz.

Böyle bir terör örgütünün varlığı konusunda görüşüne başvurulabilecek kişilerden biri olarak Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) eski Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür dinlendi. Sizin televizyon konuşmanızdan bir gün sonra ifade veren Eymür’ün sözleri gazetelere şu başlıklarla yansıdı:

“Pek çok şey bilirim ama, Ergenekon’u bilmem…
Ergenekon’la ilgili bilgilerim kulaktan dolma…”
***

Sayın Başbakan,
Konuşmanızda TSK mensuplarının tutuksuz yargılanmasından yana olduğunuzu söylediniz. NATO’da görevliyken çağrıldığı için Türkiye’ye dönme inceliği gösteren,
mahkeme karşısına çıkarılınca da “yurtdışına kaçma şüphesiyle” tutuklanan subay örneğini verdiniz.

Bu duruşunuz, özel yetkili mahkemeleri hedef aldığınızı, hatta tanımadığınızı gösteriyor. Zaten 3. yargı paketiyle onları fiilen tasfiye ettiniz. Ancak onlar da
sizi tanımıyor Sayın Başbakan! Meclis’ten çıkan 3. yargı paketinin tutukluluğa ilişkin bölümlerini uygulamama kararı aldılar.

Siz bu mahkemeler için, “Devlet içinde devlet oldular” dediniz.
MİT müsteşarınızı onlara teslim etmediniz.
Eski Genelkurmay başkanınızı verdiniz, alamıyorsunuz!
Bu mahkemeler, ellerindeki davaları bitirecekler ve tasfiye olacaklar.
Böyle bir tabloda, o davaların tutuklu sanıkları “Hukuka güveniyoruz” diyebilir mi?
Başbakan olarak sizin güvenmediğiniz mahkemelere biz nasıl güvenelim?

Özel yetkili mahkemeleri, ellerine geçirdikleri sanıklarla baş başa bırakıp
kenara çekildiniz.

“Üstünlerin hukukundan, hukukun üstünlüğüne geçtik” dediğiniz durum buysa…

Ben de yeni anayasayım.

Kaygılarımla.

Hoşgelişler olacak sevgili Balbay,
Hoşgelişler..
Biraz daha sabır..
Az kaldı hem de çok az..
Tüm tutsak yurtseverlere sevgi-saygı ve özlemle..
Dr. Ahmet Saltık, www.ahmetsaltik.net

İşsizlik verileri : TÜİK ve Çağlayan’ın Tehlikeli İllüzyonu..

İşsizlik verileri : TÜİK ve Çağlayan’ın Tehlikeli İllüzyonu..

3 Ayda 2 Milyon Yeni İstihdam !?!
-.. bin atlı, akınlarda çocuklar gibi şendik..-

Dr. Ahmet Saltık
Ankara Üniv. Tıp Fak.
ADD Bilim Danışma Kurulu Yazmanı
www.ahmetsaltik.net

TÜİK, işsizlik rakamlarının son 10 yılın en düşük düzeyine çekildiğini açıklıyor..
Karşılaştırma için ilginç bir süre “son 10 yıl” seçiliyor.
Sanki TÜİK teknik açıklama vermiyor, verileri politikacı ağzıyla yorumluyor..
Eee, RT Erdoğan’ın beklediği gibi.. Kurum, Başbakanın beden dilinden anlıyor..

Bu arada CIA Türkiye nüfusunu 2011 sonunda TÜİK’in verdiği gibi 74,7 milyon değil,
tam 5 milyon fazlasıyla 79,7 milyon olarak veriyor.

TÜİK’ten ya da Dışişlerinden, Hükümetten tık yok..

CIA, TÜİK’i yalanıyor, kendi verisini paylaşıyor.

Daha vahimi : TÜİK kayıtlarında görülmeyen bu 5 milyon insan seçimlerde ne yapacak ?

Yüksek Seçim Kurulu seçmen listelerini hangi veri tabanına göre düzenleyecek ?

TÜİK’in mi, CIA’nın mı ?
Sn. Prof.Dr.Ali Ercan, bu matematiksel çelişkileri çok sorguladı yazılarıyla.
(18.8.12 günü sitemizde yer alacak yazısına bakılması dileğiyle :
Resmi, formal ve gerçek işsizlik..)

* * * * *

Bu gün de Ekonomi bakanı Zafer Çağlayan bir açıklama yaptı (ANKA, 16.8.12):

“.. Sadece 2. çeyrekte yani Nisan-Mayıs-Haziran aylarında ekonomimiz 1 milyon 994 bin istihdam yarattı. Bu muazzam bir artış. Daha önceki 2. çeyreklerde hiç bu kadar
yüksek istihdam artışımız olmamıştı.”

3 tümcenin ilk 2’si YANLIŞ! Sonki de zoraki yanlış..
Bir bakan düşünün, uzmanlık alanında arka arkaya 3 yanlış tümce kurabiliyor.
AKP kadroları işte böylesine seçkin, nitelikli.

Toplam resmi istihdamın 24,8 milyon olduğu, 2011’de 105 milyar $ dış ticaret açığı veren, dışsatımın dışalıma oranı % 80’lere yaklaşan yani 100 $’lık dışsatım için
80 $’a yakın dışalım yapma zorunluğu olan, ulusal gelirinin %10’unu aşan (80 / 772 milyar $) cari açık veren, resmi toplam borçları ulusal gelirinin 2/3’ünü aşan
(550 milyar $/772 milyar $) …. hiçbir ekonomi; 3 ay gibi “çok kısa” bir dönemde, hiçbir olağan dışı konjonktür yokken 1,994 milyon / 24,85 milyon = % 8 oranında
yeni istihdam yaratamaz! Böylesi bir makroekonomik performans matematiksel
olarak olanaklı olmadığı gibi, dünyada örneği de yoktur.

2011’de % 8,5 büyüyen ekonomi, tüm yıl boyunca 2 milyon yeni istihdam yaratmamışken,
2012 için % 4 hatta biraz altında büyümeyi ancak hedefleyebilen (Babacan, NTV)
bir ekonomi üstelik de yılın başında, 2.çeyrekte nasıl olur da 2 milyon
yeni istihdam kapasitesi yaratır?

Ağırlığı hizmetler sektöründe, kalitesi çok düşük (birkaç günlük, çok düşük ücretli, güvencesiz..) hatta sanal istihdam.. Yıllardır iş arayıp bulamayan ve umudunu kesenlerden “Son 1 haftadır iş arıyor musunuz?” sorusuna yılgınlıkla, öğrenilmiş çaresizlik sendromu ile pes ederek “hayır” diyenleri işsiz saymayarak. Özellikle tarımda aile içi gizli işsizliği dikkate almayarak.. Ev kadınlarını istihdam sorunu dışında tutarak.. Ve TÜİK bilimsel veri veriyor öyle mi? Ne denli hüzün verici..

İşte düşünüp sorgulamayan, temel matematiği bile günlük yaşamında kullanamayan,
ezberci bir toplumun hazin tablosu.. Siz 4+4+4 ile yeni ezberci kuşaklar yetiştirmeye devam edin. Matematik, mantık, felsefe.. seçmeli ama Din dersi vb. zorunlu olsun!

Bu rakamlar aklımıza Nasrettin Hoca’nın bir dersini (fıkra değil!) anımsatıyor :
Hoca bir suç işler ve yargılanır. Zamanın yargıcı kadı efendi Hoca’ya 100 sopa
ceza verir. Hoca isyan eder ve “Kadı efendi ya sen hiç sopa yemedin ya da
sayı saymayı bilmiyorsun!..” der..

Nitekim yaşamın somut yanıtı Kütahya Tavşanlı’dan geliyor.
220 kadro için 8220 kişi başvuruyor.
Görüşmeler (mülakat) ve kura çekimi “düğün salonunda” yapılıyor.
Kurada bir Sivaslı’nın çıkmasına bile Kütahyalılar isyan ediyor.
Halkın ne denli burnundan soluduğunun kanıtıdır ve iç barış bakımından da
alarm vericidir!

Ne demiş Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan :

Ekonomi 2012’nin ikinci çeyreğinde % 8, tam 2 milyon “YENİ” istihdam yaratmış!
Bakan Makine mühendisiydi galiba değil mi??
Bakan Zafer beyin ağzından mucizeler çağlıyor..
Soyadı da bu espriye dayalı galiba : Çağlayan..

Yaşasın!

Tüm dünya işsizlikten kırılırken Türkiye tam tersine harikalar yaratmayı sürdürüyor..

Herhalde Yeşil Kartlı sayısı, yardım paketi alanlar.. ciddi azalma gösterecektir..
3,5 milyon Yeşil Kartlının yarısı silinecektir, SGK’nın 2012 bütçesinin yarısı
(69 milyar TL/ 141 milyar TL) Merkezi Yönetim Bütçesinden aktarılmayacaktır.
Ki bu aktarım, bütçenin 69 / 351 milyar TL olmak üzere 1/5’ine karşılıktır.
Öte yandan 2012 Merkezi Yönetim Bütçesi 21 milyar TL açık verecek.
Bu bütçenin 71 milyar TL’si kamu borcu faizi (51 milyar TL!) ve kalan 21 milyar TL’si
borç ana parası = Faiz dışı fazla ! Daha açığı : Bütçenin 1/5’i borç ve faizine!

Dolayısıyla tefeci faizi ile Türkiye’ye borç veren yerli yabancı kreditörler
paniğe kapılmasın.. (Yüksek faiz + düşük kur üzerinden haraç gibi faiz ödeterek;
dışsatımını pahalılaştırarak..);

“İnek” bu yıl da ölmeyecek/öldürülmeyecek, sütü sağılmaya devam edilebilecektir.
Gerektiği kadar “net-hata noksan” kalemiyle de (ülkeye giren kaynağı belirsiz para!)
yoğun bakımda solunum-dolaşım desteği verilecektir. Nasılsa Suriye’de, ABD vekili
BOP Eşbaşkanlığı eliyle örtülü savaşın finansmanı büyük ölçüde zoraki finansör
Katar ve S. Arabistan’dan gelmektedir.

Makro bütçe dengeleri bakımından rahat edeceğiz görünenler doğru ise..
Ama T.C. Maliye Bakanı “Mr. Simsek” ise geçen ay ilk yarıda bütçe dengelerinde sıkıntı olduğunu, gerekli önlemlerin 2. yarıda alınacağını söylemişti.
(=kamu harcamalarını kısma + vergileri artırma!)

AKP hükümetinin ekonomi orkestrası da iyice detone oldu.. Şef kimdir,
nerededir, neyle meşguldür; gören bilen var mı? Sahi, böyle bir ulusal orkestra
gerçekten var mıydı?

Yoksa Şefler IMF-DB uzmanları mıydı?

Ya Ekonomik ve Sosyal Konsey ??

“Özerk” MB da başına buyruk ve “olabildiğince düşük kur + olabildiğince yüksek
faiz” amenütsüyle “yaşamsal önemdeki cari açığın finansmanı” na kilitlenmiş.
Ülkenin sürgit kanatılması pahasına!

* * * * *
Bayram öncesinde tam da bayramlık şeker gibi haber; yerseniz..

İyi bayramlar Türkiye..

Sevgi ve saygı ile.
16.8.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Yazıya ek, gelişmeler Bakan Zafer Çağlayan’ı bütünüyle yalanıyor (21.8.12, Cumhuriyet):

Büyümenin lokomotif sektörleri otomotiv, inşaat, tekstil, turizm ve beyaz eşya bu yıla yitik yıl olarak bakıyor

2012 daralma yılı

© % 20’ye varan küçülme: 2012’nin 7 ayını pek de parlak geçirmeyen Türk ekonomisi,
orta vadeli programa göre yılı % 4’lük büyümeyle kapatmayı planlarken kimi sektörlerde bırakın büyümeyi küçülme % 20’lere varmış durumda.

© Türkiye’nin işi zor: Avrupa’daki durgunluğun merkezdeki ülkelere yayılması da Türkiye’nin işini zorlaştırıyor. Ayrıca Avro Bölgesi ve ABD’ye ilişkin kaygıların sürmesi, Türkiye ekonomisine ilişkin risklerin artmakta olduğuna işaret ediyor.

Genç, güzel, büyük olasılıkla eğitimli de..
Ama hastalıklı kapitalizm işsizlik sorununu çözemiyor; tersine nedeni, üretiyor..
Hanımefendi ne diyor ?
“Beni kirala, bana iş ver..” Onurunuz kırılmıyor mu, içiniz cız etmiyor mu?
Yoksa “de-serebre” (beyinsizleştirilmiş!) toplumun “kimi animal refleksleri” mi (hayvansal dürtüleri mi) uyanıyor?? Zavallı insanlık.. Bu kapitalizm ve veled-i zinası uğursuz evladı emperyalizm illetinden kurtulmak için daha çok çalışmalıyız..

Ekonomi Bakanı Çağladı : 3 ayda 2 milyon istihdam yarattık!

220 işçi için 8 bin 220 kişi başvurdu!
Kütahya’nın Tavşanlı ilçesindeki Türkiye Kömür İşletmeleri’ne bağlı Garp Linyitleri İşletmesi Müessesesi’ne alınacak 222 işçi için 8 bin 220 kişi başvurdu. (Cumhuriyet haber portalı, 16.8.12)
Ama TÜİK işsizliğin azaldığını duyurmayı sürdürüyor??

GLİ Müessesesi’nin çeşitli birimlerde çalıştıracağı ilköğretim okulu mezunu 46,
lise mezunu 157 ve üniversite mezunu 19 kişi olmak üzere toplam 222 kişi için
İş Kur Kütahya şubesine 8 bin 200 kişi başvurdu.

TİM: İŞSİZLİK DÜŞTÜ

Yeraltı kömür olcağında çalıştırılmak üzere alınacak 46 beden işçisi için
bugün GLİ’deki 1 nolu Düğün Salonu’nda mülakat sınavına girecek olan 138 asıl,
138 de yedek adayın belirlenmesi amacıyla noter huzurunda kura çekimi yapıldı.

Gergin anlar yaşandı

Kura çekimi sırasında adayların isimleri ve doğum yerleri okundu.
Henüz kura çekiminin başındayken asil adaylar arasında Sivas doğumlu
bir kişinin adının okunmasına kalabalık tepki gösterdi. Kalabalıktakiler
önceliğin Kütahya doğumlulara verilmesi gerektiğini, doğum yeri
başka bir yer olanların başvuruda bulunmaması gerektiğini savundu.
Tepkiler büyüyünce kura çekimine ara verildi. Noter görevlileri
salondan çıkarılarak düğün salonundaki gelin ve damat odasına götürüldü.

İş umuduyla gelen yüzlerce kişi düğün salonunun camlarını kırdı.
Kalabalık daha sonra dışarı çıkarak GLİ’nin önünde bir süre
oturma eylemi yaptı. Olay yerine takviye jandarma ekipleri sevk edildi.

===================================================================
Dostlar,

TÜİK, işsizlik rakamlarının son 10 yılın en düşük düzeyine çekildiğini açıklıyor..
Karşılaştırma için ilginç bir süre “son 10 yıl” seçiliyor.
Sanki TÜİK teknik açıklama vermiyor, verileri politikacı ağzıyla yorumluyor..
Eee, RT Erdoğan’ın beklediği gibi.. Kurum, Başbakanın beden dilinden anlıyor..

Bu arada CIA Türkiye nüfusunu 2011 sonunda TÜİK’in verdiği gibi 74,7 milyon değil, tam 5 milyon fazlasıyla 79,7 milyon olarak veriyor.

TÜİK’ten ya da Dışişlerinden, Hükümetten tık yok..

CIA, TÜİK’i yalanıyor, kendi verisini paylaşıyor.

Daha vahimi : TÜİK kayıtlarında görülmeyen bu 5 milyon insan seçimlerde ne yapacak ?

Yüksek Seçim Kurulu seçmen listelerini hangi veri tabanına göre düzenleyecek ?
TÜİK’in mi, CIA’nın mı ?

* * * * *

Konuya ilişkin kapsamlı irdelememiz için bu gün 16.8.12’de sitemizde yayımladığımız

3 Ayda 2 Milyon Yeni İstihdam !?!
-.. bin atlı, akınlarda çocuklar gibi şendik..-
başlıklı yazımıza bakmak ister misiniz??

Bir de

İŞSİZLİK ÇOK YÜKSEK AMA SAKLANIYOR; BU TEHLİKELİ OYUN GERÇEKTE NEYE HİZMET EDİYOR?

Başlıklı kapsamlı raporumuza.. (23.7.12, http://ahmetsaltik.net/arsiv/2012/07/Issizlik_cok_yuksek_ama_saklaniyor_nicin1.pdf)

Sevgi ve saygı ile. 16.8.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Ekonomi bakanı Zafer Çağlayan açıklama yaptı (ANKA, 16.8.12):
“.. Yalnızca 2. çeyrekte yani Nisan-Mayıs-Haziran aylarında ekonomimiz 1 milyon 994 bin istihdam yarattı. Bu muazzam bir artış. Daha önceki 2. çeyreklerde hiç
bu kadar yüksek istihdam artışımız olmamıştı.”
3 tümcenin ilk 2’si YANLIŞ! Sonki de zoraki yanlış..
Bir bakan düşünün, uzmanlık alanında arka arkaya 3 yanlış tümce kurabiliyor.
AKP kadroları işte böylesine seçkin, nitelikli…

Londra 2012 Olimpiyatları bitti..

Londra_2012_Olimpiyatlari_bitti_Ali_Ercan

Dostlar,

Prof. Ali Ercan hocamız yine temel matematik kullanarak ne çok anlamlı ve
nesnel sonuca ulaşmış..

Keşke insanlarımıza kutsal kitapları anlamadan Arapça ezberletmek yerine
(bunun benzerini İngilizler Hindistan’da kuşaklar boyunca Hint çocuklarına
logaritma cetvelleri ezberleterek yaptılar.. Ama ne oldu, harami bezirgan düzeni
önünde sonunda yıkıldı ve Hindistan günmüzde dünya devlerinden biri olma yolunda..)
matematiksel düşünmeyi, soru sormayı, merak etmeyi.. BEYNİNİ KULLANARAK İNSANLAŞMAYI öğretebilsek..Mürit-mensup olmak yerine özgür birey olsa, insanlaşsa..

Türkiye’de de bu 4+4+4 deli gömleği yırtılacak elbet..

Sevgi ve saygı ile. 15.8.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net