Etiket arşivi: “AÇILIM” ihaneti

Prof. Dr. Ali Demirsoy : CENAZE NAMAZINI KILMAYI İYİCE ÖĞRENDİK..

Dostlar,

Çok değerli hocamız Sn. Prof. Dr. Ali Demirsoy (34 yaşında Hacettepe Üniversitesi’nde Biyoloji Profesörü oldu ve 33-34 yıl profesör olarak çalıştı, emekli oldu. Ulusal ve uluslararası ölçekte en ünlü Evrim Biyologlarından biri..  Ciltlerle Evrim Biyolojisi kitapları yazdı.
Bu sitede kendisinin çok önemli makalelerine yer verdik.. 2011 yılında yazdığı bir makaleyi güncelleyerek yeniden gönderdiğini belirtmekte. Başlığı

  • CENAZE NAMAZINI KILMAYI İYİCE ÖĞRENDİK..

Altı sayfa. İnsanın içi acıyor okuduklarına. Önceki gün de ne denli acı ki 6 (altı!) Mehmedimizi daha şehit verdik. Artık sözcükler tükendi, işlevsizleşti. Halkımıza dayanç diliyoruz gene de..
Biz de epey yazdık bu konuda.. Bir kez daha yazalım :

  • AKP’nin iktidar olduğu Kasım 2002 öncesini geçelim -ki terör neredeyse sıfırlanmıştı- ;
    24 Temmuz 2015’ten bu yana verdiğimiz beşyüzü (500!) aşan asker şehidimizin doğrudan politik sorumlusu AKP iktidarı ve onun başıdır. Bu asıl sorumluların bir de hiçbir şey olmamış gibi suret-i haktan görünmeleri ve “Her şeyin bir bedeli var..” türünden söz etmeleri,
    şehit cenazelerinde kara gözlükleriyle boy göstermeleri ve timsah gözyaşları dökmelerini… izlemek insanı kahrediyor.. Hele bir de “AÇILIM” ihanetiyle kendi büyüttükleri kanlı sorun üzerinden politik hesaplar ve oy devşirme planlarını görmek içimize kan damlatıyor,
    midemizi bulandırıyor..

Dileriz halkımız bu yakıcı gerçekleri görsün ve AKP iktidarının artık yüz kızartan
politik manevralarını artık anlasın, ilk genel seçimde iktidardan alaşağı etsin..

Yoksa, daha ödeyeceğimiz çoook faturalar var..

Hele AKP Anayasayı değiştirecek bir çoğunluk sağlar ve bunu başarırsa..
Artık ortada Cumhuriyet’ten eser kalmayacak, Erdoğan ailesi babadan – oğula halife sultanlık rejimini ülkeye dayatacaktır.

Dahası, ölene dek iktidarda kalma uğruna Batı’nın isteklerine boyun eğerek -daha önce pazarlıklarını yaptıkları üzere- Federe / bölünüp parçalanmış bir Türkiye’cik de cabası!

Sn. Prof. Demirsoy’un seslenişi aşağıda..

Makalesini okumak için erişkeyi tıklar mısınız lütfen??

CENAZE_NAMAZINI_KILMAYI_IYICE_OGRENDIK_Ali_Demirsoy_2016.06.26_duzeltildi

Sevgi ve saygı ile.
26 Haziran 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

======================================

Sayın Kardeşim,

Ben artık televizyonlarda şehit gömme törenlerini ve orada boy gösteren zevatı görmek ve
atıla atıla yalama edilen sloganları dinlemek istemiyorum. Bitmesini bütün kalbimle diliyorum; ancak bu yaklaşım ve anlayışla bitmeyeceğini de biliyorum. Hepimizin ruh sağlığını
derinden etkilendiğini düşündüğüm bu 30 yıllık beceriksizlik, yetersizlik ve yanlış politikaların
muhasebesini yapmaya ne dersiniz?

Bu yazı aslında 2011 yılında yazıldı ve size gönderildi. Geçen bunca yıla karşın
güncelliğinden hiçbir şey yitirmediği için; ancak çok küçük eklerle tekrar iletilmektedir.

Sevgilerimle.

Prof. Dr. Ali Demirsoy
Hacettepe Üniversitesi emekli öğretim üyesi
Telf: 0312.297 80 40

Fan sayfam: İsteyenin izinsiz olarak gireceği Facebook sayfam
https://www.facebook.com/pages/Do%C4%9Faperest-DemirsoyProfDr-Ali-Demirsoy/9
68500353182566?fref=ts

Özel Facebook sayfam (izinle girilebiliyor) : https://www.facebook.com/ali.demirsoy.568

Blog (denemeler): http://alidemirsoy.blogspot.com.tr/

Parasını öder tutuklatırım!

Parasını öder tutuklatırım!

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dündar ve Gül’ün tahliyesiyle ilgili ‘bu iş bitmedi’ diyerek
AYM’ye yüklendi, ancak YARSAV Başkanı Arslan, Cumhurbaşkanı’nın savlarını çürüttü.

[Haber görseli]

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Can Dündar ve Erdem Gül kararı üzerinden Anayasa Mahkemesi’ne dün yüklenmeyi sürdürdü. Afrika gezisinin Nijerya ayağında gazetecilere açıklama yapan Erdoğan, kendisinin değil AYM’nin anayasayı ihlal ettiğini, yerel mahkemenin bu karara direnebileceğini, bu durumda AYM’nin yapacağı bir şey olmadığını, AİHM’in ise
en fazla tazminat kararı verebileceğini savunarak “Mahkeme, AYM’nin kararına uydu ama
bu işin bittiği anlamına gelmez. Savcı itiraz edebilir, bir üst mahkemeye yönelik bir süreci başlatabilir.” dedi. Oysa Erdoğan’ın “savları”nın tümü anayasa ve yasalar karşısında
çelişki oluşturdu. AYM’de 10 yıl boyunca raportör olarak çalışan, Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Murat Arslan, Erdoğan’ın açıklamalarını Cumhuriyet’e tek tek değerlendirdi ve iddialarını şöyle çürüttü:

[Haber görseli]1 GEREKÇE ŞART DEĞİL

ERDOĞAN: Anayasa Mahkemesi Başkanı, daha önceleri ‘Gerekçe açıklanmadan karar açıklanmaz’ tezini savunan bir arkadaşımızdı. Gerekçeyi açıklamadan, bitmemiş bir yargı sürecini alelacele bitirme konumuna gelmek, usule aykırı olduğu gibi esasa da aykırıdır.

MURAT ARSLAN: Anayasa Mahkemesi’nin “iptal” ve “ihlal” kararları birbirinden ayrıdır. İhlal kararları bireysel başvurulara ilişkin verdiği kararlardır. Anayasa’nın öngördüğü gerekçesi yazılmadan açıklanmama yasağı yalnızca iptal kararları için geçerlidir. İhlal kararlarında ise kararın gerekçeli açıklanması gibi bir zorunluluk yoktur. İhlal kararları zaten sonuç olarak
kişisel hak ihlaline ilişkin olduğu için hemen bildirilmeli ve uygulanmalıdır. Örneğin tutukluluk durumunda gerekçeli kararı beklerken tutukluluğunun hukuksuz olduğuna karar verilen kişinin özgürlüğünü sınırlandırmaya, özgürlüğünden alıkoymaya sürdürüyorsunuz. Tutukluluğun hukuksuz olduğuna karar verilmişken gerekçe geciktiği için tahliye edilmemeleri
yeni bir hak ihlaline yol açar.

2 KARAR HERKESİ BAĞLAR

ERDOĞAN: Kendisi (Zühtü Arslan) ‘Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karar her şeyin üstündedir, herkesi bağlar’ diyor. Anayasa ve yasa değişikliklerinde evet bağlayıcıdır
ama bireysel başvurularla ilgili olarak böyle bir şeyi öne süremezsiniz.

MURAT ARSLAN: Anayasa’nın 153. maddesinin son fıkrasında “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar” diyor. Bu hüküm, iptal ve itiraz davaları ile bireysel başvurulara ilişkin kararlar ayrımı yapmıyor. Her türlü başvuruda AYM’nin kararının yasama, yürütme ve yargı açısından bağlayıcı olduğunu açıkça ifade ediyor. İster ihlal kararı olsun, ister iptal kararı olsun. Maalesef, bilerek ya da bilmeyerek, Anayasa’nın
açık hükümlerinin bile doğru yorumlanmaması gibi bir durum söz konusu.

3 TAKDİR HAKKI YOK

ERDOĞAN: Karar herkesi zaten bağlıyorsa, neden birinci mahkemeye
tekrar gönderiyorsun? Bağlayıcı ise gitmemesi lazım.

MURAT ARSLAN: Buradaki ihlal kararının muhatabı ilk derece mahkemesi olduğu için
karar oraya gidiyor. Çünkü ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanıyor. Bu yüzden ihlali yapan mahkemeye gönderilmesi gerekir. AYM yasaya uygun davranıyor. Fakat maalesef anayasayı da yasayı da bilmiyorlar ya da bildikleri halde böyle yorumluyorlar. İkinci fıkranın son cümlesinde mahkemeler AYM’nin kararında ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde karar verir diyor. Artık yasa, mahkemeye bir takdir hakkı tanımıyor. AYM kararına uygun biçimde
ihlali ortadan kaldıracak kararı ver! diyor. Buna karşılık ilk derece mahkemesinin
Ben direniyorum ve tahliye etmiyorum’ demesi söz konusu olamaz.

4 UYMAZSA SUÇ İŞLER

ERDOĞAN: Gittiğine göre, birinci mahkeme kararında diretirse Anayasa Mahkemesi’nin verebileceği hiçbir karar yoktur.

MURAT ARSLAN: Evet, ilk derece mahkemesinin anayasaya, hukuka aykırı bir şekilde
fiili durum oluşturup ‘karara uymam‘ demesi durumunda AYM’nin kendisinin bir yaptırımı
söz konusu değil. Ancak AYM kararının uygulanmaması üzerine taraflar bu kez AİHS 6. madde “Adil yargılanma hakkı” ve Anayasa 36. madde “hak arama özgürlüğü”nün en önemli ögelerinden olan mahkeme kararlarının yerine getirilmesi hakkı”nın ihlal edildiği iddiasıyla yeniden AYM’ye başvurabilirler. Yine AYM’den sonra bir de AİHM aşaması var biliyorsunuz. Bu durum hem AYM önüne hem AİHM önüne gittiğinde kesin ihlal nedenidir.
Öbür yandan yargı kararının uygulanmaması görevi kötüye kullanma suçunu oluşturur.

5 AİHM TEDBİR KARARI VERİR

ERDOĞAN: Bundan sonra oradaki o kişiler, isterlerse AİHM’ye gidebilirler.
AİHM eğer Anayasa Mahkemesi’nin verdiği istikamette bir karar verirse,
o da sadece tazminat bakımından bağlayıcıdır. Devlet de o tazminata itirazlarını yapar veya o tazminatı öder.

MURAT ARSLAN: AİHM tutuklulukla ilgili başvurularda, tutukluluk halen sürüyorsa salıverilmelerine karar veriyor. Nitekim ‘Ilaşcu ve Diğerleri / Rusya ve Moldova’ davasında AİHM, halen tutuklulukları süren başvurucuların keyfi tutukluluklarının sona erdirilmesi için her türlü önlemin alınmasına karar verdi. Bu karar, tüm daireleri de bağlayıcı olan Büyük Daire kararıdır ve oybirliğiyle alınmıştır. AİHM, tazminata da hükmedebilir. Tazminat ödenmesine karşın tutukluluk hali sürüyorsa AİHM, bu kararı icradan düşürmez. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne de bildirir. Son çare olarak ülke Avrupa Konseyi üyeliğinden çıkarılır.

6 HABERE CASUSLUK OLMAZ

ERDOĞAN: Kaldı ki sıradan bir olaydan değil, bir casusluk olayından söz ediyoruz.
Fikir özgürlüğü ihlaliyle ne alakası var? Medya mensubu her istediğini yapma özgürlüğüne sahip midir?

MURAT ARSLAN: Bir kez burada masumluk karinesini nereye koyacaksınız?
Yargı kararıyla suçlu olduğu kesinleşmeden siz kimseyi suçlayamazsınız. Bir kişinin casus olup olmadığına mahkeme karar verir. Hiçbir şey ortada yokken casus diyemezsiniz.
Ki ortada tek kanıt gazete haberleridir. Bu yönüyle de

  • casusluk dediğiniz şey gizli olur.. Gazete haberi ile casusluk mu olur?

Casusluk suçunun temel tanımına uymuyor. Casusluk varsa başka ülkeye bilgi sızdırmakla olur. Hangi ülke lehine casusluk yapılmış, bunu ortaya koyun. Bu konular çok tartışıldı.
O yüzden davanın esasına ilişkin sakatlıklar ayrı bir tartışma konusu ama şu anda
tutukluluk tartışıldığı için buna çok girmiyorum.

7 SAVCI İTİRAZ EDEMEZ

ERDOĞAN: Bu işin bittiği anlamına gelmez. Savcı karara itiraz edebilir.
İtiraz durumunda, bir üst mahkeme yeni bir süreci başlatabilir.

MURAT ARSLAN: Savcının AYM kararı sonucu verilen tahliye kararına itirazı söz konusu değildir. Erdoğan’ın sözleri hakim ve savcılara yeniden tutuklama yolunda yeni bir talimat niteliğindedir. Bu da adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs niteliğindedir.

8 ANAYASAYI İHLALE TEŞVİK

ERDOĞAN: Anayasa’yı ihlal eden ben değilim. Bu Anayasa Mahkemesi’nin
karar merciinde olanlardır.

MURAT ARSLAN: Şu ana dek gerekçelerini ortaya koyduğum gibi,
AYM’nin kararı anayasaya uygundur. Aksine Erdoğan’ın ilk derece mahkemesine
bu karara direnme ve uymama yönündeki talimatı anayasayı ihlale teşvik etme anlamındadır.

===========================================

Dostlar,

Bu konuda, Anayasa hukuku ile özel olarak ilgilenen bir yurttaş olarak epey yazı yazdık.

YARSAV Başkanı ve deneyimli – namuslu hukukçu Sayın Murat Aslan (yazıda da belirtildiği gibi on yıl AYM Raportörlüğü yapmıştır ve bu anayasa hukukuna ilişkin çok ciddi bir birikimdir..) tüm gerçeklerş çıplaklıkla – netlikle ortaya koymuştur.

Sorun birkaç boyutta ciddiyetini korumaktadır :

1. Erdoğan, yapay – zoraki – boşuna – akıntıya kürek çekercesine gündem yaratmak için kıvranmaktadır; Türkiye’nin yakıcı asıl sorunlarını geri plana itmeye çabalamaktadır.
Güneydoğudan, AÇILIM İHANETİ‘nin acı – kanlı – yürek yakan faturası olarak her gün
birkaç şehit – gazi haberi gelmektedir. Bu kişiler garip – gureba çocuklardır. Ülke iç savaş eşiğine sürüklenmektedir. Ekonomi perişan, işsizlik, yoksulluk, eğitim sorunları çok ağırdır.
Dış politikada uydu –  güdümlü olağanüstü yanlışlar yapılmıştır ve inatla sürdürülmektedir.
Bu sorunların TBMM’de sükunetle tartışılması gerekmektedir ancak AKP grubu son derece agressif davranmaktadır. Bunun da nedeninin Erdoğan olduğu çok iyi bilinmektedir.

2. Bu karar bağlamında Erdoğan’ın yapabilecepi bir şey olmadığı gibi, nasıl davranılması gerekeceği hakkında fikrini soran da yoktur, olmayacaktır da.. Nitekim AYM kararının gereği derhal, saatler içinde, kimselere sorulmadan, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi kurulunca
yerine getirilmiştir ve bu son derece olağan, hukuka tümüyle uyan bir işlemdir.

3. Erdoğan başından beri, adeta kin ve garezle Dündar – Gül’ün üstüne gitmektedir. Bir devlet başkanı 2 gazetci yurttaşını neden böylesine düşma beller ve kamuoyu önünde pervasızca üstlerine gider?? Dünyada hiçbir uygar hukuk devletinde örneği görülmemiş bir faciadır.

4. Erdoğan, en az 23 başdanışmana sahip bir Cumhurbaşkanıdır. Örn. Anayasa hukuku uzmanı
Prof. Burhan Kuzu..

Danışmanları Erdoğan’ı “kandırıyor mu?” acaba??

Ya da gerçekleri Erdoğan mı anlamıyor yahut anlamak istemiyor?
Kör kör gözüm parmağına bu akılalmaz inatlaşmanın anlamı nedir?

5. Erdoğan’ın bu davranışı “normal” bir insandan dahası bir devlet başkanından beklenebilecek, makul görülebilecek bir davranış asla değildir. Sürdürülemez, sürdürülmemelidir.

Bu vahim ve tehlikeli gidiş başta Erdoğan’ın ruh ve beden sağlığı, sonra AKP ve
sonra da ülkemiz, demokrasimiz, Cumhuriyetimiz için ağır tahribat yaratmaktadır.
Mutlaka ve hızla frenlenmeli, normalleşilmelidir.
Erdoğan’ın Sözcü Kalın’a “Devletin ve Hükümetin başı” sıfatı ile açıklama yaptırması
dehşet vericidir, niyet açıklamasıdır ve Anayasayı bir kez daha çiğneme suçudur.
Erdoğan yalnızca Devletin başıdır, hükümetin başı Başbakandır Anayasamıza göre.
Bu politik iklimde ve bu tehlikekli psikoloji içindeki Erdoğan’a “Başkanlık” verilmesi düşünülebilir mi?? Asla! Türkiye böylesi bir durumda birkaç yıla kalmadan hızla despotik – totaliter – dinci bir faşizme sürüklenir ve Batı talimatlarıyla parçalanır.. 2023 hedefinin bu olabileceğinin hatta olduğunun akılda tutulması ve Erdoğan’ın her durumda mutlaka dizginlenmesi gerekmektedir.

Erdoğan’ın Anayasa ve Türk Ceza Yasası’nın hükümlerini açıkça, pervasızca ve ısrarla, inatla, bilerek, yineleyerek çiğnemesi (ihlali) ağır cezalık suçlardır ve an gelir “vatana ihanet” suçunun ögleri oluşur.. Bu suçların zaman aşımı çoook uzundur.. Kenan Evren’in 95 yaşında yargılandığını anımsamak ve unutmamak gerekir.. Erdoğan Danışmanlarını serinkanlılıkla dinlemeli, gerekiyorsa değiştirmeli en önemlisi anlamsız inatlaşmyı bırakmalıdır.

Soru çok nettir, :

  • casusluk dediğiniz şey gizli olur.. Gazete haberi ile casusluk mu olur?

AKP’li vekil Prof. Yasin Aktay‘ın “Erdoğan’ı görünce «Salli ala Muhammed» deriz..
sözü üzerine yapacak yorum bulamıyoruz.. Tarih ve siyaset bilimi, Prof. Aktay’ı hak ettiği yere oturtacaktır.. Dileriz Aktay’ın çocukları, torunları… bu sözden utanmasınlar ileride..
(Türban Sorunu : Mustafa Karaman – Yasin Aktay karşısında Hasan Erçelebi ve biz,
Sağduyu Programında Ankara Beyaz TV’de 11.11.2010’da tartışma programına katılmıştık. Bilimsel bir irdeleme yapamadık.. karşımızda militanca türban savunucuları vardı..)

Sonuç olarak                        

  • Erdoğan üzerinde etkili olabilecek parti ve aile büyüklerinin, akillerin.. gecikmeden
    ve
    ısrarla devreye girmeleri ve mutlaka sonuç almaları gerekli ve ivedidir.
    Erdoğan mutlaka psikiyatrik destek almalı ve herkesle, her kurumla ölçüsüz çatışan davranışları nedeniyle kendisine ayna tutularak yardım edilmelidir.
    45 yıllık tıp kıdemimiz bize bunları söyleme – yazmayı boyun borcu kılıyor.
     

    Sevgi ve saygı ile.
    05 Mart 2016, Ankara


    Dr. Ahmet SALTIK
    www.ahmetsaltik.net
    profsaltik@gmail.com 

    Not : Prof. Emre Kongar’ın aşağıdaki yazısının okunmasını öneririz..
    AYM_ve_mesruiyet_Emre_Kongar_Cumhuriyet_01Mart2016
    (http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/489803/AYM_ve_mesruiyet.html)

48 saatte 11 şehit

48 saatte 11 şehit

Terörle mücadelede tarihinin en kararlı mücadelesini yürüten Türkiye,
PKK’ya ağır darbe indirirken, son 24 saatte 7 güvenlik görevlisi ve 2 sivil memur şehit verdi

AYDINLIK Gazetesi Haber Merkezi
http://www.aydinlikgazete.com/turkiye/48-saatte-11-sehit-h83298.html
11 Şubat 2016

Türkiye, 8 Şubat Pazartesi gecesinden 9 Şubat Salı akşamına dek geçen 24 saat içinde teröre
9 şehit verdi. Önceki gün Şırnak merkez ve Cizre’den 2 asker ve 2 polisin şehit olduğu haberi geldi. Özel harekat polisi Osman Yurt (44), Van’ın Saray ilçesi nüfusuna kayıtlı Piyade Er Vedat Dolançay ve Piyade Er Arif Subaşıoğlu Cizre’de devam eden operasyonda önceki gün şehit oldu.

48 saatte 11 şehit

Polis Memuru Mehmet Güngördü’nün (32) Şırnak Cumhuriyet Meydanı çevresinde görevli zırhlı polis aracına saat 22.10 sıralarında teröristlerce düzenlenen roketatarlı saldırıda şehit olması sonucu Cizre’deki şehit sayısı 4’e yükseldi. Bir şehit haberi de Şırnak İdil’den geldi.
1 Şubat’ta PKK’lı teröristlerce yola yerleştirilen el yapımı patlayıcının zırhlı polis aracının geçişi sırasında infilak ettirilmesi sonucu yaralanan polis memuru Tayfun Yüce’nin (25)
şehit olmasıyla ilçede şehit sayısı 5’e yükseldi.

SUR’DA 2 ŞEHİT
Dün akşam iki şehit haberi de PKK’ya operasyonların en yoğun sürdürüldüğü Diyarbakır Sur’dan geldi. İlçede önceki gece güvenlik güçleriyle PKK’lılar arasında çıkan çatışmada Özel Kuvvetler’de görevli Yüzbaşı Fatih Yaşar şehit oldu.
Yine Sur’da 1 Şubat’ta teröristlerce düzenlenen silahlı saldırıda yaralanan Uzman Çavuş Hasan Talay’ın (27) tedavi gördüğü Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde (GATA)
şehit olmasıyla ilçeden gelen şehit haberleri ikiye yükseldi.

SİVİL DEMEDEN VURDULAR
Terör örgütü Şırnak’ta asker ve polisin yanında şehit yakınlarına tanınan hakla memur olan sivilleri hedef almaktan da çekinmedi. Şırnak Uludere Yemişli köyünde oturan Ahmet Arttı (27), Abdulkerim (29) ve Diyar Oslu’nun (33) işe gitmek üzere bindikleri otomobil
seyir halindeyken köy çıkışında patlama oldu. PKK’lı teröristlerin tuzakladıkları patlayıcının infilak etmesiyle meydana gelen patlamada Tapu Kadastro Müdürlüğü’nde çalışan Ahmet Arttı ve Uludere Devlet Hastanesi’nde çalışan Diyar Oslu olay yerinde yaşamlarını yitirdi. Abdulkerim Oslu ise yaralandı. Ahmet Arttı, Diyar ve Abdulkerim Oslu’nun şehit yakınlarına tanınan hakla memur oldukları öğrenildi.

ŞEHİTLER BÖYLE UĞURLANDI
Şırnak’ın Cizre ilçesinde PKK’ya düzenlenen operasyonda şehit olan özel harekat polisi Osman Yurt, Piyade Er Vedat Dolançay ve Piyade Er Arif Subaşıoğlu ile zırhlı polis aracına düzenlenen saldırıda yaralanan ve kaldırıldığı hastanede şehit olan polis memuru Mehmet Güngördü’nün cenazeleri, Şırnak 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı’nda düzenlenen törenin ardından memleketlerine gönderildi. Şehit polis memuru Güngördü’nün eşi Hülya Güngördü törende eşinin tabutuna sarılarak gözyaşı döktü.
Piyade Er Arif Subaşıoğlu’nun cenazesi memleketi Gölcük’te, Yüzbaşı Fatih Yaşar’ın cenazesi Konya Seydişehir’de, Uzman Çavuş Hasan Talay’ın cenazesi de memleketi Balıkesir’de toprağa verildi.

‘KÜRT OĞLU KÜRDÜM ŞEHİDE KURBANIM’
Şırnak’ın Cizre ilçesinde terör örgütüne yapılan operasyonda şehit olan Er Vedat Dolançay’ın cenazesi, Van’da toprağa verildi. Şehit asker için Saray Merkez Camisi’nde yapılan törende Vali İbrahim Taşyapan’ın sakinleştirmeye çalıştığı şehidin babası Vezir Dolançay,

“Ben Kürt oğlu Kürt’üm ve şehit babasıyım.
Şehidime kurban olayım..”
dedi.

Bodrum’da çalışan ve abisinin şehit haberini aldıktan sonra ilçeye gelen kardeşi
Fırat Dolançay da komutanlara sarılarak,

“Bunların Allah’ı, dini, imanı yok. Allah onların yanına bırakmasın!”

diye konuştu. Şehidin cenazesi törenin ardından dualar eşliğinde toprağa verildi.

=============================

Dostlar,

Çooook derin acıyla….
‘Halden anlayan’ birisi olarak..
Emniyet Başkomiseri babasını 7 Temmuz 1980’de görev şehidi veren bir yurttaş olarak..

Bunca kan dökülmesinden 1. derecede sorumlu Batı emperyalizmini lanetliyoruz.
Aynı derecede şiddetle lanetlediğimiz 2. sorumlu, bu iğrenç – kanlı emperyalist politikalara alet olan PKK ve militanlarıdır..

3. derecede ise AKP iktidarı, sözde AÇILIM ihaneti ile 4+ yıldır bölgede bunca silahlanmaya ve BÖLÜCÜ İSYAN HAZIRLIĞINA GÖZ YUMDUĞU İÇİN en ağır biçimde kınanmayı hak etmektedir. Bunca can – mal yitiğinin sorumlusu, AÇILIM ihanetine ek olarak,
izlediği uydu dış politika ile ülkemizi iç – dış savaş eşiğine sürükleyen AKP – RTE‘dir.

Tarih bu acı gerçekleri kaydetmiştir.. Yargı önünde hesabı da dileriz, gün olur sorulur.
Sanırız, bölgede sıkıyönetim, değilse OHAL ilanı, güvenlik güçlerinin bunca şehit vermesini önemli ölçüde azaltırdı.. AKP iktidarı bu seçeneği bir kez daha irdelemelidir.

Kezlerce yazdık, bir kez daha yazalım;

DEVLET MUTLAKA HUKUK İÇİNDE KALMALIDIR!

******

Öte yandan, Tayyip beyin ABD’ye, BM’ye.. efelenmesini ise içeride kamuoyunun gazını almaya dönük propaganda çabasıdır ne yazık ki… Erdoğan, olası bir Anayasa – Başkanlık için yatırımı da, ülkemiz her gün birkaç şehit verirken bir yandan sürdürmeyi ihmal etmiyor..

Söyleyecek söz bulamıyoruz..
Keşke kitleler bu denli kolay yönlendirilebilir olmasaydı bir biçimde..
Halkı uyarmak gerek… Popagandaya – beyin yıkamaya boyun eğmemesi için..

Son olarak;
YENİ ANAYASA TUZAĞI MASASINDAN MUHALEFET DERHAL KALKMALIDIR..
Sevgi ve saygı ile.
12 Şubat 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

İlker Başbuğ : Silvan’da – Cizre’de Gördüğüm Manzaralardan Rahatsızım

Başbuğ: Silvan’da – Cizre’de Gördüğüm Manzaralardan Rahatsızım

Kitaplarının imza gününde konuşan
26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ,

Silvan’da – Cizre’de, Silopi’de gördüğüm manzaralardan fevkalade rahatsızım” dedi.

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, TÜYAP’taki Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı‘nda

“Nasıl bir Türkiye ve
“Suçlamalara Karşı Gerçekler” adlı kitaplarının imza gününe katıldı.

Okurlarına kitaplarını imzalayan Başbuğ, Paris‘teki terör saldırısına ilişkin açıklamalarda bulundu. Başbuğ, “Paris’in göbeğinde çok ciddi, hatta onların deyimiyle 2. Dünya Harbi’nden sonra en büyük facia yaşanan bir gündeyiz.” dedi.

“BARIŞ VE GÜVENLİK YA HER YERDEDİR YA HİÇBİR YERDEDİR”

Dünyanın terör olaylarını tam olarak anlayamadığını ve gelişen teknolojinin terör olaylarını küreselleştirdiğini ifade eden Başbuğ,

“Biz yıllardır şunu söyledik : ‘Barış ve güvenlik ya her yerdedir ya hiçbir yerdedir.’

Bu ifadeyi 2000’li yılların başından beri söylediğini belirten Başbuğ,

“Bunun anlamı, bir gün Afganistan‘ın bir şehrinde, ertesi gün Irak‘ta, başka bir gün Suriye‘de, başka bir gün ise Pakistan‘da çok ciddi, acı ve büyük terör eylemleri gerçekleşiyor. Afganistan‘da olsun, Pakistan‘da olsun, Suriye‘de olsun, son dönemlerde Türkiye de aynı acıları paylaşıyor. Ancak bütün dünya bu terör olaylarını paylaşıyor mu? Daha açık söylemek gerekirse sanki ‘o terör olayları kendi ülkelerinde olmuş gibi hissediyorlar mı?’ Terörle mücadelede bu çok önemli, hep bunu söyledik.” diye konuştu.

“DÜNYA, PARİSTEKİ TERÖR OLAYINA DA BAĞDAT‘TAKİNE DE
AYNI TEPKİYİ GÖSTERMELİ”

“Paris’teki acıyı tabii ki paylaşıyoruz. Gerçekleşen terör olayı, tabii ki vahim.” diyen Başbuğ, “Ama dünya Paris‘te olan olaya da aynı tepkiyi göstermeli, aynı zamanda Bağdat‘ta olana da göstermeli, aynı zamanda Pakistan‘ın herhangi bir yerinde olan olaya da göstermeli.
Yetkili ve sorumlular da görevlerini yerine getirmeli. Yoksa bugün Paris‘te olan olay yarın Avrupa‘nın başka ülkelerinde de olabilir.” dedi.

“SİLVAN’DA, CİZRE‘DE, SİLOPİ‘DE GÖRDÜĞÜM MANZARALARDAN FEVKALADE RAHATSIZIM”

Türkiye‘de yaşanan terör olaylarına de değinen Başbuğ,

“Biz hep şunu söyledik, bir terör olayıyla karşı karşıyaysanız, terörle mücadelede taviz vermeden devam edeceksiniz. Ama bunun yanında terörün nedenleri üzerinde de durun ve
bu nedenleri giderici tedbirleri de alın.” dedi.

Son günlerde Silvan, Cizre ve Silopi‘de yaşanan olaylara da değinen Başbuğ,

“Silahlı kuvvetlere elli yıldır hizmet veren ve terörle mücadele eden birisi olarak,
aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak ben, Silvan‘da, Cizre‘de, Silopi‘de gördüğüm manzaralardan fevkalade rahatsızım. Elbette güvenlik kuvvetleri gerekeni yerine getirmeli ama bunun yanında da şu soruyu sormadan geçemeyeceğiz :

Peki benim bu güzel ülkemin bu şehirleri neden bu hale geldi?” diye konuştu.

Başbuğ, “Mücadele edeceğiz ama bunun yanında bu ülke nasıl bu hale geldi, neden bu hale geldi diye sormak durumundayım.” şeklinde konuştu.

==================================

Dostlar,

Ülkemizin özellikle güneydoğusundaki birkaç ilde PKK – HDP – KCK…. nin yılardır nasıl bir bölünme kurgusu içinde olduğu, son “Kurtarma – geri alna” operasyonlarında izleniyor.

* Sivil halk gönüllü – gönülsüz ciddi düzeyde silahlandırılmış..
* Evler, işyerleri, kimi binalar, mezarlıklar biler silah – cephane deposu yapılmış..
* Uçaksavarlar, roketatarlar, makineli tüfekler.. ağır silahlr konumlandırılmış
* Binaların arasından tuneller, yeraltı geçitleri açılmış..
* Sokaklara hendekler kazılmış, barikatlar kurulmuş..
* Sığınaklar yapılmış, yiyecek ve tıbbi araç-gereç depolanmış..
* Kamu binalarına PKK filaması asılmış sözde bayrak yerine..
* Okullar, Devlet daireleri ve memurları teslim alınmş, eğitim durmuş gibi..
* Esnaf baskı ve haraçtan bıkmış, genç insanları PKK dağa kaldırıyor..
………………

Uzatmaya gerek var mı?

Hangi Devlet böylesi kabul edilemesz bir taboya göz yumabilir??
İşte Türkiye AKP iktidarında özellikle “AÇILIM” ihaneti sürecinde bu ürkünç (vahim) duruma sürüklendi.
Bir “serhildan” – “Kürt intifadası” ayaklanması ile bölünmeye 5 kalmıştı!
Bunları hep yazdık web sitemizde..

– BİRLEŞİK BÜYÜK KÜRDİSTAN’a = 2. İSRAİL’e ve
POSTMODERN ya da YENİ SEVR’e = BÖLÜNMEYE BEŞ KALA..
(http://ahmetsaltik.net/wp-admin/post.php?post=32262&action=edit)

– BÜYÜK KÜRDİSTAN’ın TOP SESLERİ ve EŞBAŞKAN’ın SAHTE ÇIĞLIKLARI..
(http://ahmetsaltik.net/wp-admin/post.php?post=32382&action=edit)

Sonra 7 Haziran 2015 seçiminde AKP %9 oy yitirip iktidarı yitirince AKP – RTE silkindiler ve stratejik hedef olarak HDP’yi baraj altına itmeye giriştiler.. MHP tabanını da eşzamanlı vurmaya.
Yapılacak ilk iş “AÇILIM”ı buzdolabına koymak ve Doğu – Güneydoğu’da şahinleşerek
HDP – MHP oylarını kendisine kaydırmak.. Suruç kıyımı gerekçe oldu..
TSK da hep uyarıyordu “gelinen çok kritik aşama“ya ilişkin olarak..

Ve 24 Temmuz 2015’te başlatılan Türkiye Cumhuriyeti’nin nefsi müdafası sürüyor.
Güvenlik operasyonu 4. ayına yaklaşıyor. Yüz dolayında asker – polis şehidimiz var
Korucular dışında. Tam sayıyı bilen yok.. Kış yaklaşıyor ve bölgede askeri operasyon yapmak zorlaşıyor.

Öte yandan askeri ve güvenlik önlemleri politik – ekonomik – diplomatik.. ve sosyal – kültürel önlemlerle bütüncül olarak yürütülmek zorunda. Bu bütünselliği göremiyoruz ve
AKP – RTE’nin 64. hükümeti kurduktan sonra Başkanlık uğruna “AÇILIM” ı yeniden piyasaya sürebileceğini derin kaygı ile öngörüyoruz.

Güneydoğuda yerleşimlerin, koca koca ilçelerin harap olmuş, savaştan çıkmış gibi görüntüleri bizi de çok üzüyor. Yöre halkı, Kürt ama KÜRTÇÜ OLMAYAN – AYRILIKÇI KÜRTÇÜLÜK YAPMAYAN – PKK KARŞITI Kürt kardeşlerimizin çektiği sıkıntılar da..
Ama Devlet, artık Devlet olma sorumluluğunu göstermeli.
Psikolojik üstünlüğü mutlaka ele geçirmeli.. Yarın çooook geç olabilir..

“BARIŞ HEMEN ŞİMDİ!” diyenler, o ilçelerin Batı emperyalizmi maşası PKK güdümünde ayaklanma karargahı durumuna gelişini görmezden gelebilirler mi?
Bu durumun düzeltimi için daha iyi bir önerileri var mı?

PKK silah bırakmıyor! Silahlandırılan bir bölüm sivil halk da..
Tersine; tuzaklarla, kamu binalarını – karakolları.. roket ateşine alarak…insan öldürerek,
insan kaçırarak, haraç alarak….. Türkiye ile çatışmasını en kanlı biçimde sürdürüyor.

Silahların betona gömülmesi önerileri havada kalıyor.
Oysa bu silahlar betona gömülmeyip teslim edilmeli.
Kim kullandı ise balistik incelemeleri yapılarak kan dökenler – cana kıyanlar yargılanmalı. Suça bulaşmayanlar da dahil hepsi yargılanmalı. Ardından belki bir hafif af yasası düşünülebilir, halkoylamasına sunularak.. Tersine Mehmetçiğin, polisin, korucunun, masum sivil halkın… katilleri öylesine ellerini kollarını sallaya sallaya, hiçbir şey olmamışçasına ülkeye nasıl
kabul edilebilir? Çadır mahmekemeleri rezaleti yinelenebilir mi?
Teslim olmayan suça karışmış militanlar da bulunduğu ülkede yaşamını sürdürsün..

AKP – RTE, kendi yarattığı canavarı etkisiz kılmak zorundadır.

Sevgi ve saygı ile.
16 Kasım 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com