Etiket arşivi: 15 Temmuz 2016 gecesi

Bittiyse… Sorulara geçebilir miyiz?

“Kendilerine karşı” ifadesini özellikle kullandım. Çünkü, on yıllarca büyük bir özenle ve hain bir iştahla “Devlet”in kendisini zaten çoktan ele geçirmiş bulunan bir şeytani örgütlenmeden söz ediyoruz burada. O yüzden, yapılmaya çalışılan hain darbenin “Devlet”ten ziyade “Hükümeti” hedef aldığına dair en ufak bir şüphe yok kafamızda.

15 Temmuz 2016 gecesine ilişkin, henüz yüzlerce karanlık nokta ve soru işareti ortada iken, bu olayı bir de (sahtekarca“millet”e mal edebilmek amacıyla, “Bayram” ilan etmek neyin nesidir? Böyle bir şeyi, ancak bugünkü iktidar sahipleri becerebilirdi.

O günü ve geceyi hepimiz dün gibi anımsıyoruz. Herhangi bir ülkenin yöneticileri, bir askeri darbe (ya da girişimi) vukuunda ne yaparlar? Ya da ne yapmak zorundadır? Bunun tek bir yanıtı var. Vatandaşlarının güvenliğini sağlamak değil mi? Yani, yönetenlerin derhal TV ve radyolara çıkıp “Biz buradayız. Duruma hakimiz. Bunlar bir avuç hain. Merak etmeyiniz. Devletimizin güvenlik güçleri, yani polisi, askeri, jandarması gerekeni yapıyor. Sakın sokağa çıkmayın. Evlerinizde kalın mesajı ile birlikte sokağa çıkma yasağı uygulamaları gerekmez miydi?

Oysa o gece ne olmuştu?

İstanbul’da Boğaziçi Köprüsü’nün sadece bir yönde (üstelik de sadece birkaç manga askerle) kapatılması gibi garip bir uygulama ile, ilk işaretleri alınan darbeyi bastırmak (!) için “millet” sokaklara çağrıldı. “Millet”ten kastın da zaten çoğunlukla parti teşkilatının bindirilmiş kıtaları olduğu ayan beyan ortadaydı. Normal, sıradan insanların bir darbe ortamında, üstelik de daha “düne” kadar iktidarın temsilcileri ile kol kola olduğunu bildiği unsurlarca yapılan bir darbe sırasında sokakta ne işi vardı? Nitekim özellikle Boğaziçi Köprüsü üzerine “götürülen” insan profilini hepimiz gayet iyi biliyoruz.

İkincisi ve daha da önemlisi, devletin silahlı güçlerine komuta eden; başta Cumhurbaşkanı, Başbakan, İçişleri Bakanı ve Genelkurmay Başkanı olmak üzere her birinin o gece boyunca tam olarak hangi saatte nerede oldukları, hala büyük bir sır gibi gizleniyor. “Eniştemden duydum” öykülerini saymıyorum bile.

Bununla da kalınmıyor, belki de siyasi liderler arasında “Ne zaman, nerede, kiminle birlikte ne yaptığı” en iyi bilinen (belgeli) olanı, Sayın CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu üzerinde bir “gizem perdesi” yaratılmak isteniyor. Yok efendim, “Ne işi varmış Bakırköy Belediye başkanının evinde?..” Adam (Sayın Kılıçdaroğlu) kaç kez anlattı, saniye saniye neler yaşandığını. Ve oradan fotoğraflar paylaştı. “Ankara’ya dönemedim. Ben buradayım. Sayın Kerimoğlu’nun evinde ağırlanıyorum. Milletvekillerime talimat verdim. TBMM’yi gidin savunun diye.”

Üstüne üstlük, devletin tüm imkanları Kemal Bey’in yaptığı telefon görüşmelerini, o trafiği filan belgelemeye müsait iken, böyle bir kepaze “çamur atma” taktiğine kargalar bile gülmüyor artık.

Gelelim, “gücü” elinde bulunduranlara… Neredeydiniz beyler?

Neden kendiniz tankların üzerine çıkmak ve oradan millete seslenmek yerine, “milleti” (bir kısmı da maalesef şehit olmak üzere) sokağa çağırdınız?

“Kılıçdaroğlu neden tankın kenarından geçip gitti” diye çamur atacağınıza, kendiniz hiç olmazsa (bırakınız bir tankı ya da ZPT’yi) bir askeri cipin üzerine çıkıp iki satır nutuk ataydınız da, bu millet sizi “Kahraman” ilan edivereydi.

Yüce Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ün büyük ve dahice bir hesapla ve üstelik “Büyük Kurtuluş Savaşı”nı yöneten Yüce Meclis’in “ana kucağı” niteliği ile başkent ilan ettiği Ankara’ya, neden günlerce gitmediniz? Gidemediniz?

Bırak Kemal Bey’i filan. Daha sorulacak o kadar çok soru var ki..

Bırak “Bayram”ı mayramı. Önce, yukarıdaki iki soruya yanıt ver.

  • O gece “millet”in sıradan evlatlarını neden namluların üzerine sürerek şehit – gazi olmalarına neden oldun?

Neden asker ve polisi ve jandarmayı değil de, senin benim sivil evladımızı göreve çağırdın? Ve sen neredeydin? Sadece bir kişiye sormuyorum. Hepsine.

Amaç belli. Bu hain darbeyi, yani kendi elleriyle Cumhuriyet’in-Devletin anahtarlarını teslim ettikleri alçakların bu girişimini, sanki “Millete” yapılmış gibi göstermek. Ardında da malum OHAL ve sonrasındaki siyasi iklime zemin hazırlamak.

Sonra bir de dini değerleri işin içine katarak, minarelerden haftalarca (daha dün gece milleti yine o anlara döndürmek maksadıyla) “Salâ” okutmalar filan. Sanki o darbeye kalkışan Pennsylvania’lı Ağlak Vaiz’in emrindeki Cumhuriyet düşmanı asker ve polis kılıklı hainlerinin “Ezanla, Kur’anla, Salâ’yla filan bir dertleri” varmış gibi.

  • Gözü dönmüş şeriatçı millet düşmanlarından söz ediyoruz burada. Kimi kandırıyorsunuz?

“Ezan susmayacak”mış da… “Bayrak inmeyecekmiş” de.. Bir sürü yalan dolan.

FETÖ alçağının derdi bunlar mıydı? Yoksa, on yıllardır hep uyardığmız üzere bu ülkenin laik ve demokratik temelleri miydi? Hukuk devleti miydi? Her türlü özgürlükler miydi?

Salak değil bu millet.

15 Temmuz’a dair çok şey konuşuldu, çok şey söylendi. Dünden beri de konuşulmaya devam ediliyor. Ama bir koca delik, hatta delikler var hâlâ ortalıkta.

TBMM’nin ünlü komisyon raporunun gizlenmesinden de anlaşılacağı üzere, “O gece tam olarak ne olduğu”nun bilinmesi istenmiyor. Çünkü bilinirse, “Siyasi ayak” (resmen) ortaya çıkacak.

Yani, herkesin bildiği o büyük “sır” ortaya dökülecek. Soruların yanıtları tam olarak verildiğinde, her şey aydınlanacak. Ama istemiyorsunuz. Neden istemediğinizi de herkes biliyor.

Ha.. Bir de.. Unutmadan..

Darbenin ve FETÖ alçağının hamisi ABD’ye bu konuda tek bir soru sorup tek bir bilgi talep ettiniz mi? FETÖ’nün iadesi talebinden filan söz etmiyorum. “Arkasında ABD var” imalı sözlerinizin altını dolduracak bir adım attınız mı “sözde müttefik” emperyalistlere karşı? Biz de biliyoruz arkasında o devletin olduğunu. O “hami” devlete karşı nasıl bir adım atabildiniz?

Kimi kandırıyorsunuz? En başta da dediğim gibi…

Kutlamanız ya da anmanız.. Her ne ise, bittiyse… Bir zahmet, sorulara geçebilir miyiz?

O cevaplar buraya gelecek. Yağma yok.
==============================================

DARBE TEŞEBBÜSÜNÜN HEDEFİ; ANAYASADA NİTELİKLERİ TANIMLANMIŞ TÜRKİYE CUMHURİYETİ ve ÜNİTER YAPIMIZDIR

tbb_logosu

DARBE TEŞEBBÜSÜNÜN HEDEFİ;
ANAYASADA NİTELİKLERİ TANIMLANMIŞ TÜRKİYE CUMHURİYETİ ve
ÜNİTER YAPIMIZDIR

Türkiye Cumhuriyeti, 15 Temmuz 2016 gecesi, tarihinin en büyük saldırısına uğramıştır. Demokrasinin kalbi Türkiye Büyük Millet Meclisi dahi, darbeye kalkışan demokrasi düşmanlarının, içeride milletvekilleri bulunduğu sırada havadan ve karadan saldırısına maruz kalmıştır. Çok sayıda güvenlik görevlisi ve sivil vatandaşımız katledilmiş; birçok devlet binası da tahrip olunmuştur.

Darbe girişiminde şehit olan tüm polis asker ve sivil vatandaşlarımızı rahmetle anıyoruz; yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz.

Bu kalkışmayı gerçekleştirenlerin devlet içine sızmış ve “Fethullah Gülen Cemaati” adıyla bilinen bir terör örgütü olduğu ifade edilmektedir. Yargı ve emniyet güçleri içine sızmış
bu yapının, yakın geçmişte, kendine bağlı hakim, savcı ve polisler eliyle, devlet kurumlarında
ve bu arada Türk Silahlı Kuvvetleri’nde sahte delillerle büyük bir tasfiye gerçekleştirdiği ise tarafımızca bilinmektedir. Adı geçen örgütün, bu tasfiye sonunda boşalan yerlere kendi kadrolarının yerleşmesini sağladığı anlaşılmaktadır. Geçtiğimiz gün yaşanan kanlı kalkışmanın, işte bu kadroların oluşturduğu söz konusu terör örgütünün eseri olduğu yetkililerce belirtilmektedir.

Darbe girişimi; Devlete bağlı sağduyulu ve milli asker ve polislerin, iktidar ve muhalefet partileri ile yurt çapında yaygın demokratik kitle örgütlerinin, medyanın, Türkiye Barolar Birliği’nin, istisnasız tüm Baroların ve elbette vatandaşlarımızın kararlılıkla karşı durması sonucunda engellenmiştir.

Bundan sonra yapılması gereken, devletin içinde yuvalanmış olan bu terör örgütünün
hukuk çerçevesinde ve ivedilikle devlet yapısından ayıklanmasıdır.

  • Hain darbe girişiminin,
    hiçbir şekilde milli ordumuza leke sürmesine izin verilemez.

Bu noktaya nasıl gelindiğinden dersler alınarak, yargı, polis, ordu ve tüm devlet bürokrasisinde liyakat sistemi hayata geçirilmelidir. Darbe teşebbüsünden haberi olmayan ve sadece emir aldığı için kışlasından çıkan erlerimiz hakkında uygulanan özgürlük kısıtlamalarına ise
bir an önce son verilmelidir. 

Bütün terör örgütleri karşısında olduğu gibi adı geçen terör örgütüne karşı da devletin en etkili gücü, hukuk kurallarına uygun davranmaktan kaynaklanan meşruiyetidir. Bu sebeple, terörle mücadelede kalıcı başarı sağlanması için soruşturma ve kovuşturmaların adil yargılama kuralları çerçevesinde yürütülmesi zorunludur. Avukatların, şüphelilerle görüşme ve
ifadeler alınırken hazır bulunma yetkileri başta olmak üzere savunma yetkilerini kullanmaları engellenmemeli, engelleyenler hakkında işlem yapılmalıdır.

Darbeciler başarılı olsalardı yok sayacakları adil yargılama kuralları, darbeye kalkışan terör örgütünün mensubu olduğu iddia edilenler hakkında eksiksiz uygulanmalıdır. Bu, hukuk devleti olmanın vazgeçilmez şartıdır. Yapılan soruşturmaların şaibesiz olması ancak böyle sağlanabilir ve ancak bu şekilde halkımızın tamamı, açılacak davaların ve verilecek hükümlerin
önceki dönemdekinin aksine birer kumpas olmadığına inanabilir.

Türkiye Barolar Birliği ve Türkiye’nin bütün Baroları olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne, kamu kurumlarına, polis, asker ve sivil vatandaşlarımıza yapılmış bu saldırıyı; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olarak ifadesini bulan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı yapılmış bir saldırı olarak görüyoruz.

Bu terör örgütünün yıllar içerisinde sinsice verdiği ve en sonunda kanlı darbe teşebbüssüyle yol açtığı büyük zararı hep birlikte gidereceğiz. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Öte yandan unutulmamalıdır ki, bu hain darbe girişimi vatandaşlarımızın bir bütün olarak karşı durması sonucunda püskürtülmüştür. Bundan sonra her vatandaşımızın, özellikle her siyasetçinin ve kanaat önderinin ayrıştırıcı ve halkı birbirine düşürmeye yönelik provokasyonlara karşı her zamankinden daha dikkatli olması gereklidir.

Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da hukukun üstünlüğünden, Cumhuriyetimizin ilke ve değerlerinden, demokratik, laik, sosyal hukuk devletinden ve bunun güvencesi olan kuvvetler ayrılığı ilkesinden; adil yargılanma hakkının temel şartı olan yargı bağımsızlığından ve bağımsız savunmadan yana mücadelemizi aynı kararlılıkla sürdüreceğimizi bir kere daha ifade ediyoruz.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ
(http://www.barobirlik.org.tr/Detay70968.tbb)

=================================================

Dostlar,

İstanbul Barosu ve Türkiye Barolar Birliği, son günlerde olağanüstü sağduyulu açıklamalar yayımlamakta.

Hukukun üstünlüğüne olan sarsılmaz inanç ve bağlılık, yüksek adalet ülküsü bir kefede;
ülke – vatan sevgisi ve Cumhuriyet aşkı öbür kefede..

Nazik ve akılcı bir denge..
Bu değerli açıklamalara herkes kulak vermeli, hepimizin yararına olacak..

Sevgi ve saygı ile.
06 Ağustos 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com