ULUSAL TARİHİMİZ ONURUMUZDUR!

ULUSAL TARİHİMİZ ONURUMUZDUR!

Ertan URUNGA
(E) Askeri Yargıç, e.urunga@yahoo.com.tr

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır.)

Hep biliyoruz ki; Türk ulusunun yakın tarihi, başımızı göğe erdiren ve her yıl kıvanç ve coşku ile anıp kutladığımız büyük utkularla doludur ve bütün bunlar da ulusal onurumuzdur.

Ne var ki; geçmişte ülkemizi istila eden emperyalist devletlere karşı başlattığı görkemli bir Kurtuluş savaşı sonunda, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran yüce önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK ile silah arkadaşlarının ve hatta dünyanın imrenerek izlediği devrimlerinin, tarih bilincinden yoksun kimi şer odaklarınca –ihanete varan iftira ve yalanlarla– küçük düşürülerek, değersizleştirilmek istendiği hemen her gün üzüntü ve esefle izlenmektedir. 

Bu durum karşısında, tarihsel gerçekleri kişisel çıkarları için çarpıtmaya kalkışanların yalanlarını hiç bıkıp usanmadan dile getirerek, toplumu doğru bilgilendirmenin de Türk aydınlarının başat görevi olduğuna kuşku yoktur. 

Sayın (E) Alb. Osman ARAS da 21.10.2019’da Prof. Dr. Ahmet SALTIK’ın web sitesinde  yayınlanan “19 EKİM 1922’den GÜNÜMÜZE” başlıklı özlü yazısında kendisine düşeni yapmış ve dönemin en büyük emperyalist devleti İngiltere’nin tarihi kadar ulusal tarihimiz açısından da önem taşıyan gerçekleri kısaca dile getirmiştir. (http://ahmetsaltik.net/2019/10/21/19-ekim-1922den-gunumuze/)

Tarihten Bir Kesit

Biz de sözü daha çok uzatmadan, Sayın ARAS’ın 19.10.1922 tarihinde İngiliz Parlamentosunda yaşanan olayları anlatan bu yazısının, tarihi çarpıtmaya çalışan aymazlara ibret olması dileğiyle, aşağıda aynen, 1 kez daha paylaşmakta yarar görüyoruz:
*****

19 EKİM 1922’den GÜNÜMÜZE 

19 Ekim 1922: “AZILI TÜRK DÜŞMANI” İNGİLİZ BAŞBAKANI LLOYD GEORGE, TBMM ORDULARININ BAŞKOMUTANI GAZİ MAREŞAL MUSTAFA KEMAL PAŞA’yı “DÂHİ” OLARAK TANIMLAYIP, GÖREVİNDEN İSTİFA ETTİ….

1. Dünya Paylaşım Savaşı yenilgisinin ardından parçalanan Osmanlı devletinin toprakları üzerindeki “emperyal emellerini” gerçekleştirmek için; Yunan işgaline her türlü desteği sağlayan (Büyük Britanya Birleşik Krallığının) İngiliz Başbakanı Lloyd George’un siyasal kariyeri, Yunan Ordusu’nun 30 Ağustos 1922 günü Dumlupınar’daki “Başkomutan Meydan Muharebesinde” bozguna uğraması üzerine, hüsrana uğrayarak 19 Ekim 1922’de görevinden istifası ile sona ermiştir.

İngiltere Başbakanı Lloyd George (1863-1945) istifa gerekçesini şu sözlerle açıklamıştır:

  • Arkadaşlar, Yüz yıllar nâdiren dâhi yetiştirir…Şu talihsizliğimize bakın ki; O büyük dâhi, çağımızda Türk Ulusu’na nasip oldu ve bizim karşımıza çıktı… Mustafa Kemâl’in dehâsına karşı elimden ne gelebilirdi ?”
    (KAYNAKÇALI ATATÜRK GÜNLÜĞÜ, Prof. Dr. Utkan Kocatürk, 1988-İŞ Bnk. yay. no 294)

DÜŞMANLARININ BİLE TAKDİRİNİ / HAYRANLIĞINI KAZANAN GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN; DÜŞMAN İŞGALİNDEN KURTARDIĞI AZİZ VATANIMIZDA YAŞADIĞI HALDE… HİÇ SIKILIP / UTANMAKSIZIN… O’NA DİL UZATABİLEN (GAFLET – DALALET – İHANETİ) MİLLETÇE TEL’İN EDİYORUZ !.. 

Ebedî Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü her zaman rahmetle, hürmetle, minnetle anıyoruz… MEKÂNI CENNET OLSUN”
*****
Değerli dostlar,

Sevgili Atamızın “En Büyük Eserim” dediği bizlere armağan ve kutsal emanet Cumhuriyetimizin 96. Yıldönümünü kutladığımız geçtiğimiz hafta;

O’nu salt bedensel olarak sonsuzluğa uğurladığımız ama gönlümüze ve bilincimize kazıdığımız Büyük Atatürk’ü 81 yıl sonra bir 10 Kasım günü (2019) bir kez daha anarkan;

Şu sıkıntılı günlerde olduğu gibi tarihte iz bırakan öbür önemli günlerimizi de coşku ile kutlayarak ulusal tarihimize her koşulda sahip çıkmak; bir yurttaşlık görevi olduğu kadar, ulu önderimiz ATATÜRK başta olmak üzere ulusal kahramanlarımıza, aziz şehit ve gazilerimize karşı savsaklanmaması gereken bir vefa borcu ve onurumuz olduğu da asla unutulmamalıdır.

Yüce Türk ulusuna da bu yakışır elbet.

Birbirine geçen Cumhuriyet ve Atatürk’ü anma haftalarında görkemli Cumhuriyetimizi ve  Bayramımızı kutlarken; Cumhuriyetimizin kurtarıcı ve kurucusu, insanlık tarihinin seçkin önderi – devlet adamı, ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mareşal Mustafa Kemal ATATÜRK’ümüze sonsuz şükranımızı sunuyoruz!

Gerçekte O’nun gereksindiği tek şeyin;

  • Türkiye Cumuriyeti’nin çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarak başı dik, onurlu, tam bağımsız saygın bir devlet olarak sonsuza dek yaşaması – yaşatılmasıdır.. 

Bu haklı – meşru beklenti, Türk Ulusu’nun boynunun sorumluluğu, vefa – namus borcudur.
========================
Dostlar,

Türk Ordusu’nun 2 saygın emekli Albayı, görece ilerlemiş yaşlarında, Türkiye Cumhuriyeti devletimize sahip çıkmayı sürdürüyorlar.. Ne onurlu bir görev ve davranış, ne engin bir sorumluluk bilinci.. İşte Türkiye Cumhuriyeti’nin Ordusu, “bir zamanlar” böylesine yurtsever ve çok nitelikli bir eğitim – öğretim vermekte ve değerler kazandırmakta idi Mustafa Kemal’in “Zabitan” ına.. (Kemalizm’den ayrılan 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri darbelerini ayrık tutuyoruz..)

Günümüzde, 15 Temmuz 2016 “darbe girişimi” ni fırsata dönüştürerek TSK’yı paramparça eden AKP = Erdoğan iktidarı, doğması kaçınılmaz ağır olumsuz sonuçlardan kesinlikle sorumludur.

Majestelerinin orduları” na dönüştürülen ulusal ordular, tarih boyunca hem o totaliter rejim özlemcilerine hem de o halka – ülkeye çok ağır bedellere mal olmuştur. Dolayısıyla, daha çok gecikilmeden, TSK’nın akıl ve bilim dışı, kabul edilemez ve stratejik olarak çok tehlikeli şimdiki çok parçalı – parçalanmış yapısına son verilmeli ve askeri ve bilimsel olarak zorunlu olan emir – komuta zinciri ve ayrılmaz parçalarıyla (eğitim – sağlık kurumları..) bütüncül (integral, holistik) yapısı yeniden sağlanmalıdır.

Cumhuriyet’i dönüştürme çabası içindeki AKP iktidarı, en büyük engel olarak gördüğü Cumhuriyetin Kemalist ordusunu tasfiye ederken, yersiz ve us dışı (irrasyonel) rövanşist dürtülerle gözünü karartmıştır. Ancak, hiç unutulmasın ki, Mustafa Kemal ATATÜRK, en büyük yapıtı Cumhuriyeti her yaştan TÜRK GENÇLİĞİNE emanet etmiştir, salt Ordu’ya değil..

Bu gün, 10 Kasım 2019 günü Anıtkabir ziyaretçilerinin tüm zamanların sayısal rekorunu kırdığını sanıyoruz. Oradaydık, coşkunun görkemli boyutlarına nicel ve nitel olarak saatlerce tanık olduk. Gönendik, göğsümüz kabardı ve geleceğe inancımız, güvenimiz, umudumuz çook çok pekişti. AKP = Erdoğan, tarihin tekerini geriye çeviremeyecektir.

  • AKP Genel Başkanı, partili CB Erdoğan, önceki gün Ankara İlahiyat Fakültesi’nde konuşurken “dindar nesil yetiştireceklerini” yinelemiştir. Bu sözler suçtur ve doğrudan, taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeleri (başta İHEB ve AİHS) ile Anayasanın ilgili maddelerini ihlal etmektedir (2, 24, 42 ve 90. maddeleri özellikle..) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca not edilmeli ve gereği yapılmalıdır. Türkiye Cumhuriyetinde hiç kimse, kimseyi kendince “dindar” yetiştirmeye ehil ve yetkili değildir! Laik – hukuk devleti, bu tasarıma açık engeldir!

T.C. Devleti, Devrimlerin uyanık bekçisi Türk Ulusu ile, günümüzde yaşanan uğursuz ayracı (parantezi) da kapatarak çağdaş uygarlık yolunda emin adımlarla ilerlemesini sürdürecektir.

  • Esasen laik-demokratik Cumhuriyet rejimi, 29 Ekim 1923’ten bu yana “olmuş – bitmiş” bir olgudur. 31 Ekim / 1 Kasım 1922 gecesi Saltanatın kaldırılmasına ayak direyenlere Mustafa Kemal Paşa’nın tarihsel uyarısı belleklere kazınmıştır. Dolayısıyla, hele aradan neredeyse koca bir yüzyıl geçmişken, Cumhuriyet karşıtı gerici – şeriat özlemcilerinin boş hülyalarla hem kendilerini hem Ulusu – Ülkeyi meşgul etmekten artık vazgeçmeleri kendilerinin de hayrınadır.

Sevgi ve saygı ile. 10 Kasım 2019, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Siyaset Bilimci, Mülkiyeliler Birliği Üyesi
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

ULUSAL TARİHİMİZ ONURUMUZDUR!” hakkında bir yorum

  1. ERTAN URUNGA

    Benim Antalya’da yayımlanan yerel bir gazete (Akdeniz GERÇEK) için yazıp dostlarımla da paylaştığım bir yazımı, sayın SALTIK kendisine ait İnternet sitesinde yayınlamakla kalmamış; son derecede önemsediğim değerli ek ve katkıları ile adeta bir manifestoya çevirmiş olması nedeniyle teşekkürü bir borç bilirim. Eline, emeğine sağlık!

    Sayın SALTIK’ın değerli katkılarında, bugünkü ulusal ordumuzun emperyalist emellere hizmet eden majestelerin paralı ordularına dönüştürülmesinin sakıncalarını büyük bir yetkinlikle dile getirip, bu durumdan sorumlu olan siyasal iktidara -bizim de katıldığımız- haklı eleştiriler yönelterek; aymazlık içinde bulunan Atatürk ve Cumhuriyet karşıtı ” gerici-şeriatçı” kesimlerin boş düşlerine kapılmaktan artık vazgeçmeleri gerektiğini, bunun ülke ve ulus için olduğu gibi kendilerinin de yararlarına olacağı konusunda uyarıda bulunmuş, saygın bir Türk aydını olarak toplumu bilgilendirme görevini yerine getirmiştir.

    Nitekim öteden beri siyasal erki tek başına elinde bulunduran AKP/RTE iktidarı tarafından çıkarılan yasalarla, Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun (Türk Silahlı Kuvvetlerinin) ulusal kimliğini oluşturan, başta gönüllü askerlik esasının paralı (profesyonel) askerliğe çevrilmesi olmak üzere, askeri okulların, hastanelerin, mahkemelerin kaldırılıp sivilleştirilmesi sonucu ulusal ordunun temel ögeleri, yapılacak bir Halk Oylaması (Referandum) ile Türk toplumuna sorulmadan yok edildiği görülmüştür.

    Tıpkı demokratik ve laik Cumhuriyetimizin kurucu ögeleri olan ulusun egemenlik hakkı ile güçler ayrılığı ilkesinin sinsice yok edildiği gibi…

    İşte bugün, yaşadığımız bu sancılı günlerde herkes şunu bilmelidir ki bizim gibi emekli askerlerle yurtsever Türk aydınlarının isyanı bunadır. Ve bu isyan, bozduğunuz her şey aklın ve bilimin yoluna girene kadar da hiç bitmeyecektir. Anlayın ve saplandığınız bataktan kurtulun artık!

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir