Etiket arşivi: zihinsel soykırım

Zorunlu Din Dersi’nden bağışıklık kazanmak için yapılması gerekenler

Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi Hukuk Komisyonu

Zorunlu Din Dersi’nden bağışıklık (muafiyet)
kazanmak için yapılması gerekenler


Değerli Dostlarımız;

Laikliğe, temel özgürlüklere aykırı olan, bilime ve çocuk psikolojisi ile ilgili ulaşılmış
bilimsel sonuçlara karşın yaşama geçirilen zorunlu din dersleri hepimizin geleceğini tehdit ediyor. Yapabileceğimiz şeyler var, ilki kendi çocuğumuz için “ders bağışıklığı (muafiyeti)” kazanmak. Bu konuda herkese yardımcı olacağını düşündüğümüz bir yol ve hareket planını paylaşmak istiyoruz.

  • İl/ İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri ile öğrencinin okuduğu okula verilecek bir dilekçe ile öğrencinin din dersinden bağışık (muaf) olması yönünde istemde bulunulmalıdır.
    Hukukçular tarafından hazırlanmış örnek dilekçeye bu yönlendirme metninin ekinde ulaşabilirsiniz.
    Bu dilekçe dört örnek düzenlenmeli; bir örnek kuruma (Milli Eğitim Müdürlüğü),
    bir örnek okula verilmelidir. Sizde kalacak olan öbür iki örneğe okula ve kuruma verildiği tarih
    kayıt edilmelidir.
    Yani, dilekçenin alındığı tarih, sizde kalacak bir örneğe okul yönetimi tarafından, öbürüne de kurum tarafından işlenmelidir. Alınma tarihlerinin not düşürüldüğü
    bu örnek sizde kalmalı ve saklanmalıdır.
  • Bu isteme, ilgili kurumca olumsuz yanıt verilmesi durumunda, bu yanıt dilekçesinin
    kurum ya da okul tarafından tebliğinden başlayarak 60 gün içinde
    bulunulan yer İdare Mahkemesine ekte örneği olan dava dilekçesi ile başvurulur. Hiç yanıt verilmediği durumda, yani dilekçenize başvuruyu yaptığınız tarihten sonra geçen 60 günün sonunda olumlu ya da olumsuz bir resmi yanıt alamadığınız durumda, idare sessiz kalarak dilekçenizi reddetmiş demektir, dava açma süreniz başlar ve süre yine 60 gündür.

Mahkeme başvurusunun maliyeti 2016 yılı için (Yürütme Durdurma harcı da dahil) 300,00.TL dolayında olabilmektedir. Bu harcın dava açılırken yatırılması gerekmektedir.

  • Dava dilekçesine çocuğun okul belgeleri
  • Dava dilekçesinde mutlaka idarenin yanıt verme süresi beklenmeksizin yürütmeyi durdurma (YD) kararı verilmesi istenmelidir. (Ekte verdiğimiz örnek dilekçede olduğu gibi.)
  • Yürütmeyi Durdurma kararı çıkması durumunda idare 30 gün içinde bu kararı uygulamak zorundadır. Bu kararın uygulanması da çocuğun okulu/Milli Eğitim Müdürlüğü ile
    bağlantı kurularak izlenmelidir.

Sorularınız için; http://aydinlanmahareketi.org/iletisim.html adresine yazabilir,
hukuksal bilgi ve destek alabilirsiniz.

Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi Hukuk Komisyonu

İdare mahkemesinde dava açmak için örnek dilekçe :
Zorunlu_din_dersinin_iptali_istemi_sablon_dilekce

Zorunlu din dersinin kaldırılması istemi için poster :
Zorunlu_Din_Dersi_kalksin_posteri

=======================================

Dostlar,

Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi’ne ve onun hukuk kuruluna çok teşekkür ederiz.
Yapılması gerekenleri ilkesel olarak yukarıda aktardık.
Bir de poster var hazırlanan.. Neden isteniyor zorunlu din derslerinin kaldırılması,
özet bir açıklama ve görsel içeriyor. Erişkesini (linkini) yukarıda verdik.

Asıl önemli olan, bulunulan yer İdare Mahkemesi’ne verilecek olan dava dilekçesi.
Bu dilekçe oldukça kapsamlı ve teknik bir metin. 10 sayfayı buluyor hukuksal kanıtlar ve
örnek mahkeme kararları, içtihatlarla birlikte.. Ona da tam metin olarak erişmek
yine yukarıdaki erişkesi (linki) ile olanaklı.

AKP’nin bu hukuk tanımaz dinci zulmüne, insan haklarını çiğnemesine (ihlaline) artık
bir son vermek gerek..
Bir ülke düşününüz ki, insanlara kendi istemleri dışında bir dinin (İslam!) özellikle
bir mezhebinin (Hanefi!) öğretisi zorla yapılıyor.
Çocuklara Arapça sureler anlamını bilmeden ezberletiliyor = Zihinsel soykırım!
İsyan etmemek olası mı?

Böyle bir ülkenin Afganistan’daki Taliban rejiminden ne farkı kalır?
Irak – Suriye’yi kana bulayan vahşet örgütü IŞİD’den (DAEŞ) ne farkı kalır?

Ama AKP – RTE – Diyanet – Ülkemizdeki dinciler vargüçleriyle bastırıyor bu hukuksuzluk için! AİHS (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) gereğince AİHM’nin (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) verdiği, temyizden de geçerek kesinleşmiş hükümlerini bile AKP – RTE,
arkasından dolanarak, hukuka karşı hile (hile-i şeriye) ile uygulamıyorlar.

Cemevlerini Alevilerin ibadet yeri olarak tanımamakta,
yine kesinleşmiş AİHM kararlarına karşın direndikleri gibi..

İster istemez soruyoruz bu ”yetmez ama evetçi akil takımına”..

Bu hukuk tanımayan çifte standarda, zorbalığa ne diyorsunuz??
Sizin demokratlığınız ve insan hakları kavrayışınız buraya dek mi?
12 Eylül 2010’da Anayasanın 26 maddesi blok olarak halkoylamasına sunulup
AKP diktatörlüğünün yolları açılırken sizler ‘‘yetmez ama evet” çi idiniz değil mi?
Neden o zaman, o 26 madde içinde AİHM kararlarının zorunlu gereği olarak
Cemevlerinin ibadet yeri statüsünün kazanılması ve zorunlu din derslerinin kaldırılması için anayasal düzenleme, tüm ivediliği ve öncelikliliğine karşın yer almadı?

Aradan 6 koca yıl ve yeni AİHM kararları  AKP’nin söz konusu hak ihlallerini perçinledi.
Ama AKP ceberrutluğu sürüyor.. Neredesiniz eyyyy AKP bendesi ”akiller” (!) ??
Neredesiniz eeeyyy AKP’nin gönüllü kulları?

Şimdi siz, kul hakkı yiyerek, hala ”din içre” olduğunuzu mu sanıyorsunuz??

Sevgi ve saygı ile.
15 Haziran 2016, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

 

Türkiye’de hafız sayısı 120 bini aştı!

Türkiye’de hafız sayısı 120 bini aştı!

Diyanet İşleri Başkanlığı Din Eğitimi Genel Müdürlüğü Yaygın Din Eğitimi Daire Başkanı Bünyamin Albayrak, 1976’dan başlayarak kayıtları tutulan hafızların toplam sayılarının
2015’te 120 bin 80’e ulaştığını söyledi.

Malatya’nın Darende ilçesinde müftülüğe bağlı Hulusi Efendi Erkek Yatılı Kur’an Kursu’ndan mezun olan 16 hafıza icazet belgelerinin verildiği törende konuşan Albayrak, Türkiye’de 1300 yatılı olmak üzere toplam 15 bin Kur’an kursunda 61500 öğrencinin yatılı kaldığını kaydetti.
Bu öğrencilerden 30 bininin hafızlık için çalıştığını aktaran Albayrak,

“Bu yıl Malatyamızda 59, Türkiye’de ise 6150 dolaında hafızımız diplomasını aldı.
1976’dan beri kayıtları tutulan hafızların toplam sayıları 2015’te 120 bin 80’e ulaştı.
1932’de 9 kişi ile başladığımız bu yolda bugün 19850 kadrolu Kur’an kursu olmak üzere toplamda 40 bin hocamızla 1 milyon 150 bin vatandaşımıza 2014-2015’te Kur’an hizmetlerini ulaştırdık.” diye konuştu.

Malatya Valisi Süleyman Kamçı hafızlara çeşitli hediyeler verirken, kimi iş adamlarının ise
para ve altın hediye etmesi dikkat çekti.
(http://www.aydinlikgazete.com/turkiye/turkiyede-hafiz-sayisi-120-bini-asti-h77512.html)

================================

Dostlar,

Ne demeli, nasıl başlamalı??
Yobaz mevziye girmiş, elinde “din düşmanı” yaftası, yapıştırmak üzere bekliyor..

Gencecik çocuklara bilmedikleri bir dilde (Arapça), anlamını kavramadan, gırtlak yapılarına uyumsuz karmaşık seslerle yüzlerce sayfa tutan ağır bir metni ezberletmek niyedir ki??

114 Sure ve 6666 ayet.., basılı Kur’anlarda görüyoruz ki birkaç yüz sayfadan eksik değil.
İslamın kutsal kitabı insanlara ezberlesinler diye mi gönderildi, anlayıp uygulasınlar diye mi?
Bacak kadar çocuklar, Din gibi soyut ve karmaşık kavramlar karşısında zaten bocalamada.

Yine de, birtakım ödüllerle, ezici çoğunluğunun sahipsiz yoksul çocukları olduğundan
emin bulunduğumuz bu garip yavrulara uygulanan ZİHİNSEL SOYKIRIM nasıl açıklanır??

Peygamber döneminde gelen ayetler, hurma yapraklarına yazılmaya çalışılıyor,
başkaca hiçbir kayıt ve aktarma yöntemi olmadığından belleklerde tutulmaya çalışılıyordu.
Ama günümüzde öyle mi?? Özellikle sanal kayıt ortamları olağanüstü  gelişti..
Tırnak boyutunda bir yongaya (chip) Kuran’ın onlarca dilde çevirisini (meal, tefsir, interpretasyon…) sığdırmak olanaklı. Cep telefonlarında bile üstelik sesli kayıt ve dinleme olanağı var. Aranan konu, uygun anahtar sözcüklerle taranarak saniyeler içinde bulunabiliyor.

İnsan aklının (nedense Müslüman olmayanların) eriştiği kıvanç verici bilimsel aşama ortadayken 1400 yıl geriye tutsak kalmanın ve bu zihinsel eziyeti el kadar çocuklara dayatmanın
İslam’a ne katkısı olabilir ki?? Başka hangi dinde var bu hafızlık??
Hem 120 bini aşan Hafızımız varken, hangi bilimsel katkıyı insanlık hizmetine sunduk?
Her şey Kur’anda var ise, o mesajı neden en önce Müslümanlar almıyor?
Üstelik binlerce ayeti ezberledikleri halde??

Efendiler, bu bir ZİHİNSEL SOYKIRIMDIR! Çocuklara ve insana zulümdür.
Bunun dinde yeri yoktur. Vazgeçiniz bu eziyetten.. Kur’anı anlyarak öğrenin ve öğretin.

1999’da Hulki Cevizoğlu’nun Ceviz Kabuğu programında İslamcı Hafız Prof. Ahmed AKGÜNDÜZ ile tartışmacı idik. 9 kez “ben hafızım, sen bilmezsin, ben bilirim..” diye ısrar ederek Kur’anda “gılman” sözcüğünü olmadığını savlamıştı. Bilgisayarımıza takılı CD’de yüklü birkaç Kur’an mealinden ilgili ayeti (Tur 24) saniyeler içinde bularak yanıldığını kanıtlamıştık.

İnsan belleği yanılır.. Yüzlerce sayfa anlamı bilinmeyen – başka bir dildeki metin ezberlenemez! Çocuk beyinlerinin kapasitesi buna elvermez.. Kendimizi aldatmayalım..

Bizi linç etmeye girişmeden, hedef göstermeden… birazcık vicdan ile, insaf ile, kemal-i edep ile bir kez daha düşününüz efendiler..
Cenab-ı Hakkın rızası içinde değilsiniz, bunu siz de biliyorsunuz.. Bu ayrıca çok ızdırap verici..

Kuran eğitimi, 01.08.05, Cumh.

 

 

 

 

Kuran kursu yemini, Mayıs 05

 

 

 

 

 

 

Kuran kursu, Cum. 01.08.05

 

 

 

 

Kuran kursu, promosyonlu, 21.07.05, Milliyet

 

 

 

 

 

Cihat_yemini

 

 

 

 

 

Elleriyle_yerde_yemek_yiyorlar_Kuran_kursunda

 

Sevgi, saygı ve kaygı ile.
21 Ekim 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Kaynaklar:

Prof. Zekeriya Beyaz :
1. Kur’an-ı Kerim Meali
2. Güleryüzlü İslam (Gerçek İslam)
3. İslam, Şeriat ve Milli Laiklik
4. Gerçek İslam, Hikmetli Çağdaş Müslümanlık

Prof. Yaşar Nuri Öztürk
Türkiye’yi Kemiren İhanet ALLAH İLE ALDATMAK

vd.

Durgunluk Biçim Değiştirerek Sürüyor


Durgunluk Biçim Değiştirerek Sürüyor

Prof. Erinç Yeldan
Cumhuriyet
, 8.4.15

TÜİK tarafından geçen hafta yayımlanan milli gelir istatistikleri, ekonomide durgunluk sürecinin biçim değiştirerek sürmekte olduğunu belgeliyor. Verilere göre 2014’ün bütününde milli gelir büyümesi yüzde 2.9 düzeyinde kaldı. Nüfus artışını göz önüne alırsanız, bu rakam kişi başına yaklaşık yüzde 1.1’lik artış anlamına geliyor. Hele bir de döviz cinsinden ifade ederseniz, 10400 dolarlık düzeyi ile Türkiye’de kişi başına gelirin 2008’in gerisine düşmüş olduğu belgeleniyor. Anlaşılan, AKP ekonomi idaresinin dövizin ucuzluğuna dayandırılarak elde edilen hormonlu büyüme süreci şimdi tersine dönmüş, döviz kurundaki artışlar bu sahte cennetin ardındaki gerçekleri açığa çıkarmıştır.

Ulusal gelirde 2014’te gözlenen %2.9’luk büyümenin ardında iki etken öne çıkıyor: Devletin tüketim harcamalarındaki artış (%4.6) ve ihracattaki artış (%6.8). Devlet harcamaları 2013’te de %6.5 artmış; ihracat ise geçen yıl daralma göstermiş idi. 2014’te ihracat artışını çoğunlukla döviz kurundaki aşınmaya ve yurtiçinde daralan tüketim talebine bağlamak yerinde olabilir. Öte yandan sabit sermaye yatırımlarında dört çeyrek dönem boyunca üst üste küçülme var ve yıl ortalaması %1.3’lük daralmaya işaret ediyor. Özel tüketim harcamalarındaki % 1.3’lük durgunlukla birlikte Türkiye’nin özel sektör iç talebinde sert bir durgunluk olduğunu, büyümenin de iç talebin baskılandığı klasik ihracata yönelik büyüme ile açıklanabildiğini söyleyebiliriz.

Kısaca özetlemek gerekirse, iç tüketimin baskılanmasıyla elde edilen iktisadi artık, pahalılaşan dövizin verdiği uyarıcı etkiyle birlikte ihracat pazarlarına yöneltilmiş gözüküyor. Bu biçimiyle 2014 Türkiyesi, 12 Eylül darbesi sonrasında ücretlerin baskılanmasıyla elde edilen iktisadi artığın olağandışı ihracat teşvikleriyle birlikte dış pazarlara aktarılmasına dayanan 1980’ler konjonktürünü andırıyor. Sonucunu biliyoruz: 1988 krizi ve ANAP’ın tasfiyesi.

***

Sektörler arasında ise geçen yıl ekonominin büyümesinin ivmelendirildiği sektör olan inşaat sektörünün 2014’te durgunluğa girdiğini, 4. çeyrekte de %2 daralma gösterdiğini görüyoruz. Bu da hükümetin dayandığı en önemli sektörel kaynağın gücünü kaybetmekte olduğunu dile getiriyor. 2013’te inşaat sektörü % 6.5 büyüyerek ulusal gelirin sürükleyicisi konumunda idi. 2014’te inşaat sektöründeki çöküşü, ihracat karşılamış gözükmekte. Ancak 2015’in ilk çeyreğine TİM tarafından yapılan değerlendirmeler ihracatın 2015’te ivmesini yitirdiğini ve %15’lik bir küçülme gösterdiğini belgeliyor. Sanayi sektörlerindeki durgunluk ve daralma ile birlikte 2015’te artık ne inşaat ne de ihracatın itici olamayacağı; geriye tek bir çare kaldığı gözleniyor: Devlet harcamaları. Yeni teşvik sistemini biraz da bu gözle değerlendirmek gerekli.

2014 verileri bir yandan da “Türkiye’nin potansiyel büyüme hızı %5’tir” saptamasının artık tarihe karıştığını gösteriyor. 2003-14 AKP döneminin ortalama büyüme hızının %4.4 ile tüm Cumhuriyet dönemi ortalama büyüme hızı olan %4.9’un gerisine düşmüş olduğu görülmekte. AKP döneminin söz konusu büyüme performansı, aslında IMF ile Yakın İzleme Anlaşması’nın imzalandığı yıl olan 1998 sonrası spekülatif-yönlü neoliberal büyüme döneminin ortalamasına giderek yaklaşıyor (% 4). Bütün bunlar AKP ekonomi idaresinin sıkça başvurduğu “büyüme mucizesi” masalının da sonuna gelindiğini bir kez daha anımsatıyor.

***

1998 sonrasında genel hatları IMF-Dünya Bankası tarafından çizilen ve uluslararası finans sermayesinin gereksinimlerine göre biçimlendirilen spekülatif yönlü büyüme modelinin sürdürülemez nitelikte olduğunu ve gerek para, gerek maliye politikalarını aşırı biçimde daraltıcı uygulamalara mahkûm ettiğini birçok kez vurgulamış idik. Şimdi geldiğimiz nokta, 2003’ün hemen ardından tüm dünyada yaşanan sıcak para-ucuz döviz coşkusunun sona erdiğini ve finans ve imar rantlarına dayalı spekülasyon balonunun sönmüş olduğunu belgelemektedir.

=======================

Dostlar,

Sayın Prof. Yeldan’dan gene not düşecek bir irdeleme…
Yazık oluyor ülkeye ve halkımıza..
Bu tablo AKP’yi eritir bitirir (siyasal fatura) ama her zamanki gibi ekonomik fatura orta – alt toplumsal kesimlere yüklenir.. Bu olgunun da çok boyutlu zincirleme olumsuz yansımaları olur toplumda.. Ne yazık ki yalnızca sıradan insanımız değil, peeeek çok eğitimlimiz (?) de deneme – yanılma ile öğrenebiliyor!? Yani en ilkel öğrenme biçimi ile.. Bağışlansın lütfen, hayvanlar böyle öğreniyor. Oysa İngilizcedeki şu 2 kavrama bir bakar mısınız (hoşgörü dileyerek) :

Forecasting technics
– Quantitative decision making procedures

İnsanımıza hiç olmazsa Temel düzeyde Matematik öğretmek, onu da yaşamda Matematiksel akıl yürütme / matematiksel düşünme biçiminde kullanma becerisi – alışkanlığı kazandırmak gerekiyor.. Yaşamın dili – yasası – kurgusu Matematik! Oysa AKP bilerek ve isteyerek; kasten, insanımızı entellektüel regresyona (gerilemeye) itecek biçimde eğitimden Mantık, Felsefe, Metematik .. derslerini azaltarak SORGULAMAYI unutturmaya çalışıyor; giderek artırılan dinci öğretim ile ezberci eğitimi dayatıyor.. Üstelik AİHM’nin yinelenen kararlarını çiğneyerek!
Bunun adı eğitimbilimde zihinsel soykırımdır! İngiltere’nin sömürgesi Hindistan’da çocuklara logaritma cetveli ezberletmesinden farksızdır!

Okulöncesi sözde “Değerler Eğitimi” ise iyice akıllara sezadır.. O yaşta çocukların doğası gereği soyut olan, soyut süşünmeyi, soyutlamayı gerektiren süreçleri – olguları – değerleri kavraması kesinlikle beklenemez. Bilişsel ve duyuşsal olarak terörize olur, alt-üst oluş yaşar. Bu ise zihinsel soykırımın katmerlisidir. Korkak, soru sor(a)mayan, ezberleyip anlamadan kabullenen bir itaat – biat sürü toplumu üretir. “SAPERE AUDE!” (Aklını kullan!) diye haykıran Immanuel Kant‘ın mezarında kemikleri sızlar..

Ve siz “böylesine” krguladığınız bir toplumda, gerçekte fecaat olan ekonomi politikalarınızın çıktılarını, hiç utanıp sıkılmadan, “parlak başarılar” biçiminde “bu halka – şizofreneleştirilmiş gerçeklik algısı nerdeyse yok edilmiş kitlelere” servis edersiniz. Kurgunuz tam da budur görülen. Ancak yaşamın somut acı gerçekleri; işsizlik, yoksullaşTIRılma başta olmak üzere halk yığınlarını şiddetle terbiye edecek ve büyü bozularak idrakler tutsaklıktan kurtulacaktır. AKP de geçmişte bir yığın benzeri olduğu gibi, siyasal partiler mezarlığına def(n)edilecektir.

Bir yazıya yorumlarımızla katkı verelim derken, asıl yazıdan daha uzun yazdık, afedesiniz.

Sevgi, saygı ve acı ile ile.
09 Nisan 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com